27 Nisan 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Çarşamba 3 Mayıs 2017 10 CHP’de kazan kaynıyor Tırmık geçen haftayı CHP üstüne iki yazı ile kapattı. “Bu kadarı yeter. Suriye’de Putin ve Trump’a rağmen Erdoğan nasıl bir kanlı maceraya hazırlanıyor, AB ile Erdoğan iktidarını bağlayan pamuk ipliği kopmak üzere” gibi sorulara cevap arayalım, tırmıklayalım diyordum ki CHP birden kaynayan kazana dönüşüverdi. Yani CHP üstüne bir Tırmık daha zorunlu oldu. N’apalım çaresiz kaşığımızda çıkan yenecek, “Beni yaz” diye buyuran konu tırmıklanacak. Buyrun. HHH CHP’de kazanın kaynamaya başladığının ilk belirtisi Deniz Baykal Kemal Kılıçdaroğlu buluşması oldu. Buluşma sonrası açıklamalar sadece Baykal’dan geldi. Ardından kazanın kaynamakta olduğunu sezen Ahmet Hakan arkadaşımız Deniz Baykal’ı CNN Türk ekranına çıkardı. Baykal orada da baklayı ağzından çıkarır gibi oldu ama tam çıkarmadı da. Örneğin Kılıçdaroğlu’na 2019’da Cumhurbaşkanlığı’na aday olmayacaksa partinin başından da istifa etmesini önerdi. Gazeteci tayfası “Acep ne demek istedi ve neden bunu önerdi, hesabı ne” diye düşünürken bu kez de Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanlığı adayı olmasını önerir gibi yaptı. Biz, bu kez de CHP seçmenine, üyesine, milletvekiline, yöneticisine AKP kurucusu Gül’ü cumhurbaşkanı olarak önermek hangi akla hizmet eder sorusuna cevap ararken internet hareketlendi ve “Deniz Baykal aslında kendini cumhurbaşkanı adayı olarak öneriyor” yargıları öne çıktı. Ertesi gün Deniz Baykal sözlerine açıklık getirmek amacıyla yeni bir açıklama yaptı. Yine “Pek bir şey açıklamayan bir açıklama” ile karşılaştık... Ardından Kılıçdaroğlu CHP grup toplantısında kürsüye çıktı. “Parti içi kavgaya asla izin vermeyeceğiz. Kavga edenleri gerekirse kapının önüne koyacağız” diye gürledi. Acep referandum sonrasında partinin tutumunu benimsemeyip sert eleştiriler yönelten genç CHP’lilere, mesela Üsküdar’da referandum için alkışlanası bir çalışma yürüten partili gençlere mi aba altından sopa gösteriliyor, diye düşündük. Çünkü onun ötesinde CHP içinde kavga çıkaranlarla ilgili kamuoyuna yansıyan bir olay, bir çıkış duymuş değildik. CHP’yi ilgi odağına getiren bu çıkışlara bir de ve birden deneyimli CHP’li Fikri Sağlar’ın zehir zemberek açıklamaları ekleniverdi. Sağlar, “Artık fedakârlık bitti. Bütün gemiler yakıldı... Bir an önce olağanüstü kurultay yapılmalı” dedi. Buna yine dün sıcağı sıcağına Muharrem İnce’nin “Genel başkanın yetkisi dahilindedir olağanüstü kurultayı toplamak. İmza toplayıp olağanüstü kurultay istemektense kendisi toplarsa daha şık olur” sözlerini ekleyin. Kılıçdaroğlu haklıymış, CHP’de bir şeyler oluyor. Kavga mı bilemem ama bir şeyler olduğu, kazanın fokurdamaya başladığı ortada. Baykal’dan Fikri Sağlar’a, ondan Muharrem İnce’ye yükselen sesler olağanüstü kurultayın kaçınılmaz olacağını gösteriyor... Gibi... Artık olağanüstü kurultayı Kılıçdaroğlu mu çağıracak, delegeler arasından yeterli imza toplanıp kurultay kararı mı alınacak, bilemem. Bildiğim, gördüğüm, gözlediğim CHP hareketli günlere gebe. Bu, parti içinde “Tazıya tut, tavşana kaç” çizgisinin aşılacağı bereketli bir açılıma mı yönelecek, yoksa “Eski hamam, eski tas, sadece tellaklar değişti” dedirtecek bir sonuç mu doğuracak bugünden kestirilemez. Ama önümüzdeki günlerde gazeteci takımının gündeminde CHP’nin epey yoğun bir yer tutacağını kestirmek yanlış değil. l CHP, TUTUKLU CUMHURİYETÇİLERi MECLİS GÜNDEMİNE TAŞIDI ‘Basın özgürlüğünde en ürkütücü ülkeler kategorisindeyiz’ CHP Çanakkale Milletvekili Muharrem Erkek, gazetemize yönelik operasyonun ardından 184 gündür özgürlüklerinden yoksun tutulan yazar, çizer ve yöneticilerimizi TBMM gündemine taşıdı. CHP Milletvekili Muharrem Erkek, Türkiye’deki basın özgürlüğünün dünya sıralamasındaki yerini ve Silivri Cezaevi’nde tutuklu bulunan yazar, çizer ve yöneticilerimizi TBMM gündemine taşıyarak “Murat Sabuncu, Akın Atalay, Turhan Günay, Kadri Gürsel, Güray Öz, Hakan Kara, Bülent Utku, Mustafa Kemal Güngör, Musa Kart ve Önder Çelik yüz seksen dört gündür cezaevinde, Ahmet Şık ve Emre İper de onlarla birlikte. Son on iki yılda basın özgürlüğünde tam elli altı basamak gerilemişiz. Bu, çok olumsuz bir tablo. 180 arasında 155. sıradayız ve maalesef ülkemiz basın özgürlüğüyle ilgili en ürkütücü ülkeler kategorisinde yer alıyor. Yarıştığımız ülkeler Irak, Gambiya ve Brunei Sultanlığı. Şunu biliyoruz ki basının özgür olmadığı bir toplum asla özgür olamaz” dedi. l ANKARA/Cumhuriyet haber EDİTÖR: SERKAN OZAN TASARIM: ZARİFE SELÇUK uluslararası basın enstitüsü medya ve iletişim direktörü steven ellIs dünya basın özgürlüğü günü’nde türkiye’deki tutuklu gazeteciler için yazdı şi yüzünden hapiste olan Türkiye’deki tüm gazetecilere, İ Ne yalnızsınızBasın özgürlüğünün önemini vurgu Sizler sayılardan ibaret olmadığınızı, bireyler olarak durumunuza dikkat çekerek dünya kamuoyuna duyurmak ve Av layan ve devletlere, 1948 İnsan Hakları Evrensel Sözleşmesi’nin 19. maddesinde koruma altına alınan ifade özgürlüğü hakkına saygı göstermelerini hatırlatmayı amaçlayan Dünya Basın Özgürlü ne de unutuldunuz rupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde gazetecileri davalarında desteklemek için dünyanın dört bir yanında çalışan insanlarla beraberiz. Davalarınızı izlemek ve dünyaya gerçekte ne olduğunu anlatmak ğü Günü’nde, dünyanın dört bir yanında için seferber olan bu insanlar, aileleriniz ki meslektaşlarınız, yalnız olmadığınızı ve unutulmadığınızı bilmenizi istemektedir. 15 Temmuz darbe girişimi ve cumhurbaşkanına yeni yetkiler veren referandumun ertesinde, Türkiye’de basın özgürlüğünün içler acısı halde olduğunu biliyoruz. 150 kadar gazeteci ve medya çalışanının demir parmaklıklar ardında olduğunu, 170’ten fazla medya kuruluşunun süregelen OHAL kapsamında kapatıldığını biliyoruz. Türkiye’de yüz binlerce insanın, bu gelişmelere eşlik eden tasfiyeler kapsamında gözaltına alındığını yahut işlerinden atıldığını da biliyoruz. dığınızı not ettik. Savcıların yaptı ğınız haberlere ve eleştirel köşe yazılarınıza bel bağlamasının, geçmişte bu tür aşırılıkları bizzat ne kadar sık ve sert eleştirmiş olursanız olun, hükümeti eleştiren herkesin şiddet yanlısı aşırılıkçılar olduğunu savunmasının absürtlüğünün farkındayız. Meslekleri nedeniyle hapsedilen gaze si ve gazetecilerden oluşan küresel bir ağ olan Uluslararası Basın Enstitüsü (IPI) durumunuzun vahametine dünyanın dikkatini çekmeye ve Türk hükümetini insan hakları taahhütlerine bağlı kalmaya çağırmaya devam edecek. Yalnız değiliz. Bizler sadece, onlarca yerel, bölgesel, ulusal ve uluslararası basın ve ifade özgürlüğü savunucularından le ve Türkiye’deki diğer meslektaşlarınızla da buluşup onlara, size ve hükümetinize, yanınızda olduğumuza dair net bir mesaj veriyor. Bu suçlamaların siyasi olduğunu görüyoruz. Cumhuriyet’in hapisteki gazeteci ve yöneticileri de dahil, gazetecilik yaptıkları için hapsedilen herkesi destekliyoruz. Ve bir kez daha sizi temin ederiz ki ne yalnızsınız ne de unutuldunuz. Bilgiyi paylaşma ve bilgilenmenin önemini idrak ettiğimiz, bu yolda yapılan fedakârlıkları andığımız bugünde bir hükümeti eleştirmenin, ona muhalif olan bi Türk hükümetinin hapisteki tüm gazete tecilerin davalarının, eleştirileri susturmak oluşan bir hareketin parçasıyız. Dünyanın rine destek vermekle eş tutulamayacağı cilerin “terörist” olduğunu iddia ettiğini, ve hesap verebilirliği engellemek için Türk dört bir yanında demokratik bir Türkiye’ye nı vurguluyoruz. size yöneltilen suçlamaların gazetecilik hükümetinin bir çabası olduğunu, keyfi ve Türk halkının temel insan haklarına Ne de tek başına eleştiri, şiddete des le ilgili olmadığını savunduğunu duyduk. kısıtlamalarla süren uzun tutukluluklarını destek talebimiz için yorulmaksızın çalı tek veya angajman anlamı taşır... Bu te Buna karşın savcıların, bu iddiaları kanıt zın, konuşma cesaretini gösterdiğiniz için şıyoruz. Bu konunun geçici güvenlik ve mel bir ilkedir ve bizler dünyanın dört lamak için hiç delil sunmadığını, bu yüz size verilen bir ceza olduğunu biliyoruz. ekonomik çıkarlarına feda edilmemesini bir yanındaki ortaklarımızla birlikte den birçoğunuzun uzun bir süredir hak Dünya da giderek bunu daha iyi öğre istiyoruz. Sizler gibi biz de bu tür bir tav Türkiye’de gazetecilik yaptığı için hapiste sız yere hapiste olduğunuzu ve adil bir niyor. Kendisini medya özgürlüğüne ada rın, Türkiye ve tüm komşuları için taşıdığı olan her gazeteci serbest kalana kadar bu yargılama konusunda pek az umut taşı mış önde gelen editör, medya yönetici muazzam riskin farkındayız. yolda mücadele etmeyi sürdüreceğiz. TÜRKİYE, DÜNYA BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ GÜNÜ’NE TUTUKLU GAZETECİ UTANCIYLA GİRİYOR BU ZULUM BITECEK Türkiye, 3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Günü’ne basın üzerindeki ağır baskıyla giriyor. Türkiye’de basın özgürlüğünün tamamen yok edildiğine dikkat çeken basın meslek örgütleri ve siyasetçiler, aralarında Cumhuriyet yazar, çizer ve yöneticilerinin de bulunduğu cezaevindeki 150’den fazla tutuklu gazetecinin bir an önce serbest bırakılmasını istedi. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nden Dünya Basın Özgürlüğü nedeniyle yapılan açıklamada, “Ülke barışının sağlanabilmesi için cezaevinde bulunan 159 gazeteci bir an önce serbest bırakılmalıdır. İnanıyoruz ki zor dönemler geçecek, gazetecilere reva görülen bu zulüm bitecek, buna sebebiyet veren siyasiler elbet bir gün gidecek ama gazetecilik hep var olacak” denildi. Basın Konseyi Yüksek Kurulu, 3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Günü’nde Silivri’de toplanıyor. Tutuklu gazeteci eşlerinin de katılacağı toplantı, Silivri Cezaevi’ne en yakın nokta olan Yaşar Kemal Kültür Merkezi’nde saat 12.00’de yapılacak. Türkiye Gazeteciler Sendikası ise Türkiye’nin basın ve ifade özgürlüğü bakımından tarihinin en kötü dönemini yaşadığını ifade ederek Dünya Basın Özgürlüğü gününde cezaevindeki gazeteci ve yazarların serbest bırakılması için yine sokağa çıkacaklarını açıkladı. TGS bugün saat 12.00 da Galatasaray Lisesi önünde toplanacak. DİSK Basın İş’ten yapılan açıklamada ise “Basın özgürlüğünün demokrasi için, insan haklarının tanındığı bir düzen için ön koşul olduğunu hep söyledik. Tutuklu gazetecilerle, yargılanan gazetecilerle, kalemi makinesi elinden alınan gazetecilerle Türkiye’de yaşayan her yurttaşın da söz hakkı bir kısıtlanmış oluyor. Basın kuruluşlarının kapatılmadığı, gazetecilerin baskıya maruz kalmadığı bir ülke için sesimizi yükseltmeye devam edeceğiz” denildi. Özgürlüğün Ö’sü yok Onlarca gazetecinin aylardır cezaevinde tutulduğunu, bu gazetecilerin birçoğunun iddianamesinin bile hazırlanmadığını belirten CHP Milletvekili Barış Yarkadaş, “Sanırım suçlayacak bir şey bulamadıkları için iddianame de yazamıyorlar” diye konuştu. Basın özgürlüğünün Ö’sünün bile kalmadığını, iktidarın gerçeği yazan kim varsa, susturmak için her türlü yöntemi uyguladığını belirten Yarkadaş, cezaevindeki onlarca gazetecinin yaşam koşulları nın git gide zorlaştığına dikkat çekti. Yarkadaş, “Cumhuriyet gazetesi yazarları hâlâ istedikledi kitapları okuyamıyor. Onlara gönderilen kartlar ve mektuplara keyfi bir biçimde el konuluyor’’ dedi. Yarkadaş, “Birgün gazetesi çalışanları ise iddianame bekliyor ama yandaş medya, Birgün çalışanlarını infaz etmekten geri kalmıyor. Sanıkların görmediği iddianame, yandaş medyanın sayfalarında cirit atıyor” diye konuştu. Tutuklu gazetecilerin bırakılmasını isteyen Yarkadaş, “Cumhuriyet yazarları aylardır adeta rehin tutuluyor. Yazarlara ağır bir bedel ödetiliyor. Cumhuriyet yazarlarını artık serbest bırakın; tutukluluk işkenceye dönüştürüldü” dedi. l İSTANBUL / Cumhuriyet MUSA KART’TAN MESAJ: Mizah hep var olacak CHP Milletvekili Şafak Pavey, Silivri Cezaevi’ni ziyareti sırasında tutuklu bulunan gazetemiz çizeri Musa Kart’la da görüştü. Kart’ın Pavey aracılığıyla gönderdiği mesaj şöyle: Sevgili arkadaşlarım Bahadır Baruter, Erdil Yaşaroğlu, Selçuk Erdem, Metin Üstündağ’ın dergisi Penguen kâğıt baskısına son verdi veya vermek zorunda kaldı. Onlar Türkiye’nin çok iyi mizahçıları, işlerini başka bir platform üstünden okuyucularına ulaştırabileceklerdir. Yolları açık olsun. Mizah ne kadar baskılanırsa baskılansın, ne kadar engellenirse engellensin, var olmaya devam edecek, cezaevinde bile! Bu arada mizahı kâğıt üstünde görmek isteyenlere naçizane bir tavsiyem olacak: Cumhuriyet iddianamesi yeni çıktı, bütün kitapçıların mizah raflarında... Okuyun, çok güleceksiniz. TIME’DAN TÜRKİYE YORUMU: Yardıma ihtiyaç var Türkiye’de hapisteki gazeteci ve karikatüristlerin serbest bırakılması, yargılanan ve işsiz kalan gazetecilere destek olunmasına yönelik küresel kampanyalar hız kazanırken ABD’nin Time dergisinin de “Türkiye’de hapisteki gazeteci ve karikatüristlerin yardımımıza ihtiyacı var” başlıklı bir makale yayımlaması dikkat çekti. Makale, Uluslararası Af Örgütü’nün #FreeTurkeyMedia kampanyasının bileşenlerinden biri olan Cartoonists Rights Network International’ın yönetim kurulu üyesi karikatürist Terry Anderson tarafından kalema alındı. Avustralyalı çizer Dave Pope’un Cumhuriyet’te de yayımlanan “demokrasi madenindeki kanaryalar” başlıklı karikatürü paylaşan Terry Anderson, arasında Musa Kart’ın da bulunduğu 10 Cumhuriyetçinin tutuklanmalarının üzerinden 5 ay geçtikten sonra hazırlanan iddianamede hiçbir somut kanıt bulunmadığını belirtti. İlk duruşmanın yapılacağı 24 Temmuz’da Kart ile arkadaşlarının 9 aydır hapiste olacaklarını, bunun başlı başına bir ceza olduğunu vurgulayan Anderson yazsısını şöyle bitirdi: “Karikatüristler kendilerine kahramanlık yakıştırılmasına karşı dururlar ama Musa Kart gibi meslektaşların cesareti inkâr edilemez. Başına gelenler diğer karikatüsirtlere ilham oldu ve #FreeTurkeyMedia kampanyası için keskin ve kızgın karikatürler sel oldu aktı. Dünya Basın Özgürlüğü Günü’nde çalışmalarında tarafsız bir hiciv tavrı ortaya koyan nazik karikatürist Kart’ı hatırlamalı ve onurlandırmalıyız. O Türk hükümetinin itimat edilir bir sicil tutucusu ve Türk halkının güvenilir bir dostudur.” l Dış Haberler Cumhuriyet Vakfı davasında karar Gazetemizin imtiyaz sahibi Cumhuriyet Vakfı’nın 18 Şubat 2014 tarihli yönetim kurulu seçiminin iptali için Vakfa ve Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne karşı açılan davada kabul kararı verildi. Vakfın eski yöneticilerinden Alev Coşkun ve Şevket Tokuş ile mali müşavir Mustafa Pamukoğlu’nun açtığı, CHP Milletvekili Mustafa Balbay’ın da davacılar yanında katıldığı davanın son oturumu İstanbul 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde dün yapıldı. Mahkeme, yönetim kurulu seçimine ilişkin toplantının vakıf senedine aykırı olduğu iddiasını kabul ederek, iptaline karar verdi. Karara karşı itiraz yolu açık. İstanbul 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde görülen davada bugüne dek bir dizi tuhaflık yaşandı. Davaya Çağlayan Adliyesi’nin en kıdemli yargıcı Nesime İste bakmaya başlamıştı. Ancak yargıç İste, iktidara yakın A Haber kanalında, emekli Yargıtay yargıcı olan eşi üzerinden hedef gösterilmesinden sonra emekliye ayrılmayı tercih etti. Yerine ise Manavgat Sulh Hukuk Mahkemesi’nden Muhsin Aylim atandı. Yargıç Aylim, önceki duruşmada, hem iptali istenen toplantıda yönetime seçilen Mustafa Balbay’ın, hem de kendisini Cumhuriyet okuru olarak tanıtan bazı yurttaşların davaya davacılar yanında katılma taleplerini kabul etti. Son oturumda ise davalı Vakıf yanında duruşmaya katılmak isteyen bir yurttaşın talebi kabul edildi. Buna göre, Cumhuriyet okuru olduğunu söyleyen herkesin davaya katılması mümkün hale geldi. Dosyadaki raporlar Dosyada davanın tarafları tarafından sunulan mütalaalar ve Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün teftiş raporları bulunuyor. Vakıflar başmüfettişi Mustafa Batu’nun seçimin usulüne uygun olduğunu belirleyen raporundan sonra, genel müdürlüğün Vakfımızdan gizlice bir rapor daha düzenletti ği ortaya çıkmıştı. Gazetemiz ve kamuoyu bu rapordan da yine ilk kez A Haber’de yayımlanan bir programda, Genel Müdür Adnan Ertem’in telefonla bağlanması sonucu haberdar olmuştu. Ardından Vakıflar Genel Müdürlüğü, Cumhuriyet Vakfı için mali denetim başlatmıştı. Mali denetim raporu ise ilk kez yazar ve yöneticilerimizin tutuklu olduğu dosyanın iddianamesinden çıkmıştı. Teftiş raporları arasındaki çelişkinin giderilmesine yol gösterecek iki mütalaa da yargılama sırasında dosyaya sunuldu. İstanbul Üniversitesi Medeni Hukuk kürsüsü ile Marmara Üniversitesi Medeni Hukuk kürsüsünden hocaların imzasını taşıyan iki ayrı bilimsel görüş de, seçimlerde hiçbir usulsüzlük olmadığını ortaya koyuyor. Bu görüşler, davacıların sunduğu idare hukuku öğretim üyesi Tayfun Akgüner’in mütalaası ile çelişiyor. Buna karşın yargıç Muhsin Aylim, çelişkilerin giderilmesi için dosyanın bir bilirkişi he yetine gönderilmesi talebini reddetti. Davacı vekilleri önceki beyanlarını yine leyerek davanın kabulünü talep ederken, Cumhuriyet Vakfı’nı temsil eden avukatlarımız davanın siyasi boyutuna ve hukuksuzluğuna dikkat çektiler. Avukatlarımız, “Bu dava Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün, özellikle genel müdür Adnan Ertem’in eliyle hükümetin, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın, Aydınlık gazetesinin, birtakım siyaset yazarının, eski yazar ve yöneticilerimiz Alev Coşkun ve Mustafa Balbay’ın ittifakıyla Cumhuriyet’i ele geçirmek için açılmış bir davadır. Bu davanın ve on iki arkadaşımızın cezaevinde olmalarının nedeni de budur. Toplantı tarihinde üye sayısı 12’den 9’a düşmüştür. 9 kişinin 6 kişiyle toplanması Vakıf senedine ve yasaya uygundur. Aslolan vakfedenin iradesi ve Vakfın yaşamasıdır. Rapor ve bilimsel görüşlerin de kanıtladığı üzere dava haksızdır” şeklinde savunma yaptılar. l İSTANBUL / Cumhuriyet C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle