22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cumartesi 7 Ocak 2017 EDİTÖR: SERKAN OZAN TASARIM: SERPİL ÜNAY İstihbaratın korkusu: Profesyonel terörist Ortaköy’deki IŞİD saldırısının arka planını değerlendiren uluslararası güvenlik analisti Dr. Kaan Kutlu Ataç, terörist saldırıların yeni ve ileri bir boyuta taşındığına dikkat çek ti. Yakın zamana kadar yalnızca “belli bir sofistikasyona sahip” devletlerin sa hip olabildiği “operatif eylemci”lere ar tık devlet dışı aktörlerin de sahip olduğunun orta ya çıktığını belirten Ataç, bu durumun önümüzdeki on yıllar için güvenlik ve SERTAÇ EŞ istihbarat birimlerini çok endişelendirdiğine dikkat çekti. Analizlerini Cumhuriyet’le paylaşan Dr. Ataç, saldırının şeklini, saldırganı, aldığı eğitimi, IŞİD’in eylem olanaklarını ve saldırının uluslararası yansımalarını değerlendirdi. Ataç’ın tespitleri şöyle: Saldırının arka planı Saldırı, ciddi bir planlama ve icrayı işaret ettiğinden ciddi bir profesyonel altyapıya sahip görünüyor. Saldırgan uzun ve detaylı bir planlamayla başarılı bir şekilde kamufle oluyor. Bu anlamda, Suriye’deki iç savaş mağduru sıfatıyla sınırı geçiyor, Konya’da normal bir yaşantıya “gömülerek” eylemin örtülmesi için gerekli sosyal altyapı hazırlanıyor. Saldırgan, KonyaAnkaraİstanbul hattında rahatlıkla seyahat ediyor, aktif mukavemet unsurlarının kontrolüne takılmıyor. Eylemin etkisini artıracak çelik mermi, sağlam mühimmatı profesyonelce temin edebiliyor. Bu haliyle eylemde, kompleks bir hazırlık ve destek sürecinin olduğu görülüyor. Saldırganın, saldırının gerçekleştirildiği zemine uygun tarzda giyimkuşam ve görünüşü de bu kapsamda dikkat çekici. Nasıl bir eylem? Yerel olmaktan çok uluslararası nitelik taşıyor. Orta Asyalı radikal unsur, Suriye iç savaşında şehir savaşları konusunda hatırı sayılır eğitimden ve saha tecrübesinden geçiyor. Görüntüler, saldırıyı sahada tecrübe ettiğini de gösteriyor. Sofistike askeri malzemeleri kapalı alanlarda kullanmanın ötesinde kesin sonuç alıcı şekilde kullanması özellikle incelenmelidir. Saldırgan ideolojik devşirilmenin ötesinde Suriye’de terör eylemleri için evrilmiş. Bu anlamda Suriye’nin tüm dünyaya terör ihraç etme kapasitesine de vurgu yapmak gerek. Suriye, dünyanın her yerinden, ideolojik ve dini motifleri birbirine taban tabana zıt yüz binlerce insanın gerçek şartlarda bilendiği bir sahadır. Saldırganın sosyal alanda yüksek adaptasyon yeteneği dikkat çekicidir. Çok yakın geçmişte farklı “habitatlarda” yüksek yaşama kapasitesine sahip operatif eylemci tedariği ancak belli bir sofistikasyona sahip devletlerin tekelindeyken artık bu yeteneğe devlet dışı aktörlerce de sahip olunması, gelecek on yıllarda güvenlik ve istihbarat birimlerini en çok endişelendirecek konu olacaktır. Uluslararası BOYUT El Bab harekâtını yürüten ve klasik Batılı müttefiklerinden gerekli desteği bulamayan Türkiye’nin Rusya’nın hava desteğini sağlamasının ardından eylemin gerçekleştirildiğini hatırlamak gerekir. Suriye’de RusTürk arabuluculuğu ve İran destekli ateşkes zemininin sağlandığı süreç sonrasında yapılan saldırıyı, Orta Asyalı kimliğe sahip birinin kalıcı barışın tesisi için Kazakistan’da yapılması öngörülen görüşmeler öncesinde gerçekleşmesi de önemlidir. Kanaatimiz, Suriye denkleminde pasifize olan ABD’nin, IŞİD ile mücadelede masada yer almasına zemin hazırlayacak süreci görebiliriz. l ANKARA Ürdün’de sosyal medya soruşturması Ortaköy’de Reina’ya yönelik saldırıda 39 kişi hayatını kaybetmiş, çok sayıda yurttaş da yaralanmıştı. Hayatını kaybedenlerin 2’si Ürdün vatandaşıydı. Ürdün bu gelişmelerin ardından, Reina saldırısı hakkında nefret söyleminde bulunulduğu düşünülen 12 kişi hakkında soruşturma başlatacağını duyurdu. Başsavcının 12 şüphelinin soruşturma kapsamında gözaltına alınması kararını verdiğini bildirdi. Hükümet Sözcüsü Muhammed Momani, hükümetin nefret söylemi ile mücadele kapsamında yeni düzenlemeler yapmayı öngördüğünü kaydetti. Öte yandan, Ürdün medyası, sosyal medya hesabı üzerinden yaptıkları açıklamalar nedeniyle 16 kişinin de sorgulandığını duyurdu. l İHA Uluslararası güvenlik analisti Ataç, “operatif eylemcilere” artık devlet dışı unsurların da sahip olduğunu belirterek bu durumun güvenlik ve istihbarat birimlerini çok endişelendirdiğini söyledi Jennifer Davis Konsoloslar Reina’ya gitti ABD’nin İstanbul Başkonsolosu Jennifer Davis, Reina saldırısında yaşamını yitirenleri anmak için olay yerine gitti. Başkonsolos Davis, saldırıda hayatını kaybedenlerin için saygı duruşunda bulunarak, olay yerine çiçek bıraktı. Davis’in ardından Hollanda, Kanada, Almanya, Belçika, Bulgaristan, Hindistan, Pakistan, Çin, Danimarka, Suudi Arabistan, Japonya, Tunus, Endonezya, Bosna Hersek, KKTC, Azerbeycan, Lübnan ve Birleşik Arap Emirlikleri’nin İstanbul konsolosları, dün, Reina katliamında yaşamını yitirenleri andılar. Be şiktaş Kaymakamı Abdullah Kalkan ve Beşiktaş Belediye Başkanı Murat Hazinedar ile Reina’ya yürüyen konsoloslar, katledilenler anısına Reina’nın önüne karanfiller bıraktılar. Kaymakam Kalkan, konsolosların, Türkiye’nin yanında olduklarını göstermek adına geldiklerini dile getirerek, “Ben kendilerine bu hassasiyetleri açısından teşekkür ediyorum. Tük milletine, insanlık alemine başsağlığı diliyorum” dedi. Öğlen saatlerinde olay yerine gelen sanatçı Bedri Baykam, “Bu ülkenin sanatçıları olarak, akıl almaz bir özve ri ile mücadele ediyor, yüz binlerce şehidin kanıyla, kurucumuz Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde vücut bulan Türkiye Cumhuriyeti’nin değerini biliyoruz. Hiçbir güç bu Cumhuriyeti parçalayamayacak veya yobaz saldırılara yem yapmayı başaramayacaklardır” dedi. İstanbul Muhtarlar Federasyonu üyeleri ise, “Terörü Lanetliyoruz” pankartı açtı. Muhtarlar, “İstanbul’da görev yapan muhtarlar olarak her zaman demokrasinin ve halkın yanındayız” diye konuştu. l İSTANBUL / Cumhuriyet ‘Mutfakta rehine var’ deyip kaçtı Reina’ya saldıran teröristin gece kulübünden kaçan ilk 10 kişilik grubun arasında olduğu, polislerle diyaloğa girdiği ortaya çıktı Ortaköy’de gece kulübünde 39 kişinin yaşamını yitirdiği terör saldırısında kaçan teröristin, üzerini değiştirip ilk grupla dışarıya çıktığı, saldırı sonrası olay yerine gelen özel harekât polislerine, “Mutfakta rehineler var” diyerek kayıplara karıştığı anlaşıldı. Reina’ya yönelik silahlı terör saldırısının ardından, saldırganın olay yerinden nasıl kaçtığına ilişkin detaylar ortaya çıkmaya başladı. Saldırıyı gerçekleştiren teröristin çantasını ve silahını atıp üzerindeki montu çıkardıktan sonra, dışarıya doğru kaçan ilk 10 kişilik grubun arasına karıştığı belirtildi. Saldırıdan kurtulan müşterilerden biri gibi davrandığı anlaşılan teröristin, polisleri yanıltmak için “Mutfakta rehineler var” diyerek hedef şaşırttığı ve özel harekât polislerinin oraya doğru hareketlenmesinin ardından olay yerinden kaçtığı tespit edildi. Olay yerinde yapılan incelemede teröristin silahındaki şarjöründe bir merminin kaldığı tespit edildi. Polis, saldırgandan önce ikinci bir kişinin daha önce Reina’ya girerek keşif yapmış olabileceği ihtimali üzerinde dururken, ikinci kişinin teröristten önce mekâna gelip içeride polis ya da silahlı güvenlikçi olup olmadığını kontrol etmiş olabileceği değerlendiriliyor. Otoparkta saklanmış Reina’daki saldırıyı gerçekleştiren teröristin saldırının ardından gece kulübüne 56 dakika yürüme mesafesindeki bir otoparka bir süre saklanmaya çalıştığı da ortaya çıktı. Görüntülerinin yayımlanmasının ardından o gece saldırganla yüz yüze geldiklerini anladıklarını söyleyen otoparkın işletmecisi “Sahile doğru inerken polis arabalarının tepe lambasını görünce birden bizim otoparka giriyor. İki aracın arasına girip, caddeye, polislere bakıyor. İşte tam o sırada biraderime, ‘Şuna bir bak. Çıkar şunu’ dedim. Tuvaletini yapacak sandık. O da yanına gidip, ‘Ne işin var senin burada’ diye kızınca, ‘Yolumu kaybettim’ dedi. Tam adama vuracaktı ben, kulübenin camından seslenip, ‘Yapma’ dedim. Hep eli cebindeydi. Sonra kayboldu” diyerek olay sonrasındaki durumu anlattı. l İSTANBUL/Cumhuriyet Beşiktaş saldırısında 10 tutuklama Beşiktaş ile Bursaspor arasında 10 Aralık 2016’da oynanan maç sonrasında Vodafone Arena stadı yanında çevik kuvvet polisine yönelik canlı bomba saldırısına ilişkin gözaltına alınan 13 şüpheli, Emniyet’teki işlemlerinin ardından dün adliyeye sevk edildi. İstanbul Adalet Sarayı’nda soruşturmayı yürüten İstanbul Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosu’ndan 6 savcının sorguladığı şüphelilerden 10’u tutuklanması talebiyle hâkimliğe sevk edildi. 2 şüphelinin adli kontrol talebiyle ser best bırakılması talep edilirken; bir şüpheli ise serbest bırakıldı. Mahkemeye sevk edilen 10 kişi tutuklandı. TAK’ın (Kürdistan Özgürlük Şahinleri) üstlendiği saldırıda sekizi sivil 46 kişi şehit olmuş, 150’yi aşkın kişi yaralanmıştı. l Haber Merkezi haber 11 Paris’te üç Kürt kadın öldürülmüştü... İki gün sonra, 9 Ocak’ta, üç Kürt kadının profesyonel biçimde, gündüz vakti ve Paris’in göbeğinde bir apartman dairesinde öldürülmesinin üzerinden dört yıl geçmiş olacak. Öldürülenler, PKK’nin ve onun kadın örgütünün kurucularından Sakine Cansız, Kürdistan Ulusal Kongresi Paris temsilcisi Fidan Doğan ve genç bir militan olan Leyla Söylemez’di. Cinayet, Kürdistan Enformasyon Bürosu lokali olarak kullanılan apartman dairesinde gerçekleşmiş ve Kürt sorununda barış görüşmelerinin yeniden canlandırılmaya çalışıldığı bir dönemde işlenmişti. Cinayetten birkaç gün sonra, PKK çevresinde yer alan bir Kürt derneğinin aktif üyesi bir Türkiyeli gözaltına alındı. Daha sonra bu üçlü cinayetin yegâne sorumlusu olarak hakkında dava açılan ve gözaltına alındığı tarihten beri tutuklu kalan bu kişi, Ömer Güney’di. Soruşturma ağır ilerledi ama Güney’in üçlü cinayeti işleyen kişi olduğuna dair bulgular zaman içinde çoğaldı ve epey netleşti. Katil zanlısının Türkiye’de MİT’e kadar uzanan ilişkilerine dair karineler ortaya çıkmaya başladı. Ama Ömer Güney üzerine atılan suçları hep reddetti. Sonunda Güney’e dava açıldı. Mayıs 2016’da öngörülen duruşma tarihi, önce Kasım 2016’ya, sonra 23 Ocak 2017’ye ertelendi. Ve 17 Aralık 2016’da Ömer Güney, beyninde yıllardır var olan tümörün tedavisi için aylardır yattığı hastanede öldü. Üçlü cinayet davası sadece Ömer Güney’e açıldığı için, sanığın ölümüyle birlikte dava düştü. Bu hafta Fransa’da yayımlanan, gazeteci Laure Marchand’ın yazdığı kitap, bu cinayetin arkasındaki sır perdesini aralamaya çalışıyor ve soruşturmanın tıkandığı noktalarda bazı yeni ipuçları sunuyor. “La Fayette Sokağı, 147 No’da Üçlü Cinayet” başlığı taşıyan kitap (Actes Sud Yayınevi), 180 sayfada sorgu hâkimesinin yürüttüğü soruşturmayı en ince detaylarına kadar ele alırken, aynı zamanda Laure Marchand’ın Almanya’da ve Türkiye’de kendi çabalarıyla elde ettiği ek bilgileri de veriyor. Gizemli bir kişiliğe sahip ve MHP sempatizanı olarak bilinen Ömer Güney’in Paris’te PKK’ye yakın Kürt derneği çevresine “Kürtlüğünü yeni keşfetmiş” biri olarak nasıl girdiğini, dil ve iş becerisi sayesinde nasıl her işe koşan kişi konumuna geldiğini okurken, hapishanede onunla görüşmek için Almanya’dan gelen bir tanıdığına, “Beni Kürt zannediyorlar” dediğini, aynı kişiye küçük bir kâğıt parçası içinde, daha sonra MİT’in Türkiye’deki adreslerinden biri olduğu ortaya çıkan bir yere ulaştırmak üzere mesaj ve kaçış planı verdiğini de öğreniyoruz. Cinayetten sonra olay mahalline birileri gizlice giriyor, sorgu hâkimesinin evine giren hırsız sadece dizüstü bilgisayarı çalıyor. Bir solukta okunan, son derece başarılı bu gazeteci araştırmasının vardığı sonuç, tetiği çeken kişinin Ömer Güney olması ihtimalinin son derece yüksek olduğu ama iddianamenin “terör eylemi” olarak tanımladığı üçlü cinayeti Güney’in MİT’le ilişkili olarak yaptığı. Yazar, bu MİT bağlantılarına yönelik Fransız sorgu hâkimesinin Türkiye’den bilgi alma çabalarının yanıtsız kalmasından sonra, Fransız makamlarının olayın arka planını daha fazla deşmeme tavrını benimsemelerine dikkat çekiyor. Halbuki hatırlanacağı gibi, Mart 2014’te Urfa’da konuşurken, Tayyip Erdoğan, “Çözüm sürecini engellemek için Paris’te cinayet işlediler” demişti. Sonra devran değişti ve bu konu kapatıldı. Hastalığı bilinen ve durumu son aylarda ağırlaşan Güney’in duruşma tarihleri art arda ertelendi. Nedeni sanığın sağlık durumu mu yoksa duruşma başlamadan vefat etmesi beklentisi miydi? Laure Marchand, kitabının son bölümünde, bu cinayetin arkasındaki ellerin ortaya çıkarılmaması konusunda bir ParisAnkara ekseninin varlığına dair güçlü şüpheleri dile getiriyor. Ömer Güney yargılanmadan vefat ettiği için, masuniyet karinesi çerçevesinde suçluluğu ispatlanmamış bir zanlı olarak şimdilik tarihe geçti. Cinayetten dört yıl sonra, katledilen üç Kürt kadının aileleri, yakınları şimdi bir ikinci acıyı yaşıyorlar. Ama Laure Marchand’ın kitabı bu üçlü cinayetin arkasındaki karanlık ellerin varlığını ve bunların kim olduğuna dair karinelerin hiçbir zaman unutulmamasını sağlayacak. Belki ileride gene devran döner, egemen ittifaklar gene bozulur ve Türkiye’de bir savcı, katil zanlısı ve üç maktulün de Türkiye Cumhuriyeti yurttaşı olduğu bu cinayetin soruşturulmasını, Fransız sorgu hâkimesinin bıraktığı yerden devam ettirir? Laiklik eylemine 4 gözaltı Artvin’in Hopa ilçesinde Halkevleri üyesi yaklaşık 150 kişilik grup, dün aat 15.00 sıralarında Kaymakamlık önünde toplandı. Polis, il genelinde eylem yasağı bulunduğunu belirterek laiklikle ilgili açıklama yapmak isteyen gruba izin vermedi. “Gericilik öldürür laiklik yaşatır. Laikliğin ülkesini kuracak Hopa halkı” pankartı açarak Cumhuriyet Meydanı’na yürümek isteyen gruba polis müdahale etti. Biber gazının da kullanıldığı arbede sonrasında grup ara sokaklara dağıldı. 4 kişi gözaltına alındı. l DHA C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle