19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cumartesi 5 Mart 2016 16 Herkes niye kaçmak istiyor? Cizre’nin hali malum, aylar sonra şehirlerine geri dönen vatandaşlar, ağır bir Suriye görünümüyle karşılaştılar. Her yer delik deşik, evler yıkılmış, binalar çökmüş. İki kız çocuğu, enkaza dönmüş evlerinde oyuncaklarını bulmanın sevinci içinde. Güneydoğu’nun öteki ilçelerinde de benzer şeyler yaşanıyor. Muharrem Sarıkaya önceki gün köşesinde yazmıştı. Gidip dolaştığı Nusaybin’de sokaklara perdeler çekilmiş, hendekler kazılmıştı. Vatandaş kaçma derdinde, operasyonun da eli kulağında diyordu. Ve dün Nusaybin’de bombalı saldırı oldu, 2 polis şehit düştü, polis ailelerinin de içinde olduğu 34 kişi yaralandı. Herkes oralardan kaçma derdinde. Iraklıların, Suriyelilerin ve Afganların ölme pahasına ülkelerinden kaçmaları artık sıradan hale geldi. Kışın yatışır sandığımız mülteci akını, soğuğa, kara rağmen azalmadı, aynen sürdü. Kışın bile böyle olduğuna göre, siz artık bu yaz mülteci akınının hangi boyutlara ulaşacağını düşünün artık. Türkiye’de de Erdoğan ve AKP iktidarına kızıp yurtdışına gitmek isteyenlerin varlığı da bir gerçek. Artık her sohbette konu, “Kanada’ya mı gitsek, Avustralya’ya mı gitsek” sorusuna geliyor. Şimdi tüm bunlara Amerika’dan kaçmak isteyen Amerikalılar sorunu eklendi. Amerika’da Donald Trump’ın Cumhuriyetçi adayı olmasının neredeyse kesinleştiği geçen salı günü, Google’da, “Kanada’ya nasıl yerleşirim” sorusunu soranların sayısı yüzde 1150 artış göstermiş. Onlar da Amerika’dan kaçıp Kanada’ya gitmeyi düşünüyorlar. Yaşadığı ülkeden, şehirden kaçmak isteyenlerin sayısı artıkça artıyor. NASA’nın karamsarlığı Amerikan Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesi (NASA) araştırmacıları, Türkiye, İsrail, Ürdün, Lübnan, Filistin, Kıbrıs ve Suriye’yi kapsayan Doğu Akdeniz bölgesinde 1998 yılında başlayan kuraklığın, muhtemelen son 9 asrın en kötü kuraklığı olduğunu bildirdi. Suriye’nin bu hale gelmesini, bu kuraklığa bağlayanlar da var. Çünkü kuraklıktan en çok etkilenen ve en çok işlenebilir toprağını sıcak karşısında kaybeden ülke de Suriye olmuş. Aslında Güneydoğu’da başlayan Suriye görüntüleri de bu teoriyi destekliyor gibi. Önce kuraklıktan en çok etkilenen Suriye enkaza döndü, şimdi kuraklıktan Suriye kadar etkilenen bir başka ülke Türkiye de ucundan enkaza dönmeye başladı. Ama bu kötü bir fikir, unutun gitsin. ‘Kayyumlaştırma’ Türk basını yaşanan baskılarla zaten zor durumdaydı, şimdi de “Kayyumlaştırma” kıskacıyla karşı karşıya. Gazetelere kayyum yoluyla el koyma geleneği sürüyor. Dün de Zaman gazetesine kayyum atandı. Daha önce kayyum atanan İpek Grubu gazeteleri ise, önce tiraj kaybetti, sonra da kapandı. 500’e yakın gazeteci işsiz kaldı. Zaman gazetesinde de benzer gelişmeler olacağını tahmin etmek zor değil. Cumhurbaşkanı’nın Can Dündar ve Erdem Gül’e yönelik “Henüz daha bitmedi” sözleri de malum. Anlaşılan, Türk basını daha zor bir dönemden geçecek. Yaşadıklarımızdan bile beter uygulamalarla karşı karşıya kalacağız. Allah sonumuzu hayır etsin. Söyleyecek başka bir şey kalmadı. 5 MART 2016 SAYI: 33022 İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına Orhan Erİnç İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar Genel Yayın Yönetmen Yardımcısı Tahir Özyurtseven Haber Koordinatörleri Murat Sabuncu Ayşe Yıldırım Başlangıç Yazıişleri Müdürleri Bülent Özdoğan Baydu Can Reklam ve Pazarlama Direktörü Ayşe Cemal Reklam Grup Koordinatörleri Hakan Çankaya Deniz Tufan Sorumlu Müdür Abbas Yalçın Görsel Yönetmen Hakan Akarsu Rezervasyon ve Planlama Koordinatörü Bülent Gürel l Haber Merkezi Müdürü: Aykut Küçükkaya l Dış Haberler: Pınar Ersoy l Ekonomi: Olcay Büyüktaş l Kültür Sanat: Evrim Altuğ l Spor: Arif Kızılyalın l Gece: Ayça Bilgin Demir l Yurt Haberler: Selin Görgüner l Fotoğraf: Uğur Demir l Düzeltme: Mustafa Çolak Web Koordinatörü: Oğuz Güven [email protected] Ankara Temsilcisi: Erdem Gül Güvenevler Mah. Güneş Cad. No: 8/1 Çankaya 06690 Ankara Tel: (0312) 442 30 50 İzmir Reklam Tel: (0232) 441 12 20 0530 430 74 17 Okur Temsilcisi: Güray Öz [email protected] Yayın Kurulu: Orhan Erinç (Başkan), Güray Öz (Bşk. Yrd.), Can Dündar, Ali Sirmen, Hikmet Çetinkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Hakan Kara. lMuhasebe Müdürü: Günseli Özaltay l Satış Dağıtım: Tunca Çinkaya Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: [email protected] Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: [email protected] Yaygın süreli yayın Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt/İstanbul Dağıtım: Doğan Dağıtım Satış Pazarlama Matbaacılık Ödeme Aracılık ve Tahsilat Sistemleri AŞ Esenyurt/İstanbul Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. İstanbul Ankara İzmir NAMAZ VAKİTLERİ İmsak Güneş Öğle İkindi 05.00 06.25 12.23 15.32 04.45 06.09 12.07 15.17 05.09 06.31 12.30 15.41 Akşam 18.07 17.53 18.16 Yatsı 19.26 19.10 19.32 yorum/eğitim EDİTÖR: DENİZ ÜLKÜTEKİN TASARIM: SERPİL ÜNAY 90yıllık enkaz, bildiğiniz üzere, Emine Erdoğan tarafından Ensar Vakfı toplantısında kaldırıldı. “Ülke insanının manevi dinamiklerini zenginleştirmek” için kurulan Ensar Vakfı, AKP döneminde epey proje aldı. Biliyorsunuz, bizde “proje” demek, dinamik zenginlik demektir... Ensar Vakfı da, vakıf kurucularından Ömer Dinçer’in Milli Eğitim Bakanlığı sırasında bakanlık ile “ortak projeler” yürüttü. 8 bin 500 din kültürü ve ahlak bilgisi öğretmeni, vakfın yan kuruluşu olan Değerler Eğitimi Merkezi’nin yayınları ile desteklendi. Gençlik ve Spor Bakanlığı da, “Fikrini Sen Yönet”, “Merhaba İstanbul”, “Osmanlı Sanatlarıyla Tarih Yolculuğu”, “Eğitim ve Kültür Evi” projeleri ile vakfa yardımcı oldu. Ensar Vakfı, AKP kadroları açısından da epey zengin bir vakıf: Vakıftan Mustafa Açıkalın, Recep Tayyip Erdoğan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı’yken genel sekreteriydi. Sonradan AKP’den milletvekili oldu. 12 Eylül darbesinden sonra Suudi Arabistan kökenli şeriatçı Rabıta örgütünün parasıyla yurtdışına gönderilen vakıf kurucularından ve Recep Tayyip Erdoğan’ın kendisine “ağabey” diye hitap ettiği Alaaddin Şahin, Türkiye’ye döndük Enkaz kaldıran dinamik vakıf ten sonra Nuruosmaniye Camii imamıyken AKP döneminde İETT Müşteriler Daire Başkanlığı’na atandı. Ensar Vakfı’nın şu andaki Başkanı İsmail Cenk Dilberoğlu, İstanbul İl Genel Meclisi’nin AKP’li üyelerinden. Dilberoğlu, AKP döneminde THY İcra Komitesi’ne de atandı. Vakfın Başkan Yardımcılarından Mehmet Sarımermer ise, eski Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün damadı. Vakfın önceki sekreter üyelerinden İbrahim Bacacı, Gül’ün damadı Mehmet Sarımermer’in Fenn Bilgi Teknolojileri Sanayi ve Ticaret şirketinden ortağı. Vakfın Mütevelli Heyeti arasında bugün AKP’li Beyoğlu Belediye Başkanı Ahmet Misbah Demircan ve Üsküdar Belediye Başkanı Hilmi Türkmen de yer alıyor. Daha önce AKP’li Zeytinburnu Belediye Başkanı Murat Aydın, AKP’li Ümraniye Belediye Başkanı Hasan Can vakfın yönetimindeydiler. Yalnız belediye başkanları değil, belediye başkanlarının oğulları da Ensar Vakfı’nda görev yaptılar. Örneğin, AKP’li Bahçelievler Belediye Başkanı Osman Develioğlu’nun oğlu Ziya Develioğlu... Recep Tayyip Erdoğan, Başbakanken, Ziya Develioğlu’nun düğününe katılmış, evlenen çiftten üç çocuk yapmalarını istemişti! Ömer Dinçer’in oğlu ve aynı zamanda bir önceki Enerji Bakanı Taner Yıldız’ın damadı olan Asım Dinçer de vakfın yönetiminde yer almıştı. Anlayacağınız, Ensar Vakfı, adeta AKP’nin bir aile kuruluşu... Dinamikleri zenginleştiriyor. Teşekkür Anayasa Mahkemesi’nin verdiği karara uymadığını, saygı da duymadığını açıklayana, Türk Hukuk Kurumu Başkanı Sabih Kanadoğlu’ndan teşekkür geldi: “Türkiye; demokrasi, hukukun üstünlüğü, hukuk devleti ve yargı bağımsızlığı konusunda ulaştığı noktayı net ve açık bir şekilde ortaya koyan, arzuladığı başkanlık sisteminin içeriğini, niteliğini ve sonuçlarını belirleyen sayın Cumhurbaşkanı’na teşekkür borçludur.” İnanç ve beklenti Son açıklamasına bakarsanız, TSK üyeleri için verilen beraat kararları Genelkurmay’ın “hukukun üstünlüğüne saygının gereği ve adil yargılanma ilkesi yönündeki inanç ve beklentilerinin haklılığı”nı göstermiş. Aynı Genelkurmay, AKP ve casusluk cemaatinin birlikte yürüttüğü ordunun yurtsever kanadını tasfiye kurgusu sırasında yaşamını yitiren, hasta olan, işinden uzaklaştırılan, ömründen yıllar çalınan, yaşamı altüst edilen TSK üyeleri hakkında nasıl bir inanç ve beklenti içindedir, çok merak ediyoruz doğrusu. Kadının derdi ‘şiddet’ Araştırmaya göre 1825 arasındaki genç kadınlar toplumdaki en mutsuz ve eşitlik algısı yüksek grubu oluşturuyor Kadir Has Üniversitesi Toplumsal Cinsiyet ve Kadın Çalışmaları Araştırma Merkezi, “Türkiye’de Toplumsal Cinsiyet ve Kadın Algısı Araştırması” sonuçlarına göre, yüzde 77.8’lik oranla en büyük sorun şiddet. Toplumsal cinsiyet eşitsizliği yüzde 41.5 ile ikinci sırada. Erkeklerin yüzde 59’u, kadınların ise yüzde 67’si aile içi şiddetin boşanmak için yeterli olduğunu düşünüyor. 26 ilde 600 erkek ve 600 kadınla yüz yüze gerçekleştirilen görüşmelere dayanılarak hazırlanan raporu, Yard. Doç. Aslı Çarkoğlu açıkladı. Araştırmaya göre, katılımcıların yüzde 78.9’u çiftlerin kürtaja birlikte karar vermesi gerektiğini söyledi. Çalışmaya hayır Kadın katılımcıların yüzde 64,8’i şu an çalışmadığını ifade ederken, şimdiye kadar hiç çalışmadığını söyleyenlerin oranı ise yüzde 70,2. “Çalışmak ister miydiniz” sorusuna ise katılımcıların yüzde 72,2’sinin ‘hayır’ karşılığını vermesi dikkat çekiyor. Katılımcıların yüzde 50’si “Feminizm” ifadesini daha önce hiç duymamış. Aile baskısından yakınan yüzde 21.4’lik bir kesim, işsizliği ciddi sorun olarak gören ise 13.2’lik bir kesim var. “Türkiye’de kadının en büyük sorunu şiddettir” diyen erkeklerin oranı yüzde 79,8. Kadınların oranı ise yüzde 75,7. l İSTANBUL/Cumhuriyet Şirket çalışanlarına güncel yaklaşımla eğitim verilecek olan MEF YABEM’de, sektör de tanınan isimler yer alıyor. Dersimiz iş dünyası! DENİZ ÜLKÜTEKİN İş dünyasının ihtiyaçlarına yönelik eğitim verme hedefiyle yolan çıkan MEF Üniversitesi Yaşam Boyu Eğitim Merkezi (MEF YABEM) basına tanıtıldı. Yönetim kurulunda Esas Holding CEO’su Çağatay Özdoğru, Albright Stonebridge Group Baş Danışmanı Hakan Akbaş, CarrefourSA CEO’su Hakan Ergin, Borusan Otomotiv CEO’su Kerim Kazgan ve Amrop Danışmanlık Kurucu Ortağı Prof. Dr. Yeşim Toduk gibi iş dünyasının tanınmış isimlerinin yer aldığı merkezde, özel sektör çalışanlarına ve orta/üst düzey yöneticilere eğitim verilecek. Sektör tecrübesi Toplantıdaki konuşmasına, geçen ay vefat eden MEF Okulları Kurucusu Dr. İbrahim Arıkan’ı anarak başlayan MEF Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Muhammed Şahin, MEF YABEM’in, bir yıldır yürütülen çalışmalar sonucunda hayata geçirildiğini kaydetti. Şahin, şöyle konuştu: “‘MEF YABEM, 44 yıl önce İbrahim Arıkan’ın büyük vizyonu ile kurduğu MEF Markası’nın iş dünyasındaki yansıması olacak.’’ Esas Holding CEO’su ve MEF YABEM Yönetim Kurulu Başkanı Çağatay Özdoğru ise şunları söyledi: ‘‘İş dünyasında yaşanan sıkıntıları, aranan nitelikleri çok iyi biliyoruz. MEF YABEM’de, hayat ile sınıfı, iş dünyası ile akademiyi, pratik ile teoriyi buluşturacağız.’’ Öncelikli olarak, çalışanlara, şirket odaklı eğitim verilmesinin planlandığı MEF YABEM’in zaman içinde genel eğitimlere de açılması hedefleniyor. Merkezde ders verecek isimlerin ise akademi ve iş dünyasında, uluslararası alanda kabul görmüş yöntemleri katılımcılara aktarabilecek, sektör tecrübesine sahip kişiler olması planlanıyor. KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK [email protected] Cizre’nin çocukları 79gün süren çok kanlı, çok ölümlü çatışmaların sona ermesinden sonra Cizreliler “evlerine” geri dönüyorlar. “Evlerine” demek gerçeği yansıtmıyor aslında çünkü o evler enkaz yığınlarına dönüşmüş. Cizre’nin Sur, Nur,  Cudi, Yafes gibi eski yasaklı mahalleleri 2. Dünya Savaşı’nda İngiliz uçakları tarafından yerle bir edilen Dresden’i andırıyor. Dönenler enkaz yığınları arasında giderken geride bıraktıkları eşyalarını arıyorlar umutsuzca... İnsanlar çaresiz, bin bir emekle sahip oldukları yuvaları artık kullanılamaz durumda. Televizyonlar çaresizliklerin görüntülerini getiriyorlar ekranlara. İzliyoruz. İzlerken insanın yüreği burkuluyor. Hele o çocuklar, o çocuklar… İçlerindeki acı masum yüzlerine vuruyor. HHH Ekranda 78 yaşlarında bir kız çocuğu… Annesinin elinden kurtularak beton, taş, demir yığınlarının içine dalıyor; bir beton kalıbın altından kumaş bebeğini bulup çıkartıyor. Salt onun için değil, annesi için de evlerinden geriye kalan son şey o bez bebek. Aynı yaşlarda bir erkek çocuk; bir taşın üzerine oturmuş dalgın gözlerle karşısındaki delik deşik olmuş bir harabeyi seyrediyor. Artık olmayan yuvası olmalı… HHH Bu çocuklar yaşadıkları acıların nedenlerini, niçinlerini kavrayacak yaşta değiller henüz. Onlar için “direniş”, “savaş”, “çatışma”, “özyönetim”, “kamu düzeni” gibi kavramlar hiçbir anlam taşımıyor. Onlar ancak gördüklerini anlamlandırabiliyorlar. Zaman ilerledikçe “Geri döndüğümüzde evimiz niçin yıkılmıştı, kim yıkmıştı” sorusu üzerinde düşünmeye başlayacaklar. Mahallelerine kısa bir ayrılıktan sonra döndüklerinde karşılaştıkları görüntüler mutlaka belleklerine kazınacak, gözlerinin önüne gelecek. Belleklerine kazınan o görüntüler, yüreklerinde duydukları sızılar, döktükleri gözyaşları çok büyük olasılıkla yaşam çizgilerinin belirlenmesinde etkili olacak. Onlar kendi çocuklarımız, kendi torunlarımız kadar bizim çocuklarımız, hepimizin çocukları. HHH Öyleyse… Bu çocuklara karşı, devlet olarak, toplum olarak, yurttaş olarak sorumluyuz. Sayıları binleri bulan bu çocukların kendi çocuklarımız kadar iyi yaşam koşullarında yaşamaya, iyi bir eğitim almaya hakları vardır. Bu sorumluluğu duyalım. Başta devlet olmak üzere eski yanlışlarımızı tekrarlamayalım. Dünkü “taş atan çocukların” bugünün “hendek kazan gençleri” olduğu gerçeğini gözden kaçırmayalım. Unutmayalım ki her çocuk bir masumiyet simgesidir. Ne yapıp edip onların masumiyetlerinin kirlenmesine izin vermeyelim. Çocukları sevelim. Ne demişti Sait Faik Usta? “…bir insanı sevmekle başlar her şey.” ÇİZGİLİK KAMİL MASARACI [email protected] Gelecek ‘kod’lanıyor! Erkan Ulu Özel Ortaokulu, başlattığı “kodlama ve robotik teknolojileri” ile geleceği şekillendirecek öğrenciler yetiştirmeyi hedefliyor. Okulun, bu öğretim yılı başında ders programına aldığı “robotik ve kodlama” dersleri, yaş grubuna göre özelleştiriliyor. Oyun çağına yakın 5. sınıflar için sınıf, bir uzay üssü olarak hayal ediliyor ve öğrencilere birtakım problemler verilip çözüm üretilmesi isteniyor. 6 ve 7. sınıflarda ise gerçek yaşamdan problemler üzerinde duruluyor. Öğrencilerin yıl sonu hedefi ise otonom hareket kabiliyeti kazanmış kendi yaptıkları robotlarını kumandasız bir şekilde labirentten çıkarabilmek. Projeyi tamamlamayı başaran öğrencilerden 10’u, ABD’de gerçekleşen “VexIQ Challenge” yarışmasının gelecek yılki turnuvasına katılabilecek. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle