17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Perşembe 10 Eylül 2015 yorum TASARIM: ŞÜKRAN İŞCAN 20 umhuriyet başyazarı Nadir Nadi’nin yazarlara öğüdü, bir tür vasiyeti idi: “Kişilerle değil, fikirlerle uğraşın!” HHH Cumhuriyet uzunca bir süredir, Recep Tayyip Erdoğan ile “uğraşıyor”. Çünkü Erdoğan, “kişi” değil, bir “fikir”. Hakka hukuka, yasalara, demokrasiye ve insan haklarına meydan okuyan eyleme dönüşmüş bir fikir. İstanbul Belediye Başkanı olduğu yıllarda hakkında yolsuzlukla ilgili birçok soruşturma ve dava açılmıştı: “Zimmet, kamu taşıma biletlerinde kalpazanlık, resmi evrakta sahtecilik ve cürüm işlemek amacıyla teşekkül oluşturmak...” Ama bu konuda hiçbir zaman mahkeme önüne çıkmadı. Müfettişler ve savcılar da onunla uğraşıyordu. Belediye Başkanlığı günlerinde kendisiyle ilgili dillendirilen başka iddialar da vardı. Türkiye’nin en zengin adamı, hem de koç gibi bir de rakam vererek açıklamıştı: “1 milyar doları var!” Bu rakamı Taha Akyol sütununa taşıdı. Ayrıca WikiLeaks belgelerine de yansıdı. Erdoğan yalanlamadı ve şikâyetçi de olmadı. Cumhuriyet’in uğraşması bu yüzündendi. Cumhuriyet gazete idi. HHH Siirt’te meydan konuşmasında, kendisine ikbal kapılarını açacak olan ünlü şiiri okudu. “Halkı din ve Irk farkı gözeterek kin ve düşmanlığa açıkça tahrik etmek” suçundan cezalandırıldı. 4 ay 10 gün hapis yattı. Daha sonra parti kurdu. Milletvekili, sonra da başbakan olup dokunulmazlık kazandı. Hakkındaki dosyalar her oturum öncesinde TBMM’nin basılı gündeminde yer aldı. Ama 12 yıl boyunca hep “yasama dönemi sonuna” bırakıldı. Sonunda Cumhurbaşkanı oldu. Hem TBMM gündemi kurtuldu hem de kendisi! C ‘Muhbirler’ LGBTİ bayrağının peşinde ahçe kapısı açıldı. Ellerinde telsiz ve kâğıt olan üç sivil adam içeriye girdi. Sabah 11.00 sıralarıydı. Bahçede oturan kalabalığa “Cenaze sahibi burada mı” diye sordular. Neriman Deniz’i işaret etti kalabalık. Üç adam kendisine doğru gelirken Neriman Hanım, ellerindeki telsiz nedeniyle “ya belediyeden başsağlığı dilemeye gelen zabıtalar ya da kazayla ilgili bilgi verecek polisler” diye aklından geçirdi. Adamlardan biri cebinden bir kimlik çıkardı ve “Ben polis memuruyum, bir ihbar üzerine geldik” dedi. Bahçedeki herkes gibi Neriman Hanım da şaşırdı. “Nedir” diyebildi. Polisin yanıtı “Yasadışı bir örgütün bayrağıyla buradan cenaze kalkmış” oldu. Bir gün önce 33 yaşındaki kızını toprağa veren Neriman Hanım sinirlendi. “Feminist hareketin, LGBTİ hareketinin gökkuşağı bayrağı yasadışı mı sayılıyor” diye sordu. Polisler “Yoo hayır” deyince devam etti: “O zaman niçin geliyorsunuz?” “Bir ihbar aldık komşularınızdan.” “Sizin hiç mi istihbaratınız yok. Televizyonlar, gazeteler verdi cenaze törenini. Onları da mı görmediniz? Yaralı bir anneye, bir cenaze evine nasıl böyle gelebiliyorsunuz.” “Gelibolu’daki kazada değil miydi?” “Bunu biliyorsunuz ama o bayraklarla kalktığını bilmiyorsunuz. Şişli Camii’nde de o bayraklar vardı ve polis de oradaydı. Türkiye’de asıl terörist devlet, IŞİD terörist, onlarla uğraşın.” Acı ve öfkesine hâkim olamayan Neriman Hanım’ın yanından uzaklaşıp bu kez kız kardeşine yöneldi polisler, “Cenazenin PKK bayrağıyla kalktığına dair ihbar yapıldı” dediler. Tutanak tutmak için Neriman Hanım’ın kimliğini istediler. Aile üyeleri “Vermiyoruz, amirlerinize bildirin” deyince çekip gittiler. Çok üzgün ve kızgındı Neriman Hanım. Zeliş’in yeşil cenaze örtüsü serili tabutunun üstündeki bayrakları sayarken bir türlü anlam veremiyordu kendisine yaşatılanlara: “Ortada LGBTİ, başta sosyalist feminist bayrağı ve mor bir yemeni, ayak ucunda kırmızı bir bayrak vardı. Güller ve bir resmi iğneliydi. Solcu olmak suç mu bu ülkede? Benim evime böyle gelemezler.” LGBTİ ve kadın hareketindeki aktivistliğini Gezi’ye taşımıştı Zeliş. “Gezi’nin Zeliş’i” olarak tanıyordu herkes Zeliha Deniz’i. Peyzaj mimarıydı. Kerbela’da çalışıyordu en son, IŞİD saldırıları nedeniyle geri gelmişti Türkiye’ye. Ölüm onu ve arkadaşı Boysan Yakar’ı tatilde Gelibolu’da yakaladı. Pazartesi son yolculuklarına uğurlandılar. Artık dirilerin peşine düşmek yetmiyor AKP iktidarına. ‘Saray muhbiri vatandaşlar’la tabutlara sarılan bayraklara bakarak “terör örgütü üyesi” arıyor. Gözün karnı! Var mı, yok mu? Hakkındaki iddialar, davalar ve dosyalar da böylece külliyen kül oldu gitti! Yasalara meydan okuyarak diktiği görgüsüzlük abidesi Saray’ına “külliye” adını koyduğunu geçenlerde ilan etti... Bu bizce külliyen bir “Allah söyletiyor!” mucizesidir! HHH Cumhuriyet gazetesi yasalara da, Nadir Bey’in vasiyetine de saygılıdır. Erdoğan “kişi”den çok bir “fikir”dir. Onun “fikirleri”yle uğraşıyoruz. O da bizlerinki ile uğraşıyor. Sık sık savcıların huzuruna ve mahkemelere çıkıyoruz. Oysa bizlerin eyleme dökülmüş “fikirlerimiz” yok. Ama o “fikirleri”ni hem eyleme döküyor, hem de döktürebiliyor. Bir iktidar vekili arkasına eli sopalı taşlı bir güruh alıyor, bir gazeteye saldırtıyor. O ise bunu kınamak yerine Hürriyet’i hedef göstermeyi sürdürüyor. Aynı akşam bir gün önce sahnelenen saldırı aynen tekrarlanıyor. Saldıranlar da saldırtanlar da ortada yok. [email protected] Belli ki sayın savcılar kalabalığın “tekbir” getirmewww.ahmettan.com sini dikkate alıp soruşturma açarlarsa “çarpılmaktan” korkmuşlar. HHH Bu talihsiz döneme “400 rakamı” damgasını vuracak gibi görünüyor. Dün de CHP lideri Kılıçdaroğlu, “Ben sana o 400 vekili vereceğim!” dedi. Aslında 400’e gerek yok. 367 yetiyor. Ama gözün karnı yok. Doymuyor. 1.150 odalı ikametgâhı yeterli görmeyip yanına yeni binalar yaptırması bu yüzden! B Demokrasi ne demek? nayasa, “Türkiye’nin demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti” olduğunu söylemiştir ama demokrasisinin ne tür bir demokrasi olduğunu açıkça belirtmemiştir. Demokrasi bir ülkenin iç hatlarında yüzen vapurların şekillerinin halk tarafından saptanmasından ibarettir. Alexis de Tocqueville, “Demokrasi, öksüz bir çocuk gibi büyümüştür” dediğinde işte bunu kastetmiştir. Türkiye, bu açıdan şanslı bir ülkedir. Bugün bile birçok ülkede şehir hatları vapurlarının şekilleri halka sorulmamakta ve halk zevkleriyle çelişen vapurlara binmek zorunda bırakılmaktadır. Doğal olarak her şeyin olduğu gibi demokrasilerin de bir sınırı vardır: Bugün birçok gelişmiş ülkede olduğu gibi bizde de halk, tasarımını beğendiği gemilere biner ama bu gemilerin ne biçim köprülerin altından geçeceği ona sorulmaz. Bu gemilerin Leonardo da Vinci’nin, Haliç için tasarladığı köprünün evliya çarpmışının altından mı yoksa Kurbağalıdere Köprüsü’nün altından mı geçeceğine kentin üst düzey yöneticileri karar verir. Demokratik ülkelerde insan, tutacağı futbol takımını kendi seçer. Bizde bu konuda da sonsuz bir hürriyet geçerlidir: Havasına, suyuna, taşına, toprağına kurban olduğumuz bu ülkenin halkı, isterse Galatasaray’ı, Fener’i ve Beşiktaş’ı ya da on beşinci ligin en sonuncu takımını kalbine bastırabilir ve bu konuda hiç kimseye de hesap vermez. Peki, “Demokrasimizin hiç mi kusuru yok?” Evet, vardır: Rektör seçimlerinde üniversite hocalarının seçtikleri adaylardan hangisinin rektör olacağını Cumhurbaşkanı saptamaz mı? Saptar. Peki Cumhurbaşkanı, seçimde en çok oy alanı değil de başka birini –sıkça rektör atamaz mı? Evet! Öyleyse Cumhurbaşkanı’na genel seçimlerde de elde edilen sonuçları yeniden düzeltme yetkisi neden verilmesin? Ülkenin bilim yuvalarına kimin rektör atanacağını profesörlerden daha iyi bilen biri varken onun bu yeteneğinden genel seçimlerde faydalanmamak hatadır! Demokrasimizin böyle bir kusuru olmasaydı sık sık seçim yapmak zorunda kalır mıydık? Gerçek böyleyken yani ülkemizde tüm Türkler, Kürtler (doğal olarak Zazalar, Çerkezler, Arap Alevileri ve Yezidiler) eşine az rastlanan bir demokratik ortamda ve huzur içinde yaşamaktayken halkımızın bir bölümünün bunu hâlâ anlamamış olması insanı üzmektedir. Birçok yabancı muhabirin de aynı bilgisizliği sergilemekte olmaları bir insanlık ayıbıdır. Unutumamamız gerekir: Demokrasi aile terbiyesinin bulunmadığı yerde gelişmez. Şimdiki gençlik hapşırana “çok yaşa” diyor da bu ülkeye çağ atlatan projeleri imzalamış liderleri gereğince alkışlamıyor hatta bazen bunlar hakkında tuhaf tuhaf tweet’ler atıyor. Ey Türk gençliği, böyle davranacağına, 400 milletvekili verirsen Başkanımız gider yurtiçinde ve dışında Türkiye’de demokrasinin bulunmadığını ileri sürenlere hadlerini bildirir. Bu son fırsatı kaçırma! A KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK [email protected] ÇİZGİLİK KAMİL MASARACI [email protected] odrum sahiline vuran küB çük bedeniyle tüm dünyanın göçmenlere bakışını de Fotoğrafıyla tarih yazdı, adı tarihe yanlış yazıldı ğiştirdi. Ama Kürtlere, Alevilere, Ermenilere, Rumlara yani ötekilere uygulanmak istenen asimilasyondan payını almaktan kurtulamadı. Yazar Şeyhmus Diken’e göre Memu Zin destanının kahramanlarından birinin de adı Meme Alan’dır ve ismin kaynağında Kürt coğrafyası, o coğrafyada yaşayan bir aşiret vardır. Başta yapılan bir yanlış isim kaydı veya telaffuzu bütün uyarılara rağmen düzeltilmedi. Böylece Kobaneli “Alan”ın fotoğraflarıyla tarih yazılırken tarihe de adı yanlışlıkla “Aylan” yazılmış oldu. HARBİ SEMİH POROY ŞANS TOPU 7, 10, 14, 20, 29 + 9 10 EYLÜL 2015 SAYI: 32845 İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına Orhan Erİnç 5+1 BİLEN: 679 bin 496 TL (1 kişi) 5 bilen: 3 bin 775’er TL 4+1 bilen: 254.70’şer TL 4 bilen: 29.40’ar TL 3+1 bilen:16.70’er TL 3 bilen: 3.80’er TL 2+1 bilen: 5.35’er TL 1+1 bilen: 3.20’şer TL İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar Genel Yayın Yönetmen Yardımcısı Tahir Özyurtseven Haber Koordinatörleri Murat Sabuncu Ayşe Yıldırım Başlangıç Yazıişleri Müdürleri Bülent Özdoğan Baydu Can Sorumlu Müdür Abbas Yalçın Görsel Yönetmen Hakan Akarsu l Haber l Ekonomi: Reklam Genel Müdürü Özlem Ayden Şalt Reklam Genel Müd. Yrd. Nazende Körükçü Reklam Grup Koordinatörü Hakan Çankaya Rezervasyon Yönetmeni Onur Tunalı Merkezi Müdürü: Aykut Küçükkaya l Dış Haberler: Ceyda Karan Olcay Büyüktaş l Kültür Sanat: Evrim Altuğ l Spor: Arif Kızılyalın l Gece: Ayça Bilgin Demir l Yurt Haberler: Selin Görgüner l Grafik: Ahmet Sungur l Fotoğraf: Uğur Demir l Düzeltme: Mustafa Çolak Web Koordinatörü: Oğuz Güven [email protected] Ankara Temsilcisi: Erdem Gül Ahmet Rasim İzmir Temsilcisi: Serdar Kızık Halit Ziya Sok. No: 14 Çankaya 06550 Ankara Bulvarı 1352 S. 2/3 İzmir Tel: (0232) 441 12 20 Tel: (0312) 442 30 50 Okur Temsilcisi: Güray Öz [email protected] Yayın Kurulu: Orhan Erinç (Başkan), Güray Öz (Bşk. Yrd.), Can Dündar, Ali Sirmen, Hikmet Çetinkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Mustafa Balbay, Hakan Kara. Mali İşler Müdürü: Bülent Yener l Muhasebe Müdürü: Günseli Özaltay l Satış Dağıtım: Tunca Çinkaya Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: [email protected] Reklam Yönetimi: Cumhuriyet Caddesi Beşler Apartmanı No: 44 Kat:3 Daire:4 34367 Elmadağ/İstanbul Tel: (0212) 251 98 74 75 81 82 Yaygın süreli yayın Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt/İstanbul Dağıtım: Doğan Dağıtım Satış Pazarlama Matbaacılık Ödeme Aracılık ve Tahsilat Sistemleri AŞ Esenyurt/İstanbul Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. İstanbul Ankara İzmir İmsak 05.02 04.49 05.16 NAMAZ VAKİTLERİ Güneş Öğle İkindi 06.32 13.08 16.41 06.17 12.53 16.25 06.41 13.16 16.48 Akşam 19.33 19.16 19.38 Yatsı 20.55 20.37 20.56 zel Esaslara Tabi Mükellefler Listesi”, belki de en büyük vergi sorunudur. Ancak, bu uygulamanın yasal dayanak olmadan keyfi olarak uygulandığı yargı kararlarında da vurgulanmakta. Konuya ilişkin yeni bir yargı kararını aşağıda yorumsuz bir şekilde sizinle paylaşmak istiyorum. Gerçekten ders niteliğinde. Uygulamanın hatasını çok net olarak gözler önüne seriyor: “Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın çalışma ve sözleşme hürriyetini düzenleyen 48. maddesinin 2. fıkrasında, devletin, özel teşebbüslerin, milli ekonominin gereklerine ve sosyal amaçlara uygun yürümesini, güvenlik ve kararlılık içinde çalışmasını sağlayacak tedbirleri alacağı, çalışma hakkı ve ödevi başlıklı 49. maddesinin 2. fıkrasında, devletin çalışanların hayat seviyesini yükseltmek, çalışma hayatını geliştirmek için çalışanları ve işsizleri korumak, çalışmayı desteklemek, işsizliği önlemeye elverişli ekonomik bir ortam ya “Ö Bu inat niye? ratmak ve çalışma barışını sağlamak için gerekli tedbirleri alacağı hükmüne yer verilmiştir. ‘Vergi Ödevi’ başlığını taşıyan 73. maddesinin 3. fıkrasında da vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülüklerin kanunla konulacağı, değiştirileceği veya kaldırılacağı belirtilmiştir. Bu düzenlemelere göre, devletin çalışma hayatına ilişkin düzenlemeleri yapması ve buna dair tedbirleri alması bir görev iken; çalışma, çalışanlar açısından bir hak ve ödevdir. Gerek bu alanda yapılacak düzenlemelerin, gerek çalışma hayatının bir sonucu olan, vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülüklerle ilgili düzenlemelerin yasa ile yapılması ise zorunlu luktur. Dayanağını, anayasaya uygun olarak çıkarılmış olan kanunlardan almayan düzenlemelerle birtakım hak ve yükümlülükler getirilemez. Bu suretle çalışma barışının sağlanmasının yanında, özel teşebbüslerin güvenlik ve kararlılık içinde çalışması da temin edilmiş olur. … Gerek davalı idarenin gerekse bağlı bulunduğu hiyerarşik üst makamların mükellefleri bu şekilde kategorize edebilmelerine olanak sağlayan hiçbir yasal düzenleme bulunmadığı gibi anayasada da buna izin veren bir hüküm yer almamaktadır. Bu şekilde yasal dayanağı olmadan yapılacak bir sınıflandırma, vergi barışını bozucu etki yaratacağı gibi, anayasada güvenç altına alınan temel kişi hak ve hürriyetlerine de aykırılık teşkil eder.” Ülkede barış ortamı tamamen bozulmuşken bırakın bu inadı da çalışma barışı ve vergi barışı temin edilsin. Yıllık izinde hastalanan işçi ne yapacak? şyerinde çalışmaya başlakuruluşlarından sağlık izni almaİ dığı günden itibaren, denesıyla yıllık izni askıya alınacaktır. me süresi de dahil olmak üzere, en az bir yıl çalışmış olan işçilere yıllık ücretli izin verilmektedir. İşçilere verilecek yıllık ücretli izin süresi; a) Bir yıldan beş yıla kadar (beş yıl dahil) olanlara on dört günden, b) Beş yıldan fazla on beş yıldan az olanlara yirmi günden, c) On beş yıl (dahil) ve daha fazla olanlara yirmi altı günden, az olamayacaktır. Ancak on sekiz ve daha küçük yaştaki işçilerle elli ve daha yukarı yaştaki işçilere verilecek yıllık ücretli izin süresi yirmi günden az olamaz. İş Kanunu’nun 56. maddesine göre, dinlenme ve hastalık izinleri yıllık izne mahsup edilemez. İşçinin, yıllık ücretli izin kullanırken hastalanması veya kaza geçirmesi halinde, ilgili sağlık Burada, kaza veya hastalık nedeniyle verilen sağlık izninin bitimi halinde, yıllık ücretli iznin devam edip etmeyeceği yönünde bir belirsizlik bulunmaktadır. Sağlık izni nedeniyle askıya alınan yıllık izin hakkının geriye kalan kısmının kullanılmasına, sağlık izninin bitiminden itibaren tekrar başlanıp başlanılmayacağı hususu hizmet akitleri veya toplu iş sözleşmeleriyle önceden belirlenebileceği gibi taraflar arasında özel olarak da kararlaştırılabilir. Ancak, sağlık izninin, yıllık izin süresinden uzun olması halinde, sağlık izninin bitiminde işin aksatılmaması amacıyla işçinin işe başlaması ve bilahare işverenle anlaşarak kalan iznini kullanması daha uygun olacaktır. SOSYAL GÜVENLİK İzini askıya almak! C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle