13 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cuma 31 Temmuz 2015 evgili Panayot Abacı, Önceki gün seni Arnavutköy’deki Taksiarhi Rum Ortodoks Kilisesi’nden sonsuzluğa uğurlarken... Taa 70’li yıllara giden anılar... İstanbul’dayız, Atina’dayız, Selanik’teyiz, Dikili’deyiz... Taksim’de AKM’deyiz; İstanbul Festivali’nin ilk yıllarında İKSVdeyiz, Sinematek’teyiz, Şan Sineması’ndayız, Papirüs’teyiz, Çiçek Bar’dayız, bizim evdeyiz... Ve şimdi de, büyük depremden sonra yıkılıp yeniden yapılan işte bu kilisedeyiz. Kilisenin renkli vitrayları, mumları, ışıkları, görkemli avizeleri hepsi senin aydınlık kişiliğini yansıtıyor. İki anadilini, sayısız kültürü benimseyişini, kocaman yüreğini, komünistliğini, afacanlığını, yardımseverliğini, karınca çalışkanlığını, emeğe verdiğin değeri, insan sıcaklığını... Bunları ve fazlasını yansıtıyor. (Farkındaysan, aksiliğini, inatçılığını katmadım işin içine!) S önceki gün sonsuzluğa uğurlandı KULTUR Yunancadan Türkçeye çevirdiğin sayısız roman; Yunancaya çevirdiğin Aziz Nesin’den sekiz, Yaşar Kemal’den dört kitap, Sabahattin Ali, Rıfat Ilgaz, Demirtaş Ceyhun, Recep Bilginer, Yıldırım Keskin, Refik Erduran ve Orhan Pamuk... Hepsi öksüz şimdi. Usta bir müzisyen olmak... Viyola sanatçısı olarak, İstanbul Senfoni Orkestrası’nda 22 yıl ve İstanbul Devlet Opera ve Balesi’nde 12 yıl çalışmak... Aylık müzik dergisi “Orkestra”yı 38 yıl boyunca çıkarmak... Hepsi bu değil! İngiltere’den Ai Weiwei’ye sınırlı özgürlük Geçen hafta dört yıl aradan sonra pasaportu kendisine iade edilen Çinli sanatçı Ai Weiwei’nin başvurduğu İngiltere vizesine kısıtlı cevap verildi. İngiltere’nin Weiwei’nin altı aylık iş amaçlı vize başvuEDİTÖR: Mehmet KESKİN TASARIM: ÇAĞLA SEVİNDİK rusunu “ülkesi Çin’den kaynaklı geçmişteki sabıkası”ndan ötürü reddettiği ve bunda sanatçının verdiği “eksik beyan”ın etkili olduğu bilgisi yer aldı. BBC’de Weiwei’ye verilen 20 günlük vizenin görüntüleri paylaşıldı. Sevgili Panayot Abacı... Arnavutköy Taksiarhi Rum Ortodoks Kilisesi’nde sevdiklerinin arasında. 17 Aydınlık kişilik Sen tek kişilik bir sivil toplum kuruluşu gibi çalıştın, hep çalıştın! Barış ordusunun en çalışkan neferiydin! “Yetiş Panayot” diyenin yanındaydın! Tek kişilik STK Kilisedeyiz. Yaşın 92. Sanki yeni öğrendim. Sen İstanbul Şehir Orkestrası’nı kurduğunda (1945) ben daha doğmamıştım. Seni 70’ten beri tanıyan ben, aramızda 22 yaş fark olduğunu ölüm haberinden öğrendim. Birlikte çok çalıştık. Ve sanki hep yaşıtımdın, akranımdın... İstanbul Kültür Sanat Vakfı’nın kuruluşu... İstanbul Filarmoni Derneği’nin kuruluşu... Nejat Eczacıbaşı, Aydın Gün, Mükerrem Berkli günler... Türkiye Yunanistan Dostluk Derneği’nin kuruluşu: Aziz Nesin, Yaşar Kemal, Theodorakis, Zülfü, Ekrem Akurgal, Ersin Salman’lı günler... Hepsinde bir avuçluk ordunun en çalışkan neferi sensin sevgili Panayot . Abdi İpekçi katledildi. Yunanlı işadamı Andreas Politakis ve Milliyet önderliğinde Abdi İpekçi Dostluk Barış Ödülü kuruldu. (Dernek değil.) Sibel İpekçi, Emre Kongar’lı günler... Ödülün genel sekreterliğini yapıyorum. En büyük destekçim yine sensin... ‘Korkma ben varım’ Yunanistan’la gerilimli günler. 80 sonları... Atina’da konuşma yapmaya sakın gitme öldürürler seni diyenler var... İnsan korkmuyorum dese de etkileniyor... Sana danışıyorum. (Her konuda ne çok sana danışırdım!!!) Gülerek kahkahalarla yanıtlıyorsun: “Korkma, korkma, ben varım!” O günden sonra aramızda parola gibi bir şey oluyor bu tümce... “Korkma, korkma, ben varım!” Önceki gün kilisede Arif Keskiner, Sibel Asna ile anılar değiş tokuşu yapıyoruz. Yüzümüzde kocaman gülümsemeler... Ama zaten kimle seni konuşsak o gülümseme, kişiliğin gereği gelip yerleşiyor yüreğimize. Cello sanatçısı Murat Berk, İDSO’nun turnede olduğu için tam kadro kilisede hazır bulunamadığını açıklarken, babası Mükerrem Berk’le yaşadıklarını anlatıyor. Benim kafamda ise hep aynı soru: Senin bütün o engin kültür birikimin şimdi ne olacak? Nereye gitti? İdil Biret’e soruyorum. O da bilmiyor... “Ama mutlak, mutlak, o birikim kâğıda dökülmeli, kitaplaşmalı” diyor... Sevgili Panayot, sen gittin, İstanbul eksildi, biz eksildik... Bu hafta ‘Görevimiz Tehlike 5’ten, Berlinale ödüllü ‘Victoria’ya 6 film gösterime giriyor Duygusal komediden soygun filmine oğun müzik ve ışık bombardımanı altındaki bir gece kulübünün pistinde, ortamın psikedelik atmosferine kapılmış halde dans edenleri gösteren hareketli bir sahneyle başlayan “Victoria”, öncelikle baştan sona akıcılığını hiç yitirmeyen, hızlı görüntü temposu ve olağanüstü kamera kullanımıyla dikkati çekiyor ve bu işlek, akıcı, canlı görselliğiyle yaklaşık 2.5 saat boyunca resmen seyirciyi perdeye yapıştırıyor adeta. 3 aydır bulunduğu Berlin’de bir kafede çalışan, hâlâ ergenlik sivilcelerinin izlerini taşıyan gamzeli yüzünden sevimlilik akan, at kuyruklu İspanyol kızı Victoria’nın (Laia Costa) bisikletiyle, tek başına geldiği bu gece kulübünden şafak vakti ayrılırken karşılaştığı “harbi Berlinli” 4 lümpen gençle sabahın ilk ışıklarına kadar beraber takılmasının hikâyesini anlatıyor, çoğu kez doğaçlama diyaloglarla bezenmiş, sıradışı bir sinemasal anlatım denemesi niteliğindeki bu Alman filmi. Victoria’yla, kendilerine SonneGüneş (Frederick Lau), BoxerBoksör (Franz Rogowski), BlinkerHaylaz (Burak Yiğit) ve FussTopuk (Max Mauff) diyen 4 tatlı serserinin beraber takılmaları, önce flörtleşmeler, marketten bira, fındık fıstık araklamalar, şakalar, çatıda joint içmeler, araba yürütmelerle ve Victoria’nın ona asılan Sonne’ye verdiği piyano resitaliyle ilk yarıda tatlı, gırgır biçimde başlıyorsa da giderek Victoria’nın doğum günü nedeniyle içip içip sarhoş olmuş Fuss’un yerini alarak bulaştığı, gerilimli ve ölümcül bir banka soygununa dönüşüyor ikinci yarıda. Boksörün birkaç yılını geçirdiği cezaevindeki karanlık bağlantıları sonucunda borcunu mafyaya ödeyebileceği 50 bin Avro’luk bir banka soygununa karışıyor kahramanlarımız. Ama heyhat, kaybetmeye mahkum Berlinli gençler ölürken para da kıza kalıyor finalde! Senaryoyu Olivia NeergaardHolm ve Eike Frederik Schulz’la birlikte yazan yönetmen Sebastian Schipper, suça yakın duran bu hedonist gençlerle, sen sıkı bir piyanist olamazsın denilince aldığı piya Y Duygusal bir gecelik serüvenden ölümcül bir karabasana dönüşen, ödüllü Alman filmi ‘Victoria’ gösterimde. no eğitiminden vazgeçip konservatuvarı terk ederek boşluğa düşmüş, yaşamaya aç, şirin İspanyol kızının yaklaşık 3 saat süresince birlikte takılmalarını, git gide heyecan ve aksiyon dozunu sürekli artırıp tempoyu yükselterek kronolojik bir biçimde, (gecenin 4.5’undan sabahın 7.5’una kadar süren) tek planda çekerek hikâye ediyor. ‘Görevimiz Tehlike 5’ aktiyle televizyonun siyah beyaz, tek kanallı ilk yıllarından anımsadığımız, 1980’lerin sonundaysa yeni kadrosuyla yeniden ekrana dönen “Görevimiz Tehlike” dizisinden 1996’da sinemaya uyarlanıp 4 devam filmiyle günümüze dek süregelen serinin beşincisi bugün gösterime giriyor: “Mission ImpossibleRogue Nation”. Bu kez senarist Christopher McQuarrie’nin yönetmenliğini de üstlendiği 5. devam filminde serinin demirbaş yıldızı Tom Cruise yi Banka soygununa evrilen gece V ne yenilmez ajan Ethan Hunt rolünde karanlık bir casusluk örgütünün cinai eylemlerine son vermeye uğraşıyor. Serinin bir başka gedikli oyuncusu Ving Rhames’le kadronun öteki oyuncuları Jeremy Renner, Rebecca Ferguson ve Simon Pegg de Cruise’e eşlik ediyorlar. Tabii ki “Görevimiz Tehlike” tiryakilerini yine hayran bırakacak türden inanılmaz aksiyon sahneleri içeren filmde serinin ilk 4 filmine göre mizah öğesine daha çok yer verilmiş bu kez. Önceki 4 filmi imzalamış Brian De Palma, John Woo, J.J.Abrams ve Brad Bird gibi namlı yönetmenlerin yanında doğrusu biraz hafif kaçmış Christopher McQuarrie’nin “Rogue Nation”daki yönetmenliğini kanıtlama çabaları. Serinin sonuncusu olabileceği izlenimi veren ve tipik bir yaz eğlenceliğinden öteye anlam, önem taşımayan bu tipik gişe filmi ancak Görevimiz Tehlike serisinin iflah olmaz hayranları için. Modern romantik komedi Gerçek zamanlı anlatılmış ve bir çeşit modern romwwwwantik komedi havasında seyreden ilk yarısının ardından saat gibi işleyen, heyecan verici bir soygun filmine evrilmiş “Victoria”, yarıştığı son Berlinale’de kameramanı Sturla Brandth Grovlen’e ödül kazandıran, başarılı görüntülerinin ve uyumlu takım oyunculuğunun katkısıyla mevsimin önemli filmlerinden birine dönüşerek övgüyü ve alkışı hak ediyor sonuçta. Bana yine bir başka Berlinli sinemacının, Amerikan asıllı Alman yönetmen Tom Tykwer’ın 2002 yapımı, son derece etkileyici “Koş Lola Koş”unu da anımsatan “Victoria”, farklı iki tür bölümden oluşan, melezimsi yapısına karşın baştan sona ilgi ve keyifle izleniyor, oyuncuları kadar oynak kamerasının başarılı performansıyla da iz bırakarak haftanın filmi nitelemesini hak ediyor kısacası. Nils Frahm imzalı müziklere de dikkat. MİT Müsteşarı ve tufan öncesinde Nuh aftanın diğer 2 filmi, Yasin Uslu’nun yönettiği, senaryosunda gazeteci Avni Özgürel’in imzası bulunan, Cansel Elçin’in canlandırdığı MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın 2012’de şüpheli sıfatıyla ifadeye çağrılmasıyla patlak vermiş yakın tarihimizdeki büyük siyasal krizi ele alan yerli film “Darbe” ile büyük tufanın öncesinde Nuh peygamberin yeryüzündeki tüm canlıları kurtarmak için yaptırdığı gemisinin kazara dışında kalan Finny ve Leah’ın hayatta kalma mücadelelerini anlatan, Toby GenkelSean McCormack imzalı, bol macera dolu, şamatalı bir animasyon. H Ölmüş arkadaşımın kocası ugün gösterime giren filmlerin “Victoria”dan sonra gelen, seyredeğer, bir başka ilginç örneği de Fransız yönetmen François Ozon’un bir Ruth Rendell romanından özene bezene, incelikli bir dram olarak sinemaya uyarladığı “Une Nouvelle AmieYeni Kız Arkadaşım” kuşkusuz. Çocuk doğurduktan kısa bir süre sonra genç yaşta ölen karısı Laura’nın (Isild Le Besco) acısıyla içine ve evine kapanmış, yaslı David’e (Romain Duris) destek vermek amacıyla uğrayan, Laura’nın en yakın arkadaşı Claire (Anais Demoustier), bebeğine bakan baba David’i, ölmüş karısı B nın giysileri içinde, onun peruk ve takılarını takmış makyaj yaparken görür. 2014 San Sebastian Film Festivali’nden en iyi film ödülüyle dönmüş “Yeni Kız Arkadaşım”, öteden beri genellikle kamerasını karmaşık cinsellik sorunlarına çevirmeyi benimsemiş Fransız yönetmen Ozon’un her zamanki özeni ve becerisiyle kotararak yazıp yönettiği, haftanın kesinlikle görülesi bir başka filmi. Özellikle François Ozon filmlerine ve Fransız sinemasına düşkün sinemasever kesimince kaçırılmaması gereken bir dram “Yeni Kız Arkadaşım”. Sinema oyuncusu Pervin Par yaşamını yitirdi ürk sinemasının bir döneme damgasını vuran oyuncularından Pervin Par, yaşadığı İzmir’in Çeşme İlçesi’nde 76 yaşında yaşama veda etti. Bir süredir Çeşme’nin Dalyanköy Mahallesi’nde yaşayan Par, uzun zamandır kan kanseriyle mücadele ediyordu. Par’ın cenazesi bugün Dalyanköy Camisi’nde kılınacak ikindi namazının ardından Büyük Dalyan T Pervin Par Mezarlığı’nda toprağa verilecek. Atıf Yılmaz’ın “Gelinin Muradı” filminde ilk başrolünü oynayan Par, ardından 20’ye yakın filmde başrol oynadı. Rol aldığı bazı filmler ise şöyle: “Kahreden Firar”, “Gurbet Kuşları”, “Ala Geyik”, “Haremden 4 Kadın”, “Kara Memed”, “Sohbahar Yaprakları”, “Erkek Dediğin Böyle Olur”, “Ben Bir Kanun Kaçağıyım”. C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle