04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
KULTUR 9. Kocaeli Kitap Fuarı kapılarını açtı Kocaeli Büyükşehir Belediyesi tarafından düzenlenen Kocaeli 9. Kitap Fuarı törenle açıldı. 21 Mayıs’a kadar açık kalacak olan Kocaeli Kitap Fuarı’nda bu yıl 465 yayınevi, 600’e yakın imza günü, konferans ve söyleşilerden oluşan etkinlik yapılacak. Ahmet Ümit, Ayşe Kulin, Pınar Kür, İlber Ortaylı, Canan Karatay, Yusuf İslam, Aşkım Kapışmak, En ver Aysever, Rasim Özdenören, Sunay Akın, Hanefi Avcı, Norman Finkelstein gibi birçok ünlü yazar Kocaeli Kitap Fuarı’ndaki etkinliklere katılarak kitaplarını imzalayacak. Pazartesi 15 Mayıs 2017 EDİTÖR: ÖZNUR OĞRAŞ ÇOLAK [email protected] 15 Sanatçı Cevdet Erek’in ‘Çın’ başlıklı işiyle katıldığı 57. Venedik Bienali’nde bu yıl 86 ülkeden yüzlerce sanatçının son eserleri görücüye çıktı. Her ne kadar ana serginin teması ‘Yaşasın Sanat Yaşasın’ olsa da ülke pavyonlarında politik mesajlar dikkat Cevdet Erek çekiyordu. Venedik ‘ÇIN’ladı...Cevdet Erek’in ‘Çın’ adlı çalışması. “Rampanın en sağından gidersen gitarı duyabilirsin” diyor Cevdet Erek. “Bizim Nekropsi’nin gitaristi Cem’den rica ettim, kısa bir bölüm İZLENİM için. Mekân, cephe fikri, şaşaa... ‘Ya Ya Yaa’ diyor ama öbür tarafta da ALTIN ASLAN’I ALMAN ‘ŞaŞaŞa’ diyor.” Cevdet Erek ses bu işin süsleme SANATÇI ANNE IMHOF ALDIsi diyor ama mekânda hareket his kaydedip yolladı, duyduğun o ritim sini en çok uyandıran ve siz hare ondan geliyor.” Gerçekten de tüm ket ettikçe değişen sesler aslında espasa yayılan ve yer yer gerilerden yer yer de bir hayli baskın bir şekilde duyulan ritimler Erek’in EKmolruakhısa ‘Çın’ın temel meselesini de en net ortaya koya unsur bir yandan da. Hoparlörlere tek tek yaklaşıp ku inşa ettiği yapının yükselen bölü lağınızı dayadığınızda sadece o münü tırmanırken çok daha net duyuluyor. kaynaktan gelen sesi duyabilirken biraz Ama durun... Burayı biraz olsun tarif etmeli uzaklaşmaya başladığınızda diğer seslerin yim sizlere. Venedik Bienali’nin Arsenale’ye müdahalesiyle bambaşka bir kompozisyo yayılmış bölümünde ‘Sale d’Armi’ deni nun ortaya çıktığını fark ediyorsunuz. Bu len kısımda yer alan Türkiye Pavyonu, içi seslerin kimileri insan sesi, kimileri gi ne girdiğiniz anda iki tarafa doğru uzanan tar ya da farklı enstrümanların, cisimlerin ve aslında uzun kenarının tam ortasından sesleri. Hatta aralarında bir bıçağın kade giriş yaptığınız büyük bir dikdörtgen biçi he vurulması sonucu çıkan çınlamalar da minde. Kabaca bir hesaplamayla 10 metre var. Seslerin en dikkat çekeni ise bir fısıltı Venedik Bienali’nde geleneksel ülke pavyonlarının 100 yılı aşkın bir süredir durduğu Giardini (bahçe) bölümünde ilk günden itibaren en büyük ilgiyi çeken ve önünde uzun kuyruklar oluşan Almanya pavyonu etkinliğin büyük ödülü olan Altın Aslan ile ödüllendirildi. Günümüz sanatının yükselen yıldızları arasında parmakla gösterilen ve resim, heykel, yerleştirme ve performansın iç içe geçtiği “Faust” ile ödülü alan Imhof şüphesiz bu yılki bienalin de yıldızı. Ulusal katılım kategorisinde bir de ye 50 metrelik bir alan burası. İsterseniz gir halinde kulaklarımıza sızan şu sözleri sarf mansiyon verildi ve bu ödülü de Brezil diğiniz gibi hiç durmadan dümdüz yürü ediyor: “Bir ülkeyi temsil eden bir birey / ya adına Cinthia Marcelle aldı. Küratör yüp, pavyonun neredeyse tamamını kapla bir bireyin sesi / hırıldıyor” lüğünü Christine Macel’in yaptığı ‘Vi yan konstrüksiyonun altından geçerek diğer ülke pavyonuna (Singapur) ulaşabilirsiniz. Erek’e göre bu geçiş kolaylığı hem uluslararası olmanın hem de biraz “komşuluk”un gereği... Hiçbir süs, işleme, kaplama yapılmayan ve bu haliyle bir yanı inşaat iskelesine bir yanı da tribüne benzeyen bu yapıyı bir stadyum, bir arena ya da bir tiyatro sahnesi gibi algılamanız mümkün. Sesler ise tüm 26 Kasım’a kadar açık... Tribünlerin arka tarafındaki kısmın bir tel örgüyle çevrilmesi ve bu örgünün de asma kilitle sağlama alınması akla derbi maçlarda girilmesi yasaklanan misafir tribününü getiriyor elbette ama son yıllarda her türlü toplumsal olayda karşılaştığımız engellemelerin, yasaklamaların da bir uzantısı ola va Arte Viva’ (Yaşasın Sanat Yaşasın) başlıklı ana sergide ise Altın Aslan yine Almanya’dan Franz Erhardt Walter’e giderken, umut veren genç sanatçılara verilen Gümüş Aslan ödülünü Londra doğumlu ama şu sıralar Mısır’da yaşayan Hassan Khan aldı. Charles Atlas ve Kosovalı sanatçı Petrit Halilaj bu kategoride özel mansiyon alan isimler oldular. bu yapıyı tamamlayan, hatta süs işlevi gö rak görmek mümkün. Her ne kadar sürekli ren bir unsur. “Ses tek amacı değil bu işin” değişen, seslerin devingenliğinde izleyiciy diyor Erek ve ekliyor: “Ses hatta bir süsleme le iş arasına bir mesafe koyan yanı olsa da burada, ki bizim süsle işimiz olmaz. Niye öy burada ağır bir dramatik hava da seziliyor. le diyorum, görsellikle ilişkiyi kurabilmek Bunun bir sebebi yapının teatral şekli oldu Açılış notları ğu kadar bir sebebi de mekanın arka tarafındaki dev pencerelerin koyu filtrlerle kaplanmış olması. Geçen Türkiye Pavyonu’nun resmi açılışına, İKSV Yönetim Kurulu Başkanı Bülent Eczacıbaşı ve Türkiye Pavyonu sponsoru Fiat adına Tofaş CEO’su Cengiz Eroldu da katıldı. Açılışta ayrıca, Venedik Bienali Başkanı Paolo Baratta, TC Roma Büyükelçisi Murat Salim Esenli, TC Kültür ve Turizm Bakanlığı Telif Hakları Genel Müdürü Dinçer Ateş, Venedik Bienali 57. Uluslararası Sanat Sergisi Türkiye Pavyonu Danışma Kurulu üyeleri, Türkiye Pavyonu’nun 21 destekçisiyle uluslararası sanat pro fesyonelleri ve küratörler de bulundu. Aynı akşam yapılan ve kalabalık bir davetli grubunun katıldığı açılış resepsiyonuna İKSV Genel Müdürü Görgün Taner’in davet başlamadan biraz önce gelip giden Ai Weiwei ile çektirip sosyal medyadan paylaştığı selfie damga vurdu. Açılış ve resepsiyonda birçok ünlü sima göze çarptı elbette ama en çok dönen espri (ya da umut) sanata olan merakı ve koleksiyonerliği herkesçe bilinen Cem Yılmaz’ın da gelip gelmeyeceği üzerineydi. Biz görmedik. mimarlık bienalinden kalan bu filtreler Erek’in yapay ışık kullanmama isteğine denk düşecek şekilde mekâna ayrıca bir atmosfer de katmış oluyor. Türkiye’den gelen ziyaretçiler kadar yabancı ziyaretçilerin de bir hayli etkilendiği ‘Çın’ İstanbul Kültür Sanat Vakfı koordinasyonunda, Fiat sponsorluğunda, Türkiye pavyonunda 26 Kasım’a kadar ziyarete açık olacak. Sonrasında Cevdet Erek’in bir de plak ve kitap planı var ama işin o kısmı bambaşka bir haberin konusu olacak kanımca, şimdilik fazla kurcalamaya gerek yok. Resim, heykel, yerleştirme ve performansın iç içe geçtiği “Faust” ile ödülü alan Anne Imhof , bu yılki bienalin de yıldızı. Hale Tenger, ana serginin Renkler Pavyonu bölümüne “Balonlar” adlı video enstelasyonuyla katıldı. Tenger ve 57.Venedik Bienali’nde yer alan tek Türk sanatçı Cevdet Erek değil. Ana serginin Renkler Pavyonu bölümü Aladağ da ne “Balonlar” adlı video enstelasyonuyla katılan Hale Tenger bienale davet edilen bir diğer isim. Boğazda havalı tüfekle bienalde patlatılan balonlardan hareketle tasarladığı işinde Tenger, günümüz Türkiye’sinin psikolojik ve politik gerilimlerine ilginç bir metaforla yaklaşıyor. Dionysus Pavyonu’a video enstelasyonuyla katıllan Nevin Aladağ ise Stuttgart sokaklarına yerleştirdiği ve her biri şehrin ritmiyle hareket eden müzik enstrümanlarıyla (bir atlıkarıncaya bağladığı keman ile her dönüşünde ona dokunan arşe gibi örneğin) tesadüfi bir müziğin izini sürerken kulaklarındaki kulaklıklarla dans eden performans sanatçıları da Aladağ’ın işinin bir diğer kısmını oluşturuyor. YARIN: Ekin Onat, Damien Hirst ve Bienal’de dikkat çekenler ‘Resim yapmak için yaşadım’ Yıllar önce İlhan Selçuk ile o her zamanki sohbetlerimizden birine oturmuştuk. Sanattan, sanatçılardan, daha çok da çeşitli yaratıcı kadın sanatçılardan söz ediyorduk. Piyanistler, ressamlar, oyuncular, yönetmenler arasında gezintiye çıkmıştık. İlhan Ağabey piyanoda Martha Argerich hayranıydı, Arjantinli müzisyenin hayatında en çok izlemek istediği piyanist olduğunu söyledi. “Peki ressamlar?” diye sordum. Hiç duraksamadı: “Neş’e Erdok” dedi, “bambaşka bir tarzı, kişiliği var.” Başka bir Arjantinli sanatçıyı attım ben de ortaya: “Bana biraz Leonor Fini’yi anımsatıyor” dedim, hemen karşı çıktı: “Asla, Neş’e Erdok kimseye benzemez; onun resmi Bursa ipeklisi gibidir, hem bizden hem evrensel” dedi. Aydın Doğan Vakfı Ödülü Aydın Doğan Vakfı tarafından, 1996 yılından bu yana her yıl, kültür, sanat, edebiyat, bilim gibi farklı alanlarda öne çıkan kişi ve kurumları ödüllendirmek amacıyla verilen ödülün bu yılki sahibi, figüratif anlatımıyla Türk çağdaş resim sanatının öncüleri arasında yer alan Neş’e Erdok oldu. 9 Mayıs günü Hilton Oteli’nde yapılan ve bana “Bu da Türkiye’nin farklı bir yüzü” dedirten ödül töreninde, vakıf başkanı Hanzade Doğan Boyner, bu yıl resim sanatını gündeme getirip gelecek kuşakları özendirmek istediklerini vurgularken, Neş’e Erdok’un Cumhuriyet sonrası kadın ressamlar damarını güçlendiren konumu ve yaratıcı sanatçılığının yanı sıra, eğitimci yanının da üstünde durarak, “Neş’e Erdok’un şahsında ve kişiliğinde rol modelimizi bulduk” dedi. Cumhuriyet ve resim sanatı Türkiye’de resim sanatının güçlenmesi, ressam adaylarının yurtdışına gönderilip eğitim almalarının sağlanması elbette Cumhuriyet ile başlamış süreçler değil. 19. yüzyılın reformlarına, “çağdaşlaşma” hamlelerine kadar uzanan bir geçmişi var bu ilginin. Ama Cumhuriyet’in bu alanda çok önemli iki katkısı var: Birincisi, sanatın her alanında olduğu gibi resim sanatında da yurtiçinde kaliteli eğitim olanağı sağlayıp bu eğitimi olabildiğince demokratikleştirmek, yani herkese açık hale getirmek (bu alanda güzel sanatlar akademileri kadar, bir dönemin öğretmen okullarının, Gazi Eğitim Enstitüsü gibi eğitim enstitülerinin yaptıkları katkıları da unutmamak gerek), dolayısıyla yetişen insan sayısında çok ciddi bir artış kaydetmek; ikincisi ise sanatın her dalında olduğu gibi resim alanında da kadın sanatçıların önlerinin açılması. Gecede ödülünü Aydın Doğan’dan alan Neş’e Erdok, “Ressamlar çok konuşmaya alışkın değildir, bizim sanatımız sessiz bir sanat... Ressamların sesini duymak için müzelere, sergilere ya da resimseverlerin evlerindeki resimlere bakabilirsiniz. Bu ödül bana hayatımın son döneminde gelen çok güzel ve anlamlı bir ödül” diyerek teşekkür etti. Türkiye’de zor günlerden geçiyoruz. Cumhuriyet kazanımlarını yitirme kaygısı giderek artıyor; eskiden bu tarz kaygıları “niyet okuyuculuğu” diye, abartı diye, paranoya diye eleştirenler bile gelinen noktada ayaklarının altındaki sarsıntıları, zeminin pek sağlam olmadığını hissetmeye başlıyorlar. Böyle bir süreçte, Aydın Doğan Vakfı 2017 Ödülü’nün “Resim” dalında verilmesini ve Cumhuriyet’in yukarıda değindiğim katkılarını şahsında birleştiren, temsil eden Neş’e Erdok’un ödüllendirilmesini anlamlı buldum. “Resim yapmak için yaşadım” diyen, resim yapmayı bir yaşam biçimi haline getirmiş değerli sanatçımızı kutluyorum. Neyse ki Türkiye’nin böyle farklı bir yüzü de var. Adana’da Athena rüzgârı Adana’da ilk kez gerçekleştirilen ve Türk rock müziğinin önde gelen isimlerini bir araya getiren Çukurova Rock Festivali’nin ikinci gününde Athena konser verdi. Adana Galleria AVM Çim Alan’da önceki gün başlayan festivalin ikinci günü Anatolik konseriyle başlarken, sırasıyla Çamur, Flört, Umut Kuzey, Seksendört, Feridun Düzağaç ve Athena konser verdi. Müzikseverler festivalin ikinci gününde de yoğun ilgi gösterirken, Çukurova Rock Festivali’nin genel koordinatörü, sanatçı ve yapımcı Umut Kuzey, sahnede yaptığı konuşmada “Hem organizasyonun düzenlenmesinde emeği geçen, hem de sahnede yer alan biri olarak burada şarkı söylemekten daha çok, bu işin içerisinde yer almanın daha kıymetli olduğunu bir kez daha bana göstermiş oldunuz” dedi. Gecenin finalini yapan Athena, sevilen şarkılarını festival alanını dolduran binlerce kişiyle birlikte söyledi. Çukurova Rock Festivali’nde bugün Teoman, Selda Bağcan & Boom Pam, Pinhani, Adamlar, Baba Zula, Deniz Tekin, Supernova Reggaeband konser verecek. Çiğdem Kağıtçıbaşı anısına panel bugün Uluslararası psikoloji dünyasının önemli ismi, 2 Mart 2017’de kaybettiğimiz değerli bilim insanı, Anne Çocuk Eğitim Vakfı’nın (AÇEV) Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Çiğdem Kağıtçıbaşı anısına Boğa ziçi Üniversitesi Psikoloji Bölümü tarafından 15 Mayıs Pazartesi saat 13.00’da Rektörlük Konferans Salonu’nda “Hocaların Hocası Prof. Dr. Çiğdem Kağıtçıbaşı’nı Anıyoruz” başlıklı panel düzenleniyor. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle