22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
DUNYA TrumpWikiLeaks yazışmaları ifşa oldu ABD Başkanı Donald Trump’ın kendisiyle aynı adı taşıyan en büyük oğlunun 2016 seçimlerine haftalar kala WikiLeaks Twitter hesabıyla özelden yazıştığı ortaya çıktı. Atlantic dergisinin elde ettiği yazışmalarda WikiLeaks’in Hillary Clinton’ın sızdırılan epostalarının yaygınlaştırılması için oğul Trump’a bazı sayfaların paylaşılmasını önerdiği görül dü. Yazışmalarda WikiLeaks hesabının Trump’ın vergi indirimleri hakkında da paylaşım yapmak için izin isteyerek “Bunları yayımlarsak tarafsızlık imajımız güçlenir ve Clinton hakkındaki yayınlarımızın etkisi artar” ifadelerini kullandığı iddia edildi. WikiLeaks kurucusu Assange ve oğul Trump, Atlantic’in mesajları algı yaratacak biçimde seçerek yayımladığını savundu. WikiLeaks’in Trump’tan “Avustralya’ya Washington elçisi olarak Assange’ı önermesini” istediği de iddialar arasında. Çarşamba 15 Kasım 2017 dishab@cumhuriyet.com.tr TASARIM: MÜGE KAYGUSUZ Riyad dörtnala... 7 Körfez’in Sünni lideri Suudi Arabistan iç ve dış politikada hırslı hamlelere girişirken ABD desteğini arkasına alarak İran’la nüfuz mücadelesinde tutumunu sertleştiriyor... Vekâlet savaşlarına sahne olan Suriye’den Yemen’e, Lübnan’a uzanan pek çok cephede etkinliğini artırma çabasında Hariri ile de bir araya geldi. Patrikten tarihi ziyaret Lübnan Başbakanı Sa ad Hariri’nin 4 Kasım’da Riyad’dan istifasını açıklamasına, Suudi Arabistan tarafından, İran destekli Hizbullah’ın etkisini kırmak amacıyla, alıkonulduğu iddialarına ilişkin tartışmalar sürerken dün Lübnan Maruni Patriği Beşara Butrus el Rahi’den dikkat çeken bir ziyaret geldi. Hariri’nin istifa krizinden yaklaşık iki gün önce Suudi Arabistan’ı ziyaret edeceği duyurulan El Rahi, dün Riyad’da Kral Selman ve Veliaht Prens Muhammed bin Selman ile görüştü. Ayrıca Hariri ile de bir araya geldi. Suudi Arabistan’da yaşayan Lübnanlılarla da buluşan Patrik El Rahi, “İki ülke arasında güçlü dostluğu sürdüreceğiz. Bazen ilişkilerimizde fırtınalı dönemler de olsa bu dostluk bizim tarihimizdir” ifadesini kullandı. ‘Bir iki güne dönecek’ El Arabiya kanalı El Rahi’nin, “Hariri’nin bir iki güne ülkeye döneceği, istifa etme gerekçelerini desteklediğini” söylediği iddiasını aktardı. Suudi Arabistan resmi ajansı SPA da El Rahi Selman görüşmesinde, iki ülke arasındaki kardeşlik ilişkilerinin yanı sıra dinler ve kültürler arasındaki farklılıkların hoşgörüyü yüceltip, şiddeti, aşırılıkları ve terörü yok ederek bölge ve dünya halkları için barış ve güveni sağlama yönündeki önemine işaret edildiği belirtildi. Bu arada Avrupa Birliği’nin Hariri’ye Beyrut’a dönme, ülkedeki siyasi güçlere iç gündeme yoğunlaşma ve Riyad’a da Lübnan’a karışmama çağrısı yapması dikkat çekti. Arap Birliği’nin gündemi İran Suudi Arabistan, ABD desteğinin rüzgârını da arkasında alarak Şii İran’a karşı ittifakı güçlendirme arayışında. Riyad, İran’ın Yemen ve Lübnan’daki etkisini görüşme gündemiyle bu pazar günü Arap Birliği’ni olağanüstü toplantıya çağırdı. İran’ı sadece bölgede değil küresel çapta barış ve güvenliğe zarar vermekle suçladı. Olağanüstü toplantının gerekçelerinden biri de Yemen’den yaklaşık iki hafta önce Husiler tarafından Riyad’a füze atılmasının, silahlanmasının arkasında İran’ın olduğu iddiası. Riyad ayrıca, geçen cuma Bahreyn’de bir petrol boru hattına yapılan sabotajda İran’ın parmağı olduğu imasında bulunmuştu. Tahran iddiaları reddediyor. Riyad liderliğindeki koalisyonun sivil can kayıpları, insani felaket uyarılarına karşın 2015’ten bu yana Yemen’de İran destekli Husilere yönelik bombardımanları sürüyor. Abbas’a ültimatom Britanya’nın Times gazetesi, Suudi Arabistan Veliaht Prensi Bin Selman’ın Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas’a “ABD’nin hazırladığı Ortadoğu barış planını kabul etmesi” yönünde baskı yaptığını yazdı. Haberde Abbas’ın yaklaşık bir hafta önce Riyad’ı ziyareti sırasında, ABD Başkanı Donald Trump’ın damadı ve danışmanı Jared Kushner öncülüğünde hazırlanan barış planının gündeme geldiği kaydedildi. Haberde, “Prens Selman, Abbas’a Trump planı açıkladığında ABD’liler ne önerirse kabul et ya da istifanı ver’ dedi” iddiasında bulunuldu. CENEVRE ÖNCESİ MUHALEFETİ TOPLUYOR Suriye krizine yönelik ABD ve Rusya’dan “askeri değil, siyasi çözüm uzlaşısının” dikkat çektiği bir dönemde Riyad’dan da “muhalifleri bir araya toplama” adımı geldi. Gözler Suudi Arabistan’da Veliaht Prens Muhammed bin Selman’ın gücünü pekiştirmeyi de amaçlayan dev yolsuzluk operasyonlarına, Washington’ın desteği arkasında İran’la Lübnan, Yemen üzerinden vekâlet savaşlarına girişmesine çevriliyken Riyad yönetimi bu kez Suriye hamlesi yaptı. Suudi Arabistan ajansı SPA’nın haberine göre, Riyad’da 2224 Kasım’da yapılacak geniş katılımlı toplantıyla farklı muhalif grupları tek hedef çevresinde toplama ve BM destekli Cenevre görüşmelerine katkı amaçlanıyor. Heyet oluşturma çabası Toplantıyla 28 Kasım’da yapılması planlanan Cenevre görüşmelerinde yer alacak muhalefete ilişkin ortak delegasyonun oluşturulması da hedefleniyor. Pek çok kez çeşitli çevrelerce Suriye krizinde cihatçıların destekçisi olduğu yönünde suçlamaların merkezinde olan Suudi Arabistan’ın, siyasi çözüm çağrılarının arttığı ortamda kendi etkinliğindeki muhalefeti oluşturma çabasında olduğu yorumları dikkat çekiyor. Suriye muhalefeti oluşumlarından Riyad Hicab başkanlığındaki Yüksek Müzakere Komitesi’ne yönelik S. Arabistan’ın desteği biliniyor. Bu oluşum bir önceki Cenevre görüşmelerinde muhalifleri temsil etmişti. Diğer yandan Riyad Hicab’ın isminin Suudi Arabistan’daki yolsuzluk operasyonları sırasında gözaltına alınanlar arasında geçtiği iddialarının gündeme yansıması ise dikkat çekiyor. Ancak iddia kimi muhalif cephe tarafından reddediliyor. Riyad destekli muhalifler Suriye’de Devlet Başkanı Esad’ın geçiş döneminde de herhangi bir rol oynamasına karşı. Riyad’ın toplantı adımı Irak ve Suriye’de IŞİD’e yönelik nihai operas ‘ONLARCA SİVİL ÖLDÜ’ Suriye’de Halep’in Atarib bölgesinde önceki gün bir pazaryerini hedef alan hava saldırısında çoğu sivil 61 kişinin yaşamını yitirdiği savunuldu. İddiayı aktaran muhaliflere yakın Suriye İnsan Hakları Gözlemevi, İdlib’e yakın alanın Astana süreci ile varılan “çatışmasızlık bölgeleri” kapsamında olmasına karşın hedef olduğuna, burada muhalif grupların varlığına işaret etti. Ayrıca İdlib’de Nusra bağlantılı örgütlerin etkinliğine de vurgu yapıldı. Bombardımanın arkasında Suriye ya da Rus jetlerinin olabileceği savunuldu. yonlarda sona gelinirken siyasi çabaların hızlandığı dönemde gerçekleşti. Gözler 28 Kasım’da yapılması planlanan BM destekli Cenevre görüşmelerinin yanı sıra son olarak Rusya’dan Suriye’de tüm grupların temsil edileceği bir ulusal konferansa ev sahipliğine hazırlanıldığı açıklamasına çevrilmiş halde. Moskova’nın Ankara’nın terör örgütü gördüğü YPG’yi de davet ettiği haberleri basına yansımış, toplantı tarihinin de 18 Kasım olabileceği duyurulmuştu. Ancak buna Ankara’dan tepki yükselmiş, ardından ise Moskova’dan toplantının planlamasının halen sürdüğü açıklaması gelmişti. Rusya ve İran’ın sahada askeri desteğini almasıyla kazanımlar elde eden Suriye yönetimi elini güçlendirirken SURİYE’DE HERKES KALICI! ABD Savunma Bakanı Jim Mattis, önceki gün Washington’ın Suriye’de barış sürecine yönelik çabalara güçlü destek verdiği vurgusu yaptı. Diğer yandan da IŞİD yok edilmeden, Cenevre sürecinin sonuçları uygulanmadan ABD’nin Suriye’den çıkmayacağının altını çizdi. Öte yandan Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, geçen hafta ABD ile Asya Pasifik Ekonomik İşbirliği zirvesi sırasında Suriye’de siyasi çözüm, IŞİD’e yönelik mücadelede kararlılık vurgulu ortak metne yönelik basının soruları üzerine İran destekli güçlerin Suriye’den çekilmesini sağlayacakları yönünde kimseye bir söz vermediklerini belirtti. Lavrov ayrıca, Şam’ın davetiyle Suriye’de bulunan Rusya ve İran’ın bu ülkedeki varlığının meşru olduğunu da kaydetti. Moskova’dan ABD’ye “Çıkarları için IŞİD’e gözyumuyor” suçlamaları da sürüyor. Rus yetkililer, Suriye’nin Irak sınırı yakınındaki Ebul Kemal’den kaçan IŞİD militanlarının konvoy halinde ilerleyişine ABD’nin izin verdiği iddiasında bulundu. muhaliflerin sesleri epeydir kısık çıkıyor. Cenevre sürecinin yanı sıra Rusya, Türkiye ve İran’ın inisiyatifiyle yaşama geçirilen “çatışmasızlık bölgeleri” uzlaşısı da yaklaşık yedi yıldır süren savaşın sona ermesine yönelik etkin çabaların başında görülüyor. KC5AAA4YŞN0BT’III Binlerce kişi sokakta İranIrak sınırında geçen pazar gecesi gerçekleşen 7.3 büyüklüğündeki depremde bilanço ağırlaşıyor. İran’da can kaybı 530’u aşarken 8 bin yaralı var. Irak’ta da en az 10 kişinin yaşamını yitirdiği belirtiliyor. 12 bin binanın tamamen yıkıldığı İran’da ücra noktalara ulaşıldıkça ölü ve yaralı sayısının artmasından kaygı duyuluyor. Depremin en ağır darbeyi vurduğu Kirmanşah eyaletinde barınma, su ve gıda sıkıntısı devam ediyor. Ruhani: Hesap soracağız Depremin ardından 200’e yakın artçı şokun yaşandığı İran’da çadırların kurulmasının geciktiği, dondurucu soğukta binlerce kişinin dışarıda yattığı gelen bilgiler arasında. İran devlet televizyonu Press TV’ye konuşan bir yetkili, bölgede bazı köylerin tama men yıkıldığını aktardı. Felaket bölgesini ziyaret eden İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani, devletin inşa ettiği evlerin daha fazla hasar gördüğünü, sorumlulardan hesap sorulacağını açıkladı. Bölgenin yaralarının hızla sarılmaya çalışılacağını da söyledi. Erbil: Karara saygılıyız Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi (IKBY), Irak Federal Mahkemesi’nin bağımsızlık referandumuna ilişkin “hiçbir bileşenin ayrılma hakkı olmadığı” yönündeki kararına saygı duyduklarını açıkladı. Rudaw’ın haberine göre, Erbil’in açıklamasında, IKBY’nin sorunların çözümü için anayasaya bağlılığı belirtildi. ErbilBağdat arasındaki çatışmanın çözümüne yönelik ulusal diyalog çağrısında bulunuldu. Rosneft’ten 1.3 milyar dolar Irak Başbakanı Haydar İbadi, 25 Eylül’de IKBY’de yapılan bağımsızlık referandumunun iptali için Federal Mahkeme’ye başvurmuştu. Mahkeme ülkenin toprak bütünlüğüne vurgu yap ‘Kurtarma çalışmaları durdu’ Öte yandan enkaz altındakilere yönelik arama kurtarma çalışmalarının sona erdirildiği yönünde kimi yetkilinin açıklaması dikkat çekti. BBC’ye konuşan İran Kızılayı’ndan Mansure Bagheri, kurtarma çalışmalarını durdurduklarını, asıl önceliklerinin insanları olabildiğince hızlı bir biçimde barınaklara yerleştirerek yardımları ulaştırmak olduğunu söyledi. Oysa depremlerde günler sonra enkazdan canlı çıkarılanların olduğu biliniyor. İranlı yetkililer bölgede en acil ihtiyacın çadır, su ve gıda olduğunu vurguluyor. Bu arada Reuters ajansı, depremden ağır şekilde etkilenen bölgelerin büyük çoğunluğuna yeniden elektrik bağlandığını, İran’dan Irak’a doğalgaz akışının ise kesintiye uğramadığını aktardı. mıştı. Öte yandan Rusya’nın enerji devi Rosneft, petrol sevkıyatını öngören anlaşma kapsamında IKBY’ye 1.3 milyar dolar avans verildiğini açıkladı. Rosneft ile Erbil arasında Şubat 2017’de petrol alımını öngören 3 yıllık sözleşme imzalamış, ardından geçen aylarda da taraflar arasında enerji kaynaklarının keşfi ve çıkarılması alanındaki stratejik işbirliğinin genişletilmesi uzlaşına varıldığı haberleri basına yansımıştı. Bu işbirliğine Bağdat’tan tepki yükselmişti. Suudi reformcunun Yemen kıyımı Dünyanın egemen güçleri ve etkinlik iddiasındaki ülkelerinin yöneticilerinin ikiyüzlülükleri ve çifte standartlarının boyutlarını en net görebileceğimiz memleket Yemen. Yemen; kimlerin, neleri, nasıl yaptıklarını anlamak için adeta turnusol kâğıdı. HHH Batı medyası günlerdir Suudi Arabistan mutlak monarşisinde krallığının önünü açmak üzere elitleri tasfiye harekâtına girişmiş 32 yaşındaki veliaht prens Muhammed bin Salman’ı (MbS) yazıp çiziyor. Petrol krallığına utangaç eleştiriler eşliğinde MbS’nin aslında nasıl ‘modernleşme sevdalısı bir büyük reformcu’ olduğu teması işleniyor. Suudi kadınına otomobil kullanma hakkı bahşedilmesiyle ‘devrim kokusu’ almışlar, pek mutlular. MbS’nin ekonomik hamlelerine eşlik edecek ‘ılımlı İslama’ yönelişinden heyecanlılar. Aynı tiranın babası kral olur olmaz 2015 Martı’nda başlattığı Yemen savaşıyla ilgili ‘günahlarına’ şöyle bir dokunulup geçmek kâfi. MbS’nin savunma bakanı olarak baş müsebbibi olduğu 21’inci yüzyılın bu en büyük yıkım savaşının milyonlarca kurbanı raporlarda ve haberlerde geçen rakamlar, üç beş kırık fotoğraf. HHH Arap dünyasının en yoksul ülkesi Yemen’in insanları Suudi bombardımanlarından değilse, mutlak Suudi ablukası altında gıda ve tıbbi malzeme yokluğundan ve salgın hastalıklardan ölüp gidiyorlar. BM’nin Yemen temsilcisi Jamie McGoldrick en son ülkede 20 gün yetecek yakıt kaldığını duyurdu, su tedariki için bunun önemine dikkat çekti. Suudi ablukası kaldırılmazsa milyonların öleceği ikazı yaptı. BM’ye göre 17 milyon insan acil gıda ihtiyacı içerisinde. Kolera başta olmak üzere salgın hastalıkların tehdidi altında 7 milyon insandan söz ediliyor. Ortada seferber olan yok. HHH Suudiler için, ablukanın getirdiği kıtlık ve salgın hastalıklar bir savaş aygıtı, nüfusu kırmanın aracı. Kimse Suudi koalisyonunun ABD ve Britanya desteğiyle başkent Sanaa’ya inebilecek BM yardım uçaklarını bloke ettiğinden bahsetmiyor. Bir ikaz gelince Suudiler liman ve havalimanlarını açacakmış gibi yapıyor, kâfi geliyor. Açılacak yerlerin nüfusun yüzde 70’inin yaşadığı kuzeybatısı değil güneyde Suudi ve vekil güçlerin kontrolündeki bölgelerde olduğu anılmıyor. Yerel kaçakçılar dışında gıda ulaştırmanın yolu yok. Suudiler Yemen’de hastaneleri, sığınmacı kamplarını, fabrikaları, yolları, tarım alanlarını, okulları vurmakta maharetliler. Aylardır yüzlerce hava saldırısı olmasına rağmen ölü sayısı 10 bin olarak veriliyor. Kim bilir hakiki rakam ne! BM topu topu bir raporla kendilerini 700 çocuğun ölümünden sorumlu tutunca da öfkeleniyorlar. HHH Suudi operasyonu görev süresi çoktan dolmuş gayri meşru Başkan Mansur Hadi’ye direnen Zeydi Husiler ve eski başkan Ali Abdullah Salih’in koalisyonunu ezip, koltuğunu iade etmek şiarıyla başlatılmıştı. Şimdi rivayet o ki, Suud’daki elitlere yönelik tasfiye operasyonunda Hadi bile ev hapsine alındı. Suudi koalisyonuna Obama döneminden beri yakıt ikmal ve hedef paylaşımına dair istihbarat desteğini sunmuş ABD yönetimi ise eğer Yemen Büyükelçiliği aracılığıyla ablukayı kaldırma çağrısı yapmazsa eğer, Kongresi’nden ‘Yemen savaşı için yönetime yetki verilmediğini’ beyan ediyor. Savaşın Suudi sunumuna destek eşliğinde aslında ABD’nin rolü teyit edilmiş olunuyor. HHH Gündemde Yemenliler değil Husilerin Suudi başkenti Riyad’a fırlattığı füze ve İran daha fazla yer kaplıyor. Füzenin Suudilerin 1 Kasım’da en az 29 kişinin öldüğü Saada’daki pazar katliamına misilleme olduğu anılmıyor. Elbette füzeyi Husilere İran’ın verdiği söyleniyor, kanıtı da enkazdaki sticker! Eski Devlet Başkanı Ali Abdullah Salih, füzenin Husilerle birlikte Suudilere karşı savaşan Yemen ordusuna ait stoklardan olduğunu anlatıyor, işiten pek yok. Topyekun abluka uygulanan ülkede Afgan Şiileri yahut Hizbullah militanlarından söz etmek kâfi, kanıta gerek yok. Bu yıkım projesinin ‘alıcısı’ Batı âleminde çok. Müslüman ve Arap âlemi mi dediniz? Öyle bir şey zaten yok. FARC artık kara listede değil Kolombiya’da hükümetle yarım asrı aşkın süren kanlı çatışmaları sonlandırıp silah bırakan, tarihi barış anlaşmasına imza atan FARC, Avrupa Birliği’nin (AB) terör örgütleri listesinden çıkarıldı. AFP’ye konuşan bir AB yetkilisi, “Konsey, FARC’ın AB’nin terörle mücadelede kısıtlayıcı tedbirlere tabi kişi ve gruplar listesinden çıkarılması için gerekli hukuki işlemleri hayata geçirmiştir” dedi. Uzun süren barış görüşmelerinin ardından Eylül 2016’da hükümetle anlaşmaya vararak silah bırakma ve partileşme kararı alan FARC, lideri Rodrigo Londono’yu 2018’deki başkanlık seçimleri için aday göstermeyi planlıyor. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle