23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Salı 8 Kasım 2016 teslim olmayız Kırmızı çizgimiz4 EDİTÖR:ELİFTOKBAY/MÜNEVVEROSKAYTASARIM:İLKNURFİLİZ ABD Trump’a layık mı? ABD başkanlık seçimlerinin esas oylaması bugün yapılıyor. Başkanlık seçimlerinin iki adayı Demokrat Hillary Clinton ile Cumhuriyetçi Donald Trump. Kimileri, ABD’de, sonunda halkın tercihine bu iki adayın sunulmasını üzücü, hatta ayıp bulduklarını söylüyorlar. Onlara göre Amerikan halkı, bir seçim değil, bir açmaz karşısındadır ve ona sorulan soru, aslında bizim masallarımızın sonunda kaçınılmaz akıbetlerine duçar olan kötülere sunulanın aynısıdır: Kırk katır mı, kırk satır mı? Gariptir, kimilerinin tam bir seçeneksizlik olarak tanımladıkları 2016 başkanlık seçimlerinin başlangıcında, son yılların en değişik sesi, Demokrat Bernie Sanders başarılı performansı ile herkesi şaşırtmıştı. Kendisini sosyalist olarak tanımlayan, İsveç modeli benzeri bir uygulamayı savunan Sanders’in, ABD gibi kapitalizmin kalesinde gördüğü ilgi gerçekten de şaşırtıcıydı. Ama kimi bölgelerde Hillary Clinton’ı sıkıştıran Sanders parlak çıkışlarına karşın, Demokrat Parti’nin başkan adaylığını kaybetti. Sanders’in, sonuçtaki başarısızlığına karşın gördüğü ilgi ise, ABD’nin kimi çevrelerinde gittikçe yükselmekte olan sistemin sorgulanmasının dikkate değer boyutlarda olduğu şeklinde yorumlanmış ve bu olgunun gelip geçici bir olay olmadığı da vurgulanmıştı. HHH 2016 başkanlık seçimlerinin yıldızı ise, son anda bile Hillary Clinton ile şansları eşit görülen Donald Trump oldu kuşkusuz. Ağzına geleni söyleyen veya öyle olduğu izlenimini yaratan, Amerikan halkına ters gelen veya öyle olduğu sanılan davranışlardan ve çıkışlardan kaçınmayan, Müslüman karşıtlığını haykırarak ilan eden, ırkçı, sertlik yanlısı, yabancı düşmanı, seksist, kendine güveni küstahlığın sınırlarını aşan Donald Trump doğrusu ya başta pek ciddiye alınmıyordu. Çok şaşırtıcı bir durumda değildi bu. Tarih birçok ülkede, toplumsal afetlerin ciddiyet derecesinin başlangıçta yeterince anlaşılamadığının, büyük tehlikenin fark edilmediğinin örnekleriyle doludur. Bu sefer de öyle oldu. Başlangıçta ciddiye alınmayan Trump, Cumhuriyetçilerin adayı olmayı başardı. Ardından da tüm gaflarına, potlarına, küstahlıklarına karşın Demokrat Hillary’i sıkıştırmayı son ana kadar sürdürdü. Tam şansını kaybetti, dendiği sırada da FBI’nın, bel altına vuran desteğiyle yeniden umut buldu. Bugünkü oylamadan az farkla da olsa Hillary’nin galip çıkması bekleniyor, ama Trump’ın kazanması da ihtimal dışı değil. Bu yarışta Trump gibi Hillary’nin de belli başlı konularda dişe dokunur bir şey söylememesi, NeoCon’ların çizgisini sürdürmesi karşısında, “kim kazanırsa kazansın bir şey fark etmez” denebilir mi? HHH Amerikan sisteminde, çok geniş yetkilerle donatılmış olan Başkan’ın bu gücüne karşın, dizginlerin yine de kurumu düzenin “establishment”ın elinde olduğu çok söylenmiştir ki bu da yanlış değildir. Hele hele Trump ile Hillary Clinton arasında tercihi “kırk katır mı, kırk satır mı” çıkmazına benzetenlerin savları da göz önünde bulundurulunca, “kim kazanırsa kazansın fark etmez” fikri ağırlık kazanıyor gibi görünse bile, durum hiç de öyle değil. Eğer ırkçı, yabancı ve Müslüman düşmanı, kendine benzemeyenleri kolayca ötekileştirici, bağnaz Trump Beyaz Saray’a yerleşirse, bu davranışlar toplumsal onaya sahip olacaklar ve demokrasiyle, toplumsal barışla bağdaşmayan bu davranış biçimleri kurumsallaşacaktır. Bugün yapılacak oylama Amerikan halkının buna ne derecede layık olduğunu gösterecektir. Trump’ın son ana kadar devam eden şansı, bazılarının bu konudaki ciddi endişelerini haklı kılıyor. Evet, dananın kuyruğu bugün kopacak, ABD’nin Trump’a layık olup olmadığı anlaşılacak. Bugün son şans. Bugün Trump’ı seçip, sonra da “biz buna layık mıydık” demenin anlamı yok. Zaten, cevabı önceden belli olan, bu pişmanlık ifadesi tarihin en aptal sorusudur da... CHP’li Altay: Cumhuriyet’le hesaplaşmak isteniyor CHPGrup Başkanvekili Engin Altay, gazetemize yönelik operasyona ilişkin “Cumhuriyet gazetesi nezdinde Cumhuriyetle hesaplaşılmak isteniyor. Bu bir darbedir. Şimdi Türkiye’deki tablo; sabah jüristokrasi, öğlen teokrasi, akşam otokrasi var, tam faşizm” dedi. Meclis’te basın toplantısı düzenleyen CHP’li Altay, operasyonun, düşünce ve haber alma özgürlüğüne vurulmuş faşist bir darbe olduğunu kaydetti. Faşizmin törenle değil, yavaş yavaş geldiğini belirten Altay, Tayyip Erdoğan daha “Türkiye Cezayir olur mu diye soruyorlar, biz hazmettire hazmettire geliyoruz” sözlerini anımsattı. Altay, Erdoğan’ın Türkiye’yi getirmek istediği ortamın ipuçlarını o yıllarda verdiğini söyledi. demokrasi Yazar ve yöneticilerimize savcılık sorgusunda bir dönem AKP’li milletvekillerinin sunum dahi yaptığı Abant toplantılarına katılmaları soruldu. Yazarlarımız Cumhuriyet’in demokrasiden, insan haklarından ve laisizmden yana yayın yapan bir fikir gazetesi olduğunu vurguladı. Gazetemiz Genel Yayın Yönetmeni Murat Sabuncu, Yayın Danışmanı Kadri Gürsel, Cumhuriyet Vakfı Yönetim Kurulu üyeleri Önder Çelik, Bülent Utku, Mustafa Kemal Güngör, Güray Öz, Hakan Kara ve Musa Kart ile Kitap Eki Genel Yayın Yönetmeni Turhan Günay Silivri Cezaevi’ndeki 3. günlerini doldurdu. Gazetemiz yazar ve yöneticilerine yönelik “FETÖ üyeliği” davası sanığı savcı Murat İnam’ın yürüttüğü soruşturma kapsamında gazetemiz Okur Temsilcisi Güray Öz, savcılık sorgusunda, “Kırmızı çizgimiz demokratik, Cumhuriyet ilkeleridir” dedi. Yazar Hikmet Çetinkaya ise kendisine yöneltilen “Fethullah Gülen’i takip eder misiniz” sorusuna, “Ben etmem, o beni takip eder. 1971 yılından bu yana Fethullah Gülen’in İslam devleti kurmak istediğini, devletin kurumlarına nasıl sızdığını yazıyorum” dedi. CANAN COŞKUN ‘PKK VE FETÖ ‘GÜLEN BENİ ‘HUKUKİ İDDİASI SAÇMA’ TAKİP EDER’ OLARAK SAKAT’ Gazetemiz okur temsilcisi ve Cumhuriyet Vakfı Yönetim Kurulu üyesi Güray Öz, emniyetteki savcılık sorgusunda, gazetemizin Yunus Nadi tarafından kurulduğu günden bu yana laik, demokratik Cumhuriyet düzeni ve insan hakları için mücadele eden yayın çizgisine sahip olduğunu vurguladı. Öz, “Gazetenin çizgisi değişti” iddiasının boş bir iddia olduğunu ifade ederek, “İnsanlar çok çeşitli görüşleri savunabilirler. Hiçbir şekilde İlhan Selçuk zamanından bu yana sansür edilmemişlerdir ve edilemezler. Kırmızı çizgimiz demokratik, Cumhuriyet ilkeleridir” dedi. Öz, Fethullah Gülen terör örgütü ile gazetenin ilgisi olduğu iddialarının kendilerini çok üzdüğünü aktararak “Bugüne kadar Cumhuriyet gazetesinin genel yayın politikası, yazarlarının tutumu ve haberler bu türden iddiaları Güray Öz boşa çıkaracak durumdadır. Hiçbir zaman bu örgütün propagandası yapılmamış, tam tersine bu örgütle mücadeleye başlayanlardan çok yıllar önce mücadele edilmiştir” dedi. PKK ile iltisak iddiasının da saçma bir iddia olduğunu belirten Öz, “Bugüne kadar PKK terör örgütünün Türkiye’ye verdiği zararlar yüzlerce defa gazete sayfalarında yer almıştır. Kimi insan hakları ile ilgili haberlerin tuhaf bir şekilde PKK ile bağlantısının kurulması tümüyle haksızdır” dedi. Fikir gazetesi Cumhuriyet gazetesinin, yazarlarının yazılarına herhangi bir şekilde sansür uygulamadığını vurgulayan Öz, “Cumhuriyet bir fikir gazetesi olarak ancak Avrupa’daki benzerleri ile karşılaştırılabilir. Cumhuriyet gazetesinin CIA ile bağlantılı olduğunu iddia eden sözlerin burada yer almasını da çok garipsiyorum” dedi. Savcılık sorgusunun ardından yaş ve sağlık durumu nedeniyle serbest bırakılan yazarımız Hikmet Çetinkaya’ya “FETÖ/PDY silahlı terör örgütü lideri Fethullah Gülen’in demeçlerini, kitaplarını ve bu kişi ile ilgili haberleri takip eder misiniz” sorusu yöneltildi. Çetinkaya, “Ben takip etmem, bilakis o kişinin benim yazılarımı Hikmet Çetinkaya takip ettiğini biliyorum. 1971’den beri Gülen isimli kişinin Türkiye Cumhuriyeti’nde İslam devleti kurma çabasında olduğunu, kökenini, yaptıklarını, örgütlenmesini, askeri liselere sahte sağlık raporlarıyla ne kadar öğrenci soktuğunu, devletin kurumlarına nasıl sızdığını ve buna benzer konuları yazan çizen kişiyim” diye yanıt verdi. “Cumhuriyet gazetesinde FETÖ/PDY ve PKK/KCK silahlı terör örgütlerini övücü veya onları destekleyici yazılar yazıldı mı? Ayrıca FETÖ/PDY silahlı terör örgütünün yapmış olduğu darbe girişimlerini ve kurduğu kumpasları övücü, destekleyici yazılar yazıldı mı” sorusu yöneltilen Çetinkaya, “Tek bir yazı yazılmamıştır. Benim 17 Temmuz Pazar günkü yazımın başlığı ‘Fethullahçı darbe girişimi’ şeklindedir” diye cevap verdi. Hayal gücünün sınırlarını aşıyor Çetinkaya kendisine yöneltilen “25 Temmuz 2015 tarihli ‘Yurtta savaş, dünyada savaş’ manşeti ile okuyucularına ne mesaj vermek istemiştir? Yoksa bu manşeti atması için birilerinden talimat mı alındı” sorusuna ise, “Söz konusu tespit ve değerlendirme hayal gücünün sınırlarını aşan değerlendirmelerdir. Herhangi bir mesaj verilmek için böyle bir manşet atılmamıştır” dedi. Çetinkaya son olarak, “Gazetemiz Cumhuriyet laik, demokratik, hukuk devletine, insan haklarına bağlı, evrensel değerleri kucaklayan ve Cumhuriyet ile yaşıt bir gazetedir. Gazetede çalışan herkes bu ilkelere uygun davranır. Hakkımızda ileri sürülen suçlamaların hiçbir inandırıcılığı ve temeli yoktur” ifadelerini kullandı. Serbest bırakılan yazarımız Aydın Engin’e savcılık sorgusunda, Cumhuriyet gazetesinin demokrasiyi, özgürlükleri ve laisizmi savunmak olarak 3 vazgeçilmez ve çiğnenmez temel ilkesi olduğunu vurguladı. Engin, bu ilkelere uymayanların gazetede bulunamayacağını ifade ederek, “Beni gerek kişi olarak gerek mesleki olarak FETÖ ya da PKK ile ilişkilendirmek yönündeki soruların tek kelime ile yazılarımı okumamış herhangi bir araştırmaya zahmet etmemiş kişi ya da kişiler tarafından tanzim edildiğini düşünüyorum. İster PKK’den ister FETÖ’den ister başka herhangi bir örgütten gelen terörü ve şiddeti bütün yazılarımda mümkün olan en sert ifadelerle reddetmişimdir. O yüzden bu örgütler tarafından sevilmeyen, protesto edilen bir gazeteciyim. Hakkımdaki suçlamaların hangi somut verilere dayandığı belirtilmeden bana soru yöneltilmesini hukuksal olarak sakat buluyorum” dedi. Abant toplantısı Aydın Engin Serbest bırakılan yazarımız Aydın Engin’e savcılık sorgusunda, “Gazete ciler ve yazarlar Vakfı’nın Abant toplantıları olarak bi linen toplantılarına katıldınız mı? Katılmış iseniz han gi tarihlerdeki toplantılarına katıldınız? Bu toplantılara kimin daveti üzerine katıldınız? Bu toplantılarda size herhangi bir talimat veya tavsiyede bulunuldu mu” so ruları yöneltildi. Engin de, “Üç Abant toplantısına ka tıldım. Yanlış hatırlamıyorsam 2001 yılında gazetenin o zamanki yöneticisi İlhan Selçuk tarafından haber amaçlı gönderildim. İkincisi yanılmıyorsam 2013 yı lıydı. AKP ile Gülen Cemaati arasında çatışmanın baş ladığı günlerdeydi. Gene haber amaçlı T24 ve bir Al man Haber Ajansı adına Akçakoca’daki toplantıyı izle dim. Son olarak da 2015 yılındaki toplantıyı Cumhuri yet adına izledim. Bu toplantılarda tebliği sunan, tar tışmalara katılanların yer aldığı masada değil gazete cilerin yer aldığı masalarda oturdum ve sadece haber cilik yaptım. Yaptığım haberler sözünü ettiğim gazete lerde yayımlandı” diye yanıt verdi. Özgürlük sarayında olmak onur Almanya Cumhurbaşkanı Gauck, yazarımız Can Dündar’ı kabul etti Almanya Cumhurbaşkanı Joachim Gauck, gazetemiz eski Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar’ı Bellevue Sarayı’nda kabul etti. Almanya Cumhurbaşkanı Gauck, Dündarı hayat arkadaşı Daniela Schadt ile birlikte karşıladı. Dündar, Gauck’a “Tutuklandık” adlı kitabının Almancasını hediye etti. Görüşmeye Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü’nden bir temsilci de katıldı. Saray defterine yazdı Yazarımız Can Dündar, Almanya Cumhurbaşkanı Gauck’a ‘Tutuklandık’ adlı kitabının Almancasını hediye etti. Gazeteciler görüşme öncesi sadece fotoğraf ve görüntü aldı. Görüşmeden sonra herhangi bir açıklama yapılmadı. Can Dündar, saray defterine şu cümleyi yazdı: “Türkiye’de cezaevlerindeki tüm gazeteci ve yazarlar için dayanışma talebiyle bu ‘Özgürlük Sarayı’nda olmak benim için büyük bir onur ve imtiyaz.” RenzI: BU haliyle Türkiye AB’ye giremez İtalya Başbakanı Matteo Renzi, gazetecileri, yargı mensuplarını ve muhalif milletvekillerini tutuklayan bir Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne (AB) üye olamayacağını söyledi.LA 7 kanalında yayınlanan “Faccia a faccia (Yüz yüze)” adlı programa konuk olan Matteo Renzi, ülke ve dünya gündemine ilişkin değerlendirmelerde bulundu. AB’nin genişlemesinin bir hata olup olmadığı sorulan Renzi, “27 ülke ya çok az ya da çok fazla. Genişleme çok acele gerçekleşti. Ancak Arnavutluk ve Sırbistan gibi aday ülkeleri birliğe almalıyız. Zira Avrupa’nın bir sonraki potansiyel sorunu Balkanlar olabilir. Bu sorunu küçümsememeliyiz” diye konuştu. Renzi, “Böyle bir Türkiye ile müzakerelere devam etmenin bir anlamı var mı?” sorusuna ise, “Türkiye ile müzakereler zaten durmuş durumda. Gazetecileri, hakim ve savcıları, muhalif milletvekillerini tutuklayan bir Türkiye AB’ye giremez” diye yanıt verdi. l ROMA / DHA C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle