10 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
yerYUZU sofraları Fıkıh hayattan çıkar Derleyen tayfun atay Ramazan .. .. 8 TASARIM: ÇAĞLA SEVİNDİK Salı 7 Temmuz 2015 Nihat Hatipoğlu tamamen çıplak seks ve banyo yapmanın dini edep bakımından caiz olmadığını söylediğinde muhafazakâr kesimde bile bıyık altından gülmeye neden oluyor ıkıh ve sosyoloji arasında karşılaştırmalı çalışmalar yapan Recep Şentürk, geleneksel İslam toplumunda sosyal bilimlerin rolünü fıkhın oynadığını söyler. Fıkıh, toplum hayatının açıklanması, anlaşılması ve toplumun sorunlarına çözümler üretilmesi konularıyla ilgilidir. Yani sadece ibadetlerle ilgili ilmihal bilgisini içermez; hukuk, ekonomi, siyaset ve yönetim bilimlerini de kapsar. Fakat Batılılaşma/ modernleşmeyle Müslümanların düşünce dünyasında Batılı sosSüreyya Su yal bilimlere ait kavramlar ve teoriler giderek daha fazla yer aldı. Fıkıh söyleminin yerine sosyal bilimler söylemi geçti ve böylece Müslümanlar zihinsel olarak modernleşmeye başladı. Çünkü fıkıh henüz sanayi toplumunun sorunlarına çözüm üretecek bir söz dağarcığına bile sahip değildi. Dolayısıyla fıkıh kendini dönüştüremeyince Batılı sosyal bilimlere yerini bırakmak zorunda kaldı. Müslümanların yaşam biçimi modernleşip, toplum sekülerleşirken fıkhın kavramları anlamsızlaşmaktadır. Amerikalı pragmatist felsefeci Richard Rorty, “anlam”ın kullanımda ortaya çıktığını söyler. Yani kavramların anlamı, yaşam biçiminde saklıdır. Anlamın, kullanımda ortaya çıktığını söylemek, hakikatin kesinliğini reddedip, göreceliğini onaylamak, anlamın çokluğunu kabul etmek demektir. Bu bağlamda dilden bağımsız bir hakikat yoktur. Farklı söz dağarcıkları dünyayı farklı betimler; sosyal bilimlerin söz dağarcığı fıkhın söz dağarcığından farklı olarak dünyayı daha kolay ve daha iyi anlamamızı sağladığı için tercih edilmiştir. Bu dönüşüm, Müslümanların metafizik açıklamaları terk etmeleri anlamına da geleceği için güçlü bir F FAYDALI BİLGİLER Anlamın çokluğu Bugün Müslüman çiftlere tarım toplumunun edebiyle yaklaşan fıkıh, hayatla çelişir. direniş ortaya çıktı. Düşünce ve siyaset alanında modernliğe tepkisel bir muhalefet olarak İslamcılık gelişti. İslamcılık, bir yandan sanayi toplumunun eleştirisinden beslendi ve modernliğin kavramsal aletleriyle geleneğin savunusunu yapmaya çalıştı, ama romantizm kadar bile güçlü bir felsefi estetik tavır ortaya koyamadı. Modernlikle ilişkisi teknolojinin nimetlerini kullanmakla sınırlı, ama tarım toplumuna özgü dar bir etiktöreye sıkışmış olarak maalesef bir “köylü ideolojisi”nin adı oldu. İnternet devrinde ‘çerçilik’ Aynı şekilde, fıkıh da tarım toplumunun kültüründen doğmuş pratikleri sanayi devriminden doğmuş seküler toplumun yaşam biçiminde savunmakla, “internet mağazacılığı devrinde çerçilik” yapıyor. Örneğin, Nihat Hatipoğlu tamamen çıplak seks ve banyo yapmanın dini edep bakımından caiz olmadığını söyleyip muhafazakâr kesimde bile bıyık altından gülmelere neden oluyor. Çünkü bu edep anlayışı, başka bir kültürün ürünüdür. Tarım toplumunda, kırsal kesimde genellikle evlerde oda yoktur. Bir hanede geniş ailenin tüm fertleri bir arada yaşar ve tüm işlerini aynı mekânda görürler. Yemek de aynı mekânda yapılır, banyo da. Ebeveynler çocuklarla aynı mekânda yatarken yaramazlık da yaparlar. O yüzden tamamen çıplak olmamak gerekir. Ama bu edep kuralını bugünün ebeveyn banyolu yatak odalarında sevişen ve yıkanan eşlere söylediğinizde fıkıh hayatla çelişir. Din yorumla yaşar TAYFUN ATAY eşbihte hata olmaz: Ritüel ya da ayin, nin kutsal kitaplarında yer alan, bir kısmıdinin “tiyatro”su; mit ya da efsane, di nı bu köşede de değerlendirdiğimiz Yaratınin “senaryo”sudur. lış, Cenneten Kovulma, Tufan, Kurban, HaBelli bir dinsel geleneği benimseyenler bilKabil çatışması gibi pek çok anlatının tarafından kutsal sayılan, doğru olduğuna Sümer toplumunda tespit edilmiş efsaneleinanılan; evrenin, hayatın, insanın nasıl or re kadar izlerikökenleri sürülebilmekte. taya çıktığına ilişkin anlatıya “mit” diyoruz. Dolayısıyla denilebilir ki dinlerin hayat, Türkçe karşılık olarak “efsane”yi kullandıvarlık ve varoluşun neden ve nasılına ilişğımız mitler için bu anlamda “kozmos”un kin insanı inanmaya davet eden söylem kutsal hikâyesi veya “kutsal senaryo”da de malzemeleri, mitlerden köken alır, beslenir. nilebilir. İşte bu anlamda mit, dinin Tanrıların kökenine, yapıp ettiklerine, “senaryo”sudur. ahlaki öğreti ve nasihatlerine dair hikâyeler Mitler, sözlü kültüre dayalı anlatılar. Yüzmitlerin içeriğinde yer alır. Evren, doğal ve yıllar boyunca ağızdan ağıza aktarılarak doğaüstü dünyalar, bunların içinde/arasın bugüne geliyor ve öğretici, ahlâkî pek çok da insanın yeri, varoluşun anlahikâyenin yanı sıra insanlık tamı, geçmişi ve geleceği üzerine rihindeki kültürel, ekonomik, açıklamalar, her toplum ve külpolitik gelişmeler hakkında da türde mitlerle kuşaktan kuşağa ipuçları barındırıyorlar. Avcılıaktarılır. ğın başlaması, alet yapımı, ateMerhum halkbilimcietnoşin kontrolü, yiyecek üreticililog Sedat Veyis Örnek, “İlkelği (tarımhayvancılık), cinsellerde Din, Büyü, Sanat, Efsane” lik, ilk ailenin ortaya çıkması, (1971) adlı kıymetli çalışmasınçatışma ve cinayete kadar pek da, mitlerinefsanelerin, dört teçok olay, mitlerde karşılık bulmel konu başlığı altında sınıflamuş ve onlar aracılığıyla dinlenabileceğini belirtiyor: (a) Tanrin bünyesine girmiştir. rıların nereden geldikleri (teoClaude LéviStrauss, Bu bakımdan mit, karşımıza goni); (b) evrenin nasıl oluştuğu geçmişi çıkaran bir “şifre”dir. (19082009) (kozmogoni); (c) insanların neAynı zamanda da bir tarihsel reden geldikleri veya nasıl oluştukları (ant bilgi malzemesi ve kültür tarihine ilişkin ropogoni); (d) insanın ve dünyanın geleceveri kaynağı... Ve bir kültürün mitolojisi, ği (eskatoloji). onun ahlâkî ve toplumsal düzeniyle yakınAncak unutmamak gerekir ki böylesi evdan bağlantılıdır. rensel ve insan varlığını çevreleyen büyük “Mit”ten söz açıldığında Claude Léviölçekli konu ya da soruların dışında, daha Strauss’tan bahsetmemek haksızlık olur. küçük ölçekte, “mikro” düzeyde insan topFransız yapısal antropolojisinin babası, yaluluklarının yaşamında yer tutan, içeriğinpısalcı kuramını şekillendirirken mitler de olağanüstülüklerin yer aldığı anlatılara üzerinde özellikle durur ve veri malzemesida efsane denilmekte. nin önemli bir kısmını onlardan devşirir. Genelde bütün dinlerin söylemsel içeLéviStrauss’a göre mit, toplumların dorikleri mitik (efsanevî) anlatılardan devşiğal/biyolojik dünya ile insani/kültürel dünrilmiş olsa da mitleri sadece küçük ölçekya arasında oluşturdukları yapısal karşıtli toplumların inançlarına özgü sayma gilıklara arabuluculuk etme veya bu karşıtbi yanlış ve sorunlu bir eğilim de hâlâ sürlıkların üstesinden gelme yolunda işlerlik mekte. Amerika, Afrika, Avustralya yerkazandırdıkları anlatılardır. Diğer deyişle, li topluluklarının mitleri varken, Yahuinsandoğa ikili karşıtlığını çözme yolunda di, Hristiyan ve Müslümanların inanç sisbir araçtır mitler... temlerinde mitik ögelerin varlığı pek kaBir diğeri de totemizmdir. bul edilmez. Oysaki üç büyük tektanrıcı diYarın: TOTEMİZM MİT/EFSANE T Din, geçmişte olduğu gibi bugün de değişen hayatın içinde çağa ayak uydurma yolunda yoruma ihtiyaç duyuyor 000’li yılların başında dönemin Diyanet İşleri Başkanı Prof. Ali Bardakoğlu, çağa uygun bir dindarlığın zorunluluğuna dikkat çekerken insanların dindarlıklarının yaşadıkları zamana göre yorumlanması gerektiğini söylemekteydi. Tıpkı Süreyya Su’nun yukarıdaki yazısında, “internet mağazacılığı devrinde çerçilik” yapma durumuna düşmemek için çağa uygun bir din anlayışı ve fıkhi çerçevenin kaçınılmazlığını vurguladığı gibi... Bu kaçınılmazlık, dinde yorumun da (tefsir) ne kadar önemli ve belirleyici olduğunu hatırlamamıza imkân verir. Din, hep olduğu gibi bugün de değişen hayatın içinde yoruma ihtiyaç duyuyor. Söz gelimi, uzun yıllar önce kadının toplumsal süreçlerde, iş yaşamında bugünkü gibi etkin yer almadığı zamanlarda kadınların cenaze namazında saf tutmasının makbul olup olmadığını tartışmak, gündemi işgal edemezdi. Bu konuda dinen bir yorum getirmeyi gerektirecek toplumsal zemin yoktu. Ama şimdi Özgecan Aslan cinayetine acı dolu bir tepkiyle cenaze törenine akın eden kadınların ve kadın sivil toplum örgütlerinin onun tabutunu taşımayı kimseye bırakmaması gibi bir durum, ister istemez böylesi bir yorum ihtiyacını önümüze koyuyor. Ne de “Travesti veya transseksüel Müslümanları ne yapacağız, na ‘Sokak’ ve mutfağı SOFRA SOHBETLERİ okak kedisi, sokak köpeği, kantadan önce sokak mutfağında sokak çocuğu, sokak halkı, arayabiliriz. İstanbul’da kışın usulsokak kızı, sokak dili, sokağa düşca balıkekmek tezgâhına yaklaşımek...” Sokak sözcüğü tek başına rız. Adana’nın sıcağında sokakta “bıolumsuzluk  ifade etmese de, sıfat cı bıcı” (kar/buz helvası) satanlar olarak nedense dilimizde hep olumbizi bekler, şerbetlerle. Urfa veya  suz değer yargılarını akla getirir; sa Artun Diyarbakır’da günün her saatinde bir ünsal hipsizlik, yoksulluk, düşkünlük, adiseyyar esnafın “cartlak kebabı”nın lik, ailesizlik, kimsesizlik gibisine... tadına bakabiliriz. İzmir’de bir büfe“Sokak mutfağı”nın da bir zamanlar “ayak den “kumru”muzu, Trabzon’da köşedeki fırından peynirli pidemizi alır, oracıkta haktakımına  mahsus” diye aşağılandığını bikını veririz. Bahane açlığı bastırma olsun, liyoruz. Ama bu mutfak, tınmamış, yoluna devam etmiş; günümüzün yüksek hızlı tem güzel bir şeyler yemek için ille zengin olmak gerekmiyor ki. Kısacası, sadece büpolu kent yaşamında da, sokağa çıkan her yük kentlerimizde değil, New York, Bangkesimden, her yaştan ve cinsiyetten insankok, Kahire’de de görece pratik ve ucuz lara çare olmayı bilmiştir. Hijyen koşullarısokak yiyeceklerinin saltanatını devirmek na uyduğu takdirde,  gelenekten gelen sokak mutfağımızın  gelecekten korkması için kolay değil. Kaldı ki, ülkemizdeki çeşit bolluğunu ve lezzeti de her yerde bulmak zor. hiçbir neden yoktur.   Kim demiş, sokak yiyecekleri “tu kaka” Sokak mutfağı, özellikle kalabalık bir diye? Gerçi, günümüzde yaşam evin içinkentte yaşayanlar için vazgeçilmez olmanın ötesinde, bir özgürlük arayışıdır. Karnın den çok dışında biçimlenirken, doğrusu sokak her zaman güvenli değildir. Ama varacıktı, seçenek çok; dilediğini yer, dilediğisın dışarısı pek tekin olmasın: Nasıl o yani yemezsin, işte o kadar. Sokak ve mutfağı bana göre, yaşamın rengi ve nabzıdır aynı saklanmış 1 Mayıs kutlamasına gidilir, o iszamanda. Çünkü kokoreçi, midyesi, nohutlu mi kötüye çıkmış semtlerde dolanılırsa; cıvıl cıvıl bir semt çarşısında da o kokoreçya da tavuklu pilavı, köftesi, döneri, çöp şişi, dürümü, kumpiri, sucuk ekmeği, çiğ köf ler, o midye tavalar yenir...   Sokak mutfağı, yasak ve günah gibi tesi, arnavutciğeri, ekmek arası balığı, turşusu, lokması, burma tatlısı, mısırı, kestane “çekici”dir çünkü. İster Beyoğlu’na dalın, kebabı, kozhelvası, simidi, böreği gibi; boza ister bir konser akşamı Açıkhava’nın önüncı, ayrancı, şerbetçi, limonatacı, şalgam su den geçin; kentin en gözde meyhaneleri veya şık ve pahalı lokantalarından çıkyu satıcısı ve sahlepçisiyle geniş yelpazemış ya da bunlardan birine gidecek tuzu li sokak mutfağı, yaşadığı kentin dokusunu kuruların bile, çevredeki seyyarların pişirsüsleyen kültürel zenginliklerden biridir. diği ızgara sucukların baştan çıkarıcı duBu halk mutfağının kibirsiz tezgâhları, manı ve kokusundan etkilendiğini görürsenenin her günü “açık”tır. Kesemize gösünüz. Renkli ve davetkâr sokak mutfağı, re bir “sokak sefası” yapabilir, ramazanda eve iftara yetişemiyorsak, çözümü bir lo herkesi avucuna alır.  “S 2 Özgecan Aslan’ın cenaze töreninde kadınlar tabutu taşımayı kimseye bırakmadı. sıl karşılayacağız?” diye kafa yormayı gerektirecek bir ortam bundan on yıllar önce vardı. Ama şimdi başını örtecek kadar Müslümanlığı hayat ölçüsü yapmış trans kadın bireylerin varlığı, buna kafa yormayı kaçınılmazlaştırıyor. Folkİslâm’dan popİslâm’a Din her zaman çağa ayak uydurdu ve uydurmaya devam ediyor. Türbe ziyaretlerinden ağaçlara çaput bağlamaya kadar, şimdi tahripkâr görünen ne varsa, bir zamanlar yaşanan hayatın içinde kendisini var etmek isteyen dinin reddedemediği pratiklerdi. Kitabî din kendilerine yetmeyen insanların hayata geçirdikleri “folk İslam”ın tezahürleriydi bunlar. Tıpkı şimdi “pop İslam”ın tezahürleri olan tesettür defileleri; Pavarotti nidalarıyla açılan asortikMüslüman düğünleri; Müslüman modacı kadınların “Tesettürlü kadın da dekolte giyinmekten hoşlanır” ya daMüslüman kadın doğum uzmanlarının “Orgazmdan sonra da Elhamdülillah demek gerekir” sözleri gibi... Zikir sırasında cezbeye gelip yanağına şiş sokanlar nasıl “folk İslam”ın ürünüyse, Tarkan dinlerken cezbeye gelen ve başörtüsünü çıkarıp sallayan kızlar da “pop İslam”ın ürünü. Din yahut dindarlık, İslâm ya da Müslümanlık, adına ne denirse densin, onun hayatınisterlerine göre yeni yeni biçimlenmelere uğradığını gösteren örnekler bunlar. Bu biçimlenmelere uygun yorumlar, fıkhi anlayışlar geliştirilmediği takdirde adeta mızrağı çuvala sığdırmak nev’inden bir imkânsızı istemek durumuyla karşı karşıya kalınması kuvvetle muhtemeldir. C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle