19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cumartesi 30 Temmuz 2016 4 EDİTÖR: ALPER İZBUL TASARIM: ŞÜKRAN İŞCAN haber Asgari müşterek Havacılık tarihinin ilk dönemlerinde, en büyük tartışma geleceğin göklerdeki egemeninin, havadan hafif olanların mı, yoksa ağır olanların mı olacağıydı. Düz mantık havadan hafif olanlardan yanaydı, oysa zaman doğru yanıtın havadan ağır olanlar olduğunu gösterecekti. Siyasette de bir zamanlar, egemenliğin bütün öğelerini tekeline almış iktidarların daha güçlü olduğu düşünülürdü. Belki de o zamanlar için çağın gerçeklerini yansıtan o görüş yanlış değildi. Ama zaman değişti. Mutlak iktidarın mutlaka yozlaştığı ve yozlaştırdığı, baskıya dönüştüğünden yola çıkılarak, kuvvetler ayrılığı ilkesinin yaşama geçmesiyle birlikte, güçleri ayıran iktidarların daha adil, daha demokratik ve de dolayısıyla daha da güçlü olduğu gerçeğine varıldı. Bir sürü birbirinden ağır çok boyutlu sorunlarla darbenin, parçalanmanın, toplumsal kaosun eşiğine kadar gelmiş olan günümüz Türkiye’sinde selameti iktidarın mutlaklaştırılmasında gören görüş, kuvvetler ayrılığı ve toplumsal mutabakat çözümünde gören düşünce karşısında alan kaybediyor ve uzlaşı gittikçe öne çıkmaya başlıyor. Bu da evrensel gelişmenin doğal sonucudur. Bakalım, Türkiye’nin sorunlarının çözümü için şart olan demokrasi konusunda mutabakat gerçekleşecek mi? Toplumsal mutabakatın gerçekleşmesi için, demokraside asgari müştereklerde birleşilmesi şart. HHH Üzerinde uzlaşılmış olan, bu asgari müştereklere dayanan toplumsal yaşam, onlardan güç alarak gelişip demokrasinin temelini ve dolayısıyla güvencesini oluşturacaktır. Bunun ilk koşulu da, kimsenin ötekileştirilmemesi, din, dil, etnik köken farkı gözetilmeyerek devletin bütün inanışlara ve bütün etnisitelere saygı gösterip eşit uzaklıkta durmasıdır. Bu noktada, Türkiye’de rejimin en tartışmalı alanlarından biri olan laiklik konusuna geliyoruz. İlk bakışta ne kadar çelişkili gibi görünürse görünsün, Türkiye’de son yıllarda yalnız demokrasi için değil, toplumsal barış ve birliktelik için de laikliğin zorunluluğu daha çok kabul edilir hale gelmiştir. İçinde bulunduğumuz bölgenin kan ve ateş içinde debelenmesinin nedeni bu gerçeği bir türlü yeterince kavrayamamasından kaynaklanmaktadır. Türkiye’de yaşadıklarımız da, toplumsal yaşamın din kurallarına göre düzenlenmesi çabalarının toplumu daha dindar, daha istikrarlı, daha ahlaklı yapmayıp daha kırılgan hale getirdiğini, mezhep ve tarikat çekişmelerinin, birlik ve bütünlüğü zedelediğini, dinci siyasetin ılımlı çizgide kalamayıp mutlaka köktenci bir tırmanışa girdiğini, dolayısıyla laikliğin zorunluluğunu kanıtlamış bulunmaktadır. Geçmişte laikliğe eleştirel yaklaşmış, kendini İslamcı olarak tanımlayanlardan da bu gerçeği kabul edenlerin arttığına tanık oluyoruz. Tunus’taki En Nahda partisi de bu gerçeği görmüş ve partinin 10. Büyük Kongresi’nde din ile siyaseti birbirinden ayırdıklarını söyleyen Raşid Gannuşi, delegelerin yüzde 70’inin desteğini almıştır. Böylelikle Tunus, demokrasi yolunda büyük rubikonu da aşmış, Türkiye’yi de geride bırakmıştr. Nüfusunun çoğunluğu Müslüman olan ülkelerde demokrasinin önkoşulu, laiklik asgari müştereğinde birleşmektir. HHH Nüfusunun çoğunluğu Müslüman olan ülkelerde her inancın, her mezhebin, özgürlüğünü güvence altına alan, laiklik asgari müştereğinde toplumsal uzlaşı sağlanamadığı takdirde demokrasi de, toplumsal birlik de mümkün değildir. Tarih boyunca yaşanmış, şu anda da içinde bulunduğumuz bölgede yaşanmakta olup dikkat edilmezse bize de sıçrayabilecek olanlar bunun kanıtıdır. Eğer Tayyip Erdoğan, bu asgari müşterekte buluşmayı ve kuvvetler ayrılığını içine sindirmeyi başarabilirse, hem Türkiye’yi selamete çıkarma yolunda adım atacak hem de iktidarını güçlendirecektir. Ne dersiniz, Tayyip Bey bunu yapabilir mi? Dokunulmazlık kalktı Metiner ifade verdi AKP İstanbul Milletvekili Mehmet Metiner, dokunulmazlıklarının kaldırılmasının ardından bir televizyon programında eski AKP Milletvekili Hakan Şükür’e hakaret ettiği gerekçesi ile hakkında başlatılan soruşturma kapsamında ifade verdi. Bakırköy Cumhuriyet Başsavcıvekili Kadir Yılmaz’a ifade veren Metiner, kendisinden şikâyetçi olan Hakan Şükür’ün 1725 Aralık soruşturmalarından sonra AKP’den ayrıldığını hatırlatarak, “Kendisine verilen görevi yapmıştır. Verilen talimat doğrultusunda ayrılıp gitmiştir’ dedim. Sözlerimde hakaret ve düşmanlığa tahrik etme veya aşağılama kapsamında hiçbir ifade yoktur. İfadelerimde herhangi bir suç unsuru yoktur. Suçsuzum” dedi. l İSTANBUL / Cumhuriyet ÜNLÜLER VE sporcular Saray’da Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Sarayı’ndaki Millet Camii önünde vatandaşlarla bir araya gelen ünlü isimler ve sporcuları kabul etti. Cengiz Kurtoğlu, Mustafa Ceceli, Alişan, Doğuş, Kutsi, Nihat Doğan, Berdan Mardini, Davut Güloğlu, İntizar, Serkan Kaya, Ümit Sayın, Ahmet Selçuk İlkan, Ece Erken, Erdem Kınay, Yaşar İpek, Uğur Aslan, Sinan Akçıl, Ersin Düzen, Vatan Şaşmaz, Hopdedik Ayhan, Afrikalı Ali, Gezegen Mehmet, Adem Metan, Güvenç Kurtar, Tanju Çolak, İsmail Özkan, Melih Kurtuluş, Survivor Nagihan gibi isimlerin bulunduğu kabulde misafirler Erdoğan’a desteklerini ifade etti. Erdoğan da desteklerinden dolayı teşekkür etti. l ANKARA ‘Akıncı kapatılacak kışlalar taşınacak’ Başbakan Yıldırım, Akıncı Üssü’nün kapatılarak darbe gecesi yaşamını yitirenlerin anısının yaşatılacağı bir yer haline getirileceğini söyledi Başbakan Binali Yıldırım, darbe girişiminde uçakların kalktığı Akıncı Üssü’nün kapatılacağını söyledi. Yıldırım, “Orası, şehitlerimizin anısının yaşatılacağı bir yer haline getirilecektir” ifadelerini kullandı. Yıldırım ayrıca, “Ankara’da ve İstanbul’da tankların çıkarıldığı, helikopterlerin kaldırıldığı bütün kışlaları kapatıyoruz” bilgisini verdi. Yıldırım, hava üsleri ile ilgili sözlerine daha sonra, “Hava üslerinden Akıncı kapatılacak, diğerleriyle ilgili bir şey söylemedim. Ama şehrin içinde tankların, zırhlı araçların bulunduğu yerleri de kapatacağız, onları şehir dışına alacağız” ifadeleri ile açıklık getirdi. İdama yanıt, ‘fitil fitil’: (‘İdam isteriz’ sloganları üzerine) Mesaj alındı. Bu milletin canından, kanından, dişinden tırnağından artırarak verdiği paralarla alınan o tanklar, o uçaklar, o helikopterlerden bombaları, mermileri acımasızca sizin üzerinize atanların hesabını soracağız, burunlarından fitil fitil getireceğiz. ‘Gülen’i illa getireceğiz’ Terörist başını illa getireceğiz: Bu darbenin sorumlusu Amerika’daki o terörist başını illa da getireceğiz, Türkiye’ye getireceğiz. Âleme ibret için hesabını soracağız. l ANKARA/Cumhuriyet ‘Piknik alanı olacak’ Yıldırım, cuma namazını darbe girişimi sırasında 9 kişinin şehit olduğu Kazan’daki Ulu Cami’nde kıldı. Kazan Belediyesi’ni ziyaret eden darbe teşebbüsüne direnirken Kazan’da şehit olan yurttaşların aileleriyle de bir araya gelen Yıldırım, burada konuştu. Yıldırım şu açıklamaları yaptı: Akıncı kapatılacak: Hainlerin yuvalandığı o Akıncı Üssü kapatılacaktır. Orası, şehitlerimizin anısının yaşatılacağı bir yer haline getirilecektir. Düşman Ankara’da değil: Ankara’da ve İstanbul’da tankların çıkarıldığı, helikopterlerin kaldırıldığı bütün kışlaları kapatıyoruz. Milletin üzerine tank yürütenler, bundan sonra artık orada tankları bulamayacaklar. Orada Ankara’nın insanlarının piknik yaptığı, vakit geçirdiği güzel mekânlar olacak. Ne işi var tankların Ankara’nın, İstanbul’un içinde? Düşman Ankara’da, İstanbul’da değil. Düşmanın olduğu yer bellidir. ‘Hasdal, Maltepe, Mamak...’ Yıldırım, Kazan ziyareti sonrasında gazetecilerin sorularını yanıtladı. Kışlaların kapatılması ile ilgili sorulara yanıt veren Yıldırım, “Hain darbe teşebbüsünün merkezi Akıncı, orayı kapatacağız. Hava üslerinden Akıncı kapatılacak, diğerleriyle ilgili bir şey söylemedim, onu düzeltelim. Ama şehrin içinde tankların, zırhlı araçların bulunduğu yerleri de kapatacağız, onları şehir dışına alacağız” yanıtını verdi. Darbe girişimi sırasında nereden bir tank, zırhlı araç çıkmışsa buraların kapatılacağını belirten Yıldırım, Hasdal, Maltepe, Mamak, Etimesgut, Güvercinlik, Kara Havacılık Okulu’nun kapatılacağını söyledi. Binali Yıldırım Gülen’i o zaman bile koruyorlardı 45 yıl önce Gülen iddianamesi hazırlayan savcı Soyer’in oğlu Tunç Soyer, 1971’de bile Gülen’in korunduğunu söyledi YUSUF ÖZKAN 15 Temmuz kanlı darbe girişiminin ardından Fethullah Gülen tehdidinin boyutu geniş kitlelerin gözü önüne serildi. Oysa 45 yıl önce, dönemin İzmir Sıkıyönetim Askeri Savcısı Nurettin Soyer, Gülen’in laiklik karşıtı eylemleri ve örgütlenmesine dikkat çekmişti. Soyer’in hazırladığı 19 Ağustos 1971 tarihli ve 54 sanıklı iddianamede Gülen, “1 numaralı sanık” olarak yer almıştı. Hakkında 3 yıl hapis cezası istenen Gülen, 7 ay hapiste kaldıktan sonra salıverilmişti. 1998’de yaşamını yitiren Emekli Hava Hâkim Albay Nurettin Soyer’in oğlu Tunç Soyer, iki dönemdir CHP’den seçildiği Seferihisar Belediye Başkanlığı görevini yürütüyor. Babasının, Gülen tehlikesini fark edenlerin başında geldiğini anımsatarak “O gün ordu babamın sergileyebildiği tavrı sergileyebilseydi, Türkiye Cumhuriyeti bugünkü noktaya gelmeyebilirdi” diyor. Gülen’in yargılandığı duruşmaların bazılarını kendisinin de izlediğini bildiren Soyer, şunları söyledi: “Mahkeme Hâkimi Kaya Alpkartal, babama ‘gereksiz evrak getiriyorsun, boş deliller bunlar’ diye sürekli baskı yapıyordu. Fethullah Gülen’i kollayan, savcıyı zora sokan bir uslupla yürütüyordu duruşmaları. Babam sonunda reddi hakim istedi. Bu Cumhuriyet tarihinde bir ilkti. Hem daha rütbeli olması, hem de tarihte yaşanmamış bir örnek olması nedeniyle çıldırdı. Duruşma arasında babama yumrukla saldırdı. Diğer hâkimler, savcılar falan araya girdi. Tesadüfen oradaydım. Çocuk halimle gürültü patırtı hâlâ kulaklarımda. Babam hakikaten gözü kara biriydi. Hâkim aleyhine açtığı davayı kazandı ve 5 bin lira tazminat aldı. O dönemde bile yani 71’de, bir askeri hâkim Gülen’i koruyan bir tutum sergileyebiliyor. Demek ki bu iş çok daha öncesine kadar gidiyor.” l İZMİR Aydınlardan uyarı “OHAL yetkileri darbenin failleri ve planlayıcılarını ortaya çıkarmak ve adalete teslim etmek dışında amaç için kullanılmamalı” çağrısı yaptılar Aralarında yazar, gazeteci ile akademisyenlerin bulunduğu bir grup aydın, 15 Temmuz’daki kanlı darbe girişiminin ardından ilan edilen OHAL’le çıkarılan kanun hükmünde kararnamelerin “demokratik hakları” hedef almasıyla ilgili bir bildiri yayımladı. Bildiri şöyle: “Ülkemiz, yüzlerce yurttaşımızın ölümüne yol açmış ağır bir darbe girişimi yaşadı. Suçluların hak ettikleri şekilde cezalandırılmaları, devlet içinde örgütlenmelerin önlenmesi, böyle bir felaketin bir daha yaşanmaması için etkili tedbirlerin alınması gerektiği konusunda geniş bir toplumsal mutabakat var. Bu durum, yasal süreçler sırasında hukuk norm ve kurallarının titizlikle korunmasını her zamankinden daha önemli bir hale getirmiş bulunuyor. OHAL yetkileri darbenin failleri ve planlayıcılarını ortaya çıkarmak ve adalete teslim etmek dışında bir amaç için kullanılmamalı, bir an önce temel anayasal hakların askıya alınmasına son verilmelidir. Üniversite, dernek, vakıf, sendika ve İmza atan isimler Bildiriye Ahmet İnsel, Ahmet Şık, Aydın Selcen, Ayşe Erzan, Ayşegül Devecioğlu, Baskın Oran, Burhan Şenatalar, Binnaz Toprak, Doğan Bermek, Erdoğan Aydın, Eşber Yağmurdereli, Ezgi Başaran, Fikret İlkiz, Gençay Gürsoy, Gülseren Onanç, Haluk İnanıcı, Hakan Altınay, Hülya Gülbahar, Hüsnü Öndül, İbrahim Kaboğlu, Kadri Gürsel, Koray Çalışkan, Mehmet Güleryüz, Nesrin Nas, Orhan Silier, Osman Kavala, Oya Baydar, Ömer Faruk Gergerlioğlu, Rıza Türmen, Şanar Yurdatapan, Tahsin Yeşildere, Temel İskit, Ümit Kıvanç imza attı. yayın organlarının mahkeme kararı olmadan kapatılmaları ve mal varlıklarına el konması, yaygın işten çıkarmalar, kalıcı mağduriyet yaratan endişe verici uygulamalardır. Basında çıkan, anayasal suç teşkil eden darp ve onur kırıcı davranış işareti görüntüler araştırılmalı, işkence ve kötü muameleye hiçbir şartta izin verilmemelidir. Gazetecilerin, yazarların, akademis yenlerin, Fethullah Gülen yanlısı medya organlarında çalışmış ya da yazı yazmış olmaları, onların darbe teşebbüsü ile bağlantılı olduklarının işareti olamaz, gözaltına alınmaları için gerekçe teşkil etmez. Gözaltına alınanlar arasında demokrasi dışı anlayışlara ve uygulamalara karşı yazdıkları ile tanınan düşünce insanlarının bulunması, yasal süreçlerin yürütülmesiyle ilgili endişelerimizi arttırmaktadır. Darbe teşebbüsüne karıştıklarını gösteren maddi kanıtlar yoksa, gözaltına alınan insanların, gazetecilerin, yazarların, akademisyelerin, bir an önce serbest bırakılmalarını acil bir zorunluluk olarak görüyoruz. Daha önce Ergenekon davası sırasında da benzer kaygılarımızı ifade etmiş, sağlam kanıt olmadan yapılan uzun süreli tutuklamalarla ilgili eleştirilerimizi dile getirmiştik. Bugün de Türkiye’nin eksiksiz bir demokrasi haline gelebilmesinin, ancak yargının çağdaş hukuk norm ve kurallarına bağlı olarak işlemesi ile mümkün olacağını vurguluyoruz.” l Haber Merkezi ‘ZAMANSIZ BİR İSTEK’ CHP ve HDP, Erdoğan’ın, Genel kurmay ve MİT’in Saray’a bağ lanması önerisine tepki gösterdi Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Genelkur may Başkanlığı ve MİT’in Cumhurbaşkanlığı’na bağ lanması yönündeki talebine muhalefet sıcak bakmadı. CHP, bu talebin uygun ol Gök madığı görüşünü belirtirken, HDP parla mento denetimi şartıyla Genelkurmay’ın Başbakanlığa bağlanması gerektiğini vurguluyor. CHP Grup Başkanvekili Le vent Gök, “Böyle bir önerinin günde me gelmesini ve tartışılmasını biz uygun bulmuyoruz. Türkiye’nin şu anda ola ğan, normal düzene geçme ihtiyacı var dır. Başka tartışma yaratacak konular dan uzak kalmamız gerekiyor. Zaman sız bir istek” dedi. HDP’de, Genelkur may Başkanlığı’nın Başbakanlığa, kuv vet komutanlıklarının ise Milli Savunma Bakanlığı’na bağlanması ve Genelkur may ile kuvvet komutanlıklarının parla mentonun denetimine de açılması ge rektiği dile getiriliyor. l ANKARA/Cumhuriyet C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle