29 Nisan 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Pazartesi 3 Temmuz 2017 EDİTÖR: ŞEHRİBAN KIRAÇ TASARIM: BAHADIR AKTAŞ Körfez Türkiye’yi gözden çıkarabilir Katar krizi Türkiye’deki yatırımcıları endişelendiriyor. Körfez’de özellikle inşaat alanında projelerin askıya alınabileceği ve ihracatın düşebileceği vurgulanıyor Türkiye’nin Körfez Arap Ülkeleriyle son yıl ler arasında ortaya çıkan ve Türkiye’yi de dolaylı olarak içine alan krizin, larda ivme kazandır Türkiye’nin bu ülkelere dığı diplomatik iliş yönelik inşaat malzeme kiler, Bahreyn, Suudi Arabistan, Mısır, Birleşik Arap Emirlikleri, ŞEHRİBAN KIRAÇ si ihracatını olumsuz etkileyeceği, Körfez ülke lerinin de krizde Katar’a Yemen, Libya ve Maldivler’in destek veren Türkiye’den itha Katar’a ilişkilerine son verme latlarını azaltabileceği ifadele si ile gerginleşiyor. Türkiye’nin rine yer verildi. Katar’a destek vermesi Körfez ülkelerinin Türkiye ile tica Pazarlar kaybediliyor ri ilişkilerine de olumsuz yansı İMSAD raporunda yacak. Körfez ülkeleri özellikle Türkiye’nin yurtdışı müteahhit AKP iktidarıyla birlikte Türki lik işlerinde üç ana büyük pa ye’deki yatırımlarını arttırken zarı bulunduğuna işaret edile Türkiye’nin de bu ülkelere baş rek şu ifadelere yer verildi: ta müteahhitlik olmak birçok n Bunlardan ilki Rusya ve alandaki yatırımları ve ihracatı Türki Cumhuriyetleri’dir ve son da hız kazanmıştı. yıllarda bu pazarlarda sıkıntı Türkiye İnşaat Malzemesi Sa yaşanıyor. Bir diğer önemli pa nayicileri Derneği’nin (Türki zar Kuzey Afrika ülkeleri. Bu ül ye İMSAD) Haziran 2017 Sek kelerde de Arap baharı ile yaşa tör Raporu’nda da özellikle son nan gelişmeler ve ikili ilişkiler 10 yılda inşaat malzemeleri sa de yaşanan sıkıntılar nedeniyle nayi için çok önemli bir pazar alınan işler yavaşlamıştır. Üçün haline gelen Körfez ülkelerin cü büyük pazar ise Körfez ülke deki kriz öne çıktı. Raporda, leridir. Bu pazarda da Katar ile Körfez’de Katar ile diğer ülke diğer Körfez ülkeleri arasında önemli bir kriz yaşanıyor. n Krizin kısa zamanda aşıl ma olasılığı da görülmemekte dir. Körfez ülkeleri Türkiye’nin de Katar ile ilişkilerini ve des teğini en aza indirmesini talep etmektedir. Krizin sona ermemesi halin de bu ülkelerde alı nacak yurtdışı mü teahhitlik işlerin de önemli bir ge AKP ile arttı 1972 ile 2017 Mayıs dönemi arasında Türk yatırımcıların yurtdışı müteahhitlik işlerinde ilk 10 ülke arasında Katar dahil üç Körfez ülkesi bulunuyor. Özellikle Katar ile ekonomik ve ticari ilişkilerdeki artış somut olarak rakamlara yansıyor. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine gö rileme yaşanması kaçınılmaz olacak. Katar’a ihracat ise giderek daha zor ve pahalı hale geldi. Bu nedenle Katar’dan talep olsa dahi bu ülkeye aynı ölçüde inşaat malzemesi ihracatı yapmak mümkün olamayabilir. n 2017’nin ilk beş ayında yurtdışında alınan müteahhitlik işleri proje sayısı geçen yılın aynı dönemine göre 52’den re, 2000 yılında 10 milyon 48, proje tutarı ise 4.47 milyar dolar seviyelerinde olan dolardan 3.61 milyar dolara in Türkiye’nin Katar’a ihraca di. Gerek öncelikli pazarlardaki tı, AKP’nin iktidara geldiği koşullar, gerekse ikili ilişkiler 2002’den sonra hızla art de yaşanan sıkıntılar nedeniyle tı, 2016 yılında 146 milyon dolara çıktı. yurtdışı müteahhitlik işleri sınırlanmaya devam ediyor. Ziyaret trafiği Petrol ve gaz gelirlerinden dolayı kişi başına düşen milli geliri yüksek olan Körfez ülkeleri ile Türkiye arasındaki ekonomik ilişkiler, diplomatik ilişkilerin sıklık kazandığı 20072016 arasında önemli gelişim gösterdi. Bu dönemde Cumhurbaşkanı, Başbakan ve bakan lar Körfez ülkelerine bir dizi seyahatte de bulundu. Körfez bölgesinde yer alan ve Türkiye’nin önemli ticari partnerleri olan S. Arabistan, Katar ve Bahreyn’le son 10 yıldaki toplam dış ticaret hacmi 53 milyar dolara çıktı. Geçen yıl Katar’a yapılan yaklaşık 440 milyon dolarlık ihracatın çoğunluğu gemiler, yatlar, elektrik elektronik ürünleri, makineler ve mobilyalardan oluşuyor. Türkiye’nin Katar’dan 2016’da yaptığı 271 milyon dolarlık ithalatı ise büyük ölçüde petrol ve türevleri, alüminyum ve plastik ürünleri oluşturuyor. Vergide adalet kalmadı Kani Beko DİSK: Kıdem son kalemiz Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) Genel Başkanı Kani Beko, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Mehmet Müezzinoğlu ile kıdem tazminatı konusunu görüşmek üzere salı günü bir araya geleceklerini belirterek, “Kıdem tazminatını kaldırmak isteyenlere karşı bizim bedeli ne olursa olsun mücadele etmemiz gerekiyor. Bu bizim son kalemiz” dedi. Beko, Zonguldak Belediye Başkanı Muharrem Akdemir’i ziyaret etti. Beko, hükümetin gündemindeki Kiralık İşçi Yasası’na değinerek, “Geçen yıl Kiralık İşçi Yasası’nı durdurabilmek için çok uğraştık. Fakat başaramadık. Ancak TBMM’de Kiralık İşçi Yasası geçti. Bizim itiraz hakkımız olmadığı için CHP Grup Başkanvekilleriyle Anayasa Mahkemesi’ne itiraz ettik. Dilerim Anayasa Mahkemesi bu yasayı iptal eder diye düşünüyorum. Aksi halde önümüzdeki dönemde 6.5 milyon işçi kardeşimiz kiralık işçi olacak” dedi. l Ekonomi Servisi Vergi hukukçusu Prof. Dr. Mustafa Akkaya: Vergi yükü adaletsiz dağıtılıyor dolaylı vergiler yüzde 85’e varıyor 200 bin emekçi için anlaşma sağlandı Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Mehmet Müezzinoğlu, yaklaşık 200 bin kamu işçisini ilgilendiren toplusözleşmeler konusunda anlaşma sağlandığını, sözleşmelerin bugün Başbakan Binali Yıldırımın katılacağı törenle imzalanacağını söyledi. 1.5 aydan beri kamuda çalışan işçilerle ilgili toplusözleşme görüşmelerinin Türkİş Başkanı başkanlığındaki sendika temsilcileriyle yoğun bir şekilde sürdürüldüğünü belirten Müezzinoğlu, “Özellikle ramazan ayında devam ettiğimiz çalışmaları, bayramdan hemen sonraki günlerde, perşembe cuma günü yaptığımız çalışmalarda büyük bir olgunluk noktasına getirdik” dedi. l Ekonomi Servisi Vergi hukukunun ön gelirlerinin yüzde 85.67’si de gelen isimlerin tersine artan oranlı etki do den Prof. Dr. Mustafa Ak ğuran, vergilemede adalet kaya, Türk vergi sistemi ilkesiyle bağdaşmadığı tar nin işleyiş yönünden de tışmasız olan, dolaylı vergi ğerlendirildiğinde vergi lerden sağlanmasıdır, ki bu de adalet ilkesini destek durum, temel vergileme il leyen bir tablo sunmadı kelerinden ‘Mali güce gö ğını söyledi. re vergilendirme’ ilkesinin, Akkaya, “2016 verileriy vergilendirmede adalet il le toplam vergi gelirleri kesinin gözardı edildiği nin yüzde 85.67’si dolay nin/zedelendiğinin net bir lı vergilerle oluşuyor. Ser göstergesidir. vet vergileri ve diğer vergilerin toplamdaki payı çok Eşitlik şart düşük. Vergi yükünü ada n Vergi sisteminin işleyi letsiz dağıtıyoruz ve işle şi ve uygulaması açısından yiş olarak da adaletsiz bir temel sorun öngörülebilir vergi sistemi içinde yaşıyo lik, belirlilik ve istikrardır. ruz” dedi. ANKA’ya konu n Vergilendirmede ya şan Akkaya’nın değerlen tay ve dikey eşitliğin yaşa dirmeleri şöyle: n Vergi sistemi işleyişi açısından değerlen dirildiğinde vergi lemede adalet ilke sine uygun sonuç lar vermekte midir? Soru nun cevabı net bir ha yırdır. n Vergi Mustafa ma geçirilemediği bir sis temde, rekabet koşulları nın eşitliğinden bahsedi lemez. Dolayısıyla, ver gi sistemi sorunlarını, mükellef odaklı, ver gi idaresi odak lı ele almak sağlıksızdır. l Ekonomi Akkaya Servisi ekonomi 9 ‘Millet’ ve kimi spekülatif düşünceler “Adalet” yürüyüşü, toplumda dünya basınında büyük ilgi çekiyor. Bu ilgi AKP’nin rejiminin, siyasal İslamın karakterinin, ülkede yarattığı kurumsal kültürel yıkımın boyutlarının anlaşılmasını kolaylaştırıyor. Yürüyüş AKP tabanında bile sempati topluyor, yandaş yazarların kafasını karıştırıyor, siyasal İslamın, inancını gerçekten ciddiye alan kimi yazarlarını düşünmeye zorluyor. AKP’nin, siyasal İslamın lider kadrolarının toplumun gerçeğini yadsımak için sığındıkları fanteziler artık saydamlaşıyor. Bu onları dehşete düşürüyor, marazi tepkilere yol açıyor. Biri “15 Temmuz’dan beri sabır taşına dönen milleti, daha önceki şımarıklıklarınıza sabreden millet zannetmeyin... Bu milletin sabrını bu kadar zorlamayın” diyor. Bir başkası. “Millete karşı yürüyorlar” diyor. Bu saçmalıklar o korkuların ürünü. Çünkü, gerçekte, “Millet” diye tanımlayarak kendileriyle özdeşleştirmeye çalıştıkları çokluğun sabrını, AKP liderliğindeki siyasal İslamın 15 yıl boyunca gittikçe artan şımarıklığı taşırmaya başladı. “Adalet için yürüyüş” bu durumun bir dışavurumudur! Yolun sonundaki duvar AKP, 15 yıldır yasaları, devletin biçimini değiştiriyor, kadroları, disiplin ve ceza araçlarını ele geçiriyor, toplumun günlük yaşamını dini ilkelere göre düzenlemeye çalışıyor, eğitim ve kültürü dönüştürüyor, “evrim” teorisini yasaklayarak bilimsel düşünceyi eğitimden kovmaya çalışıyor. Başlangıçta liberal entelijansiyanın, Batı merkezli dünya sisteminin liderliğinin desteğini almıştı, bu yürüyüşe kadar, “Gezi olayı” dışında ciddi bir muhalefetle karşılaşmamıştı, artık her istediğimi yaparım şımarıklığı egemen olmuştu. Bu şımarıklık geldi, referandumda toplumun yarısından fazlasından oluşan duvara çarptı: Toplumun yarısından fazlası AKP’nin siyasi, kültürel hegemonyasını kabul etmiyor. AKP liderliğinin bu duvarı aşabilecek “kültürel ve ekonomik sermayesi” yok, bu duvarı yadsıyabilmek için kurguladığı “burası Müslüman ülke, millet Müslüman, biz Müslümanız öyleyse biz milletiz” fantezisi de artık işe yaramıyor, zor kullanmaktan başka seçeneğinin kalmadığının ayırdına vardıkça korkuyor. Bu korkuyla gittikçe artan oranda silahlanmaya çabalıyor. Korkunun öbür boyutu Radikal toplumsal dönüşümlerde (devrimlerde) sürecin bir aşamasında, dönüşümlerin getirdiği kazanımları tehlikeye atmak istemeyen kesim, dönüşümleri mantıksal sonucuna götürmeyi amaçlayan kesimi tasfiye etmek ister. AKP liderliğinde başlatılan toplumsal dönüşüm süreci, kendi deyimleriyle “sessiz devrim” de siyasal İslamın egemen sınıfı dinci entelijansiyaya, siyasal İslamın hegemonyasını kabul eden sermaye kesimlerine önemli ekonomik, siyasi kurumsal kazanımlar sağladı. Ancak AKP liderliğinin bu “duvar” karşısında sergilediği marazi tavır, sermaye sınıfına, Müslüman entelijansiyanın bir kısmına eskisi kadar güven vermiyor. Birincisi: AKP liderliğinin içerde, giderek daha fazla keyfiliğe, baskıya, şiddete başvurma, silahlanma eğilimleri; özellikle 15 Temmuz “şeyinden” bu yana devlet bürokrasinde, eğitim kurumlarında, ordunun bünyesinde büyük zaaflar yaratan tasfiyeleri; Kürt sorununu çıkmaza sokan, ülkenin doğusunu ekonomik olarak çökerten güvenlikçi, şoven politikaları, ekonominin gittikçe kırılganlaşması, ülkeyi hızla sert çatışmalara doğru sürüklüyor. İkincisi, dış politikanın sonu gelmez fiyaskoları, ülkeyi, egemen sınıfların geleneksel müttefiklerinden koparıyor, Avrupa ve Ortadoğu pazarlarını, dış finansman kaynaklarını kapatıyor, yalnızlaştırıyor. Bu iki gelişme, yalnızca kapitalist sınıfları değil, Müslüman entelijansiyayı da 15 yıllık kazanımlarını kaybetme, toplumsal kargaşa riskiyle yüz yüze getiriyor. Ya bu risk yeni siyasi olasılıkları gündeme getiriyorsa? Adalet Yürüyüşü bu anlamda da çok kritik bir zamanda başladı, yarattığı momentumu Maltepe’den sonra koruyacak yöntemler geliştirebilirse, bu olasılıkların gündeme gelmesini kolaylaştırabilir. Korkunun bir diğer boyutu da budur. Patates fiyatı dip yaptı İzmir’in Ödemiş ilçesinde havaların ısınmasıyla birlikte hasat çalışmaları hızla devam eden ve ‘sarı kız’ denilen patates, bu yıl üreticisinin yüzünü güldürmedi. Tarlada kilosu 2025 kuruşa kadar düşen patates, maliyetini karşılayamadı. Ödemiş Ziraat Odası Başkanı Ahmet Kocağa, patates üreticileri için hükümetin acil önlemler almasını istedi. Üreticilerden Mustafa Abacı, “Bu yıl patatesin maliyeti 3540 kuruş. Geçen yıla oranla üretimi yarı yarıya düşürdük. Devletin elimizden tutması lazım” dedi. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle