18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Pazar 9 Ekim 2016 2 dokun‘Hmaalkyıınneekfmenedğiil’ener!77U’DCSEANUĞZBLEUIYKYMOAERNKA CHP’li Ahmet İsvan’ın fırıncıların tekelini kırmak ve halka ucuz ekmek sağlamak için kurduğu Halk Ekmek Fabrikası’nın kapatılması gündemde Geçen günlerde Başbakan Binali Yıldırım’a ziyarette bulunan Esnaf ve Sanatkârlar Konfederasyonu başkan ve üyeleri, devletin mal üretip satmasından yakınarak esnafın zarar gördüğünü belirt tiler. Başbakan da “Haklısınız, sizi mağdur eden bu durumu düzelteceğiz” sözü verince her kesin aklına önce Halk Ekmek fab rikalarının kapa nacağı geldi. Ge len tepkiler üze rine TESK Başka MİYASE İLKNUR nı Bendevi Palandöken, “Halk Ek mek kapanmaya cak, sadece Halk Ekmek’in üre teceği ekmeği biz satalım diyo ruz” açıklamasında bulundu. Yani üreticiden direkt tüketici ye ulaşan Halk Ekmek’e aracı sokulacaktı. Niye? Ekmeği daha pahalı yiyelim diye mi? Halka ekmek Siz o Halk Ekmek Fabrikası’nın nasıl kurulduğunu, hangi özverilerle bu noktaya geldiğini biliyor musunuz? Halk ekmeğin önemini Cumhurbaşkanı Erdoğan 2002 yılında Kanal D’de katıldığı programda Fatih Altaylı’nın sorusu üzerine şöyle anlatmıştı: “Günde 1.5 milyon ekmek üreten Halk Ekmek kurulmasaydı bugün halkımızın temel gıdası olan ekmeğin fiyatı 500 bin liraya çıkardı.” Erdoğan, CHP’li İsvan’ın kurduğu Halk Ekmeke de sahip çıkmıştı ama olsun hiç olmazsa Halk Ekmek’in önemini kavramıştı ya... Şimdi gelelim Türkiye’ye örnek olan Halk Ekmek Fabrikası’nın kuruluş öyküsüne... İstanbullular ucuz ekmek yesin diye Toprak Mahsülleri Ofisi (TMO) İstanbul’a sübvansiyonlu ucuz buğday tahsisi yapardı. Ancak fırıncılar, tahsisli ucuz buğdayı pasta ve francala üretiminde kullanıyor, bu 70’li yıllarda Ahmet İsvan ekmek tekelcilerini karşısına aldı. nedenle buğdayın fiyatı ekmeğe yansımıyordu. Bir de buna fırıncıların fiyat tekeli oluşturmak için birbirlerinin bölgelerine girmeme konusunda vardıkları anlaşma eklenince halkın ucuz ekmek yeme olanağı tümüyle ortadan kalkıyordu.. Fahri Atabey döneminde İstanbul Belediyesi ekmek fabrikası kurmak için makineleri sipariş etmiş, fabrika binasının temelini atmıştı. Ancak müteahhitle olan anlaşmazlık nedeniyle inşaat da durmuştu. Haydarpaşa Gümrüğü’nde iki yıl boyunca bekleyen makineler çürümeye terk edilirken belediye de gümrüğe ayrıca ardiye parası ödemek zorunda kalıyordu. 1973 yılı sonunda yapılan yerel seçimlerde CHP’li Ahmet İsvan Belediye Başkanı seçildikten sonra Halk Ekmek Fabrikası için yeniden kollar sıvandı. Ancak en büyük handikap, belediyenin fabrikaya ödenek ayırabilecek mecali yoktu. Parasızlığın yanında ikinci handikap ise fabrika, o güne kadar bilinmeyen bir teknolojiyle çalışacaktı. Pişmemiş ekmek hamurları fabrikanın bir ucundan sürekli olarak beslenecek ve pişmiş ekmek diğer uçtan sürekli olarak çıkacaktı. Bu teknolojiyi bilen personeli bulmanın zorluğu bir yana, makineleri sipariş eden önceki belediye başkanı döneminde satıcı firma arasında montaj ve teknik eğitim konusunda bir anlaşmanın yapılmamış olması işi daha da güçleştiriyordu. Gümrükle sıkıntı “Halkçı Belediyecilik” sloganıyla seçilen Ahmet İsvan, ilk iş olarak gümrükle “fiktif depo” anlaşması yaparak makineler belediyenin belirlediği korunaklı bir yere taşındı. İkinci adım olarak da DPT’ye başvurarak ekmek fabrikasının plana alınması ve teşvik listesine sokulması sağlandı. Böylelikle ithal edilen makineler gümrük vergisinden muaf tutuldu. Gümrükle ilgili sıkıntılar gi makineler ALMANYA’DAN Makineler Almanya’dan ithal edilmişti. İsvan, Almanya Başkonsolosu’na giderek, fabrikanın başarısız olması halinde bu bilginin fırıncılık sektörüne yayılacağını, fabrikanın kurulamadığı Alman teknolojisinin ve Almanya’nın bundan olumsuz etkileneceğini anlattı ve teknik yardım konusunda yardım istedi. Konsolos gereken desteği vererek anlaşmada olmamasına rağmen Alman firmanın İstanbul Belediyesi tarafından gönderilen altı personele eğitim vermeyi ve montaj sırasında dört teknisyen göndermeyi kabul etti. derildikten sonra müteahhitle anlaşmazlıkların çözüm yoluna gidildi. Anlaşmazlığın temelinde belediyenin gününde hakedişleri ödememesi ve çimento fiyatlarındaki artıştan kaynaklanıyordu. İsvan, müteahhitle yeniden anlaşarak inşaatın başmasını sağladı. Sıra en önemli engelin kaldı rılmasına gelmişti. O engel, fabrikanın yapımı için ayrılacak kaynaktı. O dönemde merkezi hükümetin yardımlarına muhtaç olan belediyeler, eğer iktidarda kendi partisi yoksa cezalandırılıyordu. İsvan, belediye bütçesinde yatırımlar için ayırdığı kaynağın büyük bölümünü ekmek fabrikası için kullanmaya hazırdı ama hükümetten gelecek yardımın aksayacağını ve maaşları ödeyemeyecek durumda kalacağını da biliyordu. Ekmek fabrikasının bitirilip hizmete açılması için ödeme akımının aksamadan sürdürülmesi şarttı. İlk üretim 1977’de İlk deneme üretimi 1977 Ekim ayında başladı. Halk Ekmek Fabrikası 160 personelle üç vardiya halinde 24 saat kesintisiz çalışarak günde 450 bin ekmek üretecekti. Halk Ekmek karşısında hemen bir karşı lobi oluşmakta gecikmemişti. Bu lobinin başını da CHP’nin belediye meclis üyesi ve aynı zamanda Fırıncılar Dernek Başkanı İsmail Hakkı Keçeli çekiyordu. Bu lobinin başlıca argümanı bugünkü Esnaf ve Sanatkarlar İşverenler Sendikası ile aynıydı. “Devlet ekmek yapamaz.” Başlangıçta bu işin öyle göründüğü kadar kolay bir iş olmadığını, belediyenin bir süre sonra fabrikayı işletemez hale geleceğini söyleyen fırıncaların girişimleri sonuç vermeyince bu kez de “Hiç olmazsa ortak olalım ve birlikte işletelim” teklifini getirdiler. Ama olumlu yanıt alamadılar. Halk Ekmek, ucuz fiyatı ve kalitesiyle büyük bir talep gördü. Satış kabinlerinin önünde uzun kuyruklar oluştu. Halkın kaynağı ve işçilerin kendi alacaklarını gecikmeli alma pahasına yaptığı özveriyle kurulan Halk Ekmek’e ve halkın ekmeğine dokunan tarihe olumsuz bir isim olarak geçer biline. nikolay ostrovski ÇFocırutkınlaarı Türkçesi: Özdemir İnce Türkçesi: Özdemir İnce, 272 sf., 16 TL. Halk ekmeği için uzun kuyruklar oluşurdu. İşçilerle anlaştı İsvan döneminde işçi sendikasıyla yapılan toplusözleşmede işçi ücretlerinin ayın altısına kadar ödenmemesi halinde, işçilerin hak direnişi yapmasını öngören bir madde eklenmişti. Sendika bu hak direnişini bütün işçilerle, belediye hizmetlerini bütünüyle durdurarak kullanmak yerine, 2030 işçiyle Hesap İşleri Müdürlüğü’nün önünü tıkayarak para çıkışını engellemek, böylece biriken gelirlerden alacaklarını tahsil etme yöntemiyle gerçekleştiriyordu. Belediye Başkanı Ahmet İsvan, sendika yöneticileriyle hiç olmazsa ekmek fabrikası için yapılacak ödemeler için hak direnişini esnetmeleri konusunda yardım istedi. İsvan, sendikacılarla yaptığı toplantıda onlara şöyle seslenecekti: “Ekmeğin geniş halk kesimlerinin beslenmesindeki önemini biliyorsunuz. Belediyemiz yıllardır halka sağlıklı ve ucuz ekmek yedirmek için elinden geleni denetimlerle yapmaya çalıştığı halde, yeteri kadar başarılı olamıyor. Bu nedenle büyük bir ekmek fabrikası yapıp, fiyat ve kaliteyi rekabet yoluyla kontrol etmeyi ilke olarak benimsedik. Bu fabrikanın yapımı çeşitli nedenlerle durmuştu. Şimdi bütün bu pürüzleri ortadan kaldırdık. Sizi bu fabrikanın yapımına katkıda bulunmaya davet ediyorum. Bildiğiniz gibi, yasal olan hak direnişi yapmanıza karşı olamam. Yapacağınız hak direnişleri sırasında sadece ekmek fabrikasıyla ilgili ödemeler için bir ayrıcalık tanıyın, bana müsaade edin, gerektiğinde bu ödemeleri sizin ücretlerinizden önce yapabileyim; ekmek fabrikasının yapımı aksamasın. Size söz veriyorum, bu yetkiyi kötüye kullanmayacağım.” Sendika yöneticileri, bu konuşmayı bir de işçilere yapmasını istediler İsvan’dan. İşçiler alkışlarla ekmek fabrikasının yapımı için ödemelerini gecikmeli almaya onay verdiler. Halk Ekmek Fabrikası bu zor şartlar arasında yapılıp bitirildi. Fabrikanın ilk müdürü Almanya’ya giderek tedarikçi firmada eğitim gören Nusret Avcı oldu. Yönetim Kurulu Başkanlığını ise DPT Müsteşarı Osman Nuri Torun üstlenmişti. haber EDİTÖR: HAKAN AKARSU TASARIM: ZARİFE SELÇUK Cehalet saldırısı yapılırken efsane hocalar 1: Aziz Taner Sevgili okurlarım, pazar günleri anılarımı yazarken güncel sorunlardan hareket ettiğimi belirtmiştim. Cuma günü de belirttiğim gibi, AKP iktidarı, eğitimde tam bir cehalet hamlesi içinde. Bu “cahilleştirme süreci” bana efsane hocaları anımsattı... Bu haftadan sonra, zaman zaman bu hocaları anacağım... Bugün, “Proje okullar” maskaralığı ile el konularak “seviyesizleştirilen” Kabataş Lisesi’nin bir efsane hocasıyla, Şişli Terakki Lisesi’ne de giden, tarih öğretmeni, Aziz Taner’le işe başlamak istiyorum. HHH Aziz Bey monoton ve yavaş bir sesle ders anlatırdı. Ama anlattığı konuları savaşlar, tarihler ve insanlar üzerinden değil, ülkeler arasındaki ilişkiler, dönemin siyasal, askeri ve ekonomik koşulları üzerinden irdelerdi. Biz elbette o zamanlar bu yaklaşımın önemini bilmiyorduk... Ama bize anlaşma koşullarını, savaş tarihlerini ve komutan isimlerini ezberletmediği için onu severdik. Genellikle oturmaz, sağ koluyla kürsüye dayanarak, ayakta ders anlatırdı. Bir gün galiba fazla abandığı için kürsü kaymaya başlamış ve “Bu da hükümet gibi, güven olmuyor, biraz dayanınca, kayıyor” diyerek içindeki muhalif kişiliği espriyle açığa vurmuştu. HHH Cengiz İmparatorluğu’nu anlattığı bir derste, ben nasıl olup da tek bir kişinin, bu kadar kısa bir zamanda bu kadar büyük bir coğrafyayı kontrolü altına alabildiğini sormuştum. O da, Cengiz İmparatorluğu’nun büyümesinin aslında o dönemin ve o coğrafyanın ekonomik koşullarından kaynaklandığını, istersem bana bu konuda yazılmış bir makale getirebileceğini söylemişti. Ben de “Tabii isterim” demiştim. Ertesi hafta, makaleyi vermesini bekledim; hiç ses etmedi. Ben de sormaya çekindim. Bir hafta daha geçti, baktım yine ses yok; dersten çıkarken yüzümü kızartıp, “Hocam bana Cengiz İmparatorluğu ile ilgili bir makale getirecektiniz” dedim. Güldü; elini iç cebine attı, ayrı basım makaleyi çıkartıp “Getirdim, burada. Aslında geçen hafta getirmiştim ama istemediğin için vermedim” dedi. HHH Tarihe, ekonomi ve coğrafya perspektifinden bakmayı, Marxizmle tanışmadan çok önce, Aziz Taner Hoca’dan öğrendim. Bazen, Cumhuriyet gazetesinde, onun ölüm yıldönümünde, çocukları tarafından verilen anma ilanını görüyorum. Babalarına gösterdikleri bu vefa duygusunda yalnız olmadıklarını, öğrencilerinin de Aziz Taner’i hiç unutmadığını belirtmek isterim. Hiçbir güç, hiçbir maskaralık, Kabataş Lisesi ve benzeri okulların tarihsel işlevlerini ve Türkiye Cumhuriyeti’ni omuzlarında yücelten efsane hocalarını unutturamaz... Ruhları şad olsun! CHP’li başkan Kılıçdaroğlu’nun çelengini kaldırttı Mustafa Kemal Atatürk’ün Bandırma’ya gelişinin 91’inci yıldönümü nedeniyle ilk tören Atatürk’ün Bandırma’ya ayak bastığı tarihi iskelede yapıldı. Atatürk’ü temsilen, üzerinde dev posteri ve Türk Bayrağı bulunan römorkör iskeleye yanaştı. Römorkörden çıkan bir öğrenci elinde bulunan Türk bayrağını Kaymakam Tuncel Sonel’e öperek verdi. Belediye bandosunun Atatürk’ün sevdiği parçaları çalmasıyla devam eden kutlama törenleri, Cumhuriyet Meydanı’nda devam etti. Buradaki törende Atatürk ve şehitler anıtına çelenkler konuldu. Bu sırada tören alanına gönderilen, üzerinde CHP ablemi bulunan ‘Kemal Kılıçdaroğlu CHP Genel Başkanı’ yazılı çelenk kısa süreli soruna neden oldu. Çelengin bilgileri dışında yollandığını öne süren CHP İlçe Başkanı Atilla Atakay, “Protokol gereği siyasi partilerin çelenk koyması yasak” diyerek çelengi tören alanından uzaklaştırdı. Atakay, daha sonra yaptığı açıklamada çelengi gönderen çiçekci ile görüştüklerini, siparişin kendisine Ankara’dan geldiğini söylediğini bildirdi. Atakay, “Partimizin genel merkezi ile de konuştuk. Onlar da böyle bir talepte bulunmadıklarını açıkladılar” dedi. l BALIKESİR/DHA C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle