18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Pazar 9 Ekim 2016 6 haber EDİTÖR: TAMER KAYAŞ TASARIM: MÜGE KAYGUSUZ Yaygın kanı, “var ama...” diye başlayan cümlelerle ifade ediliyor. “Var da... Anayasada yer alan ama hiç de anayasal olmayan OHAL ve kanun hükmünde kararnamelerle mülgadır” demek belki daha iyi anlatıyor durumu. Zaten Adalet Bakanı da bu görüşü savunuyor; “bazı durumlarda OHAL anayasaya aykırı da olsa hüküm kurabilir” demeye getiriyor. Geçen cuma günü Ankara’da Çağdaş Sanatlar Merkezi’ndeki toplantıda da bu konu enine boyuna tartışıldı. HHH Konuşmacılar 1982 Anayasası’nın bir darbe anayasası olmaktan çoktan çıktığını, yapılan 20’ye yakın değişiklikle bu tanımlamanın anlamsızlaştığını, hâlâ bu adlandırmada ısrar ediliyorsa başka bir niyetin aranması gerektiğini vurguladılar. Bu niyetin, amacın ne olduğunu, “yeni” bir anayasanın şu anda fiilen yürütülmekte olan “tekli sisteme” meşruiyet kazandırmaktan başka bir anlam taşımayacağının da altını çizerek belirttiler. HHH Panelin konuşmacılarından Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu devletin en HHH AYM Başkanı yürürlük teki anayasa ile ilgili böy le bir söylem tutturmuş sa bu, anayasada yer alan ama uygulamalarla ana yasaya aykırı olduğu açık ça ortaya çıkan OHAL’in anayasa yerine geçtiğinin Bir Anayasamız itirafı olmaz mı? Kimilerinin boyun eğmeyi önerdiği durum böyle. Temel in Var mı? san haklarının hiçbir şekilde, hiçbir yasayla ortadan kaldırılamayacağını söyleyenleri ise neredeyse üst katında yer alan Cumhurbaş dokuz köyden kovacaklar. kanı, Meclis Başkanı ve Anaya Herkes bilir, sınırlar para pul için, ih sa Mahkemesi Başkanı’nın anayasa ile ilgili görüşlerine de değindi. Cumhurbaşkanı’nın görüşlerini herkes biliyor, Meclis Başkanı’nın racat ithalat için engel oluşturmuyor; olsa olsa gazeteciler eşleri, çocukları, yakınları için engeldir. Ama istediğiniz kadar iletişimi engellemeye ça dini esaslara dayalı bir anayasa lışın memlekette olup bitenler de sı dan yana olduğunu, bunu birkaç nır tanımıyor, gerçekleri dünyadan kez ifade ettiğini de biliyoruz. Ama Kaboğlu’nun asıl dikkat çektiği görevi yürürlükteki anayasayı korumak, ona dayanarak karar vermek gizleyemiyorsunuz. HHH Diplomatik misyonlarınız “o iş öyle değil, vallahi işkence yok, bil durumundaki AYM Başkanı’nın devlet ricali önünde “yeni bir anayasa” talebinde bulunmasıydı. lahi onlar gazeteci değil” diye çırpınsa da işe yaramıyor. İşte kurucu üyelerinden olduğumuz Avru pa Konseyi’nin İnsan Hakları Komiseri Nils Muiznieks, OHAL’e ilişkin önemli bir açıklama yayımladı. Avrupa Birliği’nin Türkiye Raporuna da temel oluşturacak bu memorandumda, OHAL’e son verilip hızla olağan sürece dönülmesini istedi. Muiznieks, “Temmuzdan bu yana yayımlanan KHK’lerle sınırın aşıldığını, hukukun üstünlüğü ve insan hakları temel ilkelerinden uzaklaşıldığını” belirtti. HHH Ahmet İnsel dün köşesinde bu gibi durumlarda demokratik direnme hakkının gündeme geleceğini anlattı. Direnme hakkını kullanmanın, durumdan şikâyetçi olmayanları ikna etmeye bağlı olduğunu da söyledi. Şiddete dayanmayan demokratik direnme hakkı, özgürlüklerin kısıtlanması ile birebir ilişkilidir. Bu hakkın kullanılması; söylenecek sözün her koşulda söylenmesi gerçeklerin yaygınlaşmasının da yoludur. Ülkedeki vahim durumun açık net bir şekilde anlatıldığı anayasa panelinden sonra aynı yerde Hazirancıların forumu vardı. Salonu doldurmuşlardı; direnme hakkının cisimleşmiş hali gibiydiler. ‘Olay kabul edilebilir değil’ Gazetemize konuşan İHD Temsilcisi Tayyip Ca tıyorlar. Devlet herkesi böyle potansiyel suçlu görür ve po nan, Vali Toprak’ın kendileri lislerin böyle gezmelerine izin ne olayın kaza olduğunu, zırhlı verirse olacağı budur. Polisler araçtaki silahın mekanizması ilçe merkezinde eller tetikte nın otomatik ateş alması ne gezmemelidir. Canan, “Yükse deniyle olayın gerçekleştiği kova zaten sokağa çıkma ya ni, zırhlı araçtaki 3 polisin gö sağı nedeniyle büyük bir trav zaltına alındığını söylediğini ma yaşıyor. 68 gün süren ya belirtti. Canan, “Çocuklar iş sakta, ilçe yerle bir edildi. Ya yerlerinin önünde otururken, sak süresinde operasyonların zırhlı polis aracından açılan başında olan Yüksekova Tü ateşle öldürülüyorlar. Bu olay men Komutanı ise FETÖ’den kabul edilir değildir. 20’li yaş tutuklandı. Halka düşman gö lardaki polisler, ellerinde si züyle bakıp, bu tür olaylar lahlarla ilçe merkezinde, boy la halkla devleti karşı karşıya dan boya gezip gerilim yara getirmek çabasındalar” dedi. Kobra’dan ateş: 4 ölü 2 yaralı mahmut oral Hakkâri’nin Yüksekova ilçesi Cengiz Topel Caddesi’nde Kobra tipi zırhlı araçtan açılan ateşle 4 kişi öldü, 2 kişi yaralandı. Valilik, zırhlı araçtaki silahın kendiliğinden ateş aldığını savundu. Eski Cezaevi Kavşağı’nda bir binanın girişinde bulunan mobilya mağazasına dün saat 10.00’da zırhlı araçtan ateş açıldı. İşyerinin ortaklarından Aydın Tümen ile çalışanlar Şemsettin Çakmakçı, Rahmi Safhalı, Necdet İşözü, Mehmet Ali Kaya ve Serhat Buldan yaralandı. Polisle yurttaşlar arasında tartışma yaşanırken, bazı vatandaşlar ile bir gazeteci, gözaltına alındı. Buldan’ın yeğeni Yaralılardan Serhat Buldan, Rahmi Saf halı, Necdet İşözü ve Aydın Tümen yapı lan tüm müdahalele re karşın yaşamını yi tirdi. Yaşamını yiti renlerden 16 yaşında ki Serhat Buldan’ın, HDP Grup Başkanve Serhat Buldan kili Pervin Buldan’ın yeğeni oldu ğu belirtildi. Yaşananlar sonrası hastane önünde bekleyen kalaba lık ile polis arasında zaman zaman gerilim yaşandı. Gerilimde polisin attığı gaz kapsülüyle de Ayşehan Doğan adlı bir kadın yaralandı. Po lis, bazı kişileri gözaltına aldı. 20 günlük evliydi Yaşamını yitiren lise öğrencisi olan Serhat Buldan, hafta sonları da Jiyan Mobilya’da çalışıyordu. Necdet İşözü’nün (27) nişanlı olduğu ve bir ay sonra düğün yapacağı belirtildi. Adem Tümen’in 18 Eylül’de evlendiği belirtildi. Nusaybin’de de 21 Şubat’ta Dılşa Ak (59) zırhlı araçtan açılan ateş sonucu yaşamını yitirmiş, valilik teknik arıza sebebiyle silahın otomatik olarak ateş aldığı yönünde açıklama yapmıştı. HDP: Provokasyon HDP MYK’den yapılan yazılı açıklamada “Yurttaşlarımızın taranması açık ve büyük bir provokasyondur. Valilikten, bir polisin ‘ferdi davranışı’ ve ‘silahın teknik arıza yapması sonucu’ mevcut durumun ortaya çıktığı ifade edilmiştir. Bu durum asla ‘ferdi davranış’ olarak açıklanamayacak derecede ciddi bir olaydır” denildi. Yüksekova’da polis aracı bir mobilya mağazasını taradı. Valilik silahın kazayla ateş aldığını savundu Türk bayrağı asmışlar Olay yerinde bombayı güçlendirmek için kullanılan çok sayıda bilyenin de bulunduğu belirtildi. Teröristlerin çevrede dikkat çekmemek için arabanın arka camına Türk bayrağı astıkları bildirildi. Ayrıca olay yerinde 200 kg amonyum nitrat ve 5 kalıp plastik patlayıcı da ele geçirildi. .Iki canlı bombaBirihbarıdeğerlendirenAnkarapolisioperasyonahazırlanıyordu kendini patlattı MUSTAFA ÇAKIR Geçen yıl 100 kişinin yaşamını yitirdiği Ankara Garı önündeki canlı bombalı saldırının birinci yıldönümüne 2 gün kala başkentte yine facianın eşiğinden dönüldü. Eylem hazırlığında bulunan iki canlı bomba, polisin operasyonu sırasında kendini patlattı. AnkaraHaymana Yolu’nun Gölbaşı’na 10 km uzaklıktaki noktasından dönülerek ulaşılabilen kulübede kendilerini patlatan canlı bombaların Harun Aslan ile Mahide Ataş oldukları bildirildi. Ankara Valisi Ercan Topaca, Aslan’ın PKK bağlantısının bulunma ihtimalinin yüksek olduğunu söyledi. Ankara Emniyeti, 7 Ekim’de Diyarbakır’dan gelen istihbarat üzerine şüpheli şahısları aramaya başladı. Ankara’da söz konusu bölgedeki bir vatandaş şüpheli iki kişi gördüğü ihbarında bulundu. Bunun üzerine polis dün sabah operasyon başlattı. İki te KPoılılçisdlaerroe ğtelşue’nkdküarn CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, İzmir’de “Ankara büyük bir kanlı olayın öncesinden dönmüş oldu. Ben güvenlik güçlerimize, polislerimize yürekten teşekkür ediyorum. Eğer polisin görev yapmasına izin verirseniz, ona müdahale etmezseniz, bu işin uzmanlarını belli bir işin başına getirirseniz hepimiz güvenlik içinde yaşarız” dedi. rörist, etrafı tellerle çevrili alanda bulunan kulübede sıkıştırıldı. Bir at çiftliğinin arkasında bulunan kulübeye operasyon başlatıldı. Polis, kulübede sıkıştırılan iki teröriste “teslim ol” çağrısında bulundu. Ancak kulübedeki iki terörist kendilerini patlattı. Aramalarda Bingöl doğumlu Harun Aslan ile Mahide Ataş’a ait kimlikler bulundu. Mahide Ataş’a ait kimliğin sahte olabileceği ifade edildi. Bombalı saldırıda kullanılacak olan ve patlama sırasında hurdaya dönen aracın 6 Ekim’de Ankara’da satın alındığı belirtildi. Teröristlerin 10 Ekim’deki Tren Garı katliamının yıldönümünde intikam amaçlı polis noktalarına saldırı hazırlığında oldukları ileri sürüldü. Arazinin sahipleri ve aracı satan kişilerle ilgili olarak operasyon başlatıldı. 4 kişinin gözaltına alındığı ifade edildi. 3. kişi aranıyor Ankara Valisi Ercan Topaca, “Arkadaşlarımızın şüphelendiği üçüncü bir kişiyi de tespit etmeye çalışıyoruz. Kullanılan materyaller, yapım şekli, planlanma şekli itibarıyla biraz PKK’yi işaret ediyor” dedi. Ankara Valiliği’nden akşam yapılan açıklamada, yüksek miktarda patlayıcı yapımında da kullanılmakta olan amonyum nitrat ve C4 patlayıcısı kullanıldığı, ayrıca patlamamış halde 5 kalıp C4 patlayıcı maddesi, 4 adet küçük piknik tüpü, çok sayıda pil ele geçirildiği belirtildi. Halk mücadeleyi kaybediyor, ağıt yakma sırası Evet kaybediyor. Sadece halk değil Türkiye kaybediyor. Yeminli İslamcı yönetim, tüm okulları sonu köktendinciliğe kadar varacak tamamen biatçı ve gözü ve beyni başka her şeye kapalı nesiller yetiştirmek için dur durak bilmeden koşuyor. Koşuyor evet. Bir maratoncunun sabrını artık bir kenara bıraktılar... 100 metre koşucusunun hızına ulaştılar. Özgür Mumcu iyi izlemiş, ben kaçırmışım. Dünkü yazısında, eğitimde geriye dönüşümün sabit direklerinden Nabi Avcı’nın, Necip Fazıl’ın vasiyetini yerine getirmek için tüm okulların İslamcı gençler yetiştirme görevini yerine getirmekteyiz, biçimindeki sözlerini anımsatıyor. Türkiye ne yazık ki kırk katır ile kırk satır arasında kaldı. Nesil’ine alternatifidir. Şüphesiz ideolojik kökleri eskidir, ama son 34 yılda tıpkı Altın Nesil gibi çok hızlı bir şekilde üstelik devlet olanaklarıyla örülmektedir ağlar. Arşivi ayıklıyordum, 2013 yılı tamamen dershaneler ve okullar savaşı olarak geçti Kırk Satırcılar ile Kırk Katırcılar arasında. Ama ne savaş, bunu yazacağım sonra. Ayrıca Çatışmanın Anatomisi kitabında iyi bir bölüm var bu savaşla ilgili. 4+4+4 bu dönemin ürünü. Okulöncesi yuvalarda bebeklerin kafalarının yıkanması, 23 Nisan doğum günleri, bebeleri beyazlar içinde Kuran okutma yarışları, tamamen kaftanlı, renkli çarşaflı kızlara bir takım ulvi dini görevler unvanlar verilmesi ve tüm okulların imam hatipleştirilme girişimleri... Hepsi bu süreç içinde... Tabii tüm başarılı okulları Proje Okulu olarak ilan edip yok etme de... Tüm ülke çocukları kırk satır mühendislik uygulaması içinde. Okul değil, medreselere dönüşme var. Kırk katır ve kırk satır Kırk katır, FETÖ’nün kırk yıldır ilmek ilmek dokuduğu, Altın Nesil yetiştirme politikasıydı. Bunu başardı. Bu, ülke, belki de dünya tarihinin gördüğü en büyük insan ve eğitim mühendisliği uygulamasıydı. Nasıl diye sormayın: Her şey gözümüzün önünde oldu; besledi, olanak verdi, yurdunu okulunudershanesini, üniversitesini yarattı; sonra hepsine iş buldu. Devletin tüm kurumlarına yerleştirdi; kurduğu veya denetlediği, kafakola aldığı tüm iş dünyasını onlara açtı. Ordu dahil! Besleyip büyüttüğü ve önünü açtığı “çocuklarını” yargıç, savcı, emniyet müdürü, vali, CEO... Ve general, hatta orgeneral bile yaptı! Asla gelemeyecekleri yerlere yerleştiler, yükseltildiler. Türkiye gibi yoksul ve işinaşınkoltuğun, unvanın aslanın ağzında olduğu bir ülkede, hayatı garanti altında olan bunların hepsi tabii ki örgütün cemaatin müridi olacaktı. Bu salt bir minnet duygusunun da ötesinde bir olay... Doğan Kuban Hoca, hâlâ nasıl olur da Kışla’da bir subay, üstelik orgeneral, bir şeyhin müridi olur diye soruyor. Babası Cumhuriyet’in subayı ve emekli olduğunda bir evi bile yoktu, anlaması veya kabul etmesi zor. Ordunun o ordu ile ilişkisi sıfırdır veya 1’dir, söyleyeyim. Sonunda “Altın nesil” sıfırlandı! Saadet zinciri koptu, herkes dağıldı, dağılacak ve başının çaresine bakacak. Kırk satır Bu iktidarın, FETÖ’nün Altın Amceıkatcuıphaykıran Bir veli, Kadıköy’de Yeşilbahar Ortaokulu’nun imam hatipleştirilmesine karşı 2 yıl verilen ve kaybedilen mücadeleden bahsediyor. Biliyorum bunu. Bir de Örnekal İlkokulu da büyük savaş verdi. 15 bin imza topladılar. Yürüyüşler yaptılar. Meclis’e gittiler. Sonuçta bir Okuluma Dokunma hareketi yarattılar. Okul Kadıköy’ün en başarılısıydı. Diyor ki İbrahim Yekta Gençel, “Mezun 67 öğrenciden  Fen liselerine 3 öğrenci, Anadolu liselerine 40 öğrenci sokabilmiş tek okulduk...” Başarılı ya! Orada aydın insanların çocukları iyi eğitim alıyor ve yükseliyor ya! Yok etmeye, kapatmaya yeminliler. Okul ellerinden gitti Burayı BilimSanat Merkezi yaptılar! “8. sınıf öğrencileri bu sene okuduktan sonra öğrencisiz bir okul olacak, Bilim Sanat Merkezi olması için ısmarlama bir rapor hazırlattılar, dava açtık, Danıştay’a da itirazımızı yaptık, bekliyoruz. Göztepe kentsel dönüşüm adı altında yıkılıp yeniden yüzde 30 daire sayısı artan bir semt ve bu büyük alanda Çiftehavuzlar ve İlhami Ahmed Örnekal Ortaokulu dışında resmi okul kalmadı. Artan nüfus için sadece özel okul şansı bırakıyorlar.” Halk mücadelesini kaybediyor. Türkiye kaybediyor. Ülkenin geleceği yıkılıyor. CHP de bu enkazın altında anladığım kadarıyla yok olup gidecektir. Katliamın 38. yılı unutulmadı TİP’li öğrenciler anıldı Bahçelievler katliamında yaşamını yitiren 7 TİP’li öğrenci, ölümlerinin 38. yıldönümünde mezarları başında anıldı. Karşıya Mezarlığı’na gelen TİP’li öğrencilerin arkadaşları ve sevenleri, “7 arkadaşımızın kaybı içimizde ateş olarak duruyor” dedi. Geçen 38 yıllık sürecin takipçisi avukatlar ise hâlâ umutlu. Abdullah Çatlı liderliğindeki çetelerce katledilen Türkiye İşçi Partili (TİP) üniversite öğrencisi Serdar Alten, Latif Can, Faruk Ersan, Efraim Ezgin, Salih Güvenci, Hürcan Gürses ve Osman Nuri Uzunlar, Karşıyaka Mezarlığı’nda anıldı. Saat 13.00’te Karşıyaka Mezarlığı 2 No’lu kapı önünden yürüyüşle başlayan anma, saygı duruşuyla devam etti. Katledilen öğrencilerin arkadaşları, 8 Ekim 1978’de yaşadıkları katliamı unutmadıklarını ama hiçbir zaman tarif edemediklerini söyledi. Cumartesi Anneleri 602 haftadır eylemde ‘Sesimizi kısamazsınız’ Gözaltında kaybedilen yakınlarının akıbetini arayan Cumartesi Anneleri, faillerin yargılanması için sürdürdükleri adalet arayışlarının 602’nci haftasında dün yine Galatasaray Meydanı’nda bir araya geldi. Televizyon ve radyoların kapatılmasına da tepki gösteren Cumartesi Anneleri, “Sesimiz kısılmaya çalışılıyor” dedi. Öte yandan İHD İstanbul Şubesi Cezaevi Komisyonu üye leri hapishanelerdeki hak ihlallerine ve tecrit koşullarına dikkat çekmek amacıyla dün 237. kez Galatasaray Meydanı’ndaydı. Diyarbakır’da ise kayıp yakınlarının “Kayıplar bulunsun, failler yargılansın” sloganıyla gerçekleştirdikleri oturma eylemi, dün 400. haftayı geride bıraktı. Etkinliğe, öldürülen Tahir Elçi’nin eşi Türkan Elçi, Sebahat Tuncel, Sezgin Tanrıkulu destek verdi. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle