28 Aralık 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Çarşamba 16 Aralık 2015 haber EDİTÖR: CAN DOKER TASARIM: ECE KURTULUŞ 6 unu da yaptık. Dün günlük yazıişleri toplantımızı Silivri mapushanesinin ana kapısının önünde yaptık; servis şefleri haberlerini aktardılar; yönetici arkadaşlarımız notlarını aldılar; sonra cezaevi ana kapısından bir yılan çevikliği ile geçip görüş yerine vardılar. Orada Genel Yayın Yönetmenimiz Can Dündar’a ve Ankara şefimiz Erdem Gül’e sundular. Can Dündar hangi haberin manşete gireceğini, hangilerinin birinci sayfada, hangilerinin iç sayfalarda yer alacağına ilişkin son kararı verdi. Cumhuriyet yazıişleri ekibinin günlük toplantısı böylece sona erdi. Herhangi bir “gazete günü”nden pek farklı değildi. Trakya ayazının kol gezdiği Silivri düzlüğünde biraz üşüdük o kadar. “Sonra ne oldu” diye sormayın lütfen. O Cumhuriyet’i okumaktasınız ya işte!.. HHH Bu Tırmık “Bunu da yaptık” diye başladı. Boşuna değil. Çünkü yaptığımız az B Hapishane kapısında biraz üşüdük, o kadar!.. buz şey değil. Meslekte acemilik yıllarını yaşayan meslektaşlarım gibi “Bir ilke imza attık” diye o yalama olmuş, aşınmış klişeyi kullanmayacağım. Ama sahiden de dünyada bir ilkti bence. Yazıişleri toplantısının her günkü gibi ana binada değil Ankara’da, hatta Diyarbakır’da yapıldığı oldu. Ama hapishane kapısının önünde bir yazıişleri toplantısı? Duyulmuş iş değil. Nitekim bizim toplantıyı duyan Istanbul’daki yabancı gazete temsilcilerinin ilk tepkisi “Ciddi olamazsınız. Sahiden mi hapishane kapısında” diye sormak oldu. Ciddi olduğumuz ve sahiden de toplantıyı orada yaptığımızı gösteren fotoğraflarla karşılaşınca da “Delisiniz siz. Sizi bir kere daha kıskandık” demekten geri kalmadılar... HHH Bizim toplantı bittikten sonra bizi izleyen bir TV gazetecisi genç bir meslektaşım sordu: Haber tutuklanır mı Engin Bey? Cevap kısaydı: Haberi tutuklamak isterler, gazeteciyi tutuklayınca haberi tutukladık sanırlar. Oysa haberin daha da yaygınlaşmasına hizmet ederler... Kaç iktidar, kaç hükümet bu yanlışı yineledi. Hiç ders almadan ha bire yinelediler. Haberi tutuklamak için gazeteciyi tutuklamanın yeteceğini umdular ve hep duvara tosladılar. Gazeteci dediğin haber yapar. Haber yaptığı için tutuklanır. Içeri tıkılır. Yatar, çıkar; yine haber yapar. Yine tutuklanır. Sonra yine haber yapar... Hayat böyle sürer gider... Bilmezler, bilseler bile kabullenmek istemezler ki iktidarlar kapalı kapılar ardında “bir şeyler” çevirirler. Gazeteci de o “bir şeyleri” gün ışığına çıkarmak için kolları sıvar. Galiba her iki mesleğin doğasında bu var. Iktidarlar kapalı kapıların ardında “iş çevirir”, gazeteciler de “o işleri” gün ışığına çıkarır... Belki bu yüzden gazeteci tutuklanır ama haber daha da yayılır, daha geniş kitlelere ulaşır... Bunun sevinci de, onuru da iktidar sahiplerine değil gazeteciye kalır. Duralım! Biz kardeşiz! eryüzündeki en korkunç gerçektir; savaşları ancak çıkaranlar bitirir. Bizim tek işimiz o savaştaki rolümüzü seçmektir. Elimize silah alıp en önden cepheye koşabiliriz. Arkamıza bakmadan savaştan kaçabiliriz. Savaş ortamında fırsatçılık yapıp zengin olabiliriz. Tarafları kışkırtabilir ya da taraflar arası arabuluculuğa soyunabiliriz. Yaraları sarmak için cepheye gidebiliriz. Yaralar açmak için düşmana dalabiliriz. Savaşı çıkartanlara maşa olabiliriz. Ateşkes isteyenlerin arasına katılıp, her iki tarafa da dil dökebiliriz. Ölülere mezar kazabiliriz. Dirilere işkence yapabiliriz. Bize güvenenlere ihanet edebiliriz. Her şeyi uzaktan seyredip kendimizi kollayabiliriz. Doğru tarafta olabiliriz; yanlış ata oynayabiliriz. Nefretle dolabilir; pişmanlıktan yıkılabilir ya da çaresizlikten kahrolabiliriz. Nihayetinde bir şeylerin uğruna ölebilir; bir şeylerin uğruna öldürebiliriz. Hangi rolü seçersek seçelim yine de savaşı biz başlatmadık ve biz bitiremeyiz. Gizli ve kirli anlaşmazlıklarla başlayan tüm savaşlar yine gizli ve kirli anlaşmalarla son bulurlar. Sonra da tarihin temiz sayfalarına yalan yanlış yazılırlar. Bize yeni savaşlarla eski savaşlar arasında kısa ve boş zamanlar kalır. O zamanlarda kendimizi, savaşın asla gerçeklerle ilgisi olmayan beyhude muhasebesini yaparken buluruz. Bu muhasebenin kimseye faydası dokunmaz, üstelik tıkır tıkır işleyen kadim savaş matematiğiyle uzaktan yakından hiç ilgisi olmaz. Kimin haklı kimin haksız olduğunu tartışa tartışa geçen ahir ömrümüzde gelecekteki savaşlar uğruna ölsün ya da öldürsün diye çocuklar doğururuz. Kimsenin artık silahsızlanmayı ve sınırları kaldırmayı aklına getirmediği bir dünya ayaklarımızın altında döner de döner. Nesiller atalarıyla hep aynı tuzağa düşer. Maddi ve manevi varlığını savaş ekonomisine bağlayan iktidarları onaylaya onaylaya geldiğimiz şu noktada ülkenin doğusunda hendekleri kazanların ve sivilleri göz göre göre ölüme atanların öfkesini anlamamızın ya da anlamamamızın hiçbir değer taşımaması ve hiçbir işe yaramaması bu yüzden. İki reklam arası aldığımız ölüm haberleriyle biçimlenen algımız çoktan sakatlandı. Biz yine, devlet sınırlarını nasıl korur, halklar bağımsızlık savaşını nasıl verir, Ortadoğu cehenneminde gerçekte olan biten nedir uzun uzun tartışaduralım ve başkalarının başlattığı ve yine başkalarının bitireceği bir savaşın artık boğazımıza kadar yükselen kanında hep birlikte boğulalım... Biliyoruz ki... Bu sabah savaşın içine uyanan bir sürü insan yarın artık yaşamıyor olacak. Ve yine bu sabah savaşın içine uyanan bir sürü insan yıllar sonra “Biz o zaman nerede hata yaptık” diye tartışacak. Ve yine bu sabah bu savaşın çok uzağında uyanan bir sürü insan “O ölümleri durdurmak için ne yapmamız lazım” diye çaresizlikle çırpınacak. Ve hava karardığında, herkes kısa ve tedirgin uykulara daldığında o kadim tekinsizlik uyanacak. Tüm savaşların odağında duran kirli bir irade “Her şey biz karar verdiğimiz zaman bıçak gibi kesilecek” diye kulaklara ulaşmayan ama vicdanları çatlatan bir frekansta kükreyecek. Gerçek şu ki tüm kutsal kitapları ve ırkçı masalları savaşlarla semiren o irade aynı kükremelerle yazdı ve halkları kardeşin kardeşi ta en başından beri öldürdüğüne inandırdı. Bu gerçeği değiştirmenin tek yolu var. Birbirimizin gözünün içine bakmak ve kulakların duyabileceği en yüksek frekansta, her şeyden daha büyük bir inançla kükremek: “Duralım! Biz kardeşiz! Sahip olduğumuz her şeyi, birbirimizi öldürdükçe hep birlikte kaybetmekteyiz.” Y Dündar 17 Aralık’ta Çağlayan’da dana’da Ocak 2014’te Suriye’ye insani yardım taşıdığı iddia edilen ancak silah taşıdığı ortaya çıkan MİT TIR’ları ile ilgili yaptığı haberi nedeniyle tutuklanan gazetemiz Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar yarın (17 Aralık) Silivri Cezaevi’nden İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nde 25 Aralık soruşturması ile ilgili haberleri nedeniyle yargılandığı davaya getirilecek. A İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Dündar hakkında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve oğlu Bilal Erdoğan’ın, 25 Aralık soruşturmasını konu alan “Fezlekeleri okumak hakkımız” ve “Arkadaşın babası” yazılarından şikâyetçi olması üzerine soruşturma başlatmıştı. Hazırlanan iddianamelerle Can Dündar’ın toplamda 5 yıl 4 aya kadar hapsi isteniyor. l İSTANBUL/ Cumhuriyet ‘Tutuklandık’ belgeseli TT oldu Erdem Gül Can Dündar Can Dündar ve Erdem Gül’ün tutuklanma sürecini anlatan “Tutuklandık” belgeseli büyük ilgi gördü. Belgeselin ilk bölümü YouTube’da binlerce kişi tarafından izlenirken, Twitter’da ise en çok paylaşılanlar listesine girerek TT oldu. Belgesel ayrıca İngilizce, Fransızca ve Almanca olarak da sunuldu. Raporda, Türkiye dünyada profesyonel gazeteciler için “en büyük 5 hapishaneden biri” denildi ve Dündar ile Gül’ün tutuklanması en son örnek olarak gösterildi Türkiye kara listede ınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü (RSF) esir tutulan, tutuklanan ve kayıp gazetecilerle ilgili 2015 raporunu yayımladı. Raporun Türkiye bölümünde “basına giderek artan baskının bir başka göstergesi olarak, Türkiye dünyanın profesyonel gazeteciler için en büyük beş hapishanesi arasına tekrar girdi” deniliyor. Iraklı tercümanları hâlâ hapiste olan Vice News ekibinin ağustos ayında tutuklanmasıyla görüldüğü gibi yabancı gazetecilerin bile baskıdan kurtulamadığı belirtiliyor. “Türk hükümetinin adalet sisteminin işleyişine müdahale etmesinin en son örneği 26 Kasım’da, RSF 2015 yılı Basın Özgürlüğü Ödülü’nü alan Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar ve Ankara Temsilcisi Erdem Gül’ün tutuklanması. Dündar ve Gül, MİT’in Suriye’ye silah gönderdiğini öne süren haber nedeniyle terörist organizasyona üye olmak, casusluk ve devlet sırlarını ifşa etmek suçlamalarıyla muhtemel bir ömür boyu hapis cezası ile karşı karşıya” ifadeleri kullanılıyor. Rapora göre dünya genelinde tutuklu gazeteci sayısı önceki yıla göre yüzde 14 azalsa da hâlâ 153 gazeteci cezaevlerinde. Türkiye Çin, Mısır, İran ve Eritre’den sonra en büyük beş hapishaneden biri olarak nitelendirildi. SINIR TANIMAYAN GAZETECİLER’DEN GAZETECİLERLE İLGİLİ 2015 RAPORU S Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü’nün (RSF) 2015 yılı raporuna göre dünyada 153 gazeteci cezaevinde. Hâkimlik, Hasan Cemal ve Tuğçe Tatari’nin kitaplarının toplatılmasına karar verdi Kitaplara ‘toplatma’ lağanüstü hal ve darbe döKCK, YDGH ve YPG üyeTatari’nin “Anneanne, ben aslınnemlerinde sıkça yaşadıliği iddiasıyla yakalama da Diyarbakır’da değildim” isimğımız kitap toplatma uygulamakararı verildi. li kitabının ele geçirildiği belirtilsı yeniden başladı. Gazeteci HaGaziantep 3. Sulh Ceza di. 4 kişiden ele geçirilen çok sasan Cemal’in “Delila Bir genç kaHâkimliği’nin operasyonyıda kitabın toplatılmasıyla ilgili dın gerillanın dağ günlükleri” kila ilgili kararında gözalGaziantep 3. Sulh Ceza Hâkimliği tabı ile Tuğçe Tatari’nin “Annetına alınan Haşim V’nin “kopyalayapıştır” gerekçe sunulCemal Tatari anne ben aslında Diyarbakır’da üzerinde “PKK/KCK tedu. Kararda, “Ele geçirilen materdeğildim” kitaplarına toplatma kararör örgütünün görüşleri doğrultusunda yaller üzerinde yapılan incelemede, terı verildi. Üst araması yapılan kişileryayın yaptığı ve suç unsuru taşıdığı de rör örgütünün cebir, şiddet veya tehdit den çıkan kitaplar için hâkimlik, Bağerlendirilen” şeklinde tanımlanan ara içeren yöntemlerini meşru gösterecek sın Kanunu’nun 25. ve anayasanın 28. larında Hasan Cemal’in “Delila Bir genç veya övecek ya da bu yöntemlere başmaddesini gerekçe gösterip toplatma kadın gerillanın dağ günlükleri” ile “Çö vurmayı teşvik edecek şekilde propakararı verilmesine hükmetti. züm sürecinde Kürdistan günlükleri” gandasının yapıldığı, suç işlemek için Gaziantep’te 11 Ekim 2015’te Balıkekitaplarının da olduğu çok sayıda kitaalenen tahrikte bulunduğu, suçun ve sir, Hatay ve Siirt’i de kapsayan eşzabın ele geçirildiği belirtildi. Gözaltına suçlunun övüldüğü kanaatine varılmışmanlı operasyonunda 21 kişi hakkında alınan Ömer T’nin üzerinde ise Tuğçe tır” denildi. l CANAN COŞKUN O ‘Susturmak için sistematik ceza’ A BD merkezli Gazetecileri Koruma Komitesi’nin (CPJ) 2015 raporunda, eleştirileri susturmak için gazetecilerin sistematik şekilde hapis cezasına çarptırıldığına dikat çekti. Raporda şöyle deniyor: “Türkiye’de medyanın durumu daha da kötüye gitti, hapisteki gazetecilerin sayısı ikiye katlanarak 14’e çıktı. Art arda iki yıl boyunca dünyanın gazetecileri en çok hapseden ülkesi olan Türkiye 2014 yılında düzinelerce gazeteciyi serbest bıraktı ancak 2015’te iki genel seçim, Suriye iç savaşındaki karışıklıklar, PKK ile kırılgan barış sürecinin sona ermesinin ortasında yapılan yeni tutuklamalar ülkeyi küresel olarak en çok gazeteci hapseden beşinci ülke yaptı. En son, Cumhuriyet Gazetesi’nin Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar ve Ankara Temsilcisi Erdem Gül, MİT’in Suriye’ye insani yardım adı altında silah transferi iddialarını haber yapınca casusluk ve terör örgüte yardım suçlamasıyla tutuklandı.” CPJ: Türkiye’de medyanın durumu kötüye gidiyor Maraş anmasına Valilik’ten izin yok ahramanmaraş’ta 1926 Aralık 1978’de K 111 kişinin öldürüldüğü katliamın 37. yıldönümünde düzenlenmek istenen anma etkinliklerine valilik izin vermedi. Pir Sultan Abdal Kültür Derneği, Pazarcık ve Narlı Alevi Kültür Derneği, EğitimSen, İnsan Hakları Derneği, Erenler Derneği’nden oluşan tertip komitesinin anma töreni talebine olumsuz yanıt veren Kahramanmaraş Valilliği, anma törenlerinin “Etkinliklerin toplumsal gerginliği ve kamunun genel huzurunu onarılamayacak derecede bozacağı, kardeşçe barış içinde yaşamakta olan vatandaşlarımızın huzur ve güvenliğini tehdit eder niteliğe dönüşebileceğini” savundu. l MEHMET MENEKŞE Dink davaları birleştirildi CANAN COŞKUN gos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink’in öldürülmesinde kamu görevlilerinin ihmali olduğu gerekçesiyle hazırlanan iddianame İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edildi. Mahkeme, 26 sanıklı yeni davanın, İstanbul 5. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen ana davayla birleştirilmesine karar verdi İddianameyi inceleyen İstanbul 14. A Ağır Ceza Mahkemesi, yeni dava dosyası ile ana dava dosyasının “aralarında fiili ve hukuki bağlantı bulunduğu, sanıkların tümünün içerisinde oldukları iddia edilen silahlı suç örgütü yapılanmasının varlığıyla eylem ve faaliyetlerinin tüm boyutu ile tespit edilerek ortaya konulabilmesi’” gerekçesiyle birleştirilmesine hükmetti. Heyet, sanıkların tümünün içerisinde bulundukları iddia edilen silahlı suç örgütü yapılanmasının varlığı, eylem ve faaliyetlerinin tüm boyutu ve kapsamıyla tespit edilerek ortaya konulabilmesi açısından kanıtların birlikte takdiri ve değerlendirilmesi gerektiğini, bu nedenle yeni açılan davanın dosyasının İstanbul 5. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki ana dava dosyası ile birleştirilmesine karar verildiğini belirtti. Mahkeme, sanıklar Ramazan Akyürek, Ali Fuat Yılmazer, Muhittin Zenit, Ercan Demir ve Özkan Mumcu’nun tutukluluk hallerinin devamına karar verdi. C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle