22 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
KULTUR Başvurular başladı 11 Nisan 1980’de öldürülen gazeteci yazar Ümit Kaftancıoğlu adına bu yıl 13’üncüsü düzenlenen öykü yarışmasına başvurular bugün başlıyor. Son başvuru tarihi 31 Ara lık. Ayrıntılı bilgi için: (0531) 608 40 33. Ü. Kaftancıoğlu Pazartesi 17 Ekim 2016 EDİTÖR: EZGİ ATABİLEN TASARIM: ZARİFE SELÇUK [email protected] ‘Türkali’nin 15 çocuklarıyız’ Halkların kardeşi, barış sevdalısı usta yazar ve şair Vedat Türkali’nin ‘çocukları’ onu barış umudunu yeşertme ve mücadele yumruğunu hiç indirmemeye söz vererek andılar 29Ağustos’ta aramızdan ayrı leyicilerle paylaşacağını açıkladı. Sönmez’in okuduğu mektubun lan Türk edebiyatı ve dü da Alpay sözlerini şöy şün dünyasının ulu çı le bitiriyordu, Vedat narı, halkların dostu Ve EZGİ dat Türkali’nin dostla ATABİLEN Türkali’yi kastederek: “Onu barışı göremeden rı, Şişli Belediyesi Nâzım kaybetmemizin üzüntü Hikmet Kültür Merkezi’nde dü sü içerisindeyim.” zenlenen anma töreninde onu şarkılar, şiirler ve anılarla yâd ‘Onun eli bizi kaldıracak’ ederek uğurladılar. Boğaziçi 2011 yılında NTV’deki prog Caz Korosu’nun mini konseriy ramına Türkali’yi konuk eden le başlayan gecede ilk konuşma ve o programda Türkali’nin sarf sırası Türkali’nin kitaplarını ettiği barışı destekleyen sansür basan Ayrıntı Yayınları Genel süz sözler sebebiyle kanaldaki Yayın Yönetmeni, yazar Burhan işinden çıkartılan Banu Güven Sönmez’indi. de konuştu gecede. Yara bere Yeni kitabı yolda dolduğumuz bugünlerde ve çok daha acımasızında bile hep mü Sönmez, Türkali’nin son iki cadeleye devam etme gereklili yılda iki roman projesi oldu ğini “Vedat Türkali’nin çocukla ğunu, birine hiç başlamadığı rı” olarak sürdürmenin gereklili nı ancak yazmakta olduğu “Ba ğinden bahseden Banu Güven’in taklıkta Dağ Güneşleri” kitabı konuşmasında da vurgu hep ba nın yakında okurla buluşturu rış üzerineydi. “Her düştüğümüz lacağının müjdesini verdi. Ge de Vedat Türkali’nin elini tutalım, cede daha sonra sahneye çıka o bizi kaldıracak” sözleriyle bitir cak siyasetçi ve yazarın yakın diği konuşmasında Güven de en dostu Akın Birdal, söz konusu çok Türkali’nin o çok istediği ba kitabı Vedat Türkali’nin Kürt rışı göremeden aramızdan ayrıldı yazar Mehmed Uzun’la birlik ğına üzüldüğünü paylaştı. te yazmak istediğini, Uzun’a Gecede Türkali’nin “Sultanah “Sen Kürtçe yaz, ben Türkçe ya met Cezaevi” şiirini seslendi zayım” teklifinde bulunduğu ren oyuncu Mert Fırat, Türkali nu ancak bunun gerçekleşeme için, “ ‘Bir gün tek başımıza’ kal diğini anlattı. Burhan Sönmez sak da direnmenin ve dayanma konuşması sırasında, aynı za nın, barış için savaşmanın, halk manda hukukçu olduğu için şu ların kardeşliğini ve bu umudu an tutuklu bulunan yazar As kaybetmenin imkânsız olduğunu lı Erdoğan ve dilbilimci Necmi gösterdi bana” derken, Oyuncu ye Alpay’la cezaevinde görü lar Sendikası Genel Başkanı sa şebilme fırsatı bulduğunu, ge natçı Meltem Cumbul ise “Vedat ce için Necmiye Alpay’dan tes Türkali benim için bu toprakla lim aldığı özel bir mektubu din rın vicdanıdır” diye konuştu. Deniz Türkali Türkan Elçi Babalarını özleyenlerin ülkesi Türkali’nin yurtdışında olduğu için geceye katılamayan yönetmen oğlu Barış Pirhasan; oyuncu ablası Deniz Türkali aracılığıyla salondakilere seslendi. Pirhasan, kaleme aldığı mektubunda babasının görmeyi çok istediği “Bir Gün Tek Başına” romanının sinema uyarlamasını onun sağlığında yetiştiremediklerini, ancak kült romanı beyazperdeye taşımanın en öncelikli işleri olduğu açıklamasını yaptı. Onur Akın, Ferhat Tunç, Nevzat Karakış ve Adile Yadırgı’nın kısa birer dinleti sunduğu, gazeteci yazar Nâzım Alpman imzalı Vedat Türkali belgeselinin gösterildiği gecede Şişli Belediye Başkanı Hayri İnönü, Firat Ceweri, Ertem Göreç, Mustafa Kemal Erdemol ve Lal Laleş de birer konuşma yaptılar. Sahneye çıkanlar içinde en duygusal konuşmayı yapanlar arasında tabii ki Türkali’nin kızı Deniz Türkali vardı. Türkali “Keşke onun kadar umutlu olabilseydim” diye başladığı konuşmasında, dünyada ve yaşadığı ülkede olup bitenlerden şikayetçi olduğunu, şikâyetinin her geçen gün daha da arttığını söyledi. Türkali duygularını “Çok önemli bir insan geldi geçti bu ülkeden. Onun kızı, yakı nı olduğum için çok mutluyum . Şimdi burada olsa yine her zamanki gibi farklı düşünürdük. Ama ben onunla yaptığımız baba kız kavgalarını da çok özlüyorum” diyerek dile getirdi. Elçi: ‘Unutmayın’ Daha sonra sahneye çıkan, 28 Kasım 2015’te Sur’daki silahlı saldırı sonucu yaşamını yitiren Diyarbakır Baro Başkanı ve aktivist Tahir Elçi’nin eğitimci eşi Türkan Elçi, Deniz Türkali’nin baba kız kavgalarından bahsettiği sözlerine göndermeyle, yaklaşık iki ay önce kızlarının telefonda kendisine “Anne, babamla yaptığımız kavgaları çok özlüyorum” demiş olduğunu anlatarak, ‘unutmayın, unutmayalım’ dedi tüm metaneti ve güçlü duruşuyla. Tüm anma gecesi boyunca Vedat Türkali, varlığı ve yazdıklarıyla olduğu gibi, yokluğuyla da yüreklerdeki umudu yeşertmeyi sürdürdü. Tıpkı bundan sonra da yapacağı gibi. Onu okumuş, tanımış, dinlemiş herkesin hamurunda katkısı bulunan Vedat Türkali’nin çocukları onu ‘barış’ umudunu yitirmeme ve mücadele yumruğunu hiç indirmemeye söz vererek uğurladılar, bir kez daha… Bir masumiyet öyküsü Pirimiz, ustamız Giovanni Scognamillo ve Polonya sinemasının 90’lık dev çınarı Andrzej Wajda’nın peşpeşe gelen ölüm haberleriyle üzüntüye gark olup karardığımız son günleri bir nebze aydınlatan 16. Filmekimi’nde, yine birbirinden seçkin, ödüllü, iz bırakan filmleri seyrediyor, belleğimize kaydediyoruz, yıllardır alışıldığı gibi. Zaten gittikçe ilkbahardaki geleneksel festivalimizle rekabet eden ve dünya sinemasının en yeni, başarılı filmlerini, uluslararası festivallerin son gözde yapımlarını içeren zengin programıyla bütün sinemaseverleri 10 günlüğüne kendine bağlayıp gitgide daha bir önem kazanarak kurumsallaştığı artık ileri sürülebilir Filmekimi’nin. Mâlum ülke koşullarında, yoğunlaşan sonbahar melankolimizi bir nebze dağıttığı söylenebilecek Filmekimi’nde koşuştururken bir ara görüverdim Aslı Özge’nin, Almanya’da, Almanlardan oluşan bir ekiple, Almanca çektiği yeni filmi “Auf Einmal / Ansızın”ı. Kasıtsız cinayet zanlısı Konusuyla, sonuçta bir Alman ya da Türk yapımından çok insana, adaletin ikiyüzlü hal alışına, çevre baskısına ve önyargılı yaklaşımlara yönelik evrensel bir film niteliğindeki “Ansızın”, Altena denen küçük bir Alman kentinde bir bankada yönetici olarak çalışan, sevgilisi Laura’yla (Julia Jentsch) bir eli yağda bir eli balda, mesut bahtiyar yaşayan, varlıklı, nüfuzlu aile çocuğu Karsten’in (Sebastian Hülk) dramını anlatıyor. Beraber oturduğu sevgilisinin iş gezisinde olduğu gecede evinde ver Dün itibarıyla son bulan Filmekimi koşuşturmacasında seyrettiğim Aslı Özge’nin ‘Ansızın’ı piyasanın en iyisi diği, tabii ki içki ve uyuşturucunun da eksik olmadığı bir partide flört edercesine yakınlaştığı, herkes gittikten sonra da nefsine hâkim olamayıp öpüştüğü, Anna (Luise Heyer) adındaki gizemli bir kadının önce bayıldığını zannediyor Karsten. Hemen bir ambulans çağırmak yerine panikleyip iki sokak ötedeki bir sağlık merkezine gidiyor koşar adım ama gecenin o saatinde kapalıdır klinik. Sonradan astım hastası olduğunu öğreneceğimiz Anna’nın hem de doğum gününün gecesinde ölmesiyle Karsten’in görünürdeki mükemmel yaşamı altüst oluveriyor ansızın, filmin adında vurgulandığı gibi. Küçük kenti giderek çalkalayan, yerel basınca da sürekli pompalanan adli bir skandala dönüşen bu olayı, bir kız çocuğu annesi olan Anna’nın, karısına şiddet uygulayan Rus göçmeni kocası nın da devreye girmesini kaçınılmaz mahkeme faslı izliyor. Kendi çıkarları gereği Karsten’in aklanması için uğraşan, zengin babasıyla sonunda çatışan, tüm çevresince dışlanan, sevgilisince terk edilen, çalıştığı bankada üst kattan bodruma postalanan, polisçe de sorgulanan ‘kasıtsız cinayet zanlısı’ Karsten mahkemede çaresizce suçsuzluğunu savunup duruyor habire ama nafile, vs. vs.. İlham Defne Joy’dan mı? 5 yıl önceki ilk filmi “Köprüdekiler”le çıkış yapan, 2013 yapımı “Hayatboyu”yla da izlenmesi gereken bir yönetmen olduğunu kanıtlayan Aslı Özge’nin, senaryosunu birkaç yıl önceki (halen sonuçlandırılmadığını sandığımız) karanlık ‘Defne Joy Foster olayı’ndan esinlenerek yazdığı izlenimi uyandıran, yapımcıları arasına katıldığı ve Muriel Breton’la birlikte montajını da yaptığı, ilk kez bu yılın Berlin Festivali’nde gösterilen “Ansızın”, gerilim ve merak duygusunu yitirmeyen, yer yer durgunlaşan ama kahramanlarına mesafeli yaklaşan, ölçülübiçili, soğuk ve klostrofobik anlatımıyla seyircisini baştan sona ele geçiriyor Aslı Özge, ahlâki değerlerin içinin boşaltıldığına da vurgu yapıyor. Genç kameraman Emre Erkmen’in başarılı kadrajlarıyla etkileyici bir görselliğe de erişen “Ansızın”ı, yaşadığı kâbustan farksız, parti gecesi sonucunda, içinde yaşadığı toplum tarafından ezilircesine sıkıştırılarak (kiliseye de sığınıp) sonuçta dağa çıktığı sembolik görüntüsüyle aklımızda yer eden Karsten rolündeki yakışıklı Sebastian Hülk sürüklüyor. Beylik eleştirmen ağzıyla konuşursak meraklısınca ‘kaçırılmayacak bir film’ “Ansızın” özetle. Menderes Türel Audrey Tautou Faruk Çelik Emel Sayın Nabi Avcı Portakal’a bol teşekkürlü açılış AKP’li Başkan Menderes Türel’in açılış konuşmasında darbe girişimini anımsatarak Erdoğan ve Yıldırım için ‘Destan yazdılar’ demesi dikkat çekti. CEREN ÇIPLAK 53. Uluslararası Antalya Film Festivali, 15 Temmuz şehitleri anmasıyla başladı. Açılış töreninde 15 Temmuz şehitleriyle ilgili kısa bir video gösterimi yapıldı. Gösterimin ardından Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı ve Festival Başkanı Menderes Türel, “15 Temmuz şehitleri acımız, umudumuz ve gururumuz oldu” dedi. Türel, “Tüm dünya büyük lider nasıl olur anladı. Bu destanı yazan Cumhurbaşkanımız, Başbakan ve tüm siyasi liderlere teşekkür ediyorum” dedi. Nadiren sanat etkinliklerine katılan Kültür ve Turizm Bakanı Nabi Avcı ise siyasilerden, sanatçılara ve Antalyalılara teşekkür etmekle yetindi. Gecede, bu yıl hayatını kaybeden pek çok sinema sanatçısı ile birlikte Tarık Akan ve Vedat Türkali de anıldı. Altın Portakal Emek Ödülleri seslendirme sanatçısı Altan Karındaş ile Toron Karacaoğlu’na verildi. Eli boş gitmeyeceğim Törende, “Yıldırım Önal Anı Ödülü”nün ilkinin Kenan Işık’a verildiği açıklandı. Altın Portakal Onur Ödülü yönetmen Fey zi Tuna ile usta oyuncu Yılmaz Gruda’ya sunuldu. Gruda, “artık Tanrı huzuruna eli boş gitmeyeceğim” esprisini yaptı. Tuna ise “Bu ödülü unutulmuş ve değerlendirilmemiş meslektaşlarım için alıyorum” dedi. Yaşam Boyu Başarı Ödülü ise Emel Sayın’a verildi. Sayın’a ödülünü Bakan Avcı sundu. Tautou’ya onur ödülü “Amelie” ile dünya çapında hayran kitlesi edinen Fransız yıldız Audrey Tautou, Tran Anh Hung imzalı “Sonsuzluk / Éternité” filmi ile 53. Uluslararası Antalya Film Festivali’ne konuk oldu. Ünlü oyuncuya, Altın Portakal Onur Ödülü sunuldu. Ödülü, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelik takdim etti. Tautou, ödül konuşmasında “Dirty Pretty Things” (Kirli Tatlı Şeyler) filminde bir Türk kadınını canlandırdığını hatırlatarak “İlk İngilizce rolümdü. İngilizceyi de Türk aksanıyla öğrendim” dedi. Tören öncesi basın mensuplarıyla buluşan Tautou, sinemada sanatsal yaklaşımı önemsediğini vurguladı. Tautou, rol seçimiyle ilgili olarak “Kaderinin efendisi olmaya eğilimli cesur kadınları tercih ediyorum” dedi. l ANTALYA rio hem de Franca sahnede de, yaşamda da eylem insanlarıydı, sözcüğün gerçek anlamında ak tivisttiler, devrimciydiler. Oğlu Jacopo Fo ve sevenleri Dario’yu son yolculuğuna boşuna sağ Dario Fo’nun ardından… yumrukları havada, ellerinde Che posteriyle, “Bella Ciao” söyleyerek uğurlamadılar. Dario’nun da Franca’nın da hayatında bunların yaşanmış karşılıkları, öden Bazı dostlar vardır, çok sık görüşmeseniz de hep orada olduğunu, başınız sıkışsa bir miş, hem de ağır ödenmiş bedelleri vardı. O yüzden gerçekten bedel ödeyenleri iyi bilir, iyi tanır, bu arada da yüzlerinden gü omuz mesafesinde durduğunu bi lümsemeyi, hayatlarından kahka lirsiniz. O dostlarımdan birini da hayı eksik etmezlerdi. ha yitirdim, Dario Fo’suz kaldık. Dario’nun Nobel almak için her Franca Rame ile 1981’de tanış hangi bir uğraş verdiğini düşüne tım. 12 Eylül darbesinden sonra miyorum, kimbilir ne kadar gülyurtdışına çıkmış, sürgünde ya müştür haberi duyduğunda. Ger şayan sanatçılardık. Franca ünü çi o kalem her türlü ödüle layık nün doruğunda bir oyuncuydu, tır, eşsiz bir oyuncu ve inanılmaz Londra’da turnedeydi. Kulise gi bir yazardır, sahnede izledim, dip kendimi tanıttığımda önce oyunlarını okudum, sahneye koy boynuma sarıldı, ardından Türkiye’deki durumu sormaya baş dum, biliyorum bunu. Ama bence Dario’ya Nobel vermelerinde bir ladı. Bir anda kendimi sürgün etken daha var: Bu dünyayı aslın deyken “evimde” hissettim, der da yok ettiklerinin yeni yeni bidimiz dertleriydi çünkü, Dario Fo lincine varanlar zamanında yük ve Franca Rame ile her karşılaş selmiş muhalif seslerin kıymeti mamda yaşadım bu duyguyu. ni sonradan anlamaya başladılar, Halkın soytarısı bir tür günah çıkarma seansı... Bakınız Harold Pinter, bakınız Dario’nun dünyasında hiyerar Dario Fo, bakınız Bob Dylan... şiye, protokole, hamasete, “ışık saçan rehber” imajlarına yer yok Franca ile buluştu tur, çünkü o “kralın” değil, “halkın soytarısı”dır ve soytarıların 1988’de Paris’te “Bir Anarşistin Rastlantı Sonucu Ölümü”nü dünyasında hepimizi ezen, öğü sahneye koymuştum. Dario da ten, un ufak eden bu yere batası o sırada Paris’teydi, Comédie ca sistem alt üst edilmiştir. On Française’de Molière sahneye larla birlikteyken anlarsınız za koyuyordu. Bizim oyunun prö ten, her şeyin aslın miyerine geldi, sonunda da ne kadar bizlerle birlik farklı, ne kadar güzel te selama çıktı. “Nasıl bul ve ne kadar dun oyunu?” kolay olabi diye sordum; leceğini... “Anarşistin öl Oynadığı dürüldüğünü nız festival en başta gös çadırında termişsin, bu seyirciler na şaşırdım ayakta mı kalmış, Dario Fo size Dario Fo, Ayşe Emel Mesci, Carlo Barsotti, Franca Rame, Münih Tiyatro Festivali, 1986 önce, çünkü oyun seyircinin bunu iskemle taşır. Finlandiya’da sah Deli’nin yardımıyla adım adım neye çıkar, sizinle daha 15 daki çözmesi üzerine kurulu. Ama ka önce tanışmıştır, oyuna beş da sonra düşündüm, Türkiye’de kika kala sizi protokole oturtmak Emniyet’in bilmem kaçıncı ka için uğraşmıştır, salon görevlileri tından birisi aşağı düşüyorsa se yapamayız derler, o da oyun baş yirciyi asıl bunun rastlantı so ladığında bin kişilik salonda sizi nucu (kazayla) gerçekleştiğine arar bulur ve Türkiye’deki faşiz inandırmak güç olurdu, hak ver me de, en ön sıradaki Finlandiya dim sana” demişti. Kültür Bakanı’na da lafını çakıp Sana ışıklar içinde yat deme size selamını yollar. yeceğim sevgili dostum, emi Siyah paltolu, siyah şapkalı, nim ki şimdi Franca ile buluştu gri suratlı resmi sosyalizme, on ğun yer çoktan ışıl ışıl olmuştur ların içi boş laf salatalarına da kahkahalarla. İyi ki sizleri tanı yer yoktu bu dünyada. Hem Da dım, iyi ki... C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle