18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Çarşamba 7 Eylül 2016 Köşemen Almanya ‘Sözcüklerin Etkisi’ ile geliyor İstanbul Kitap Fuarı’nın bu yılki onur konuğu Almanya. Almanya fuarda 30 yayınevi ve 13 yazarla temsil edilecek. Temaları “Sözcüklerin Etkisi”. Çok yoğun ve ilgiye değer bir programları var. Çünkü dostluğumuz ve ilişkilerimiz o kadar eskiye dayanıyor ki konuşacak çok şeyimiz var. Alman ve Osmanlı imparatorluklarının siyasi ilişkileri 18. yüzyılda elçilerin ziyaretleri ile başlamış. Dostluk anlaşmaları ile gelişmiş. Aynı yüzyılda Almanya’da bir “Türk modası” yaşandığı da belirtiliyor. Sultan II. Abdühamit döneminde 1876’da siyasi ilişkiler resmen başlamış. 20. yüzyılda ittifaka dönüşmüş. Türkiye’deki Alman Okulu’nun ve daha sonra da Alman Eğitim Enstitüsü’nün açılması, BerlinBağdat demiryolunun inşası, 1. Dünya Savaşı’nda müttefiklik, Türk öğrencilerin mesleki eğitim için Almanya’ya yollanması, Türkiye’ye sığınan Alman öğretim üyeleri, Türkiye’de şehir planlaması ve özellikle devlet inşaatlarında Alman mimarların katkısı, Alman Kültür Merkezi, Alman Şarkiyat Enstitüsü, Alman Arkeoloji Derneği, Alman Kitabevi’nin faaliyete geçmesi, 1960 sonrası Türk işçi göçü, dış ticaret ve turizmdeki işbirlikleri ile ilişkiler gelişmiş. Almanya’daki Türkoloji çalışmaları 1838’de Berlin’de Friedrich Wilhelm Üniversitesi’nde Wilhelm Schott’un öncülüğünde başlamış. Türkçeden Almancaya çevrilen ilk kitap 1800’de “Latifi ve Çelebi’nin Şiirleri”, çevirmeni Thomas Chabert, 1836’da da Josef von HammerPurgstall’ın dev eseri “Divan Şiiri Antolojisi” yayımlanıyor. Almancadan Türkçeye çevrilen ilk roman 1881 Rudolph Töpffer’in “Amcamın Kütüphanesi”, çevirmeni Mehmet Tahir. Almanya, dünyanın en büyük üçüncü yayıncılık sektörü. 2014’te 9 milyar 322 milyon Avro ciro yapmış ve 73 bin 863 yeni kitap yayımlamışlar. En çok roman okunuyor (yüzde 19.1), çocuk ve ilk gençlik kitaplarının payı yüzde 9.6. 2014’te yayımlanan kitapların 9 bin 992’si yabancı dillerden çevrilmiş. Yeni çıkanların içinde çevirilerin oranı yüzde 13.5. Bu birçok ülkeye göre oldukça iyi bir oran. Yani Almanya dış dünyaya açık, yabancı edebiyatları izleyen bir toplum. Çevirilerin yüzde 65.5’i İngilizceden yapılıyor. İkinci yüzde 10.1’le Fransızca. Yüzde 6.4’le üçüncü Japonca. Ama Japoncadan çevirilenlerin büyük bir çoğunluğunun “manga” denilen çizgi romanlar olduğu belirtiliyor. Edebiyatın payı sadece yüzde 0.9’muş. Polisiyelerin etkisi ile İsveççe dördüncü, İtalyanca da beşinci sırada. (bkz. “Information on the book market in Germany”, buchmesse.de) Bu bilgileri verince ister istemez Almancadan çevirilerin Türkiye’de durumu nedir diye merak ediliyor. 2015’te Türkiye’de 56 bin 414 çeşit yeni kitap yayımlanmış. Bu rakamla dünya onuncusuyuz. Bunların 11 bin 356’sı edebiyat. Edebiyatın payı yüzde 20.12. Çocuk ve ilk gençlik kitaplarının payı 8 bin 215 kitapla yüzde 14.5. 2015’te Türkiye’de 7 bin 871 adet yeni çeviri kitap yayımlanmış. Yeni çıkanların içinde çevirilerin oranı yüzde 13.95. Almanyanın çeviri oranı ile aynı. Çevirilerin yüzde 66.9’u İngilizceden yapılıyor. İkinci yüzde 8.5’le Fransızca. Yüzde 5.7’yle üçüncü Almanca. Almancadan 448 kitap çevrilmiş. Yüzde 5.3 ile Arapça dördüncü, yüzde 3.35 ile İtalyanca da beşinci sırada. (bkz. ISBN İstatistikleri 2015, tuik. gov.tr ve ISBN Ajansı). 2005 yılından itibaren TEDA desteği ile 65 ülkede yayımlanan 2001 kitabın 250’si Almancadan. Almanca Türkçeden en çok çeviri yapılan ikinci dil olmuş. (Birinci 251 kitapla Bulgarca) Çeviri desteği dışında 250 kadar daha kitap çevrildiğini tahmin ediyoruz. Goethe Enstitüsü’nün ve S.Fischer Vakfı’nın Adımlar Projesi de Almancadan Türkçeye çevirileri destekliyor. 2005’te başlayan Adımlar Projesi ile Almancadan Türkçeye 80 kitap çevrilmiş. Türkiye’nin 2008’deki Frankfurt Kitap Fuarı’na Onur Konukluğu’nun çok olumlu etkileri olduğunu belirtmeliyim. Kuşkusuz Almanya’nın İstanbul Kitap Fuarı Onur Konukluğu da benzer etki yapacaktır. 7 EYLÜL 2016 SAYI: 33208 İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına Orhan Erİnç İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay Genel Yayın Yönetmeni MURAT SABUNCU Yazıişleri Müdürü Bülent Özdoğan Sorumlu Müdür Abbas Yalçın Görsel Yönetmen Hakan Akarsu Reklam ve Pazarlama Direktörü Ayşe Cemal Reklam Grup Koordinatörü Deniz Tufan Rezervasyon ve Planlama Koordinatörü Bülent Gürel l Haber Merkezi Müdürü: Aykut Küçükkaya l Ekonomi: Olcay Büyüktaş l Dış Haberler Mine Esen Kültür Sanat: Evrim Altuğ l Spor: Arif Kızılyalın l Gece: Ayça Bilgin Demir l Yurt Haberler: Selin Görgüner l Fotoğraf: Uğur Demir l Düzeltme: Mustafa Çolak Web Koordinatörü: Oğuz Güven [email protected] Ankara Temsilcisi: Erdem Gül Güvenevler Mah. Güneş Cad. No: 8/1 Çankaya 06690 Ankara Tel: (0312) 442 30 50 İzmir Reklam Tel: (0232) 441 12 20 0530 430 74 17 Okur Temsilcisi: Güray Öz [email protected] Yayın Kurulu: Orhan Erinç (Başkan), Güray Öz (Bşk. Yrd.), Ali Sirmen, Hikmet Çetinkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Hakan Kara. l Muhasebe Müdürü: Günseli Özaltay l Satış Dağıtım: Tunca Çinkaya Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: [email protected] Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: [email protected] Yaygın süreli yayın Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt/İstanbul Dağıtım: Doğan Dağıtım Satış Pazarlama Matbaacılık Ödeme Aracılık ve Tahsilat Sistemleri AŞ Esenyurt/İstanbul Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. İstanbul Ankara İzmir İmsak 05.00 04.47 05.12 NAMAZ VAKİTLERİ Güneş Öğle İkindi 06.30 13.09 16.43 06.15 12.54 16.28 06.39 13.17 16.50 Akşam 19.36 19.19 19.41 Yatsı 20.58 20.40 20.59 15Temmuz darbe girişimini araştırmak için Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde bir komisyon kuruldu. Parlamentoda temsil edilen bütün partiler komisyona üye verdiler. AKP de Burdur Milletvekili Reşat Petek’i, İzmir milletvekili Hüseyin Kocabıyık’ı ve Manisa milletvekili Selçuk Özdağ’ı gönderdi. Bu milletvekillerinin üçü de birkaç yıl öncesine kadar Fethullah’a övgüler düzmüş kişiler. Reşat Petek’i özellikle Ergenekon, Balyoz gibi davalar sırasında çıktığı televizyon programlarından tanıyoruz. Fethullahçı kumpas mahkemelerini nasıl coşkuyla savunduğu belleklerimizde. Şu sözleri de: “Hakkında açılan tüm davalardan, Sayın Fethullah Gülen Hocaefendi’nin beraat etmesine ve bu beraat kararının kesinleşmesine rağmen, Ergenekon yapılanmasının parlamentodaki uzantıları tarafından ‘çete’ diye hakkında Meclis kürsüsünden konuşma yapanlar oldu.” Yılların hukukçusu demek Fethullah cemaatinin bir “çete” olduğunun farkına varamamış... Hay Allah! HHH Hüseyin Kocabıyık 1 Temmuz 2011 tarihli Yeni Asır’daki köşesinde şunları yazıyor: “Şekspir (Shakespeare) nasıl ki İngilizce yazmış, İngilizce düşünmüş ama bütün insanlığın ortak duygularına hitap etmişse, o da bir Müslüman Türk gibi yazan, konuşan ve bir Müslüman Türk gibi düşünen biri olarak tüm insanlığın ortak sorunlarına, ortak acılarına hitap ediyor. (…) Bu insanlarla Gülen Hocaefendi’yi Ölüm tarlasında kanlı hasat (5) konuşurken, ceviz büyüklüğündeki beyinleriyle Fethullah Gülen üzerine küfür romanları yazan bizim sözde muharrirlerimiz ne kadar komik geliyor insana, bir bilseniz...” Vay be! HHH 12 Eylül referandumu sonrasında MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin Fethullah Gülen’i hedef alan sözleri üzerine çetenin kanalı STV’ye bağlanan Selçuk Özdağ, Fethullah’ı şöyle savunmuştu: “Müslüman iftira atmaz, elinde belge varsa konuşur. Bu kadar uzun zamandır memlekete hiz yorum 13 met etmiş değerli bir din adamını mesnetsiz iddialarla yıpratmaya çalışmak garabettir.” 15 Temmuz darbe girişimini araştırmak için  kurulan TBMM komisyonunda bu değerli AKP milletvekillerinin başarılı işler çıkaracaklarına inanıyorum. Çünkü TBMM’de Fethullah’ı ve çetesini onlar kadar yakından tanıyan başka milletvekillerinin bulunacağını sanmıyorum. Siz ne dersiniz? HHH Bir sorum daha var. Kanlı terör örgütü IŞİD’in 20.03.2014 tarihinden günümüze kadar Niğde (2014), İstanbulSultanahmet (2015), Diyarbakır (2015), Suruç (2015), Ankara (2015), yine Sultanahmet (2016), İstanbulBeyoğlu (2016) ve Gaziantep’te (2016) yaptığı saldırılarda 222 kişi yaşamını yitirdi, 950 kişi de yaralandı. TBMM’deki CHP ve HDP ayrı ayrı IŞİD’in Türkiye’deki, özellikle de Gaziantep’teki faaliyetleri hakkında çeşitli önergeler verdiler. Tarihleri şöyle: 14.08.2014 CHP 20.02.2015 HDP 29.07.2015 CHP 12.01.2016 HDP 29.06.2016 HDP Bu önergelerin tümü ya AKP’nin ya da AKPMHP’nin oylarıyla reddedildi. Acaba neden? Bilen var mı? Olaylar ve GOrUSler EDİTÖR: ÖZGÜR MUMCU ve SİNEM USER KARA [email protected] İşte eğitimin OHAL’i GÜLSÜN KAYA ÇYDD Genel Başkan Yardımcısı Ulusal ve uluslararası pek çok kuruluşun hazırladığı raporların eğitimle ilgili ortaya koyduğu ürkütücü gerçekler, siyasi iktidar tarafından görmezden gelindi. Bu raporlarda, 12 yıllık zorunlu eğitime karşın hiç okula gidemeyen çocukların sayısının 500 bine ulaştığı yazıyordu. Dört il ve dokuz ilçede bizzat MEB, devamsızlığı “yok” saymak zorunda kalmıştı. Birtakım vakıflar aracılığıyla devşirilen yoksul halk çocukları “dini eğitim” verildiği söylenen kurumlarda taciz ve tecavüze uğramıştı. O vakıflara hiç hesap sorulmamıştı. 2014’te ortaokulu bitiren 36 bin 401 kız çocuğunun, açık liseler dahil, hiçbir yerde adına rastlanmamıştı. “Dindar ve kindar nesiller” yetiştirme amacı doğrultusunda düz liseler yok edilmişti. Aralarında imam hatiplilerin de olduğu liseliler dayanamamış, “Sırtımızı karanlığa, yüzümüzü aydınlığa döndük!” diye çığlık atmıştı. Kindar nesiller! Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı PISA’da 65 ülke arasında matematik, fen ve okuma alanlarında ilk 40 ülke arasında bile yer alamamıştık. Çocuk işçi ve erken evlilik sayısı katlana katlana artmıştı. Suriyeli çocukların eğitim hakkını kullanması için neredeyse hiçbir şey yapılmamıştı. Eğitimde din, mezhep, cinsiyet, etnik köken vb. ayrımcı uygulama Köy Enstitülerinin kapatılmasından bu yana özellikle son 14 yıldır eğitim sistemine döşenen mayınlar, 15 Temmuz darbe girişimiyle ardı ardına patladı. Siyasal iktidar OHAL ile sınav sorularının çalınmasını önlemek, eğitimin içeriğini mürit değil yurttaş yetiştirecek biçimde düzenlemenin yollarını aramak yerine askeri liseleri ve 1000’i aşkın özel okulu kapattı. lar listelere sığmamıştı. Bunların hiçbir önemi yoktu. Sistem, “dindar ve kindar nesiller” yetiştirmeye odaklanmıştı. Amaca ulaşıldığını hepimiz, acı bir biçimde, 15 Temmuz’da gördük. Eğitimdeki bu halin OHAL’e gelmesinin sorumlusu elbette siyasal iktidarlardır. Şimdi de Fetö’cü dindar ve kindarlara kin duyan “gerçek(!) dindar ve kindar nesiller”in yetiştirilmek istendiğinin kaygısını yaşıyoruz. Olur olmaz “Atatürk ve laiklik” sözcükleri kullanılsa da gerçek niyeti uygulamalar ortaya koyuyor. Sözleşmelilerde amaç Siyasal iktidar, OHAL ile sınav sorularının çalınmasını önlemek, eğitimin içeriğini mürit değil yurt taş yetiştirecek biçimde düzenlemenin yollarını aramak yerine askeri liseleri ve 1000’i aşkın özel okulu kapattı. Kendisinin göreve getirdiği 12 milli eğitim müdürünü, ilçe milli eğitim müdürlerinin tamamına yakınını ve 21 bin 738 öğretmeni açığa aldı. Başarısızlığı defalarca kanıtlanmış sözleşmeli öğretmenliği geri getirdi. MEB, çıkarılan öğretmenlerin yerine 15 bin yeni öğretmenin sözleşmeli olarak hiç de nesnel olmayan mülakat (sözlü sınav) yöntemiyle işe alınacağını açıkladı. Bu uygulamadan amaç, olsa olsa Fetö’cüler yerine yandaşları işe almak olabilir. Önümüzdeki eğitim öğretim yılında, kapatılan özel okulların ve askeri liselerin öğrencilerinin çoğunun devlet okullarına geçece ği düşünüldüğünde zaten 100 bine yakın öğretmen açığı olan MEB’in uluslararası standartlara da, kendi hedeflerine de uymayan kalabalık sınıflar düzenleyeceği ve bu durumda eğitimde bir kaliteden söz edilemeyeceği ortadadır. Kaygılar... Siyasal iktidar, OHAL öncesi MEB’in bütün görev ve yetkilerini Maarif Vakfı’na devretmenin hazırlığını yapmıştı. OHAL uygulamaları, bütün demokratik öğeler yok edildikten sonra eğitim sisteminin Maarif Vakfı’na çöpsüz üzüm gibi teslim edileceği kaygımızı çoğaltıyor. Ensar, TÜRGEV anlayışına dört elle sarılan iktidarın ülkeye çizdiği rota, ne yazık ki eskisi kadar ürkütücü. Eğitimin toplumu nasıl biçimlendirdiği 15 Temmuz’da net biçimde ortaya çıktı. Artık çocuklarımıza “din eğitimi” adı altında “Cumhuriyet ve Atatürk düşmanlığı” aşılamaktan vazgeçilmelidir. Aynı zamanda evrensel değerler olan Cumhuriyet’in laik, demokratik, bilimsel, karma eğitim ilkeleri kararlılıkla yaşama geçirilmelidir. Yurttaşlar ve demokratik örgütler olarak iki acil görevimiz var: Biri eğitim sisteminin, hiçbir ayrımcılığa uğramadan ülkedeki tüm çocukları kapsamasının; ikincisi çocuklara dinsel metinleri papağan gibi ezberletmekten ibaret uygulamaların durdurulmasının ve 10. Kalkınma Planı’nda belirtilen önceliklere dönülmesinin sağlanması için harekete geçmek, bir araya gelmek. KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK ÇİZGİLİK KAMİL MASARACI [email protected] [email protected] İhlalleri anlatan mektuba engel guaMzlaeeştkaetmumpaidzeı Cezaevlerindeki insan hakihlalleri, baskılar 15 Temmuz darbe girişiminin ardından ilan edilen OHAL ile dayanılmaz boyutlara ulaştı. İzmir Kadın Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’nda hükümlü Fatma Alan cezaevinde yaşadıkları hak ihlallerini anlatan mektubunu gazetemize ulaştırmak istedi. Mektup Okuma Komisyonu tarafından incelenerek söz konusu mektubun gazetemize ulaşması sakıncalı görülüp, mektubun incelenerek gerekli karar alınmak üzere tanzim alınan tutanak ile Disiplin Kurulu Başkanlığı’na sunuldu. Sakıncalı mektup değerlendirmesinde, “Fatma Alan isimli hükümlü 12/08/2016 tarihinde faks kanalı ile Seyhan Avşar isimli kişiye gönderilen mektup; kurumumuz Mektup Okuma Komisyonu tarafından incelenmiş ve söz konusu mektubun alıcısına verilmesi sakıncalı görülerek, Ceza İnfaz Kurumları Yönetemi ile Güvenlik Tedbirleri İnfazı Hakındaki Tüzük’ün 123 ve 91/3 ve Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkındaki Kanun 68/3 maddesi gereğince incelenmek ve gerekli karar alınmak üzere tanzim olunan tutanak ile Disiplin Kurulu Başkanlığına sunulmuştur” ifadeleri kullanıldı. İnceleme sonucu ise verilen kararda; söz konusu mektubun kurum asayiş ve güvenliğini tehlikeye düşürdüğü, kişi ve kuruluşları paniğe yönelttiği, yalan yanlış beyanlar içerdiği belirtilerek mektubun alıcısına gönderilmemesi kararı verildi. Cezaevlerinde yaşadıklarını hak ihlallerini ikinci bir mektupla gazetemize ulaştıran Fatma Alan, “Önce Gizli Genelge, sonrasında ilan edilen OHAL cezaevlerindeki durumun özetidir. Bizlerin yaşadıkları gizlenmeye çalışılıyor. Nafile... Gerçekler, ne olursa olsun asla gizlenemez. Çok büyük sorunlar yaşıyoruz. Yaşadığımız olaylardan anlıyoruz ki sorunlar daha da büyüyecek” diye konuştu. Mektubunda sorunları daha detaylı anlatmak istediğini yazan Alan, “Ne kadar ilginç değil mi? Hak ihlallerini yazdığım mektup yerine, mektubuma el konulma kararını size yollamak” dedi. l İSTANBUL C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle