06 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cumartesi 18 Şubat 2017 EDİTÖR: SERKAN OZAN TASARIM: BAHADIR AKTAŞ Mahcup mektup Ben çocukken mektup arkadaşlığı modası vardı. Yeni öğrendiğimiz yabancı dillerde tanımadığımız ülkelerdeki çocuklara çekingen mektuplar yazardık. Mektubun postaya verilmesi, sonrasındaki bekleyiş, derken o güzelim pulu, damgası ve el yazısıyla yanıtın gelmesi... Mektup dediğin, memleketin içine kapandığı bir dönemde bir tatlı esinti, bir tutam özgürlüktü. Şimdi yeniden mektup devri başladı: İçeriye mektuplar... Dışarıyı özgür kılmaya çalışanların rehin alındığı içeriye mektuplar. Bak bu zor işte. Çekingen değil, basbayağı mahcup hissettiren bir şey. Çünkü görece dışarda olan alenen içerde olana iyi şeyler anlatmayı ister. Ayıptır öte türlüsü. Gel gör ki tersi oluyor nicedir. Siz içerdeki canlar teselli ve umut oluyorsunuz bizlere, iyi mi? HDP eş genel başkanları, milletvekilleri, belediye eşbaşkanları, parti çalışanları, danışmanları, insan hakkı savunucuları, gazeteciler, akademisyenler için de, siz Cumhuriyet gazetesi yöneticileri, avukat ve yazarları, çizerleri için de böyle bu; içerden dedikleriniz sözüm ona dışarıda olanlara nefes oluyor. Oyun bozuyor, bir demokrasi riyasını yeniden ve yeniden ifşa ediyor sözleriniz. Anlar var zihnimde. Aydın Abi’nin (Engin) gözaltına götürülürken soluklandığı köşeden sollu sağlı koluna girilip çekiştirilmesi ve ağzımdan çıkan bir ünlem... Küfre tahvil edilememiş bir nefes sesi, huzursuzca kelimesini arayan. Sonra Akın Abi’nin (Atalay) yılan hikâyesine dönüştürülmüş Pınar Selek davası başta olmak üzere mahkeme salonlarında doğrudan tanık olduğum o tane tane anlatışları. Bulunmuş kelimelerle. En isabetlileriyle. İnat, adalet ve mücadele diye. Turhan Abi’nin (Günay) gözaltından çok kısa süre önce hazırladığı kitap eki özel sayısı için benden tutuklu Ermeni gazeteci ve yazarların isimlerini iste yişi, kimse eksik kalmasın diye… Şaka gibi değil mi? Genel Yayın Yönetmeni Murat Sabuncu’nun Agos’un Hrant Dink özel sayısı için HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’la birlikte bin bir zorlukla ama mutlaka yolladığı satırlar. Barışı savunanların terörist ilan edildiği bir düzende, isnat edilen suçlamalar ancak dudak kenarında acı bir gülümsemedir. Ne zamandır tersinden okuyoruz her şeyi, düzünü anlamak için. Anladığım düzde, her şey bana ters. Zihnimden, kalbimden önce bedenimin tepki verdiği kadar hem de. Açık söyleyeyim; yazıyı hiç bu kadar sorguladığım bir dönem olmadı. Epeydir böyle bu. Yolladığım andan basıldığı zamana geçen sayılı saatler içinde “gündem”in eskiyivermesini o kadar çok yaşadım ki... Cezasızlık düzeneğinde, buyur edilen provokasyonlarda katliamlar, suikastlar, faili meçhuller birbirini izledi. Kürt illerinde şehri başına yıkılan, cenazelerini gömemeyen, sıkıyönetim denerek aylarca süren bir devlet zulmüne maruz bırakılan halk, hayatın nasıl olup da hiçbir şey olmamışçasına devam edebildiğine baktı aynı ülkede. Ben de baktım. Daha da iflah olmayacağımız hissiyle. Şimdi, yapı taşları o zamanlardan döşenen ve itinayla tırmandırılan şiddet sarmalının referandum öncesindeki son deli vira jındayız. Evet ve Hayır’ın hiç eşit seçenek olmadığı, ikincisini savunanların handiyse vatan haini sayıldığı bir dönemde. Yüzyıllık sistematik devlet zulmünün, bu kez faşist, totaliter bir düzende bir de muktedirin aynı zamanda mağdur olduğu ilave bir sosla bezeli olarak servis edildiği günlerde. Evet, fiili olana yasal kılıf biçilmesi demek. Hayırın anlamı ise çok katmanlı. İnsanın varlığına, sesine, sözüne ve onuruna sahip çıkışı en temel noktası. Bilmem ki yaşatılan onca acı, hesabının sorulmasını bekleyen onca adaletsizlik o kıymetli “şerh”leri bir kenara koyup, herkesi kendi renginde, meşrebinde bir Hayır kuşanıp ortak mücadelede yerini almaya getirmiş midir? İşte bu sorunun, sadece bunun yanıtının evet olmasına ihtiyaç büyük. Zira bu olmadan dışarılar içerden farksız. Bir şiirimde dediğim üzere: “Hayat uzun tutukluluk burası açık hapishane”... Olmasın ama. Mahcup bitmesin bu mektup. Tek dileğim sarılıp kucaklaşma günü geldiğinde sizlere, ağız dolusu bir gülüşle kutlayabilmektir ödetilen bütün bu bedelleri. O zamana kadar ve her daim sağlıcakla kalın. Gücünüz, kuvvetiniz, sabrınız, dirayetiniz artsın. Yalnız olmadığınızı hissedin en kuytu gecelerde. Sevgi ve hürmetle... Herkes susturuluyorHDP’Lİ ENCÜ TEKRAR TUTUKLANMADAN ÖNCE CUMHURİYET’E KONUŞTU: l BAŞBAKAN YILDIRIM Fasılları açın basın özgürlüğünü konuşalım Resmi ziyaret için Malta’da bulunan Başbakan Binali Yıldırım, yabancı bir gazetecinin, “Türkiye’deki tutuklu gazetecilerin sayısını açıklar mısınız” sorusuna net yanıt vermekten kaçınırken Avrupa Birliği’ne “Fasılları açın basın özgürlüğünü konuşalım” mesajı verdi. Malta Cumhurbaşkanı Marie Louise Coleiro Preca ile ortak basın toplantısı düzenleyen Yıldırım’a toplantının sorucevap kısmında yabancı bir gazeteci tarafından “Türkiye’deki tutuklu gazetecilerin sayısını açıklar mısınız” sorusu yöneltildi. Yıldırım bu soruya “Acaba merak ediyorum, Türkiye’de ne kadar göçmen var, Avrupa’da ne kadar göçmen var, biri bana bunun cevabını versin. Türkiye 3 milyon göçmene ev sahipliği yapıyor. Başkaları ne yapıyor, aferin deyip uzaktan bakıyor. Türkiye DAEŞ ile PKK ile FETÖ ile amansız mücadele veren bir ülkedir. Hangi Avrupa ülkesinin Meclis’i bombalandı. Hangi Avrupa ülkesinde tanklar insanların üstünden geçti” şeklinde cevap verdi. Basın özgürlüğünün evrensel bir hak olduğunu söyleyen Yıldırım şöyle devam etti: “Genelde insanların görüşlerini ifade etmeleri evrensel bir haktır. Türkiye bir hukuk devletidir. Türkiye’de bu hakları herkes kullanıyor, kullanmaya devam edecektir. Basın özgürlüğü ayrı bir şey, basın özgürlüğü kisvesi altında teröre destek olmak farklı bir şey. Gerçekler tersyüz edilip, Türkiye’de basına baskı varmış gibi bir sonuç çıkartılmaya çalışılıyor. AB üyeliği için 23 ve 24. fasılları AB açsın, ne söyleyeceklerse cevabını verelim. Hariçte gazel okumak olmaz. Bu fasıllar açılsın, biz bu konuyla ilgili ne varsa konuşmaya hazırız.” l Haber Merkezi Halkevleri 85. yaşını kutluyor Cumhuriyet yazarlarına ödül Halkevleri 85. kuruluş yıldönü münü “Hakikatleri Haykırıyoruz” sloganı ile kutluyor. Ankara’da Çağdaş Sanatlar Merkezi’nde bugün 18.30’da başlayacak etkinlikte ‘7. Halkın Hakları Basın, Sanat ve Dayanışma Ödülleri’ de sahiplerini bulacak. Ödülleri alacaklar şöyle: Basın Ödülleri: Cumhuriyet gazetesi yazarları, HaberSizsiniz Ekibi, İstanbul Milletvekili Ali Şeker, Özgür Gündem gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Zana Kaya, İMC TV, YOL TV, Hayat TV, BirGün gazetesi, Evrensel gazetesi yazarı Sevda Karaca, Hürriyet gazetesi yazarı Melis Alphan, Bursa Muhalif Dayanışma Ödülleri: CHP Tekirdağ Milletvekili Candan Yüceer, Gündem Çocuk Derneği, Ankara Üniversitesi akademisyenleri, yazar Arzu Demir Sanat Ödülleri: Sevinç Erbulak, Füsun Demirel, İstanbul Şehir Tiyatroları emekçileri. l ANKARA / Cumhuriyet HDP Şırnak Milletvekili Ferhat Encü, “Cumhuriyet gazetesinin yönetici ve yazarlarının iddia namelerinin bile hazırlanmamış olma sı, aslında hazırlanacak bir şeyin or tada olmadığının ispatı dır. O açıdan ülkede barı şı, özgürlüğü, çoğulculu ğu savunan herkes tehdit sayılmaktadır. Bu siya si iktidar içeriden gördü MAHMUT ğümüz bu tutumunu hâlâ ORAL da sürdürüyor. Belediye eşbaşkanlarının, partimi zin eş genel başkanının, Cumhuriyet yazar ve yöneticilerinin tutuklu bulun maları bu açıdan saçmalıktan ibarettir. Hiçbir gerekçe olmadan içeride tutul maktadırlar” dedi. HDP Milletvekili Encü, 104 gün sü ren cezaevi sürecinin ardından, çarşam ba günü tahliye edildi ancak dün yeni den gözaltına alınarak tutuklandı. En cü tekrar gözaltına alınmadan önce ga zetemize konuştu. HDP Eş Genel Baş kanı Sehalattin Demirtaş, diğer tutuk lu milletvekilleri ve tutuklanan beledi ye DBP’li eşbaşkanların “rehin alındığı nı” belirten Encü, “Tutuklanan HDP mil letvekilleri ve benim dosyalarımda her hangi bir suç unsuru yok. Tamamen si yasi içerikli faaliyetler. Mesela Taybet Ana’nın cenazesinin sokaktan alınama masını kamuoyu ile paylaştığım için Taybet Ana’yı ‘sözde terör örgütü üyesi’ olarak anmışım gibi gösterdiler. Ya da Medeni Yıldırım’ın anmasını da aynı şe kilde. Bütün arkadaşlarımızın dosyaları da bu gibi içerikler mevcut. Oysa bunlar için en fazla ağır eleştiri diyebilirsiniz o kadar” dedi. Cezaevinde tecrit Cezaevi koşullarının herkes için özellikle ilk kez cezaevine girenler için zor olduğunu söyleyen Encü, “Ben de ilk düşenlerden olduğum için zor geldi. Halkımızın bize göstermiş olduğu dayanışma da bize büyük bir güç ve moral veriyordu. Bu nedenle cezaevinde çok da büyük sıkıntılar yaşamadık. Üstelik tek başımızda kalıyorduk. Tecrit altınday İKİ GÜN ÖZGÜR KALDI Encü, geçen çarşamba günü tahliye edilmişti. Çarşamba günü tahliye edilen HDP Şırnak Milletvekili Ferhat Encü, savcılığın itirazı üzerine Şırnak Şerafettin Elçi Havaalanı’nda gözaltına alındı. Üst mahkeme konumunda olan Cizre 1. Ağır Ceza Mahkemesi’ne sevk edilen Encü tutuklandı. Kardeşi Veli Encü, gazetemize yaptığı açık lamada, HDP Şırnak Milletvekili Ferhat Encü’nün ailesiyle görüşmek üzere Şırnak’a geldiğini ve havaalanında gözaltına alındığını belirterek, “Söyleyecek söz bulamıyorum” dedi. Encü, kararın ardından fenalaşan annesi Halime Encü’yü hastaneye götürdüklerini belirtti. dık” diye konuştu. Son dönemlerde artık ülkede sesini çıkartan herkesin tutuklanmaya başlandığını da vurgulayan Encü, bu durumun içeridekilere daha da kaygılandırdığını söyledi. Cumhuriyet gazetesi yazar ve yöneticilerinin tutuklanmasına ve hâlâ iddianamenin hazırlanmamış olmasına dikkat çeken Encü, “İddianamenin hazırlanmamış olması, aslında hazırlanacak birşeyin ortada olmadığının ispatıdır. O açıdan ülkede barışı, özgürlüğü, çoğulculuğu savunan herkes tehdit sayılmaktadır. Bu siyasi iktidar içeriden gördüğümüz bu tutumunu hâlâ da sürdürüyor. Belediye eşbaşkanlarının, partimizin Eşgenel başkanının, Cumhuriyet yazar ve yöneticilerinin tutuklu bulunmaları bu açıdan saçmalıktan ibarettir. Hiçbir gerekçe olmadan içeride tutulmaktadırlar” diye ko nuştu. Roboski’de son dönemde baskılar yaşandığını dile getiren Encü, yıllardır dosyalarda bekleyen soruşturmaların, birkaç ay içinde davaya dönüştürüldüğünü, 40’’ın üzerinde Roboskili hakkında davalar açıldığını söyledi. Referandumla ilgili değerlendirmelerde bulunan Encü, şunları söyledi: “Bu kadar muhalifin gözaltına alınması, özellikle HDP ve DBP’ye yönelik operasyonlar, bu süreçte referandumun evet çıkmasına yönelik girişimlerdir. Partimize karşı algı operasyonu yürütülmektedir. Kürtler, son bir buçuk yıl içinde AKP’nin, Kürdün doğasına, kültürüne, şehrine ve kendisine yönelik politika ve saldırılarını oylayacaktır. Sadece Kürtler değil Türkiye’deki bütün demokratik kesimler de böyle yapacaktır.” l DİYARBAKIR Die Welt muhabiri gözaltında 6 gazetecinin 24 gün boyunca gözaltında tutulduğu Berat Albayrak’ın epostalarının yayımlanmasına ilişkin soruşturma uluslararası boyut kazandı CANAN COŞKUN 6gazetecinin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Berat Albayrak haberleri nedeniyle 24 gün gözaltında tutulduğu soruşturmaya Alman Die Welt gazetesinin Türkiye Temsilcisi Deniz Yücel de dahil edildi. Hakkında yakalama kararı olduğunu öğrendikten sonra kendi isteğiyle teslim olan Yücel, Sabah gazetesinin RedHack ile ilişkilendirdiği soruşturma kapsamında Salı gününden bu yana gözaltında tutuluyor. İstanbul Başsavcılığı, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın damadı Berat Albayrak’ın eposta adresindeki bilgilerin haber yapılmasıyla ilgili soruşturma başlatmıştı. Soruşturma kapsamında gazeteciler Tunca Öğreten, Derya Okatan, Eray Sargın, Ömer Çelik, Metin Yoksu ve Mahir Kanaat 25 Aralık 2016’da gözaltına alınmıştı. 24 gün gözaltında kalan gazetecilerden Öğreten, Kanaat ve Çelik tutuklanmıştı. Savcı Hasan Yıl Deniz Yücel DIE WELT: BİR AN ÖNCE BIRAKILMALI Die Welt’in Genel Yayın Yönetmeni Ulf Poschardt Yücel’in gözaltına alınması ile ilgili yaptığı açıklamada, “Muhabirimiz Deniz Yücel mükemmel bir iş çıkarıyor. Türk hükümeti, sürekli bir hukuk devleti olduğuna vurgu yapıyor. O nedenle suçsuzluğunun adil bir yargı sürecinde ortaya çıkacağından bir şüphemiz yoktur” dedi. Poschardt Türk makamlarından Yücel’in bir an önce serbest bırakılmasını talep ederek, “Deniz Yücel hukuk devleti ilkelerine uygun bir sürece yardımcı olmak istediğini göstermiştir” diye konuştu. maz, gazetecilere DHKPC, PKK/KCK, FETÖ/PDY ve MLKP üyeliği ve propagandası suçlamalarını yöneltmişti. Soruşturmanın amacı ise Yılmaz’ın sevk yazısı ile ortaya çıkmıştı. Birbiriyle ilgisi bulunmayan örgütlerin üyeliği ve propagandasını yapmakla suçladığı gazetecilerin bakan Albayrak’ın eposta adresinden elde edilen bilgilerin manipüle edildiğini ve onun şahsında hükümetin yıpratılmaya çalışıldığını öne sürmüştü. Aynı soruşturma kapsamında Deniz Yücel hakkında da yakala ma kararı çıkarılmıştı. Yücel, geçen salı günü İstanbul’da teslim oldu. Yücel, Vatan Caddesi’ndeki İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nde savcılığa sevk edilmeyi bekliyor. Örgüt üyeliği, bilişim sistemine hukuka aykırı olarak girme ve orada kalma, kişisel verileri hukuka aykırı olarak ele geçirmek ve yaymak suçlamaların yöneltildiği Yücel’e Emniyet’te soruşturma kapsamında gözaltına alınan gazetecileri tanıyıp tanımadığı soruldu. Yücel, sorulara savcılıkta yanıt vermek istediğini söyledi. haber 11 Kolonizasyon insanlığa karşı suçtu! “Kolonizasyon Fransız tarihinin bir parçasıdır. Büyük bir suç, insanlığa karşı işlenmiş bir suçtur. Gerçek bir barbarlıktır. Yüzleşmemiz gereken geçmişin bir parçasıdır. Bu suçları işlediğimiz kişilerden özür dilemeliyiz.” Bunlar Fransa’da nisan sonu yapılacak cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ilk turunda hem merkez sağın hem merkez solun oylarını alması beklenen, şu anda ikinci sırada gözüken adaylardan Emmanuel Macron’un, Cezayir ziyareti sırasında söylediği sözler. Solun bir kısmı bunu alkışlayarak diğer kısmı sıkıntıyla, sağ genel olarak tepkiyle, aşırı sağ ise büyük bir öfkeyle karşıladı. Fransa toplumu hâlâ Cezayir meselesiyle bütünüyle yüzleşebilmiş değil. Macron, aday olduğunu unutmayıp kolonizasyonun iyi tarafları olduğunu belirtmeyi ihmal etmiyor. Bayındırlık faaliyetleri ve insan haklarının getirilmesi olarak tanımlıyor bu iyi yönleri. Fransa’nın kolonilerine insan haklarını kâğıt üzerinde getirdiğini, gerçekte uygulamadığını da belirtiyor. Cezayir konusunda uzman tarihçi Benjamin Stora’ya göre de, bugün antikolonyal milliyetçiliğin kökeninde kolonyal gücün insan haklarını ilan edip uygulamaması yatıyor. Fransa 19. yüzyılda Afrika’dan Hindiçin yarımadasına uzanan kolonyal yayılmacılığı sırasında, en fazla Cezayir’i Fransa’nın bir parçası olarak gördü. Resmi olarak sadece “yerli” ya da “Müslüman” olarak tanımlanan Cezayirlilerin topraklarına el koyarak yürütüldü kolonileştirme. Cezayirli kimliğinin inkârı asimilasyonu hedefliyordu. Topraksız kalan köylüler göçe ve sefalete, bir kısmı açlıktan ölmeye mahkum edildi. Cezayir’in bağımsızlık mücadelesi sırasında da Fransız ordusu savaş suçları işledi. Bütün bunlar aslında Fransa’da gayet iyi bilinen şeyler. Cezayir bağımsızlık mücadelesini desteklemiş aydınların, siyasetçilerin yıllardır teşhir ettikleri suçlar. 1988’de sosyalist hükümette üç yıl başbakanlık yapan Michel Rocard, 1960’ta hazırladığı bir raporda, Cezayir’de iki buçuk milyon köylünün yerinden edildiğini ve bir kısmının açlıktan öldüğünü belirtiyordu. 2000 yılında Fransız Komünist Partisi’nin yayın organı L’Humanité gazetesinde yayımlanan bir bildiride, tarihçiler sosyalist başbakan Lionel Jospin’i Cezayir savaşında Fransa’nın işlediği suçları tanımaya çağırmıştı. 2012’de yeni cumhurbaşkanı seçilen Hollande, kolonyal sistemin adaletsiz ve kaba olduğunu, Cezayir halkına büyük acılar çektirdiğini kabul etti. Ama özür dilemedi. Fransız sağı için ise Macron’un sözleri “bir cumhurbaşkanı adayına yakışmıyor” ve “yaraları kaşıyıp yeniden kanatmaktan” başka anlamı yok. Fransa sağının kolonyal geçmiş konusunda hassasiyeti kabarıktır. Orta eğitimde kolonizasyon politikasının olumlu yanlarını anlatmayı zorunlu kılan yasa 2005’te sağ hükümet zamanında kabul edilmişti. Öğretmenler ve tarihçilerin gösterdiği büyük tepki karşısında sonra iptal edildi. Aşırı sağ parti Milli Cephe için ise, Macron’un sözlerinin elbette tek bir anlamı var: “Fransızları sırtından vurmak.” Bu partinin kurucusu JeanMarie Le Pen, 1956’da 28 yaşında seçildiği parlamentodan izin alıp, altı ay boyunca Cezayir bağımsızlık savaşı sırasında işkenceci istihbarat subaylığı yapmıştı. “Fransız Cezayir” politikasının önde gelen savunucularındandı. Kurduğu partinin başında, araları bozuk da olsa, şimdi kızı var ve anketler birinci turda oyunu yüzde 25 civarında gösteriyor. Fransa’nın kolonyal politikasını insanlığa karşı suç olarak hukuken tanımlamanın yolları kapalı. Buna karşılık, Fransa’da özellikle genç kuşaklar (Macron 38 yaşında) ve tarihçilerin önemli bir bölümü kolonizasyon politikasının gayri meşru bir el koyma olduğunu, aşırı şiddetle uygulandığını, büyük acılara vesile olduğunu kabul ediyor. Hukuken suçlama yolları kapalı olsa da vicdanen bunun suç olarak tanımlanması gereğini ifade ediyorlar. Kolonilere “hizmet ve medeniyet getirdik” söyleminin, yapılmış olan büyük kötülükleri, işlenmiş olan suçları dengelemek için terazinin öbür kefesine konmasını utanç verici buluyorlar. Fransa toplumu tarihiyle iyi kötü yüzleşmeye çabalıyor. Bu yüzleşme çabasında, tarihi sadece bir ululama ve övünç vesilesi yapmanın geçmişteki suçları yeniden işleme olasılığını arttırdığını bilen tarihçilerin ve siyasetçilerin payı çok büyük. AKP’li vekil şikâyet etti site kapatıldı CHP İstanbul Milletvekili Barış Yarkadaş, “www.ajansrize.net” adlı internet sitesinin “açık ve somut bir gerçeği” yazdığı için iktidarın isteği üzerine cezalandırıldığını söyledi. Yarkadaş, AKP’lilerin Meclis’i tatil etmek için mükerrer oy kullandığını yazan ve mükerrer oy kullanan Rize Milletvekili Hasan Karal’ın şikâyeti üzerine kapatılan Ajans Rize’nin derhal açılmasını istedi. Yarkadaş, haberin gerçek olduğunu ve her şeyin gözlerinin önünde yaşandığını belirtti. l İSTANBUL / Cumhuriyet C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle