29 Nisan 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
KULTUR Cumartesi 27 Mayıs 2017 Türk ressamın eseri Londra yolcusu İngiltere’de gerçekleştirilen BP Portre Ödülleri’nde (BP Portrait Award) eseri yarışan ressam Mustafa Özel’in ‘Beyza’nın Portresi’ isimli çalışması 22 Haziran 24 Eylül tarihleri arasında Londra’daki National Portrait Gallery’de sergilene cek. 87 ülkeden toplam 2 bin 580 sanatçının başvurduğu ödüllerde jüri, son elemeye kalan 218 uluslararası sanatçı arasından 53 ismin eserini Londra’daki galeride sergilenmesi üzere seçti. Türkiye’den ressam ve heykeltıraş Mustafa Özel de finale kalan bu isimler arasında yer alıyor. EDİTÖR: EMRAH KOLUKISA TASARIM: ŞÜKRAN İŞCAN [email protected] 15 Batan geminin korsanları ‘Tehcir hâlâ sürüyor...’ Arzu Başaran’ın 1915’ten Suriye’ye, Sur ve Cizre’ye uzanan bir hat çizdiği sergisi 5 Haziran’a kadar 44A Sanat Galerisi’nde sürüyor n Sergi, Hrant Dink’in öldürülmesinden sonra yaptığınız ilk desenlerden yola çıkı yor. Tehcir temalı sergi yap ma fikri nasıl doğdu? Ermeni tehciriyle ilgili ser gi eskizlerine 2007 sonunda başlamıştım. İlk niyetim çağ daş sanatın farklı disiplinle EZGİ ATABİLEN rini iç içe geçirerek, galeri olmayan bir mekânı düzenle mekti. Zaman olarak Erme nilerin yaşadığı büyük acının 100. yılını, 2015’i düşünmüştüm. Ancak bu çaplı proje yi gerçekleştirecek maddi imkânlar oluşma dı. Ama öyle ya da böyle bu meseleyi bir ser giye taşımak istiyordum. Ge çen 9 yıl içinde, Hrant’ın ya şarken sadece bana değil, görmek isteyen birçok ki şiye fark ettirdiği kapa lı kutuyu açmıştım artık. Erivan’daki Soykırım Müzesi, oranın havası, gözlemlerim, bulabildi ğim fotoğraflar, belgesel ler, filmler, anı kitapları, Dink Vakfı’nın yayımladı ğı sözlü tarih çalışmaları, tanıklıklar sergi fikrinin diğer kaynakları oldu. n Sergide 1915’ten Suriye’ye, Sur ve Cizre’ye kadar uzanan bir hat çiziyorsunuz. Sergiye “Hâlâ… orada” ismini vermeniz tehcirin farklı coğrafyalarda hâlâ devam ettiğini düşündüğünüz için mi? Evet. 1915 Ermeni tehcirinde yok olanlar 2011’de Suriye iç savaşından ötürü evini terk etmek zorunda kalan milyonlarca insan, yani Suriye’de 100 yıl sonra tekrar yaşanan bir sürgün ve ölüm iklimi, 2015 yazında Güneydoğu şehirlerindeki acı, ölüm ve 500 bin’e varan göç manzaraları, yurdundan edilmiş Kürtler, son yıllarda yaşanan hak ihlalleri, baskılar oldu bu sergiyi açan. Sergimin iki yıl süren hazırlık aşamasında bütün sorgulanmayan bu geçmişle bugün iç içe geçti. İlk büyük resim Amed, Sur için, böyle ortaya çıktı. Hazırlık dönemi, yaşanmışlıklar kadar o esnada yaşananları (bildiri imzacısı oldukları için işinden edilen hocalar Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’yı hatırlatalım ) içerdi. Binlerce yıldır yaşadıkları toprak, zulme uğramış, sürülmüş, ölüme gönderilmiş olan bütün o insanların, toplulukların, halkların tanığıdır. Tarihten silinmek istense de kültürleri, dili yok edemezsiniz o yüzden onlar oraya ait. Hâlâ oradalar. ‘Herkes vicdanı kadar algılıyor’ n Sergideki işlerinizde, topladığınız fotoğraflar ve dinlediğiniz tanıklıklar çizgilere, lekelere ve karanlığa dönüşüyor. Bu tercih neden? İşin sanatsal boyutu, teknik tercihler, bana ait olan dilden kopmadan bir bütünlük oluşturmak oldukça zor oldu. Bir fikri, kavramı sergiye dönüştürecek çok sayıda teknik ve disiplin var. Bu sergide derin ve trajik olayları, hatırlatmaya çalıştığım meseleleri slogan haline getirmeden, lekeleri, boşluğu ve karanlığı kullanarak bir atmosfere dönüştürdüm. Özellikle de iki metreyi aşan işlerde. n Sergiyi hazırlarken dinlediğiniz tanıklıklar arasında sizi çok etkileyen bir tanesini bizimle paylaşır mısınız? Erivan Soykırım Müzesi müdürünün bana anlattığı, beni derinden etkileyen gerçek olay şuydu: Hatırladığım kadarıyla ailesini kaybetmiş iki kardeş, Ermeni tehciri sırasında Der Zor’a doğru sürgün, ölüm yürüyüşünde evlerinden aldıkları bir havlu veya bir bezi iki parçaya bölüp saklamaya karar verirler. Yeniden kavuşacaklarına, parçaları birleştireceklerine inanırlar. Ve mucizevi bir şekilde hayatta kalırlar, yıllar sonra dünyanın bir yerinde kavuşurlar, o bezi birleştirip Erivan’daki müzeye hediye ederler. Ben ilk düşündüğüm büyük sergiyi yapabilseydim müze müdürü o bezi sergilemem için ödünç verecekti. Bu sergide bu olayla ilgili bir resim yaptım. Ama figürler soyut lekeler içinde oluştuğu için bağırmıyor. Neticede her izleyici kendi derinliği, vicdanı kadar algılıyor. Benim tercihim de bu zaten. Garo’nunArzuBaşaran aşk ve kavgayla geçen muhteşem hayatı törlerinden ve son yıllarda her nedense kötü adam rollerinin aranılan ismine dönüşen Javier Bardem’in varlığıyla zenginleşiyor ve Bardem de yer aldığı her sah nenin hakkını vererek fena hal Yaklaşık 15 yıl önce izlediğimiz ilk “Karayip Korsanla de su alan filmi yukarı çekip batmaktan kurtarıyor. Yine Kaptan Salazar’ın bir Anton Chigurh (bu rı” bir dönemin favori türünü ye kötü adam mesaisi o karakter niden canlandıran, eski usül kı le başladı malumunuz), hatta bir lıç düellolarının bolca yer tut Silva (“Skyfall”) bile değil maale tuğu, aksiyon sinemasına avan sef. Öte yandan kimi eski dostla tür sosuyla yenilik getirmeye ça rı yeniden karşımıza çıkaran (Ge lışan, bunu da bir ölçüde başa offrey Rush başta olmak üzere) ran ve her yaştan izleyicinin ken ve hikâyeyi onlarla yeni karak dine bir şeyler bulduğu bir film terleri harmanlayarak bütünle di. Devam filmlerinde bu özelli yen filmin seriyi yeniden düze çı ğini hızla yitiren seri artık benze karmak için bu hamleleri yaptığını ri büyük bütçeli filmler gibi izle anlamak zor değil. Hatta bu uğur yiciyi hayretten hayrete sürükleyecek inanılmaz stunt’lar sergilemeye, hikâyeyi bü Film5in/n10otu: da Jack Sparrow’un babasının yokluğunda amcasının geldiğini ve o amcayı da hayatı boyunca Keith yük ölçüde aksiyona yı Richards’a rakip olmuş bir baş karak karakterleri kartonlaştır ka Britanyalı müzisyenin canlan maya başladı ve zaten sabun kö dırdığını da notlarımıza ekleye püğüne yakın içeriği alabildiğine lim (ve hâlâ anlamamış olanlar için boşalttı. Bunun bir örneğini son kim olduğunu söyleyerek sürprizi halkası ülkemizde izlenme reko bozmayalım). ru kıran “Fast and Furious” seri Konusunu anlatmaya bile ge sinde de görebiliriz. İlk filmlerde rek duymadığımız filmde Jack sokakta otomobil yarıştıran, bi Sparrow’un korsanlığa ilk adım raz da polisiye bir aksiyonla içe attığı günü de anlatan bir sahne riği destekleyen F&F ilerleyen olduğunu; Geoffrey Rush’ın yer filmlerde dünyayı yok olmaktan yer izleyeni duygusallığa sürük kurtaran bir ekibin maceralarına leyen performansının öne çıktığı dönüştü ve bütçeler de şiştikçe nı; filmin yönetmenliğini üstlenen şişti. İşin esprisi de kaçtı haliyle. ve daha önce “KonTiki” adlı film Karayip Korsanları’nda da durum leriyle Yabancı Dilde En İyi Film farklı değil. Öyle ki artık binler dalında Oscar’a aday olan Nor ce kişinin çalıştığı filmin ekibin veçli yönetmenler Joachim Ron de “Johnny Depp’in diş makyajı” ning ve Espen Sandberg’in bek için bile bir eleman var ama doğ lentilerin altında kaldığını belirte ru dürüst bir kılıç dövüşü sahne lim ve son bir temenniyle bitire si yok. lim: Hazır eski kuşakla yeni kuşa Serinin bir önceki filmine kıyas ğı birleştirip çemberi kapatmış la izleyiciye daha fazla eğlence ken seriye de nihai noktayı koy ve şaşaa vaat eden “Salazar’ın İn mak yapılacak en doğru iş olur tikamı” zamanımızın en güçlü ak kanımızca. Türkiye’nin ilk milli boksörlerinden Garbis Zakaryan’ın hayatı Emina Temel’in kaleme aldığı biyografik bir romana konu oldu ‘Karayip Korsanları’ serisinin 5. halkası ‘Salazar’ın İntikamı’ Johnny Depp’in gitgide yaşlanan bir korsan olarak hâlâ formunu koruduğunu ama serinin artık kendini iyiden iyiye tükettiğini gösteren eğlenceli bir seyirlik. Emina Temel Garbis Zakaryan EMRAH KOLUKISA Türkiye’nin ilk milli boksörlerinden... Adı Garbis Zakaryan. Namı diğer Garo. 14 yaşından itibaren ringlerde yumruk sallamış, ülkemizi dünyanın dört kıtasında temsil etmiş, madalyalar, dereceler almış bir sporcu. Zamanın Boks Federasyonu Başkanı ile Burhan Felek’in anlaşmazlığı sonucu son anda boks kafilesi 1948 Olimpiyatları’na gitmekten vazgeçmeseydi belki de tarihe ilk Olimpiyat Şampiyonu boksörümüz olarak geçecekti. Yurtdışındaki başarısı o kadar parlaktı ki, yabancı ülkelerden uzun süreli kontrat teklifleri aldı ama ailesini bırakıp da gitmeye gönlü razı olmadı. Garo’nun hayatı bunun gibi nice renkli, hareketli, duygu dolu anlarla bezeli... Aşkla, kavgayla bezeli... Bugün ne yazık ki çok az kimse biliyor Garbis Zakaryan adını. Oysa onun yanında yetişmiş, bugün adı efsaneler arasında anılan ama başarısını büyük ölçüde Garo’nun antrenörlüğüne borçlu Cemal Kamacı adını herkes bilir. Sadece basit bir vefasızlık değil elbette Garo’nun unutuluşu, anılmayışı; ne yazık ki yakın tarihimizin Ermeni (ve diğer gayrimüslim) vatandaşlarımıza yapılan zulümle, sistematik ötekileştirmeye dolu sayfalarının da etkisi var bu hafıza boşluğunda. Neyse ki şimdi onun hatırasını yaşatacak, onu yeni kuşaklara tanıtacak biyografik bir roman var: “Garo Nerdesin”. Emina Temel’in imzasını taşıyan kitap Garbis Zakaryan’ın hayatını anlatırken, eşi Ersilya ile olan birlikteliğini ön plana taşıyor ve Garo’nun farklı bir portresini de çiziyor. 67 Eylül olaylarının da önemli bir yer tuttuğu romanda bol miktarda siyah beyaz fotoğraf ve hikâyenin akışında önemli yer tutatn kimi şarkıların QR uygulamasıyla dinlenmesine ve hatta Garbis Zakaryan’ın maç görüntülerini izlenmesine imkân veren barkodlar da var. Kendisi de bir boks hakemi olan Emina Temel’in uzun bir araştırma sonucu yazdığı ve Eton Yayıncılık etiketiyle basılan “Garo Nerdesin” bu haliyle bugün 87 yaşında olan Garo ve ailesi için bir armağan değil sadece, aynı zamanda keyifli bir okuma seyri vaat eden, toplumsal hafızamıza önemli katkılarda bulunan kıymetli bir kitap. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle