15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cuma 2 Aralık 2016 EDİTÖR: ÖZGÜR ÖZKÜ TASARIM: İLKNUR FİLİZ Kadri: Gazeteciliğe angaje haber 7 Bir zamanlar entelektüellerin konumuyla ilgili tartışmalarında sıklıkla “angaje” tanımı kullanılırdı. Kimilerine göre aydın olmak “angaje” olmak demekti; yani aydınlar bir davaya, mücadeleye bağlı olmak, bilgi ve düşüncelerini o davanın başarısına kanalize etmekle yükümlüydüler. Kimileri de aydınların angaje olmamasını, siyasi konularda taraflarüstü konum alması gerektiğini savunurdu. Kadri ile Galatasaray Lisesi’ne girdiğimiz 1972 yılından beri tanışırız. Hiç aynı sınıfta okumadık ancak 45 yıl sonra devrimci hareket saflarında yan yana durduk. Daha lisenin ilk yıllarında biz de her aydının illa “angaje” olması gerektiğine inanırdık. Kadri benden daha fazla hapis yattı. Bunun da etkisiyle olsa gerek ben ondan biraz daha erken gazeteciliğe başladım. 30 yılı aşkın bir süredir ikimiz de bu işi yapıyoruz ve galiba bütün olumsuzluklarına, sıkıntılarına vs. rağmen gazeteciliği seviyoruz. Taraf olma dayatması Bu süreçte “angaje aydın” tartışmaları, en azından bizim için, “bir gazeteci angaje olmak, taraf tutmak zorunda mıdır” tartışmalarına bıraktı. İlginçtir, bizim gazeteciliğe ilk başladığımız dönemlerde gazeteciler taraf tuttukları iddiasıyla eleştirilirdi; bir süredir taraf tutmadıkları için eleştirilir oldular. Bu noktaya gelinmesinde adı “Taraf” olan bir gazetenin çıkmış ve bir döneme damgasını basmış olmasının payı çok büyüktür. Çok kişinin Kadri’yi “angaje”, yani “taraflı” bir gazeteci olarak gördüğünün farkındayım, ama çok yakından tanıdığım ve özellikle son yıllarda en çok bu konular hakkında sohbet ettiğim/tartıştığım için çok iyi biliyorum ki Kadri kesinlikle “angaje bir gazeteci” değil. Çünkü o gazeteciliğe angaje. Kadri’nin böylesi bir komployla tutuklanmasındaki temel motivasyonun onun siyasi iktidara en sert ve etki İki Galatasaraylıdan maç hatırası. li eleştirileri yöneltmesine rağmen “angaje” olmamaktaki bu ısrarı olduğu kanısındayım. Diğer bir deyişle Kadri televizyon tartışmalarında, kaleme aldığı yazılarda, yurtiçi ve dışında katıldığı toplantılarda, gazeteciliğin evrensel ilkelerine bağlı bir şekilde, titiz bir araştırmacılıkla edindiği bilgileri temel almak yerine keskin, ucuz “muhalefet” yapmış olsaydı bunlar yaşanmazdı. Bir süredir, özellikle Gezi direnişinden sonra Türkiye’de gazetecilere (aslında benzer bir durum dünyanın bir çok bölgesinde de yaşanıyor) gazeteci olmak yerine aktivist olmaları dayatılıyor. Bunun siyasi iktidar ve onun destekçilerinin temel bir stratejisi olduğu ve maalesef çok sayıda meslektaşımızın bu tuzağa kapıldığını düşünüyorum. Bu yüzden yakın bir zamana kadar toplumun tüm kesimleri tarafından bilinen, izlenen, haber ve yorumlarına değer verilen birçok gazeteci kendilerini dar bir çerçeveye hapsetti ve mesleki üretim anlamında epey kısırlaştı. Her kuşun eti yenmez Bu noktada Kadri istisnalardan biridir. Uluslararası Basın Enstitüsü’nün (IPI) Türkiye direktörü ve yönetim kurulu üyesi kimliğiyle basın özgürlüğü ihlallerine karşı mücadelenin en ön saflarında yer almasına rağmen Kadri asla “angaje” bir gazeteci olmadı. Örneğin son dönemde birçok meslektaşımız katıldıkları faaliyetlerle öne çıkarken Kadri, yazıları ve yorumlarıyla, yani gazeteciliğe ayakta kalmaya çalıştı ve başardı. Kadri’nin bileğini bükemeyenler şimdi kırmaya çalışıyorlar, ama o her kuşun etinin yenemeyeceğinin açık bir örneğidir. Eminim en kısa zamanda mesleğine kaldığı yerden daha güçlü ve etkili bir şekilde devam edecektir. damgası AGİT’in Türkiye basın raporunda gazetemize yıl boyunca yapılan operasyonun listesi yer alırken “Darbeden önce de sonra da Cumhuriyet hedef” denildi 57ülkenin üye olduğu AGİT’in Medya Öz gürlüğü Temsilcisi Dunja Mijatoviç’in basın özgürlüğü raporunda Türkiye bölümüne yıl boyunca Cumhuriyet’e yö nelik bitmeyen baskılar dam ga vurdu. Mijatoviç, raporun da Dışişleri Ba kanı ve Türk yetkililere yaz dığı mektupla rın altını çizer ken, Türkiye’yi DUYGU GÜVENÇ ziyaret etmek için hâlâ tarih beklediğini de anımsattı. Mijatoviç, “Türki ye, AGİT katılımcı ülkelerinin her birinden daha fazla gaze teciyi hapiste tutuyor” dedi. Raporun Türkiye bölümü Can Dündar ve Erdem Gül’ün tutuksuz yargılanmalarına ka rar verilmesinin ardından 25 Mart’ta hâkimin gizlilik kara rı verdiği duruşma ile başlıyor. Darbe girişiminin ardından 31 Ekim’de Cumhuriyet’e yöne lik operasyonla gazetemiz yö neticileri, yazarları ve karika türisti olan 13 kişi hakkında ki soruşturma ve 10 kişinin tu tuklanması ise raporun bel ke miğini oluşturuyor. Yazarla rımız Ceyda Karan ve Hikmet Çetinkaya’ya verilen hapis ce zası da kınanıyor. Mijatoviç, raporunda Cumhuriyet’i Alter natif Nobel Ödülü alması ne deniyle de ayrıca kutladığı nı anımsatırken “Özgür ve ba ğımsız medya demokrasiler de önemli bir araçtır ve bu ödül de bunun kanıtıdır” dedi ve özellikle zorlu zamanlarda bağımsız seslerin susturulma ması aksine korunması gerek tiğine işaret etti. Yasa değişmeli Türkiye’nin Rusya ile uçak düşürme krizi nedeniyle yaşadığı gerilimin ardından Sputnik’e getirdiği erişim yasağı da raporda yer alıyor. Mijatoviç, web sayfayarının erişime yasaklanmasının medya çoğulculuğunu ve ifade özgürlüğünü olumsuz yönde etkilediğini belirtirken, 110 binden fazla web sayfasının mahkeme kararı olmadan engellendiğine işaret ediyor. Mijatoviç, erişim engellemenin sorunları çözmek için etkili bir yöntem olmadığını belirterek, “birçok ciddi yan etkisi olabilir” dedikten sonra şu ifadelere yer veriyor: “Türkiye’nin internet kanununun acilen reforme edilmesi gerektiğini tekrarladım ve bunu AGİT taaahhütleriyle uyumlu hale getirmek için yetkililere yardım önerdim”. Yabancı medyaya yönelik artan giriş yasakları da raporda yer alıyor. Türkiyeye giriş ya ‘EĞİLİM TERSİNE ÇEVRİLSİN’ Darbe girişiminden bu yana 125 medya kurumunun kapatıldığı, 100’den fazla gazetecinin gözaltına alındığı ve 140’tan fazla gazetecinin hapiste olduğunu belirten Mijatoviç, raporunun sonunda şu ifadelere yer verdi: Basın özgürülüğünü kısıtlamak için kullanılan Terörle Mücadele Kanunu ve diğer kanunlar olağanüstü hal döneminde bile mazur görülebilecek adımların ötesinde ve bu endişe verici eğilim acilen tersine çevrilmeli.” Mektuba karşılık tehdit! 2Eylül’de Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu’na ciddi sağlık problemleri bulunan Şahin Alpay, Bayram Balcı, Aslı Erdoğan, Emre Soncan, Haşim Söylemez’in cezaevinde acil ve uygun tıbbi tedavileri için bir mektup gönderdiğini belirten Mijatoviç, hücrede tutulan ve temiz havaya ulaşım imkânı verilmediğine dair haberleri de anımsattı. Mijatoviç, mektubuna Türk yetkililerden yanıtı 8 Kasım’da aldığını açıkladı. Ankara’nın yanıtında ise Söylemez, Soncan ve Alpay’ın tıbbi tedaviye erişim imkânı olduğu ve kendilerinin ya da akrabalarının Silivri Cumhuriyet Başsavcılığı’na başvurabileceği ancak bir başvuru olmadığı belirtildi. Ankara yanıtında Mijatoviç’in gündeme getirdiği kötü muamele iddiaları için ‘genel ve absürd’ derken, Erdoğan’ın ise açık havaya her daim erişim imkânı olduğunu belirtti. Mektupta, Türkiye’nin “gazeteciler suçtan muaf değildir” yaklaşımı da tekrarlanırken Mijatoviç’e “Bu farkı akılda tutmanın ve uymanın, özel konularda yetkililerle ilişkilerde, benim ofisimin namı için iyi olacağı” belirtildi. ALMANYA’YA ŞİİR UYARISI ZDF televizyonundaki programda okuduğu Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yönelik hakaret içerikli şiiri nedeniyle Ankara’nın girişimleriyle hakkında soruşturma başlatılan Alman komedyen Jan Böhmermann ile ilgili Mijatoviç’in Alman Dışişleri bakanı Steinmeier’ı uyardığı ortaya çıktı. Mijatoviç, Almanya’nın yaptığı girişimler üzerine hakareti suç olmaktan çıkartma çağrısında bulunduğunu açıkladı. Aykut Küçükkaya Nur Sürer Sarp Kuray Orhan Erinç Kuray: Bir direniş kalesi... Anayasal düzeni zorla değiştirmek suçlamasıyla 7 yıl 8 ay tutuklu kalan ve geçen günlerde Edirne F Tipi Cezaevi’nden tahliye olan Sarp Kuray ve eşi sinema sanatçısı Nur Sürer, Şişli’deki ga zetemiz binasına gelerek destek ziyaretinde bulundu. Cumhuriyet Vakfı İmtiyaz Sahibi Orhan Erinç ve Haber Koordinatörü Aykut Küçükkaya ile görüşen Kuray ve Sürer, gazetemizle dayanışma duygularını ilet ti. Kuray “Cumhuriyet bir direniş kalesidir. İçerideki arkadaşlarımızın da haksız olarak tutulduğuna, rövanş mantığıyla tutulduklarına ve en kısa sürede özgürlüklerine kavuşacaklarına inanıyorum” dedi. Nur Sürer ise “Hem okur olarak hem de yapılan uygulamalara karşı olmak için ilk günden bu yana Cumhuriyet’teyim. Arkadaşların neden alındıklarını ne biz biliyoruz, ne de alanlar biliyor” diye konuştu. l İSTANBUL/ Cumhuriyet sağı konan gazetecilerin adları sıralanırken Helsinki Nihai Senedi’ne göre Türkiye’nin gazetecilere yönelik seyahat yükümlülüklerini kolaylaştırma sorumluluğu anımsatıldı. Mijatoviç, 20 Nisan’da Ankara’yı ziyaret etme isteğini tekrarladığını da açıkladı: “Ülke çapında medya özgürlüğü ve ifade özgürlüğünün geliştirilmesi için yetkililerle ortak bir yol bulmak amacıyla yakın gelecekte Ankara’yı ziyaret etme isteğimi ilettim”. Öldürülen gazeteciler Raporda ayrıca 4 Suriyeli gazetecinin öldürüldüğüne de işaret edildi ve peş peşe yabancı gazetecilere uygulanan giriş yasaklarıyla ilgili Türk yetkililere yazdığı mektuplarıyla ilgi li 3 Rus gazeteci hakkında ise 19 Temmuz’da yanıt aldığını ve bu kişilerin akreditasyonunun olmadığının Türkiye tarafından dile getirildiğini anımsattı. İnsan Hakları aktivistleri Erol Önderoğlu, Ahmet Nesin ve Şebnem Korur Fincancı’nın tutuklanması ve Özgür Gündem’e yönelik soruşturmada 40 gazeteciden 37’sinin soruşturmaya dahil edildiğine işaret ediliyor. Mijatoviç, 1 Temmuz günü Çavuşoğlu’na yazdığı mektubu da açıklıyor ve Önderoğlu’nun serbest bırakılmasından duyduğu memnuniyeti vurgularken suçlamalarla ilgili yargılanmasından duyduğu endişeyi mektubunda dile getirdiğini belirtiyor. Mijatoviç darbe girişimi sırasında öldürülen Yeni Şafak fo tomuhabiri Mustafa Cambaz ile ilgili yaptığı basın açıklamasında yetkililere “kriz zamanlarında gazetecilerin güvenliğini ve bilginin serbestçe akışını sağlaması” için yaptığı çağrıları anımsatıyor. Hürriyet, CNNTürk, HDN’ye yönelik baskınları da kınıyor. En fazla Türkiye’de Raporunda OHAL’in ilan edildiği 21 Temmuz itibarıyla çok sayıda yayın kuruluşunun lisansının iptal edilmesi, gazetecilerin işten atılması ve web sayfalarının yasaklanmasına işaret eden Mijatoviç, TRT’de de 370 kişi hakkında soruşturm başlatıldığına yer verdi. Sosyal medyada hükümete eleştirel olan gazetecilere yönelik ölüm tehditlerine de işa ret eden Mijatoviç, “Türkiye, AGİT katılımcı ülkelerinin her birinden daha fazla gazeteciyi hapiste tutuyor” dedi. Raporda hapisteki gazetecilere yönelik detaylı tablonun da sürekli yayınlandığı anımsatıldı. Raporda, 16 TV kanalının, 23 radyo istasyonunun, 45 gazetenin ve 15 derginin kapatılması, 89 gazeteci hakkında yakalama kararı çıkarılması, 20 web sayfasına getirilen kısıtlama ve 29 matbaanın lisansının iptali de anımsatılırken, OHAL dönemlerinde dahi medyaya yönelik bu kısıtlamaların temel uluslararası standartları karşılamadığını anımsattı. Türkiye’ye yine ziyaret ederek medya özgürlüğünü geliştirmek için hazır olduğu mesajını ilettiğini söyledi. l ANKARA Hesap hatası Sevgili Güray, Daha ne kadar tutacaklar sizi orada diye sormak abes kaçacak tabii ki. Ha bugün, ha yarın bırakılırsınız diye umutla bekliyoruz. Belki karar verecek olanlar ne yapacaklarını kestiremiyorlar. Dışarıya yansıdığı kadarıyla size yöneltilen suçlamayı belgeleyecek bir kanıt yok. Gazetenin reklamdan aldığı parayı Feto bağlantısı diye kanıtlamaya çalışmanın kimseyi ikna etmeyeceği aşikâr. Dolayısıyla bunun politik bir dava olduğundan kimsenin kuşkusu yok. Bir hesap hatası yapılıyor. Hesap hataları ise yapanlara yarar değil zarar verir. Geçen akşam hep bunu düşündüm. Nadir yaşanabilecek muhteşem bir akşamdı. Senin de çok sevdiğin yazar Stefan Zweig’ın “Unutulmayacak Bir Anı”da “İnsanın yaşamında mükemmel gün ender olur’’ diye yazdığı gibi. Cumhuriyet’e Alternatif Ödül’ün verildiği akşamdan söz ediyorum. Işıl Özgentürk ve Zeynep Oral pazar günü etraflıca yazdılar. Geceden söz edecek değilim. Ama Vasa gemisine bakınca aklıma neler geldiğini yazacağım. Biliyorsun Vasa 1628’de sadece birkaç yüz metre yüzdükten sonra alabora olup batan bir savaş gemisi. Batmasının nedeni hesap hatası. O sırada Otuz Yıl Savaşları sürmekte. Kral çok hırslı. Hızla büyük bir savaş gemisi inşa ettirip, geminin iki katına yerleştireceği toplarla Polonyalıları pataklamak niyetinde. Acele işe şeytan karışır derler ya, mühendis aceleden olsa gerek deniz seviyesinin bayağı yukarısında kalan ikinci kattaki topların dengeyi bozacağını hesap edememiş. Yani hesap hatası ile hırsın sonu tam bir felaket. Titanik felaketinin nedeni de kaptanın itirazına rağmen patronun emriyle süratin artırılması değil mi... Hesap hataları ve hırsın yol açtığı felaketlere daha binlerce örnek sayabiliriz. Örneğin, İsveç’in eski İstanbul Başkonsolosu Ingmar Karlsson radyoda ABTürkiye ilişkilerini değerlendirirken Avrupa Parlamentosu’nun tavsiye kararını “aptallık’’ diye niteledi. Dahası AB’nin hesap hataları yüzünden 2005’ten bu yana Türkiye’ye yönelik sürekli yanlışlar yaptığını söyledi. Biraz kızgındı, AB’nin Türkiye’yi Şanghay’a adeta ittiğine işaret ederken, birkaç defa “aptalca, aptallık” diye bayağı veriştirdi Avrupalı politikacılara. Avrupalı politikacıları sen de çok iyi tanıyorsun. Çoğu gaza getiriliyor. Aslında birbirlerini kullanıyorlar. “Bana arkadaşını söyle, sana kim olduğunu söyleyeyim’’ demişler ya. Politikacıların kimlerle içli dışlı olduğunu görünce anlıyorsun zaten niyetlerini. Yani yol arkadaşı seçerken de hesapçı olmadan hesap etmek gerekiyor. Kısacası dünyanın hali berbat. Bu politikacılarla daha iyi olacağı da yok. Ne demişti Eflatun: “Ancak krallar filozof ya da filozoflar kral olursa, toplumlar mutlu olabilir.’’ Uexkull ile sohbet Biraz iç açıcı şeyler yazayım. Alternatif Nobel Ödülü’nü veren vakfın kurucu başkanı Jacob von Uexkull ile biraz sohbet ettim. Hayatını daha iyi bir dünya kurulmasına adamış biri Jacob. Zaten vakıf da o felsefeye uygun çalışanları ödüllendiriyor. Anlattığına göre ABD’den Japonya’ya kadar birçok ülkede bu yolda çalışanlarla bir iletişim ağı kurulmuş. Siyasetin kısırdöngüsünde yıpranmak yerine enerjilerini insanları aydınlatmaya harcıyorlar. Ayrıca eğitime de yönelmişler. Birkaç ülkede lisans üstü öğrencileri için kampuslar oluşturulmuş. Lisans üstü öğrencilerini araştırmaları sırasında yol gösterici olsunlar diye ödül kazananlara da yönlendiriyorlar. Cumhuriyet de artık ödül sahibi olarak başvurulacak bir kurum durumunda. Bir sohbetimiz sırasında siyaset felsefemizde ekolojik sorunların öne çıkması gerektiği yolunda düşüncelerimi anlatmıştım. Çıksanız da beyin cimnastiğine devam etsek. Umarım hesap hatası yapanlar düşünen insanları esaret altında tutmanın hem kendilerine hem ülkeye zarar verdiğini kavrarlar da özgürlüğünüze kavuşursunuz. Yoksa hesap hatalarının bir de rezil olma faslı var. Görkemli Vasa gemisine bakanlar mühendisi hiç hayırla anmıyorlar. Hepinizi kucaklıyorum. Sevgiler Osman İkiz Dündar’ın basın kartı yenileme talebine ret Basın kartlarının yenilenmesi çalışmaları kapsamında gazetemizin eski Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar’ın 2016 yılında kuruma yaptığı başvuruyu değerlendiren Basın Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü, Can Dündar’ın sürekli basın kartının yenilenmesi talebine ret yanıtı verdi. Açıklamada, “Yurtdışında, her fırsatta Türkiye’yi karalayan, gerçekdışı isnatlarda bulunarak aleyhte propaganda yapan Can Dündar’ın talebi milli güvenlik politikası nedeniyle reddedilmiştir. Dündar’ın sürekli basın kartının tamamen iptal edilip edilmeyeceğine önümüzdeki aylarda toplanacak olan Basın Kartı Komisyonu karar verecektir” denildi. l İSTANBUL / Cumhuriyet C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle