02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Pazar 13 Kasım 2016 6 haber EDİTÖR: HAKAN AKARSU/tamer kayaş TASARIM: ZARİFE SELÇUK Amaç rejim değişikliğiBAŞKANLIK SİSTEMİNE ‘BİR KİŞİNİN ARZUSU’ DİYEN KILIÇDAROĞLU: CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Başbakan Binali Yıldırım’ın “MHP ile birlikte yapacaklarını” söylediği başkanlık sistemini sağlayacak anayasa değişikliğine, “Bu rejim değişikliğidir. Bir kişinin arzusuyla rejim değiştirilemez” diye karşı çıktı. Partisinin Anayasa Çalıştayı’na katılan Kılıçdaroğlu, bazı gazetelerin temsilcilerinin sorularını yanıtladı. Kılıçdaroğlu şunları söyledi: Sistem değil rejim: Sistem değil rejim değişikliği düşünülüyor. İleride çok daha ciddi sorunlar açar. Bütün yetkileri istiyor: Kişiler, sahip olduğu yetkileri bulundukları makama da taşımak istiyorlar. Oysa makam ayrı, kişi ayrı. Makamı kişiden bağımsız olarak düşünmemiz lazım. Bugün Baş bakan Bina li Bey’dir ya rın bir başka sıdır. Ama bi risi gitti diye bir başka ye EGrüdlem re, bütün yetkileri götüreceğim. Dev letin arşivi ni taşımak gibi. Yok, devlet var dır, yerinde kalır, arşivi de du rur. ‘Ben giderken her şeyi be raber götüreyim, bütün yetkile ri de ben götüreyim, bütün yet kiler bana bağlı olsun.’ Olmaz, doğru değil. O zaman kuvvetler ayrılığına ne gerek var. Bir kişinin arzusu: Bir ki şinin arzusu üzerine anayasa, bir kişinin arzusu üzerine ya salar, hukuk, yargı, onun ar zusuna göre düzenlenirse, ya rın bir başkası çıkıp da bu yetkiyi verdiniz, yetkiyi az gördü, 6 ay sonra dedi ki ‘Bunu da kabul etmiyorum, fiili durum var CHP çaLıştayda Anayasa tartıştı dır, buna uyacaksınız’ dedi. Ne yapacağız. Derin yaralar açar: Kurallar konulur, bu anayasa yüzde 91.37 ile kabul edilmiştir. Halk tarafından kabul edilmiştir. Yüzde 91 ile kabul edilen demokratik parlamenter sistemi +1 ile değiştiremezsiniz. +1 ile rejim mi değiştirilir. Toplumda çok ciddi, derin yaralar açar, bunun farkında olması lazım ülkeyi yönetenlerin. Anayasayı değiştirmek için 367 oya ihtiyacımız var. Anayasayı değiştirmek için. Referanduma gitmek için 330 oya ihtiyacımız var. Rejimi değiştirmek için +1 olabilir. Bunlar ahlaki mi? MHP kocaman soru işareti: (MHP) Kocaman bir soru işareti ifade ediyor. Türkiye, bir ateş çemberi içindeyken, Ortadoğu’da başımızda dünya CHP, yeni anayasa tartışmaları sürerken, Türkiye’nin önde gelen anayasa hukukçularının katılımıyla “Anayasa Çalıştayı” topladı. Kılıçdaroğlu’nun konuşmasıyla başlayan çalıştaya 29 ekim günü Aydın’da vurulan genel Başkan yardımcısı bülent Tezcan da oturum Başkan’ı olarak katıldı. Çalıştaya tekerlekli sandalyeyle gelen Tezcan’ın oturum başkanlığı yaptığı Anayasa vizyonu bölümünde, “Nasıl bir anayasa” ve “Anayasa yapım koşulları” başlıkları üzerine Prof. Dr. Bertil Emrah Öder ve Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu sunum yaptı. Çanakkale Milletvekili Muharrem Erkek’in başkanlığında toplanan ikinci oturumda ise Prof.Dr. Necmi Yüzbaşıoğlu ile Prof. Dr Selin Esen “Parlamen ter Demokrasi” konusunda bilgi verdi. Ardından Ankara Milletvekili Murat Emir başkanlığında yapılan üçüncü oturumda da “Otoriter Sistem Arayışları” başlığı altında “Başkanlık Ambalajında Tek Adam Rejimi Dayatması” ve “Demokrasi, Hükümet Sistemi İlişkisi” konularında Prof.Dr. Korkut Kadanoğlu, Doç. Dr. Şule Özsoy konuştu. Tezcan, yaptığı konuşmada, “Türkiye’nin anayasa sorunu var mıdır? Bu öncelikli bir sorun mudur? Anayasa yapma koşulları var mıdır?” sorularını gündeme getirirken, bu soruların kendileri için önemli ve cevaba muhtaç sorular olduğunu söyledi. Bugünkü anayasanın, yürürlüğe girdiği tarihten bu yana en çok tartışılan anayasa olduğunu söyleyen Tezcan, “82 Anayasası’nda bugüne kadar 17 kez değişikliğe gidilmiş. 83 maddesi 117 değişiklik görmüş. Değişiklik isteklerinin kaynaklarına bakarsak, anayasa tartışmalarının demokrasi eksenli değil, otoriter tutum eksenli olduğunu görürüz” dedi. Prof. Yüzbaşıoğlu ise başkanlık sistemi tartışmalarına değinerek, “Elimizde başkanlık sisteminin parlamenter sistemden daha başarılı olduğuna ilişkin hiçbir veri yok” diye konuştu. Başkarnlık sistemi yerine parlamenter sistemin güçlendirilmesi gerektiğini savunan Yüzbaşıoğlu, öncelikle cumhurbaşkanını parlamento tarafından uzlaşı ile seçilmesini sağlayacak değişiklik yapılması gerektiğini ifade etti. Yüzbaşıoğlu, parti di siplininin biat kültüründen kurtulması gerektiğini savunarak, gensoru ve meclis soruşturmalarında, komisyonun görevinin Yargıtay dairesine verilmesi ve yargı raporu üzerine Meclis’in karar vermesi gerektiğini ifade etti. Yüzbaşıoğlu, milletvekilliği dokunulmazlığı ile ilgili olarak da bu konuda yapılan son anayasa değişikliğini ‘felaket’ olarak değerlendirdi. Yüzbaşıoğlu, “Sürekli bir düzenleme yapmak gerekir. Anayasa metninden, ‘sorgulanamaz’ ve ‘yargılanamaz’ ifadelerini çıkartın sorunu halledersiniz. Milletvekilini fiziki yoksunluğundan mahrum kılmayalım. Ama onun dışında diğer memurlar gibi sorgulansın. Milletvekilliğine engel ceza alırsa, milletvekilliği düşer” dedi. “BU ÜLKEYİ BÖLDÜRMEYECEĞİZ” MİTİNGLERİNİN İLKİ 3 ARALIK’TA ADANA’DA YAPILACAK ‘400 vekili ülkeyiKPILMIÇ’YDİATROOPLĞALDUI bölmek için istiyor’ İKLİM ÖNGEL CHP Genel Bakanı Kemal Kılıçdaroğlu, 15 Temmuz sonrasında kürsüden parlamenter sistem vurgusu yaptığında Başbakan Binali Yıldırım’ın alkışladığını söyleyerek, “PKK yüzünden Türkiye’nin gerçek sorunlarını konuşamıyoruz. PKK, AKP için çalışıyor. 400 milletvekilini Türkiye’yi bölmek için istiyor” dedi. Bir gazetenin Derik Kaymakamı’nın şehit edilmesini CHP PM bildirisine bağlayarak ‘Kanlı Bildiri Kaymakam Şehit Etti’ başlıklı haberine ilişkin, “Peşini bırakmayın hepiniz dava açın” diyen Kılıçdaroğlu, İstanbul Milletvekili Enis Berberoğlu ve Ankara Temsilcimiz Erdem Gül’ün 16 Kasım’daki davalarına tüm İstanbul milletvekillerinin katılmasını istedi. Öte yandan “Bu ülkeyi böldürtmeyeceğiz” sloganıyla gerçekleşecek ilk mitingin 3 Aralık günü Adana’da düzenlemesi kararı alındı. CHP’nin düzenlediği Anayasa Çalıştayı’nın ardından milletvekilleri ve Parti Meclisi üyeleri basına kapalı bir araya geldi. Yaklaşık 2 saat süren toplantıda gündemdeki konular masaya yatırıldı. Edinilen bilgiye göre; bir gün önce CHP PM toplantısında, başkanlık sisteminin ülkeyi böleceği fikrinden yola çıkılarak, “Bu ülkeyi böldürtmeyeceğiz” sloganıyla, başkanlık sistemine karşı parlamenter sistemin ve üniter yapının önemine vurgu yapacak bir dizi mitingin ilki 3 Aralık 2016’da Adana’da gerçekleştirilecek. Adana’da ve daha sonra diğer illere de yayılacak mitiglerde CHP PM bildirisinin so nunda yer alan “Türkiye’yi böldürtmeyeceğiz, Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyeti sonsuza kadar yaşatacağız” ifadeleri öne çıkarılacak. Televizyon uyarısı Edinilen bilgiye göre Kılıçdaroğlu toplantıda milletvekillerine katıldıkları televizyon yayınlarıyla ilgili uyarılarda bulundu. Herkesin her konuda konuşmamasını isteyen Kılıçdaroğlu, “Televizyona çıkan kendi alanıyla ilgili konuşsun, bilmediği konularda yorum yapmasın. Ben tıpla ilgili konuşuyor muyum” dedi. ‘Korkacak bir şeyimiz yok’ Kılıçdaroğlu, parlamenter sistemin güçlendirilmesine ilişkin görüşlerini darbe girişiminden bir gün sonra Genel Kurul’da kürsüde söylediğinde Başbakan Binali Yıldırım’ın ve AKP’lilerin alkışladığını belirterek, “Şimdi ne oldu da parlamenter sisteme karşı çıkıyorlar. PKK yüzünden Türkiye’nin gerçek sorunlarını konuşamıyoruz. PKK, AKP için çalışıyor. 400 milletvekilini Türkiye’yi bölmek için istiyor” dedi. Milletvekillerinden bunu her yerde anlatmalarını isteyen Kılıçdaroğlu, “Korkacak bir şeyimiz yok. Kendi medyalarıyla üzerimize daha çok gelecekler. Medyanın yalanlarına kulak asmayın, partinin doğrularını anlatın” dedi. Ekonomik tablonun önümüzdeki süreçte daha da ağırlaşacağını dile getiren Kılıçdaroğlu, “Halkın ekonomik gerçeklerle yüzleşmesini istemiyorlar. Bu nedenle gündemi sürekli değiştirmeye çalışıyorlar. Eko nomik krizin daha da derinleşeceği bir döneme giriyoruz. Ekonominin gerçeklerini halka daha çok vurgulayın, gerçekleri gösterin” dedi. ‘Mağdurlara sahip çıkın’ Mağdurlara sahip çıkılmasını isteyen Kılıçdaroğlu, “Darbecilerin sonuna kadar yargılanmasını istiyoruz ama mutlaka mağdurların sorunlarıyla ilgilenilmesi gerekiyor” diye konuştu. Direnme hakkına değinen Kılıçdaroğlu, Meclis içtüzüğünü örnek göztererek, “Arkadaşlarımız direnme hakkını kullandı ve engelledi. 15 Temmuz sonrası halkın direnme hakkından övgüyle söz ettiğimde onaylıyorlardı ama şimdi itiraz ediyorlar” dedi. ‘Başkanlık yıkıma uğratır’ Türkiye’ye patronlu başkanlık sistemi getirmek istediklerini söyleyen Kılıçdaroğlu, “Patronlu da normal başkanlık da Türkiye’de ekonomiyi yıkıma uğratır. Bu sistem Türkiye’de başarılı olmaz. Bunu topluma anlatın” ifadelerini kullandı. Bir gazetede Derik Kaymakamının şehit edilmesine ilişkin ‘’Kanlı Bildiri Kaymakam Şehit Etti’’ başlıklı haberde, saldırıyı CHP’nin PM bildirisine bağlanmasının da gündeme geldiği toplantıda Kılıçdaroğlu, ‘’Bu işin peşini bırakmayın hepiniz dava açın’’ dedi. Kılıçdaroğlu, Enis Berberoğlu ve Ankara Temsilcimiz Erdem Gül’ün 16 Kasım günü yapılacak duruşmalarına tüm İstanbul milletvekillerinin katılmasını istedi. l ANKARA nın belası varken, bir terör örgütüne iki terör örgütü daha ilave edilmişken, Türkiye bu sorunları çözmek yerine rejimini değiştirmek gibi bir sürecin içine sokulursa Türkiye’nin bekası açısından ne olur? Türkiye’nin bekasını sadece ben değil, herhalde Bahçeli de düşünüyordur. Bahçeli ile anlaşmış olabilirler: İki taraf da birbirlerine sıcak mesajlar veriyorlar, verebilirler tabii, ama örneğin Bahçeli’nin geçmişte başkanlık modelinekarşı sert eleştirileri vardı. O eleştirilerin bugün de geçerli olduğuna inanıyorum. Ne değişti Türkiye’de? Biz başkanlık sistemine karşıyız, güçlendirilmiş bir parlamenter sistemi savunuyoruz. Ama eleştireceğimiz yönü belirlemek için anlaştıkları metni görmemiz lazım. Kullanaca ğımız dil ve argüman bakımından. Faturası ağır olur: Yapılacak her değişikliğin Türkiye’ye yeni kazanımlar kazandırması lazım, geriye düşürmemesi lazım. Eğer Türkiye geriye düşecekse hukuk zemininde bunun Türkiye’ye faturası çok ağır olur. Bunun yaratacağı atmosfer bütün uygar dünyanın Türkiye’ye bakışını değiştirecektir. Başbakan da farkında: Niçin bozulan bir Türkiye imajı var. Hukuk zemininden otoriterliğe kayan bir Türkiye imajı var. Bu imajın değişmesi lazım. Bu imajı değiştirmeyip de pekiştirirseniz bunun Türkiye’ye faturası ağır olur. Binali Yıldırım’ın bunun farkında olduğunu düşünüyorum. Mehmet Şimşek’in bunun farkında olduğunu düşünüyorum. Gayet net açıklamaları oldu. Erdoğan neden?: Erdoğan, Başbakanken başkanlık sistemine karşıydı. Başkanlık sistemine karşı olduğu açıklamaları da var. Sonra başkanlık sistemini savunuyor, neden? Bir gece kalktık, ‘bunu tamamen değiştireceğiz’ diyoruz, Neden? Birisinin çıkıp bana makul bir şey söylemesi gerekiyor. ‘Biz şu gerekçeyle, uyandık ve değiştirdik.’ İdam olsaydı: Gazetelere, gazetecilere baskılar, kabul edilemez. İki tane bilim insanı var. Necmiye Hanım ile Aslı Erdoğan. İdam olsaydı bugün idamla yargılanacaklardı. İdam olsaydı, bugün Ergenekon’da yargılananların tamamı idam edilmişti, tamamı. Geriye dönüşü olmayan şekilde. Bunları siyasetçinin düşünmesi lazım. Neyi, nasıl yapacağımızı anlatması lazım. Dar alana sıkıştırdılar toplumu. Türkiye dar alana sıkışıyor. direnişi AKP’liler alkışladı: Demokratik direniş, yani miting yaparsınız, toplantı yaparsınız, gösteri yaparsınız. Budur yani. Demokrasinin dışına çıkmayı aklımızın ucundan bile geçirmeyiz. Meclis’te söyledim, en başta AKP’liler alkışladı. 15 Temmuz sonrası 16 Temmuz’da vatandaş demokratik direniş hakkını kullandı, tankın üzerine çıktı, darbeyi engelledi. Değil mi? Hepsi alkışladı. Taksim’de söyledim, herkes alkışladı. İzmir’de söyledim, herkes alkışladı. PM bildirisine koyduk, vay efendim bunu nasıl koyarsınız? İyi de o zaman niye alkışladın bunu? 550 vekille de yönetemezler: Soru şu: Parlamentoda tek başına her istediği yasayı çıkarabilecek güce sahip olan bir iktidar, erken seçim istiyorsa ‘Ben Türkiye’yi yönetemiyorum’ mesajıdır bu. Yönetemiyor. 550 vekil çıkarsa ne olacak, yine yönetemeyecek. Çünkü parlamentodaki AKP grubu, bir kişiye endekslenmiş durumda, irade yok orada. Sorun orada. İktidarın iradesi olmadığı için, irade başkasına temsil edildiği için yönetme gücünü kullanamıyor, yönetemiyor. Liyakati yok devletin. Sorgulaması yok. Bir kişinin önerdiği her şey tartışmasız doğru kabul ediliyor ve peşinden gidiliyor. İster 1 kişi olsun, ister 550 kişi olsun ülke yönetilemez, yönetilemiyor zaten. l ANKARA Eski toplumun ve demokrasi anlayışının iflası Zor bir konu, herkes bir açıklama yapmaya çalışıyor, bu insan nasıl kazanır diye. Olayın pek çok yönü var şüphesiz, önümdeki Brando Milanoviç’in kazançlar kayıplar üzerine bir grafiği duruyor. 19882008 arası, yani küreselleşmenin 20 yılda dünyayı çok hızla küçük köye dönüştürdüğü sürecin sonundaki durumu gösteriyor: Asya ülkelerinde orta sınıfın gerçek gelirleri muazzam artar ve orta sınıf genişlerken ABD ve Batı Avrupa’da denk düşen sınıfların gelirleri göreceli düşüyor. Bu yeni değil, 2005 yılında bu saptamalar yapılmaya başlanmıştı. Eğer Trump’ın seçimini ABD’nin 10 yıldır boğazını sıkan ekonomik bunalımla, yoksulluk ve işsizlikle vb açıklamaya kalkacaksak, Obama’ya mı fatura kesilmeli yoksa 20012009 başkanı Bush’a mı. Ekonominin rol oynamadığı bir seçimi düşünemeyiz. Güçlü fırtına esiyor Fakat dünya siyaset arenasında epey bir süredir yaşadığımız çarpıcı gelişmelerle, Trump gibi “aykırı” bir adamın seçilmesi olayını neden bütünleştirmeyelim: Güçlü bir fırtına, kurulu düzen parti veya liderlerini köklerinden koparıp sarsıyor. Karşı çıkan çok olacak, ama ben sıralayayım. Trump ile Yunanistan’da Çipras’ın (SYRİZA Partisi, radikal sol koalisyon) ve İspanya’da Podemos partisinin lideri Pablo Iglesias’ın büyük atağı, Fransa’da ve Almanya’da aşırı milliyetçi ve koruyucu partilerin hızla yükselmeleri arasında bağ var. Önemli olan bu parti ve kişiler arasında “fikir benzeşmeleri” olup olmaması değil, bunları hangi fırtınaların yukarılara çıkardığı. Trump daha önce iki kez bağımsız olarak başkanlığa adaylığını koymuş biri. Sonra Cumhuriyetçilere iltihak ediyor ve partiyi ve partinin kurulu düzenini de epey kasıp kavurarak başkan oluyor. Kilit saptama Çipras, tahterevallinin iki tarafında yıllardır oturan iki klasik partiyi böyle tasfiye etti. Podemos bunu deniyor. Fransa’da Jean Marie / Marine Le Pen’ler de.. Ve AfD (Almanya İçin Alternatif ). Sarsılan bir kurulu siyasi düzenle karşı karşıyayız. Küreselleşme, ABD’yi zayıflattı, güçsüzleştirdi. Sistemi sarstı. Buradan Çin ve Kore fırladı. Hindistan bilgisayar yazılım alanlarında gelişti. Uzakdoğu’nun hemen bütünü, ABD ve Batı’nın üretim üssü oldu. Kaliteli markaların büyük ölçekli ama ucuz üretimi oralara kaydı. Sadece Samsung’un, Kore’nin milli gelirinin yüzde 22’sini sağladığını yazayım mı? Bilim ve teknoloji üretme silahını Doğu da ele geçirdi. Konu çok yönlü. Ancak başlıklarla ilerliyoruz. Bir tez: ‘Dünya değişmedi’ 4 Dünyaya hâlâ egemen olan, hadi 250 yıllık diyelim, sanayi toplumunu aşma krizini yaşıyoruz. 4 Evet, bu süreçte çok değişiklik oldu; çeşitli siyasi, düşünsel, ekonomik, bilimsel teknolojik devrimler yaşandı. 4 Ama dünyada geçerli temel gerçekte bir değişiklik olmadı. Yani dünyayı ve ülkeleri yöneten anlayış aynı kaldı: Uluslar devletler arasında kapitalist rekabette bir değişiklik yok. 4 Nüfuz bölgeleri oluşturma mücadelesi alabildiğine sürüyor. Piyasalara egemen olma mücadelesi eskisi gibi. (Mesela RusyaBatı’nın Ukrayna üzerinde mücadelesi.) Ve... 4 Savaşlar... Ülkeleri (başta 1.5 milyarlık İslam ülkelerini) gerektiğinde parçalayarak birbirine kırdırma politikasına aynen devam. Bu şüphesiz kapitalizmin mantığıdır. Eski dünyanın krizi Dünya yüzlerce yıldır böyle. 250300 yıldır süren “sanayi toplumu”nu, bunun yaratıcısı kapitalizmi bu dünya aşacak mı? Yaşadığımız sarsıntı, “eski dünya”nın krizidir. Her ne kadar Trump gibi bu eski dünyanın insanları bu sarsıntıyla iktidara geliyor olsa da. Bir ilk aşamadayız sanki: Yeni’nin, “yeni dünya”nın arayışı. Eski dünyanın, bunalımlar, sorunlar çıkınca işlemeyen klasik “demokrasi” yöntemisistemianlayışı eninde sonunda bitecek. Yeni dünya, kendi yeni “demokrasi” anlayışı ile doğmak zorunda. “Bilgi Toplumu”, bu yeni toplumun ekonomisi ve buna uygun demokrasi sistemi ve anlayışının arayışı olacak gibi... MHP’den ‘Arap baharı’ gerekçesi MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, başkanlık sistemine ilişkin partililerine bile “renk” vermezken, MHP kulislerinde Bahçeli’nin bu çıkışı yakın tarihte Ortadoğu coğrafyasında yaşanan “Arap baharı” ile gerekçelendiriliyor. Mısır, Tunus gibi ülkelerde işsizlik, siyasi yozlaşma, ifade özgürlüğü, usulsüzlükler ve kötü yaşam koşulları gibi gerekçelerle başgösteren olayların ardından söz konusu ülkelerin bugün toprak bütünlüğünün “tehlikeye girdiğine” dikkat çeken MHP’li kurmaylar, Bahçeli’nin benzer sürecin Türkiye’de yaşanmaması için Başkanlık konusunda “kolaylaştırıcı rol” üstlendiğini savunuyor. l SELDA GÜNEYSU C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle