21 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Pazartesi 24 Ekim 2016 EDİTÖR: ŞEHRİBAN KIRAÇ TASARIM: BAHADIR AKTAŞ Bankacılıkta FETÖ kriterleri devrede Darbe girişiminden sonra şirketlere kayyım atanması ve TMSF’ye devredilimesi, bankacılık sektörünü tedirgin etti. Bankalar kredi verirken artık daha ince eleyip sık dokuyor Türk bankacılık sektörününün duayen isimlerinden Burgan Bank Yönetim Kurulu Başkanı Meh met Erten, 15 Temmuz dar be girişiminin ardından sektö rün içinde bulunduğu sorun lara ilişkin çarpıcı tespitlerde bulundu. Erten, FETÖ bağlantı sı öne sürülen şirketlere yöne lik yürütülen so AYFER ARSLAN ruşturma ve ardından Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’na (TMSF) devir sürecinin bankacılıkta çok ciddi belirsizlik ortamı ya rattığından yakındı. Burgan Bank Yönetim Kuru lu Başkanı Erten ile Türk ban kacılık sektörünün şu an için de bulunduğu sıkıntıları, FETÖ operasyonunun sektöre ve eko nomiye yansımalarını konuş tuk. Bugüne kadar hiçbir bire yi, kurumu değerlendirirken onun mezhebine, dinine, cema at ilintisine ve ilişkisine bak madıklarının altını çizen Er ten, “Bu saatten sonra iş yaptı ğımız bir kurum bu örgütle il gili bulunursa, buna yönelik damga yerse o bankanın duru mu daha da zor. Sanki finansal yönden bu işe destek olmuş gi bi bir olumsuz görüntü yarata cak. Dolayısıyla şu ana kadar hiç kullanmadığımız bir kriteri de kredi değerlendirmede dev reye aldık” dedi. Erten ile röportajımızdan satırbaşları şöyle: Kimse zarar görmemeli n Bankaların çalıştığı kurumların bu örgütle bağlantısı olup olmadığını tespit etmeleri çok kolay değil. Çünkü elle tutulur bir şey değil. Dolayısıyla bu nedenle ne bizler, ne de aynı saikle hareket eden çalışanları, müşterileri, tedarikçileri bir zarar görmemeli. İlk günlerde ciddi bir bilinmezlik vardı. Şimdi biraz daha netleşmeye, kimlerle muhatap olunacak konusu biraz daha belirginleşmeye başladı. Ama hâlâ bizler ortaya çıkan durumdan ne kadar etkileneceğimizi, bilançolarımıza ne kadar yansıyacağını tam manasıyla kestirebilmiş değiliz. Ama bir zarar doğdu. Bu şirketler TMSF’ye dev redildi ama faaliyetleri eski seviyelere gelebilir mi, borçlar ödenebilir mi? Ciddi belirsizlikler var. Bir de tabii devamlı bu vesileyle gözaltına alınanlar, açıklanan listeler bankaları hele hele yeni iş yaparken çok zorluyor. Eski normale dönmeli n TMSF’ye devredilen şirketlerin birçoğu bilançoları itibarıyla bütün bankalar açısıdan kredibilitesi yüksek şirketlerdi. Arada geçen 23 ay içerisinde buna destek verdiği anlaşılıp da, bu şekilde etiketlendikten sonra kim ondan mal alır, kim ona mal verir? Dolayısıyla TMSF’ye devredilmiş olması faaliyetlerini eski düzeyine hangi sürede getireceği konusunda bana çok fazla işaret vermiyor. n Temennim; hem bankalar, hem de bu şirketlerin çalıştığı müşterileri ve tedarikçileri açısından da hayatın makul zaman içerisinde eski normallerine dönmesi. Ekonomiyi etkiler n Türkiye son 1.52 yıldır her sabah başka bir ülkenin 10 yılda yaşayacağı olaylarla uyandı. Peş peşe iki seçim yaşadık. İlk defa bir NATO ülkesi Rus uçağını düşürdü. Sivil halk üzerinde terör eylemleri ile hem kırsal, hem kentsel sahalarda güvenlik sorunları yaşadık. Bu bizim bacasız sanayimize çok ciddi darbe vurdu. Bir akşam yatarken darbe girişimi oldu. Ondan sıyrılıyoruz derken notumuz kırıldı. Arada Başbakan değişti. n Bütün bunlar sıradanmış gibi gelmekle birlikte bir ülkenin ekonomisinde çok temel taşları oluşturan şeyler. Bu ortamda da iş yapmak, ilerlemek büyümek, beklentileri karşılamak durumundayız. Mutlaka bir izi olacak. 15 Temmuz darbe girişimi yaşanmamış veya ekonomi zarar görmeyecek gibi düşünmek mümkün değil.  Mehmet Erten Yatırımcılar endişeli n Türk lirasının dolar kar inanıyor. Bu manada banka biz ve bizim gibi ülkelere ak şısında değer kaybetmesi, yı birincil sermaye, gerekirse masına sebep oluyordu. Ama buraya konulmuş olan ser ikincil sermaye ile destekle önce bizim kendi iç dinamik mayelerin reel mana yerek büyüme planlarına de lerimiz, içinde bulunduğu da bir miktar değer vam ediyor. muz jeopolitik durum yakın kaybetmesine neden oldu. Bu bizim ana Aktif kalitesi bozuldu komşularla yaşadığımız başta Rusya olmak üzere sıkın ortağımızda da ve n Türkiye yatırım yapılabi tılar bu havadan yeteri kadar bence Türkiye’ye lir notunu kaybetti. Bu bizim faydalanmamızı engelledi. yatırım yap dış finansmanlarımızda mut n Bu ortam tabii iş iklimi mış birçok ya laka hem bir miktar hacmi, ni olumsuz etkileyip banka tırımcıda en hem de maliyeti etkileyecek. lardaki kredi kalitesinin bir dişe kaynağı Bu da borçlanma maliyetleri miktar bozulmasına sebep ol oluşturmaya mizi ve dolayısıyla borç ver du. Bir yandan bilançomuz devam edi me maliyetlerimizi artıracak. daki aktif kalitesini muhafa yor. Makro ekonomik dengelerde za etmeye çalışırken, bir yan n Ama bi dış konjonktür önemli ölçü dan da ‘kredi verilmiyor’ gibi zim ser de şimdiye kadar bize yardım bir görüntü yaratmamaya ça mayedarı etti. Gerek petrol fiyatları ve lışıyoruz. Ama bankalar ola mız hâlâ enerji fiyatları bizim enflas rak parasını bize emanet et Türkiye’nin yon ithal etmemizi engelledi. miş sermayedarımıza ve mu orta ve uzun Hem de cari açığımızın dilerimize karşı bir sorumlu vadeli po azalmasına sebep oldu. Artı luğumuz olduğunu da unut tansiyeline sıfıra yakın olan negatif faiz mamak lazım. Kolay bir dö tam olarak ler de dünyadaki likiditenin nem değil bu. Kredi faizleri düşmez n Ağustos sonu itibarıyla kredi/mevduat oranı yüzde 122’ler de. Mevduatlar bankaların kaynaklarının en önemli ve en kalıcı olanıdır. Dolayısıyla biz her topladığımız 100 mevduata ilave 22 de diğer kaynaklardan yurtdışından veya başka sermaye piyasalardan kaynak bu labilmeliyiz ki mevcut kredileri fonlayalım. Dolayısıyla bütün bankalar için mevduat bazı önemlidir. Merkez Bankası’nın gösterge faizi azalsa da  fiyat rekabeti azalmadıkça kredi maliyetlerinin düşmesi çok zor. Oto kiralamaya turizm freni Bu yıl turizm sezonunun kötü geçmesi oto kiralamayı vurdu. Tüm Oto Kiralama Kuruluşları Derneği Başkanı Türkay Oktay “Darbe girişiminden sonra sektörde yavaşlama oldu” dedi Türkiye’de 2016 ilk yarısında yüzde 17.5 büyüme kaydeden operasyo sıyla birebir ilintili olduğu için, ekonomi ne kadar iyi olursa talep o kadar artıyor” dedi. nel kiralama sektörü, yabancı TOKKDER’in 2016 yılı 1. ya turist sayısınının azlığı ve dar rıyıl sonuçlarını içeren Ope be girişiminden sonraki olum rasyonel Kiralama Sektör suzlukların yaralarını sarma Raporu’na göre 2016’nın ilk ya çalışıyor. yarısında yüzde 6 büyüme Tüm Oto Kiralama Kuruluşla kaydeden sektörün filosunda rı Derneği (TOKKDER) Başkanı ki araç sayısı 293 bin 800 ade Fevzi Türkay Oktay, darbe giri de ulaştı. 2016’nın ilk yarısın şiminden sonra 2016’nın üçü da 4 milyar 800 milyon liralık nü çeyreğinde yavaşlama ger yeni araç yatırımı yapan Türki çekleştiğini belirterek, “Binek ye operasyonel kiralama sektö otomobil kiralamada yaban rünün aktif büyüklüğü ise 19 cı turist sayısınının azalması, milyar 900 milyon liraya oldu. sektör hacmini olumsuz etkiledi. Yerli turistle Yüzde 15 avantaj rin yaptığı kiralama Oktay, operasyonel lar tam karşılamasa da kiralama sektörünün kaybı dengeledi. Şu an Türkiye’de henüz ol ciddi bir düşüş olmasa gunlaşmadığını anlata da artış yok. Filo kirala rak, Haziran 2016 sonu mada ise piyasa bekle itibarıyla Türkiye yolla me pozisyonuna rındaki motorlu kara ta girdi. Sektör şıtının yaklaşık 20 performan milyon 559 bin sı genel adede ulaştığını, ekonomi bunun yaklaşık nin per 11 milyon adedi forman Fevzi Türkay Oktay nin otomobil ol Yüzde 95’i dizel 114 üyesi ile sektörün yüzde 77’sini temsil eden TOKKDER yayımladığı 2016 birinci yarıyıl raporuna göre, oto kiralama sektöründe 293 bin 843 tane araç bulunuyor. Sektöre satın alınan araçların ortalama fiyatı 2016’nın ilk yarısında 70 bin 634 lira oldu. 2015 yılında yaklaşık 4 milyar lira vergi ödeyen operasyonel kiralama sektörü, 2016’nın ilk yarısında da yaklaşık 2 milyar 240 milyon lira vergi ödedi. Sektörde tahmini müşteri sayısı 2010’da 9 bin 675 iken 2015’in sonlarına doğru bu sayı 48 bin 147 oldu. Kiralanan araçların özellikleri ise genel olarak yüzde 94.9’u dizel, 59.1’i manuel, yüzde 40.9’u otomatik vitesli araçlar oldu. Kiralamaların yüzde 80.8’i Avro, yüzde 13.2’si ise TL ile kiralandı. duğunu, otomobillerden 2 milyon 500 bin kadarının şirketler ve işletmeler tarafından iş amaçlı olarak kullanıldığı düşünüldüğünde, operasyonel kiralamanın henüz bu araç parkının ancak yüzde 12’sine hizmet verdiğini söyledi. Gelişmiş ülkelerde bu oranın yüzde 3045 arasında değiştiğine değinen Oktay, “Türkiye’de operasyonel kiralama sektörü önemli büyüme potansiyeline sahip. Türkiye’de şirketler yüzde 10 oranında araç kiralıyor, Avrupa’da ise bu oran yüzde 50’ye kadar çıkabiliyor” dedi. Oktay, gu¨nu¨mu¨zde arac¸ ki ralamanın avantajları konusunda farkındalıgˆı artan s¸irketlerin arac¸ satın almak yerine operasyonel kiralama hizmetlerini tercih ettiğini belirterek, araç kiralamanın satın almaya göre şirketlere yüzde 15 avantaj sağladığını sözlerine ekledi. l Ekonomi Servisi ekonomi 9 Trump ve Clinton ABD başkan adaylarını izlerken insan, “kendini, dünyanın ‘en yüce ülkesi’, ‘tek küresel güç’ olarak tanımlayan bir ülke, ancak bu tipleri mi çıkarabildi, hem de son derece kritik bir dönemde” sorusundan kaçınamıyor. Adaylardan biri, ırkçı, dolandırıcı, tacizci bir megaloman. Öbürü, gülerek, “Geldik gördük öldü” diyebilen bir militarist psikopat. Çok kritik zamanlar “Al birini vur ötekine” demek kolay ama durum aslında çok korkutucu. İngiliz Gizli Servisi MI6’nın önceki başkanı John Sawers’e göre “yine bir büyük güçler arası savaş olasılığı dönemine girdik” (Financial Times). NATO’nun eski genel komutan yardımcılarından Gen. Richard Shireff, “NATO ile Rusya arasındaki gerginliğin soğuk savaş döneminden çok daha kötü” olduğunu düşünüyor. Shireff’e göre, “Rusya, daha şimdiden ABD ile bir savaş durumu içinde olduğuna inanıyor” (The National Interest). Tam bu sırada, ABD’nin Asya’daki en eski müttefiklerinden (eski sömürgesi) Filipinler’in yeni başkanı, Çin ziyareti sırasında, “ABD’den ekonomik ve askeri olarak ayrılacağını” açıklıyor, Çin işadamlarıyla yaptığı bir toplantıda, “ABD kaybetti. Ben kendimi sizin ideolojik çizginize getiriyorum” diyor (The American Interest). Dış politikayı “survivor oyunu sanan” Trump’ın (Ignatius, Washington Post) ekibi daha belli değil. Clinton’ın dış politika ekibini ise imparatorluk projesinin liberal ve neocon uzmanları oluşturuyor (Washington Post). Halbuki, John Sawers’e göre “yeni ABD devlet başkanının birinci dış politika önceliği, Çin ya da Rusya ile doğrudan bir çatışmayı önlemek olmalıdır.” (Financial Times). Etkili yorumculardan Walter Russel Mead’in “Eğer Clinton seçilirse ilk işi ‘ABD’nin küresel konumu’nda, kendisinden önce gelenlerin yol açtığı gerilemeyi durdurmak ve tersine çevirmek olacaktır” sözlerini okuyunca iyimser olmak zor. İki farklı yaklaşım Dış politika çevrelerindeki tartışmalara, son raporlara bakınca kabaca iki eğilim görülüyor. Bill Clinton’ın II. döneminde, Kosova savaşları sırasında şekillenen, “restorasyoncu” yaklaşım, bugüne kadar da “liberal emperyalizm”, “imparatorluk”, “arkadan liderlik” gibi çeşitli versiyonlarla egemen oldu. Bu yaklaşım, yükselen güçlerle değişmeye başlayan dünya dengelerine uyum sağlamayı kabul etmiyor. ABD dünya polisi olmalı, bölgelere düzen vermeli, merkezkaç güçleri, yükselen güçleri caydırarak ABD’nin hegemonyasını restore etmeli. ABD’de uluslararası ilişkiler teorileri alanının duayenlerinden, John Mearsheimer ve Stephen Walt (Foreign Affaires), bu “restorasyoncu büyük strateji” paradigmasını sorguluyorlar. Bu iki yazara göre, ABD’nin, başkalarının sorunlarını çözmeye çalışmak yerine, kendi ülkesini inşa etmeye öncelik vermesi, dış politikada, “uzaktan dengeleme” politikalarını benimsemesi gerekiyor: ABD, dünyanın polisi olmaktan vazgeçmeli, yalnızca gerektiği zaman, en gerekli olaylara, son anda, sonucu belirleyecek yönde müdahale ederek hem asker, insan kaynaklarından tasarruf edebilmeli, hem de hep kazanan tarafta olmalı. H. Clinton ise Brooking Institute, Centre for American Progress, Atlantic Council gibi kurumlardan, liberal emperyalist, neocon uzmanların temsil ettiği, militarist, müdahaleci yaklaşımı benimsiyor. Washington Post da, dış politika seçkinlerinin, Suriye, İran gibi konularda Obama’dan uzaklaşan Clinton üzerinde bir mutabakata vardığını savunuyor. Eğer bu gözlem doğruysa, Trump da seçilse, Ulusal Güvenlik Konseyi’nde, (pratik hükümette) bu kesim egemen olacak demektir. AKP Türkiye’sine gelince, ABD seçimlerinden sonra, artık iki iskemleye birden oturmaya çalışmak olanaksızlaşacaktır. AKP Türkiye’si, bulunduğu coğrafya, müdahaleci, militarist ABD politikalarına daha fazla hedef olurken, hangi iskemleyi seçerse seçsin, kendini ateşin içinde bulmaktan kurtaramayacaktır. Kamudan yurttaşa 11.2 milyarlık ceza Devlet, yeni yılda yurttaşlardan 11 milyar 168 milyon lira para cezası toplayacak. 2017 yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı verilerinden derlenen bilgilere göre, yeni yılda tahsil edilmesi beklenen yaklaşık 11.2 milyar liralık cezanın yüzde 46’sını vergi cezaları oluşturacak. Yeni yılda 5 milyar 140 milyon liralık vergi cezası alınması bekleniyor. Devlet, vergi ve diğer amme alacakları gecikme zamlarından 2 milyar 964 milyon lira, diğer vergi cezalarından ise 2 milyar 176 milyon lira tahsil edecek. İdari para cezalarından 122 milyon 88 bin lira, çevre idari para cezalarından 32.9 milyon lira ve diğer idari para cezalarından ise 1.9 milyar lira olmak üzere toplam 2.1 milyar liranın üzerinde idari para cezası toplanacak. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle