01 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cumartesi 18 Kasım 2017 EDİTÖR: SERKAN OZAN / ASLAN YILDIZ Beton bile duydu, haber 11 hükümet duymadı 254 gündür açlık grevinde olan Gülmen, hastanenin mahkum koğuşundan mahkemeye bağlanarak başlattığı eylemi anlattı. Savcı, tanık anlatımlarını gerekçe göstererek ceza istedi KHK ile çıkarıldığı işine geri dönebilmek için 254 gündür açlık grevi yapan akademisyen Nuriye Gülmen, tutulduğu Numune Hastanesi’nin mahkum koğuşundan SEGBİS aracılığıyla mahkemeye bağ lanarak sesini duyura bildi. 9 Kasım 2016’da Yüksel Caddesi’nde ey leme başlamalarının se bebini “adalet açlığı” olarak nitelendiren Gül ALİCAN ULUDAĞ men, “Taş duydu, beton duydu üzerine bas tığımız asfalt duydu an cak talebimizi iktidar duymadı” de di. Davada esas hakkındaki mütaalası nı açıklayan savcı ise, dava açıldıktan sonra ortaya çıkan iki “itirafçı” tanığın anlatımlarını gerekçe göstererek Se mih Özakça’nın “örgüte yardım”, Nuri ye Gülmen için ise “örgüt üyeliğinden” cezalandırılmasını talep etti. Mahkeme Nuriye Gülmen’in “kuvvetli suç şüphe si” bulunduğu gerekçesiyle tutukluluk halinin devamına karar verdi. Duruş ma, 27 Kasım’a ertelendi. Cumhuriyetçilere selam İşlerine geri dönebilmek için 254 gündür açlık grevi yapan Nuriye Gülmen, Semih Özakça ile Yüksel direnişçisi Acun Karadağ’ın yargılanmasına Sincan Cezaevi Kampusu içerisindeki duruşma salonunda devam edildi. Son celsede ev hapsi kararı ile tahliye edilen ve ev hapsine alınan Semih Özakça, alkışlar eşliğinde tekerlekli sandalye ile salona giriş yaptı. Duruşmayı bazı CHP, HDP milletvekilleri, Veli Saçılık, sanatçı Pınar Aydınlar da izledi. Gülmen’in anne ve babası da salonda oturarak, SEGBİS ekranından kızlarının konuşmasını dinledi. Gülmen, konuşmasında kendisine destek verenleri tek tek selamlayarak başladı. Yüksel direnişçileri, Gezi şehitlerinin anneleri, tutuklu avukatlarını tek tek selamlayan Gülmen, tutuklu gazetecileri de anarken, “Ahmet Şık, Murat Sabuncu, Cumhuriyet gazetesi çalışanları haksız şekilde hapishanelerde tutuluyor. Biz onlar için de direniyoruz, direnmeye devam ediyoruz. Dayanışma duygumu paylaşıyorum” dedi. Salona gelmek istiyorum Bu yargılamanın başından beri heyetin karşısına gelerek izleyiciler önünde savunma yapmak istediğini anlatan Gülmen, “Burada bir kameranın önünde kendi kendine konuşuyor gibi hissederek savunma yapmak iste miyorum. Beni mahkemeye getiremiyorsanız suç işliyorsunuz. Kızılay’ı abluka almayı bilenler, onlarca insanı gözaltına almayı bilenler bu duruşma için güvenliği sağlayabilirler. Keyfi şekilde buraya getirilmedik. BOZUK SİSTEMLE ADALET ARAYIŞI Mahkeme Başkanı, Nuriye Gülmen’in sağlık gerekçesiyle getirilemediğini, bu nedenle SEGBİS ile savunmasının alınacağını kaydetti. Gülmen, saat 11.00’de Ankara Numune Hastanesi’nin mahkum koğuşunda SEGBİS aracılı ğıyla duruşmaya bağlandı. Yatağa yatar şekilde kamera karşısına geçen Gülmen’in çok zayıfladığı görüldü. Gülmen, zafer işareti yaparak salonu selamlarken, izleyiciler de kendisini alkışla karşılık verdi. SEGBİS sırasında gö rüntü kalitesinin kötü olduğu görülürken, sık sık sesin kesilmesi nedeniyle Gülmen anlattıklarını tekrar etmek zorunda kaldı. Gülmen, açlık grevinin etkisiyle bazı sözlerini hatırlayamayınca yanındaki avukatları devreye girdi. Savunma hakkımız gasp edildi” dedi. Koşullar insanlık dışı Hastanede tutulduğu koşulları eleştiren Gülmen, “İnsanlık dışı koşullarda tutuluyorum. Gece gündüz ışık yanıyor. Her gün işkenceye maruz kalıyoruz bu şekilde. Normal bir insan bile ışıkta uyuyamazken açlık grevinde uyku benim için en önemli şeydir. Ancak bu şekilde nasıl uyuyabilirim” dedi. Açlık grevine neden başladığını bugün anlatacağını dile getiren Gülmen, “Ancak bu asla bir savunma değil” ifadesini kullandı. Gülmen, her dönem hakkını aramak için mücadele ettiğini belirterek, şunları ifade etti: Adalet açlığıyla başladı “9 Kasım 2016’da, beni Yüksel’de o eyleme götüren şey, Nuriye Gülmen’in kişisel tarihi, bu adalet açlığı ile dolu. Onca haklılığıma, boyun eğmezliğime, kendimi savunma yeteneğime karşılık kendimi orada görmek istedim. Bu örgütün bu hale gelmesinde darbe teşebbüsünde bulunmasında AKP iktidarı en büyük sorumludur. Bu yüzden beni işten atamaz. Ondan hesap soruyorum. Bu faşizm karşısında hesap soruyorum. Bu meşruluktan korktu AKP iktidarı. Bu meşruluktan herkesi Yüksel’e davet ettik. Bu kadar haklı olmasak bedenimizi eritebilir miyiz? Ama ne yaptılar bizi örgüt üyesi ilan ettiler savaş açtılar.” Son çare sokağa çıktım KHK ile ihraç edildikten sonra bir çok dava açtığını, birçok kuruma dilekçeler verdiğini dile getiren Gülmen, “Görevime iade edilirim diye bekliyordum. Ancak olmadı. Son çare olarak sokağa çıktım. Biz haklı olduğumuz için oradayız. Bütün yolları tükettik. Biz işimizi geri istiyoruz” dedi. Yüksel direnişi ve açlık grevinin AKP’nin kanun hükmünde kararnamelerinin meşruluğunu sorgulanmasını, yitirilmesini sağladığını vurgulayan Gülmen, “Eskiden haksız yere insanlar işten atılıyor, bu yüksek sesle söylenmiyordu” dedi. Gülmen, oturma eyleminin açlık grevine dönmesinin nedenini ise “Taş duydu, beton duydu üzerine bastığımız asfalt duydu ancak talebimizi iktidar duymadı. Bunun üzerine Semih’le açlık grevi kararı aldık” dedi. Örgüte mal etmek cehalet Bu aşamadan sonra örgüt üyeliği ile suçlandıklarını vurgulayan Gülmen, “Açlık grevi kararını bir örgüte mal etmeyin. Bu örgüt açlık grevi yapıyor, bunlar da açlık grevi yapıyor. O halde bunlar da örgüt üyesi anlayışı olmaz. Açlık grevini bir örgüte mal etmek cehalettir. Açlık grevi çok kadim bir gelenektir. Bizi açlık grevine iten şey koşullardı, bize dayatılandı, talebimizin karşılanmamasıydı” diye konuştu. Savcı ceza istedi Tüm delillerin toplandığını belirterek esas hakkındaki mütaalasını açıklayan duruşma savcısı, açlık grevinin örgüt talimatıyla olduğunu öne sürerek, Özakça’nın “Terör örgütüne hiyerarşik yapıya dahil olmamakla birlikte örgüte bilerek ve isteyerek yardım etmek” suçundan, Gülmen’in ise “Terör örgütü üyesi olmak” eyleminden cezalandırılmasını talep etti. Savcı, ceza talebine somut delil yerine sadece iki itirafçı tanığın anlatımını delil olarak gösterdi. Tutuksuz sanık Acun Karadağ’ın ise beraatını talep etti. Söz alan Karadağ, “Üçümüz de beraatı hak ediyoruz” dedi. Yüksel direnişinin bitirilmesi için savcının ceza istediğini dile getiren Karadağ, Gülmen’e seslenerek, “Dünyada en büyük saygı duyduğum kadın sensin. Senin önünde saygı ile eğiliyorum. Bu davada senin ceza alman Yüksel direnişini bitirmeyecek” dedi. Özakça: İşimizi verin Nuriye Gülmen ise bugünkü konuşmasının savunma niteliğinde olmadığını belirterek, “Bunu tahliye talebi olarak görün. Mahkemeye gelerek savunma yapmak istiyorum. Bu yüzden beni tahliye edin. Tanıkların anlatımları pespaye itirafçılıktır. Bunlara mahkeme huzurunda yanıt vermek istiyorum” dedi. Semih Özakça ise savcının ceza talebine karşılık, “Ben açlık grevi yapmıyordum. Ben işimi istiyorum dedim. Hiç kimse sesini çıkarmadı, neredeydi bu siyasi iktidar. Sonra açlık grevine başladım. Siz de biliyorsunuz ki işimize geri döndüğümüzde açlık grevini bitireceğiz” dedi. Avukat Murat Yılmaz, tanıklar Berk Ercan ve Fatih Solak’ın beyanlarının birbiriyle çelişkili olduğunu, bunların dava açıldıktan sonra polisin yönlendirmesiyle verildiğini kaydederek, tanıklara itibar edilemeyeceği kaydetti. Gülmen’in tahliye talebinin reddine ilişkin geçen duruşmadaki karara itiraz ettiklerini söyleyen Yılmaz, bunu karara bağlayan 20. Ağır Ceza Mahkemesi’nin “Fatih Mehmet Kılıç’ın tutukluluk halinin devamına” şeklinde keskopyalayapıştır bir kararla reddettiğini belirterek yargının içindeki duruma dikkat çekti. Eyleme müdahale Sincan Ceza İnfaz Kurumu önünde “Nuriye Gülmen onurumuzdur” sloganlarıyla 5 kişi oturma eylemi yaptı. Polis ekipleri; soğuk havada TOMA ile su sıktı, biber gazı ve plastik mermi ile sert müdahalede bulundu. l ANKARA ‘Merak etme, 20 yıl ceza alırsın’ Diktatörlük, demokrasi, gazetecilik Akın Atalay ve Murat Sabuncu bir yıldır cezaevindeler. İçi boş bir iddianamenin ve duruşmalarda vodvile dönen bir yargılamanın rehini olmaya devam ediyorlar. Daha doğrusu ülkenin reisi olduğu ilan edilen gücün öfkesinin, korkusunun, hıncının esirileri. Bugün Türkiye’de cezaevlerini dolduran diğer gazetecilerin ezici çoğunluğu gibi, “suçları” gazeteciliğin yegâne değil ama en önde gelen görevini yapmış olmak. İktidarın hoşlanmadığı, rahatsız olduğu bilgileri bulup çıkarmak, bunların doğruluğunu denetledikten sonra, halkın bilgisine sunmak. Sevgili Akın, Sevgili Murat, Cumhuriyet’in, her türlü zorluğa ve imkânsızlığa karşı gazetecilik direnişini sürdürmeye çalışan diğer meslektaşların burada yapmaya çalıştığı gazeteciliğin benzerini yapanlar, artık milliyetçi/ulusalcıİslamcı koalisyonun açıkça düşman ilan ettiği ülkelerde elbette cezaevine konmuyor. Ne de Paradise Papers belgelerinde adları geçenlerin hışmına uğrayıp, haklarında tazminat ve hakaret davaları açılıyor. En fazla yapılan, Le Monde gazetesinin başına geldiği gibi, Louis Vuiton markasının sahibinin bu gazeteye grubunun verdiği ilanları bir dönem iptal etmesi... Kapitalist düzende oyunun kuralı denebilir. New York Times’ın magazin eki dün uzun bir röportaj yayımladı. İmkân olsa da size eksiksiz ulaştırabilsek Türkçe çevirisini. Azmat Khan ve Amand Goupal on sekiz ay boyunca Irak’ta koalisyon güçlerinin bombaladıkları yerleri dolaşmışlar. Röportajın merkezinde evi ve ailesinin bütün fertleri 20 Eylül 2015 gecesi ABD’nin hava saldırısında imha olmuş Basim Razzo var. Kendisi şans eseri kurtulmuş. Bu saldırıyı ABD kaynakları, çektikleri film eşliğinde “IŞİD karargâhı vuruldu” diyerek dünyaya duyurmuştu. Şimdi Razzo’ya tazminat ödemeyi ABD yönetimi kabul etmiş. Ama gazetecilerin araştırması, bunun buzdağının görünen kısmı olduğunu ortaya koyuyor. Şöyle diyorlar: “On sekiz ay boyunca yaptığımız araştırma, hava saldırılarının hedefinin koalisyonun iddia ettiğinden çok daha az kesin olduğunu gösteriyor. Nisan 2016 ve Haziran 2017 arasında, IŞİD o bölgeyi terk ettikten kısa bir süre sonra, Kuzey Irak’ta yaklaşık 150 hava saldırısına uğramış yeri ziyaret ettik. Enkaz gezdik; yüzlerce tanık, kurtulan kişi, aile üyeleri, istihbaratçı ve yerel yetkililerle röportaj yaptık; bomba parçalarını fotoğrafladık, yerel haberleri araştırdık. Civardaki IŞİD hedeflerini belirledik ve yıkımı uydu görüntüleriyle haritalandırdık. Koalisyonun hava kampanyasını yönlendirdiği Katar’daki Amerikan üssünü de ziyaret ettik. Orada, ana operasyon katına girdik ve kıdemli komutanlar, istihbarat görevlileri, hukuk müşavirleri ve sivil kaza değerlendirme uzmanlarıyla röportaj yaptık. ISIS kontrolü altındaki üç alanda 103 hava saldırısının koordinatlarını ve tarih aralıklarını verdik ve yanıtlarını inceledik. (...) Belirlemelerimize göre, koalisyon saldırılarının sivil ölümle sonuçlanma oranı beşte birdir ve bu koalisyonun kabul ettiğinden otuz bir kat fazladır. (...) Ayrıca gözlemlerimize göre, şikâyetlerin koalisyon tarafından doğru bir şekilde soruşturulması veya iddiaların tamamıyla araştırılmasını mümkün kılan kayıtların tutulması konusunda tutarsızlıklar var. Belgelenen sivil ölümlerin bir kısmı meşru bir IŞİD hedefine yakınlığın sonucu iken, diğer birçoğu sivilleri savaşçılarla karıştıran, kusurlu ya da geçerliğini yitirmiş istihbarat sonucu gibi gözüküyor. Bu sistemde, Iraklılar masum oldukları kanıtlanıncaya kadar suçlu sayılıyor. Saldırılardan sağ kurtulan Basim Razzo gibi insanlar, olası IŞİD sempatizanları olarak kalmaya devam ediyorlar.” ABD’yi ve koalisyon güçlerine yönelik son derece ağır ithamlar bunlar. Savaş suçu ihbarı olarak da değerlendirilebilirler. Cumhuriyet’in üç gün önce aktardığı gibi, BBC Rakka’da 300 IŞİD savaşçısının silahları, mühimmatları ve aileleri ile belli bir yere gitmelerine izin verildiğini ortaya çıkardı. Bu da örnek gösterilecek bir gazetecilikti. Sevgili Akın, Sevgili Murat siz ise artık bir yılı aşan bir süreden beri aynı şeyi, gerçek gazeteciliği yaptığınız için tutuklusunuz. Tutuklu ve tutuksuz yargılanan gazetececilerin çetelesini artık tutamaz olduk. Tüm eksik ve kusurlarına rağmen demokrasi ile diktatörlük arasındaki fark, tam bu değil mi? Tutuklu gazeteci Nedim Türfent, polisler tarafından defalarca tehdit edildiğini söyledi KHK ile kapatılan Dicle Haber Ajansı’nın (DİHA) 18 aydır tutuklu bulunan Yüksekova muhabiri Nedim Türfent, 22.5 yıl hapis istemiyle yargılandığı davada dün dördüncü kez hâkim karşısına çıktı. Mahkeme Türfent’in tutukluluk halinin devamına karar verdi. Türfent, Hakkâri 2. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki davaya tutuklu bulunduğu Van T Tipi Kapalı Cezaevi’nden SEGBİS ile katıldı. Duruşmada okunan iki tanık ifadesine yanıt veren Türfent, “Gözaltına alındığımda polisler ‘Merak etme en az 20 yıl ağır ceza alacağın bir dosya hazırladık’ dediler. Ben ise buna sa dece mahkemelerin karar verebileceğini vunmak zorunda kaldığım için utanıyosöyledim. JİTEM hesaplarından defalarca rum. Biz muhalif basınız, şakşakçılık yaölüm tehditleri aldım. Bu hesabın araştı pamayız” dedi. rılmasını istiyorum. Bu hesap, sadece po Türfent’in avukatı Harika Günay Karalislerin, güvenlik güçlerinin girebilece taş tanıklardan birinin 15 yaşından küği bölgelerden fotoğraflar paylaşıyor. De çük olduğunu, ifadesinin savcı huzurunmek ki bu hesap, istediği yere engel çıka da ve kamera eşliğinde alınması gerekrılmadan ulaşabiliyor. O zaman bu hesa tiğini, bu beyanı kabul etmeyecekleribın tehditlerinin de araştırılması lazım. ni söyledi. Aleyhte ifade veren bazı tanık Hakkımda aleyhte ifade verenler, kopya ifadelerinin işkence altında alınıp alınla yapıştır ifadeleri zorla, dişleri söküle madığına dair doktor raporları konusunrek, tecavüz tehdidiyle imzalamıştır. İd da da konuşan Karataş, “Çok sayıda polidianame çökünce bu kez gizli tanık orta sin olduğu bir ortamda, bir doktorun göya çıkardılar. 555 gündür dört duvar ara zaltındaki bir kişiye işkence yapılmışsındayım. 21 . yüzyılda gazeteciliği sa tır şeklinde rapor vermesi hayatın olağan akışına aykırıdır” dedi. Mütalaasını veren savcı, Türfent’in “örgüt üyesi olmak” iddiasıyla cezalandırılmasını istedi. Duruşmayı TGS Diyarbakır Temsilcisi Mahmut Oral ile ÖGİ Sözcüsü Hakkı Boltan da izledi. Daha önceki duruşmalarda 18 tanıktan 17’si emniyetteki ifadelerinin işkence ile alındığını belirtirken Türfent, “Türkün gücünü göreceksiniz” başlıklı video haberin yayımlanmasının ardından, İçişleri Bakanlığı’nın vatandaşlara kötü muamelede bulunan polisler hakkında soruşturma başlattığını, bu polislerin intikam için düzmece dosya hazırladığını söylemişti. l DİYARBAKIR / Cumhuriyet Kavala’nın avukatları Barkey iddiasını yalanladı İşadamı Osman Kavala ile eski CIA danışmanı Henri Barkey’in görüştüğü yönündeki haberlere Kavala’nın avukatlarından açıklama geldi. Kavala’nın avukatları söz konusu haberlerle ilgili “Geçen günlerde, birtakım yazılı ve görsel medya organlarında yer alan, ‘Osman Kavala Henri Barkey ile 93.5 saat görüştü’ şeklindeki sistemli, tamamıyla gerçekdışı ve soruşturmanın gizliliğini ihlal eden nitelikteki haber ve yayınların sorumluları olan kişi ve kurumlar hakkında gerekli yasal süreçleri başlattığımızı kamuoyunun bilgisine sunarız” açıklamasını yaptı. l ANKARA / Cumhuriyet C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle