29 Nisan 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Çarşamba 15 Kasım 2017 TASARIM: MÜGE KAYGUSUZ Köşemen James Bond Pera Palas’ta “E n önemli Bond klasiklerinden Rusya’dan Sevgilerle’de asıl mevzu İstanbul’da geçiyordu. Kitap 1957’de yayımlanmıştı ve İstanbul’daki İngilizAmerikan/ Sovyet mücadelesi, yeni başlayan Soğuk Savaş’ın işaretini veriyordu. “Çok sonra, Ian Fleming’in İngiliz Gizli Servisi için çalışan kurt bir istihbaratçı olduğunu ve defalarca İstanbul’a görevli olarak gelip gittiğini öğrenecektim. Mesela Türkiye’nin en karanlık dönüm noktalarından olan 67 Eylül 1955 olayları sırasında İstanbul’daydı” diye anlatıyor usta gazeteci Murat Yetkin yeni kitabı “Meraklısı İçin Entrikalar Kitabı”nda (Doğan Kitap). Ian Fleming, 1955’te İstanbul’a geldiğinde Pera Palas’ta kalmış. Pera Palas bu yıl üçüncü kez Kara Hafta İstanbul Festivali’ne ev sahipliği yapacak. Festivalin teması MI6 ajanı James Bond karakteriyle bir kült yazar haline gelen Britanyalı yazar Ian Fleming. Esas mesleği gazetecilik olan Ian Fleming 2. Dünya Savaşı sırasında istihbarat görevlisi olarak çalışmaya başlamış. Gazetecilik ve istihbarat deneyimlerinden faydalanarak James Bond karakterini yaratmış. İlk Bond romanı Casino Royal 1952’de yayımlanmış ve hemen üç baskı yapmış. Fleming 1953 – 66 yılları arasında 11 Bond romanı daha yazmış. Bond romanları 100 milyon adetin üzerindeki satış ile dünyanın en çok okunan kitapları arasına girmiş. Fleming, Times gazetesinin 2008’de yayımladığı “1945’ten bu yana en iyi 50 İngiliz yazar” listesine 14. sıradan girmiş. James Bond’u sinemada 7 ayrı aktör 26 filmde canlandırmış. Romanların ve filmlerin başarısı başka yazarların da James Bond romanları yazmasına yol açmış. Bu yazarlardan ikisi Kara Hafta’nın konukları arasında. Ünlü polisiye yazarı Anthony Horowitz, Ian Fleming ailesi tarafından yeni James Bond macerasını yazmak için seçilmiş ve 2005’te “Trigger Mortis” adlı macerayı yazmış. Aktör, komedyen ve yazar Charlie Higson da Genç Bond serisinin yazarı (Tudem Yay.). Kara Hafta süresince Türkiye’den bir koleksiyonerin, Ömer Atakan’ın James Bond roman ve filmleriyle ilgili malzemelerden oluşan koleksiyonu da sergilenecek. İstanbul’da geçen “James Bond Rusya’dan Sevgilerle” filminin özel bir gösterimi de yapılacak. Ian Fleming’in yaşamöyküsü de 6 filme konu olmuş. Milli Kütüphane verilerinden 1965 yılından itibaren tüm James Bond kitaplarının Türkçeye çevrildiğini öğreniyoruz. Yazık ki günümüzde James Bond’un Türkçe çevirilerinin baskısı yok. Çok satan “Sinestezya” ve “Tükeniş Kulübü” (April Yay.) kitaplarının yazarı Jeffrey Moore, polisiyenin yeni yıldızlarından, kitapları tüm dünyada listelere giren, Türkçede “Yan Evin Sırrı”yla (Doğan Kitap) tanıdığımız Shari Lapena, KGB ajanlarını konu alan romanlarıyla dünya çapında tanınan, “Kurtlar Sofrası”, “Oktav Timi” (Kaknüs Yay.) gibi kitaplarını Türkçede de okuduğumuz Azeri yazar Cengiz Abdüllayev ve “Siyah Bira”yla (Labirent Yay.) tanıdığımız Yunan yazar Vasillis Danellis festivalin yabancı konuklarından. Yıl içinde yeni polisiyeleri yayımlanan Cüneyt Ülsever, Haluk Şahin, Alper Canıgüz, Cenk Çalışır, Ercan Akbay, Hesna Onbaşı, Sibel Köklü, Ayşe Erbulak, Nuray Atacık, Ayfer Kafkas, Rıza Kıraç, Yonca Eldener ve Ahmet Ümit 3. Kara Hafta İstanbul Festivali’nin Türkiye’den konuk yazarları. 3. Kara Hafta İstanbul Festivali’nin geçtiğimiz yıllarda Erol Üyepazarcı ve Sevin Okyay’a verilen “Polisiye Edebiyatı’na Katkı Ödülü” bu yıl Doğan Hızlan’a verilecek. 3. Kara Hafta İstanbul Festivali’nin etkinlikleri Pera Palace Hotel Jumeirah’da 1718 Kasım 2017’de gerçekleştirilecek. Halka açık ve ücretsiz olarak gerçekleşecek etkinliklerle ilgili tüm bilgilere www.blackweekturkey.com web sitesinden ulaşmak mümkün. 15 KASIM 2017 SAYI: 33642 İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına Orhan Erİnç İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay Genel Yayın Yönetmeni MURAT SABUNCU Yazıişleri Müdürü Yazıişleri Müdürü (Sorumlu) Haber Koordinatörü Bülent Özdoğan Faruk Eren Aykut Küçükkaya Yayın Danışmanı Kadri Gürsel Reklam ve Pazarlama Danışmanı Ayşe Cemal Reklam Direktörü Deniz Tufan Rezervasyon ve Planlama Koordinatörü Bülent Gürel l Görsel Yönetmen: Hakan Akarsu l Ekonomi: Olcay Büyüktaş l Dış Haberler: Mine Esen l Spor: Arif Kızılyalın l Gece: Ayça Bilgin Demir l Yurt Haberler: Selin Görgüner l Fotoğraf: Uğur Demir l Düzeltme: Mustafa Çolak Web Koordinatörü: Oğuz Güven [email protected] Ankara Temsilcisi: Erdem Gül Güvenevler Mah. Güneş Cad. No: 8/1 Çankaya 06690 Ankara Tel: (0312) 442 30 50 İzmir Reklam Tel: (0232) 441 12 20 0530 430 74 17 Okur Temsilcisi: Güray Öz [email protected] Yayın Kurulu: Orhan Erinç (Başkan), Güray Öz (Bşk. Yrd.), Ali Sirmen, Hikmet Çetinkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Hakan Kara. l Muhasebe Müdürü: Günseli Özaltay l Satış Dağıtım: Tunca Çinkaya Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: [email protected] Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: [email protected] Yaygın süreli yayın Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt/İstanbul Dağıtım: Doğan Dağıtım Satış Pazarlama Matbaacılık Ödeme Aracılık ve Tahsilat Sistemleri AŞ Esenyurt/İstanbul Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. İstanbul Ankara İzmir İmsak 06:14 05:58 06:19 NAMAZ VAKİTLERİ Güneş Öğle İkindi Akşam 07:44 12:56 15:29 17:55 07:26 12:40 15:16 17:42 07:46 13:03 15:43 18:08 Yatsı 19:18 19:03 19:27 haber 13 412 Kasım 2017 tarihleri arasında gerçekleştirilen 36. Uluslararası Kitap Fuarı TÜYAP Fuar ve Kongre Merkezi’nde tüm görkemiyle sürer, özellikle hafta içinde sergi salonlarından on binlerce ilk ve ortaöğrenim öğrencisinin şen cıvıltıları yükselirken, aynı günlerde gazeteler babaları tarafından canlarına kıyılan çocuklarla ilgili haberleri duyuruyorlardı. 7 Kasım’da İstanbulFatih’te N.T. adında bir “baba” karısının kendisine boşanma davası açmasına öfkelenmiş, 9 yaşındaki oğlu Yiğitcan. T.’yi öldürmüştü. Kayseri’de H.E. adında bir “baba”, “yaramazlık yaparak çevreyi rahatsız ettiği gerekçesiyle” 12 yaşındaki oğlu Haydar E.’yi üç tekerlekli motosikletinin kasasında iple boğarak öldürmüştü. Antalya’da ise G.A. 3 yaşındaki kızı Hira ile 5 yaşındaki kızı Elasu’nun silahla canlarına kıydıktan sonra intihar etmişti. Bu örnekler son haftadan. Geriye doğru gittikçe ülke genelinde “cani baba” sayısı kabarıyor. şanmamış gibi ölen/ ve soframızdaki yeri/ öküzümüzden sonra gelen/ ve dağlara ka çırıp uğrunda hapis yattığımız/ ve ekinde, tütünde, odunda ve pazardaki/ ve kara sa bana koşulan ve ağıl larda/ ışıltısında yere saplı bıçakların/ oynak, Çocuk ve kadın ağır kalçaları ve zilleriyle bizim olan/ kadınlar/ bizim kadınlarımız...” cinayetleri Onlar öldürülüyorlar. Kadına yönelik şiddet 2016’nın ilk 10 ayında 272 kadını ha Bir baba evladına nasıl kıyar? Bu yattan koparmıştı. sorunun bir yanıtı olmalı. Burada Bu yılın ilk 10 ayında ise en az 338 görev psikiyatrlara, psikologlara kadın öldürüldü, 257 çocuk annesiz düşüyor. kaldı. Üstelik ölen kadınların bir bö HHH lümü de koruma altındaydı. Bir de kadın cinayetleri var. Nasıl bir ülke, nasıl bir toplum Nâzım Hikmet ustanın deyişiyle haline geldiysek babalar çocukla “bizim kadınlarımız”. “Korkunç ve rını öldürüyor, anneler çocuklarını mübarek elleri/ ince, küçük çene üstgeçitten aşağıya atıyor, erkekler leri, kocaman gözleriyle/ anamız, gözlerini kırpmadan eşlerinin, eski avradımız, yârimiz/ ve sanki hiç ya eşlerinin, kız kardeşlerinin, yengele rinin canlarına kıyıyor. HHH Son beş yılda kadın cinayetlerinde tablo şöyle: 2012 yılında 210 kadın 2013 yılında 234 kadın  2014 yılında 294 kadın 2015 yılında 303 kadın 2016 yılında 328 kadın Toplam 1.369 kadın. Ve bu sayı her yıl artıyor. Yasalar mı yetersiz? Koruma uygulamaları mı baştan savma? HHH Nasıl oluyor da bu toplum her yıl artarak yeni çocuk ve kadın katilleri üretiyor? Bunun bir nedeni olmalı. Toplumumuzdaki bu derin yara kapansın, çocuklarımızın, kadınlarımızın canlarına kıyılmasın diye daha etkili “bir şeylerin” yapılması gerekmiyor mu? Her partiden siyasetçilerimiz kendi dertlerine düşmüşler. İş yine özgür bilim insanlarımıza düşüyor. Önleri siyasal iktidar tarafından kesilmezse tabii. Sosyalizm uygarlıktırOlaylar ve GOrUSler EDİTÖR:NAZANÖZCAN [email protected] SEDAT VURAL 25 Ekim, bir insanlık idealinin yaşama geçirildiği “Sosyalist Ekim Devrimi”nin 100 yıldönümü. Avukat, Ankara Barosu Günümüz kapitalistemperyalist küreselleşen dünyada sosyalizm, yine tüm ezilen ve sömürülen İnsanlık evriminin dinamosu insanın kafa ve kol emekçisi bir varlık olmasıdır. İnsan bu niteliklerini toplumsallık içerisinde kullanarak, kullandığı ölçüde yetkinleştirerek, daha da insanlaştı, doğa ile mücadelesinde başarılı oldu ve dünyayı insanlaştırdı. Bu emekçi kimliği ile de toplumsal dönüşümlere damgasını vurarak, günümüze kadar taşınan ve adına uygarlıklar denilen yeni yaşam biçimlerinin oluşmasını sağlamıştır. İnsanoğlunun işbirliğine dayalı ilk toplumsal yapısı da, insanın insanlaşmasını yaratan bir işleyiş içerisinde idi. Bu toplumsal yapı, hem kendini oluşturan insanlarla bütünsel hem de kendini çevreleyen dünyanın bir örneği idi. Dünya düzeni ile toplum düzeni, insan ile toplum arasında yakın bir bağ vardı; toprak hiç bölünmeden bütün insanların malıdır; herkes çalışır, üretilen eşit paylaşılır, eşit katılım ile yönetilirdi. Bu nedenle insanlığın ilk ve temel uygarlığı, insanın insanlaşmasını yaratan, sömürüsüz ve ayrımsız bir toplum ve dünya düzeniydi. halkların kurtuluş umudu. Nedeni ise tarihsel ve toplumsal olarak insana özgü tek sistem olmasıdır Bolşevik Devrimi’nin 100. yılı Moskova’da onbinlerce kişi tarafından kutlandı. ren ve insana yabancılaşmış bir toplum düzenini uygarlık olarak sunan egemen güçler arasındaki mücadele ile geçmiştir. O halde insanlık tarihi, doğal koşulları içerisinde oluşmuş bir tarih değil. İnsanın doğa ile mücadelesi ra merkezli, adına uygarlık denilen bir yaşam yerine, insanlığın ilk ve temel uygarlığına uygun, insan ve insanlık merkezli sömürüsüz bir yaşamı savunan ve böylece insan ve insanlık tarihi ile de bütünleşen ilk ve tek kuram oldu. lılığına kanıt yaratılmaya çalışılıyor yıllardır. Bir kere sosyalizme temel olan değerler ile günümüz Yeni Dünya Düzeni değerleri arasında büyük bir uçurum var. Sosyalizmin temeli, toplumsal bir varlık olan insandır, insanlıktır. İnsanlığın yarattığı kültürel, bilimsel ve teknolojik üretimden, insani değerlere uygun olarak yani özgürlük, eşitlik ve dayanışma çerçevesinde yararlanmak ve paylaşmaktır. Ayrımsız, sömürüsüz ve gerçekten demokratik değerler üzerinde yükselen bir uygarlık kurmaktır. Oysa günümüz Yeni Dünya Düzeni ise ekonomik olarak dayandığı sermayenin kısa sürede daha fazla kârının arttırılması, yaygınlaştırılması ve güçlendirilmesi, siyasal olarak ülkelerin parçalanması, halkların kırdırılması, toplumsal olarak ise insanlığın teslim alınması yani insanın insani öz ve kökeninden koparılarak metalaştırılması ve kültürsüzleştirilmesi politikasına dayanıyor. Özgürlük ve eşitlik Yitirilen birlik Ne zaman toplumsallık temelindeki insantoplum ve dünya bütünleşmesine aykırı olarak, sömürü ve sınıf ayrımcılığı ortaya çıktı, insan sadece doğaya karşı değil, kendi kendine de yabancılaştı, İnsantoplum ve dünya bütünlüğü içerisinde yürütülen doğa ile mücadele, insanlar arası mücadeleye dönüştü ve insan birliğini yitirdi. Zaten insanlık tarihi, bir tarafta yitirilen insani birliği, yani sömürüsüz ve ayrımsız bir uygarlığı savunan kafa ve kol emekçisi insanlar ile sömürü ve ayrışmayı sürdü başta olmak üzere, egemen güçlerin baskı ve zulmüne karşın, demokrasi ve laikliğin kazanıldığı, bilimin ve kültürün yaratıldığı bir tarihtir. Ama yaratanı emekçi insandır. Düşünsel ve maddi üretimi sağlayan, toplumsal dönüşümleri gerçekleştiren, çağ açıp çağ kapatan, onun kafa ve kol emeğidir. İnsanca yaşamak İşte sosyalizm, insanlığın kökü ve kökeni olan bu insan kimliğine sahip çıkan, insanın birlikteliğini ortadan kaldıran sömürü ve ayrımcılığı reddeden, özellikle kapitalizm ile beraber oluşturulan sermaye ve pa Bu nedenle insanlık, yeni yüzyılda da, “insanca yaşam” ile özdeş bir düzen ve kuram olarak sosyalizmi hep savunacak, onun gerçekleşmesi için demokratik mücadelesine devam edecektir. Ne yazık ki, 2018 yılına yaklaşırken, ulaşılan teknolojik gelişim, özellikle iletişim teknolojisinin sağladığı bilgi alışverişi sayesinde, dünyanın küreselleştiği ve buna bağlı olarak bir “dünya uygarlığı” yaratıldığı, böylece sosyalist öğretinin hedeflediği “enternasyonalizm”in de gerçekleştiği ileri sürülerek, sosyalist mücadelenin gereksizliği ve günümüz Yeni Dünya Düzeni’nin hak Ayrıca uygarlığa temel olan yüzyılların birikimi insani değerler ile doğal kaynakları nasıl tahrip ettiğini her gün yaşayıp gözlemlediğimiz günümüz Yeni Dünya Düzeni’ne “dünya uygarlığı” demek de, hem uygarlığın hem dünyanın anlam ve bütünselliğine haksızlık. Bir kere bu düzenin “dünya uygarlığına” kanıt olarak gösterilen küreselleşme söylemi, kapitalistemperyalist devletlerin yarattıkları ve halen yaşanılan fakirzengin eşitsizliği ve sömürensömürülen gerçeğinde, değişmeyen emperyalist niteliklerini gizlemeye yönelik ideolojik bir kılıftır. Bu söylem içerisinde dile getirilen “ülkelerin bütünleşme si” ise sömürülen ülke ve insanların KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK [email protected] sömürüsüne meşruiyet kazandırmak için yaratılan yıldızlı bir yalandır. Toplumsal ve kültürel bir varlık olan insan, “dünya uygarlığı” oldu ğu söylenilen bu düzende, alelade bir ekonomik üretim girdisidir. Ser mayeye kâr ve kazanç sağlaması öl çüsünde bir anlam ifade eder. Tüm bu nedenlerden dolayıdır ki, dayan dığı sermayenin toplumsal ve dünya yı insanlaştırmak niteliği olmadığın dan insanı ve insanın insanlaşması nı yaratan emeği dışlayan bir yapı lanma içerisinde bulunduğu için, adı ister globalleşme, ister küreselleş me konulsun, günümüz Yeni Dün ya Düzeni’nin insana özgü ve insan lığın yarattığı temel değerler ile an lam bulan ne “uygarlık” ile ne de “sosyalist enternasyonalizm” ile iliş kilendirilmesi olası. Asıl olan insan ve dünya bütünlü ğüdür. Bu bütünlüğe uygun, ayrım sız ve sömürüsüz toplumsal birlik teliktir. Elbet bir gün elbet, insa ni birliktelik yeniden kurulacak tır. Fakat bu, bu birlikteliğin oluş ÇİZGİLİK KAMİL MASARACI [email protected] masını engelleyen, ayrımcı ve sömürücü düzenlerin devamı ve egemen efendilerin, senyörlerin, kral ların, sömürgeci ve emperyalistle rin mirasçısı günümüz Yeni Dünya Düzeni’nin küreselleşmesi ile de ğil, bu birlikteliğe kan ve can ve ren emekçi kimlik ve emeğin yüce liği ile sosyalist enternasyonalizm de buluşarak, bulacaktır insan in sanlığını. İşte o zaman insani birliktelik, sömü rüsüz gerçek uygarlık, ayrımsız, ça tışmasız, kardeşçe yaşanılan, insan dünya bütünlüğüne uygun ve insan laşmış bir dünya düzeni kurulacak. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle