14 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Perşembe 18 Ağustos 2016 12 Fareli köye kavalcı mı gerekir? “Fareli köyün kavalcısı”nı bilirsiniz: Bu öykü, Almanya’da, Aşağı Saksonya’nın bir köyünde, ortaçağda gerçekleşmiş bir olaydan kaynaklanır: Köyü fareler basmıştır. Bu yaratıklar, köylünün yiyeceğini tüketmekte, her yeri pisletmektedirler; hastalık taşıdıkları da bilinir. Bu felaket sürerken acayip giysili bir adam gelir, bir torba altın verirlerse çözüm bulacağını söyler. İnanırlar, “Bizi kurtar” derler. Adam, cebinden bir kaval çıkarıp çalmaya başlar; fareler peşine düşer, nehre girince de onu izler, derinlerde boğulurlar. Kavalcı köye döner, parasını ister. Köylü parayı ödemekte tereddüt edince buna kızan adam, kavalını yeniden öttürmeye başlar. Bu sefer köydeki çocuklar takılırlar peşine; kavalcı, onları uzaktaki bir ormana götürür. Öykünün değişik şekilleri vardır; çoğunun sonu kötü biter. Çocuklar doğal olarak mutlu sonluları yeğlerler. Biz mutlusuna mutsuzuna boşverip yorumlamaya bakalım: Acayip bir adam gelir, insanlara, “Sizi dertlerinizden kurtaracağım” der. Para ister. Buna, “oy” da diyebilirsiniz. Verdikleri yetmeyince düdüğünü çalar, köyün çocuklarını peşine takar, uzaklara götürür. Çocuklardan bir bölümü bir daha dönmez. Adamın sonunda çocuklarını alıp götüreceğini anlayamamış köylüler iş işten geçtikten sonra düş yıkımına (=hüsrana) uğrar, belki de “Elim kırılsaydı da oy vermeseydim” derler. Bu öykünün, Almanya’nın o bölgesindeki köylülere “borç, zamanında ödenmeli” demek istediğini düşünebilirsiniz, onlara “Köyü farelerden arındırmak için illaki bir kavalcının peşine takılmak mı gerekirdi” gibi sorular sordurmak için düzüldüğünü de düşünebilirsiniz. Köylüler, ermiş taklidi yapan birinin gelip onları kurtaracağını sanacaklarına oturup fare kapanları geliştirselerdi fena mı olurdu? Saksonya köylüleri, aslında tüm Alman milleti, o zaman böyle her şeyi bilir sandıkları insanların peşine kayıtsız şartsız takılmanın, çözüme değil felakete sürükleyeceğini anlamış olsalardı, aradan bunca yıl geçtikten sonra Hitler’e inanıp perişan olurlar mıydı? Üste sorgulamadan baş eğen insanlara dönüşüp masum insanları gaz odalarında öldürür ve bunun, sadece verilen emri doğru bir şekilde yerine getirmek olduğunu savunurlar mıydı? Öykülerin başka yorumlarının da olduğunu düşünen ve bunları çocuklarına belletenlerin sayısı çoğalmadıkça bu uğursuz çobanlar dikileduracaklardır karşımıza. Çocuklarınıza “Büyüklerin sözlerini dinlemezsen bak ne olursun” hikâyeleri değil, duyduklarını sorgulamaktan çekinmeyen insanların öykülerini anlatın! Gençlere de (aslında her yaştaki gençlere) günde en az beş vakit, yaşamın her aşamasında “büyük”lere körlemesine inanmanın gerekmediğini, bu palavranın, üsttekilerce, kavallarını istedikleri gibi öttürebilmek için uydurulduğunu söyleyin. Kentlerin meydanlarında şimdi de “kavalcısız demokrasiyi koruma” nöbetleri düzenlemenin sırası gelmiştir. ŞANS TOPU 06, 11, 20, 23, 29 + 11 5+1 BİLEN: 446 bin 971’er TL (3 kişi) 5 bilen: 2 bin 520’şer TL 4+1 bilen: 262.75’şer TL 4 bilen: 26.50’şer TL 3+1 bilen:17.50’şer TL 3 bilen: 3.80’er TL 2+1 bilen: 5.80’er TL 1+1 bilen: 3.50’şer TL 18 AĞUSTOS 2016 SAYI: 33188 İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına Orhan Erİnç İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay Yayın Koordinatörü Murat Sabuncu Yazıişleri Müdürü Bülent Özdoğan Reklam ve Pazarlama Direktörü Ayşe Cemal Reklam Grup Koordinatörü Deniz Tufan Sorumlu Müdür Abbas Yalçın Görsel Yönetmen Hakan Akarsu Rezervasyon ve Planlama Koordinatörü Bülent Gürel l Haber Merkezi Müdürü: Aykut Küçükkaya l Ekonomi: Olcay Büyüktaş l Kültür Sanat: Evrim Altuğ l Spor: Arif Kızılyalın l Gece: Ayça Bilgin Demir l Yurt Haberler: Selin Görgüner l Fotoğraf: Uğur Demir l Düzeltme: Mustafa Çolak Web Koordinatörü: Oğuz Güven [email protected] Ankara Temsilcisi: Erdem Gül Güvenevler Mah. Güneş Cad. No: 8/1 Çankaya 06690 Ankara Tel: (0312) 442 30 50 İzmir Reklam Tel: (0232) 441 12 20 0530 430 74 17 Okur Temsilcisi: Güray Öz [email protected] Yayın Kurulu: Orhan Erinç (Başkan), Güray Öz (Bşk. Yrd.), Ali Sirmen, Hikmet Çetinkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Hakan Kara. l Muhasebe Müdürü: Günseli Özaltay l Satış Dağıtım: Tunca Çinkaya Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: [email protected] Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: [email protected] Yaygın süreli yayın Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt/İstanbul Dağıtım: Doğan Dağıtım Satış Pazarlama Matbaacılık Ödeme Aracılık ve Tahsilat Sistemleri AŞ Esenyurt/İstanbul Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. İstanbul Ankara İzmir İmsak 04.33 04.22 04.49 NAMAZ VAKİTLERİ Güneş Öğle İkindi 06.10 13.15 17.01 05.56 13.00 16.44 06.21 13.22 17.06 Akşam 20.07 19.50 20.11 Yatsı 21.36 21.17 21.36 yorum TASARIM: MÜGE KAYGUSUZ “Anayasayı bir kere delmekle bir şey olmaz”, “Benim memurum işini bilir” gibi özlü sözleriyle nasıl bir Türkiye dizayn etmek istediğini açıkça söylüyordu Turgut Özal. Elbette bunların başında da gazeteler geliyordu. Onun için de hayali vardı: Türkiye’de iki buçuk gazete kalacak... Otuz yıl sonra onun izinden giden iktidar çıtayı daha da yükseltti. Türkiye’de sadece onları destekleyen gazeteler kalacak. Bu dönem hiçbir iktidarın yapmadığı bir süreçle karşılaştı basın dünyası. Gazete patronları gazetelerini satmaya zorlandı. Açığı olan gazete sahiplerinin şirketleri TMSF’ye düşürüldü. Daha sonra da iktidarın “birlikte çalıştığı” işadamlarına “zorla” satın aldırıldı. Bir zamanlar ortak oldukları “paralel”in gazetelerine ve televizyonlarına ise kayyım atayıp kapattılar. Ama başa çıkamadığı, kayyım atayamadığı, TMSF’ye düşüremediği, hâlâ “gazetecilik” yapmakta direnen gazeteler ve televizyonlar vardı. Onun için de imdadına “Allah’ın lütfu” dediği darbe girişimi yetişti. OHAL ilanından sonra çıkardığı kanun hükmünde kararname ile önce 45 gazete, 16 televizyon, 16 dergi, 3 haber ajansı ve 23 radyo kapatıldı. Ama bu yeterli değildi. Onun için de “sadece terör örgütü ile değil milli güvenliğe tehdit oluşturduğu ileri sürülen yapılarla irtibatlı olması halinde basın ve yayın kuruluşlarını kapatma” yetkisini bir bakanın iki dudağı arasına bıraktı. Böylece her türlü keyfiliğin önü açılmış oldu. Celladın çözemediği zor bilmece Görünürde kendisinin besleyip büyüttüğü “FETÖ” ile mücadele ederken arada istemediği “diğerlerini” de rahatça tasfiye edebilecekti. Ve o tasfiye harekâtının ilk büyük adımını önceki gün attı. “Ape Musa’nın çocukları”nın çıkardığı Özgür Gündem gazetesini “terör propagandası” yaptığı gerekçesiyle süresi belirsiz bir şekilde kapattı. Kapatma kararı gazete yetkililerine bile ulaşmadan garip bir şekilde başka bir yayın organı tarafından duyuruldu. Yeni Şafak gazetesi internet sitesinden “müjde”yi duyurmuştu. Dünkü gazetesinde ise haberi iç sayfalarda “manşet özet” olarak veriyordu. Ama yaka paça, darp edilerek çalışanların gözaltına alındığına, yazarların evlerine baskın yapıldığına dair tek bir satır yer verme gereği duymamıştı. Sadece o mu; Cumhuriyet, Evrensel ve Birgün dışında hiçbir gazete birinci sayfasından vermeye değer bulmamıştı basın özgürlüğüne yönelik darbeyi. “Bana dokunmayan yılan bin yaşasın” mantığıyla, her devre göre hareket etme becerisi gösteren, biat için kırk takla atan gazeteler ve televizyonlar için haber değeri taşımıyordu bu ülkede bir gazetenin susturulması, gazetecilerin gözaltına alınması. Ne de olsa memleketin her tarafında “15 Temmuz ruhu” esiyordu. Bir zamanlar kavgalı oldukları her kesimle “barış” sağlanmıştı. Kontrgerilla eğitimi veren SADAT’ın kurucusu bile Saray’a danışman yapılmıştı. “Başkomutan”, yasal yollarla yapamadığı tek adamlığını ilan ediyordu. Bunlar yaşanırken ne önemi vardı Kürt kentlerindeki yıkımların, ölümlerin. Ya da HDP’li siyasetçilerin fezlekelerinin. Ya da Kürt medyasına yönelik baskıların... Oysa 40 yıldır susmamış, baskıya boğun eğmemişti Kürtler. 24 yıllık yayın hayatında bombalamalara, kapatmalara, ölümlere karşın direnen Özgür Gündem gibi. Dün de yazarları ve yöneticileri evlerine yapılan baskınlarla gözaltına alınırken gazeteleri dört sayfa da olsa bayilerdeki yerini almıştı. Ne de olsa onlar “Ape Musa’nın çocukları”ydı. İnadına yaşayıp çoğalacaklardı. Ataol Behramoğlu’nun dörtlüğünü Kızılırmak’ın albümünde seslendirirken ne diyordu Ape Musa: “Ve cellat uyandı yatağında bir gece. Tanrım dedi, bu ne zor bilmece. Öldükçe çoğalıyor adamlar, ben tükenmekteyim öldürdükçe.” Olaylar ve GOrUSler EDİTÖR: ÖZGÜR MUMCU ve SİNEM USER KARA [email protected] Rusya, Suriye ve Kürtler AYDIN SELCEN Eski Erbil Başkonsolosu Cumhurbaşkanı Erdoğan, St. Petersburg’da Rus mevkidaşı Putin ile 9 Ağustos’ta görüştü. Görüşmenin ardından düzenlenen basın toplantısında iki lider Suriye konusuna girmedi. Bilahare münhasıran Suriye konusunda iki heyetin en üst düzeyde iki buçuk saat süreyle görüşmeye devam ettiğini öğrendik. Görüşmelere katılan Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu, Rusya Federasyonu (RF) ile savunma alanında işbirliğinin derinleştirileceğini, özellikle Füze Savunma Sistemi (FSS) konusunda işbirliği olanaklarının araştırılacağını açıkladı. Keza, RF ile DışişleriMİTTSK temsilcilerinin üçlü temaslara derhal başlayacaklarını belirtti. Yine görüşmelere katılan Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın, “PYDYPG konusundaki pozisyonumuzun dikkate alınarak burada adımların atılması konusunda mutabık kalındığını” ifade etti. Başbakan Yıldırım ise “Altı ay içinde Suriye’de gelişmeler yaşarsak şaşırmayın” dedi. Öte yandan, İran Dışişleri Bakanı Zarif, 13 Ağustos’ta Ankara’yı ziyareti sırasında, Çavuşoğlu ile birlikte yaptıkları basın toplantısında, “PKK, PJAK ve PYD birbirinden farklı değil” ifadesini kullandı. Cephenin farklı yanlarında RF ile İran, 15 Temmuz darbe girişiminin ardından Ankara’ya en kısa süre içinde, en güçlü desteği veren ülkeler. Ancak her iki ülke de Suriye’de, Türkiye ile cephenin farklı yanlarında yer alıyor. Ayrıca Türkiye 1952 yılından bu yana NA Ankara açısından Suriye’de söylenilenle yapılan epeydir birbirini tutmuyor. Rusya Federasyonu ile ilişkilerin yoluna girmesi, Suriye siyasetinin değişmesi demek. Bunun yolu ise gerçeklerle barışmaktan geçiyor. tardı. Böylece, AfrinKobani kantonlarının muhtemelen Türkiye’yle sınır boyundan değil ama obüs menzili dışından Bab ve Rai hattı üzerinden birleşmesinin de önü açıldı. O arada, PKK Dış İlişkiler Sorumlusu Rıza Altun, Lübnan’da yayımlanan As Safir ile söyleşisinde “Rojava’nın Suriye’nin ayrılmaz bir parçası” olduğunu vurguladı. ABD’nin IŞİD’le mücadeleden sorumlu temsilcisi Brett McGurk ise 14 Ağustos’ta tamamladığı BağdatErbil temaslarının ardından Ankara’ya gelmedi. Eylem ve söylem makası Batı ve Rusya’nın Ankara’dan Suriye konusundaki talebi aynı: Suriye sınırının başta IŞİD cihatçı akımına kapatılması, cihatçıların lojistik nefes borusunun kesilmesi. TO üyesi. Suriye’de IŞİD ile mücadele için kurulan koalisyonun da, özellikle jeopolitik konumu ve İncirlik dolayısıyla, belki en kritik parçası. Cumhurbaşkanı’nın St. Petersburg ziyaretinin ardından, Türkiye’nin Batı ile ittifakının gevşemeye hatta kopmaya dek gidebileceği yönünde yorumlar da yapıldı. Oysa Batı (veya kısa yoldan ABD) ile RF’nin Ankara’dan Suriye konusundaki talebi aynı: Suriye sınırının başta IŞİD cihatçı akımına kapatılması, cihatçıların lojistik nefes borusunun kesilmesi. Esasen, RF ile ABD Suriye’de bir süredir eşgüdümlerini güçlendirmiş durumda. Kesişim alanı Soli Özel, “Türkiye’nin kendine Atlantik İttifakı (NATO) içinde da ha geniş bir manevra alanı açmak için Suriye’de oyuna tekrar dahil olmasının yolunun, RF’nin pozisyonlarına biraz daha yakınlaşmaktan geçtiğini” yazdı. Bu yakınlaşma, Ankara’nın Suriye’deki Kürt Akraba Toplulukları’na bakışı değişmeden mümkün mü? Kürtler ve Kürt sorunu Ortadoğu’da Ankara için dış ile iç siyasetin kesişim alanı. Bu bağı kopartmak mümkün değil. ABD Özel Kuvvetleri, Suriye sınırımızın hemen öte yanında hem Kobani (eski Lafarge çimento fabrikası) hem Cezire’de (eski Rimelan zirai ilaçlama amaçlı uçuş pisti) konuşlu. Almanya ve Fransa özel kuvvetleri de yine mevcut. Omurgasını YPG’nin oluşturduğu SDG Mınbiç’i IŞİD’den 13 Ağustos itibarıyla kur Ankara açısından Suriye’de söylenilenle, yapılan epeydir birbirini tutmuyor. Eylem ile söylem makası açık. Dış siyasetin varsayımlar, niyet okumalar üzerine bina edilmesi sakıncalı. Hamasetten kaçınmak şart. Aynı biçimde, diplomasinin tamamlayıcı bir unsuru olan halkla ilişkiler (PR) ve algı yönetimi işin özü haline getirilmemeli. Kısaca, RF ile ilişkilerin yoluna girmesi, Suriye siyasetinin değişmesi demek. Bunun yolu gerçeklerle barışmaktan geçiyor. Türkiye’nin Ortadoğu’da ağırlık sahibi olması ve ulusal güvenliğini güçlendirmesi de ancak Suriye ve Irak’taki Kürt Akraba Toplulukları’yla, onlar kendilerini hangi siyasi oluşumlar aracılığıyla temsil ederse etsin, doğru ilişkiler kurmakla mümkün. Buna yönelik bir emare ise Ankara’da henüz görülmüyor. KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK ÇİZGİLİK KAMİL MASARACI [email protected] [email protected] Alevilerden 12 talep Hacıbektaş Belediye Başkarı Ali Rıza Selmanpakoğlu önderliğinde Hacıbektaş Veli Kültür Merkezi’nde düzenlenen ve divan başkanlığını İsmail Saçlı’nın yaptığı yıllık değerlendirme toplansıtısına Alevi, Bektaşi sivil toplum kuruluşlarının ve kanaat önderleri, ocak örnekleri, Alevi dede ve babaları ile Alevi Bektaşi dernekleri, vakıfları ve federasyon yöneticileri katıldı. Toplantı sonrası Alevi kurumlarının istekleri 12 maddelik bir bildiriyle açıklandı. Bildiride Alevi yerleşimlerine sığınmacı kampları yapılmasından vazgeçilmesi istenerek şöyle denildi: l Cemevlerimiz ibadethanemizdir. Bu konuda yasal düzenlemelerin yapılmasını talep ediyoruz. l AİHM kararları uygulanmalıdır. Alevi inancının ihtiyaçlarını karşılamak için genel bütçeden pay ayrılmalı ve tüm inançlara eşit davranılmalıdır. l Devlet, zorunlu din dersleri adı altında verdiği eğitimle asimilasyon politikalarından vazgeçmelidir. l Alevi köylerine cami yapma politikasından vazgeçmelidir. l Kamuda personel alımlarında ayrımcılık yapılmamalı, liyakate göre işlem yapılmalıdır. l Devlet mezhep ve cemaat anlayışına göre değil, laik demokratik bir anayasaya göre yönetilmelidir. l Devlet tüm inançlara eşit mesafede durmalı, inançları ve inanç merkezlerini tarif etmemeli. l Alevilerin dergâhları sahiplerine iade edilmelidir. Ancak tekke ve zaviyeleri kaldıran yasa korunmalıdır. l Alevi yerleşkelerine mülteci kampları yapmaktan vazgeçilmeli. l Devlet televizyonlarında Alevi inançlarına yer verilmelidir. l Muharrem ayında Aşure Günü resmi tatil olmalıdır. l Bizler Alevi kurumları olarak her türlü darbeye ve teröre karşıyız. l NEVŞEHİR/DHA C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle