28 Nisan 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
KULTUR Harry Potter canlı orkestrayla Zorlu’da Zorlu Performans Sanatları Merkezi, beyazperdede konser deneyimi sunan “Movies in Concert” serisi kapsamında sinema tarihinin fenomen serisinin ilk fil mi “Harry Potter ve Felsefe Taşı”nı ağırlayacak. John Williams imzalı film müziklerinin Orkestra İstanbul tarafından icra edileceği etkinlik, 3 Kasım Cuma 20.30’da ve 4 Kasım Cumartesi 19.30’da izleyiciyle buluşacak. Etkinliğin biletleri, zorlupsm.com ve biletix.com adresleriyle Zorlu PSM gişelerinden satışa çıkarıldı. Cumartesi 19 Ağustos 2017 EDİTÖR: ÖZNUR OĞRAŞ ÇOLAK [email protected] 15 ‘Alberto Giacometti Bu hafta gösterime giren “Son Portre” ünlü ressam ve heykeltıraş Alberto Giacometti’nin hayatından insana dokunuyor’... bir kesit anlatıyor. Filmin yönetmeni, ünlü oyuncu Stanley Tucci ile Berlin Film Festivali sırasında bir araya geldik KONUK YAZAR NANDO LALVA n Çok aşikâr bir soru soracağım, çok büyük bir sanatçı olmasını bir kenara bırakırsak, neden Alberto Giacometti? Çünkü işlerinden çok etkileniyorum, tablolarından, heykellerinden. Ve bence Lord’un kitabı, filmin uyarlandığı kitap, bence yaratım süreci üzerine yazılmış en iyi kitap. Büyüleyiciydi benim için. Gençken yanımda taşırdım ve çok şey öğrendim o kitaptan. Bu kitabı bir filme uyarlayabilir miyim diye düşündüm. Bu noktaya gelmem bayağı zaman aldı Giacometti’nin işleri çok etkili, dokunuyor insana. Aynı zamanda hem antik, hem modern. n Siz hem yönetmen hem de oyuncusunuz, peki daha önce hiç oyuncu olarak kendinizi tamamıyla yönetmene bırakmış mıydınız? Yani bir tuval gibi? Bazen, belki... Çok da fazla değil. Bence bu mümkün değil hatta bence yapılmamalı da. Oyunculuğun böy le bir şey olduğunu düşünmüyorum. Daha çok bir “birlikte çalışma” denebilir. Bence sinemanın güzel yanı da bu. Bir oyuncu olarak yönetmenin dediği gibi yapabilirsin ya da kendi dilediğini yapabilirsin. Sonuç olarak yönetmen kurgu kısmında kendi istediğine dönüştürebilir. Hatta bazen bu aşamada yapımcının da müdahalesi olabiliyor. Bu konuda da dikkatli olmak gerekiyor.  n Daha önce size alan tanımayan bir yönetmenle çalışmış mıydınız? Tabii isim vermek zorunda değilsiniz. Hayır çalışmadım. n Ama mutlaka bu şekilde çalışan yönetmenler de vardır değil mi? Vardır tabii... Bazen kendi alanın için mücadele etmen de gerekebilir. Ama gidip yönetmenin her söylediğini yapmazsın. Bu biraz... garip olurdu. Sürekli, böyle mi olsun yoksa şöyle mi olsun diye sormak gerekirdi herhalde. n Peki, sizin içinizdeki yönetmen ile oyuncunun arasındaki bağ nasıl? Arada bu iki yönünüzün çatışma yaşadığı oluyor mu? Ben oyunculuk yaparken de her zaman set sırasında yönetmenin ne yap tığının farkında oldum. İlk olarak bu nedenle yönetmenlik yapmak istedim. Şimdi bir oyuncu olarak biraz sabırsızım sanıyorum. Özellikle de çalıştığım kişiler hazırlıksız gibilerse bu yönüm ortaya çıkıyor. Ya da yaratıcı değillerse yapılan işi biraz sıkıcı bulduğum da oluyor. Onca güzel insan toplanmış ve buraya kadar gelmişiz o halde farklı bir şeyler yapalım diye düşünüyorum. Bazı standart açılar, kalıplar var evet ama standartlarla biraz da oynayabiliriz bence. n Filmle bağlantısız gibi görünecek bir soru sorayım. Birçok başka yetenekleriniz de var ama en çok bilinenlerinden... Herkes sizin aynı zamanda yemek yapmaya meraklı olduğunuzu biliyor. Sizce yemek yapmanızla, faklı malzemeleri bulmanız, onları bir araya getirişiniz, doğru zamanda doğru işlemleri yapmanız, yönetmenliğe ve oyunculuğa olan yaklaşımlarınız arasında ortak bir bağlantı var mı? Yemek yapmak, oyunculuk veya yönetmenliğe kıyasla benim için daha çok bir terapi gibi. Televiz yonda veya bir kitapta gördüğüm tarifi uygulamaya çalışıyorum ve kendimi buna zorluyorum. Ve sonra her şeyi mahvediyorum (gülüyor). Yemek yapmak benim için oyunculuk ve yönetmenlikle karşılaştırdığımda daha az hazırlanma ve daha çok spontane çalışmak anlamına geliyor. Bazen çok güzel sonuçlar doğursa da bazen de kendime niye sadece tarife uymadın ki diyorum. Orada duran bir baharatı görünce ekleyivereyim diyorum ve bazen tutmuyor... Ama denemek de lazım sonuçta. Niye o yemeği pişirdiğimi bile bilmiyorum hatta. (Gülüşmeler) Filmekimi’ne 7 film daha Sonbaharın en çok beklenen etkinliklerinden FilmEkimi için geri sayım başladı. İKSV tarafından düzenlenen ve bu yıl 29 Eylül 8 Ekim tarihleri arasında izleyiciyle buluşacak olan Filmekimi’nde izleyiciyle buluşacak filmlere 7 yapım daha eklendi. Kesin programı önümüzdeki haftalarda açıklanacak programda Cannes, Berlin ve Sundance gibi önemli festivallerde gösterilmiş filmler yer alıyor. Programa yeni eklenen filmler ise şöyle: “In the Fade” (Fatih Akın), “Loveless” (Andrey Zvyagintsev), “Une Femme Douce” (Sergei Loznitsa), “The Beguiled” (Sofia Coppola), “Jupiter’s Moon” (kornel Mundruczo), “Rodin” (Jacques Doillon), “Le Jour d’Apres” (Hong Sangsoo). Etkinlikte ayrıca daha önce açıklanan “Happy End” (Michael Haneke), “Good Time” (Safdie Kardeşler), “The Killing of A Sacred Deer” (Yorgos Lanthimos), “The Square” (Ruben Östlund) gibi filmler de yer alıyor. ‘Sessiz Dönem Türk Sinema Tarihi’ raflarda Ali Özuyar’ın 1895 1922 yılları arasını kapsayan 27 yıllık Türkiye sineması tarihini anlattığı “Sessiz Dönem Türk Sinema Tarihi” isimli kitabı Yapı Kredi Yayınları etiketiyle raflarda. Türk sinemasının Osmanlı döneminde başlayıp Cumhuriyet’in kuruluşuna dek süren yıllarının konu edildiği incelemede, söz konusu dönem İstibdat Dönemi, II. Meşrutiyet Dönemi, I. Dünya Savaşı Yılları ile Mütakare ve İşgal Yılları isimli dört başlık altında inceleniyor. Kitap, Türkiye’deki hikâyesi II. Meşrutiyet döneminde başlayan sinemanın dönemin si yasi, iktisadi ve sosyokültürel koşullarından nasıl etkilendiğini resmi arşiv belgeleri ve görseller eşliğinde anlatıyor. Osmanlı arşivinin yanında kimi yardım cemiyetlerinin sinema çalışmalarını ve sinemayla ilişkilerini ortaya çıkarabilmek için kurumsal arşivlerden yararlanarak hazırlanan kitapta, Hilâli Ahmer Cemiyeti için Türk Kızılayı ve Donanma Cemiyeti için de Ankara Üniversitesi İnkılap Tarihi Enstitüsü arşivilerindeki belgelerden yararlanılıyor. Mersin’de yeni bir festival: MilyonFest Umut Kuzey öncülüğünde düzenlenecek MilyonFest: Çadırını Kap Gel Festivali 8 10 Eylül tarihleri arasında Mersin Erdemli sahilinde gerçekleşecek. Üç gün sürecek festival kapsamında 8 Eylül Cuma Selda Bağcan & Boom Pam, Feridun Düzağaç, Cem Adrian, Niyazi Koyuncu, Deniz Tekin, Ezhel ve Dalgana Bak; 9 Eylül Cumartesi Athena, Manga, Mabel Matiz, Flört, Kurtalan Ekspres, Yüzyüzeyken Konuşuruz ve Çamur; 10 Eylül Pazar ise Pentagram, Hayko Cepkin, Seksendört, Pamela, Baba Zula, Sattas ve Yok Öyle Kararlı Şeyler müzikseverlerle buluşacak. Schwarzenegger’den Trump’a tavsiyeler “Terminator” filmlerinin yıldızı, bir dönem Kaliforniya valiliği de yapmış olan Arnold Schwarzenegger geçen hafta Virginia Charlotssville’de yaşanan ırkçı saldırı ve sonrasında yaşanan olaylar hakkında güçlü bir tepki göster meyen ABD Başkanı Donald Trump’ı hedef alarak ona tavsiyelerde bulundu. Kaydettiği videoda “Bu ülkenin başkanı olarak nefret ve ırkçılığa karşı olduğunuzu belirten bir mesaj vermek sizin ahlaki sorumluluğunuzdur” diyen Schwarzenegger “Yazacağınız konuşma için size yardım edeyim” diyerek onun ağzından konuşurcasına devam etti: “ABD Başkanı ve bir Cumhuriyetçi olarak beyaz üstünlüğünü reddediyorum. Hitler’in ordularını mağlup eden ülkede Nazi bayrağının yeri yoktur.” Ardından küçük bir Trump bebeği çıkaran Schwarzenegger ona bir ders verircesine şunları söyledi: “Zor muydu? Demiştim sana.” Ünlü oyuncunun Neo Nazilere de bir mesajı vardı. “Siz yenildiniz, kaybedilmiş bir davanın peşindesiniz” diyen Schwarzenegger, “Çocukluğumda etrafımda yaralı insanlar vardı. Şarapnel yarasıyla ve suçluluk duygusuyla savaştan dönen insanlar. Kayıp bir ideolojinin peşine düşürülmüş insanlar... Ve sizin kahramanlaştırdığınız o hayaletler hayatlarının geri kalan kısmını utanç içinde geçirdiler. Şimdi de cehennemde yatıyorlar.” Sözlerini “Nefreti bitirelim” diyerek bağlayan oyuncu herkesi ırkçılık karşıtı bir kuruma bağış yapmaya çağırdı. Meltem Cumbul’la dans zamanı Oyuncu Meltem Cumbul, bu sefer sesiyle müzikseverlerin karşısına çıkacak. Cumbul, 30 Ağustos Çarşamba 22.30’da Off Gümüşlük’te izleyiciyle buluşacak. Sanatçı “O Zaman Dans” konseptli gecede Fikret Şener’in yazdığı parçaların yanı sıra 90’larda seslendirdiği ve sözleri Şehrazat’a ait olan “Seninleyim” de dahil olmak üzere 21 parça seslendirecek. 8 bin 600 senelik bulgular Denizli’yi heyecanlandırdı Denizli’nin Çal ilçesinde 2 yıldır süren insanlık tarihine ışık tutacak kazı çalışmaları devam ediyor. Çalışmalarda elde edilen 8 bin 600 yıl öncesine ait bulguların yanı sıra bulunan 5 insan kemiği inceleniyor. Çal ilçesi Da yılar Mahallesi Ekşi Höyük mevkisindeki kazı çalışmalarına Çal Belediyesiyle birlikte, Ege Üniversitesi, Pamukkale Üniversitesi, Koç Üniversitesi, Trakya Üniversitesi, Nevşehir Üniversitesi’nden akademisyenler de destek veriyor. Kazı alanını ziyaret eden Çal Belediye Başkanı Fethi Akcan, Kazı Heyeti Başkanı Yrd. Doç. Dr. Fulya Dedeoğlu’ndan çalışmalar hakkında bilgi aldı. Dedeoğlu, “Ba tı Anadolu’nun en eski yerleşim yerlerinden biri olan Ekşi Höyük’teki kazı çalışmalarını 2 yıl önce başlattık. Burası insanlık tarihi için çok önemli. 8 bin 600 yıllık bulgular elde ettik. 5 ayrı insan kemiği inceleniyor. Erkek iskeletinin oldukça iri olduğu göze çarpıyor. Kemiklerin incelemesi bittiğinde kaç yıllık oldukları belirlenecek. Kazı alanından çıkardığımız materyaller, insanların kullandığı aletler, mimari tabanları ince lediğimizde buranın 8 bin 600 yıl önce kullanıldığını rahatlıkla söyleyebiliriz. Yeni bulgular inceleniyor. Höyüğün 910 bin yıl önce kullanıldığı da ortaya çıkabilir. Bu kazı bilim insanlarını oldukça heyecanlandırıyor” dedi. l İHA C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle