06 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
KULTUR Levent Üzümcü söyleşisi bugün Levent Üzümcü bugün saat 13.00’te Umay Bilim Sanat Yaşam Merkezi’nde olacak. Söyleşide, sanatı toplumdan, toplumu da sanattan alıkoyan gündem tartışılacak. Cumartesi 18 Şubat 2017 EDİTÖR: ÖZNUR OĞRAŞ ÇOLAK [email protected] 15 !f İstanbul kapsamında açılan ve geleceği günümüze taşıyan ‘Sanal Gerçeklik ve İnteraktif Hikâyeler’ sergisi benzersiz bir deneyim Sergideki çarpıcı işlerden biri de The Guardian tarafından tasarlanmış “6x9” başlıklı çalışma. sunuyor. Ben C. Solomon’un imzasını taşıyan ‘Felluce Kuşatması’ adlı çalışma. Gezilecek değil, ‘CevherveZanaat:Kapalıçarşı Kuyumculuğunun İzinde’ sergisi Rezan Has Müzesi’nde açıldı yaşanacak sergi EMRAH KOLUKISA Aklımda sürekli tekrarlanan soru şu: Tarihi bir ana mı tanıklık ediyorum? Ama önce bulunduğum yeri anlatayım. Burası tek kişilik bir tecrit hücresi. Bildiğiniz dört duvar arasına hapsedilmişim. Köşede bir klozet duruyor, yerde bir rulo tuvalet kâğıdı. Tavanda küçücük bir pencere var, arada ışık giriyor. Yıllardır buradayım, okuduğum kitaplar birikmiş hemen sağdaki küçük masada. Yerde dergiler, duvarlarda karalamalar. Neden mi buradayım? Bir suç işlediğim ya da hükümete muhalefet ettiğim için değil, meraklanmayın. Buradayım çünkü merak ediyorum. !f İstanbul Bağımsız Film Festivali ile eşzamanlı olarak başlayan !f Tomorrow sergisinde “Sanal Gerçeklik” üzerine hazırlanmış son derece ilginç işlerden biri de şu anda anlattığım, beni tecrit hücresine sokan ve The Guardian gazetesi tarafından tasarlanmış “6x9” başlıklı deneyim. Deneyim diyorum, boşuna değil, siz de Bomontiada’daki Alt Sanat Mekânı’na gelince anlaya caksınız ki, bu sergi gezilecek değil, yaşanacak sergi. Felluce’de çatışma Dışarıdan bakanlar beni bir koltuğa oturmuş, kafasında Samsung’un sanal gerçeklik aparatı Gear VR ile sağa sola dönerken görüyor ve muhtemelen yaptıklarıma bir anlam veremiyor. Oysa ben şimdi de Felluce’deyim. Savaşın tam göbeğinde. Yanımda kim olduklarını asla bilemeyeceğim Iraklı as kerler ve İngilizce konuştukları için Avrupalı ve ABD’li olduklarını tahmin ettiğim gazeteciler var. Felluce’nin IŞİD’in elinden kurtarılmasını izliyorum adım adım. Bazı görüntüler kanımı donduracak denli çarpıcı: Bir cesetle fotoğraf çektiren askerler, IŞİD’in ellerindeki mahkumları hapsettiği kafesler... Ben C. Solomon’un imzasını taşıyan “Felluce Kuşatması” adlı iş o kadar etkiliyor ki beni sergiyi gezmeye ara veriyorum, çıkıp bir Philip K. Dick’in ‘Empati Kutusu’ Bilimkurgu edebiyatının en önemli isimlerinden Philip K. Dick sergide karşımıza çıkınca çok da şaşırmadım elbette. “I, Philip Ben, Philip” başlıklı iş (Pierre Zabdrowicz) 2005’te robotik mühendis David Hanson’ın yarattığı ve Philip K. Dick’in suretini kullanan Phil adındaki androidin dünyasına davet ediyor bizi. O androidin gözlerinden dünyaya bakarken bir yandan da aslında sanal gerçeklik hadisesinde Philip K. Dick’in ne denli önemli bir payının olduğunu düşünüyorum. Meraklıları hemen hatırlayacaktır, “Blade Runner” filmine de kaynaklık eden “Do Androids Dream of Electric Sheep” adlı novellasında bir “empati kutusu” vardır ve bu araç bugünün sanal gerçeklik aygıtının bir prototipi gibidir. Yazarın paranoyayla destekli müthiş hayal gücünün bir ürünü olan “empati kutusu” çok yakında hepimizin elinin altında duran bir aygıta dönüşecek ve belki de o zaman Philip K. Dick’in kitaplarında ima edilen şu uyarıyı hatırlayacağız: Etrafınızdaki teknoloji gitgide gerçeğe dönüştükçe kendinizi kaybetmeniz de çok daha kolay olacak. Şimdi ve burada olmayı mı tercih edeceksiniz, yoksa potansiyel olarak gerçekten daha iyi olabilecek fantazi dünyanızın içinde mi? nefes temiz hava soluyorum. Sonra beni başka bir odaya so kuyorlar ve Gear VR’ın yanı sıra ellerime de kumandalar tutuşturuyorlar. Bu kez ayaktayım ve “Ateş Kuşu: Peri” adlı bir oyunun içindeyim. “Fantasia” filminden esinle hazırlanmış bu interaktif oyunda bir peri çıkıyor karşıma ve Fransızca olarak “Dans et benimle” diyor. “Ben dans edemem ki” diyorum içimden ve peşinden oradan oraya seğirtiyorum. Bir yandan da ekranda beliren büyüleyici görüntülere bakıp hayret ediyorum, çıkan her şeyi yakalamaya, anlamaya çalışıyorum. Bıraksalar bütün gün buradan ayrılmam, ama macera bitiyor bir noktada ve ben istemeye istemeye teslim ediyorum cihazları bir sonraki meraklıya. Yeni bir dünya !f Tomorrow sergisi şunu çok net bir şekilde hissettiriyor: Gelecek çoktan gelmiş ve yarın çok heyecan verici. Eğlenceden, habere, eğitimden sanata her şey büyük bir değişimin eşiğinde. Tarihteki önemli kırılma anlarından biri olabilir bu. Artık bakarak, sadece okuyarak ya da izleyerek almayacağız bilgiyi; birinci elden yaşayarak, içinde olarak deneyimleyeceğiz. Bu da her anlamda farkındalığımızı artıracak, algımızın kapılarını bir kez daha açacak (selam olsun Huxley’e) ve dünyaya daha dolaysız bir pencereden bakmamızı sağlayacak; dünya yeni baştan kurulacak. Hayal gücümüzü yeni meydan okumalar bekliyor, bilesiniz. Mesele sadece teknoloji değil, o teknolojiyle neler yapılabileceği. Merak ediyorsanız, hiç vakit kaybetmeden Alt Sanat Mekânı’nın yolunu tutun derim, küratörlüğünü Deniz Tortum’un üstlendiği “Sanal Gerçeklik ve İnteraktif Hikâyeler” sergisi 26 Şubat’ta sona erecek zira. Ustalardan mücevherler bu sergide Kapalıçarşı’nın köklü kuyumculuk geleneğinin öyküsünün anlatıldığı “Cevher ve Zanaat: Kapalıçarşı Kuyumculuğunun İzinde” sergisi 30 Nisan’a kadar Kadir Has Üniversitesi Rezan Has Müzesi’nde görülebilir. Sergi, bir devrin toplumsal, ekonomik ve kültürel olaylarının izini; Kapalıçarşı’nın en önemli unsurlarından kuyumculuk zanaatını Osmanlı’dan günümüze, yaklaşık 550 yıldır geleneksel yöntemlerle yaşatan ustaların hikâyeleri üzerinden sürüyor. TÜBİTAK destekli bilimsel bir projenin bulgularından beslenen “Cevher ve Zanaat: Kapalıçarşı Ustalarının İzinde” sergisi, Kapalıçarşı’nın kapsamlı bir restorasyondan geçtiği şu günlerde sadekârlık, mıhlayıcılık, cilacılık, kalemkârlık, minecilik gibi geleneksel üretim kollarına da ışık tu tuyor. Bizans’tan bu ya na hemen hemen aynı mekânlarda sürdürülen kuyumculuk geleneğinin izdüşümünün yansıdığı sergide, İstanbul kuyumculuğunun yaşayan son nesil ustalarının örneklerinin yer aldığı sergide: Hraç Arslanyan, Hagop Erol Bahadıroğlu Aret Çakıcı, Sevan Bıçakçı, Kürşat Bilmiş, Partam Derderyan, Manuk Durmazgüler, Berç Melikyan, Berç Kazancı, Haçik Kelleci, Avedis Kendir, Agop Kuyumcuoğlu, Arman Suci yan, Surmak Susmak, Rafi – LevonŞadiyan, Nerses Yağar, Kader Yıldız, Sebuh Yılmaz, Hrant – Şant Zorbaş ustaların yapıtları yer alıyor. l Kültür Servisi Opera, kıskançlık, aşk ve intikam... !f İstanbul Bağımsız Filmler Festivali’NDE BUGÜN n Christine y: Antonio Campos / 16.00 Levent Kanyon n Mutlak Kadınlar (Certain Women) y: Kelly Reichardt / 16.00 Caddebostan Budak CKM n Herkes Biraz İster (Everybody Wants Some) y: Richard Linklater / 19.00 Nişantaşı City’s n Aquarius y: Kleber Mendonça Filho / 21.30 Caddebostan Budak CKM Albert Long Hall’da YENİ Dönem Başladı Bahar konserleri başlıyor Boğaziçi Üniversitesi Albert Long Hall 2017 Bahar Dönemi klasik müzik konserleri önceki akşam İngiliz şancılar Rhiannon Llewellyn, Sarah Champion, Bradley Smith, Nicholas Merryweather’in piyanist William Wann ve Edwige Herchenroder eşliğinde verdikleri “Dört Ses ve Dört El Piyano” konseriyle başladı. Konserde Brahms’ın “Dört Düet”i ve “Aşk Şarkıları” ile Schuman’ın “Dört Düet”i ve “İspanyol Şarkıları” seslendirildi. Sezon açılış konuşmasını müzik komitesi adına ya pan Prof. Dr. Oya Başak, yirmi yıl boyunca Klasik Müzik Konserleri’ni gerçekleştiren Evin İlyasoğlu’na teşekkür ederek aynı gün İstanbul Kültür Sanat Vakfı tarafından açıklanan “45. İstanbul Müzik Festivali Onur Ödülü” dolayısıyla da kutladı, “Bu konserler özellikle genç sanatçıların geleceği için çok önemli, desteklerinizin devamını bekliyoruz” dedi. Barok Rüzgârları Nihan Atalay (Flüt), Alejandro Marias (Viyolonsel) ve Javier Sáez Docón’un (Org) yer aldığı Barok Topluluğu Ensemble Bendis’in 22 Şubat Çarşamba günü 19.30’da vereceği “Barok Rüzgârları” konseriyle devam edecek olan Albert Long Hall 2017 Bahar Dönemi konserlerinde solist sanatçılar: Pekinel Kardeşler, Amit Peled, MariePierre Langlament, Martin Löhr, Ayşegül Sarıca, Ayla Erduran, Gülsin Onay, Bülent Evcil, Toros Can, Cihat Aşkın, Elvin Hoxha ve aralarında Arcadia Quartet, İstanbul Sinfonietta, Berlin Deutsche Oper Solistleri, Festa Rustica Ensemble, Barış İçin Müzik Orkestrası’nın bulunduğu topluluklar dinleyicileri müziğin derinliklerinde dolaştıracaklar. (klasikmuzik.boun.edu.tr) Zorlu PSM’nin Royal Opera House gösterimlerinde sıra Giuseppe Verdi’nin operası “Il Trovatore”de. Verdi’nin eseri Il Trovatore, Antonio García Gutiérrez’in El Trovador adlı tiyatro oyunundan uyarladığı opera 22 Şubat’ta saat 19.00’da sahnelenecek. Opera, kıskançlık, aşk ve intikam üçgeninde geçiyor. Dünyaca ünlü eserin Ro yal Opera House performansının rejisini Münih ve Frankfurt’taki başarılı işleriyle tanınan David Bösch üstleniyor. Lianna Haroutounian, Anita Rachvelishvili, Gregory Kunde ve Vitaliy Bilyy’nin yer aldığı oyuncu kadrosu, Il Trovatore’nin hikâyesini, İspanyol Çingenelerin coşkusunu yansıtan yükselişleriyle bir performansa dönüştürüyor. l Kültür Servisi C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle