Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Perşembe 31 Ağustos 2017 EDİTÖR: SERKAN OZAN TASARIM: ŞÜKRAN İŞCAN Özür bekliyoruz haber 11 kurultayın ardından ÇANAKKALE’DEN İZLENİMLER Kocadere’deki Adalet Hastanesi CHP’nin düzenlediği ‘Adalet iken komünisttir” sözünü Korkut Hoca Kurultayı’nın üçün da yineleyince tekrar cü gününe katılmak alkışlandı. Ama hoca için “Kambersiz dü arkadan şu eklemeyi ğün olmaz” diyerek yaptı ki, izleyiciler Cumhuriyet’ten üç hatun kişi olarak yollara düştük. Yazarlarımız Meriç Velidedeoğlu ve MİLKiyNaUseR mest oldu: “Her Mülkiyeli okulda iken Şener’in dediği gibi komünist Şükran Soner’le birlik olarak yetişir ama me te Kocadere’deki kamp alanına zun olunca o komünistlikten çok girişten itibaren her birimiz bir az eser kalır. O içinde kalan azıcık yöne dağıldık. komünistlik bile devlette görev Anayolun sağındaki geniş alınca hemen harekete geçer ve alana kurulu onlarca tentenin “Devletin malını çaldırmam” diye altında çalışma komisyonlarının çırpınır. Mülkiyeli devletin malını alt başlıklar altında belirlenen ko kimin çalacağını da iyi bilir ve ona nulardaki “Adalet” daha doğrusu göre önlemler alır.” “Adaletsizlikleri” tartışıyordu. Her komisyonun çalışmasını kalaba Uyarıya rağmen lık gruplar can kulağıyla izliyor, sunumlar bittikten sonra da dinleyiciler soru ve görüşleriyle katkıda bulunuyordu. Kamp alanını tanımak için şaşkın şaşkın dolaşırken bir yerlerden yoğun alkış sesleri geliyordu. Her cümlesi alkışlarla kesilen konuşmacının kim olduğunu merak ederek sesin geldiği Panelden ayrılıp stantları dolaşıyoruz. Kampta aç açıkta kalma riski yok. O sıcakta ne zaman diliniz damağınız azıcık kurur gibi olsa sağınızdan ve solunuzdan hemen soğuk bir su uzatılıyor. Bir ara dondurma servisi bile yapıldı. Yemek için devasa çadırlar kurulmuş. Ama biz içki servisi yapılan yöne doğru yöneldik. Panellerin bir stant arayıp durduk. Medya yapıldığı büyük çadırın altı hınca da ve AKP yönetiminden öyle hınç doluydu. Söyledikleriyle gürültüler koparıldı ki, sanırsın kitleyi hop oturtup hop kaldırtan, kamp alanında barlar kurulmuş her sözü uzun uzun alkışlanan gelene geçene içki servisi yapı kişinin kim olduğunu görünce de lıyor. Ama arayışımız sonuçsuz doğrusu hiç şaşırmadık. “Tabii ya kaldı. Onca gürültüye sebep Korkut Hoca bu! O konuşur da olan ne? Üç tane densiz genç burası yıkılmaz mı?” deyip paneli gece kendi çadırlarının önünde izlemeye koyulduk. kâğıt bardaklara çaktırma Dinleyicilerin büyük bir kısmı dan şarap koyup içmiş. İyi mi gençti. Geri kalanlar ise 50 yaşın yapmışlar? Hayır. Üstelik parti altında gibi görünüyordu. Korkut yönetiminin kurultaydan önce Hoca gibilere sabah akşam “Di yaptığı uyarıya rağmen böyle bir nozor bunlar; dünyadaki değişimi zıpırlık yapmışlar. Devletin başı, kavramaktan uzak bu fosiller, hükümetin sözcüsü orada ko bu değişimin önünde kimsenin nuşulanlara, yapılan eleştirilere duramayacağını anlamıyor” diye yanıt vereceğine, bu üç dengiz aklınca dalgasını geçenler, 90’lı gencin yaptığını diline dolamış. yıllar boyunca neoliberalizmin “Efendim şehitlikte içki içilmiş. korkunç bombardımanına maruz Kamp alanında şehitlik yok. kalmış bu genç kitlenin Boratav’ı Şehitlere bu kadar duyarlı ayakta alkışlamalarına ne diye ve saygılı olanlar o topraklarda cekler acaba? yatan şehitlere “Size ölmeyi em Avcıoğlu’na alkış rediyorum” diyen komutanlarına sabah akşam sövüp sayanları Korkut Hoca, konuşmasında sofralarında ağırlıyor, “O olma bir ara Doğan Avcıoğlu’ndan saydı da olurduk” diyen üyelerini bahsedince de bir alkış tufanı partiden ihraç etmeyi akıllarına koptu. Hadi buyurun bakalım. Bu bile getirmiyor. durum karşısında da bizi bir gülme tuttu. Bizim liberallerin onca Vekiller tam kadro çabası boşa gitmişti işte. Yıllarca Kamp alanının yapıldığı CHP’ye “Bu tuttuğunuz yol, yol Kocadere’nin tarihteki önemine değil. Özelleştirmelere karşı çı de biraz değinelim. Çanakkale karak, devlete basma sattırarak Savaşı sırasında Arıburnu Cep sosyal demokrat olunmaz” diye hesine 1 km. uzaklıktaki Kocade verdikleri akıllar da heba olmuş re Köyü, sahra hastanesi olarak desene. hizmet vermiş. Köyde Hastane Hoca’nın en çok alkışlanan Şehitliği ve Tarihe Saygı müzesi sözleri mi? Hemen aktaralım. de bulunuyor. Hem de büyük bir keyifle. Sahra hastanesi olarak hizmet “Türkiye halkının yüzde 99’u veren topraklar şimdi de Sahra Müslümandır diyenler, CHP’nin Hastanesi görevini ifa ediyor. de buna göre politika oluşturma Adalet Hastanesi olarak dört sını öğüt veriyorlar. Oysa laik ve gün boyunca hizmet verilen bu cumhuriyet değerlerine daha sıkı alanda, hasta adaletimizin teşhis bağlı olduğu 70’li yıllarda bu parti ve tanıları konuluyor. Tedavi yön yüzde 99’u Müslüman olan halkın temleri tartışılıyor. Ameliyat ve yüzde 42’sinin oyunu almayı ba cerrahi operasyon için ise iktidar şardı. Demek ki Müslüman Türk olmak şart. Bunun ön hazırlıkları halkı cumhuriyet değerleriyle bir da işte bu kurultayda yapılıyor. çatışması yokmuş.” Bu alanda her görüşten, her kim Kürsü de Mektebi likten insanlara mikrofon açık. Mülkiye’den mezun üç kişi, CHP milletvekilleri tam kadro orada hocalık yapmış Korkut sahadalar. O çadırdan o çadıra, Boratav’ı da sayarsak dört kişi o panelden o komisyona koştu vardı. Oturum Başkanı eski rup duruyorlar. Kurultaya izleyici Maliye Bakanı ve CHP İzmir Mil olarak katılanlar da ellerinde letvekili Zekeriya Temizel, eski program kataloğuna bakarak Maliye Bakanı Abdüllatif Şener, hangi paneli, hangi sergiyi ya da eski Hazine Müsteşarı ve CHP komisyon çalışmasını izleyece Tekirdağ Milletvekili Faik Özt ğini büyük bir titizlikle inceleyip rak. Panelin sonuna yetiştiğimiz seçimini yapıyor. Ağaçlık alanda için önceki konuşmacıları dinle onlarca hamak var. Ama hepsi yemedik. Ama paneli izleyenler boş. Paneller, sergiler, çalıştaylar den öğrendiğimize göre Şener, ise tıklım tıklım dolu. Demek ki, Temizel ve Öztrak’ın konuşma “Adalet” arayan halkımız “Adalet ları da moda deyimle “on numa Kampı yan gelip yatılacak yer de ra” imiş. Şener’in konuşmasında ğildir” idrakine varmış. söylediği “Her Mülkiyeli okulda l ÇANAKKALE Silivri Cezaevi’nde 9 ay tutuklu kalan Musa Kart, Adalet Kurultayı’nda yaptığı konuşmada ‘Cumhuriyet gazetesinin yazar, çizer ve yöneticileri adına bir özür bekliyoruz’ dedi CHP’nin Çanakkale Kocadere’de düzenlediği Adalet Kurultayı’nda “Medyada Adalet’’ başlıklı panelde konuşan çizerimiz Musa Kart, gazetemizin ve kendisinin başına gelenleri özetledi. Kart’ın “Hâlâ tutuklu bulunan arkadaşlarımız var. Kadri Gürsel, Murat Sabuncu, Akın Atalay, Ahmet Şık ve Emre İper’i burada anmak istiyorum’’ demesinin ardından katılımcılar alkışlarla birlikte “Hak, hukuk, adalet” sloganları attı. Kart şöyle konuştu: “Beni cezaevinden çıkar çıkmaz hak, hukuk, adalet diyen ailemle buluşturduğu için terkip komisyonuna teşekkür ediyorum. 35 yıldır çiziyorum. Bu sürede Türkiye, pek çok lidere tanıklık etti ama bugüne kadar hiç bu kadar yabancılaşmamıştık. Belli ki tertip komitesi bunu görerek, adalet ortak paydasında bizleri yan yana getirdi. Gelişmiş ülkelerde insanlar önce yargılanır sonra cezalandırılır, bizde tam tersi olur. Eğer arada bir fark görmezseniz bizim de hukuk devleti olduğumuzu düşünebilirsiniz. Bir sembol davadan söz etmek istiyorum. Cumhuriyet gazetesi... Adını Atatürk’ün koyduğu Türkiye’nin en eski gazetesi. Bir anayasası var. Orada ‘Cumhuriyet ne hükümet ne de parti gazetesidir, Cumhuriyet demokrasinin savunucusudur’ der. Cumhuriye gazetesi geçmişte Ahmet Taner Kışalı, Bahriye Üçok, Uğur Mumcu gibi evlatlarının canı pahasına mücadele etti. Bugün de aynı değerleri savunduğu için her alanda saldırı ve baskıların hedefi oldu. Bir sabah ansızın gazetemizin yönetici, yazar ve çizerlerini tutukladılar. Amaçlanan gözdağı vermekti. Türkiye’de adaletle hukukun geldiği yeri, bu dava çok iyi anlatıyor. Hayatları boyunca tüm terör örgütleriyle mücadele edenler, FETÖ’ye yardımla suçlandılar. Bu suçlamayı yapan darbeye teşebbüsle yargılanıyordu. Bu durumda yapılacak tek şey vardı, suçlamaları aynen iade ettik. Yıllarca FETÖ’nün devletteki yapılanmasına dikkat çektik ama o yıllarda Gülen’in sağ kolu olan insanların tanıklıklarıyla yargılandık. Mizah yüklü bu iddianameye göre, gazetemiz bir terör örgütünün ‘adeta’ savunucusu olmuş. Ortada somut delil yok. Biz de 9 ay Silivri’de ‘adeta’ tutuklu kaldık. Bu iddianame ilk günden insanların gözünden düşmüştür. Adaleti anlatmaya devam edeceğiz.’’ Önsözünü İlhan Selçuk’un yazdığı, kapağını kendisinin çizdiği Hikmet Çetinkaya’nın “Fethullah Gülen’in 40 Yıllık Serüveni’’ kitabını kürsüden gösteren Kart, “Buradan bir özür beklediğimizi ifade etmek istiyorum. Cumhuriyet gazetesinin yazar, çizer ve yöneticileri adına bir özür bekliyoruz’’ dedi. l ÇANAKKALE / Cumhuriyet PROF. DR. KORKUT BORATAV: Yeni Türkiye söylemi sahte Adalet Kurultayı’nda önceki gün gerçekleştiren “Geçim 70’li yıllarda, bu toplumsal sözleşmeyi gerçekleştirdi, hayata de Adalet” başlıklı panele katılan geçirdi” dedi. Prof.Dr. Korkut Boratav, “Yeni Tür “1980’li yıllardan yerleşen kiye söyleminin sahteliğini, eski “devleti küçült, bürokrasiyi yok Türkiye’ye bakarak” anlattı. Demok et, özel sektör kalkınmanın ana ratikleşmenin siyasette, fikir haya motoru olacaktır” söylemine tes tında ve ideolojide yasakların orta limiyetin sonuçlarını yaşıyoruz” dan kaldırılması olarak algılanması diyen Boratav, şöyle devam et gerektiğini anlatan Boratav, “Türki ti: “Radikal solun tasfiye edildiği ye Cumhuriyeti’nin tarihi bu olgun bir cumhuriyetçi sol, öksüz ka laşma sürecini yaşamıştır. Bu süre lır, bugün de o dönemi yaşıyo cin içinde kritik bir leke taşımakta Boratav ruz. Bu son yozlaşma da, biat yo dır, 1946’da demokratikleşmeye ge luyla katkı yapan sermaye çevre çişin kritik adımı olan çok partili sisteme lerinin sorumluluğunu hatırlatmaktan ken geçiş, Türkiye’de solu yasaklayarak gerçek dimi alıkoyamayacağım. Neoliberal düze leşmiştir. Bu ayıp, 15 yıl kadar sürmüştür. ne bağlı olduğunu ifade ederek iktidara ge 1961 Anayasası’nın getirdiği güvenceler al len büyük sermaye çevrelerini mutlu kılan, tında adım adım demokratikeşme yaşandı. neoliberalizme tam itaat, tek parti iktidarı İşçi Partisi’nin, DİSK’nin kuruluşuna, sendi na açık çek veren, alt katmanlarının fırsatçı kal hayatın kuruluşuna, büyük sancılar ya öğeleri ile biata başlayan, sonuna kadar kar şadık. Emek ve sermaye arasında bölüşü şı çıkmayan sermaye çevrelerinin sorumlu mün hakça paylaşılmasına ilişkin bir sosyal luğu bugün yarım yamalak, tereddütle geçiş uzlaşma ve refah toplumu. Türkiye, 60’lı ve tirilemez.” l ÇANAKKALE / Cumhuriyet WashingtonAnkara hattında ne oluyor? A bdülkadir Selvi, dün Hürriyet gazetesindeki köşesinde ilginç bir bilgi verdi. ABD, geçmiş IŞİD saldırıları öncesinde olduğu gibi, Ankara’ya detaylı bir istihbarat vermiş. Amerikalılar, IŞİD’in Türkiye’de ‘drone’ (insansız hava aracı) kullanarak İncirlik Üssü ya da Ankara’daki Amerikan elçiliğine yönelik bir saldırı planladığını söylemiş. Türkiye de tedbirlerini alıp hem drone kullanımına kısıtlama getirmiş hem de IŞİD’e karşı çemberi iyice daraltmış. Bu bilgi bana ilginç geldi. Çünkü Türkiye ve ABD arasındaki nevi şahsına münhasır ilişki biçimini en iyi anlatan örneklerden biri. Şöyle... Görünüşte Ankara ve ABD, hiç iyi geçinmiyor dersiniz. 1950’li yıllardan beri süregelen dostluk, 15 Temmuz sonrası Washington’ın Fethullah Gülen’in iadesine yanaşmaması yüzünden son derece fırtınalı. ABD’nin Suriye’de YPG’yle kurduğu ilişki de tuz biber ekti. Yorumcular, yarım asırlık ittifakın en çalkantılı günlerini yaşadığımızı söylüyor. Türk basınında, özellikle de iktidara yakın gazetelerde, ABD adeta ‘başdüşman’ gibi her gün manşetlerde. Buna paralel olarak vatandaşlarımızın yüzde 72’si ABD’yi bir ‘tehdit’ olarak görüyor. (Pew Araştırma Merkezi) Amerikan basınında ise gün geçmiyor ki Türkiye aleyhine okkalı bir yazı çıkmasın. Dedim ya, görünüşte bu iş ‘koptu kopacak’ gibi algılanıyor. Ancak bu görüntünün arkasında TürkAmerikan ittifakı iyikötü ilerliyor. Kurumsal olarak istihbarat paylaşımı ve askeri işbirliği, her zaman olduğu gibi yoğun. ABD, Avrupa ülkelerinden gelen “Türkiye’yi NATO’dan atalım” fısıltılarının dillendirilmesine bile izin vermiyor. Türkiye’nin zaten NATO’dan çıkma niyeti yok. S400 alımı ya da İran genelkurmay başkanının ziyareti gibi ara sıra yapılan taktiksel hamleler dışında ‘Batı ittifakı’ denilen yapıya kurumsal anlamda bağlı. Daha da ötesinde, ABD’nin IŞİD’le mücadele ve Ortadoğu’da racon kesmek için en önemli enstrümanı olan CENTCOM ordusu, göbekten İncirlik’e bağlı. Tüm TürkiyeABD gerilimine rağmen IŞİD’e karşı bombardıman yapan ve YPG’nin Rakka’ya ilerleyişinin önünü açan Amerikan uçakları, İncirlik’ten kalkıyor. Türkiye, ABD’den F16 pilot açığının eğitimi konusunda, Washington ise IŞİD ve ‘terörle mücadele’ konusunda yardım istemekte. Enerji, Ortadoğu’da istikrar, ekonomi gibi sayısız alt başlığı var bu ittifakta. Diyeceğim; medyadaki ‘saç saça baş başa’ havasına rağmen, Türkiye ve ABD’li yetkililer, kapalı kapılar ardında bir araya geldiklerinde her fırsatta birbirine muhtaç olduklarını telaffuz ediyor. Geçen haftalarda Türkiye’yi ziyaret eden ABD Savunma Bakanı emekli general Jim Mattis, basında çıkanlara bakılırsa “Türkiye’yle ilişkiyi düzeltmeyi” kafasına koymuş. Amberin Zaman’ın AlMonitor’da aktardığına göre Mattis, Ankara’nın YPG’yle olan işbirliğine tepkisini yumuşatmak için, “PKK’ye karşı istihbarat paylaşımı” ve üst düzey PKK’lilere karşı nokta atışı ‘suikast’ önermiş. (Bu iddiayı Türk yetkililere sorduğumda, ABD’nin geçmişte de benzer teklifleri olduğunu, ancak kısıtlı istihbarat paylaşımı ötesinde ABD tarafının samimiyetsiz bulunduğu cevabını aldım.) Haliyle TürkAmerikan ilişkisini gazete manşetlerinden değil, satır aralarından okumak lazım. Selvi’nin yazısı bana önemli geldi. Nevi şahsına münhasır bir ilişki bu. İki tarafta da yetkililer, kendi iç kamuoylarına yönelik gaz alan açıklamalar yapıyorlar. Ancak TürkABD ittifakının bel kemiği, yani askeri işbirliği, dün olduğu gibi bugün de var. Anadolu’nun her köşesinden “çocukların” emperyalizme karşı omuz omuza savaştığı, Kur tuluş Savaşı’nın “çoban ateşinin” yakıldığı topraklarda şimdi ada letsizliğe karşı bir savaş sürüyor. Adalet Kurultayı’nın orta yerinde ülkenin bu açıdan durumunu an latan parmaklıklar ardında Eskişehir Büyükşehir Beledi ye Başkanı Yılmaz Büyükerşen’in tasarımı Themis HAKAN DİRİK heykeli duruyor. Bu kez adaleti tartarken “yansız” olmak için değil, dört bir yanını donatan adaletsizliklere katlana madığı için bağlamış gözlerini. Nasıl olmasın?.. Bir yanında Cu martesi Anneleri, bir yanında iş cinayetine kurban giden Somalı madenciler, diğer tarafta gazete mizin yazar ve çalışanları... Dört günlük kurultayın, bir grubun şarap mı dersiniz, votka mı dersiniz? yediğine içtiğine dair haberlerin çeyreği kadar bile medyada yer almadığı düşünü Themis’i bırak Hermes’e bak! lürse, belki de bir heykel daha olmalı alanda. Themis’in yalnızca gözleri değil, elleri kolları da bağlandıysa, bunca adaletsizliği anlatmak için Hermes’i de kurultaya getirmekte fayda var! Medyaya racon Ne yazık ki onun da kolu kanadı kırık. Öyle olmasa, kurultayın “medya ve adalet” çalıştayı katılımcılarının vurguladığı gibi “havuz medyası” diye bir kavram girer miydi hayatımıza? Ya da sütre gerisindeki köşelerden merkez medyanın “raconu” kesilir miydi? Çalıştayın her öbeğinde bir dokun bin ah işit. Gazetemizin tutuklu yazar ve çalışanlarının karikatürlerinin yer aldığı “Cumhuriyet için adalet, Türkiye için adalet” dövizi altında gerçekleştirilen “Tutuklu gazeteciler ve kapatılan yayın kuruluşları” çalıştayı, başlığıyla durumu özetliyor aslında. Konu başlığı çoğu şeyi anlatıyor anlatmasına da, konuşmacılardan Basın Konseyi Başkanı Pınar Türenç’in “takısı” kadar vurucu değil. Tutuklu gazetecileri simgeleyen, dikenli tel görünümlü bileklik, konuşmaya bile gerek bırakmıyor. Tarafsızlığın tartışıldığı öbekte konuşan İzmir Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Misket Dikmen, “Adaletsizlik ve hukuksuzluk karşısında taraf olmayacak mıyız? Tabiiki taraf olacağız. Önemli olan tarafsızlık değil nesnelliktir” dedi. Sunumlardan anlaşıldığına göre, asıl “habercinin” gözleri bağlanmış. Öyle olmasa, bu denli hak ihlallerini gazete sayfalarında okuyor, ekranlarda izliyor olurduk. Bu kurultayın da yapılmasına gerek kalmazdı. Ama ne yazık ki, hal böyle olunca Hermes’in “akacak yeni mecra” araması, haberlerini dijital ortama kaydırması doğal. Onu da gazetemiz internet yönetmeni Oğuz Güven anlatıyor. Orasının da güllük gülistanlık olmadığını vurguluyor. İktidar kıskacının sanal alanı da kavradığını aktarıyor. Çok şey de anlatmasına gerek yok aslında, yalnızca 52 saniye sonra silinen bir başlık nedeniyle hapis yatmasını paylaşması yetiyor da artıyor bile. “İçerideki” gazeteciler de katıldı çalıştaya. Kendi durumları gazeteciliğin “ahval ve şeraitini” özetleyen CHP Milletvekili Enis Berberoğlu ile Sözcü’den Mediha Ongun’un, gönderdikleri mesajlarla seslerini duyurmaya çalışması, medyanın nerede olduğunun altını kalın çizgilerle çizdi. Adalet kurultayı sona ererken, medya çalıştayında ortaya çıkan gerçek şu: “Themis’in adaleti doğru tartması için Hermes’in zindandan çıkması gerek.” İlk etap 11 Eylül’de! C MY B