26 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Salı 20 Eylül 2016 14 ÖzAgecanr AKP ve CHP’nin FETÖ ve BOP’çulara karşı eğreti duruşu Türkiye bugün hangi tehditlerle karşı karşıya? Bu tehditlere karşı, “iç dinamikler nasıl tepki veriyorlar?” Türkiye 1990 sonrasında hızlanarak başlayan ve 2002’den itibaren de 15 Temmuz darbe girişimine kadar sürdürülen somut tehditlerle yüzleşmiş durumda; 1) Türkiye Cumhuriyeti’nin yapısı, felsefesi ve bağımsızlığı değiştirilmek isteniyor. 2) Lozan, Atatürk Türkiyesi, Cumhuriyetin değerleri ve ülkenin bütünlüğü ortadan kaldırılmak isteniyor. 3) Türkiye için 1984’te ilk kazması vurulan PKK ve Kürdistan süreci, “ABD, AB büyükleri ve İsrail tarafından siyasi, ekonomik, askeri ve diplomatik olarak destekleniyor”. 4) Avrupa tarzı demokrasi yerine “dincilik kanalı ile” bu süreç yürütülmek isteniyor. Dincilerin yanına 2002’den sonra ikinci cumhuriyetçiler, kimi liberaller ve kimi marjinal solcular eklenerek işler, 15 Temmuz noktasına getirildi. AKP ve CHP nasıl tepki verdiler? 1) Anti Amerikan dinci Erbakan 28 Şubat 1997’de, FETÖ ve kimi ABD’ye çok yakın askerler ve siyasiler tarafından tasfiye edildi. Yerine, Gülen’le işbirliği yapacak uyumlu İslamcılar taşındı. 2) AKPGülen beraberliği FETÖ’nün devlete ve orduya nüfuz etmesine yol açtı. 3) Ancak emperyalizmin Türkiye maşası konumundaki FETÖ, “AKP’yi de karşısına alarak, emperyalistler adına, 15 Temmuz 2016’da darbe başlatınca, AKP düşürüldüğü tuzağı gördü”. Hedefte, “kendisinin de bulunduğunu” anladı. Emperyalizmin Türkiye planına karşı çıkabilmesi için Cumhuriyet’e, Atatürk’e ve laikliğe bakış açısını değiştirmesi gerekiyordu. Can havliyle dev Atatürk posterini öne çıkararak tepki gösterdi. “Birlik çağrısı” için bu dönüş kaçınılmazdı. Ancak kendi yapısı ve omurgası bunu engelliyordu. Keşke bu U dönüşünü yapabilse. Çünkü yapmadığı sürece, emperyalizmin tuzağından kurtulamaz. Türkiye ve ideolojik saplantıları arasında sıkışmış durumda. Ya CHP? CHP, Esad ile başlattığı “diyalog sürecini” geliştiremedi. BOP’a karşı çıkmakla birlikte, bazı konularda BOP’çuların işine yarayacak uygulamaların içinde oldu ve olmakta. Bünyesindeki ulusalcıları gücendirdi. Hele çatı adaylığı için Ekmeleddin İhsanoğlu’nu sahiplenmesi işin tuzu biberi oldu. Ekmeleddin, CHP tarafından çatı adayı yapılınca Cumhuriyet’te bir yazı yayımlamış, “Benim adayım da Tarık Akan” diye yazmıştım. 4 gün önce kaybettiğimiz sevgili Tarık Akan’ın, “esas CHP’nin” felsefesini bireysel olarak yansıttığına inandığım için yapmıştım bunu. CHP emperyalizmin Türkiye projesine karşı, “örgütlü ve net bir tavır ortaya koyamıyor”. AKP’nin “ılımlı İslamı ile aynı konuma düşüyor; aşırı ılımlı bir sosyal demokrat parti konumuna geriliyor”. Asker Batı’ya değil BOP’a karşıydı Asker BOP’a karşı olduğu için emperyalizmin baş hedefi oldu. 2002’de PKK bitmişti. Eşref Bitlis’lerle başlayan süreç 2002’de sona ermişti. NATO içinde bile olsa, TSK’nin Atatürkçü, Cumhuriyetçi ve Lozancı kimliği yok edilememişti. Bu nedenle devreye dincilerin ve FETÖ’cülerin fiilen uygulamaya geçirilmeleri vazgeçilmezdi. Türkiye, 15 Temmuz’a doğru sürüklenerek Ergenekon ve Balyoz kumpasları ile FETÖ’nün yolu açılmalıydı. Atatürkçü, laik, Avrupa değerleri ile sentez yapan bir Türkiye BOP için en büyük tehditti. Sevgili okurlar, açın 7 Mart 2002’de Harp Akademileri’ndeki uluslararası ve sivil açık seminer sonrası yazılanlara bir göz gezdirin. MGK Genel Sekreteri Tuncer Kılınç benim tebliğimi desteklerken Batjı’ya değil, Batı’nın BOP projesine karşı çıkıyordu. “Türkiye Batı ile birlikte, Rusya ve İran’la da ilişkilerini geliştirerek denge kurmalı” diyerek görüşlerime destek verdi. (*) İçimizdeki FETÖ’cüler bu görüşe saldırdılar. Erdoğan’ın Rusya ile U dönüşü, geç de olsa denge politikasını savunan 7 Mart oluşumuna geçiş mi? Ancak, dönüşü önce AKP olarak kendi bünyelerinde yapmak zorundalar. Türkiye mi yoksa İslamcı saplantılar mı? (*) E. Manisalı, Avrupa’nın Askerle Kavgası, s: 275330, Cumhuriyet Yay, 2009 20 EYLÜL 2016 SAYI: 33221 İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına Orhan Erİnç İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay Genel Yayın Yönetmeni MURAT SABUNCU Yazıişleri Müdürü Bülent Özdoğan Sorumlu Müdür Abbas Yalçın Görsel Yönetmen Hakan Akarsu Reklam ve Pazarlama Direktörü Ayşe Cemal Reklam Grup Koordinatörü Deniz Tufan Rezervasyon ve Planlama Koordinatörü Bülent Gürel l Haber Merkezi Müdürü: Aykut Küçükkaya l Ekonomi: Olcay Büyüktaş l Dış Haberler Mine Esen Kültür Sanat: Evrim Altuğ l Spor: Arif Kızılyalın l Gece: Ayça Bilgin Demir l Yurt Haberler: Selin Görgüner l Fotoğraf: Uğur Demir l Düzeltme: Mustafa Çolak Web Koordinatörü: Oğuz Güven [email protected] Ankara Temsilcisi: Erdem Gül Güvenevler Mah. Güneş Cad. No: 8/1 Çankaya 06690 Ankara Tel: (0312) 442 30 50 İzmir Reklam Tel: (0232) 441 12 20 0530 430 74 17 Okur Temsilcisi: Güray Öz [email protected] Yayın Kurulu: Orhan Erinç (Başkan), Güray Öz (Bşk. Yrd.), Ali Sirmen, Hikmet Çetinkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Hakan Kara. l Muhasebe Müdürü: Günseli Özaltay l Satış Dağıtım: Tunca Çinkaya Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: [email protected] Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: [email protected] Yaygın süreli yayın Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt/İstanbul Dağıtım: Doğan Dağıtım Satış Pazarlama Matbaacılık Ödeme Aracılık ve Tahsilat Sistemleri AŞ Esenyurt/İstanbul Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. İstanbul Ankara İzmir İmsak 05.16 05.02 05.26 NAMAZ VAKİTLERİ Güneş Öğle İkindi 06.43 13.05 16.29 06.27 12.49 16.14 06.50 13.12 16.37 Akşam 19.14 18.58 19.22 Yatsı 20.34 20.17 20.38 yorum Saygıdeğer Cumhuriyet Savcıları! Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın şu maddesini iyi bilir siniz: “Madde 3 – Türkiye Devleti, ül kesi ve milletiyle bölünmez bir bütün dür. Dili Türkçedir.” Anayasa, T.C’nin dilinin “Türkçe” orKaldla“uTvğüuşrnkauiykesöDyelüvyleotri., Bu anayasal kuülkesi ve mille tiyle bölünmez bir bütündür” ilkesi ni pekiştirmeyi amaçlamıyor mu? Dil “Türkçe” olmazsa, “ülkenin bölün mesine” hizmet etmeyecek mi? Peki, bunlara ne buyurulur? HHH Ağrı’nın Diyadin İlçe Belediyesi’nin kapısının üzerinde “Şaredariya Gıya dine (Diyadine Belediyesi)” yazılıydı. AKP hükümeti 28 belediyeye “kay yım” olarak “devleti temsil etmesi için atadığı” Diyadin Kaymakamı Me kan Çeviren, ilk iş olarak, “Anayasa nın 3. maddesi gereğince” bu levhayı indirtip yalnızca Türkçesini astırdı… HHH Mardin Derik İlçe Belediyesi’nde de Kürtçe “Şaredariya Dêrikê” söz lerinin yanı sıra Ermenice ve Türkçe si ile 3 dilde yazılmış bir levha vardı. AKP hükümeti, kayyım olarak “dev leti temsil etmesi için atadığı” Kay makam Muhammed Fatih Şentürk, “Anayasanın 3. maddesi gereğince”, “Kürtçe ve Ermenice” levhayı söktür dü, yerine önce Türk bayrağı, sonra Türkçe levha astırttı! HHH Birkaç gün sonra “ülkenin bütün lüğünü” simgeleyen “Türkçe” levha Diyadin’de indirildi, yerine eskisi ko nuldu. Aynı sahne Derik’te de yaşan dı. Türkçesinin yerine, önce “Türkçe kırmızı beyaz” ve “Kürtçe mavi be yaz” iki tabela asıldı! Ardından Erme Özgen Acar Kavşak Savcıların Dikkatine! Derik Belediyesi. nicesi de eklendi! HHH “Devleti temsil etmeleri” gereken, “günümüzde emir kulu” konumundaki kaymakamlar bu “fırdöndülüğü nasıl yaparlar?” diye düşünürken, “ülkenin bütünlüğünün” güvenliğinden sorumlu, “İçişleri Bakanı” denilen Süleyman Soylu’nun şu talimatı açıklandı: “Kürtçe de bizim dilimizdir. Bizim meselemiz terörledir. Talimat verdim o tabelalar aynen asılacak. O kadar!” Bu talimat hakkında acaba “Türkiye Cumhuriyeti savcıları” ne düşünürler? HHH Bu 28 belediyeye neden “kayyımlar” atanmıştı? Bu belediyelerin, “te rörü maddi, manevi desteklediği” ve “ülkenin bütünlüğünü bölme” çabası içinde oldukları nedeniyle değil miydi? Peki, “devleti temsil eden” ve görevlerini yasal olarak yüklenen “kaymakam kayyımları” bundan sonra kim takar? HHH Türkiye bir “etnik mozaikistandır!” Çeşitli diller, dinler bu ülkenin zenginliğidir. Bu dinler ve yerel diller elbette korunmalıdır. Tarih boyunca bu ülkede, çeşitli uygarlıkların özgün dilleri doğdu, ancak o uygarlıklar tarih sayfalarında kaybolunca, o diller de yok oldu. Yakın tarihten bir örnek vermek isterim. Kafkasya’dan Çerkesler, Abazalar gibi çeşitli kavimler Anadolu’ya göç zorunda kaldılar. Genellikle Düzce, Sakarya, Adapazarı yörelerinde yerleştiler. Yaklaşık 30 yıl önce bir yabancı kültür ataşesi “Ubıhça” konuşan bir kişiyi tanıyıp tanımadığımı sordu! Bu dilin varlığını ilk kez duymuştum. Ataşe, “bu Kafkas dilinin yok olmak tehlikesi ile karşı karşıya kaldığını” söyledi. “Eğer bu dili bilen biri varsa, ülke sindeki üniversitede konuşturup sözlü, yazılı kayıt yapılarak Ubıhçanın belgeleneceğini” ekledi. Düzce milletvekili sınıf arkadaşım, Büyükelçi Yaşar Yakış’a danıştım. Yakış, yöresinde araştırma yaptı, bir kişi buldu. Ataşeye bildirdim. O kişi, Oksford Üniversitesi’ne gönderildi. Kaybolan “Ubıhça” kayıt altına alındı… HHH Ülkemizde bu zenginliğin ortak koruyucusu “ay yıldızlı bayrağı” ve anayasal dili olan “Türkçedir.” Türkiye Cumhuriyeti’nin “ülkesi ve milletiyle bölünmezliğini” bu ilkeler belirler. İçişleri Bakanı’nın talimatı, bırakın kayyım atanma gerekçesine, anayasaya aykırı değil midir? Bu talimat bir anayasal suç değil midir? İçişleri Bakanı’nın “Anayasayı ihlal suçundan dokunulmazlığının kaldırılması konusunda” ne düşünürsünüz? Yüceyenler! 90’lı yılların başıydı. Çalan telefondaki kişi “Ben Tarık Akan!” demişti. Tarık Akan, beni neden arardı ki? Ziyaretime geldi. Yusuf Kurçenli’nin yönetiminde, kendi yapımcılığı ve sunuculuğu ile “Antika Talanı” adlı bir belgesel yapmak istiyordu. Belgeselin danışmanlığını önerdi. Belgesel çalışmaya başladık. “Karun Hazinesi” ve “Noel Baba Definesi’nde” yoğunlaştık. Uşak, Antalya çekimlerini, Nev York ve Vaşington’da sürdürdük. Dönemin canlandırmaları yapıldı, tanıklar görüntülendi, yerli yabancı uzmanlar konuşturuldu. Belgesel İtalya’da uluslararası ödül aldı. Şimdi Yusuf Kurçenli, Tarık Akan’ı ışıklar içinde karşılayarak, Karun ve Noel Baba ile birlikte yücelmeye götürüyordur… Olaylar ve GOrUSler EDİTÖR: ÖZGÜR MUMCU ve SİNEM USER KARA [email protected] Eğitim, darbe ve umut TURGAY BİNYAZAR Eğitimci/Yazar Son günlerde gördüklerimiz, fütürist Thomas Frey’in “Bitirmekle yetkinlik aynı şeyler değildir”* savını bir kez daha doğruladı. (Cumhuriyet, 24.5.2011) Yargıç, savcı hukuk fakültesini bitirse de; albay, general harp okulundan mezun olsa da yetkin olamıyormuş demek ki. Olgun olsalardı onca eğitime karşın cahillerin karanlık dünyalarında yaşamazlardı. Eğitimdeki evrensel ölçüt, düşünen, okuyan, sorgulayan, araştıran, öğrenmeyi öğrenen, sanatı, çevreyi, doğayı seven, insan haklarına saygılı özgür bireyler yetiştirmektir. Toplum, bireylerine bu nitelikleri kazandırdığında zaten orada kötü bir şey olmaz. Nitelikli eğitim yok Yurdumuzda okullar var ancak nitelikli eğitim yok. Bu yüzden sürekli kötülüklere uğruyoruz. Askeri okullar subayların omzuna yıldızları, fakültelerin diplomaları hukukçulara cüppeyi veriyor vermesine de halkına ateş etmeyen bir aklı, askere; düğmesiz cüppenin önünün hiç kimsenin karşısında kapanmayacağı düşüncesini hukukçuya veremiyor. Özgür düşünmenin aşılanamadığı kafalarda korku egemendir. Korkan birey kendine güvenmez, bir topluluğa, kendi yarattığı şeyhe bağlanmak ister. Dinsel cemaatleri var eden nedenlerden biri budur. Diğeri de siyasal erklerin, cemaatlerin desteğiyle iktidar olmayı istemesidir. Bunun karşılığında cema Eğitimdeki evrensel ölçüt, düşünen, okuyan, sorgulayan, araştıran, öğrenmeyi öğrenen, sanatı, çevreyi, doğayı seven, insan haklarına saygılı özgür bireyler yetiştirmektir. Yerli ve yabancı edebiyat yapıtlarını okumayan, tiyatroya gitmeyen, müzik duyarlılığı oluşmamış, sinemaya ilgi göstermeyen bireyler okulları bitirseler de yetkin olamazlar. atlerin isteği de sonsuzdur. Bir siyasetçinin “Ne istediler de vermedik” sözü bunun kanıtıdır. Yerli ve yabancı edebiyat yapıtlarını okumayan, tiyatroya gitmeyen, müzik duyarlılığı oluşmamış, sinemaya ilgi göstermeyen bireyler okulları bitirseler de yetkin olamazlar. Çünkü sanat özgürleştirir, düşündürür, sorgulamayı öğretir. Sözgelimi OHAL fırsatçılığıyla Genco Erkal gibi dev sanatçıyı engellemeye çalışanlar, onun oynadığı “Bir Delinin Hatıra Defteri”ni iz lemiş olsalardı, yaşamı ve oluşturduğumuz sahte değerleri sorgulayabilme erdeminden bir pay alabilirlerdi. Yine bu oyunu anlayabilselerdi şeyhin aslında uçmadığını, müritlerin yani kendilerinin o dini ve siyasi şeyhleri uçurduğunu fark edebilirlerdi belki. Köy Enstitüleri Yakın tarihimizde Köy Enstitülerini bitiren herkesin erdemli, bilge insanlar olduğunu görmüştük. Bu nasıl gerçekleşmişti? Enstitüler de, çalışmayı hak eden, başarılı hocalar görev yapıyordu. Şimdiki gibi iktidara yakın sendikanın vasıfsız elemanları iyi okullarda görevlendirilmiyordu. Resim derslerinde resim, müzik derslerinde müzik öğretiliyordu, şimdi ise bu derslerde ilkokuldan başlayarak çocuklara test çözdürülüyor. Özgür düşünmek yasak! Enstitülere öğrenciler zorla alınmıyordu, öğrenciler kendi istekleriyle o okullara girmeye uğraşıyorlardı. Şimdi ise her mahalleye imamhatip lisesi açarak istemeyen öğrenciler de zorunlu olarak imamhatipli yapılıyor. Köy Enstitüleri bilimin, sanatın, üretimin arka bahçesiydi. Şimdi ise okullar iktidarın arka bahçesi olma yarışında. İsteniyor ki öğrenciler itiraz etmesinler, dayatılanı alsınlar, özgürce düşünmesinler. İşte geldiğimiz durum ortada. Bilim üretemeyen kafalar, cemaatlerin tutsağı diplomalılar, çıkarları çatışınca halkını öldüren rütbeli askerler, siyasi liderinin kulu kölesi olan politikacılar, iktidar erkinin karşısında cüppesinin önünü kapatmaya çalışan hukukçular, sanatçısından ve sanattan korkan yasakçılar... Bunların her biri darbe vurduğunuz eğitimin doğurduğu çocuklardır. Sevgili ozanımız M. C. Anday “Umut bir ağaçtır/Gökleri sarar” der bir şiirinde. Bu ülkede ne mutlu ki bilimden, sanattan, insanlıktan, barıştan, özgürlükten yana olan milyonlarca insan var. Aydınlık günler için umutlu olacağız, çok çalışacağız ve kesinlikle başarıya ulaşacağız. Eşi FETÖ’den açığa alınan anaokulu müdürü intihar etti Kayseri’de öğretmen eşi FETÖ’den açığa alanan Kocasinan Barbaros Anaokulu Müdürü Ali Derebaşı (42), yeni eğitim sezonunun ilk gününde okulda yaşamına son verdi. Barbaros Anaokulu’na dün saat 06.30 sıralarında gelen Okul Müdürü Ali Derebaşı, iddiaya göre müdür yardımcısı odasında tavana bağladığı iple kendini asarak yaşamına son verdi. Derebaşı’nın cansız bedenini odaya temizlik yapmak için giren görevli buldu. Polis, Derebaşı’nın intihardan önce “Ölüm kapıdadır. Ölümün ne zaman geleceği belli değildir” yazılı notunu buldu. Evli ve 3 çocuk babası Ali Derebaşı’nın bir süredir psikolojik rahatsızlık yaşadığı ileri sürüldü. l KAYSERİ/DHA Tutuklanan belediye meclis üyelerinin yerine de kayyım Iğdır’da “silahlı terör örgütüne üye olmak” iddiasıyla tutuklanan DBP’li belediye meclis üyeleri Şaziye Önder ile Saniye Çark’ın yerine İl Özel İdaresi Genel Sekreter yardımcıları Mehmet Nuri Turan, Mehmet Ali Bulut görevlendirildi. Atama yazısını İçişleri Bakanlığı Mahalli İdareler Genel Müdür Vekili Mehmet Emin Bilmez imzaladı. l DHA ON NUMARA 11,15,17, 19, 20, 21, 27, 33, 35, 37, 40, 42, 52, 53, 55, 63, 64, 65, 70, 74, 75 ve 78 10 BİLEN: 89 bin 344’er TL (3 kişi) 9 BİLEN: 2 bin 291.20’şer TL 8 BİLEN: 131.45’şer TL 7 BİLEN: 24.15’şer TL 6 BİLEN: 4.15’er TL HİÇBİR NUMARAYI DOĞRU TAHMİN EDEMEYEN: 3.10’ar TL C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle