13 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Pazartesi 20 Temmuz 2015 EDİTÖR: ŞEHRİBAN KIRAÇ TASARIM: BAHADIR AKTAŞ AB kriterlerini takan yok unanistan’da devam eden borç krizi Avrupa’nın diğer sorunlu ülkelerini yeniden gündeme getirdi. Yunanistan’ın borcu 315 milyar Avro. Bu meblağ da ülkenin Gayri Safi Yurt İçi Hasılası’nın (GSYiH) yüzde 177’sine denk geliyor. Oysa AB’ye üye ülkelerin Ekonomik ve Parasal Birliğe katılabilmeleri için gerekli şartları PELİN ifade eden MaastÜNKER richt Kriterleri’nin borç ve bütçe yönetimi ile ilgili maddelerine göre, üye ülkenin kamu borçlarının GSYİH’sına oranı yüzde 60’ı geçemezken, ülke bütçe açığının GSYİH’sine oranı da yüzde 3’ü aşmaması gerekiyor. Maastricht Kriterleri Ocak 1993’te yürürlüğe girdi. AB ülkelerinin 15’i borç yükü şartına uymazken, 12’si bütçe açığı şartını yerine getirmiyor. AB üyesi 28 ülke içinde bu iki kriteri karşılayan ülke sayısı ise sadece 11. Kamu borcu GSYH’sinin yüzde 177.2’sine karşılık gelen Yunanistan, Avro bölgesinde en yüksek borçlanma oranına sahip ülke olmasıyla dikkati çekiyor. Yunanistan’ın bütçe açığının GSYİH’sine oranı kemer sıkma önlemlerinden önce 2009’da yüzde 13.6 idi. Borcun GSYİH’ye oranı ise yüzde 133.3’tü. 2009 ile 2015 arasında Yunanistan’ın GSYİH’si yüzde 25 azaldı. Bu da kamu borcunun GSYİH’sine oranının yükselmesine neden oldu. Borcun GSYİH’ye oranının 2014’te yüzde 144.3 olması bekleniyordu. Ancak kurtarma paketinde ifade edilen öngörüler tutmadı. Yunanistan, Avrupa ve IMF’den aldığı üçüncü kurtarma paketiyle borç sarmalından çıkmaya ça ekonomi 9 Borç verileri AB’nin mali kural sorunu olduğunu gösteriyor. Yunanistan’ın borcu konuşulsa da Almanya dahil 15 ülkenin kamu borcu belirlenen kriteri aşıyor Y lışsa da AB içinde yüksek borcu olan tek ülke değil. AB’nin 19 ülkesi Maastricht Kriterleri’nde belirlenen borç sınırını aşıyor. Bu ülkeler içinde Yunanistan’ın daha fazla kemer sıkmasında en fazla ısrar eden Almanya’nın da olması dikkat çekiyor. Almanya’nın kamu borcunun GSYİH’sine oranı yüzde 74.7. Altı ülkenin ise kamu borcu GSYİH’sini aşıyor. Çalışanların ‘pazar’ protestosu unanistan’da üç haftadır kapalı olan bankalar açılırken, indirimlerin başlaması nedeniyle mağazaların pazar günleri de açılmasını öngören karar, çalışanlar ve bazı sol görüşlü gruplar tarafından protesto edildi. Gül gibi! ok gecikmeli başlayan ve gülümseme içinde geçtiği açıklanan koalisyon görüşmelerinde ülkenin en önemli iki sorunundan biri, rejim sorunu, tamamıyla kapsam dışı tutuldu; diğeri, çözüm süreci de yeterince önemsenmedi. Y Ç En zayıf halka İtalya AB istatistik ofisi Eurostat verilerine göre Yunanistan’ın ardından borcu en yüksek ülke kamu borcunun GSYİH’ye oranı yüzde 132.1 olan İtalya. Bu ülkeyi yüzde 130.2 kamu borcu/GSYİH oranıyla Portekiz izliyor. İrlanda yüzde 109.7, Güney Kıbrıs yüzde 107.5, Belçika yüzde 106.6 oranla kamu borcu gelirini geçen AB ülkeleri arasında yer alıyor. Uygulamayı dün 24 saatlik grevle protesto eden özel sektör çalışanları, başta başkent Atina olmak üzere birçok kentte “Pazar günü asla” yazılı pankartlarla gösteriler düzenlediler. Dünyaca ünlü markaların mağazalarının bulundu ğu başkent Atina’daki Ermu Caddesi’nde erken saatlerde toplanan gruplar, bazı mağazaların girişlerine pankartlar astılar. Protestocular, “Pazar günlerini mücadelelerle kazandık. Asla kaybetmeyeceğiz” diye slogan attılar. Rejimin adı konulmalı! İspanya sınırda Bu ülkeleri de sırasıyla yüzde 97.7 borç yüküyle İspanya, yüzde 95.1 ile Fransa, yüzde 85.4 ile İngiltere, yüzde 85 ile Hırvatistan, yüzde 84.5 ile Avusturya, yüzde 76.9 ile Macaristan, yüzde 74.7 ile Almanya, yüzde 68.8 ile Hollanda takip ediyor. AB’nin ekonomik ve parasal birliğe üye olmak için gerekli şart olan kamu borcunun GSYİH’ye oranı yüzde 60’ı geçmeyen ülkelerin sayısı ise 13. Bu ülkeler arasında Malta, Finlandiya, Slovakya, Polonya da bulunuyor. Borç yükü en düşük olan ülke yüzde 106 kamu borcu/GSYİH oranıyla Estonya. Borç yükü şartına uyan 13 ülke olsa da bütçe açığı şartıyla işler değişiyor. Polonya (yüzde 3.2) ve Finlandiya’nın (yüzde 3.2) bütçe açığının GSYİH’ye oranı yüzde 3’ü geçiyor. Sonuç itibarıyla elde şartlara uyan 11 ülke kalıyor. Tahminler tutmadı Seçimlere gidilirken en büyük tartışma konusu Cumhurbaşkanı’nın başkanlık sistemi ısrarından kaynaklanan anayasa ya da siyasal rejimdi. Hükümeti kurmakla görevlendirilen AKP Genel Başkanı, koalisyon görüşmelerinde, tam bir kararlılıkla, Cumhurbaşkanı’nı tartışma dışı tuttu. CHP Genel Başkanı aynı anlayışı sergiledi; şimdiki Cumhurbaşkanı konusunun gündeme getirilmeyeceğini söyledi ve önceki Cumhurbaşkanı’nın özellikle AKP’nin çıkardığı dayatma niteliğindeki özgürlükleri boğan yasaları onaylamada gösterdiği hızını ve rektör atamalarında sergilediği demokratik tarafsızlığını(!) dikkate alarak ekledi: Gül gibi yapsın! Cumhurbaşkanı Gül gibi davransın isteği tamamıyla anlamsızdır; çünkü ana sorun siyasal rejim sorunudur ve sorunun göbeğinde ideolojisi bilinen şimdiki Cumhurbaşkanı vardır. Seçimlerden önce parlamenter düzenin bekleme odasına alındığını vurgulayan Cumhurbaşkanı’nın bu görüşünün tarihe gömüldüğüne ilişkin hiçbir açıklama da yok. Bekleme odasında doğacak hükümetin ilk işi parlamenter rejimi, anayasası, yasaları ve kurumlarıyla nasıl yeniden oluşturacağını kamuoyuna açıklamak olmalıdır. AKPHDP görüşmesinin, diğer partilere göre daha uzun sürmesi ve beklenilenden daha olumlu geçtiğinin açıklanmış olması, toplum için gerçekten yaşamsal olan çözüm sürecine güçlü bir ivme kazandırmanın ilk adımı sayılabilir mi? Bu soruya evet demek için çok erkendir. Çünkü seçimlerden önce Cumhurbaşkanı Kürt sorunu yoktur diyordu. Başbakan adayı, Kürt sorununu Kürtlerin Meclis’teki temsilcilerini işin içine katmadan çözemeyeceğini görmelidir! Bütün Türkiye’nin partisi olma yolunda yapıcı adımlar atması, HDP’nin çözüm sürecinin bir numaralı öğesi olduğu gerçeğini değiştirmez. Çözüm ya da barış süreci, ülke içindeki ekonomik, toplumsal ve siyasal etkileri ve dış ilişkilerdeki önemli yeri nedeniyle, bir an önce çözüme kavuşmalıdır. Sağlıklı, kalıcı ve demokratik bir çözümün anahtarı HDP’dir. Rejim sorunu ile çözüm sürecinin iç içe geçtiği bir düzlem var; o da demokratik anayasadır. Yeni hükümet toplumun karşısına bekleme odasını özgürlük evine dönüştürecek güçlü bir demokratik anayasa önerisiyle çıkmalıdır. Bunu sağlayacak olan da muhalefetin bu konuya büyük öncelik vermesidir. Başbakan adayı tüm partilerle görüşmelerinin sonunda CHP ile daha ileri bir aşamadayız diyor. Demokratik anayasa vurgusu kaçınılmaz olarak Cumhurbaşkanı’nı da yasal yerine yerleşecektir. Cumhurbaşkanı tartışma dışıdır; ancak, Saray’a gitmem gibi tümüyle içi boş ve biçimsel yaklaşımların yerini anayasa almalıdır. Diğer taraftan çözüm süreci de, şöyle ya da böyle, yeni anayasa ile ilişkilidir. Ne olursa olsun, Cumhurbaşkanı rejim konusundaki görüşleri nedeniyle, onun kırgın olduğunu açıkladığı HDP de barışa ulaşılabilmesi için, koalisyon görüşmelerinin merkezinde yer almalıdır. Bu iki ateş topunu oyun alanının dışında tutarak hükümet kurarsanız belki bir süre kendi aranızda gül gibi geçinip gidersiniz. Ama tarihe yalnız bu ülkenin ana sorunlarını çözmeye yanaşmayan başarısızlar olarak yazılmakla kalmaz, ülkeyi de çok kısa zamanda kargaşa ortamına sürüklersiniz. Çek Cumhuriyeti Lüksemburg Bulgaristan Danimarka Macaristan Yunanistan Hırvatistan Avusturya Slovenya Almanya Hollanda İngiltere Portekiz İspanya Belçika İrlanda Fransa Kıbrıs İtalya Finlandiya Romanya Slovakya Litvanya Estonya Letonya Polonya İsveç Yunanlar daha çok çalışıyor ECD verileri Avrupa ile ilgili bir başka gerçeği gözler önüne seriyor. OECD’nin 2013 çalışma saatleri verilerine göre 37 ülke içinde en az çalışan ülke yıllık 1363 saat Barış sağlanmalı! O ile Almanya. Yunanistan 2 bin 60 saatle listenin üçüncü sırasında. OECD ortalaması 1770 saat. Komşunun daha fazla çalışmasını isteyen Almanlar, Yunanlardan yılda ortalama 697 sa at daha az çalışırken, çalışma saatleri OECD ortalamasından da 407 saat az. Yıllık çalışma saati en yüksek olan 2 bin 237 saat ile Meksika. Türkiye’de ise bu rakam 1832 saat. Ambargodan kurtulan İran mermercileri korkutuyor Zengin mermer yataklarına sahip İran, ucuz enerji avantajını kullanarak ciddi rakip haline gelecek Bireşim argıtay, işverenin psikolojik baskısı sonucu istifa etmek zorunda kalan işçiye, kıdem ve ihbar tazminatı ödenmesine hükmetti. Kayseri’de bir firmada maaş ve prim alarak çalışan bir işçi, şirketin yıldırma politikası uygulayarak işten çıkarmaya zorladığını, geç saatlere kadar çalıştığını, yıllık izinlerinin kullandırılmadığını ileri sürerek, ihbar ve kıdem tazmiunanistan’ı düşünürken aklıma, Homeros’un “İlyada destanındaki Aşil’in Kalkanı” bölümü geldi. Auden’in aynı isimli şiirini de anımsadım. Kalkan tüm dünyayı, çelişkileriyle, sorunlarıyla betimleyen kabartmalarla süslenmiş. İkincisi, destanda Kalkan, biri Hektor’un Aşil’in sevgilisi Prokletus’u Aşil sanarak öldürmesini, diğeri de, Aşil’in çılgın bir öfkeyle vahşice kan dökmesini anlatan iki bölüm arasında, Aşil’in savaşa geri dönmesinden önceki durgunlukta karşımıza çıkıyor. Auden’in şiiri (1952), umut ve düş kırıklığı ikilemini işliyor; önümüze, saldırmaya hazır orduların karşısında bekleşen aç, yoksul kitleleri; adaletsizliklerini kuru istatistiklere dayanarak haklı çıkaranları; “kızların iğfal edilmesi... iki çocuğun bir üçüncüsünü bıçaklaması”, “onlar için yalnızca bir önermedir” gibi gözlemleri koyuyor... Yunanistan’ın sunduğu resim de, “Aşil’in Kalkanı” gibi, umutdüş kırıklığı ikilemini, adeta dünyanın durumunu sergiliyor. İstifaya zorlanan işçiye kıdem tazminatı Y natları ile yıllık izin, fazla çalışma ve hafta tatili alacaklarının tahsili için dava açtı. Kayseri 3. İş Mahkemesi, toplanan deliller ve bilirkişi raporuna dayanılarak, davanın kısmen kabulüne karar verdi. Yerel mahkeme kararı, taraflarca temyiz edildi. Temyiz istemini görüşen Yargıtay 22. Hukuk Dairesi, yerel mahkemenin kararını oybirliğiyle bozdu. stanbul Maden İhracatçıları Birliği (İMİB) Yönetim Kurulu Başkanı Ali Kahyaoğlu, nükleer müzakerelerin olumlu sonuçlanması ve İran’a uygulanan ambargonun kademeli olarak kalkmasıyla Türk mermer sektörünü büyük bir tehlikenin beklediğini söyledi. Zengin mermer yataklarına sahip olan İran’ın, ucuz enerji avantajıyla ihracatta Türkiye’nin ciddi rakibi olacağına dikkat çeken Kahyaoğlu, sektör desteklenmezse birçok ocağın kapanacağını İ ve kendilerini zor günlerin beklediğini vurguladı. İMİB Başkanı, “Türkiye ekonomisi ve birçok sektör açısından sevindirici karşılanan ambargonun kalkması maalesef mermer sektörü açısından bir kâbusa dönüşebilir. Enerjinin maliyetler içinde büyük pay aldığı bizim sektörde onlarla rekabet etmemiz imkânsız” diye konuştu. Kahyaoğlu, ilk etapta madencilere enerji ve mazot desteği verilmesini istediklerini söyledi. l Ekonomi Servisi yor. Örneğin, AB projesinin istikrar kazanması için süreci ilerletecek bir liderliğe, modele gereksinim var. Almanya’nın liderliği, neoliberalizmin de modeli sunamadığı ortaya çıktı. Yunanistan krizi, AB için merkezi öneme sahip AlmanyaFransa ilişkilerini zayıflattı. IMF üzerinden ABD’nin devreye girmesi, Yunanistan’ın Almanya liderliğini aşan, jeostratejik (Rusya ve Balkanlar) önemini vurguladı. Avrupa Merkez Bankası’nın Almanya’dan (bir olasılıkla Fransaİtalya bağı üzerindenIMF’den destek olarak) bağımsızlaşma çabaları Almanya’nın hegemonya projesine bir darbe daha vurdu. AB Komisyonu Başkanı Tusk’ın, Syriza derslerinin etkisiyle direnişin başka ülkeleri de kapsayacak biçimde genelleşmesinden korkması da anlamlıydı. Tüm bunlara bakarak, “Avrupa Birliği projesi, şimdi İlyada’nın, Aşil’in Kalkanı bölümü gibi, çok daha büyük bir sarsıntı öncesindeki, göreli bir durgunluk döneminden mi geçiyor” diye sormadan edemiyorum. Sonuç Y Gerçekten de Yunanistan, AB’nin kriz yönetim modelinin iflas ettiğini bir kez daha kanıtladı. Avrupa Birliği egemenleri, Almanya’nın, uluslararası bankaların devasa mali gücü karşında bekleşen kitlelerin acılarını yok saymak, alacaklıları haklı çıkarmak için karşımıza kuru istatistikleri koydular. Biri şöyle diyordu: “Durum aslında çok basit, borç aldınız ödeyeceksiniz!”; gerisi, ilaç alacak para bulamadığı için ölenler, ailesine bakamadığı için intihar edenler, ev kirasını ödeyemediği için sokağa düşenler, yalnızca birer önermeydi o kadar. Syriza’nın liderliği, toplantı masalarının etrafına, yoksul kitlelerin karşısında, saldırma anını bekleyen ordular gibi dizilmiş AB bürokratlarına laf anlatmaya, aklın, ahlakın yolunu göstermeye çalıştı. Bu yüzden AB egemenlerinin temsilcilerinde, özellikle Alman mali çevrelerinde büyük nefret, öfke uyandırdılar. Komisyon başkanı, kıdemli antikomünist Donald Tusk, “Avrupa’da aşırı sol bulaşıcılık tehlikesinden” korkuyor, “Avrupa 1968’e benziyor” diyordu. ‘Aşil’in kalkanı’ Syriza’nın liderleri, “aşırılıkla”, “mantıksızlıkla”, “çocukça davranmakla”, “abesle iştigal etmekle”, “sinir bozmakla”, “gereksiz yere ayak diretmekle”, hatta giysi tarzlarıyla suçlandılar, aşağılandılar, “dilenci” muamelesi gördüler. Ama onlar, beş ay boyunca “halka verdiğimiz sözlerden dönemeyiz” dediler, sonra referanduma gittiler. Kendi sınırları içinde artık geri çekilecek yer kalmayınca da, uygulanmasının olanaksız olduğunu IMF’nin bile itiraf ettiği dayatmaları kabul ettiler. Syriza, şim Hakaret, trajedi, ironi di bu trajik durumun sonuçlarını yaşıyor... Bu resmin içinde sol hareketin tarihine, andaki durumuna ilişkin ironik bir bölüm de var: Syriza’yı, olduğu gibi kabul edip hükümetinin getirdiği yeni durumdan, kazandırdığı zamandan nasıl yararlanırız diye düşünmek yerine başından beri yeterince radikal olmadığı için, diğer bir deyişle, gerçeklikle ilgisiz bir bakışla suçlayan kamp, sosyalist hareketin tarihsel olarak birbirinin can düşmanı iki akımının kimi temsilcilerini de buluşturdu; hep bir ağızdan, “ihanet, ihanet” diye bağırdılar... “Aşil’in Kalkanı”, dünyanın jeopolitik sorunlarına da ışık tutu H Giyim ihracatında doğu yükselişte azır giyim ve konfeksiyon ihracatında ülke genelinde gerilemeye rağmen Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da artış yaşanıyor. 6. Bölge teşviklerinin uygulandığı kentlerde hazır giyim ihracatı ortalama yüzde 41 arttı. Türkiye İhracatçılar Meclisi’nin (TİM) verilerine göre, yılın ilk yarısında sektörde önde gelen İstanbul, İzmir, Bursa, Denizli’de gerileme görülürken, Mardin, Şırnak, Ağrı, Şanlıurfa, Van, Batman ve Iğdır ihracatta öne çıktı. Mardin’de geçen yılın ilk yarısında 99 milyon dolar olan ihracat bu yıl aynı dönemde yüzde 25 artışla 123 milyon dolar oldu. C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle