19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
(Soldan sağa) Esra Mungan, Kıvanç Ersoy ve Muzaffer Kaya; Barış İçin Akademisyenler oluşumunun “Bu Suça Ortak Olmayacağız” 18 EDİTÖR: EZGİ ATABİLEN TASARIM: İLKNUR FİLİZ Pazar 20 Mart 2016 başlıklı metnini imzaladıkları için cezaevindeler. sAkeadleamimsyenvleardern Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, “Akademisyen olma rasi için omuz omuza yürümek ve kısa sürede görüşmek umuduyla, dileğiyle” mıştı. Akademisyenlerin tutuklanmasına yapılan itiraz ise henüz sonuçlan sı, gazeteci olması, STK yönetici olma diye yazdı. madı. sı, aslında o kişinin terörist olduğu gerçeğini değiştirmez” ifadelerinin ardın Yrd. Doç. Esra Mungan, Doç. Dr. Kıvanç Ersoy ve Yrd. Doç. Muzaffer Kaya, Not gönderdiler dan tutuklanan akademisyenler Kıvanç 15 Mart’ta, İstanbul Nöbetçi 5. Sulh Ce CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Ersoy ve Muzaffer Kaya, cezaevinden za Hâkimliği’nce “terör örgütü propa Tanrıkulu, akademisyenleri dün Met gönderdikleri notta, “Barış ve demok gandası yapmak” suçundan tutuklan ris Cezaevi’nde ziyaret etti. Emek dolu Doç. Dr. Kıvanç Ersoy, Tanrıkulu ile Yard. Doç. Muzaffer Kaya da “Tüm gönderdiği notta, “Değerli arkadaşlar, barış ve demokrasi gönüllülerine, sa burası demokrasi mücadelesini sahip vaşa ve diktatörlüğe karşı, barış ve de lenen herkesin bir dönem yolunun dü mokrasi talebimizi dile getirmeye de şebileceği bir duraktır. Bizler iyiyiz. vam edeceğiz. Bizimle dayanışma gös Kendinize iyi bakın. Barış ve demokra teren tüm dostlarımızı sevgiyle kucak si için omuz omuza yürümek dileğiyle, lıyoruz. En kısa sürede görüşmek umu selamlar” dedi. duyla” diye yazdı. l İSTANBUL 3 hayat [email protected] “Üç akademisyen tutuklandı”... Çok kez gördük bu başlığı. Üç sözcük. İçinde üç insanı, emek dolu üç hayatı saklayan. Esra Mungan, Muzaffer Kaya, Kıvanç Ersoy; Barış İçin Akademisyenler oluşumunun “Bu Suça Ortak Olmayacağız” başlıklı bildirisini imzaladıkları için cezaevindeler Eşitlikten yana DOÇ. DR. ESRA MUNGAN Doç. Dr. Esra Mungan 1968 doğumlu. Mimarlık profesörü İhsan Mungan’ın kızı, Mardinli Mungan ailesinin bir ferdi. 1986’da Alman Lisesi’ni ve 1990’da Boğaziçi Üniversitesi Psikoloji Bölümü’nü bitirdi, Washington DC’ye, American University’e yüksek lisans yapmaya gitti. Tez konusu davranış ve nörobilimdi. Doktorasını da burada, hafıza çalışmaları alanında tamamladı. Döner dönmez Boğaziçi Üniversitesi’nde çalışmaya başladı. Dört yıllık özel sektör arasından bu yana da bu üniversitede. Müzik belleği, bellek yargıları, evrim ve davranış dersleri veriyor. Güler yüzü, enerjisi ve ilgi alanlarıyla sevilen bir hoca. Sinema tutkunu En büyük meraklarından biri sinema. Henüz lise öğrencisiyken seyrettiği Bertolucci’nin “1900” filmi ve dünya sineması hâlâ hafızasında canlı. Tıpkı yıkılan Emek Sineması gibi. Ne yapsa izlerim dediği yönetmenler Sokurov ve Zvyagintsev. Köklü Rus sinema kültürü onu derinden etkilemiş. Ofisinin duvarları film afişleriyle dolu. Şehri bisikletle kat etmesiyle ve buz gibi havalarda dahi tişörtle gezmesiyle tanınıyor. ABD’de geçirdiği yıllardan kalma bir alışkanlık bu. Binalar o kadar ısıtılıyordu ki, o da kar yağarken dahi incecik bir tişörtle geziyordu. Kimse dönüp bakmıyordu bile. Türkiye’ye döndüğünde ise bu alışkanlığını hayret dolu bakışlar eşliğinde sürdürdü. Zamanla alışkanlık değişse de nâmı bugünlere kadar geldi. ABD’den getirdiği bir diğer ‘tuhaf’ alışkanlık ise bisikletti. Neredeyse on yıl boyunca yaz kış bisikletle gidip geldi okula. İstanbul’un trafiği içinde bisiklete binen bir kadın olarak da nam saldı. Ta ki bel fıtığı teşhisi konana kadar! İntihal hafiyeliği Öğrencilerinin onunla birlikte heyecanlanıp onunla birlikte merak etmelerini istiyor. Öğrencihoca ilişki sini eşit bir ilişkiye çevirmeye gayret ediyor. Onlara ‘siz’ diye hitap ediyor, elindeki not kozunu baskı kurmak için kullanmıyor. Bunda Boğaziçi Üniversitesi’nin hiyerarşik olmayan kültürünün de etkisi olduğunu düşünüyor. 2010 yılında Time Out İstanbul dergisine verdiği söyleşide Boğaziçi Üniversitesi’ni “bağımsızlık” ve “güven” sözcükleriyle tarif ederken, altı yıl sonra barış bildirisine imza atmaktan tutuklanacağını ve cadı avının kol gezdiği bir ortamda üniversitesinin ona sapasağlam sahip çıkacağını bilmiyordu. Sınav okumaktan pek hoşlanmadığını itiraf etmişti o söyleşide. Zaman zaman makale okumanın da sıkıcı olduğunu... Çünkü o makalelerde “‘beş şıktan doğru şıkkı bulma’ zihniyeti üstüne kurulu eğitim düzenimizde, yapısı düzgün yazı yazma formasyonunun eksikliğini” hissediyordu. Bir de intihal hafiyeliği yapmak zorunda kalıyordu ki bu en fenasıydı. Haksız mıydı? 2009’da Hürriyet’ten Nuran Çakmakçı’ya verdiği söyleşide “evrensel ahlakın, yani kimsenin hakkını yememe, dürüst olma gibi aslında çok temel değerlerin eğitim sistemimizde hiçbir şekilde verilmediğini düşünüyorum” demişti. Haksız mıydı? Tutuklandıktan sonra gönderdiği mesajda yine ‘evrensel’ olanın altını çiziyordu: “Tüm yıldırmalara ve baskılara rağmen barış arzulayan bizler sözümüzün arkasında durmaya devam ediyoruz. Bizler ve barış etrafında kenetlenmiş herkes ve hepimiz insan haklarına saygılı, kendi hukukuna ve ülkesinin uymakla yükümlü olduğu evrensel hukuk ilkelerine bağlı, tam demokratik, bağımsız, eşitlikten ve özgürlükten yana, kimsenin kimseyi ezmediği, çeşitlilik içinde birlikte bir yaşamın olduğu bir Türkiye için mücadelemiz yılmadan devam edecektir”. Üç akademisyenin tutuklanmalarının ardından öğrencileri tepkilerini eylemlerle gösterdiler. Esra Mungan’ın ders vereceği amfiye topluca giren öğrencileri “Hoca Ezilenlerin yanındakimıza dokunma” sloganlarıyla dayanışma gösterdi. akademisyen YRD. DOÇ. DR. MUZAFFER KAYA Muzaffer Kaya 1973 Okmeydanı doğumlu. Boğaziçi Üniversitesi Eğitim Politikaları Uygulama ve Geliştirme Merkezi Koordinatörü Dr. Meral Apak ile evli, dört yaşındaki Can’ın babası. 1960’ların sonlarında Sivas’tan İstanbul’a göçmüş KürtAlevi bir ailenin ortanca çocuğu. İşçi emeklisi anne baba için önemli olan çocuklarının okumasıydı. Muzaffer Kaya’yı önce Heybeliada Deniz Lisesi’ne gönderdiler, oradan da Tuzla’daki Deniz Harp Okulu’na. Makine mühendisliği okuyordu. Çok başarılıydı, ordunun gözdesi olacaktı ki hayatının seyri değişti. Edebiyatla... İş arıyordu Okudu, okudu, okudu. Ve sonunda kendi tarihinin farkına vardı. Harp Okulu’ndan ayrılmaya karar verdi. Kolay değildi sıkı örülmüş bu ağın içinden çıkmak. Zoru seçti. Girdiği üniversite sınavında Boğaziçi Üniversitesi Sosyoloji Bölümü’nü kazandı. Yüksek lisansını Yıldız Teknik Üniversitesi’nde siyaset bilimi üzerinde yaptı. Tezinde sanayi ve kent sosyolojisi açısından Zeytinburnu’nu inceledi. Çağlar Keyder ile çalıştığı doktorasında ise Çerkezköy’e odaklandı. Küçücük bir köyün nasıl sanayi kenti haline geldiğini inceledi. Boğaziçi Üniversitesi’nde üç yıl Cumhuriyet tarihi okuttu. Sosyal medyada ondan “ezilenlerin akademisyeni”, “unutamadığım hocalarımdan” söz leriyle bahsediliyor. Boğaziçi’nin ardından Işık Üniversitesi’nde yakın siyasi tarih dersi verdi. Ardından yeni kurulan Nişantaşı Üniversitesi’nin Sosyal Hizmet Bölümü’ne geçti. Sosyoloji ve sosyal hizmet teorisi dersleri veriyordu. Bir yılı doldurmamıştı ki barış bildirisini imzalaması nedeniyle işten çıkarılan yedi öğretim görevlisinden biri oldu. Şubattan bu yana hem iş arıyor, hem de akademisyenlerin mücadelesinde aktif rol alıyordu. Adalet ve dayanışma Yakından tanıyanlar onu sakin, soğukkanlı ve adaletli sözcükleriyle tarif ediyorlar. Çalışmalarını sosyoloji, tarih ve sosyal hizmet alanlarında çokdisiplinli olarak sürdürmeyi hedefliyor. Bunun yanı sıra Osmanlı’dan günümüze kadar gelen sol politik tarih konusunda birikimi derin. Kentleşmeyi analiz etmek, yoksul mahallelerdeki eşitsizliğe akademik analizle ve anlamlı pratiklerle müdahale etmek amacı... Uzun zamandır yoksul mahallelerde açık dersler yapıyor; sosyal hizmet ve insan hakları konusunda dayanışmayı güçlendirmeye çalışıyor. Şimdi Metris Cezaevi’nin bir koğuşunda Muzaffer Kaya. Belki de zihninden en sevdiği şairin dizelerini geçiriyor: “Barış demiştir ve güvercin tıkmışlardır boğazına / Bu yüzden edep kuralı gözetmez Anadolu ermişi / Bu yüzden kimi zaman zordur ayırmak / Üstünü başını yırtmış ağıtlardan şiiri”... En genç doçent DOÇ. DR. KIVANÇ ERSOY Mimar Sinan Matematik Bölümü öğretim görevlisi Doç. Dr. Kıvanç Ersoy 1980 doğumlu. Yarın doğum günü, 36. yaşını beş yaşındaki oğlundan uzakta, Metris Cezaevi’nde kutlayacak. 2002’de bitirdiği ODTÜ Matematik Bölümü’nde yüksek lisans ve doktorasını tamamladı. Doçent unvanı aldığında 35’inde bile değildi. Öğrencileri “kötü not vermeye kıyamayan” hocalarının tutuklanmasını şaşkınlıkla karşıladılar. Tutuklandıktan sonra okuluna gönderdiği mesajla derslerine sahip çıkılmasını istedi, tez danışmanı olduğu öğrenciler için endişelendi... Çalışma alanı gruplar teorisi. Bu alanda yurtdışında tanınan bir matematikçi. Brezilya’da, İtalya’da, Kanada’da meslektaşlarıyla bir araya geldi. Her yıl Antalya Cebir Günleri’ni düzenleyen komitede yer alıyor, bölümünün seminerlerini organize ediyor. Sosyalizme inanan, Türkiye’nin barış içinde yaşamasını, demokrasinin oturmasını isteyen biri olarak elini taşın altına koymaktan çekinmedi. Bildirinin ardından gelen tepkilerden, suçlamalardan rahatsız olmuştu. Ama gözaltı ve tutukluluk beklediği bir karşılık değildi. Matematiğe tutkun Politikayla, felsefeyle, edebiyatla ilgili ama matematiğe tutkun, zamanının çoğunu matematikle geçiriyor. Cezaevine konduktan sonra ilk iş matematik kitapları istedi. Önümüzdeki hafta Boğaziçi Üniversitesi’ndeki bir çalıştaya katılacak, nisanda İtalya’ya bir konferansa gidecekti. Aynı zamanda Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası İstanbul 6 No’lu Üniversiteler Şubesi Hukuk Sekreteri. Cezaevinden gönderdiği ilk mektupta “Bilmenizi isteriz ki bizim ne bilincimiz, ne onurumuz, ne kararlı duruşumuz bu hücrelere sığar” diyordu, “Bizler ve barış, demokrasi, insan hakları için yürüyen herkes bize layık görülen bu ‘cezayı’ da onur olarak taşımasını iyi biliriz”. Dileyelim ki hücrelere sığması gerekmesin, bir an önce özgürlüklerine kavuşsunlar. Chris Stephen İngiliz hoca Türkiye’ye dönüyor Türkiye’yi terk etmek zorunda bırakılan Chris Stephenson, bugün geri dönmeyi planlıyor İstanbul Bilgi Üniversitesi Matematik Bölümü Öğretim Görevlisi Stephenson, barış bildirisine imza attıkları için tutuklanan akademisyenlere destek için gittiği Çağlayan Adliyesi’nde çantasından HDP’nin Nevruz davetiyesi çıktığı için gözaltına alınmıştı. Savcılığın sınır dışı edilmesini talep et mesi üzerine ülkeden ayrılmak zorunda kalmıştı. 25 yıldır Türkiye’de yaşayan İngiliz akademisyenin avukatı Cemal Polat, Stephenson’ın ülkeye dönüş yolunu açan süreci anlattı. Polat, “Hukuki süreç başlatmak üzere önceki gün İl Göç Müdürlüğü’ne gittik, bize Stephenson’ın ülkeye giriş yasağının ol madığını belirten bir yazı verdiler” dedi. ‘3 akademisyen aklımda’ Stephenson ise, “Hayatımda hiçbir zaman elime silah almadım. Silahlı bir örgütü desteklemedim” dedi. Stephenson, “Türkiye toplumuna bir eğitimci, bir vatandaş, bir insan olarak demokrasi ve barışın inşası için katkıda bulunmaya çalışıyorum. Bu yüzden döneceğim” diye konuştu. Tutuklu akademisyenleri unutmadığını söyleyen Stephenson, “Onlar hâlâ hapiste ve bu çok büyük bir haksızlık. İlk görevim onların serbest bırakılmasını talep etmek” diye ekledi. l İSTANBUL/Cumhuriyet C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle