14 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
OlaAylaArR ve GOrRUSleERr KÜlTÜR SANAT Osmanlı’da doğum kontrolü!14 [email protected] posta@cumhuriyeEtD.İcToÖmR:.tÖrZGÜR MUMCU ve SİNEMEDUİTSÖERRK: AÖRZAGÜR MUMCU ve SİNEM USER KARA ÇÇaarrşşaammbbaa11HHaazziriraann22001616 AAAA DAoaaç.aDar. GÜLHAN BALSOY İstanbul Bilgi Üniversitesi İki gün önce TÜRGEV’in 20. kuruluş yıldönümünde konuşan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Nüfus planlamasıymış, doğum kontrolüymüş, hiçbir Müslüman aile böyle bir anlayış içinde olamaz. Rabbim ne diyorsa, sevgili peygamberim ne diyorsa biz o yolda gideceğiz. Birinci derecede görev annededir” dedi. Erdoğan’ın kürtaj ve doğum konularında ne düşündüğü hepimizin malumu. Büyük nüfus güçlü gelecek mi? Uzunca bir süredir en az üç çocuk çağrısını duymaya alışan bizler için ne nüfus planlamasına karşıtlık ne de doğum konusunda birinci derecede görevin anneye verilmesi ilk defa duyduğumuz ve tartışacağımız fikirler. Ancak büyük nüfusun güçlü bir gelecekle ilişkilendirilmesi yeni olmasa da bizlere biçilen bu gelecekte nüfus artışının giderek daha fazla dini ve İslami referanslarla vurgulanacağının ipuçları pek de büyük okumalara ihtiyaç bırakmayacak şekilde ortada. İslamiyette gerçekten doğum kontrolüne yer yok mu? Müslüman aile doğum kontrol yapmaz mı? Ben bu sorunun cevabını, geç on dokuzuncu yüzyılda nüfus politikalarını incelediğim Osmanlı toplumundaki çocuk düşürmeye ilişkin yaklaşımlar üzerinden kısaca düşünmek istiyorum. Arşive bakınca... Arşiv belgelerine göre özellikle on dokuzuncu yüzyılın Müslüman aileleri do Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın iki gün önce yaptığı konuşmasında Müslümanlık, nüfus planlaması ve doğum kontrolü konularıyla ilgili sözleri, onun kürtaj ve doğum konularında ne düşündüğünü bilmemize karşın yeni bir tartışmayı da beraberinde getirecek gibi görünüyor: Büyük nüfusun güçlü bir gelecekle ilişkilendirilmesi gerçekten doğru bir bakış açısı mıdır? ğum kontrol yapmamak bir yana, oldukça sıklıkla çocuk düşürme uygulamasına başvuruyordu. Hatta belgeler gayrimüslimlerin, özellikle de Rumların çocuk düşürmediklerinden hayıflanır sıklıkla. Kürtaj gibi mahrem bir konu söz konusu olunca bu bilginin güvenilirliği tartışmalı olsa da, doğum ve döllenmeye dair bilginin oldukça kısıtlı olduğu, etkili doğum kontrol metotlarının bilinmediği bu dönemde, çocuk düşürme gerçekten de doğurganlığı kısıtlamanın ve istenmeyen gebelikleri sonlandırmanın en yaygın kullanılan yöntemlerinden biriydi. Kutsal vazife mi? Öte yandan, on dokuzuncu yüzyılda, nüfusun sayısal büyüklüğünün askeri, ekonomik ve siyasi güçle özdeşleştirilme si sadece Osmanlıda değil Avrupa’da da oldukça rağbet gören bir fikirdi. Bu bakış açısına göre çocuk doğurmak, neredeyse milli bir vazife olarak görülüyordu. Ancak yine arşiv belgelerinin bize söylediğine göre Osmanlı toplumunun kadınları, hele ki Müslüman kadınları belli ki bu Çocuk doğurmanın neredeyse milli bir vazife olarak görüldüğü 19. yüzyılın Osmanlı ve Avrupa’sında, arşiv belgelerine göre özellikle Müslüman kadınların bu konuyu yeterince ciddiye almadığı gerçekleşen bilinçli çocuk düşürmelerden açıkça anlaşılmaktadır. kutsal vazifeyi yeterince ciddiye almıyor, çocuk düşürme cinayetini işliyordu. Osmanlı devlet adamlarına göre kadınları bu “cinayete” iten iki temel sebep vardı: Kimi kadınlar safahattan vazgeçemedikleri için çocuklarını düşürürken, kimi kadınlar da sefalet yüzünden buna sürüklenmektedirler. Tenperverlikle itham olunan birinci tip kadınlar, sözde çocuk yetiştirmenin zorluklarından, anneliğin getirdiği sorumluluklardan kaçmak, gece hayatından ve safahattan geri kalmamak için çocuk doğurmak istemiyordu. Tenperverliğin vurgulandığı bu tartışmada habire kadınlar ve kadınlık üzerine ahkâm kesilirken, konu sefalet nedeniyle çocuk düşürenlere gelince kadınlar birden bire unutulup bu sefer de sadece aileden bahsedilirdi. Ödül ve ceza sistemi Bu ikilik içinde tenperverlik nedeniyle çocuk düşüren kadınlar daha çok öteki dünyanın cezalarıyla korkutulmak suretiyle caydırılmaya çalışılırken sefalet nedeniyle çocuk düşürme bahsinde muhatap alınan “aile”ler içinse onları doğuma teşvik edecek, çocuk düşürmekten vazgeçirecek çeşitli yardımlar düşünülürdü. Burada elbette ne İslam dinindeki ne Osmanlı toplumundaki çocuk düşürmeye ilişkin yorum ve uygulamaların eksiksiz bir çerçevesini sunmak mümkün. Ama dini yaşantının oldukça önemli olduğu bir toplumun Müslüman nüfusunun içinde bile farklı düşünüş ve uygulamalar olduğunu, insanların çocuk isteyip istemediklerine karar verirken vicdani sebepler kadar maddi koşullarını da göz önünde bulundurduklarını hatırımıza getirecek olursak Müslüman aileler şöyle ya da böyle yapar diye kesip atmanın imkânsızlığını görürüz. Yine de belli ki önümüzdeki günlerde kimin gerçek Müslüman kimin iffetsiz olduğu tartışmalarını en az üç çocuk politikasıyla ilişkili olarak daha çok duymaya devam edeceğiz. Partili cumhurbaşkanının sakıncaları EROL TUNCER TESAV Vakfı Başkanı Muhalefetteki Demokrat Parti Genel Başkanı Celal Bayar, 07.01.1947 tarihindeki Birinci DP Büyük Kongresi’nin açılış konuşmasında devlet ve parti başkanlıklarının aynı kişide birleşmesinin yarattığı sakıncaları vurgulamıştır: “Devlet başkanının bütün duyarlılığına rağmen başkanı bulunduğu parti ile onun muhalifi olan partileri bir tutabileceği teorik bir iddia olmaktan ileri gidemez. Esasen fiiliyat da bunu göstermiştir.” (Erol Tuncer.1950 Seçimleri, s.28, TESAV Yayınları, 2010) 12 Temmuz Beyannamesi Muhalefetin bu konudaki duyarlılığını ve hükümet uygulamalarından şikâyetlerini dikkate alan Cumhurbaşkanı İnönü, 7 Haziran 1947 tarihinden başlayarak Başbakan Recep Peker ve ana muhalefet partisi Başkanı Bayar ile birkaç kez görüşmüş ve 12 Temmuz 1947’de bu görüşmelerin sonuçlarını kamuoyuna açıklamıştır. İnönü, siyasi tarihimizde “12 Temmuz Beyannamesi” olarak bilinen bildirisinde, “Varmak istediği noktanın iki parti arasında güveni yerleş Tek partili dönemin Cumhurbaşkanları Atatürk ve İnönü aynı zamanda CHP’nin genel başkanı idiler. 19451946 yıllarında çok partili döneme geçişle birlikte cumhurbaşkanlarının tarafsızlığına yönelik tartışmalar da gündeme geldi. li görülmüştür. 1961 ve 1982 Anayasalarını hazırlayanlar, Anayasanın ilgili maddelerine, “cumhurbaşkanı seçilenin partisi ile ilişkisi kesilir.” ibaresini yerleştirmiş, yemin metinlerinde de Cumhur rakın kamuoyunu, iktidar partisi içinde bile tartışılmadan, alelacele TBMM’ye sunulmaya hazırlanmaktadır. Partili cumhurbaşkanı, kendisine oy vermemiş olanların güvenini nasıl elde edecek, toplum tirmek olduğunu vurguluyor, bu konuda Bayar özen göstermemiş başkanının “tarafsızlıktan ayrılmayacağı” hususunu vurgulamışlardır. Anayasa ki güçlükleri yenmek için iktidar ve muhalefet liderlerinin samimi yardımlarını istediğini” ifade ediyordu. İnönü, bu girişimiyle Cumhurbaşkanı olarak hakemlik görevini yerine getirmekteydi. (1950 Seçimleri, s.3335) Bir adım daha atılarak, 17 Kasım 1947 tarihindeki CHP Kurultayı’nda yapılan tüzük değişikliğiyle partide genel başkan vekilliği ihdas edilmiş ve Bayar cumhurbaşkanı seçildiğinde DP Genel Başkanlığı’ndan ayrılmış, ancak DP’nin yönetiminden elini çekmemiştir. Tarafsızlığını koruma konusunda özen gösterme gereğini duymayan Bayar, DP Genel İdare Kurulu toplantılarını Çankaya Köşkü’nde düzenlemekte sakınca görmemiş; kendisine hediye edilen DP amblemli bir bastonla bütün yurdu dolaşmıştır. mızın 104’üncü maddesinin birinci fıkrası, Cumhurbaşkanının konumunu ve ödevlerini özetlemektedir: “Cumhurbaşkanı devletin başıdır. Bu sıfatla Türkiye Cumhuriyeti’ni ve Türk milletinin birliğini temsil eder. Anayasanın uygulanmasını, devlet organlarının düzenli ve uyumlu çalışmasını gözetir.” Tek başına bu tanım bile cumhurbaşkanının neden partisiz ve tarafsız olması gerektiğini göstermeye yeter. Bu kadar ağır bir sorumlu partinin yönetimi bu kişiye bırakılmış, parti başkanının cumhurbaşkanı kaldığı sürece genel başkanlık yetkilerini Tavruarfsgıuzslıuk luk, ancak tarafsızlıkla taşınabilir. Tek kişilik bir ısrar Partili ya da taraflı cumhurbaşkanlığının yarat DOĞUM, VEFAT, TEŞEKKÜR,tığı sorunlar dolayısıyBAŞSAĞLIĞI, ANMAla konu, ana Anayasa değişiklikleri, toplumsal ve siyasal gereksinimlerin sonucunda gündeme gelir. Normal olanı budur. Şu anda toplumun, hatta iktidar partisinin mensuplarının bile partili cumhurbaşkanına gereksinim duyduklarına dair bir kanıt yoktur. Bu, tıpkı başkanlık sistemi gi kullanmayacağı hususu hükme Şu anda toplumun, hatta iktidar partisinin mensuplarınıniblilae pnartlilai ryvıaensrailıleazcredkiaçdyieern bbbiiiz,rtkieokankuridşauinryi.nÇaıesbşriaitlrliıiysrlaaksgıniücnnadliaezrmdeogğeulrmacişa bağlanmıştır. cumhurbaşkanına gereksinim duyduklarına dair bir kanıt yoktur. rİescteadenöbnueml : 21ğ2ı .a3çı4k3ol7an2p7ar4tili Cumhurbaşkanlığı, bı sal barışı ve ulusal bütünlüğü nasıl sağlayacaktır? Partili cumhurbaşkanı bunalımlarda, hakem görevini nasıl yerine getirecektir? Bunlar düşünülmekte midir? İnönü’nün sözü Tek parti döneminde uygulanmış olan, sakıncaları 1946’lardan itibaren tartışılmaya başlanan, 1947’lerde İnönü’nün olumsuz sonuçlarını gidermeye çalıştığı ve 1950 yılında terk edilmiş bir uygulamanın, 70 yıl sonra yeniden gündeme getirilmek istenmesi üzerine İnönü’nün bir sözünü anımsatmak ihtiyacını duydum. 1956 yılında Millet Meclisi’nde DP’nin getirdiği Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu görüşülüyor. İnönü, kürsüde toplantı özgürlüğünü kısıtlamaya yönelik olan bu tasarıyı eleştirmektedir. Bazı DP milletvekillerinin, kendisine laf atmak suretiyle tek parti dönemini anımsatmak istemeleri üzerine İnönü şu cevabı verir: “Aramızdaki farkı bilelim, biz mutlakiyetten bu güne geldik, siz ise bu günden mutlakiyete gidiyorsunuz.” (TBMM Tutanak Dergisi, D. X, Cilt: 12, Birleşim: 82, 27.06.1956, s.525) Ankara : 312. 442 30 50 İzmir : 232. 441 12 20 T.C. SÜRMENE İCRA DAİRESİ’NDEN TAŞINIRIN AÇIK ARTIRMA İLANI 2015/39 TLMT. Aşağıda cins, miktar ve değerleri yazılı mallar satışa çıkarılmış olup: Birinci artırmanın aşağıda belirtilen gün, saat ve yerde yapılaca ğı ve o gün kıymetlerinin %50’sine istekli bulunmadığı takdirde, yine Ülkemizde ABD emperyalizmi ve işbirlikçilerine karşı yürütülen mücadele sürecinde 31 Mayıs 1971’de Nurhak Dağı’nda DOĞUM, VEFAT, TEŞEKKÜR,Sinan Cemgil ve Kadir Manga ile birlikte katledilen kardeşimiz aşağıda belirtilen gün, saat ve aynı yerde 2. artırmanın yapılarak satılacağı; şu kadar ki, artırma bedelinin malın tahmin edilen değerinin %50’sini bulmasının ve satış isteyenin alacağına rüçhanı olan alacakların toplamından fazla olmasının ve bundan başka paraya çevirme ve payların paylaştırma giderlerini geçmesinin şart olduğu; birinci artırmadan on gün önce başlamak üzere artırma tarihinden önce BAŞSAĞLIĞI, ANMAki gün sonuna kadar esatis.uyap.gov.tr adresinden elektronik ortam ALPASLANilanlarınız için bizi arayabidlaitreksliif nveirizlebileceği, birinci artırmada istekli bulunmadığı takdirde ÖZDOĞAN’ın elektronik ortamda birinci artırmadan sonraki beşinci günden başla arammızödüzaclenamdaelyAİİelrezsıvlsnıetmşinıanskeeıninaovrgl4bari5nyau.leiynlıaalınnn:::ıdcy232ıaomr113kuızez222lna. d,...i3s44in444i,312713220752400tnmmraeoşaeaynameskiğkinenıüldonieznarirnetiianbrcbemreyiarldiuikrödaktirinoalnetcsreenıiydkğaaolaiisrnfrtıyaiıvnnranemdzidrsaaıiatllneıegKbdygüeioDölnensrVüücye.enla’engğdbinönie,iunlneammdclöeıaaecnrhrğıiclayceie;asubgkıziyaiiludeliagtnecüoerdsinlğaavaiicse;trıaeofrşaiğmnldzbıuiliezvağneediabtebsaikllagaikatdişüdıavşizarluedmrşrreamieanrşlktadeanlekiraasttn rı ilan olunur. 26/05/2016 KARDEŞLERİ 1. İhale Tarihi: 30/06/2016 günü, saat 11:0011:05 arası. 2. İhale Tarihi: 15/07/2016 günü, saat 11:0011:05 arası. İhale Yeri: Çarşı Mah. Sanayi Bölgesi Köprübaşı Yolu 2. km Meta İnşaat Hazır Beton Bahçesi Sürmene/Trabzon DOĞUM, VEFAT, TEŞEKKÜR, BAŞSAĞLIĞI, ANMA ilanlarınız için bizi arayabilirsiniz NO: 1 TAKDİR EDİLEN DEĞERİ TL.: 460.000,00 ADEDİ: 1 KDV: %18 CİNSİ (MAHİYETİ VE ÖNEMLİ NİTELİKLERİ): 61K7918 plakalı, 2012 model, MERCEDESBENZ marka, 942.16 tipli, 45795700252111 motor no’lu, NMB94216712121935 şasi no’lu, yakıt tipi dizel, ren İstanbul : 212.343 72 74 Ankara : 312. 442 30 50 İzmir : 232. 441 12 20 gi beyaz, araç beton pompalı ve 10 tekerlidir. 03/04/2016 tarihli kıymet takdirine göre kaporta aksam ile döşeme ve camları sağlamdır (İİK m.114/1, 114/3) *: Bu örnek, bu Yönetmelikten önceki uygulamada kullanılan Örnek 63’e karşılık gelmektedir. “Resmi ilanlar: www.ilan.gov.tr’de” (Basın: 346057) CC MM YY BB
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle