08 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Pazar 9 Nisan 2017 4 ‘Hayır’ın anlam ve önemi Referandum, daha doğrusu plebisit için son düzlüğe girdik. Sokaklara, TV’lere bakılırsa, “evet”ler büyük ara önde görünüyor. Büyük baskılar altında devam eden kampanya ile ilgili bu görünüş aldatıcıdır. Aslında oylama sonucu bıçak sırtında. Aldatıcı olan görünüş aynı zamanda sonucu etkileyicidir. Çünkü her yerde, çok baskın “evet” görenlerin bir bölümü “ne yaparsak yapalım, nasıl olsa ‘evet’ çıkacak” diyerek, sandık başına gitmekten vazgeçeceklerdir. Bütün araştırmalar gösteriyor ki, oylamaya katılım oranı, özellikle de gençler arasında ne ölçüde yüksek olursa, “hayır”ların önde çıkması olasılığı da o ölçüde fazladır. Bunun farkında olan kimi “uyanıklar!” halkın zekâsını test edercesine şu aldatmacayı öne sürüyorlar: Hayır demek için sandığa gitmek beyhude, gitmeyenler zaten hayır vermiş sayılıyor. Buna inanacak kadar şavalakları, gözü kara kararlılar içinde bulmak mümkün olsa bile tereddüt edenler içinde bulunacağına inanmak mümkün değil. Düşünen adam bu kadar avanak olabilir mi? HHH Çok garip bir şekilde insanları sandık başına gitmekten caydırıcı bir başka etken de, 16 Nisan oylamasında iktidarı ellerinde tutanlar tarafından hile yapılacağı söylentileridir. Daha önceki oylamalarda bu yolun tutulduğu yolundaki ısrarlı söylentiler, bu kez de bu olasılığa inanılması olasılığını artırıyor. Kamuoyu araştırmacısı Hakan Bayrakçı, bir TV programında bu olasılığın gündeme getirilmesi üzerine itiraz ederken görüşünü şu düşündürücü gerekçeye dayandırmıştı: Araştırmamda, ben de sandıktaki sonucu bulmuştum. Yani ben de mi hile yaptım? İlk bakışta iktidarı suçlar gibi görünse de, sadıkta hile yapılacağı söylentisinin yaygınlaştıracağı, “nasıl olsa hile yapılacağına göre oyumun bir önemi olmayacak ki, sandığa niye gideyim” düşüncesi katılımı düşüreceğinden son irdelemede diktaya “evet” denmesini isteyenlerin işine yarayacaktır. Bu gerçeğin farkında olarak, caydırıcı hile yapılacak kanaatinin yaygınlaşmasını engellemek en doğru yoldur. Demokrasiler ile diktalar arasındaki kritik süreçte de yapılacak ilk iş sandığa gitmektir. HHH Bu gerçeğin böylece görülmesi bile tüm tereddütleri ortadan kaldırmaya yetmiyor. 16 Nisan günü sandıktan “hayır” çıkması tek adam rejimi yandaşlarının iktidardan düşmelerini veya tek adamın, yasamanın, yargının ve yürütmenin tüm dizginlerini elinde bulundurma konumundan uzaklaşmasını kendiliğinden sağlayabilecek midir? Bu soruya otomatik olarak olumlu yanıt vermek mümkün değil. Anayasa değişikliği ile resmileştirilmek istenen durum şu anda zaten fiilen yürürlüktedir ve oylamanın “hayır” ile sonuçlanması halinde de ilk bakışta pek de değişecek görünmemektedir. Buna rağmen, nasıl olsa bir şey değişmeyecek diyerek sandığa gitmeyen yılgınlar haklı değillerdir. Her şeyden önce, diktaya geçişi engellemenin birinci koşulu toplumun tek adam sultasına yüksek sesle “hayır” demesidir. Yani bugün içinde bulunduğumuz politik araftan demokratik cennete geçiş süreci, tek adam sultasına “hayır” demekle başlayacaktır. Toplumlar ancak kendilerine ve oylarına inanıp güvendikleri takdirde tek adam sultasından kurtulabilirler. Sandığa gitmek, kendine ve oyuna güvenmek anlamını taşır. Diktaya “hayır” demek de, yurttaşın kendisini demokrasiye layık gördüğünün kanıtıdır. Yurttaşın, “hayır”ının tek adamın bir kulağından girip öbür kulağından çıkacağı söylentileri, toplumun kendine ve demokrasiye güvenini sarsıp yıldırmaya yönelik bir tevatürdür. Kimse vatandaşın “hayır” dediğini “evet” kılmak için ayak direyecek güçte değildir, yeter ki toplum kendine ve oyuna olan demokratik güvenini kaybetmesin... Görülüyor ki, selamete çıkmanın yolu toplumun yılgınlığa kapılmayıp kendine olan güvenini yitirmemesidir. Bunun için önce sandığa gitmek, sonra da tek adam sultasına “hayır” demek gerekir. “Hayır”ın anlam ve önemi işte budur! KAMU GÖREVLİLERİ DE ETKİNLİKTE Evet yürüyüşünde ‘Cihat’ çağrısı! MEHMET MENEKŞE Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın oğlu Bilal Erdoğan’ın Yüksek İstişare Kurulu Üyesi olduğu Türkiye Gençlik Vakfı (TÜGVA) Amasya Şubesi, “Evet” yürüyüşü düzenledi. Künç Köprüden başlayıp, Yavuz Selim Meydanı Atatürk Anıtı önüne son bulan yürüyüşe Amasya İl Milli Eğitim Müdürü Hüseyin Güneş ile Amasya Özel Eğitim ve Rehberlik Hizmetlerinden Sorumlu Şube Müdürü Bilal Eken’in katılması dikkat çekti. Yürüyüşte “Cenk, cihat, şehadet” , “Minareler süngümüz, kubbeler miğfer, camiler kışlamız, müminler asker”, “Ya Allah bismillan Allahü ekber”, “Dik dur eğilme, bu millet seninle” sloganları atıldı. Amasyalıların ilgi göstermediği yürüyüşe yaklaşık 80 üniversite öğrencisi katıldı. l AMASYA haber EDİTÖR: ALPER İZBUL TASARIM: EMİNE BİLGET ‘Tarafsız Erdoğan’ı etkilemeyecek! Anayasa değişikliği için 16 Nisan’da yapılacak referandu maya devam edecek. Yüksek Seçim Kurulu’nun (YSK) ha ma ilişkin bazı seçim yasakları bugün zırladığı seçim takvimine göre, propa başlıyor. Buna göre kabine üye ganda serbestliği, oy verme leri, milletvekilleri ve siyasi parti temsilcilerinin, referandum gününe kadar kamuya ait makam araçlarını, uçakları kullanması, ka YBAASSEŞAÇLKIİYMLAORRI gününden önceki gün saat 18.00’de sona erecek. TRT’den ‘propaganda konuşması’ hakkını ise AKP, CHP, MHP ve HDP mu olanaklarıyla propagan temsilcileri ile Cumhur da yapması yasaklanıyor. Refe başkanı Erdoğan bugünden iti randumda ‘evet’ kampanyasının başı baren kullanabilecek. Ancak Cumhur nı çeken Cumhurbaşkanı Tayyip Erdo başkanlığı daha önce yaptığı açıklama ğan ise anayasaya göre ‘tarafsız’ olduğu da, Erdoğan’ın bu hakkı kullanmayaca gerekçesiyle, kamu olanaklarını kullan ğını açıklamıştı. Propaganda yasakla rı sürecinde ‘evet kampanyası’nı yürüten Cumhurbaşkanı Erdoğan ise anayasaya göre ‘tarafsız’ olarak tanımlandığı gerekçesiyle, makam araçlarını kullanmaya devam edebilecek. Oy verme gününden önceki 24 saate kadar siyasi partiler radyo ve televizyonlarda birlikte veya ayrı ayrı açık oturum, röportaj ve panel gibi programlara katılarak görüşlerini açıklayabilecek. Siyasi partiler, propaganda süresinin sona ermesine kadar, yazılı basında ilan ve reklam yoluyla veya internet sitesi açarak sözlü, yazılı veya görüntülü propaganda yapabilecek. Vatandaşların, elektronik posta adreslerine, taşınabilir veya sabit telefonlarına sesli, görüntülü veya yazılı mesaj gönderilemeyecek. Ancak siyasi partiler kendi üyelerine sesli, görüntülü veya yazılı mesajları her zaman gönderebilecek. Oy verme gününden önceki 10 günlük sürede yazılı, sözlü ve görsel basın ve yayın araçları ile kamuoyu araştırmaları, anketler, tahminler, bilgi ve iletişim telefonları yoluyla mini referandum gibi adlarla vatandaşın oyunu etkileyecek biçimde yayın ve herhangi bir surette dağıtım yapılamayacak. l ANKARA /Cumhuriyet AKP’nin mitinginde Kılıçdaroğlu konuştu! Yenikapı’daki mitingde meydan 15 Temmuz sonrası kadar olmasa da kalabalıktı. Coşku düşüktü, en çok alkışlayanlar ise İstanbul’da yaşayan Afrikalı ve Suriyelilerdi Yok yok yanlış okumadınız. Gerçekten öyle oldu. Gerçi Kılıçdaroğlu’nun cismi yoktu ama resmi ve sesi meydandaydı. Sahne nin her iki tarafında kurulan barkoviz yondan iki üç dakikalığına da olsa mi ting meydanındakilere seslendi. Ne ga rip değil mi? Devletin resmi kanalında ve özel televizyonlarda bile konuşması na kerhen, o da bir kereliğine izin veri len Kılıçdaroğlu, AKP’nin Yenikapı mi tinginde hem de Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın anonsuyla konuşturuldu. Gö rüntü hayli eskiydi. 1998 yılında SSK Ge nel Müdürü olduğu dönemde konuk ola rak katıldığı Savaş Ay’ın İZLENİM “A Takımı” programın da SSK’nin sorunlarına ilişkin yaptığı konuş madan kısa bir bölü mü izledik. Daha doğ rusu biz izledik. Miting meydanındakiler sade Mİlkinyuasre ce “Yuh” çektikleri için ne dediğini anladıklarından pek emin deği lim. O programda Kı lıçdaroğlu SSK’nin İstanbul hastanelerin de yaşanan sıkıntılara ilişkin son derece doğru bir gerekçe sunuyor, İstanbul’un nüfusunun iki katına çıkmasına karşın hastane yatak sayısının 4 yıldan beri ay nı olduğunu belirtiyordu. Cumhurbaşka nı, bu gerekçeye “Bak hele bak sundu ğu mazerete bak sen. İstanbul’un nüfu su artmış da ondan sorunlar çözülemi yormuş” diyerek eleştirdi. Sanki bu ülke de genel bütçeden kurumların alacağı pa yı ve yapılacak yatırımları hükümet ya da ilgili bakan değil de o kurumun genel müdürü yapıyormuş. Maddelere değinilmedi Zaten miting de anayasa referandum mitinginden çok “Kılıçdaroğlu’nu Telin Mitingi” gibiydi. Gerek Başbakan Binali Yıldırım, gerekse Erdoğan konuşmasına Kılıçdaroğlu ile başladı ve onunla bitirdi. Cumhurbaşkanı konuşmasında anayasada oylanacak maddelerin içeriğine nere AKP ve Erdoğan’ın Yenikapı’daki etkinliğinde, eski mitinglerdeki coşku görülmedi. Selfie’sini çeken yurttaşlar meydandan miting bitmeden ayrıldı. deyse hiç değinmedi. Konuşmalardan ve sunucunun yaptığı anonslardan neden “Evet” istendiğine ilişkin çıkardığımız sonuç; “İdam cezasının getirilmesi”, “Ezan sesinin kesilmemesi”, “Yeni köprüler ve tünellerin yapılması”, “Terör belasının defedilmesi” ve Reis’in “Kılıçdaroğlu” gibi muarızlardan kurtulması için “Evet”. Fransız gazeteci şaşkın Mitinge giderken gazetemizi ziyarete gelen Fransız meslektaşımız Antonin Weber “Ben de sizinle gelebilir miyim?” deyince “tabii ki” deyip birlikte Yenikapı’ya doğru yola çıktık. Tepebaşı’ndan Yenikapı’ya doğru giderken yoldaki billboard ve pankartları görünce “Neden her yerde ‘Evet’ afişleri var da ‘Hayır’ afişleri hiç yok. Bu biraz garip değil mi?” diye sordu. Garip olmasına garip de biz bu durumu kaç seçimden, kaç referandumdan beri artık kanıksadık galiba. Akvaryumun içindeki balık gibi bu duruma alıştık mı ne? “Hayır” pankartlarının parçalandığı, billboardların muhalefete ve rilmediği, “Hayır” kampanyası yapanların mitinglerinin yasaklandığı, çadırlarına palalı insanların saldırdığı bir referandum atmosferini anlatsak bizim Antonin anlar mıydı acaba? En iyisi “Hayırcıların parası yok da ondan” deyip işi geçiştirmek. Yenikapı’ya vardığımızda miting başlamış, kürsüde Erdoğan konuşuyordu. Zira basın girişini bulabilmek için miting meydanını iki kez tavaf etmek durumunda kaldık. Meydana doğru giderken binlerce kişinin üzerimize üzerimize geldiğini görünce “Eyvah miting dağılmış galiba” diye kaygılandık. Ama kürsüden de Erdoğan’ın sesi geliyordu. Biraz daha yürüyüp meydanın içine doğru ilerlediğimizde durumu anladık. Zorla getirilen kitle selfie’sini çektirip Facebook’una yükledikten sonra “Hadi bana eyvallah, soran olursa aha da bak facebookumda paylaştım” diye düşünüp yola revan oluyordu belli ki... Meydan kalabalık mıydı? Evet, İstanbul’da AKP her zaman görkemli mitingler yaptı bugüne kadar. Ancak 15 Temmuz’dan sonra üç partinin birlikte yaptığı miting kadar kalabalık da değildi. En azından insanlar balık istifi gibi değil aralarında neredeyse beş dörtbeş insan sığacak kadar boşluk vardı. Afrikalı, Suriyeli kalabalığı Çoşku var mıydı, işte o yoktu. En çok alkışı “Oy verin idamı getirelim” vaadi aldı. Vahşi Batı’daki gibi kelle isteyen bir topluluk vardı anlayacağınız. En coşkulu alkışlayanlar mı? İstanbul’da yaşayan Afrikalı ve Suriyelilerdi. Zaten Antonin çektiği resimleri göstererek “Ne kadar çok Afrikanyan var burada” dedi. Gerçekten de ne kadar Afrikalı ve Suriyeli varsa meydandaydı. Oy hakları olmasa da gelmiş ya da getirilmişlerdi. Miting giriş ve çıkışları bu kez çok düzenliydi. Güvenlik olağanüstüydü. Meydan boşalırken gelenler elleri boş dönmediler evlerine. Meydandaki su, ayran ve sandviç kolilerini yüklenip “kısa günün kârı” diyerek çocuklarının bile kucaklarına bu kolileri yükleyerek mutlu, mesut bir şekilde gittiler evlerine. ‘Annelerinizden ve ablalarınızdan utanın!’ Bolu’da cinsiyetçi bir saldırıya maruz kalan Akşener, ‘Evet ben eteklik giyiyorum. Ben kadınım kadın! Utanın’ diye tepki gösterdi MHP Genel Başkan adayı Meral Akşener, 16 Nisan referandumuna ilişkin ‘hayır’ kampanyasında başkentte yurttaşlarla buluştu. Bolu’da bir grubun ayakkabıları ve etekleri fırlatmasıyla gerçekleştirdiği cinsiyetçi saldırıya tepki gösteren Akşener, “Annesi, ablasının, kız kardeşinin eteğini o çocukların eline verenler, size hiçbir şey söylemiyorum. Size bu talimatı verenlere yazıklar olsun! Biz böyle öğrenmedik. Evet ben eteklik giyiyorum. Ben kadınım kadın! Utanın” diye konuştu. Akşener, ‘hayır’ kampanyası kapsamında Ankaralılar ile bir araya gel di. Nâzım Hikmet Kültür Merkezi’nde yurttaşlara seslenen Akşener, eşit bir şekilde kampanya yürütemediklerini belirterek “Salon istiyoruz, vermiyorsunuz. Salon için anlaştığımız insanları tehdit ediyorsunuz. Elektriklerimizi Akşener’e çirkin protesto Bolu’da eski MHP Milletvekili Meral Akşener bir grup tarafından cinsiyetçi protestoya maruz kaldı. Akşener’in konferans vereceği salona girmesiyle birlikte 100 kişilik bir grup sloganlar atarak polis bariyerlerinin önüne geldi. MHP lideri Bahçeli lehine sloganlar atan grup basın açıklamasının ardından yanlarında getirdikleri ayakkabıları ve etekleri polis bariyerinin arkasına fırlattı. Grup protestonun ardından olaysız bir şekilde dağıldı. kesiyorsunuz. Bugün Tandoğan’da bir miting yapacaktık, ‘biz sizi koruyamayız’ diyerek bize yer vermediniz. Engel olamayacaksınız. Üzerimize salon kapısı kilitlendiniz ama biz milletimizin gönlüne gittik” dedi. ‘Türkeş öyle demiyordu!’ Sabah Alpaslan Türkeş’in mezarını ziyaret eden Akşener, konuşmasında da Türkeş’i anarak “Bugün rahmetli Başbuğumuzun başkanlık sistemine ‘evet’ dediği afişleri gördüm. Ayıptır, ayıp. Başbuğumuzun önerdiği hızlı bir sistem vardı, evet 80 döneminin öncesinde. Ancak bugünkü 18 maddelik ucube sistemle Başbuğumuzun anlattığı sistemin hiçbir alakası yoktur. Yalanın geldiği yeri esefle, üzüntüyle izliyoruz. Bunlar niye yapılıyor? Çok korkuyorlar ve çok korkuyorlar” dedi. l ANKARA / Cumhuriyet Bahçeli Antalya’da ‘idam’la ‘evet’ istedi SELDA GÜNEYSU MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Antalya mitinginde CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nu ‘kontrollü darbe’ sözleri nedeniyle hedef alırken, hükümete de yeniden idam çağrısı yaptı. Bahçeli, Antalya’da düzenlediği mitingde özetle şu görüşleri dile getirdi: İdama varız: Eğer istenen idamsa biz varız. 16 Nisan’dan sonra derhal ve süratle idam cezasıyla ilgili yasal ve anayasal düzenlemeyi yapmaya ön şartsız hazırız. Kontrolsüz çarpıtma: Kılıçdaroğlu sabah akşam 16 Nisan’ı karalamakla uğraşmaktadır. Ama aynı Kılıçdaroğlu 15 Temmuz FETÖ darbe teşebbüsünden her nedense bahsetmemektedir. Bahsetse de, tıpkı geçtiğimiz günlerde olduğu gibi kontrollü darbe demektedir. Ne demek kontrollü darbe? Bu rezil değerlendirme nereden çıktı? 15 Temmuz’a kontrollü darbe demek, kasten ve kontrolsüzce yapılmış çarpıtmadır. l ANTALYA C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle