Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Salı 15 Mart 2016 10 haber 11EDİTÖR: SERKAN OZAN TASARIM: İLKNUR FİLİZ Gün elbirliği ile çözüm arama günüdür Terör çirkin yüzünü başkentimizin göbeğinde tekrar gösterdi. Birçok aile hiç beklemediği anda tekrar acıya boğuldu. Birçok aile hastanelerde sevdiklerinin başında tekrar tedirgin bir bekleyişe girdi. Son saldırıdan sonra ilan edilen “Ankara’ya has güvenlik önlemlerinin” ne kadar işe yaradığı da böylece görülmüş oldu. Bu tür “asimetrik” saldırılar karşısında ne tür “özel tedbirlerin” alınabileceği de zaten meçhul. İnsanların bu saatten sonra “gereken her türlü tedbir alındı” açıklamalarına inanacak takati kalmadı. Kimse bunun son saldırı olacağına da inanmıyor. Peki, ne oldu da Türkiye’de bu kaotik noktalara gelindi. Ülkemiz geçmişte çok sayıda terör olayı yaşadı. Çok sayıda toplumsal travmaya tanık oldu. Ama bugün yaşanan türden hadiseleri görmedik. “Eski Türkiye” elbette ki çok parlak bir yer değildi. Demokrasisi eksikti, insan hakları karnesi berbattı, hukukuna ve adaletine inanç yok gibiydi. Fakat kendi içinde çarpık da olsa bir düzeni vardı. Ciddi sorunları için arzulanan çözümler ise mevcut sistemin eksikliklerini giderip demokrasimizi, insan haklarımızı, hukuk ve adalet sistemimizi Avrupa standartlarına yükseltmekti. Buna karşın bugün gelinen nokta, en sorumlu olması gereken kişilerin ülkeyi bütünleştirmek yerine sert söylemlerle ayrışmaları körükledikleri, ülkenin en yüksek mahkemesine saygı duymadıklarını açıkça beyan ettikleri bir noktadır. Gelinen nokta, demokratik parlamenter düzeni yıkıp yerine, herhangi bir kontrol mekanizması olmaksızın, tek bir güç odağına dayanan bir düzene geçilmesi için çalışanların ülkeyi yönettiği noktadır. Gelinen nokta, hatalı dış politika hesapları sonucunda ülkemizin “vekâleten yürütülen savaşların” odağı haline getirildiği noktadır. Peki, nereye kadar gider bu? Herkesin yanıtını aradığı soru bu. “Yeni Türkiye’yi” kurma iddiasında olanlar, bırakın bu Türkiye’yi kurmayı, Cumhuriyetimizin “kurucu babalarının” dağları yerinden oynatarak küllerinden yarattıkları “Bildiğimiz Türkiye’ye” verilen telafi edilemez hasarı ne zaman idrak edecekler? Türkiye sonuçta, etnik, dinsel, mezhepsel, sosyal ve bölgesel farklılıklardan oluşan heterojen bir ülkedir. Hiçbir sınıfın, eğilimin veya dünya görüşünün tekdüze kalıbına sığamayacak kadar da büyük bir ülkedir. Eski Türkiye’nin temel hatası bu gerçeği kabul etmemekti. Fakat AB üyeliği için çalışmak gibi stratejik yönelişler sonucunda gidilmesi gereken yol netleşmeye başlıyordu. Gerekli olan da buydu, çünkü bu denli heterojen bir ülke, sadece gerçek anlamda çoğulcu olan bir demokrasi ile huzurlu bir şekilde yönetilebilir. AKP bile iktidarının ilk yıllarında bu yoldan ilerleyeceğine dair inancı pekiştiren adımlar atarak, kendisine normal şartlarda oy vermeyecek olan kesimlerden de destek almıştı. İşe böyle koyuldu ama arkasını getiremedi. Fakat bir hususun herkes tarafından çok iyi anlaşılması gerekiyor. Türkiye ister Türk ister Kürt olsun, ister laik ister dinci olsun, ister Sünni ister Alevi olsun, farklı geçmişleri ve yaşam tarzları olan insanları taşıyan koskoca bir gemidir. İyi yönetildiği takdirde sadece Ortadoğu’nun değil, Kafkaslar’ın ve Balkanlar’ın da en çok umut vaat eden ülkesidir. Aynı zamanda dünyada önemli ve belirleyici roller oynama potansiyeline sahip olan bir ülkedir. Fakat kötü yönetilirse dümendekilerin tehlikeli kayalıkları görmeleri mümkün değil. Gemimiz o kayalıklara çarpıp batmaya başlarsa hepimizi götürür. Bizi yönetenlerimiz, siyasilerimiz bunu göremiyorlarsa daha çok zor günler göreceğiz demektir. Gün kavga değil, artan sorunlarımıza ayrımcılık yapmadan elbirliği ile gerçekçi çözümler arama ve bulma gündür. İNGİLİZ MÜZİSYENDEN EMPATİ ÇAĞRISI Bombalı saldırının ardından Ankara’da yaşadığını belirten “James Taylor” adlı Facebook kullanıcısının paylaştığı yazı, sosyal medyada büyük ilgi uyandırdı. Yazdıkları İngiliz Independent gazetesi ve Amerikan Newsweek dergisi tarafından haberleştirilen Taylor, dünyaya Ankara kurbanları için empati kurmaya çağırdı. Facebook’ta asıl memleketi Northampton, İngiltere olarak gözüken Taylor, “Birçok insanın düşündüğünün aksine; Türkiye, Ortadoğu değil... Ankara bir savaş bölgesi değil. Normal, modern ve hareketli bir kent. Tıpkı diğer Avrupa başkentleri gibi. Kızılay da tam onun kalbi. Londra, New York, Paris’teki terör saldırılarına bakıp, kurbanların acılarını hissetmek ve üzülmek çok kolay. O zaman neden Ankara için de aynısı olmuyor? Charlie oldunuz. Paris oldunuz. Peki Ankara olacak mısınız?” diye yazdı. Yazı on binlerce kez paylaşıldı, binlerce yorum aldı, 50 binden fazla kişi tarafından beğenildi. l Haber Merkezi KARACİĞER BEKLİYORDU HİÇ GÖREMEDİĞİ BABASININ YANINA GİTTİ AVUKAT OLACAKLARDI, BİRLİKTE ÖLDÜLER ODTÜ’DE DERSLER BOYKOT EDİLDİ BEBEĞİNİ KAYBETTİ KENDİ AĞIR YARALI ÖNCE YEĞENİ ŞİMDİ KENDİ 16 yaşındaki Mehmet Emre Çakar, karaciğer Lise öğrencisi Destina Peri Parlak’ı ölüm, otobüs durağında Yaşamını yitirenler arasında Gazi Üniversitesi Hukuk Fa ODTÜ Metalurji ve Malzeme Mühendisliği Bölümü 1. sınıf öğ Bombalı saldırıda Kızılay’a doğacak bebeği için eşiyle alış Eski CHP Keçiören İlçe Başkanı ve eski bele hastasıydı. Nakil için ailesiyle Ankara’ya taşın yakaladı. Destina, babası Metin Parlak’ı annesi kendisine 2 ay kültesi öğrencileri Nusrettin Can ile kız arkadaşı Zeynep rencisi Berkay Baş da bombanın hedefi oldu. Ozancan Akkuş veriş yapmak amacıyla gelen Songül Bektaş ağır yaralan diye meclis üyesi Mehmet Yurtsever de pat mıştı. Babası Hikmet Çakar, “Ona karaciğerimi lık hamileyken trafik kazasında yitirmiş. Destina’nın bir yakını Başak Gülsoy da vardı. Üniversiteli gençler, akşam vak ve Berkay’ın arkadaşları dün sabah ODTÜ’deki ilk dersi boykot dı. Songül Bektaş’ın üzerine siper olan eşi hafif yaralandı. lamada öldü. Yurtsever, aralık ayının son haf verecektim. Şimdi o kara toprakta yatarken, nın, bir televizyon kanalında öfkesini “Yerin dibine batsın ikti ti evlerine dönmek için Güvenpark önünde otobüs bek etti. Ozancan’ın sınıftaki sırasına fotoğrafı koyuldu. Hazırlık Karnındaki 6.5 aylık bebeğini kaybeden ve yoğun bakımda tasında Bitlis’te şehit düşen yeğeni Uzman Yürekleri dağlayan öykülerbennasılevimdeyatacağım” dedi. darınız” diye dile getirmesi büyük yankı yarattı. lerken meydana gelen patlama sonrası can verdiler. Binası’nın koridorlarına da çok sayıda fotoğraf asıldı. olan Bektaş’ın hayati tehlikesinin devam ettiği bildirildi. Çavuş Eren Kılıç’ı toprağa vermişti. Ankara’daki kanlı terör saldırısında ölenlerin sayısı 37’ye yükseldi. Birçoğu yaşama atılmaya hazırlanan gençler olan kurbanlar, artlarında yürek burkan hikâyeler bıraktı Ankara’da son 5 ayda yaşanan 3. bombalı saldırıda yaşamını yitirenlerin cenazelerinin kimlik tespit çalışmaları için önceki geceden itibaren Adli Tıp Kurumu’nda ailelerin acı bekleyişi başladı. Gece saatlerinde henüz olayda yaşamını yitirenlerin isimlerinin açıklanmaması nedeniyle Adli Tıp önünde büyük karmaşa yaşandı. Bazı aileler yakınlarının cenazelerinin SİNAN Adli Tıp’ta olup olmadığıTARTANOĞLU nı öğrenmek için yetkililerden bilgi almaya çalıştı. Dün sabah saatlerinde ise isimler belli oldu. Kimlik tespiti yapılan 24 cenaze ailelerine teslim edildi. Çocukları yalnız kaldı 1961 doğumlu Sibel Çetinkaya, Milli Eğitim Bakanlığı Basın Halkla İlişkiler Müşavirliği’nde şef memur olarak çalışıyordu. İki kızı olan Çetinkaya’nın eşinin yaklaşık 3 yıl önce yaşamını yitirdiği öğrenildi. Çetinkaya’nın olay günü anne ve babasını Cebeci’de ziyaret ettikten sonra Balgat otobüsünü beklerken yaşamını yitirdiği belirtildi. Henüz 15 yaşındaydı Gölbaşı Doktor Şerafettin Tombuloğlu Anadolu Lisesi öğrencisi 15 yaşındaki Atakan Eray Özyol’un ölümü, arkadaşlarını ve öğretmenlerini yasa boğdu. Maçtan dönüyordu Saldırıda yaşamını yitiren 10 Nisan Polis Merkezinde görevli polis memuru 42 yaşındaki Nevzat Alagöz’ün GençlerbirliğiGalatasaray maçındaki görevinden evine gittiği öğrenildi. Saatlerce aradılar Hazine Müsteşarlığı’nda özel güvenlik görevlisi olarak çalışan Murat Gül (27), sosyal medyada uzun süre kayıp isimler arasında yer aldı. Ailesi gece boyu hastaneleri dolaştıktan sonra, son çare olarak Adli Tıp’a geldi. Oğullarının orada olduğunu öğrenince sinir krizi geçirdi. Annesiyle konuşuyordu Dün Karşıyaka Camisi’nden uğurlananlar arasında yer alan Gazi Ünivesitesi’nde İngilizce Öğretmenliği öğrencisi olan ve KPSS’ye hazırlanan Feyza Acısu’nun patlama sırasında annesi ile telefonda konuştuğu öğrenildi. İki günlük taksici Burak Erdem (25), iki gün önce taksi şoförlüğü yapmaya başlamıştı. Erdem’in babasının, kız kardeşini arayarak, çocukların durumunu sorduğu, bu sırada kendi oğlunun durumundan haberinin olmadığı ifade edildi. Ziyarete gelmişti Eskişehir Osmangazi Üniversitesi öğrencisi Kerim Sağlam, ablası Pınar Sağlam’ı ziyaret etmek için Ankara’ya gelmişti. Sağlam, ablasının Sincan’daki evine gitmek için durakta otobüs bekliyordu. Patlamada yaşamını yitirenler Ankara’da toprağa verilmeye başlandı. Cenazelerde terör kurbanlarının yakınları güçlükle ayakta durdu. (Fotoğraflar: NECATİ SAVAŞ) (22), KPSS için Kızılay’da dersaneye gidiyordu. Çakmak, Balgat’taki öğrenci evine dönmek için o duraktaydı. Sümeyra’nın arkadaşları ve hocaları Adli Tıp önünde gözyaşları içinde cenazeyi bekledi. Çakmak’ın ailesinin Zonguldak Ereğli’de yaşadığı bildirildi. Abla Sağlam, “Ciğerimi söküp de gittin. O bombalar bana gelseydi ben öleydim gardaşım” diye feryat etti. Evine dönüyordu Sıhhiye’de akrabası Cahit Vural’ın işlettiği çay ocağında çalışan Eyüp Ensar Ulaş, iş çıkışı evine gitmek için otobüse bindi. Evli ve 2 çocuk babası Ulaş yanan otobüste yaşamını yitirdi. Kursa gidiyordu Türk Hava Kurumu Üniversitesi’nde Bilgisayar Mühendisliği okuyan Elif Gizem (20), Maltepe’de bilgisayar kursuna gidiyordu. Olay günü Çukurambar dolmuşlarına gitmek için metrodan çıktığı anda patlamaya yakalandı. Aynı aileden 3 kişi 80 yaşındaki Muharrem Çermik, 72 yaşındaki eşi Bağdat Çermik ve kızları 55 yaşındaki Perihan Çermik, Kızılay’dan evlerine gitmek isterken otobüs durağında beklerken yaşamlarını yitirdi. Sınava hazırlanıyordu Gazi Üniversitesi Kimya Öğretmenliği son sınıf öğrencisi Sümeyra Çakmak Annesi kanser hastası Maden Teknik ve Arama Genel Müdürlüğü’ne (MTA) ait Tabiat Tarihi Müzesi personeli olduğu belirtilen Mehmet Alan’ın annesinin kanser tedavisi gördüğü belirtildi. Mesaiye kalmıştı Vakıflar Genel Müdürlüğü’nde müfettiş olan Oğuzhan Dura (42) 3 yaşındayken babasını trafik kazasında kaybetti. Üniversite yıllarında ise annesi kanserden ölen Dura’nın yakınları ve arkadaşları Samsun’daki dayısının evine akın etti. Oğuzhan Dura’nın dayısının oğlu Şengül, “Oğuzhan ağabeyim olay günü Genel Müdürlük’te mesaiye kalmış. Mesai çıkışında yaya olarak yürürken bombanın patlaması sonucu şehit edildi” dedi. Kırıkkale’de çifte acı Yaşamını yitiren emekli Uzman Çavuş Kemal Kalıç ve Kızılay’daki bir işyerinde çaycılık yapan Taner Kılıç (45) için Kırıkkale’de cenaze töreni düzenlendi. Kalıç’ın kız kardeşi Nurhan Coşkun, “Biz kimseye bir şey yapmadık. Gözleri kör olsun. Ocakları sönsün” diyerek ağıt yaktı. l ANKARA Temiz adamın yanına gitti OAzaknkcuaşn UAzliaDtmenaizz ODTÜ Elektrik Elektronik Mühendisliği Hazırlık Sınıfı öğrencisi Ozancan Akkuş, 10 Ekim Ankara Garı patlamasında çok yakın arkadaşı olan Ali Deniz Uzatmaz’ı kaybetmiş, sosyal medyada,“Gözlerimizden akan yaş bile ellerinizdeki kanı temizleyemeyecek, o temiz adam her zaman sizin yakanızda, bizim kalbimizde kalacak” mesajını paylaşmıştı. Geçen yıl, ODTÜ’yü kazanan Akkuş olay günü, ailesine daha az yük olmak için verdiği özel dersin dönüşünde, Kızılay patlamasının kurbanı oldu. Akkuş’un kız arkadaşı hastane koridorlarında baygınlık geçirdi. Ali Deniz’in babası Ogün Uzatmaz, ölenler arasında oğlunun bir arkadaşının da olduğunu öğrenince aynı acıyı yeniden yaşadıklarını belirtti. Ozancan ile Ali Deniz’in Gaziantep’ten tanıştıklarını söyleyen Ogün Uzatmaz, “Cenazeye katılacağım ama babasının yüzüne nasıl bakacağım bilmiyorum. Biliyorum o ciğer acısını. İçim kanıyor. Kendimi sorumlu hissediyorum. İnsan olan herkes sorumlu bu hadiseden. Şu an kelimeler kifayetsiz kalıyor benim için” ifadelerini kullandı. 34 kişinin kimliği belli Patlamanın ardından saldırıda yaşamını yitiren 37 kişi, kimlik tespiti için Adli Tıp Kurumu’na getirildi. Burada yapılan DNA testlerinin ardından yaşamını yitiren 34 kişinin kimliği netlik yazandı. Saldırıda yaralanan ve Ankara’da 14 farklı hastanede tedavi altına alınan 125 kişiden hafif yaralı olanlar, ilk müdahalelerin ardından taburcu edildi. Sağlık Bakanlığı’ndan dün akşam saatlerinde yapılan açıklamada, “14.03.2016 saat 15.30 itibariyle patlama sebebiyle, hastanelerde 7 kişi hayatını kaybetmiştir. Hastaneye başvuran yaralılarımızdan 46’sı serviste, 2’si acil serviste gözlem altında, 15’i yoğun bakımda olmak üzere toplam 48 yaralının tedavisine devam etmektedir” ifadeleri yer aldı. Saldırıda yaşamını yitirenlerin isimleri şöyle: 1 . Mehmet Yurtseven 2. Turgay Bulut 3. Fehmi Çetinkaya 4. Murat Gül 5. Hamide Sibel Çetinkaya 6. Berkay Baş 7. Sümeyra Çakmak 8. Destina Peri Parlak 9. Cemal Özdiker 10. Kemal Kalıç 11. Yaşar Durakoğlu 12. Kemal Bulut 13. Elif Gizem Akkaya 14. Ozan can Akkuş 15. Atakan Eray Özyol 16. Nüsrettin Can Çalkınsın 17. Zeynep Başak Gürsoy 18. Dorukhan Yusuf Özdemir 19. Mehmet Emre Çakır 20. Elvin Buğra Arslan 21. Mehmet Alan 22. Bağdat Çermik 23. Muharrem Çermik 24. Ayşe Bilgilioğlu 25. Perihan Çermik 26. Erdem Soydan 27. Taner Kılıç 28. Feyza Acısu 29. Nevzat Alagöz 30. Sevinç Gökay 31. Kerim Sağlam 32. Ferah Önder 33. Oğuzhan Dura 34. Eyüp Ulaş Adli Tıp önünde endişeli bir bekleyiş vardı. ANKARA SALDIRISININ GÖRGÜ TANIKLARI VE YARALI KURTULANLAR DEHŞETİ ANLATTI Yaralı genç 14 saat sonra tesadüfen bulundu Görgü tanıkları ve yaralıların anlatımı, bombalı saldırının boyutunu ve dehşetini gözler önüne serdi. Polisin olay yerinin etrafında yoğun güvenlik önlemleri alması, saatlerce olay yeri incelemenin bölgeyi taramasına karşın ODTÜ öğrencisi Hasan Gürsel, yaralı olarak Adalet Bakanlığı’nın bahçesinde 14 saat sonra baygın bir şekilde bulundu. Saldırıda yaralanan Gürsel’in, yaralı olarak bölgeden uzaklaşmaya çalıştığı öğrenildi. Patlama alanından 100 metre uzaklıktaki Adalet Bakanlığı bahçesine kadar yaralı halde ilerleyen 22 yaşındaki genç, burada baygınlık geçirdi. Bölgeden tek başına uzaklaştığı için saatlerce fark edilemeyen ODTÜ öğrencisi, bakanlık bahçesinde saatlerce baygın kaldı. Sabah mesaiye gelen bakanlık personeli tarafından fark edilen genç, hastaneye sevk edildi. Bir bakanlık görevlisi, “Adalet Bakanlığı ek binası bahçesinde sabah iş başlangıcında bulduk. Gece güvenlikçiler fark edememiş. Şu an durumu iyi, kendisi bile yaşadığına inanamıyor” dedi. Kızımı kapıp koştum Saldırıda, annesiyle birlikte eve gitmek için Kızılay’daki durakta bekleyen 4 yaşındaki Nisanur Alımcı yaralı kurtuldu. Anne Yıldız Alımcı, bomba patladığında kızını kucağını alarak koşmaya başladığını anlattı. Oğluyla olay yerinden uzaklaşmaya çalışan 7 aylık hamile kızkardeşiyle birbirlerini kaybettiklerini belirten Alımcı, daha sonra kardeşi ile oğlunun başka bir hastaneye kaldırıldığını ve iyi olduklarını öğrendiğini söyledi. Alev topundaydık Saldırıda hurdaya dönen otobüsün şoförü Necati Yılmaz, yaralarına aldırmadan önünde bulunan halk otobüsündeki vatandaşların çıkarılmasına yardım etti. Saldırıda yanan otobüsünün şoförü Necati Yılmaz, yaralı kurtulanlar arasında. Yüzünde, el ve bacaklarında yanıklar oluşan Yılmaz’ın genel durumu iyi. Kullandığı EsertepeKızılayBakanlıklar seferini yapan 284 numaralı otobüste 10’un üzerinde yolcu bulunduğunu belirten Yılmaz, dehşet anlarını “Işıkları geçtikten 50 metre sonra büyük bir patlama oldu ve alev topunun içinde kaldık. Otobüs sol şeride doğru savruldu. Patlamanın etkisiyle otobüsün havaya fırladığını hissettim. Camdan dışarı fırladım. Yaralılara yardım ettim” diye anlattı. l ANKARA / Cumhuriyet Patmalada yakınlarından haber alamayanlar Adli Tıp Kurumu’nun önüne geldi. Bir adım ötem ölümdü SELDA GÜNEYSU Acının adresi yine Ankara Numune Hastanesi... Hastanede, yetkililerin verdiği bilgiye göre dün itibarıyla 16 hasta var. Bu hastaların 6’sının durumu ağır. Saldırının ardından 24 saat geçmiş olmasına karşın hastane trafiği yoğun. Yakınlarından iyi haber alanlar bir nebze olsun gülümsüyor, ancak durumu ağır olanların yakınları ise hastanenin acil servisinde gözyaşları içinde doktorlardan “sevindirici” haber almayı bekliyor. Bekleyiş çoğu kez isyana dönüşüyor, “Yeter artık, bitsin bu acı... Daha ne kadar sürecek? Bir kentte, 5 ay içinde 3 ayrı saldırı yaşanır mı? Ölüm bizim kapımızı ne zaman çalacak?” soruları bahçede yankılanıyor. Direkte halay çekti Hasta yakınlarının “üzüntülü ve suskun” bekleyişi sürerken, dün, hastanenin girişinde bir yurttaş elektrik direğine çıktı. Direğin tepesinden önce “Hükümet istifa” diye bağırıp, sonra halay çekmeye başladı. Onun bu davranışlarını gören hasta yakınları ise önce “Aklını oynattı galiba” tepkisini verirken, da İlk kez o otobüse binmiş Hastanenin kapısında sürekli yaralıların listesi yenileniyor. Taburcu olanlar ayıklandıktan sonra yenilenen her bir listeye yeniden bakıyor yakınlar. Kimisi de hastasını görmek için hastane görevlilerinden izin almaya çalışıyor. Hastanenin acil girişine ise sedyeler sıralanmış... Gözyaşları içinde telefonla konuşan bir kadın yurttaş telefonda anlatıyor, “İyi olacak in şallah, dua edelim” diyor. Yanına yaklaşıp sorduğumuzda, ağır yaralı olarak hastaneye getirilen 29 yaşındaki Kübra Pekgenç’in teyzesi olduğunu söylüyor; “Annesi Kübra’nın yanında şimdi... Sargılar içinde. Biliyor musunuz, hiç o numaralı (284) otobüse binmezdi. Hemen eve gelmek istemiş, o otobüs gelince binmiş. Hiç binmezdi yavrum o otobüse” diyor. ha sonra tepkiler öfkeye dönüştü, “İn oradan aşağıya, zaten acımız var, şov mu yapıyorsun?” sözleri birbirini kovaladı. İtfaiye ekipleri müdahale ederken, polisler de apar topar gözaltına aldılar. Doktorlar ağlıyordu Tam bu arada patlamada başında bilyelerin isabet etmesiyle yaralanan Cantek Engin Karakaş taburcu oldu. Karakaş’ı anne ve babası sarılarak, hastanenin kantinine getirdi. Karataş da orada, gördüklerini şöyle anlattı: “Sinemaya gitmiştim, metrodan çıktım, bir iki adım attım ki patlama oldu. Kıyamet koptu zannettim, her yer kıpkırmızıydı. Oradaki işyerlerinin kırılan camları başıma yığıldı. ‘Misket’ dedikleri bombanın saçmaları başıma isabet etti. O halde taksiye binip gitmek istedim, ama hiçbiri beni almadı. İnsanlık öldü mü? Sonra ambulansa götürdüler, oradaki hemşireler ağlayarak, müdahale etti. Sonra Güven Hastanesi’ne gitmek istedim, ancak yol kapalı olduğu için Numune’ye getirdiler. Doktorların hepsi ağlayarak müdahale etti. ‘Hakkını helal et’ dediler. 18 yaşındaki bir insanın yarı bedeni yoktu önümde. Küçük bir kız çocuğunun kolu bacağı yoktu. Başlar paramparçaydı... Başka ne denir ki?” l ANKARA Can erok ANMALARA sert müdahale Taksim Tünel Meydanı’nda saat 19.00 sıralarında toplanan DİSK, KESK, TMMOB ve Türk Tabipleri Birliği üyesi yaklaşık 150 kişilik grup, saldırıda hayatını kaybeden kişileri anmak için basın açıklaması yapmak istedi. 2 TOMA’dan tazyikli su sıkılarak ve biber gazıyla grup dağıtıldı. Bazı kişiler gözaltına alınarak Emniyet’e götürüldü. Öncesinde ise Taksim Meydanı’nda toplanan Halkevleri üyesi yaklaşık 50 kişilik grup, hayatını kaybedenleri anmak için yere karanfil bırakarak oturma eylemi yaptı. Eylemciler, kalkanlarla itilerek meydandan uzaklaştırıldı. l İSTANBUL / Cumhuriyet Kaostan hayır bekleyenler Uzak geçmişe ya da on veya yirmi yıl öncesine atıf yapmadan, şu son net kuramının siyasetteki benzeri burada geçerli. Şiddet yöntemlerinin en kanlısını, en acımasızını sekiz aydan beri yaşananlar ve körünü siyasete ikame etmeye haftanın neredeyse bütün gün teşne olanların harekete geçece lerini “kanlı” olarak nitelemeye ği ortamı, parlamentoda çoğun yeterli: Kanlı Pazartesi (Suruç, 22 luğu kaybetmeyi milletin kaosu Temmuz), Kanlı Cumartesi (An seçmesi olarak yorumlayanlar kara, 10 Ekim), Kanlı Çarşamba hazırladı. Ortam hazır olunca, ge (İstanbul, 13 Ocak ve Ankara, 17 risi çorap söküğü gibi gelir. Şubat), Kanlı Pazar (Ankara, 13 Devrimciliği şiddet ve şehadet Mart). Toplamda 200’ün üzerinde romantizmine indirgemiş olanla insanın hayatını kaybettiği, bir rın ön plana çıktğı, silah ve zor kısmını IŞİD üyelerinin yaptığı bu balık fetişizminin alıp başını gittiği beş intihar bombacısı eyleminin yerde, şimdi güvenlik devleti, yanında, aynı sekiz ay içinde “bildiğimiz hava çalıyor, oynama Türkiye’nin Kürt illerinde ölen gü sırası bizde!” diyor. Diyarbakır’da, venlik görevlisi, sivil ve PKK veya Nusaybin’de veya İdil’de PKK YDGH militanı sayısı da 1000’i militanları ile görüşmeyi başarmış aşmış durumda. Nusaybin, Yük gözlemcilerin çoğu, bu kişilerin sekova ve Şırnak’ta başlayan tamamen kendi dünyalarında operasyonlarla bu sayının hızla olduklarını endişe ile aktarıyorlar. artacak olması maalesef güçlü Sadece Türkiye konusunda değil, bir ihtimal. Yaptığı, iktidarın ho Suriye ve Irak veya uluslararası şuna gitmediği için tutuklanan, güç değerlendirmeleri konuların işinden, okulundan atılan, malla da da durumun benzer olduğunu rına el konanlar da cabası... vurguluyorlar. Kaos tehdidi, 7 Haziran seçimleri öncesinde AKP önde Büyük savrulma gelenlerinin diline pelesenk olmuştu. 8 Haziran sabahı, AKP milletvekili ve anayasa hukukçusu Burhan Kuzu, “Ya istikrar, ya kaos dedim, millet kaosu seçti; hayırlı olsun” demişti. “400’ü verin, bu iş huzur içinde çözülsün” diyerek, son derece açık ve net konuşmuştu AKP’nin reisi. Başkanlığı vermemenin topluma ödettirilen bedeli son derece ağır. Olan hayır bu. Halkların Birleşik Devrim Hareketi adıyla kurulan, merkezinde PKK’nin olduğu cephenin oluşumu da bu kaosun bir ürünü. Birkaç ay öncesine kadar tarihin gerisinde kaldığını iddia ettiği yöntem ve hedefleri koyu bir dogmatizmle savunan “devrimci şiddet” savunucusu grupçuklarla artık PKK’nin cephe oluşturması, PKK tarafında da büyük bir savrulma yaşandığını gösteriyor. Sürükleniyoruz Kaos ortamları aynı zamanda bütün aktörlerin esas niteliklerinin Bugün kaos kelimesinin bile öne çıkmasına, kuruluş refleksle tarif etmekte yetersiz kaldığı bir rinin ağır basmasına yol açar. Bu ortamdayız. Yarının bugünleri durum güvenlik devleti ve AKP de aratacağı endişesi toplumun iktidarı için geçerli olduğu gibi, büyük çoğunluğunu sarmış PKK için de geçerli. Barış çağrı durumda. “Ya ben ya da kaos” larının şiddet politikalarına, kar diyerek, oyun kurucu olmaya ça şılıklı milliyetçi restleşmelere ve lışanların da artık oyunun deneti zorbalıklara örtü yapıldığı, yapıla mini büyük ölçüde kaybettikleri, cağı karanlık sularda ilerliyoruz. provokasyon, şiddet, savaş ve Bütün bunları biliyor ve görü toplu yıkımın sarmalında, dümeni yorsak, tam bu nedenle çevresi kilitlenmiş gemi gibi bilinmedik hızla daralan demokratik alanda sulara sürükleniyoruz. var olmak ve bu alanın her tür Milletin kaosu seçtiğini iddia lü aracını kullanarak mücadele edecek kadar kibirli iktidarın, etmekten başka bir arayışımız kaos tehdidi ile ülkeyi sürüklediği olamaz. Diğer yol, karşılıklı saf yerin kaosun katmerlisi olması tutmuş savaş beylerinin safına elbette bir rastlantı değil. Finans asker yazılmak ve kanlı günlerin ekonomisinde çok kullanılan, çetelesinin uzaması sorumlulu kendi kendini doğrulayan keha ğuna ortak olmak demektir. Uzmanlar, saldırıların etkilerini anlattı Şüphecilik ve paranoya artıyor SİBEL BAHÇETEPE Son günlerde üst üste yaşanan terör saldırıları, toplum ruh sağlığı üzerinde derin yaralara yol açıyor. Yaşanan terör olayları ve patlamalar sonrası insanların kalabalık yerlerden kaçınma, sırt çantalı veya sakallı birine karşı endişe ile yaklaşması gibi davranışlar sergilediğini anımsatarak “Ülke, panik atak halinde. Şüphecilik, paronaya, anksiyete (kaygı bozukluğu) artıyor. İnsanlar gergin, mutsuz, kaygılı, öfkeli” dediler. Ankara’da 6 ay içinde üçüncü kez bombalı saldırının yaşanması ve İstanbul gibi metropoller için de uyarıların yapılması, toplumdaki endişeleri arttırdı. Psikiyatrist ve psikologlar, terör olaylarının ruh sağlığı üzerindeki etkilerini gazetemize değerlendirdi. Uzmanların yorumları şöyle: Her an saldırı korkusu Türk Psikologlar Derneği İstanbul Şubesi Başkan Yardımcısı Klinik Psikolog Dr. Serap Altekin: Terör, toplumda ve bireylerde izleri nesiller boyu taşınacak derin yaralar açar. Terörün neden olduğu en karakteristik etki, toplum genelinde yarattığı korku, tedirginlik halidir. Her an her yerde kendisinin veya sevdiklerinin başına bir şey gelebileceği korkusu, insanlarda gerilim ve kaygıyla birlikte zaman zaman bir çaresizlik, umutsuzluk yaratabilir. İnsanları günlük rutinlerinden uzaklaştırır, iş levselliklerini, üretkenliklerini bozar, hayattan aldıkları tadı, doyumu azaltır. Bir dizi terör olayı sonrasında insanlarda gerginlik, mutsuzluk, korku ve kaygı, kızgınlık, öfke ve suçluluk duygularının yanı sıra, tetikte olma hali, ani sesler karşısında aşırı hassasiyet ve irkilme, uyku düzeninde ve iştahta bozulmalar, kötü rüyalar, kâbuslar gibi tepkiler de son derece yaygındır. Yalnızlık başlar Aile ve Toplum Psikolojisi Derneği Kurucu Başkanı Psikiyatrist Dr. Muzaffer Uyar: Böyle patlamalar oldu mu toplum yaralarını bir kez sarar ama arkadan yine olunca yaranın iyileşmesi gecikir, kapanmaz... Önce devlete güven sarsılır, yalnızlık geliyor. Sonra komşuya, yaşadığı şehre de yalnızlık başlıyor. Psikiyatrist Dr. Sabri Yurdakul: ‘Bana birşey olmaz’ düşüncesi giderek ‘ya birşey olursa ne yaparım’ düşüncesine dönüyor. Biraz hızlı hareket eden insanı gördüğümüzde, ya da şüpheli davranışları olan biriyle karşılaştığımızda paniğe kapılıyoruz. Ülke panik atak noktasına geldi. Bağlar onarılmalı Psikiyatrist Dr. Cemal Dindar: Yaralıların iyileşme sürecinde ruhsal zorlanmalar beklenir. Ne denli bireysel olursa olsun, iyileşmenin en iyi dermanı, bizi birbirimize bağlayan toplumsal bağların ve duygu birliğinin yeniden onarılması. l İSTANBUL C MY B