27 Nisan 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Çarşamba 3 Mayıs 2017 14 haber/yorum TASARIM: İLKNUR FİLİZ Köşemen Soner Olgun’dan ‘Efsane Türküler’ Soner Olgun’u 1980’lerde tanıdığımda başarılı bir genç gazeteciydi. Karacan Yayınları’nın dergi grubunun başındaydı. Daha sonra Güneş Yayınları’nda, Genç İnsan’da, Attilâ İlhan’ın yönettiği Cönk dergisinde birlikte çalıştık. Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Tiyatro Bölümü’nden mezundu. Tiyatroyla ilgilenmesini beklerdik ama o dost meclislerinde saz çalardı keyfi yerindeyse. 80’lerin sonuna doğru, bir gün müzik eleştirmeni, şair dostumuz Orhan Kahyaoğlu kendisinin de mezunu olduğu Kadıköy Maarif Koleji Mezunlar Derneği’nin yeni bir lokal açtığını, Soner’i oraya davet ettiklerini söyledi. Soner de Bornova Maarif’ten mezundu. Dayanışma için belki sazıyla birkaç türkü de çalardı... Moda’da Kadıköy Maarif’in karşı sırasındaydı lokal. Şarkılar türküler söyledi geç vakitlere dek. O kadar beğenilmişti ki haftada bir gece sahneye çıkar mı diye teklif ettiler. Soner Olgun’un sahne hayatı başladı. Sonra Arnavutköy’de kolay ulaşılmayan bir tepede Caberet Sine Bar’da sahne almaya başladı ve orada tanındı. Yıllarca sahneye çıktı. Yıl 1992. “Tek bağlama. Ayağımın altında bir tef...” diye anlatıyor o günleri. Araya Nükhet Duru’ya yaptığı besteler girdi. Mahmure şarkısı dillere düştü. 1992’de kendi pop müzik bestelerinden oluşan ilk albümü Letafet’i yaptı. Ama esas ve büyüyen ünü sahnedeydi. Sahnede her gece maraton yapıyor, izleyicisine nefes aldırmadan, eğlendirerek ve hiç ara vermeden saatlerce türküler söylüyor. 60 ila 100 şarkı, türkü söylüyor. Ortalama 6 saat. Hiç ara vermeden 12 saat sahnede kaldığı olmuş. Müdavimleri vardı. O müdavimler hep arttı. Ortaköy’de yine bir tepenin üzerinde olan Patika’da 17 yıl boyunca cuma ve cumartesi geceleri sahne aldı. Artık yalnız değildi, bir grubu vardı, eşi Özlem Olgun vokaldeydi. Şimdi de yıllardır her hafta sonu Kuzey Kıbrıs Merit Park Hotel’de sahneye çıkıyor. 1994’te Herşey Değişmeli, 1999’da İyi Bayramlar, 2004’te İyi Bayramlar Türkiye, 2012’de Sevda Diye Bir Kuş albümlerini, 2015’te ilk maxi single’ı Yakarım Yağmurları’yı çıkardı. Onlarca beste yaptı. Albümlerinin de müdavimleri var, ama sahnede öyle etkileyici ki albümlerde aynı başarıyı yakalayamadığı düşünülüyor. Çünkü hep sahne performansı geliyor akla. Ben de sahnedeki sıcaklığın bir yolla albüme aktarılması gerektiğini düşünmüşümdür. Belki canlı, belki akustik kayıtla... Soner Olgun yeni albümü “Efsane Türküler 1”de (Esen Müzik) sahnedeki etkiyi hem parça seçimi hem kayıtta yakalamış gibi görünüyor. Albümde 9 türkü, 2 Azeri türkü ve 1 Kırım türküsü yer alıyor. Albümün ilk videosunu da Nazende Sevgilim’e çekti. Albümün adı “Efsane Türküler 1” olunca “Bir Of Çeksem” gibi çok bildik örnekleri de okumuş Soner Olgun. Soner Olgun’un yaptığı müzik en genel anlamıyla “world music” diye tanımlanıyor. Anadolu Pop da denebilir. Bence albümün en başarılı icrası olan “Keten Göynek”te olduğu gibi Anadolu Rock’a yakın durduğu çalışmaları da var. Soner Olgun Fethiyelidir. Albümü dinlediğinizde söyleyişinin Ege türkülerine çok yakıştığını görüyorsunuz. Önceki albümlerinde bunlardan tek tek örnekler vardı ama topluca dinleyince bu kanı daha da pekişiyor. İlginç ama Azeri türkülerinde de aynı tadı yakalıyor. Özlem Olgun’la düet yaptıkları “Ey Güzel Kırım” ise iç yakıcı bir dokunaklılıkta. Özlem Olgun’un güzel sesinin yeni albümlerde düetlerle değerlendirilmesi gerektiğini düşünüyorum. Adı üstünde “Efsane Türküler 1”, yani devamı gelecek. Soner Olgun bu kez albümde de aradığı tadı bulmuş. Başta müdavimlerine olmak üzere tüm müzikseverlere öneriyorum. 3 MAYIS 2017 SAYI: 33446 İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına Orhan Erİnç İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay Genel Yayın Yönetmeni MURAT SABUNCU Yazıişleri Müdürü Bülent Özdoğan Haber Koordinatörü Aykut Küçükkaya Yayın Danışmanı Kadri Gürsel Reklam ve Pazarlama Danışmanı Ayşe Cemal Sorumlu Müdür Abbas Yalçın Reklam Grup Koordinatörü Deniz Tufan Rezervasyon ve Planlama Koordinatörü Bülent Gürel l Görsel Yönetmen: Hakan Akarsu l Ekonomi: Olcay Büyüktaş l Dış Haberler: Mine Esen l Spor: Arif Kızılyalın l Gece: Ayça Bilgin Demir l Yurt Haberler: Selin Görgüner l Fotoğraf: Uğur Demir l Düzeltme: Mustafa Çolak Web Koordinatörü: Oğuz Güven [email protected] Ankara Temsilcisi: Erdem Gül Güvenevler Mah. Güneş Cad. No: 8/1 Çankaya 06690 Ankara Tel: (0312) 442 30 50 İzmir Reklam Tel: (0232) 441 12 20 0530 430 74 17 Okur Temsilcisi: Güray Öz [email protected] Yayın Kurulu: Orhan Erinç (Başkan), Güray Öz (Bşk. Yrd.), Ali Sirmen, Hikmet Çetinkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Hakan Kara. l Muhasebe Müdürü: Günseli Özaltay l Satış Dağıtım: Tunca Çinkaya Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: [email protected] Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: [email protected] Yaygın süreli yayın Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt/İstanbul Dağıtım: Doğan Dağıtım Satış Pazarlama Matbaacılık Ödeme Aracılık ve Tahsilat Sistemleri AŞ Esenyurt/İstanbul Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. İstanbul Ankara İzmir İmsak 04.12 04.01 04.30 NAMAZ VAKİTLERİ Güneş Öğle İkindi 05.53 13.08 16.58 05.40 12.53 16.41 06.06 13.15 17.01 Akşam 20.11 19.53 20.13 Yatsı 21.44 21.23 21.40 Sayın Cumhurbaşkanı partisine geri döndü. Hem kendisi hem de partisi için 33 aydır süren kahırlı bir ayrılıktı yaşanan. Sayın Cumhurbaşkanı kaya gibi güçlü bir insan da olsa kahır verici bu ayrılık daha fazla taşınamazdı. Yalnız o mu, bu taşınamama partisi AKP için de geçerliydi. Sayın Cumhurbaşkanı’nın durumu önündeki engelleri bir türlü aşamayıp sevgilisine kavuşamayan âşıklarınkini andırıyordu. Aslı’ya aşık Kerem’in önündeki engel din, Şirin’e aşık Ferhat’ın önündeki engel kocaman bir dağ, Leyla’ya âşık Mecnun’un önündeki engel kızın annesi, partisine âşık Sayın Cumhurbaşkanı’nın önündeki engel de anayasa idi. O zalim anayasaya göre “Cumhurbaşkanı seçilenin, varsa partisi ile ilişiği kesilir ve Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeliği sona erer” idi. Neyse necip seçmenimizin aklıselim sahibi %51.4’lük çoğunluğu 16 Nisan referandumunda anayasa değişikliğine “evet” oyu vererek 33 aydır süren bu zulme son, mutlu kavuşmaya da cevaz verdi. Bu kahrın, bu acının ne denli derin olduğuna referandum kampanyası sürecinde tanık olmuştuk. HHH Sayın Cumhurbaşkanı tarafsızlığına ne kadar özen gösterirse göstersin çevresindeki işgüzar Mutlu kavuşma bürokratlar ne yapıp edip kendisini ülkenin dört bir yanındaki açılış törenlerine gönderiyorlardı. O ne yapabilirdi ki? Önünde mikrofon, karşısında kalabalık bir kitle ve 510 gün sonra yapılacak referandum… Konuşuyordu tabii… Konuşuyor ve her şeyi anlatıyordu. “Eyyy Belçika, eyyy Hollanda, eyyy Almanya, eyyy Avrupa” ve nihayet “Eyyy Kılıçdaroğlu…” Konuşuyor, konuşuyor, konuşuyordu… Bu arada anayasa delik deşik oluyordu. Varsın olsun! Merhum Turgut Özal’ın deyimiyle “Bir kerecik delinmeyle bir şey olmayan” anayasa, gün gelip kevgire de dönse yine bir şeycik olmuyordu, olmayacaktı. Punduna getirebildin mi bu güzelim ülkede her kuralı, her yasayı delik deşik edebilirdin. Neyse, bu konu kapandı artık. HHH Dün partisine yeniden üye olan Sayın Cumhurbaşkanı AKP’nin 21 Mayıs’ta yapılacak olağanüstü kongresinde Adalet ve Kalkınma Partisi’nin genel başkanlığına getirilecek. Böylece Demokrat Partili Celal Bayar’dan 57 yıl sonra partili cumhurbaşkanlığına yeniden dönmüş olduk. Kısacası herkes rahat etti, derin bir nefes aldı. Bu toplum siyaset adına ne gazaplara uğradı, nice deneylere tavşan oldu, fare oldu, kobay oldu. Diyeceğim, yeni deneylere açık deneyimli denekleriz biz… Hem o yüzde 51.4 beton değil ki onlar da insan. Bakarsınız “keser döner, sap döner, gün gelir hesap döner.” Bugün gerçek olan yarın yalan oluverir. Hem biz bu ülkeyi biraz da böyle olduğu için sevmiyor muyuz? Biz nelerin altından kalkmadık ki? Bunun da altından kalkarız. Yeter ki başımız öne düşüp ensemiz kararmasın! Olaylar ve GOrUSler EDİTÖR: NAZAN ÖZCAN [email protected] YSK için AİHM’ye gidilebilir mi? 16 Nisan referandumu ile “deus ex machina” tepemize inen anayasa değişikliği hükümleri dikkate alınırsa, bunlar cumhurbaşkanı denilen başkana yasama yetkisi veriyor, sayılır mı? Sayılırsa AİHM’ye başvuru yapılabilir. TEKİN AKILLIOĞLU Prof. Dr., Bilkent Üniversitesi Hukuk Fakültesi Avrupa Sosyal Haklar Komitesi eski üyesi Bir görüşe göre yapılamaz: 16 Nisan 2017 referandumuna ilişkin YSK’ye itirazın ret kararlarına karşı (Referandum sandık itirazları ve mühürsüz oy pusulası vb) Danıştay’a gidilemeyeceği gibi (zaten tüketilmesi gerekli değil), AYM’ye bireysel başvuru yapılamaz, AİHM’ye de gidilemez. Zira AİHM McLean/İngiltere ve diğer ilk inceleme/ret kararlarında referandumun seçim olmadığını belirtmiştir. Bu durumda tartışmak boşunadır. Karşı görüşe göre, yapılabilir: Kısaca, “Neden olmasın? Referandum da bir seçim değil mi?” Gerçekten de referandum ile adeta kaderimizi oyladık! Bundan önemli bir konu olabilir mi? Eğer bu oylamada kusurlar olduysa ve YSK bunları önem siz saydıysa, buna itiraz hakkımız olmadığını kabullenecek miyiz? En azından bunu AİHM’ye sorma hakkımız olmalı... Bunlar ahlâki endişeler. Hukuki durum ne? Doğrusu McLean& Cole v. The UK (inadmissiblity) 11 Haziran 2013 tarihli kararı dikkatli okumak lazım gelir: AİHM’nin bu kararda açıklandığına göre; 1 No’lu Protokol’ün 3. maddesinin kapsamına sadece yasama organı seçimleri girmekle birlikte, yasama organı (legislature) kavramının yalnızca ulusal parlamento ile sınırlı olarak anlaşılmaması gerekir. Yerel ve bölgesel meclis seçimleri madde kapsamı dışında olduğu halde bazı ülkelerin anayasal kuralları yasama işlevinin bu meclislerle paylaşılmasını öngörüyorsa bunlar da yasama organı (legislature) kapsamında sayılır, bunlar için yapılan seçimler de 3. madde kapsamına girer. Bizim durumumuza uyarlarsak; 16 Nisan referandumu ile “deus ex machina” tepemize inen anayasa değişikliği hükümleri dikkate alınırsa, bunlar cumhurbaşkanı denilen başkana yasama yetkisi veriyor, sayılır mı? Sayılırsa AİHM’ye başvuru yapılabilir. Sayılmazsa yapılamaz, demek en doğrusu görünüyor. Kanun olmadığı takdirde dahi kararname çıkarabileceğine göre, cumhurbaşkanı yasama yetkisini paylaşıyor. Eğer Anayasa Mahkemesi’ni hâlâ etkili yol sayıyorsa, AİHM böyle bir başvuruyu erken yapılmış sayıp “oraya gidip öyle gelin” deyip reddedecektir. Saymazsa (büyük bir olasılık görünüyor) YSK’nin kendi kararında kabul ettiği “mühürsüz olayını” sonucu etkiler ciddi bozukluk nitelendirip ihlal kararı verecektir. Bu durumda tavrımızın ne olacağını büyüklerimiz zaten ortaya koydu: “Siyasi içerikli kararları ne görürüz, ne duyarız, ne biliriz”. Macbeth ve mahalle maçı KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK ÇİZGİLİK KAMİL MASARACI Justin Kurzel’in Macbeth’i Bizim kültürümüzde tragedya yok ama uzun bir göçmenlik tarihimiz var; bu yüzden vicdan azabı çekmekle vakit harcamaz, atımızı aldığımız gibi Üsküdar’ı geçeriz ya da boynumuzu büküp eşeği Niğde’ye süreriz. [email protected] [email protected] PINAR KÜR Yazar 19Nisan Çarşamba akşamı televizyonda Justin Kurzel’in yönettiği “Macbeth” filmini galiba üçüncü kez seyrettim. Lise yıllarımdan beri onlarca kez okuduğum, gerek tiyatroda, gerekse beyazperde ve beyaz camda sayısını unuttuğum defalarca izlediğim, dolayısıyla tiratlarını ezbere bildiğim bu Shakespeare tragedyasını bir kez daha nefes nefese seyrederken, kendi halinde bir yerel yöneticinin (İngilizler Lord ya da Kont diyorlar ama asalet tarihini bir yana koyarsanız bizim sistemimizde muhtar ile belediye başkanı arasında bir makama tekabül ediyor) zamanla hırsının esiri olup bir canavara dönüşmesini, inandığı her şeyi unutup iktidar çılgınlığına kapılarak, bir zamanlar yol arkadaşı olan herkesi ekarte ederek tek adam oluşunun 500 yıl önce yazılmış bu öyküsü bana nedense günümüz Türkiye’sinde olup bitenleri hatırlattı. Hatırlattı da ne oldu? Tragedya nasıl kara komedyaya dönüşür görmüş oldum. Hayatın anlamı Macbeth iktidar yolunda ilerlerken yaptığı bütün kötülüklerden dolayı derin bir vicdan azabı çekmeye başladıktan bir süre sonra, kendisine sonsuz mutluluk vaat eden kötü kız kardeşlerin kehanetlerinin de kurnaz yalanlar olduğunu anladığında yaşadığı hayatın “bir aptalın anlattığı kuru gürültü ve öfke dolu, hiçbir anlamı olmayan bir masal” olduğunu düşünür. Gene de son ana kadar dövüşmekten kendini alamaz. Kendi aramızda top çevirme Bizim kültürümüzde tragedya yok ama uzun bir göçmenlik tarihimiz var; bu yüzden vicdan azabı çekmekle vakit harcamaz, atımızı aldığımız gibi Üsküdar’ı geçeriz ya da boynumuzu büküp eşeği Niğde’ye süreriz. Büyük şairlerin derin metaforlarına pek aklımız basmadığından, kazanmakaybetme meselesini futbol benzetmeleriyle dile getiririz. Uluslararası lig maçlarında kuralsız oynanamayacağını bildiğimizden mahallede kendi aramızda top çevirmeyi yeğleriz. Ve iktidar savaşının bir mahalle maçına dönüşmesini ibret ve çaresizlikle izleriz. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle