18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cuma 7 Ekim 2016 10 Musul’u almak için savaşa mı gidiyoruz? Tankları Musul’a gönderince bir taşla iki kuş vurulacak: Hem Musul yeniden bizim olacak, hem de darbe tehdidinden ebediyen kurtulacağız. Askeri darbe tanksız olmuyor çünkü. Bunları Çatalca’ya transfer etmek yetmez; en iyisi yurtdışına yollayıp ebediyen kurtulalım ki darbeciler binecek tank bulamasın. Bu arada fena mı, Musul da eski sahibine geri dönecek. Zaten Musul’dan İngilizlerin Kürtlerle aramızı açması sonucu 1926’da küçük menfaatlar karşılığında vazgeçmek zorunda kalmıştık. İşte 90 yıl sonra, aramızın iyi olduğu bazı Kürtlerle birlikte, gidip geri alıyoruz. ... Mübalağa ettiğimin farkındayım. Memleket idaresine hâkim olmuş fikirsel basitliği biraz abartınca, şaka kendiliğinden ortaya çıkıyor. O halde gerçek, bu şakanın altında bir yerlerde olmalıdır. Belki de tanklardadır... Ama yok; IŞİD’e karşı büyük Musul taarruzunun eli kulağında iken birbiri ardına sınırı geçen tank taburlarının palet gıcırtılarını duymuyoruz. Çünkü böyle bir durum söz konusu değil. Gürültü şimdilik, Ankara ve Bağdat arasındaki söz düellosundan kopuyor. Ankara, “yağmasa da gürleyecek”. İktidar, Türkiye’yi “Komşularla Sıfır Sorun” fantezisinden “sıfır komşu”ya savuran mezhepçi dış politikayı terk etmediği için, “Çok dost, az düşman” dedikten kısa bir süre sonra yine sıfır noktasına dönüyor. Türkiye’nin, “Musul’da sadece Sünni Araplar, Türkmenler ve Sünni Kürtler kalmalıdır” diye konuşarak, mezhepçi karakterini yine, yeniden ilan eden bir liderlikle bu bahiste de kazasız belasız yol alması zordur. AKP’nin Türkiye’yi bir Sünni gücü olarak konumlandıran dış politikası, Türkiye’yi Irak’taki mezhepçi bölünmenin eksenine oturtmuştur. Bu durumda Ankara, Irak’ın toprak bütünlüğünün korunmasına doğal olarak öncelik vermiyor. Hatta, ülkenin bölünmesi halinde payına düşecek olan nüfuz alanının da hesabını yapmış, bu seçeneği “satın almıştır”. İran, Irak’taki mezhepsel bölünme ekseninin Şii tarafındadır. Ana denge unsuru ise ABD’dir. Obama yönetimi, görevi kasımdaki seçimlerle belirlenecek yeni yönetime devretmeden önce IŞİD’e karşı Musul’da zafer kazanmayı hedef olarak belirledi. Ve bugünkü şartlarda ABD, Irak’ın toprak bütünlüğünün korunmasına öncelik veriyor; bu tercih de onu Bağdat yönetimiyle çalışmaya zorluyor. Bağdat, Türkiye’nin Musul operasyonuna katılmasına karşı ve malum, parlamentosu da bir karar alarak Başika’daki Türk birliğini işgalci ilan etti. Türkiye ve ABD arasındaki Musul makasının son günlerde açılmasının arkasında yatan nedenler bunlar. İlaveten, ABD’nin Kürt yönetimi üzerindeki etkisinin, özgül ağırlığı nedeniyle Ankara’nınkinden büyük olduğunu hatırlatmakta fayda var. Bu şartlarda, sadece sınırlı miktarda bir Türk birliğinin, Başika’da eğitilen Sünni milislerin sevk ve idaresi için Kürdistan Bölgesel Hükümeti’nin askeri unsuruyla birlikte Musul taarruzuna katılabileceği öngörülmelidir. Türk zırhlı birlikleri uzun konvoylar halinde Habur’dan Irak’a geçiş yapmıyorsa nedeni budur. Gerisi, yani iktidar medyasının bastığı savaş havası, ülkeyi OHAL ile çok daha uzun bir süre idare etmek içindir. Seçmenin rızası güçlensin isteniyor. Niyet, olağanüstü hallerimiz hiç bitmesin, hep sürüyormuş gibi gözüksün... Yakın bir gelecekte yaratılması muhtemel fütuhat ve seferberlik atmosferlerinin gerçeklikle alakası olmayacağını bir kenara not edelim... CHP HEYETİ MEMURLARLA BULUŞTU ‘KESK terör örgütüyse AKP örgütün ağababası’ CHP Grup Başkanvekili Engin Altay başkanlığında milletvekillerinden oluşan CHP he yeti, Mardin’de açığa alınan ço ğu EğitimSen üyesi öğretmen ler ve memurlarla bir araya gel di. Kendisinin de bir öğretmen olduğunu, milletvekili olmadan önce de EğitimSen üyesi oldu ğunu hatırlatan CHP’li Engin Al Engin Altay tay, “KESK, eğer bir terör örgüt sayılacaksa AKP terör örgütleri nin ağababasıdır. Hiçbir güvenlik kaygısı, te mel hak ve özgürlüklerin gasp edilmesine da yanak olamaz. Hem demokrasiden bahse deceğiz, hem de uyduruk, mizansen güven lik kaygılarını bahane ederek, temel hak ve özgürlükleri ve düşünceyi ifade özgürlüğüne zincir vuracağız. Bu ülke kimsenin malı değil ama bu ülke sahipsiz de değil” diye konuştu. haber EDİTÖR: ALPER İZBUL TASARIM: MÜGE KAYGUSUZ ‘Artık adını koyalımSENDİKALAR VE MESLEK ÖRGÜTLERİ OHAL’İ CUMHURİYET’E YORUMLUYOR 5 bunun adı faşızm!’ 15 Temmuz darbe girişimini “Tesadüf değil, AKP politikalarının bir sonucu” olarak de ğerlendiren Eğitim Sen Genel Başkanı Karaca, “AKP tüm muhalefeti hedef aldı” dedi Kamuda mücadele geleneğinin temsilcisi ve her baskı döneminin ilk hedefi konumundaki Eği tim Sen, bu dönemde de OHAL uygula malarına direniyor. Kanun hükmünde kararnameler ile “terörle bağlantılı” ol dukları iddia edilerek yüzlerce üyesi sa vunmaları dahi alın madan meslekten ih raç edilen, hükümet tasarrufuyla toplam örgütlülüğünün nere deyse yüzde 10’u, ya OÇezapnni ni binlerce üyesi açığa alınsa da mücadelesine devam eden Eğitim Sen’in genel başkanı Kamuran Karaca, OHAL döne mini, AKP ve Gülen cemaatinin kol ko la yürüdükleri dönemdeki eğitim politi kalarını ve darbe girişimi sonrasında di ğer cemaat ve tarikatlere bırakılan eği tim sistemini Cumhuriyet’e değerlendir di. Karaca, Gülen cemaatinin taban nok tası olan eğitim faaliyetlerinin hükümet tarafından Milli Eğitim politikaları hali ne dönüştürüldüğü dönemi, “AKP ikti dar olduğu günden itibaren, cemaat çev relerini destekledi. Eğitimi dinsel öğeler üzerine oturtarak laik, bilimsel, demok ratik eğitimin altının boşaltılması için her türlü uygulamalarına izin verdi” ifa deleriyle anlatırken, darbe girişimin den sonrasını ise “Eğitim Süleymancı, Nakşibendi denilen daha da çoğaltabile ceğimiz tarikat ve cemaatlere devredil di. Uygulayacakları yöntem Fetullah’ın yöntemiyle aynı, eğitim programları Fetullah’la aynı, toplumu dinselleştire rek, inanç sömürüsü üzerinden bir top lumsal model yaratmak” dedi. ‘İlk adım dinci eğitim’ n AKPCemaat ilişkisinin geçmişini ve darbe süreci öncesini nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu sürece gelinmesi tesadüf değildi. AKP’nin iktidara geldiği günden bu yana uyguladığı politikaların bir sonucu olarak, darbe sürecine gelindi. Eğitimin dinsel öğeler üzerine oturtulduğu bir sürece tanık olduk. Bunun için cemaatler desteklendi. Laik, bilimsel, demokratik eğitimin altının boşaltılması için her türlü uygulamalarına izin verildi ve bu süreç içerisinde özellikle 4+4+4 düzenlemesiyle beraber de eğitimin dinselleştirilmesi sürecinde çok büyük bir adım atıldı. Cemaat, tarikat ve benzerlerinin bu eğitimi üstlenmesiyle, ki bu siyaseten verilmiş olan bir karardı, ilkokul, ortaokul ve liselerin dinselleştirilme Eğitim Sen antidemokratik uygulamalara karşı eylem yapmaya hazırlanıyor. siyle ilgili adım adım uygulamalar gerçekleştirildi. Ta ki kız ve erkek öğrencilerin ayrıştırılması, okulların ihtiyaç olmamasına rağmen çok büyük bir kısmının, imam hatip okullarına dönüştülmesine kadar. Bu sürecin sonunda Fetullah Gülen Cemaati de eğitimin hem özelleştilmesi hem ticarileştirilmesi sürecinde iktidarın da destekleriyle büyük yol kat etti. Hem Türkiye’de hem de birçok dünya ülkesinde. Gelinen noktada laik, demokratik ve bilimsel eğitimden yana olan sendikaları, eğitimcileri de çeşitli komplolarla, tezgâhlarla devre dışı bıraktılar. Demokrat kesimler bile süreçteki tehlikenin farkına belki bu darbe sürecinden sonra vardı. Ardından da sadece eğitimdeki sürecin farklı bakışı üzerinden ya da istenen toplumsal model farklılaşmasından değil, iktidarı paylaşamama üzerinden gerçekleşen darbe sürecinden sonraysa bambaşka bir evreye yöneldi. n Süreç nasıl ilerleyecek? OHAL’in ilk 3 aydaki uygulamalarında üyelerimiz toplamının yaklaşık yüzde 8’inin açığa alınma gerekçesine baktığımızda hiçbirinin darbeyle ilişkisi yok. Açıkça sormak gerekiyor, ‘Ne alakası var darbeyle?’ Tam tersine, karşısında tutum almış bu insanlar. Sendikal faaliyet kapsamında, hem demokrasi, hem kendi alanımızdaki hak talebiyle yapılan sendikal eylemlerin bu alana sokulması, OHAL’in daha da uzatılmasının mantığını bize gösteriyor. Tek tipleştirme noktasında bütün basına ve kurumlara yö nelik baskı ile OHAL’in uzatılması, önümüzdeki sürecin nasıl olacağının ipuçlarını veriyor. Gerçekten riskli, tehlikeli bir süreç. Hem Türkiye içinde hem de bölgesel olarak Suriye, Irak, İran politikasına bakıldığında, AKP’nin uyguladığı politikayla içinden çıkılmaz hale gelmiş bir Türkiye manzarası ortadayken, tek taraflı dayatmayla yanlışlarına devam edecek anlamına geliyor. Burada bütün kurumlara da büyük sorumluluk düşüyor. Bir araya gelip, bu gidişe dur demek gerekiyor. n Sizce çözüm yolu nereden geçiyor? Bu kapsamda biz bunları yaparken, diğer toplumsal kesimler ve siyasi partilerle buluşma, meslek odalarıyla buluşma sürecini de birlikte götürmek gerekiyor. Hükümetin yapacağı bundan sonraki olumlu yönelime destek oluruz ama şu yapılanlara bakılırsa görünen o ki AKP iktidarı kendi gibi düşünmeyen bütün kesimleri düşman safına koymuş ve böyle muamele yapıyor. Bize düşman muamelesi yapana da bizim her gün çiçek uzatacak halimiz yok. Bu tavrı durduracak etkinlikler örmek gerekiyor. n AKP’nin eğitimdeki hedefi neydi? Son süreçte Milli Eğitim Bakanlığı’nın bütün uygulamaları ve hüküme ‘ALANLARA ÇIKIYORUZ’ n OHAL’e karşı tavrınız ne olacak? Eğitim Sen olarak bütün arkadaşlarımızın hukuken haklarını koruyoruz. Danıştay’da teker teker görevden çıkarılan arkadaşlarımızla ilgili süreci başlattık. Geçen hafta 672 sayılı KHK dahil, hukuksuzluk yaratan diğer kararnameler hakkında da Danıştay’a ortak dava açmıştık. Diğer taraftan siyasi partiler Anayasa Mahkemesi’ne götürüyor süreci. AİHM’ye kadar bu süreç gidecek ve maddi manevi tazminat süreçlerini de önümüzdeki günlerde başlatacağız. Eğitim Sen olarak hem görevden çıkarma hem de açığa almalardaki hukuksuzluğu ortaya koyacak eylem ve etkinlikler yaptık. 15 Ekim’de Ankara’da merkezi bir miting yaparak alandaki tahammül sınırlarını aşan uygulamalara bir kere daha ‘dur’ diyeceğiz. tin bu konudaki zorlamaları, toplumu dinselleştirme yönünde okullara özel bir rol biçildiğini gösteriyor. Bu bilinçi olarak iktidarın siyasal yöneliminin bir parçası. İlkokuldaki müfredat değişikliği, Arapça ve din derslerinin zorunlu olması, ihtiyacın çok üzerinde imam hatip açılması... İmam hatiplerde 1 buçuk milyonu aşan öğrenci hedeflerine son 2 yılda ulaşıldı. Yani 100150 bin öğrencisi varken 1 buçuk milyona, 10 kat artarak ulaştılar. AKP de toplumun dinselleştirilmesi ve eğitimin dinselleştirilmesi noktasında, Gülen cemaatiyle benzer şeyler düşünüyor ve uyguluyordu. Ama iktidar savaşından sonra Gülen ile karşı karşıya gelince bu iş diğer tarikatlara devredildi. Aslında emperyalizmin uşaklığında, geniş kapsamda değerlendirildiğinde sormayan sorgulamayan, inancı hep sömürülen bir toplumsal model bizim bölgemizde Türkiye üzerinden oluşturulmak isteniyor. Bu nedenle yönelimin kendisi değişmeli, Türkiye yeniden demokratik, laik, sosyal hukuk devle ti olabilecek mi tartışılması gereken nokta bu olmalıdır. l ANKARA BİTTİ Darbe fırsat, OHAL araç OLDU n Sizce OHAL gerekli miydi? Darbe sürecinden sonra siyasi partilerin ve toplumun nerdeyse tamamının darbe sürecine karşı çıkması ve karşı tutum alması ilk günlerde AKP’nin yararlanması gereken çok olumlu gelişmelerdi. Siyasi partiler ve toplumsal kesim, geçmişteki yaşanmışlıklar üzerinden darbeye karşı açık tutum aldı. Ama sonrasındaki OHAL’in de bu kapsamda çıkarılmaması gerekirdi. Bütün siyasi partiler, darbeye karşı ortak tutum aldıysa, o zaman darbe içinde yer alan suçluların tespiti, kurumlarla ilgili çalışma da bu birliktelik içince kolaylıkla kısa sürede bitirilirdi. Görünen o ki, darbe süreci fırsata çevirilmek isteniyor her alanda. OHAL de bunun için bir araç olarak kullanılıyor. n OHAL’in ilk 3 ayını nasıl değerlendirirsiniz? Bu süreçte bir de sendikal faaliyet ve eğitim de doğrudan hedef haline getirildi. Mesala laik eğitimi savunanlar büyük oranda hedef oldu. Başta da bizim sendikamız. 11 bin 301 öğretmen açığa alınmış, 9 bin 400’ü bizim üyemiz. Bizim üyelerimizin ömrü hayatı laik, demokratik eğitimi savunmakla; tarikat ve cemaat yapılanmalarına karşı mücadele ile geçmiştir. Bu kapsamda açığa alınan arkadaşlarımızla ilgili şimdi öyle bir algı yaratılmaya çalışılıyor ki, ‘terörle ilişkileri var’ denilerek, varsa ellerinde koysunlar ilişkileri açıklayan belgeleri ortaya. Bunu anlatamıyoruz topluma, herkes kendi derdine yanıyor. Gericiliğin hedefindeki aydınlık kadın Üçok Türkiye’de kadın mücadelesinin en önemli isimlerinden Bahriye Üçok katledilişinin yıldönümünde törenle anıldı Bombalı suikastla 6 Ekim 1990’da öldürülen Ankara Üniversitesi öğretim üyesi, Ordu milletvekili ve gazetemiz yazarı Bahriye Üçok katledilişinin 26. yılında Karşıyaka Mezarlığı’ndaki gömütü başında düzenlenen törenle anıldı. Aydın, yazar ve siyasetçi kimliği ile tanınan ancak aynı zamanda Türkiye’de kadın mücadelesinin en önemli isimlerinden Doç. Dr. Bahriye Üçok, için düzenlenen anma programında CHP Ankara Kadın Kolları Başkanı Ferhan Özkara, “Cumhuriyet kadını, akademisyen, eğitimci, parlamenter, doğrudan hiç çekinmeden ifade eden güçlü kadın, korkusuz bir yazar, bir anne, bir insan” olarak Üçok’u tanımlarken, Atatürk’ün “Fikirler zorla ve şiddetle, top ve tüfekle öldürülemez” sözlerini hatırlattı. Özkara, “İşte bu neden Üçok CHP Ankara Kadın Kolları üyeleri Bahriye Üçok’u gömütü başında andı. ledir ki, sen hiçbir zaman ölmeyeceksin. Düşüncelerin, savunduğun ilkeler, çağdaş, cumhuriyetçi, aydın, yurtsever onurlu kadınlara ışık tutmaya devam edecektir” dedi. Cumhuriyete sahip çı kacak ve devrimin öncüsünün kadınlar olduğunu vurgulayan Özkara, “Şimdi de sadece aydın kesim kadını olarak değil, tüm Türkiye Cumhuriyeti kadınlarının ümmet değil, birey olarak ya şaması gerektiğine inanıyoruz. Bunun için de elimizden gelen mücadeleyi yılmadan vereceğiz” ifadelerini kullandı. ‘Kadın olarak dik durdu’ CHP milletvekili Şenal Sarıhan da, Cumhuriyet Kadınları Derneği başkanı olduğu dönemden bugüne anmaktan vazgeçmediği Üçok’u, “Kadınlar Kurtuluş Savaşı’na da kadın olarak katılmışlardır ama ‘ben erkekken” diyenler vardır. Kadınlığını da gizlemeye çalışan Kurtuluş Savaşı önderleri vardır. Kadın, kadın gibi durarak, biyolojik özellikleriyle insan olarak varlığını ifade etmelidir. Üçok’un durumu da odur. Erkekleşmemiştir, kadınlığın bütün özellikleriyle ayaktadır, annedir. Müzikle ilgilidir. Sanatçıdır, eğitimcidir ve siyasetçidir. Bu bize bugün örnek olması gereken bir tutumdur” diyerek anlattı. l ANKARA C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle