28 Aralık 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cumartesi 26 Aralık 2015 KULTUR EDİTÖR: CEREN ÇIPLAK TASARIM: ŞÜKRAN İŞCAN Zorlu’da yılbaşı Zorlu Performans Sanatları Merkezi’nde 2627 Aralık’ta Muazzez Abacı, Seyyal Taner ve Semiha Yankı gibi isimler olacak. Enrico Macias yeniden geliyor Türkiye’de büyük bir hayran kitlesi bulunan şarkıcı Enrico Macias, kasım ayında gerçekleştirdiği konserindeki yoğun istek üzerine Good Music In Town kapsamında 14 Nisan akşamı 21.00’de tekrar Zorlu Center Performans Merkezi’nde olacak. Sanatçının konser biletleri 110 ila 460 TL arasında satışa sunuldu. Macias bilhassa, “Zingarella”, “La Guitare” , “Aie Aie Aie“ , “Solenzara” ve “Le Femme De Mon Ami” gibi çalışmalarıyla tanınıyor. kultur@cumhuriyet.com.tr Seramikler de ‘Diren’iyor! 88 yaşındaki sanatçı Sadi Diren’in AKM için yaptığı pano çalışmaları da, AKM’nin çürümeye terk edilmesinden payını aldı. Seramik ustası Diren, ‘AKM’deki seramik panoları da koruduklarını hiç sanmıyorum’ diyor. CEREN ÇIPLAK 17 İstanbul’un 100 şiiri tek kitapta İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür A.Ş., şair Enver Ercan tarafından yayına hazırlanan 100 şiirlik seçkide, bilinen ilk İstanbullu ozan Moiro’dan, divan edebiyatının önemli kadın şairi Leyla Hanım’a, Mehmet Akif’ten Yahya Kemal’e, Necip Fazıl’dan Gülten Akın’a, Nâzım Hikmet’ten Orhan Veli’ye kadar birçok imzayı buluşturdu. Kitapta, İstanbul’dan aldıkları parçalarla şiirini oluşturmuş Attilâ İlhan, Ahmet Hamdi Tanpınar, Cahit Külebi, Murathan Mungan, Ataol Behramoğlu ve pek çok imza daha bir araya geliyor. Sadi Diren’in arşivinden AKM seramiği... çaba gösteren Diren’in seramik, çömlek ve heykellerinin yanı sıra AKM ve ülkenin birçok önemli kuruluşlarının bina duvarlarında, seramik kaplama ve panoları bulunuyor. ürümeye terk edilen Atatürk Kültür Merkezi’nin (AKM) seramik panoları da AKM gibi direniyor. Seramik sanatında yeni bir anlayış çizen usta seramik sanatçısı Sadi Diren’in AKM’nin iç ve dış mekânları için tasarladığı modüler seramiklerin akıbeti de belirsiz. AKM’nin seramiklerini eşi Belma Diren ile birlikte tasarlayan Sadi Diren, AKM’nin mimarı Hayati Tabanlıoğlu tarafından talep üzerine AKM’ye seramik pano çalışmaları yapmıştı. AKM’deki modüler seramiklerin, Türkiye topraklarında mimari yapılarda seramik kullanımının Selçuklu dönemine uzanan köklü geçmişine önemli modernist katkılar sunduğu ifade ediliyor. Sadi Diren’in Cad Ç debostan’daki evine kısa bir zile Hitit ve Frig gibi Anadolu uyren, eserlerinde daha çok Anayaret yaptığımızda, bizim aradolu sanatını inceleyerek insan, garlıklarından esinlenerek yacılığımızla ne Kültür Bakanı’na doğa, hayvan, bitki, barış, insan pıtlar verdi. ne de başka bir yetkiliye seslen sevgisi ve dayanışma konularını Türk seramik sanayinin samek istemediğini belirtip, “Kim işledi. Batı’dan aldığı bir teknik natla bütünleşmesi konusunda se bir adım atmaz o yüzden kimseye seslenmek istemiyorum. Yetkililerle uğraşacak halim kalmadı, artık bir beklentim yok” dedi. Diren, seramiklerin akıbetini merak ettiğini vurgulayarak “Seramik panolara, darbe almadıkları müddetçe kolay kolay bir şey olmaz, ancak AKM’nin içi uzun süredir boş, orada inşaat çalışmaları yapılıyordu ve seramik panoları koruduklarını hiç sanmıyorum. Seramiklere ne oldu bilmiyorum, zaten bir ben değil kimsenin bilgisi yok, acı olan bu” şeklinde konuştu. Bugüne kadar 60’a yakın sergi açan ve her sergisini “poliSadi Diren’in Caddesbostan’daki evine konuk olduk. tik” olarak niteleyen Sadi Di ‘Yapıyla uyum’ Sadi Diren, 2012’de, AKM örneği üzerinden Türkiye’deki mimari yapılarda seramiğin yerinin tartışıldığı oturumda ise şu ifadeleri kullanmıştı: “Altı ay boyunca seramiklerin dizayn, sırrı ve montajını teker teker yaptım. Seramikler, AKM için özel olarak yapıldı. Bu seramikler muazzam bir iştir... AKM yandı, ama onlar yanmadı. Dış duvar bina ile kaplanacak seramiğin uyumlu olması gerekir. Bence seramik binanın şekline, ışık alışına göre yapılmalı. Seramik, binaya giydirilmeli...” Morricone’den Tarantino’ya Decca Plakçılık, bugün ünlü yönetmen Quentin Tarantino’nun son filmi “The Hateful Eight” için Ennio Morricone imzası ile yayınlanan soundtrack albümünü duyurdu. Albüm, CD, plak ve dijital formatlarda satışa sunuldu. Tarantino hayatı boyunca büyük bir Morricone hayranıydı ve daha önce beş filminde onun müziklerini kullanmıştı. Bu ayrıca Morricone’nin “The Good, The Bad and The Ugly” filminden beri 40 yıldır ilk defa western türünde bir film için bestelediği film müziği olma özelliğini taşıyor. Filmin 8 Ocak’ta beyazperdede olması bekleniyor. Avatar 2 ve 3’ün tarihleri belli Yönetmen James Cameron, gişe rekortmeni bilimkurgu hikâyesi Avatar’ın ikinci bölümünün çekimlerine 2016’nın ilk aylarında başlanacağını, filmin ise en iyi ihtimalle gelecek yılbaşında sinemalarda yer alacağını belirtti. Montreal Gazette’e konuşan Cameron, üçlemenin hem birbirinden bağımsız, hem de bütünlük yaratan bir ‘üst anlatı’ya sahip olacağını vurguladı. 61 yaşındaki ABD’li yönetmen, seride üçüncü bölümü ise en erken 2018 veya 2019’da izleyebileceğimizi, senaryonun halen geliştirildiğini de sözlerine ekledi. Bir ‘reklam panosu’ olarak AKM EVRİM HİKMET ÖĞÜT Gezi Parkı sürecinde siyasal sloganlar için önemli bir anlatım alanı yaratan AKM, yakın tarihte ‘Ertuğrul 1980’ isimli filmin tanıtım afişiyle kaplandı. onunda AKM’nin ne olacağına karar verilmiş: “Reklam Panosu Olsun!” Birkaç ay önce, seçim hükümetinin kültür bakanı AKM hakkındaki bir soru karşısında şaşalamıştı hatırlarsanız; neden bahsedildiğini anlayınca da “yakışmıyor o oraya” deyivermişti. Şimdi olmuş, çok yakışmış. AKP iktidarı her alanda kadrolaşıp kendi değerlerini tesis etmeden rahat etmeyecek. Şimdilik müzik açısından “senfonik” ilahiler ve mümkün olan her fırsatta mehter dinletisinden pek ileri gidilebilmiş değil; unutmadan, bir de dombrayla tanıştık, kadim bir Türk sazı olarak. Cumhuriyet dönemi kültür politikalarının, hem destekleyicileri hem de karşı görüş tarafından sağlıklı bir şekilde tartışılamamış olması, meselenin, tüm sosyoekonomik boyutlarını görünmez kılan bir kültür savaşına indirgenmesine sebep olmakta. “Operaya ne ihtiyacımız var?” görüşüne, “Onlar operadan ne anlar?”dan öte bir cevap, yazık ki geliştirilebilmiş değil. Geçen yaz, Ak Saray’da bir opera salonu yapılması gündeme geldiği sırada, sosyal medyada dolaşan tepkilerin, “sanki operadan anlıyorlar da!” düzeyini aşamamış olması tam da durumun vahametini ortaya koyar nitelikte. Oysa, Türkiye’de on yıllardır S Ali Artun’un internette hazırladığı eskop adlı kültür sanat yayını, Evrim Hikmet Öğüt’ün AKM ile ilgili özel analizine yer verdi. Öğüt, Cumhuriyet ile de paylaştığı analizinde “AKM’yi nasıl ki Gezi Direnişi’nde kendimize mal ettiysek, yine bizim olsun, hepimizin olsun” mesajını veriyor. bestecisi, icracısı ve eğitimiyle son derece nitelikli bir birikim oluşturmuş bu kültürelsanatsal alana sahip çıkarken söyleyeceğimiz sözü artık bu sığ bağlamdan çıkartmak zorundayız. Konu AKM’yse eğer, şöyle başlayalım: AKM’nin, açıldığı 1969’dan bu yana İstanbul’un sanat hayatının merkezinde yer aldığı söylenebilir. ca lağvedebiliyor; özel kurumlar Öte yandan, iktidarın da bilinç kendi prodüksiyonlarında taşeron sistemiyle müzisyen çalıştıli olarak körüklediği kültür savarabiliyor. şı, hem kentin hem de kültür saÖzellikle opera ve bale alanınnat alanının neoliberal bir dönüdan devlet desteğinin çekilmesişüme uğradığı gerçeğini görünnin, Türkiye gibi, yüzyıllardır samez kılmakta. Diğer bir deyişle, nata mesenlik etmiş bir burjuvakonunun bu dar ve içinden çıkılmaz çerçevede tartışılması iktida zinin olmadığı bir ülkede bu alanlar için ölümcül olabileceğini harın işine geliyor. Bu sırada, açıltırlatmak gerek. mayan Oysa hem opekadrolar ra hem de bale, ve saTürkiye’de, sanat pradece yetiştirditiğinin ği dünya çapınprojecida sanatçılarla liğe dödeğil, kök salnüşerek mış eğitim kutopyekun rumlarıyla ve değişmebu alanlarda sini önbestelenmiş ‘Bir SALT Kitabı’ gören tal, rse (Gö ı. gın yan M 1970 yılı AK ) tır. mış alın an repertuvarımd yay ı sarılar saadl la da önemnat üreli ve nitelikli bir birikime işaret timinin ve eğitiminin geleceğini ediyor. belirsizleştirmekte. Evet, operaya ve baleye herkes Devlet, adım adım sanat kugitmiyor ama bu opera ve baleyi rumlarının yükünden kurtulma“önemsiz”, “gereksiz” kılmıyor. ya, sanat destekleyiciliğini özel Tersine, bu alanları yermeyi veya sektöre devretmeye çalışıyor. Sayüceltmeyi bir yana bırakıp, olanatçının statüsünün devlet kubildiğince geniş kitleler tarafınrumlarında bile “sözleşmeli” oldan erişilebilir, tanınır kılmanın maya indirgendiği bir ortamda, yollarını tartışmak gerekiyor. belediyelere bağlı kurum ve tiAKM’nin yokluğu ise yatrolar orkestralarını sorunsuz İktidarın işine geliyor Kolektif kültürel bellek Üstelik AKM’de sergilenen çoksesli müzik, tiyatro, sahne sanatları etkinliklerinin geniş bir dinleyici/izleyici kitlesine ulaştığını söylemek hiç de abartı olmaz. Devlet Opera ve Balesi’nin ve Devlet Tiyatroları’nın pek çok kentte olduğu gibi İstanbul’da da erişilebilir bilet fiyatları ve tanıtım faaliyetleriyle bu alanları belli bir ölçüde yaygınlaştırdıkları bir gerçektir. Benim kişisel olarak epeyce aşina olduğum bu mekânın konukları arasında her sınıftan üniversite öğrencisinin sayısı azımsanmayacak kadar çoktu örneğin. Bu açıdan, tam da AKM’deyiz inisiyatifinin ve Beyoğlu Kent Savunması’nın açıklamalarında dikkat çekildiği gibi kentin kolektif kültürel belleğinin bir parçasıdır AKM. Kültür savaşları İstanbul’da özellikle opera sahnelemeyi fiilen imkânsız kılıyor. Zira İstanbul Devlet Opera ve Balesi tarafından şu anda kullanılmakta olan Süreyya Operası geniş bir sahneden, sahne arkasından ve orkestra çukurundan yoksun. Kadıköy Belediyesi’nin, İstanbul Devlet Opera ve Balesi ile birlikte düzenlediği “Bir Şölendir Opera: Aida” söyleşisinin tanıtım metninde şu iç burkan ifade yer alıyor: “Aida, ancak büyük opera sahnelerinde oynayabildiği için Süreyya Operası’nda sahnelenemiyor. Bu nedenle değerli müzik ve opera insanı, orkestra şefi Profesör Rengim Gökmen’den bu ünlü eseri seyirciye müziksel yönleriyle gösterip/dinletip/anlatmasını düşündük.” Oysa AKM’nin 1969 yılındaki açılışında, Ferit Tüzün’ün Bahçesaray Çeşmesi balesi ile birlikte sahnelenmiş olan operadır Aida! AKM’nin reklam panosuna dönüşmesi, kelimenin bütün anlamlarıyla, kural tanımaz bir kültürel yıkımı ve metalaştırma sürecini göz önüne seriyor. Böyle bir yıkıma, kültürel elitizmin argümanlarıyla karşı çıkmak ise yapılabilecek en büyük hata. AKM özelinde geliştirilecek taleplerin, daha genel bir politik hatta da işaret edeceğini unutmamak gerekiyor: Sarayda değil, kent merkezinde, kamusal bir alan olarak opera binamızı istiyoruz. AKM’yi nasıl ki Gezi Direnişi’nde kendimize mal ettiysek, yine bizim olsun, hepimizin olsun... Tek seferde 46 saat Star Wars! Amerika’nın Teksas eyaleti Austin bölgesinde yaşayan bilgisayar mühendisi Jim Braden (40), Alamo’da bir sinema zincirinde düzenlenen etkinlikte Yıldız Savaşları serisinin tümünü aralıksız olarak art arda izlemeyi başardı. Braden gösterim için ABD deniz piyadelerinin nefes alma taktiklerine başvururken izlediği filmler arasında serinin 528 milyon dolarlık açılış hafta sonu gişe rekortmeni olan son halkası Güç Uyanıyor da yer aldı. Braden filmleri izlerken yalnızca meyve ve cips ile kahve tüketti ve tuvalet ihtiyacı dışında her şeyi yapmasına engel olundu. Fotoğrafçıdan ‘Sanatçı takvimi’ Fotoğraf sanatçısı Mahmut Turgut’un bu yılki ‘Sanatçılar Takvimi’nde, Tan Oral, İpek Ongun, Emre Kongar, Sevgi Özel, Haydar Ergülen, Yalvaç Ural, Semih Poroy gibi isimlerin fotoğrafları ve yapıtlarından küçük örneklere yer veriliyor. Bilgi: www. mahmutturgut. com C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle