06 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Pazar 12 Kasım 2017 haber 10 EDİTÖR: SERKAN OZAN TASARIM: BAHADIR AKTAŞ OHAL’in zararları araştırılacak Akşam yattı Osmanlıcı, sabah kalktı Atatürkçü Ortak gözlem: AKP Reisi panikledi ve bir umutla “Atatürkçülük’e” bel bağladı. Ortak kanı: “Atatürkçü” diye nitelenen seçmen kitlelerinden de oy alarak başkanlığa giden yolda artık ayan beyan olan oy eksiğini tamamlamak hesabında. Tırmık’ın değerlendirmesi: Avucunu yalar... HHH AKP Reisi’nin paniğini anlamak zor değil. “Metal yorgunluğu” diye siyasal bağlamda anlamsız bir “teşhis” koydu ve 15 yıllık iktidar yıpranmışlığını, referandumda umduğunu bulamadığı büyük kentlerin belediye başkanlarının omuzuna yıkıp kendi ellerini yıkamaya çabaladı, çabalıyor. Bırakınız genel kamuoyunu, kendi seçmenini bile ikna edemedi. AKP seçmenleri istifa eden belediye başkanlarının hangi kusurlarından, hatalarından, eksiklerinden dolayı istifaya zorlandığını sorguladı ve kendini ikna edecek bir yanıt bulamadı. AKP Reisi, kendini takıntılı düşlerine yani devletin yasama, yürütme, yargı erklerinin tümünü kendi elinde topladığı “başkanlık” koltuğuna oturabilmek için ihtiyacı olan oyu toplayamayacağını gördü, görüyor. Üstelik her geçen günün yeni kayıplar getirdiğini de görüyor. Dış politikada tartışmasız çuvallama; içeride eğitim sisteminde iyiden iyiye somutlanan beceriksizlik, cehalet ve çözüm üretme yetersizliği; ekonomi de işsizlik ve pahalılığa çare bulamayan bir ufuksuzluk; hukuk devletinin kâğıt üstünde bile yaşamadığı koşullarda, bir zamanlar AKP’nin yelkenlerini şişiren rüzgâr tersten esmeye başladı. Bu, artık sıradan seçmenin bile farkında olduğu bir gerçek. HHH “Akşam yattı Osmanlıcı, sabah kalktı Atatürkçü” bir AKP Reisi var karşımızda. Dış politikada yanlış hesap Bağdat’tan, Şam’dan, Berlin’den, Brüksel’den, Washington’dan döndü, dönüyor. İçerideki yanlış hesap ise o çok güvendiği “sandık”tan dönecek. 10 Kasım’da toparlayabildiği birkaç bin AKP’liyi Anıtkabir’e götürdü, yıllardır diline almaktan özenle kaçındığı “Atatürk” adını ekranlarda, muhtarlarda, boy gösterdiği, mikrofon tuttuğu her yerde durmadan tekrarlar oldu diye, kendini Atatürkçü olarak tanımlayan seçmen kitlelerinden oy alabileceğini ummak için o seçmenlerin salak olduğunu kabul etmek gerekir. Onların kimileri “solak”, kimileri “sağlak”tır ama “salak” olmadıkları da kesindir. Yani o kesimlerden oy bekleyen Reis avucunu yalar. Avuç yalamakla kalsa dua etsin, kanımca kendi seçmen kitlesinden de oy kaybı kaçınılmaz. Unutmayalım ki Cumhuriyet’in ilanından bugüne başta Nakşibendiler olmak üzere siyasal İslamı yaşatan ve besleyen tarikatlar, etkileyebildikleri kesimlere Atatürkçülüğü, dinin iktidarını kısıtlayan, laiklik ilkesiyle dini devletten dışlayan, yaşam tarzı ile İslama uymayan değerler benimseyen bir ideoloji olarak tanıttı, değerlendirdi. 1970’in ilk ayında resmen kurulan N. Erbakan’ın Milli Nizam Partisi ve onun ardılı olan siyasal İslamcı partiler, kendi saflarına çekebildikleri seçmen kitlelerini her zaman Atatürkçülüğe karşı yargılarla donattı, besledi. Bu kesimler şimdi birdenbire Atatürkçü kesiliveren Reis ve partisinin yeni ideolojik tercihine sorgusuz itaat edecek değiller. Reis yalakalığını meslek edinmiş medya bir gecede değişebilir. Ancak çok uzun yıllar boyunca sapkın bir ideolojik beslenmeyle bilinçleri bulandırılmış kesimler daha şimdiden “Ne oluyor yahu” diye sormaya başladılar. Yani Reis “Dimyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan da olacak” gibi... Erdal Sarıkaya AYM’ye başvurdu ALİ AÇAR Gezi Parkı gösterileri sırasında polisin attığı biber gazıya sağ gözünü kaybeden Erdal Sarıkaya, sorumlu polislerin bulunamaması üzerine soruşturma dosyasının “Faili Meçhul Suçlar Bürosu”na devredilmesinin ardından Anayasa Mahkemesi’ne başvurdu. Cumhuriyet’e konuşan Sarıkaya, “4.5 yıl boyunca dosyam üzerinde etkin soruşturma yürütülmeyerek ‘Fali Meçhul Suçlar Bürosu’na gönderilmesi üzerine Anayasa Mahkemesi’ne başvurmuş bulunmaktayım. Başvuru yapmak için dosyayı almak üzere Memur Suçları Bürosu’na gittiğimde savcılık talimatı ile içeriye girişime izin verilmediğini söylediler. Israrım sonucu özel kalemden dosyamı olarak müracaatımı yapabildim. Bu bile dosyamın sürüncemede bırakılmak istenmesinin bir göstergesidir. Bu kararlar siyasetin ve Recep Tayip Erdoğan’ın bizlere beslediği kin ve nefretten, siyasallaşmış yargının göstergesinden başka bir şey değildir. Şimdi süreç Anayasa Mahkemesi’nde ve bağımsızlığını ispatlayıp ispatlamayacağını göreceğiz. Buradan da sonuç çıkmazsa Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ve Birleşmiş Milletler’e başvuracağım” dedi. DİSK, KESK, TMMOB ve TTB, OHAL’in zararlarını belirlemek için çalışma başlattı MUSTAFA ÇAKIR DİSK, KESK, TMMOB ve TTB, AKP’nin 5. kez uzattığı olağanüstü halin (OHAL) zararlarını belirlemek için araştırma başlattı. 4 örgütün araştırmaya katılım çağrısında, Türkiye’de demokrasinin önündeki en büyük engellerin başında periyodik bir hal almış olan darbelerin geldiği belirtildi. Her türlü darbeye karşı çıkılmasının demokratik bir yaşam ve ülke için zorunluluk olduğuna işaret edilen çağrıda şöyle denildi: “15 Temmuz darbe girişiminden sonra 20 Temmuz 2016 tarihinden bu yana siyasal iktidarın yerleşikleştirmeye çalıştığı ‘kalıcı OHALKHKDarbe Düzeni’ne de karşı çıkmak gerekmektedir. Milyonlarca yurttaşın olumsuz etkilendiği bu süreçte yüz binlerce kamu emekçisi ihraç edildi. Binlerce si vil toplum ve medya kuruluşu kapatıldı. Seçimle gelen belediye başkanlarının yerine kayyımlar atandı veya istifa ettirildiler. İşsizlik ve enflasyon çift haneli oldu. Döviz kuru ve faizler yükseldi. Eğitim gericileştirilerek kadına yönelik saldırılar arttı. Emeğe yönelik saldırılar arttı ve grevler bile OHAL bahanesiyle yasaklandı. Ülkede şiddet, yoksulluk ve her türlü eşitsizlik derinleşti. Ülkemiz dünya halklarından ve devletlerinden soyutlanmış durumda.” “Darbe ve OHAL’lerin yaşanmadığı demokratik, laik, insan ve yurttaş haklarına dayalı, barış içinde bir hukuk devleti özlemiyle” diyerek biten katılım çağrısında, araştırma kapsamında OHAL sürecinde yaşanan maddi ve manevi zararlara dair verilerin derleneceği belirtildi. Araştırma KESK’in internet sitesi üzerinden anket şeklinde gerçekleştiriliyor. l ANKARA ‘Adalet nöbetiniCHP’Lİ SERTEL, TUTUKLU CUMHURİYETÇİLERİ SİLİVRİ’DE ZİYARET ETTİ onurla tutuyoruz’ CHP Milletvekili Atila Sertel, Cumhuriyet gazetesi tutuklularını Silivri Cezaevi’nde ziyaret etti. Akın Atalay, lediğini aktardı. Sertel’in verdiği bilgiye göre Atalay, “Benim için önemli olan Cumhuriyet gazetesinin yaşaması, gazetenin kamuoyunu Ahmet Şık ve Murat Sabuncu ile ayrı ayrı gö aydınlatmaya ve toplumla buluşmaya devam rüşen Atila Sertel, üçünün de moral ve sağ etmesidir. Nadir Nadi’den bu yana Cumhuri lık durumlarının iyi olduğu bilgisini verdi. yet gazetesinin bütün çalışanları aynı duyar Uzun tutukluluk sürelerinin cezaya dönüş lılık içindedir” mesajı gönderdi. tüğünü söyleyen CHP İzmir Milletvekili Sertel, “Cumhuriyet gazetesi davasında iddia Ne mutsuzuz ne de umutsuz name ancak 156 gün sonra hazırlandı. 9 ay Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönet sonra hâkim karşısına çıkabildiler. Tutuk meni Murat Sabuncu’nun bu göreve başla luluk süresi bir yılı aştı. Mahkeme heyetin dıktan iki ay sonra tutuklandığını hatırla de üç kişiden bir şerh koyuyor, kendi ara tan Atila Sertel, Murat Sabuncu’nun kıdemi larında dahi bölünmüş durumdalar. Bölücü nin 2 ayını gazetede, 14 ayını ise cezaevinde bir hukuk var. Uzun tutukluluk süresi ceza tamamlamak zorunda bırakıldığını söyledi. ya dönüşmüş durumda ve soruyorum: Ey hu “Murat Sabuncu ağzından şu sözlerin yazıl kuk neredesin” diye konuştu. masını istedi” diyen Sertel, şunları söyledi: Cumhuriyet Gazetesi İcra Kurulu Başkanı “Hakikaten ciddi bir iradeyle mesleğimize ve Akın Atalay’ın “Biz gazeteciyiz ve gazetecilik gazetemize sahip çıkacağız. 14 aydır tutuk yapmaya” devam edeceğiz mesajını verdiği luyuz. Bu 14 ay içerisinde ne mutsuz olduk, ni belirten Sertel, Atalay’ın 2526 Aralık’taki ne mutsuzuz ne de umutsuzuz. Adalet nöbe duruşmada da gazeteciliği ve gazetecilik il tini onurumuzla tutuyoruz.” l ANKARA / Kör, sağır adaletkelerini savunmaya devam edeceklerini söy Cumhuriyet 272 GÜNDÜR TUTUKLU OLAN DENİZ YÜCEL: Adil ve hızlı bir dava istiyorum Alman Die Welt gazetesinin İstanbul’da tutuklu bulunan Türkiye muhabiri Deniz Yücel, kendisiyle yapılan ilk söyleşide Türk adaletinden adil ve hızlı bir dava talebinde bulundu. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Berat Albayrak’ın epostalarına ilişkin haberlerle ilgili soruşturma kapsamında tutuklanan Deniz Yücel, 272 gündür özgürlüğünden yoksun. Aynı soruşturma kapsamında tutuklu diğer gazetecilerin yargılanmasına başlanırken dosyası ayrılan Yücel hakkında hâlâ iddianame hazırlanmadı. Yücel, Alman Die Tageszeitung’un gazetesinin gönderdiği soruları avukatı aracılığıyla yazılı olarak cevaplandırdı. Tutuklanmasından bu yana kendisiyle ilk kez söyleşi yapılan Yücel, Türk adli makamlarından “adil ve hızlı bir dava” talebinde bulunarak “Hatta yarın olursa çok iyi olur” dedi. Avukatlarının AİHM’ye yaptığı başvuruyu değerlendiren Yücel, “Türk tarafının sürüncemede bırakma taktiklerin den sonra AİHM’nin çabuk davranacağını umuyorum. AİHM’nin başvurularını öncelikli olarak ele alma kararı aldığı ve konuyla ilgili olarak Türk hükümetinden savunma talep ettiği, sayıları da çok olmayan gazeteci ve milletvekillerinin tutuklulukları hakkında bir karar alacağını umuyorum” ifadesini kullandı. Yücel, Türk hükümetinin Strasbourg’dan çıkacak bir tahliye kararına uyup uymayacağını da merakla beklediğini dile getirdi. ‘Tecrit bir işkence’ Hapishane koşullarına ilişkin bir soruyu da yanıtlayan Yücel, “Tecrit bir işkence. Durumum as lında iyi olsa da bunun uzun vade de ne gibi sonuçları olacağını kes tiremiyorum” dedi. Almanya’dan gelen desteğin de kendisini se vindirdiğini belirten Yücel, “gaze teci olarak işini hakkını vererek yaptığı için” tutuklu bulunduğuna inandığını dile getirdi. Tecritte tutulmasına rağmen “kendisi ve tutuklu meslektaşları için çaba gösteren çok sayıda in sanın varlığı sayesinde, yal nız olmadığını bildiğini” be lirten Yücel, bunun ken disine çok yardımcı olduğunu kay detti. l Ha Deniz Yücel ber Merkezi Cumartesi Anneleri, kayıpların akıbetini sormak ve faillerin yargılanması talebiyle 659’uncu kez Galatasaray Lisesi önünde bir araya geldi. Anneler bu hafta 24 yıl önce Hakkâri’nin Yüksekova ilçesinde gözaltına alındıktan sonra kendisinden bir daha haber alınamayan Abdulselam Şahin’in akıbeti soruldu. Eyleme CHP Milletvekili Sezgin Tanrıkulu ve HDP Milletvekili Pervin Buldan da destek verdi. 22 yıldır Galatasaray Meydanı’nda adalet aradıklarını hatırlatan Buldan “Kör, sağır, vicdanı olmayan bir adaletten adalet beklemek doğru değildir. Tahir Elçi dostumuza yönelik Diyarbakır Cumhuriyet Savcısı’nın yaptığı paylaşımına ne diyeceğimi bilmiyorum. ‘Teröristin cenazesi’ demiş. Ona terörist diyenler, onun katillerinin ta kendisidir” dedi. l İSTANBUL / Cumhuriyet TEKMAN BIRAKILSIN İHD İstanbul Şubesi Cezaevi Komisyonu üyeleri hapishanelerdeki hak ihlallerine, hasta mahpusların sağlık durumuna ve F tipi hapishanelerdeki tecrit koşullarına dikkat çekmek amacıyla dün 294. kez Galatasaray Meydanı’nda bir araya geldi. Bu haftaki eylemde mahkumlara giydirilmek istenen tek tip elbise dayatmasına karşı mücadele çağrısı yapılırken, gözaltına alınırken iki bacağına sıkılan 6 kurşun nedeniyle diz kapakları işlevsiz hale gelen İzzettin Tekman’ın serbest bırakılması istendi. l İSTANBUL / Cumhuriyet HOLOKOST BİLDİRİSİ SAKINCALI BULUNDU Anmaya hapis cezası ZEHRA ÖZDİLEK Taksim’de 27 Ocak 2016 günü gerçekleştirilen “Yahudi Soykırımı” anmasına katılan 6 kişiden 2’sine ‘Terör örgütü propagandası’ gerekçesiyle 10’ar ay hapis cezası verildi. Mahkeme, 5 yıl denetim süresi belirleyerek, hükmün açıklanmasını geriye bıraktı. İddianamede, eylemin Dur De Platformu tarafından organize edildiği, eyleme 12 kişinin katıldığı ve “Holokost kurbanlarını saygıyla anıyoruz, bir daha asla” pankartının açıldığı belirtildi. Anma sırasında okunan bildiride, “Nazilerin yaptığı soykırımın sanki Türkiye’nin doğu ve güneydoğu bölgesinde yapılan terör operasyonlarında yapıldığı izleniminin yaratılmaya çalışıldığı ve bunun propagandasının yapıldığı” öne sürüldü. İstanbul 28. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılanan sanıklar suçlamaları reddetti. Esas hakkındaki görüşünü açıklayan duruşma savcısı, sanıklardan G.Ş. ve F.L.Ş.’nin cezalandırılmasını talep etti. Avukatlar ise “İddia edilen suçun oluşabilmesi için şiddet övücü, teşvik edici nitelikte olması gerekir. Yapılan açıklama şiddeti övücü değildir. Tüm sanıkların beraatına karar verilmelidir” dediler. Megafonla okuma cezası Mahkeme heyeti, G.Ş. ve F.L.Ş’ye, ellerindeki megafonla bildiriyi okudukları gerekçesiyle, “Suçun işleniş biçimini, fiilin özelliklerini, kastın ağırlığını ve yoğunluğunu” dikkate alarak, 1’er yıl hapis cezası verdi. Cezayı 10’ar aya indiren mahkeme, hükmün açıklanmasını geriye bıraktı. TUTUKLU GAZETECİDEN MEKTUP Temel: Gerçekler karanlıkta kalmaz SEYHAN AVŞAR Etkin Haber Ajansı (ETHA) editörü İsminaz Temel tutuklu bulunduğu Bakırköy Cezaevi’nden gazetemize mektup gönderdi. Temel, “Tutuklu gazeteciler listesine 26 Ekim’de eklendim. Bu hukuksuz tutuklama bir kez daha asıl hedefin muhalif basın olduğunu ve toplumun haber alma hakkının hedef alındığını ortaya koyuyor” dedi. 2006 yılından beri gazetecilik yapan Temel, mektubunda takip ettiği haberleri şu sözlerle anlattı: “ETHA’da çalışmaya başladığım günden beri, Cumartesi Anneleri’nin Galatasaray Meydanı’nda yükselttiği mücadeleye, Suruç katliamında Amara Kültür Merkezi ve Gaziantep Devlet Hastanesi morgunun önünde canlarından can koparılanların acısına, Soma’da 301 madencinin diri diri ölüme gönderildiği katliama tanıklık ettim. Soma’da haber yapmak için ses kayıt cihazımı uzattığım yurttaşlardan, ihmallerle ölümün nasıl kader haline nasıl getirildiğini dinledim. Bir kadın gazeteci olarak, katledilen her kadının acısını hissettim. Yaptığım haberlerle katliamlara, şiddete, cinsel taciz ve tecavüze isyanımı yükselttim.” Tutuklanmasına gerekçe olarak gösterilen etkinlik ve eylemlere gazeteci olduğu için katıldığını aktaran Temel, “IŞİD’e karşı savaşıp yaşamını yitirenlerin cenaze ve anma törenlerini, evlerine yapılan operasyonda öldürülen Şirin Öter ve Yeliz Erbay’ın cenaze törenini, Gazi katliamının yıldönümünde ailelerin de katılımı ile yapılan anmayı ve Sosyalist Kadın Meclisi’nin (SKM) 14 Şubat Sevgililer Günü’nde düzenlediği, ‘Öldüren sevgi istemiyoruz’ eylemini takip etmem tutuklanmama gerekçe olarak gösterildi” dedi. Takip ettiği tüm haberlerde boynunda fotoğraf makinesinin elinde ise kalem ve kağıdının olduğunu aktaran Temel mektubunu şu cümlelerle sonlandırdı: “Aslında bu deliller benim gazetecilik yaptığımı kanıtlıyor. Ama hukuk yok ki. Toplumun haber alma hakkına, basın özgürlüğüne sahip çıkacağız. Tarih gösterdi ki hiçbir güç gerçeklerin karanlıkta kalmasını sağlayamamıştır. Şimdi her zamankinden daha gür çıkmalı sesimiz, dayanışmamız daha da büyümeli.” C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle