Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Pazar 20 Mart 2016 10 ‘Cizîr, qet heq Cizîr cem we tune bu, Çima ber nehatin Cizîr?’ Başlığımdaki Kürtçe sözlerin Türkçe anlamı şöyle: “Cizre’nin sizde hiç mi hakkı yoktu, niye daha önce gelmediniz?” Bu soruyu CHP mil letvekili İlhan Cihaner’e yakılıp yıkılmış Cizre’de do laşırken çok yaşlı bir Kürt yurttaş sormuş. Cihaner bu sorudan çok etkilenmiş ama yanıt verememiş. Ciha ner yazısının devamında, hem Cizre’de hem Sur’da şimdilerde de top atışına tutulan Nusaybin’de sava şanların üç yıllık sulh döneminde PKK tarafından eği tilen yaşları çok küçük çocuklar olduğunu söylüyor, ardından gerçek savaşçı PKK’nin baharı beklediğini ekliyor ve elimizde bir iç savaş bilançosu olduğunu yi neliyor ve herkesi mantıklı olmaya davet ediyor. Bu raya kadar söylenenlere katılmamak mümkün değil ama sonrasında tıpkı o yaşlı Kürt yurttaş gibi benim de muhalefet partisine soracak pek çok sorum var! Öncelikle 2004 yılında İspanya’da trenlere yapı lan terör saldırılarında yüzlerce insan ölmüş ve ola yın üstünden daha bir saat geçmeden terörü lanetle mek için milyonlarca kişi sokaklara dökülmüştü. Şim di itirazları duyar gibiyim, arkadaş orada halkına saldı ran bir polis ya da askeri güç yok tu. Devlet yurttaşın yanındaydı. Biz de hemen TOMA’lar faaliyete ge çer... O kadar da değil. Şimdi bu günlerde şöyle bir eylem düşüne lim. Bu eylemin çağrısını yapacak tek kurum, işçi sendikaları, sivil ör gütler değil bizzat ana muhalefet partisi olmalıdır. Bu parti 11 mil Chp sende hiç hakkımız yok mu? yon insanın oyunu almış bir partidir. Örgüt olarak yurttaşlarını her türlü terörü lanetlemeye ça ğırabilir. Şimdi risk almanın zamanıdır. Şimdi muha lefet partisinin kent mitingleri yapma zamanıdır. Şim di bu işe girişemiyorsanız, ne zaman girişeceksiniz? Cihaner’in dediği gibi baharda PKK ve onun kentler de örgütlenen güçleri ülkeyi bir iç savaşa sürüklediği zaman mı? Bugünlerde sık sık aklıma Ecevit geliyor, miting yapacaktı ve Süleyman Demirel onu uyarmış tı, “Size suikast yapacaklar”. Ecevit o mütevazı tavrıyla mitingi yapacağını söylemiş ve yurttaşlarını uyarmıştı. Onlardan kendi güvenliklerini ön planda tutmalarını is temiş ama kendisinin miting alanına gideceğini söyle mişti. Gitti de, yüz binlerce kişi de onunla gitti. Bazen olaylar öyle bir gelişir ki, riks almak gerekir. Siz hiçbir risk almayacaksınız karşınızdakiler hiçbir yasayı, hiç bir kuralı dinlemeden ülkeyi iç savaşa sürükleyecek! Bir muhalefet partisi öncülük etmek zorundadır! İnsan lar çaresizlik içinde sosyal medyayı bir ağlama duvarı na çevirdiler. Çünkü çaresizler. Hepimiz gibi. Yazarlar, akademisyenler, kadınlar kendilerini öne atıp en azından “Barış”ı çağırıyorlar, neden muhalefet partisi bu barış çağrılarını çoğaltmıyor. Şöyle düşünüyorum, Ankara’da CHP’ye oy vermiş binlerce kişi var. Parti şöyle bir çağ rı yapabilirdi; “Tüm oy verenlerimizi Ankara’da Güven Park’ta ölülerimiz için birer kırmızı karanfil koymaya ça ğırıyoruz!” Kimse gelmez mi, en azından deneyin! Ken dinizi işlemeyen Meclis’e kilitlemişsiniz, oysa ikisi bir arada götürebilirsiniz! Gelirler! Aynı biçimde, tüm üye lerinizi ve tüm sivil örgütleri Güneydoğu’da ölen yurt taşlarımız için bir dakikalık saygı duruşuna neden ça ğırmıyorsunuz? Sessiz bir miting, tüm ölenler için ya pılabilir, nedir sizin elinizi kolunuzu bağlayan! Söyleme si acı ama sizin milletvekiliniz söylüyor ben de katılıyo rum; bahar bir iç savaşa gebe! Bugünlerde herkese İspanya ve Yoguslavya iç sa vaşıyla ilgili filmleri, belgeselleri izlemeye çağırıyorum. Göreceksiniz ki, iç savaşların kazananı yok! Ya ülke parçalanıyor ya da en az otuz yıllık bir karanlık döne me geçiyor. Evet, ortada herkesin kendi terörünü al kışladığı karanlık bir terör dönemi yaşanıyor. İnsanlar kalabalık yerlere gitmekten korkuyorlar. Bu insani bir duygu ama bu duyguyu yenip, hep birlikte terörü la netleyebiliriz, geri çekebiliriz! Bunun için ana muhale fet partisinin öncülük etmesi gerekiyor. Eğer bu ger çekleşmezse, benim, senin, onun tıpkı o Kürt yurttaş gibi şu soruyu sorma hakkımız doğuyor: “İzmir’in siz de hiç mi hakkı yoktu, niçin daha önce gelmediniz!” ya da “Ankara’nın siz de hiç mi hakkı yoktu niçin daha önce gelmediniz!” 20 MART 2016 SAYI: 32037 İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına Orhan Erİnç İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar Genel Yayın Yönetmen Yardımcısı Tahir Özyurtseven Haber Koordinatörleri Murat Sabuncu Ayşe Yıldırım Başlangıç Yazıişleri Müdürleri Bülent Özdoğan Baydu Can Reklam ve Pazarlama Direktörü Ayşe Cemal Reklam Grup Koordinatörleri Hakan Çankaya Deniz Tufan Sorumlu Müdür Abbas Yalçın Görsel Yönetmen Hakan Akarsu Rezervasyon ve Planlama Koordinatörü Bülent Gürel l Haber Merkezi Müdürü: Aykut Küçükkaya l Dış Haberler: Pınar Ersoy l Ekonomi: Olcay Büyüktaş l Kültür Sanat: Evrim Altuğ l Spor: Arif Kızılyalın l Gece: Ayça Bilgin Demir l Yurt Haberler: Selin Görgüner l Fotoğraf: Uğur Demir l Düzeltme: Mustafa Çolak Web Koordinatörü: Oğuz Güven editor@cumhuriyet.com.tr Ankara Temsilcisi: Erdem Gül Güvenevler Mah. Güneş Cad. No: 8/1 Çankaya 06690 Ankara Tel: (0312) 442 30 50 İzmir Reklam Tel: (0232) 441 12 20 0530 430 74 17 Okur Temsilcisi: Güray Öz guray@cumhuriyet.com.tr Yayın Kurulu: Orhan Erinç (Başkan), Güray Öz (Bşk. Yrd.), Can Dündar, Ali Sirmen, Hikmet Çetinkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Hakan Kara. lMuhasebe Müdürü: Günseli Özaltay l Satış Dağıtım: Tunca Çinkaya Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: posta@cumhuriyet.com.tr Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: reklam@cumhuriyet.com.tr Yaygın süreli yayın Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt/İstanbul Dağıtım: Doğan Dağıtım Satış Pazarlama Matbaacılık Ödeme Aracılık ve Tahsilat Sistemleri AŞ Esenyurt/İstanbul Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. İstanbul Ankara İzmir NAMAZ VAKİTLERİ İmsak Güneş Öğle İkindi 04.34 06.00 12.19 15.41 04.20 06.15 12.08 15.14 04.45 06.08 12.26 15.49 Akşam 18.24 17.48 18.31 Yatsı 19.44 19.06 19.48 yorum Geçen hafta birkaç günlüğüne ve ilk kez gittiğim Rotterdam; dünyanın en attı ve ömür boyu yürüyemeyecek. Müdüre hanıma soruşturma açılmadığına eminim, ama madalya takılmadığına emin değilim. büyük limanlarından biri olması Keza Ensar Vakfı’yla anılan toplu tecavüze getiri na karşın insanın içinde görsel fır len yayın yasağı gibi, zanlı hakkında istenen 350 yıl tınalar estirecek, şiirler yazdıracak lık hapis cezasının da ne küçücük çocukların mah bir yer değil. volan hayatlarını ne de Türkiye’de giderek eriyen Gerçekten olağanüstü başya bir ahlak ve vicdanı yeniden tesis edeceğine inanı pıtların sergilendiği müzeler dı yorum... şında; kent dokusu matematik bir HHH estetik ve yararlılık kuralına göre Günaha çıkan sevap yollarıoluşmuş. Hıristiyan ülkelerde çocuklara toplu tecavüz, daha çok Katolik Kilisesi papazlarının marifetidir. Pro Eh, böyle olunca defalarca gez testan Kilisesi’nde pek görülmez. Bu ahlak farkı mek, görmek isteyeceğiniz bir kent çıkmamış ortaya. Ben de gittim, gördüm, geldim; bir daha da gitmem. Ama Rotterdam’ın sakinlerine rahat, kolay ve yüksek bir yaşam kalitesi sunduğunu kabul etmek zorundayım. Kentin sunduğu yaşam kalitesine şaşırdığım deneyimi de kaldığım otelde yaşadım. Rotterdam’ın en ucuz oteli Student Hotel, adından anlaşıldığı gibi üniversite öğrencileri için tasarlanmış; ama normal müşteri de kabul eden devasa bir otel. Odalar geniş, gereksiz hiçbir süs ya da eşya yok, ama eksik de yok. Yatağından banyosuna, televizyonundan çalışma masasına her şey ergonomik, birinci sınıf malzeme ve tertemiz. HHH Otelde pingpong ve bilardo salonları, sinema, toplantı, dinlence alanları, bir de çok hoş kafeterya var. Resepsiyon ve kafeterya başta, tüm personel öğrenci. Vardiyalar halinde çalışan öğrenciler, böylece zaten en ucuza en kaliteli “yurt hizmeti” aldıkları otelden cep harçlığı da çıkarıyorlar. Öğrencilik yıllarını geride bırakan normal müşteri lerin de gençlerle kaynaşmaktan çok mutlu olduğu otel, adeta kuşaklar arası diyalog ala nı gibi... Avrupa’nın her yerindeki öğren ci yurtları gibi, Rotterdam’daki Student Hotel’de de kız erkek birlikte kalıyorlar. Kız erkek ayrımı hiçbir öğrenci yurdun da yapılmaz da, bu otelin özelliği “öğ renci olmayan” müşteri de kabul etme si... Ve soruşturdum, hayret ki ne hayret, otelin tarihinde hiç tecavüz olayı yaşan mamış, iyi mi? Hatta otelde kaldığım birkaç gün içinde dikkat ettim: Kız ve erkek öğrencilerin birbirlerine ilgi gösterdikleri bile söylenemez! Student HHH İster istemez Hatay Kırıkhan’daki Zübeyde Ha nım Anadolu Lisesi’nde hayatı karartılan 15 yaşın daki delikanlı geldi aklıma. Lise müdüresinin, hiç mi hiç hak etmediği makamına çağırıp bir kız arkada şını öpmekle suçladığı genç, kendisini pencereden ve günaha eğilim de Katolik papazların cinsel aç lığı, çünkü evlilik ve ilişki yasağıy la açıklanır. Hollanda, ezici çoğunluğu Pro testan bir özgürlük toplumu ve te cavüzle tanınmıyor, anılmıyor. Ama bu mantık, Protestan pa pazlar gibi imamların da evlenebil diği İslam dünyasındaki taciz, te cavüz furyası ile Türkiye’de kırılan rekorları açıklamaya yetmiyor. On dört yılda cinsele odaklı bir cinnet ve cinayet ülkesi olup çık tık. On dört yılda bu suçlar ka Hotel/Rotterdam dar hızla artan sosyolojik olgu ne? Dine dayandırılan kız ve erkek ayrımı, cinsel ve tinsel yasaklar, yobazlık... Sevap dedikçe günah işlemek, böyle bir şey ol sa gerek. “Düşler ülkesinde kimseye ikamet yasağı yoktur.” JULOS BEAUCARNE KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak@yahoo.com.tr ÇİZGİLİK KAMİL MASARACI kamilmasaraci@gmail.com.tr İstiklal istikbal istiskal Saray’daki doktorlar yemeğinde şöyle buyurmuştu: “Terör ve terörist tanımını yeniden yapmalıyız. Tanımı hemen Ceza Kanunu’na almalıyız!” HHH Kızılay’dan sonra dün de İstiklal Caddesi’nde yurttaşlarla birlikte kendilerini havaya uçuran teröristler, acaba bunun için mi ellerini çabuk tutuyorlar! Bari yasa çıkmadan!.. HHH Ojelisi jölelisi, basketçisi, nebatatçısı sürü sepet danışmanın çalıştığı Saray’da bir uzman çıkıp da kendisine şu en temel bilgiyi vermiyor mu? “Yaa Sayın Cumhurbaşkanım, dünyada makarna ve omlet tarifinden daha fazla terör tarifi yapılmış! Ama hangi tür ve hangi amaçla yapılan eylemin terör olduğunda tamamen hemfikir bir tek ülke veya kuruluş yok!” Ne BM bünyesinde var, ne NATO ortakları ve ne de AB üyeleri arasında! Bu yüzden en yakın müttefikler arasında bile ortak bir terör örgütü listesi oluşturulamıyor. Bizim on yıllardır lanetlediğimiz PKK’nin Avrupa’da bayrak dalgalandırabilmesi de bu yüzden. 11 Eylül saldırısı ile dünyada oluşan ortam ve ABD’nin baskısı bile ortak bir terör tanımının yapılmasına imkân veremiyor. HHH “Yeni tanım yapalım!” emri, madem büyük yerden! Önce uluslararası akademik çevrelerde kabul görmüş tanımlara bakmak gerek: “Terörizm, politik amaçlara ulaşabilmek için toplumda korku yaratmaya yönelik şiddet kullanma veya kullanma tehdididir!” “Terörizm, (..) belirli bir davanın veya problemin propagandası için korku yaratmak üzere tasarlanmış, uluslararası düzeyde yasaklanmış şiddetin, ideolojik olarak motive olmuş stratejisidir.” “Toplum üzerinde korku ve endişe ortamı yaratmak suretiyle politik amaçlarına ulaşabilmeyi hedeflemesidir.” HHH “Ben gidersem devlet yıkılır!” sözü de bir tür tehdit ve dolayısıyla terörist eylem sayılabilir mi? Amerikan devlet kurumları arasında geçerli mevzuat ve pratiğe bakacak olursak evet! Çünkü Süper Güç, “halin icabı”na göre terör ta nımı yapmakta! Savunma Bakanlığı: “Devrimci örgütlerinin po litik ve ideolojik amaçlarla hükümetleri veya toplulukları sindirmek veya baskı altında tutmak niyetiyle bireylere veya bireylerin mallarına karşı hukuk dışı kuvvet kullanımı veya kullanma tehdidi veya şiddet uygulamasında bulunmak terördar.” Dışişleri Bakanlığı: “Ulusaltı gruplar veya gizli ajanlar tarafından sivillere karşı gerçekleştirilen önceden tasarlanmış, politik amaçlı şiddet terördür.” Adalet Bakanlığı’nın tanımı ise şöyle: “Sivil toplumu korkutmak veya zorlamak, korku veya sindirmeyle ya da adam kaçırma veya suikast yoluyla hükümetin davranışlarını etkilemek niyetiyle şiddet eyleminde bulunulması terördür!” HHH “Dünya 5’ten büyüktür!” dediği BM’nin terör tanımı, gerçekten suyuna tirittir: “Masum insanların hayatına son veren, temel hak ve özgürlükleri tehlikeye atan, kişinin şeref ve haysiyetini ciddi bir şekilde ihlal eden eylemler.” (Genel Kurul’un 40/61 sayılı kararı) HHH Tüm bu tanımlar görüldüğü üzere körlerin fili tarifi. Her ülke, her kurum, kendi gerçeğine, gereksinimine göre bir tanım yapıyor. Terör eyleminin sadece niteliğine bakmak yetmiyor. Amacına, işlevine de bakmak gerek!.. Toplumu terörize ediyorsa... Devleti zora sokuyorsa... Başka eylemleri motive ediyorsa... Yanına çekmek istediği bir halk kesimi varsa... HHH Terörün bir amacı da simgesel mesajlar vermek! “İstiklal” Caddesi’ne gelip dayanması en keskin mesajdır! HHH Bizim “Ben gidersem devlet yıkılır!” ve “terörü yeniden tarif”ten başka vereceğimiz mesaj yok mu? 100 yıl sonra... İnsanları şaşırtmak artık zor. Onca bilimkurgu filminden sonra insanları nasıl şaşırtabilirsiniz ki? Hele bir de bilimkurgu edebiyatına merak sarmışlarsa, Isaac Asimov, Stanislaw Lem, Arthur C.Clarke okumuşlarsa... Bugün bir bilim adamı çıksa “Ben ışınlanma teknolojisini hayata geçirdim” dese, dediğini de yapsa, bu sizi ne ölçüde şaşırtır? Bana sorarsanız, şaşırmak bir yana, “Ohoo. Biz bunu yıllar önce uzay yolu dizisinde zaten görmüştük” diyen bile çıkar. Hani Kaptan Kirk, Mr. Spock vardı. “Işınla beni Scotty” diyordu Kirk. Samsung’a ait SmartThings firmasının geçenlerde yayımlanan “Gelecekte Yaşam” başlıklı raporu da benzer tepkilerle karşılandı. Raporda, 100 yıl sonraki dünyayı, kentleri, insanların yaşantısını betimlemişler. Geleceğe ilişkin öngörülerde bulunmuşlar. Ciddi bir çalışma. Üstelik sadece rapor yazmakla kalmamışlar. Geleceğin dünyasının kısa bir filmini de hazırlamışlar. İlginç. Google’a bağlanıp “SmartThings future living” diye yazıp arama yaptığınızda rapora ve filme ulaşabiliyorsunuz. Rapora göre geleceğin “akıllı kentleri”nde mega gökdelenler de olacak, yeraltına 25 kat inen binalar da. Denizin içinde kentler kurulacak. İnsanlık, ay ve Mars’ı kolonileştirecek. 100 yıl sonra insanlar oturdukları evlerde totpanraahkmsetı@z gtmaraıiml.coymapacak, ihtiyaç duydukları wüwrüw.nahlemreittyane.tcioşmtirecekler. 3D yazıcılar çok gelişecek. Bu yazıcılarla ünlü aşçıların tariflerini kolayca hazırlayabileceğiz. Kullandığımız eşyalar kendi kendilerini tamir edecek ve temizleyecekler. Vücudumuzun içinde dolaşacak minik robotlar sağlığımızla ilgilenecek, hastalıklarımızı tedavi edecekler. Evlerin duvarları tümden ekran olacak. Hangi manzarayı görmek istiyorsak onu seçebileceğiz. Sanal dekorasyonlarımız olacak. Dünyada yenilenebilir enerji kullanılacak. Akıllı kentler ve yaşantılarımız “sürdürülebilir” olacak. Daha “çevreci” olacağız yani. Ulaşım önemli ölçüde dronelarla sağlanacak. Raporla ilgili sitelerde yorum yapanların bir bölümü, “Bunları zaten biliyoruz” demiş, “Geleceğe yön verecek teknolojiler belli: Nesnelerin interneti, 3D yazıcılar, big data, yapay zekâ, nano teknoloji, yenilenebilir enerji... Bu teknolojilerin yaratacağı bir dünyayı anlatmışlar.” Bir diğer grup ise raporu “fazlasıyla iyimser” bulmuş. Bir yorumcu şöyle demiş: “Dünya ülkeleri iklim krizini bile aşabilecek politikaları hayata geçiremediler. Kapitalizm ortadan kalkmadığı sürece, parlak bir gelecek mümkün değil.” Bir başkası 100 yıl sonraki dünyayı betimleyen bir fotoğraf yayımlamış: Bacalardan gazlar yükseliyor. Kirlilik güneşi gölgelemiş. Dünya cehenneme dönüşmüş. Hangisi gerçek olacak? Daha güzel bir dünyayı tek başına teknoloji yaratamaz. O teknolojiyi kullanan insanlar yaratabilir. Bunu başarabilecek miyiz? Samsung’un raporunu okurken Jules Verne’nin romanlarını anımsadım birden. Onları okurken nasıl da heyecanlanırdım... Ne diyordu Umberto Eco, “Hiçbir atom denizaltısı Nautilus’tan daha teknoloji harikası, hiçbir jumbo jet Fatih Robur’dan daha büyüleyici olmayacak.” Sanırım haklı. SAYISAL LOTO 10, 13,16, 23, 44 ve 47 6 BİLEN: 3.Devir (4 Milyon 947 Bin 790 Lira 22 Kuruş), 5 BİLEN: 4 Bin 118 Lira 15 Kuruş, 4 BİLEN: 53 Lira 15 Kuruş, 3 BİLEN: 7 Lira 55 Kuruş C MY B