22 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
DUNYA İki yılın ardından kavuştular Nijerya’da Boko Haram örgütünün iki yıldan fazla süredir esir tuttuğu ve önceki gün serbest bıraktığı 21 Çibok kızı ailelerine kavuştu. Kavuşma anında yaşanan duygusal görüntüler ise kameralara yansıdı. Nijerya liderinden eşine skandal sözler Nijerya first lady’si Ayşe Buhari’nin BBC’ye demecinde eşini eleştirerek gelecek seçimlerde desteklemeyebileceğini ifade etmesinin yarattığı gerilim Almanya’ya da uzadı. Berlin ziyaretinde Başbakan Merkel ile basının karşısına çıkan Nijerya Devlet Başkanı Muhammed Buhari, “Karımın artık hangi tarafa ait olduğunu gayet iyi biliyorum. O benim mutfağıma ve evimin diğer odalarına ait” dedi. Lozan öncesi rest10 [email protected] TASARIM: MÜGE KAYGUSUZ [email protected] Cumartesi 15 Ekim 2016 Gözler Suriye’ye ilişkin ABDRusya eşbaşkanlığında Türkiye’nin de katılacağı bugünkü toplantıya çevrilirken Esad, Halep’teki operasyonları sonlandırmayacakları mesajı verdi UNESCO’ya İsrail tepkisi BM Bilim Eğitim ve Kültür Örgütü’nde (UNESCO) önceki gün oylanan ve 6’ya karşılık 24 “evet” oyu ile kabul edilen “İşgal altındaki Filistin” başlıklı tasarı Mescidi Aksa’nın Müslümanlıkla bağlantısına özellikle dikkat çekince İsrail’i kızdırdı. Mescidi Aksa’nın Arapça adının da kullanıldığı tasarıda “İsrail’in ibadet özgürlüğüne saldırıları, yasadışı önlemleri ve Müslümanlar için kutsal olan Mescidi Aksa’ya erişimlerini engellemesi” kınanırken “İşgalci güç” İsrail’den bu önlemlerden vazgeçmesi istendi. İsrail Başbakanı Netanyahu, “İsrail’in Tapınak Tepesi ve Ağlama Duvarı ile ilgisinin olmadığını iddia etmek Çin’in Çin Seddi ile alakası olmadığını idda etmek gibidir” diyerek tasarıya tepki gösterdi. Eğitim Bakanı Naftali Bennett ise örgütü “İslamcı terör”e destek olmakla suçlarken UNESCO Genel Direktörü Irina Bokova’ya yazdığı mektupla ilişkileri askıya alma kararını bildirdi. UNESCO Dışişleri Komisyonu’na sunulan tasarı oylamasında 26 üye çekimser kalırken, iki üye oylamaya katılmadı. ABD, Almanya ve Britanya ‘hayır’ oyu kullananlar arasında. UNESCO yönetim kurulu pazartesi günü tasarıyı bir kez daha oylayacak. Suriye’deki şiddetin sona ermesine ilişkin umutlar bugün İsviçre’nin Lozan kentinde Rusya, ABD eşbaşkanlığında, Türkiye’nin de katılımıyla gerçekleşecek toplantıya çevrilirken Moskova’dan yeni bir önerinin masada olmayacağı açıklaması geldi. Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, toplantıya ilişkin özel bir beklentisinin olmadığını, bunun nedeni olarak da Batılı ortaklarından bu yönde bir adım görmemelerini gösterdi. Toplantıya BM temsilcisinin yanı sıra Katar ve İran’ın da katılabileceği belirtiliyor. Suriye toplantısı için seçilen mekânın ise Türkiye’nin sınırlarının çizildiği Lozan Antlaşması’nın imzalandığı BeauRivage Palace Oteli olduğu kaydedildi. ‘ÖSO IŞİD’den farklı değil’ Toplantı öncesi Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esad’ın Rusya’nın Komsomolskaya Pravda gazetesine verdiği mülakatın tamamı da yayımlandı. Önceki günkü bölümde RusyaTürkiye yakınlaşmasının Ankara’nın Suriye politikasını değiştirecek şekilde etkilemesini beklediği öğrenilen Esad, dünkü bölümde “Doğu Halep’in teröristlerden geri alınması diğer kentlerin özgürleştirilmesi için ilk adım olacak. Bu bölgeyi temiz tutmak ve teröristleri geldikleri yer olan Türkiye’ye itmek ya da öldürmek zorundasınız. Başka seçenek yok” dedi. Türkiye’nin Suriye’deki eylemlerini “işgal, uluslararası hukuka aykırı” di Şam yakınlarındaki Kudsiye ve Hamah’ta cihatçılarla hükümet arasında varılan anlaşma sonrasında tahliyeler başladı. İsyancılar aileleriyle İdlib’e doğru yola çıktı. ye niteleyen Esad, Fırat Kalkanı operasyonunda yer alan Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) ile IŞİD ve Nusra arasında fark olmadığını savundu. ‘Kürtlere silah verdik’ Suudi Arabistan’ın İran’la tüm ilişkileri kesmeleri karşılığı kendilerine destek teklif ettiğini söyleyen Esad, Suriye’deki Kürtlerin büyük kısmının bağımsızlık istemediğini de öne sürdü. “Kürtlerle görüşmelere devam ediyoruz. Onları IŞİD’e karşı savaşlarında destekledik, silah yolladık” dedi. Esad, bir soru üzerine de “havada ülkesinin de dahil edildiği bir 3. Dünya Savaşı’nın kokusunun hissedildiğini” söyledi. Öte yandan isyancıların kontrolündeki Doğu Halep’e Rusya ve Suriye hükümetinin bombardımanı sürüyor. Dün şafaktan öğleye kadar onlarca hava saldırısı düzenlendi. Muhaliflerin Gözlemevine göre 23 Eylül’de başlayan taarruzda Doğu Halep’te 70’i çocuk 370’ten fazla kişi öldü, cihatçıların hükümet kontrolündeki Batı Halep’e toproket saldırılarında da aralarında çocukların da olduğu onlarca sivil can verdi. İsrail Hahambaşısı Rav Yitzhak Yosef’in, “Yahudiler bir soykırıma sessiz kalamaz. Uluslararası toplum Suriye halkının küçük çapta bir Holokost’un kurbanı olmasına izin veremez” şeklindeki sözleri de dikkat çekti. Cinayette NSU şüphesi Almanya’da 8’i Türkiye kökenli 10 kişiyi öldürmekten so rumlu tutulan Nasyonel Sosyalist Ye raltı (NSU) örgütünün süregiden da vasında “derin devletle” bağlantıları açığa kavuşturulamazken bu kez ço cuk cinayeti şüphesi ortaya çıktı. 15 yıl önce 9 yaşındayken kaçırılıp öldürülen Peggy’nin temmuz da Thüringen’de bulunan kalıntı ları üzerinde ya pılan araştırma larda 2011’de ki ölümleri intihar olarak kayda geçen Peggy NSU’nun iki üyesinden birinin DNA’sı bulundu. Cesedin ya kınındaki kumaş parçasında DNA’sı bulunan Uwe Böhnhardt’ın 1993’te Jena’da bir erkek çocuğunun öldürül mesiyle ilgili zanlı olarak ifadesinin alındığı da ortaya çıktı. Bir Türk suçlanmıştı Peggy’yi öldürdüğü gerekçesiyle ilkin ailenin yanında kalan zihinsel engelli Ulvi K. gözaltına alınmış, avukatı yanında olmadığı halde sorgulanıp Peggy’yi öldürdüğüne dair itiraf elde edilmişti. Ulvi K, itirafını geri çekmesine rağmen 2004’te müebbet hapse çarptırıldı ve ancak yeniden yargılanmasının ardından 2015 yazında serbest kaldı. Wilders yargıya hesap verecek Hollanda’da ırkçı Özgürlük Partisi’nin lideri Geert Wilders’e yönelik “nefrete teşvik suçlamasının” üst mahkemede onaylanmasıyla yargılanmasına yeşil ışık yakıldı. Suçlama Wilders’in 2014 seçimleri öncesi yaptığı miting konuşmasına odaklanıyor. Wilders, “Ülkenizde ve şehrinizde daha mı az Faslı istersiniz yoksa daha çok mu” sorusunu yöneltmiş, kalabalıktan “Az, az” sesleri yükselince “Bunu halledeceğiz” demişti. Wilders’in davası 31 Ekim’de. Yastaki Tayland yeni kralını bekliyor Ülkede bir yıllık yas ilan edilirken dün Kral’ın cenazesinin hastaneden alınıp saraydaki tapınağa götürülmesi sırasında gözü yaşlı binlerce kişi sokaklardaydı. Tayland halkı, dünyanın en uzun süre tahtta kalan monarkı olan sevgilisiyle birlikte geçen temmuzda Almanya’nın Münih havaalanında kır Kral Bhumibol Adulyadej’in (88) ya mızı halı serip el pençe divan duran yet şamını yitirmesinin ardından yasa gö kililerin karşısına düşük belli kot panto mülürken yerine Veliaht Prens Maha lon, göbeğini açıkta bırakan atlet ve döv Vajiralongkorn’un (64) gelecek olması melerle çıkması geniş yankı bulmuştu. nın da kaygısını taşıyor. Sır gibi saklansa da en az 60 milyar dolar olduğu sanı Eleştiriye müsamaha yok lan ve Britanya kraliyet ailesinin iki ka Üç evlilik geçirip 6 çocuğu olan, sa tına tekabül eden Tayland kraliyet ai yısız ilişkisiyle ülke gündemini meş lesinin mal varlığına hükmedecek Ma gul eden Maha, finosu için verdiği yaş ha, halkıyla birlikte hakkıyla yas tutabil günü partisinin videosuyla da konuşul mek için tahta geçmesinin aceleye geti muştu. Zira kalabalık partide Veliaht rilmemesini istedi. Maha’nın, köpeği ve Prens’in yanında duran üçüncü eşi Sri Veliaht Prens Maha rasmi Suwadee yarı çıplak pastayı keserken görülüyordu. Bhumibol’e en ufak bir eleştirinin ağır hapisle cezalandırıldığı Tayland’da, Maha’nın temmuzda Bild gazetesinde yayımlanan fotoğraflarının Reuters’in eski Bangkok muhabiri Andrew MacGregor Marshall tarafından Facebook’ta paylaşılması da cezasız kalmadı. Monarşi karşıtı olduğu gerekçesiyle 2011’den beri Tayland’a sokulmayan gazetecinin Taylandlı eşi gözaltına alınıp sorgulandı. ‘1 milyon dolarlık çek’ WikiLeaks belgelerine göre Katar hükümeti 2012’de Clinton Vakfı’na, Bill Clinton’ın doğum gününde bağışta bulunmuş Seçimlere sayılı gün kala ABD’de Demokrat Parti başkan adayı Hillary Clinton ile Cumhuriyetçi Parti adayı Donald Trump arasındaki yarış kızışıyor. Trump, geçen hafta ortaya çıkan kadınlara müstehcen ifadeler kullandığı video kaydının ardından New York Times gazetesinin emlak milyarderi tarafından taciz edildiğini öne süren iki kadının hikâyesini sayfalarına taşımasıyla yeni bir darbe aldı. Clinton ise WikiLeaks tarafından sızdırılan kampanya şefi John Podesta’nın epostaları nedeniyle zor durumda. Belgelerde ortaya çıkan son iddiaya göre Katar hükümeti 2012 yılında eski ABD başkanı Bill Clinton’a doğum günü için Clinton Vakfı’na 1 milyon dolar vermiş. Bill Clinton tarafından yönetilen Clinton Vakfı’nın dış politika yöneticisi First Lady Michelle Obama, Cumhuriyetçi aday Trump’ın kadınlara yönelik ifadelerine tepki gösterip “İğrenç, acı verici, korkutucu” diye niteledi. Ami Desai’nin Clinton’ın yardımcılarına da gönderdiği epostada, “Katar, Bill Clinton ile New York’ta doğum günü için söz verdikleri 1 milyon dolarlık çeki takdim etmek için beş dakika görüşmek istiyor” ifadeleri kullanılıyor. Yıl sonuna kadar ateşkes Kolombiya’da hükümet ile FARC, 52 yıllık savaşı bitirecek nihai barışın geçen ay referandumdan dönmesinin ardından, barış çabalarından vazgeçmiyor. Devlet Başkanı Juan Manuel Santos, Bogota’da, barış anlaşmasına destek yürüyüşü düzenleyen öğrenci liderleriyle görüşmesinin ardından, 31 Ekim’de süresi dolacak FARC ile ateşkesi, yıl sonuna kadar uzattığını duyurdu. “Yıl sonunda bir anlaşmaya varmayı ümit ediyorum” dedi. Bu arada hayırcı cephenin liderliğini yürüten eski Devlet Başkanı Alvaro Uribe, anlaşmaya ilişkin yeni bir teklif sundu. Teklif, FARC üyelerinin hakikat komisyonlarında suçlarını itiraf etmelerinin ardından hapse atılmaması ve insanlık suçu işlemedilerse siyasete girmeleri maddelerini hedef alıyor. Buna göre ağır suçlar işlemiş FARC liderlerini yargılamak için özel bir yargı sistemi kurulacak ve bunların kamusal görev almaları yasaklanacak. OHAL Türkiye’sini anlamakslı Aydıntaşbaş “Ne düşünüyor lar?” başlıklı önceki günkü köşe Asinde “Erdoğan’ı kabullenen” bir işadamı dostunun görüşlerini aktardı. Aydıntaşbaş “Yanlış anlamayın” diye la fa giriyor: “Sözlerine katıldığım için değil, bir gazeteci olarak yeri geldiğinde toplumu anlamak ve tercüme etmek zorunda olduğum için.” Aydıntaşbaş’ın ahbabı “Bu kadar olağanüstü bir süreçte OHAL’i de, tutuklamaları da normal buluyor”muş. “Devlet o kadar tehlikeli bir yapıyla karşı karşıya ki” diyor işadamı; “Maksimalist davranıyor. Devleti yitirebilirdik. Bu yüzden ByLock kullanan herkesi içeri alıyor. Kuşkusuz aralarında darbeci olmayan çok insan var. Ama nasıl baş edeceksin? Demokrasi şu anda benim için ikinci planda. Kusura bakma. Ancak istikrarı sağlarsak demokrasi gelişebilir. Demokraside en hızlı yol aldığımız Erdoğan’ın ilk 2 dönemi ve Atatürk dönemi. Bir bilgisayar programına ‘Türkiye için en iyisi nedir’ diye sorsak, şu anda Erdoğan çıkacaktır. Bir işadamı olarak böyle bakıyorum.” ‘Reformcu Erdoğan’ tevatürü Devenin “nerem doğru ki” demesi gibi, bu laf salatasının da neresinden tutulur bilemedim. AKP’nin hiçbir evrede “reformcu” olmadığı ve Erdoğan önderliğinde demokraside hiç yol almadığımız, 2002’den bu yana Türkiye’nin hem kendi demokrasi tarihi hem dünya skalasında gerilediği ve Avrupa trendini yakalamaya koşarken Ortadoğu ülkelerinin ligine düştüğü bundan böyle uluslararası araştırmalarla ortaya konan bir gerçek. Geçen hafta daha İsveç’ten Eric Meyersson isimli bir sosyal bilimci böyle bir çalışma yayımladı. Cumhuriyet’te de yazıldı. Hâlâ Erdoğan’ın adının “demokraside en hızlı yol aldığımız dönemlerle” yan yana getirilmesine, en hafif deyimle şaşırıyorum. Aydıntaşbaş, görüşlerini aktardığı şahısla “aynı fikirde” olmadığını ve de gazetecilik göreviyle bu mesajları köşesine taşıdığını belirtiyor. Gene de içim “cız” etti okurken. Bu işadamlarından etrafta çok bol olduğunu bilmiyor muyuz? Benim de böyle var tanıdıklarım. Sorsam, üç aşağı beş yukarı aynı yanıtları alırım. Ama içinde yaşadığımız toplumu anlamak ve anlatmak için bu yüzer, gezer, tuzu kuru işadamlarına ayna tutmak acaba kaçıncı öncelik olmalı? Ondan işte emin değilim. Özellikle kurunun yanında yaş kontenjanından hapislerde çürüyen/işlerini yitiren OHAL mağdurlarının mektuplarıyla posta kutularımız dolup taşarken. Çöp olan hayatlar Aydın Engin dün kendisine demirparmaklıklardan yazan akademisyenlerden, YARSAV mensuplarından ve gazetecilerden bahsetti. Bana da OHAL mağduru öğretmenler, polisler, hemşirelerin mektupları yağıyor. Hiçbiri aslında şahsa özel mektuplar değil. Eminim aralarında Aslı Aydıntaşbaş’ın da olduğu tüm köşeyazarlarına gönderilen mektuplar bunlar. İnsanlar, bu mektuplarda hayatlarının çöp olduğunu anlatıyor; yargılanmadan “terörist damgası” yediklerini, geçim kaynaklarını yitirdiklerini, toplumdan tecrit olduklarını, ruh sağlıklarını kaybettiklerini, yaşayan ölüye dönüştüklerini ifade ediyorlar. Suçlusuçsuzun ayrılmasını, kendilerine bir savunma hakkı verilmesini talep ediyorlar. Türkiye ziyareti ardından yaptığı değerlendirmede Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komiseri Nils Muiznieks de daha yeni aynı şeyleri söylemedi mi? İnsan Hakları Komiseri, darbede aktif rol oynayanların kuşkusuz cezalandırılması gerektiğini ama bunun tüm hakların askıya alınması demek olamayacağını, bu mücadelenin insan hakları ile hukukun temel ilkeleri çerçevesinde yapılması gerektiğine dikkat çekmedi mi? “Masumiyet karinesi, suçun ve cezanın şahsiliği, kanunsuz ceza olamayacağı, ceza hukukunun geriye yürümeyeceği ve de savunmanın kutsallığı” ilkeleriyle bu mücadelenin götürülmesi gerektiğine parmak basmadı mı? Bize yazan ve de seslerine kulak vermemizi dileyen mağdurlar, işte özellerinde bu ilkelere uyulmasını istiyorlar. Birer gazeteci olarak bizim ivedi önceliğimiz bu yaşamsal hukuk devleti ilkelerinin göz ardı edilmesini normalleştiren işadamlarının mı, yoksa OHALzedelerin mi sözcülüğü olmalı Aslı? O tasarı Fransız senatosundan geçti Fransa’da Ermeni soykırımı iddialarını inkâr edenlerin cezalandırılmasını öngören yasa tasarısı Senato’da kabul edildi. Tasarıya 146 senatör ‘hayır’ oyu verirken 156 senatör ise kabul edilmesi yönünde oy kullandı. Meclise gönderilecek tasarı tartışma yapılmayacak değişikliklerle 3 hafta sonra yasallaşacak. Sarkozy’nin cumhurbaşkanlığı döneminde kabul edilen inkâr tasarısını Anayasa Konseyi, ifade hürriyetini sınırlandırdığı gerekçesiyle iptal etmişti. C MY B nilgun@
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle