20 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cumartesi 25 Mart 2017 6 AVRUPA BİRLİĞİ’Nden REFERANDUM yolunda Türkiye’ye sert uyarı Türkiye ateşle oynuyor haber EDİTÖR: HAKAN AKARSU TASARIM: EMİNE BİLGET Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Avrupa’ya yönelik “Hiçbir Avrupalı güvenle sokağa çıkamaz” sözlerinin ardından BrükselAnkara ara sında artan gerilimde Türk Büyükelçi; tansiyonu, haberin tek cümleden ibaret olmadığını belirterek düşürdü ancak kriz Erdoğan’ın 16 Nisan’dan sonra siyasi ve idari iliş kilerin gözden geçirilece ği tehdidiyle yeniden tır mandı. AB cephesinde, DUYGU GÜVENÇ Erdoğan’ın 16 Nisan’dan sonra yeni bir sayfa açması beklenirken, AB de Ankara’ya karşı 16 Nisan’dan sonra tep kisini çok daha farklı hissettirme kara rı aldı. Brüksel sadece ekonomik temel de ilişkilerin sürdürülmesine karşı. Bir AB yetkilisi “Bizim elimizde uygulaya bileceğimiz çok daha fazla enstrüman var. Türkiye, ateşle oynuyor. Açık olalım, AB, Türkiye’den çok daha güçlü. Bize re ferandum sürecinde şantaj yapabilirler ama karşılıklı bir bağımlılık var. Bu kar şılıklı bağımlılıktan en çok yararlanan Türkiye. Müzakere süreci Türkiye’nin yararına oldu; AKP’nin ekonomik başarı sında AB’nin Türkiye’ye katkısı çok faz la” yorumunu yaptı. Reuters çarpıtmış Almanya ve Hollanda ile başlayan Batı’ya yönelik Nazizm suçlamalarının ardından Erdoğan’ın “Böyle giderse hiçbir Avrupalı güvenle sokağa çıkamaz” sözleri üzerine Türkiye’nin AB Daimi Temsilcisi Faruk Kaymakçı, önce ‘Gerilim onun tercihi’ ABile Türkiye arasındaki gerilim için “Bu onun tercihi” değerlendirmesi yapılırken, AB referanduma kadar tartışma yaratacak, iç politikaya müdahale olarak görülecek açıklamalardan kaçınmayı tercih ediyor. Türkiye’deki kutuplaşmanın, Hollanda ile yaşanan kriz ile şimdi Avrupa’ya taşındığı belirtirlirken, Brüksel cephesinde Türkiye’nin AB ile olan ekonomik ilişkilerinin siyasi ilişkilerinden ayrıştırılamayacağı görüşü hâkim. Ancak AB’li yetkili, şu yorumda bulundu: “Böylesi bir şantaj yanıtsız kalmaz ama şu an söylediklerinin referandumdan sonra sürmesini beklemiyoruz. O yüzden dikkatli olmalıyız. Referandumdan sonra da AB ile gerginlik devam eder; bu olasılığı dışlamıyorum ama şu an bir gerginlik aracı olarak kullanılmak istemiyoruz. Ama 16 Nisan’dan sonra AB’nin de tutumu değişecektir” ki gün AB Dış İlişkiler Servisi’nden Thomas Mayr Harting tarafından acil koduyla çağrılmıştı. Büyükelçiye bu görüşmede Erdoğan’ın sözleri anımsatılarak “Avrupa vatandaşlarının güvenliğinden duyulan endişe nedeniyle” çağrıldığı belirtildi. Kaymakçı ise Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sözlerinin arkasında olduklarını belirtirken “Cumhurbaşkanı’nın bu ifadelerinin Avrupa vatandaşlarının güvenliğini tehdit olarak algılanmaması gerektiği”ni belirtti. Kaymakçı, AB’nin 15 Temmuz sonrasındaki tutumunun “cılız” kaldığına “samimiyetten uzak” bulunduğuna işaret ederek, PKK’nin gösterilerine izin verilmesi, Türk bakanların AB ülkelerinde Türk vatandaşlarıyla buluşmalarının engellenmesi, Hollanda’da Türk bakana ve diplomatlarına yönelik tavrın kabul edi lemeyeceğine işaret etti. Büyükelçinin ayrıca “Avrupa’da Müs lümanlara, Türklere ve genel olarak yabancılara karşı düşmanlık ve ayrımcılığın, aşırı sağ partilerle birlikte giderek yükselmesinin asıl tehlike olduğunu” anımsatarak “Hal böyleyken Cumhurbaşkanı’nın bu gerçeklere dikkat çeken ifadelerinden rahatsız olunmaması gerektiğini, İngilizce basına yansıyan Reuters kaynaklı haberin tek yanlı olduğunu, oysa açıklamanın bütününe bakılması gerektiği, Cumhurbaşkanı’nın konuşmasının bu cümleden ibaret olmadığını, Viyana Büyükelçiliği’nin çatısına Cumhurbaşkanı ve Türkler aleyhine pankart asılmasının misyonlarımızın güvenliğine dair ülkemizde endişe doğurduğunu, geçmişte Türk diplomatlarının Avrupa’da şehit edildiğini” anımsatarak yanıt verdiği öğrenildi. Görüşmede, AB’nin göstereceği tepkilerin de “gerginliği tırmandıracağı” uyarısı yapıldı. ‘AB hedefi taktiksel’ Büyükelçinin bu sözleri, Brüksel cephesinde gerginliği düşürmeye yönelik sözler olarak yorumlanırken, Erdoğan’ın önceki gün akşam ekonomik ilişkilerin sürebileceği ancak TürkiyeAB arasındaki siyasi ilişkilerin 16 Nisan sonrasında gözden geçirileceğine yönelik sözleri ise tepkileri yeniden tırmandırdı. Batı cephesinde yapılan değerlendirmelerde, Erdoğan’ın 16 Nisan’a kadar oy beklentisiyle, taktiksel olarak gerilimi tırmandıracağı ancak sonrasında yeni bir sayfa açarak bu sözlerden vazgeçmesi bekleniyor. AB’nin 16 Nisan’dan sonra Türkiye’ye yönelik tutumunun nasıl değişeceği sorusuna ise yetkili şu sözlerle karşılık verdi: “Müzakerelerin askıya alınacağını söylemek için çok erken. AB eskisi gibi statik bir örgüt değil. Bizim alabileceğimiz birçok önlem var. Türkiye ateşle oynuyor. Açık olalım AB, Türkiye’den çok daha güçlüdür ve Türkiye’den çok daha fazla enstrümanı var. Onlar şantaj yapıyor olabilirler referandum sürecinde ama karşılıklı bağlılığımız var. Tam üyelik için başvuran Türkiye ve bu karşılıkta bağımlılıktan çok daha fazla yararlanan da Türkiye. Katılım süreci Türkiye’nin ekonomik gelişmesinde yararına oldu. AKP’nin bu gelişmedeki katkısında AB’nin rolü çok fazla; AKP bundan çok yararlandı.” l ANKARA İsviçre’den TÜRKİYE’YE uCyaasruıssıluk İsviçre Dışişleri Bakanı Didier Burkhalter, ülkesinde yaşayan Türklerin “Türk istihbarat örgütü tarafından yasadışı olarak izlendiklerine ilişkin iddiaların soruşturulacağını” açıkladı. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ile yaptığı görüşmeden sonra yaptığı yazılı açıklamada, Didier Burkhalter bu konudaki kaygılarının, Çavuşoğlu’na da ilettiğini belirten Burkhalter, “İfade özgürlüğü İsviçre’nin tanıdığı evrensel bir değerdir ve bu Türk vatandaşları için de geçerlidir” dedi. Tartışma yumuşatılmalı ABD Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Mark Toner AB ile Türkiye arasındaki gerginliğin farkında olduklarını söyledi ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Mark Toner, günlük basın toplantısında Türkiye ile Avrupa arasındaki gerginliğe değindi. Toner, Türkiye ile Avrupa arasında yaşanan söylemlerin farkında olduklarını belirterek, “Herkesin bu ileri geri söylemleri yumuşatmasını görmek istiyoruz” dedi. Toner, kendisine yöneltilen “Trump yönetimi Türkiye’nin Avrupa Birliği (AB) üyeliğini destekliyor mu?” sorusuna verdiği yanıtta, ‘Türkiye bizim müttefikimiz olduğu açık, IŞİD’e karşı güçlü bir ortak ve dost bir ülke Türkiye’nin, Avrupa ile hedeflerini destekliyoruz. Türkiye ile Avrupa arasındaki, daha doğrusu Türkiye ile AB arasındaki sorunun ne olduğuna ilişkin konuşmayacağım. Bu kendilerinin çözmeleri gereken bir konu. Ama Türkiye’nin AvrupaAtlantik toplumu ile ekonomik bütünleşmeyi sürdürme isteğini destekliyoruz” dedi. Toner’in sadece ekonomik bağlamda Türkiye’nin Avru paAtlantik toplumu ile entegre olmasını destekleyeceğiz sözleri ABD’nin Türkiye’yi AB’ye üyelik müzakerelerinde destekleme politikasına son verdiği yorumlarına neden oldu. Mark Toner Dernekler ‘Hayır’da buluştu Almanya’da Daha Fazla Demokrasi (Mehr Demokratie e.V.) ve Almanya Türk Toplumu dernekleri, siyaset ve sanat camiasının ünlü isimleriyle birlikte 23 Mart Çarşamba günü anayasa referandumuna karşı bir imza kampanyası başlattı. Referandumda ‘Hayır’ oyu kullanılması çağrısında bulunan kampanya, akşam saatlerine kadar 6 binin üzerinde imzaya ulaştı. İmza kampanyası, Türkiye’de referandumun yapılacağı 16 Nisan tarihine kadar sürecek. Kampanyaya imza atan isimler arasında Yeşiller Partisi Eşbaşkanı Cem Özde mir, Sol Parti’nin Federal Meclis Milletvekili Sevim Dağdelen, Yeşiller Partisi Milletvekili Özcan Mutlu da bulunuyor. Yazar Seyran Ateş ve Berlin Alevi Toplumu Başkan Vekili Numan Emre de imza atan isimler arasında. Kampanya açıklamasında “Kim hukuk devletini, kuvvetler ayrılığını, ifade, basın ve toplanma özgürlüğünü kurtarmak istiyorsa oyu sadece ‘Hayır’ olabilir” ifadelerine yer veriliyor. Türkiye’de OHAL uygulamasının devam ettiğine dikkat çekilen açıklamada ‘adil oy kullanma koşullarının söz konusu olmadığı ve referandumun Türkiye’de demokrasiyi kurtarmak için son bir şans’ olduğu vurgulanarak, “Türkiye’de demokrasinin ortadan kaldırılmasına seyirci kalmak istemiyoruz” denildi. Açıklamada Türkiye’de açık bir tartışma ortamı arayan ve zor koşullar altında hoşgörü, hukuk devleti ve demokrasi için çaba gösteren herkesle dayanışma içerisinde olunduğu bildirildi. Kampanyayı başlatanlar, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı, parlamento ve yargının yetkilerini kısıtlayarak, gücün iktidar sahibinin elinde toplanmasını istemekle suçluyor. Erdoğan’ın açıklamaları Alman basınında GENİŞ YER BULDU ‘Nazi söylemini sürdürecek’ Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın CNNTürk ve Kanal D ortak yayınında Almanya’ya yönelik yaptığı açıklamaları, Alman basını “Erdoğan Nazi kıyaslamalarını durdurmak istemiyor”, “Erdoğan şimdilik Almanya’ya gelmiyor” başlıklarıyla duyurdu. Spiegel Online, Alman Cumhurbaşkanı FrankWalter Steinmeier’e sitemi ve referandum öncesinde Almanya’ya ziyaretinin gündeminde olmadığı yönündeki ifadelerini ön plana çıkartı. Bild gazetesi ise, Erdoğan’ın mevkidaşı Steinmeier’e yönelik sitemkâr sözleri ile Alman medyasına dönük olarak Nazi kıyaslamasını sürdüreceği, ayrıca 16 Nisan sonrasında geri kabul anlaşması ve AB ile ilişkilerin gözden geçirileceğine yönelik ifadeleri Bild gazetesinin öne çıkardığı başlıklar oldu. Cumhurbaşkanı’nın açıklamalarını ‘Erdoğan kendisine haksızlık yapıldığını düşünüyor’ başlığıyla veren WeltN24 haber sitesi de aynı başlıkların altını çizdi. Almanya Başbakanı Angela Merkel ise Türkiye’nin AB ile üyelik müzakerelerinin son bulup bulmayacağı konusunda “Referandumu ve diğer her şeyi beklemeliyiz” dedi. Merkel, Alman Passauer Neue Presse gazetesine verdiği mülakatta, Türkiye’de 16 Nisan’da oylanacak anayasa değişik liğinin ‘demokrasi için geri adım’ anlamına geldiğini söyleyen raporu ciddiye aldığını vurguladı. Rapor, Avrupa Konseyi’ne bağlı Venedik Komisyonu tarafından hazırlanmıştı. Almanya Dışişleri Bakanı Sigmar Gabriel, Türkiye ile diyaloğun sürmesinden yana olduğunu söyledi. Gabriel, Atina’da Yunanistan Dışişleri Bakanı Nikos Kocias ile görüşmesinin ardından yaptığı açıklamada, Türkiye ile üyelik müzakerelerinin durdurulması yönündeki çağrıları eleştirdi. Dış politikada uzun vadeli düşünülmesi gerektiğini kaydeden Gabriel, “Türkiye’yi gittiği yolun yanlış olduğu konusunda ikna etmek için her şeyi yapmalıyız. Zor da olsa, ‘Türkiye ile diya log kapılarını açık tutmak için ne yapıyoruz?’ sorusunun yanıtını aramalıyız” ifadelerini kullandı. 54 silah satışına onay Almanya’da Türkiye’ye silah ihracatı ile ilgili tartışmalar da sürüyor. DW’nin haberine göre Alman yayın kuruluşu WDR’in elde ettiği yeni bilgilere göre ise Alman hükümeti 2017’nin başından beri Türkiye’ye 54 silah satışına izin verdi. Alman hükümetinin 2016’da Türkiye’nin silahlanma malzemesi alımıyla ilgili olarak yaptığı 11 başvuruyu geri çevirdiği or taya çıkmıştı. WDR’in haberinde Yeşiller Milletvekili Özcan Mutlu’nun soru önergesine Alman Ekonomi Bakanlığı’ndan gelen açıklamaya yer verildi. Buna göre, sadece 2.5 ay içinde Türkiye’ye 21 milyon 800 bin Avro hacmindeki silahlanma malzemesinin satışına Alman hükümetinden onay çıktı. Alman hükümetinin toplam 54 satışı onayladığını ifade edildi. l Dış Haberler Erdoğan ülkeyi iç savaşa götürür T emmuz 2006’da, yaklaşık 11 yıl önce bu köşede yayımlanan aşağıdaki yazıyı, ne yazık ki güncelliğinden ötürü bazı bölümleriyle bir kez daha yayımlamak gereği duydum. Amacım ne kadar uzak görüşlü olduğumu değil, bütün bu süreçlerde tehlikeyi ve büyüklüğünü göremeyen kişilerin ve toplumsal kesimlerin nasıl bir aymazlık içinde olduğunu göstermektir. 16 Nisan’da şu ya da bu nedenle Evet oyları çoğunluk sağlarsa, oylarıyla ya da sandığa gitmeyerek buna yol açan çevreler, yayınları ve demeçleriyle Cumhuriyetin yok edilmesine çanak tutan yardakçı medya, siyaset çevreleri ve kişiler, yaşanacak felaketlerin lanetini üzerlerinde sonsuzca taşıyacaklardır. Milletvekili seçimlerinde oy kullananların üçte birinin oyları ile Büyük Millet Meclis’inde üçte iki çoğunluk elde ederek başbakan olan Recep Tayyip Erdoğan hakkında düşüncelerimi birçok kez yazdım. Kendisiyle kişisel hiçbir sorunum yok. Hiçbir zaman karşılaşmadık, yüz yüze görüşmedik. Benim Türkiye Yazarlar Sendikası başkanı, Tayyip Erdoğan’ın İstanbul Belediye Başkanı olduğu dönemde, sendikamızın o sırada Kabataş Setüstü’ndeki konutunun bir dönem önceden belediyeye birikmiş borcuyla ilgili olarak böyle bir olasılık söz konusuydu. Fakat, daha önceki bir yazımda da söz ettiğim gibi, gidip Tayyip Erdoğan’dan bir şey istemek içimden gelmedi. Çünkü, yine aynı yazıda sözünü ettiğim gibi, Tayyip Erdoğan’ın Belediye Başkanlığına aday olduğu dönemdeki TV konuşmalarından ve görüntülerinden şiddetle tedirginlik duymuştum. Beni tedirgin eden, siyaset ortamında ilk kez karşılaştığım bu kişinin katılmadığım görüşleri kadar ve belki onlardan da daha fazla, kendini fazlasıyla beğenmiş, kibirli, soğuk kişiliğinden yansıyan ürkütücü ve itici fanatizmdi. Tutuculuk ve kibrin bir aradalığı korkunçtur. Doğru bir dünya görüşünü bile sevimsiz kılacak bu kişisel özellik tutucu bir dünya görüşüyle bir araya geldiğinde, “fanatizm”in ulaşabileceği sonuçları kestirmek güç değil. Tayyip Erdoğan’a ilişkin bir başka izlenimim, yine daha önce yazdığım gibi, Belediye Başkanlığından alındığında, İstanbul Belediye Binası önündeki bir topluluğa yaptığı bir konuşmaya tesadüfen tanık oluşumla ilgilidir. Bu, görevden alınan bir Belediye Başkanı’nın veda konuşması değil, kışkırtıcı bir meydan okumaydı. Tayyip Erdoğan, bildiği, inandığı yolda kararlılıkla yürüyen biri. Doğru (bilimsel, kuşkucu, araştırıcı, hümanist) dünya görüşüne sahip bir insan için erdem sayılacak bu özellik, tutucu bir dünya görüşü sahibinin kişiliğinde fanatizmin derecesini arttırır. Tayyip Erdoğan’ın kendi çevresindeki “karizma”sı buradan geliyor. Kararlı, kibirli, katı, uzlaşmaz kişiliğinden… Başbakanlığı öncesinde de benim gibi kendisine ilişkin olumsuz izlenimleri olanlar kuşkusuz ki vardı. Başbakanlığı sırasında ise bütün bir toplum onu yeterince tanıdı. Başbakanlık eninde sonunda siyasal bir kurumdur. Cumhurbaşkanı ise, ülkenin kimliği demektir. Tayyip Erdoğan’ın cumhurbaşkanı olmasının, ülkemiz için çok ağır sonuçları olacağını düşünüyorum. Çünkü Tayyip Erdoğan herhangi bir cumhurbaşkanı olmayacak. O ve yandaşları, devletin en tepesine çıkmış olmanın güveniyle, bildikleri yolda daha sakınmasız ilerleyecekler. Ve kaçınılmaz olarak da aynı sakınmasızlıkta karşı tepkiler, karşı duruşlar, karşı koyuşlar oluşacak… Böylece de Cumhurbaşkanlığı makamı ülkeyi temsil etme simgesel değerini, saygınlığını, yasal konumunu yitirecek. Demokrasiye güven daha da sarsılacak. Toplum kargaşaya sürüklenecek ve korkarım ki bir iç savaşa doğru hızla yol alacak. Amerika Birleşik Devletleri’nin istediği acaba böyle bir Türkiye mi? Tayyip Erdoğan ve yandaşları, böyle bir Türkiye’nin kendilerinin de sonu olabileceğini düşünmüyorlar mı? (......) Washington Post, Türkçe sordu: AKP hayatınızı nasıl değiştirdi? ABD’nin saygın gazetelerinden Washington Post, Türkiyeli okuyucularından AKP ve referandum hakkındaki görüşlerini yazmalarını istedi. Gazete, okuyuculardan isteğini Twitter hesabından Türkçe olarak “Türkiye’nin 16 Nisan referandumu ve AKP hakkındaki düşünceleriniz paylaşın” ve “Adalet ve Kalkınma Partisi iktidara geldiğinden beri hayatınız nasıl değişti?” diye paylaştı.Washington Post’un internet sitesinde de Türkçe ve İngilizce olarak “Türkiye Cumhuriyeti’nin hükümet sistemini değiştirebilecek referandum, ülkenin demokrasisi üzerinde bir tartışma baslattı. Başkanlık sistemi hakkında umutlarınız veya korkularınız neler? AK Parti’nin 2002’de iktidara gelmesinden bu yana hayatınız nasıl değişti?” ifadeleri yer aldı. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle