28 Aralık 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Pazar 13 Aralık 2015 KULTUR EDİTÖR: CEREN ÇIPLAK TASARIM: ECE KURTULUŞ kultur@cumhuriyet.com.tr SALT Beyoğlu bir süre kapalı 350 bin ziyaretçiyi kabul eden SALT, imar ve denetlemeye yönelik engellerden ötürü, birkaç ay kapanacak ALT, Nisan 2011’de açılan Beyoğlu İstiklal Caddesi binasında gerçekleştirilecek mekânsal düzenlemeler ve bunlara ilişkin ilgili kurum ve kuruluşlar nezdinde tamamlanması gereken prosedürler dolayısıyla, yarından itibaren bu binadaki programlarına EVRİM ‘ara veriyor’. ALTUğ Kurumun önceden planlanan ve duyurulan sergi ve kamu programları ile iş birliğine dayalı etkinlikleri, SALT Galata’da düzenlenecek. SALT, araştırma öncelikli çalışmaları ile SALT Galata ve Ankara’daki SALT Ulus’ta faaliyetlerine devam edecek; ayrıca İstanbul’un değişik mekânlarında sergi 19 Amma kâbus! ayır! Olamaz! İnanmıyorum! Yuh artık! Bu kadarı da olmaz! Gazetedeki arkadaşlarım çevremi sarmış bir ağızdan ama doğru, ama gerçek, hakikat bu, deyip duruyorlar. Hepsi duymuş, hepsi biliyor. Kesin bilgi: Cumhuriyet satılmış! Nasıl olur diye çırpınırken ben, güm ikinci bombayı patlatıyorlar: Gazetemiz bir diktatöre, bir despota satılmış! Bundan böyle bütün yazarların bütün yazılarını diktatör kendi, bizzat, şahsen denetleyecek, hangi haberin gireceğini hangi haberin zinhar gazeteye girmeyeceğini o belirleyecekmiş! Yok artık! Çüş yani! Bizim ülkemizde böyle şeyler olmaz, olamaz diye çırpınıyorum! Üstelik söz konusu olan herhangi bir gazete değil, bizimki! Ben yokum diye isyan bayrağını çekmeye hazırlanıyorum ki, yeni patron içeri giriyor. Bu herife biat etmeyeceğiz diye haykırarak İlhan Selçuk’un odasına koşuyorum! Bir de bakıyorum karşımda: Vladimir Putin! Evet, evet, Cumhuriyet gazetesini Putin satın almış! Gazetede isyan çıkarıyoruz. Bu adama çalışmayız! Onun kulu kölesi olmayacağız! Zaten Can Dündar’la Erdem Gül’ü hapiste tecritte tutan da Putin! Rus uçağını düşürdük ya, bedel ödetiyor! Peşini bırakmam demişti! Bedel ödetiyor! Bedel ödetiyor! Bedel ödetiyor! Bombalar patlarken, uçaklar düşerken ve çıkmayan sesimle 3. Dünya Savaşı çoktan çıktı neden hâlâ uyanmıyorsunuz diye haykırmaya çalışırken kan ter içinde uyandım! Son zamanlarda böyle abuk sabuk kâbuslar görmeye başladım. Hayırlara vesile olur inşallah! HHH 16 yaşında 3 çocuk, 3 lira çaldıkları için, “fikir ve eylem birliği içinde yağma suçu işledikleri” gerekçesiyle 45’er yıl hapis istemiyle yargılanıyorsa… Emniyette işkence yapan değil, dövülenler suçlu bulunuyorsa… Dün dost, kanka olan, bugün düşman ilan ediliyorsa… Yıllar boyu el ele, birlikte, isteyene istediğini vererek, hukuk ve insan katlederek, kurbanların üzerinde tepinerek, suç ortaklığında buluşanlar, ben değil hepsini o yaptı diye paralel, dikey, yatay kaçışlar arıyorsa… Anayasa Mahkemesi çocuklara cinsel istismarda bulunanlara en az 16 yıl hapis cezası veren TCK maddesini iptal edip “tecavüzcünle evlen” zihniyetini pompalayıp, çocuk gelinlere geçit veriyorsa… Erdoğan’a hakaretten son yılda 1300 kişiye işlem yapılıyorsa… Mahkemelerde bilirkişiler “Yüzüklerin Efendisi” filminin karakteri Gollum’u irdelemek zorunda kalıyorsa… Dinmeyen bir açgözlülük ve hırsla, daha çok savaş, daha çok “sahte kahramanlık” peşinde koşuluyorsa… Bütün bunlar ve daha nice rezillik, millete “Yeni Türkiye” diye yutturuluyorsa… Nobel Ödülü’yle son yılların en büyük mutluluğunu bize yaşatan Aziz Sancar, ödülünü Atatürk sayesinde aldığını ve ödülü Anıtkabir’e bırakacağını söylediğinde (Özlem Yüzak ve Orhan Bursalı’nın yazılarına doyamadım) eyvah ister misiniz şimdi Sancar’ın başına bir hal gelsin diye endişeleniyorsam… Saçma sapan kâbuslar görmeme hiç şaşmamak gerek! NOT: Geçmiş olsun dilekleri ve birbirinden değerli mesajlarıyla güç veren tüm okurlara teşekkür ederim. S H ler yapacak. Konuyu kurumun Araştırma ve Programlar Direktörü Vasıf Kortun ve proje mimarı, Ağa Han Ödüllü Han Tümertekin’e sorduk: VASIF KORTUN: “Yeni yıla girerken, hem de sergiler arası bir dönemde bu süreci başlatmak en doğrusuydu. Robinson Crusoe 389 ile yol larımızı ayırmadık, beraberiz ve Vasıf Kortun beraber olacağız. Ne programlar, ne de iş gücünde bir kesinti söz konusu. Kurumlar binalardan ibaret değil. Kullanıcılarının gönül ve hafızalarındaki mekân çok daha önemli. Yenileme iyi örnek olarak dünya mimarî dergilerinde yer aldı, üzerine çok konuşuldu, tüm hizmetler ücretsiz ve sadece bu yıl 350,000 konuk ağırladık. Caddedeki çoğu yapı gibi giriş katı dışında konut olarak kullanılmak üzere inşa edilmiş. Kullanım değişiklikleriyle zaman içerisinde ofisleri ağırlamış. Konut katları yeniden işlevlendirilmesi sürecinden çok önce yer yer fiziki değişikliklere uğramış. Mevcut durum temelinde oluşturulan yeni plan, sergileme gereksinimlerine yanıt verecek bölüntüsüz mekânlar şeklinde hazırlandı; depreme dayanıklılık ve güncel teknolojik taleplere uygunluk sağlandı. Kötü kullanımlarda ciddi zarar görmüş olan ikinci kat tavan işlemeleri restorasyon gördü. Kamu hizmetinde bir kurum olarak işlevlendirilme nedenleri kapsamlı belge ve açıklamalarla ilgili resmî kurumların görüşüne sunulacak ve yanıta göre aksiyon alacağız, yenilenmiş hâlinin noksanları ve ihtiyacı olan revizyonu için gerekli yasal sürenin yenilenmesi gerekiyor. Bilgi: www.saltonline.org ‘pRoGRAM KAYMALARI SoRUn DEğİL’ “...Kurumun başarısının yol açtığı bu sorunu gidermenin yolu yine mimariden geçiyor.Yapının gerek duyduğu düzenlemeler, kuşkusuz resmî kurumlardan onay almak zorundalar ve bu nedenle hem fiziksel çalışmaları gerçekleştirmek,hem de onay sürelerini tamamlamak için etkinliklerin SALT Galata’ya kaydırılması önerimiz kabul gördü. Mimari tasarım bu durumu öngörmüş olduğu için iki yapı arasındaki program kaymalarının bizim için sorunlu bir yanı yok. Hatta tasarımımızın test edilmesine olanak vereceği için ayrıca heyecanlı bir bekleyiş içindeyiz.Umarız bu testi başarı ile geçer, ardından SALT Galata programlarının SALT Beyoğlu’nda yer alacakları bir deneyi de gerçekleştirme olanağı buluruz...” Han Tümertekin Sezen Aksu’nun akustik mirasının Zorlu PSM’de Kraliyet Senfoni Orkestrası imzasıyla alkışlandığı özel konserleri, sanatçıyı ‘ihya etti’. Minik Serçe, Şef Marcello Rota ile dans ettiği ve bir parçayı seslen dirdiği gecede, ‘40 , yıldır delirmedim artık yarından itibaren taç takıp do laşacağım’ dedi. Minik Serçe’ye tacını ‘Kraliyet’ kondurdu! ondra’da kurulan ve 70 yıllık geçmişe sahip Kraliyet Filarmoni Orkestrası’nın minik serçe Sezen Aksu’nun parçalarını yorumladığı özel konserin ikincisi, dün Zorlu PSM’de yapıldı. Marcello Rota’nın yönettiği 70 kişilik orkestraya 50 kişilik İstanbul Filarmoni Korosu eşlik etti. Sezen Aksu, konser başlamadan önce seyircinin coşkun alkışlarıya salona gelip en ön sıraya oturduğunda, tam arkamdaki minik Ezgi annesine “Sezen Aksu orada boş boş oturacak mı?” diye sordu! Konser her ne kadar “Masum Değiliz” parçasıyla başlasa da sinevizyonda altın varaklı çerçeve içinde, Sezen Aksu’nun en masum yılları, çocukluğundan başlayan fotoğrafları akmaya başladı... “Onursuz Olmasın Aşk”, “Sorma”, “Seni Kimler Aldı”, “Kahpe Kader”, “Kaçın Kurası” parçaları yorumlanırken, çerçevede Sezen Aksu’nun “Kaybolan Yıllar”ı vardı... Ekranda daha sonra, orkestra şefinin bagetine konan minik serçe görseli belirdi. Aksu, siyah dantellli tuvaletiyle, beyaz inci kolyesiyle yine çok şıktı. Her parçayı uzun siyah eldivenleri ile uzun uzun alkışladı... En son parça “Hayat Sana Teşekkür Ederim”de sahneye çıkan L Aksu’ya, orkestra da eşlik etti, şef Marcello Rota, Aksu’yla dans etti. Sadece hayata değil, tüm sevdiklerine teşekkür eden Aksu, bu konser vesilesiyle oğlu Mithat Can’ı smokinle gördüğü için de kendisine teşekkür etti. Aksu, “Ölmeden bir insana kendini iyi hissettirdiniz” dedi ve “Genelde öldükten sonra sevilmeye alış İZLENİM kınız; o yüzden bu konser biraz erken oldu” diyerek espri yaptı. Aksu, “40 yıldır delirmedim, ama sanırım yarından itibaren taç takıp dolaşacağım” deyince, salonda CEREn kahkahalarla birlikte alkış ÇIpLAK koptu. Aksu sahneden ayrıldıktan sonra ise, orkestra adeta şov yaptı! Müziğe devam eden orkestranın çellistleri, çellolarını aynı anda döndürüp çalarak seyirciden büyük alkış aldı. Orkestra için Aksu şarkılarını yeniden düzenleyen Erdal Kızılçay ise, bu tarihi konsere, kırmız bas gitarı ve piyanosuyla eşlik etti. Peki geceden geriye ne kaldı? Minik Ezgi’nin de dediği gibi, boş boş bitirecek miyiz bu haberi? Hayır! Artık umudumuz, bu konserin gerek görsel, gerekse işitsel ve makul fiyatlı ! kaydıyla biraz da olsa avunabilmek olsa gerek... cerenciplak@gmail.com Son Feci Bisiklet ‘Vesaire’ kinci Yeni’yi çağrıştıran yeni toplulukların isimleri hakkındaki muhabbet bıkkınlık verici. Son Feci Bisiklet adlı dört yaşındaki Ankara çıkışlı topluluk da bu tatsız goygoydan nasibini alanlardan. Bazı şarkılarını daha önce çıkardıkları kısaçalar, bir kısmını da internetten yayımlamış, kendi kuşaklarına ezberletmişlerdi. Şimdi ilk albümleri “Vesaire”de eskiler ile sıfır kilometre olanlar bir arada. Her şarkının bilim kurgudan astronomiye uzanan bir lugat ile dolaylı ama basitçe dile getirilmiş bir hikâyesi var. Dinleyenler metaforik olduğunu düşündüğü bu kısa İ cümlelerle aralarında duygusal bağlar oluşturuyor. İngilizce telaffuzla yarım ağız söylenmiş şarkıların kafası mütemadiyen çakırkeyif. Albümün etiketsiz çıkışı bile başına buyruk oluşlarının göstergesi. Zor anlaşılır Türkçesi, heceleri uzatan, yuvarlayan prozodisi ile solistin dramatik sesi parçaları alabildiğine kırıklaştırıyor. Soundu bazen Arctic Monkeys gibi tınlasa daAmerikan newwave’i ile kolej popu arasında. Derdini anlatabilmenin sınırında çalıyor SFB. Son Türkçe bükücü topluluğumuz şayet bir gençlik hevesi olarak kalmak istemiyorsa en azından artikülasyon ve çalgıcılık konularında bazı minik dokunuşlara ihtiyaç hissettiriyor. Burçin Büke ‘Bir O Yana Bir Bu Yana’ (Esen Müzik) lasik müziği şık giyinen ve konforlu salonlarda konser izleyen bir kesimin dışına taşımayı hedefleyerek üreten bir piyanist Burçin Büke. O yüzden de türler arasındaki sınırları tanımayan, her ne kadar klasik müzikten gelmiş olsa da, belli bir türün kafa kâğıdını taşımayı reddeden bir müzik haymatlosu O. Yeni solo albümü “Bir O Yana Bir Bu Yana”, ismiyle müsemma; klasik, caz, pop, şarkı, türkü her yana eğiliyor. Sekiz yaratıcı düzenlemelerinin yanı sıra, üç sözsüz beste Burçin’e ait. Rahmaninov’dan Pachelbel’e, Dede Efendi’den Piazzola’ya uzanan albümde, İlhan Şeşen, Berkay Özideş, Ayşen Şim K şekyay sesi, Kürşat Başar ve Engin Recepoğulları ise saksofonuyla eşlik ediyor. Kontrbasta Baran Say, davulda Erhan Seçkin sabit. Eric Satie’nin Gymnopedie”si Kürşat’ın rahmetli amcası Özcan Bey’in anısına, vasiyeti üzerine çalınmış. Albüme ismini veren parça ise çene cerrahı Selçuk Basa’nın bestesi. İçi ciddi her müzik türüne belli bir saygı çerçevesinde yaklaşan, kendi kişiliğini ihmal etmeyen beste ve yorumlarla dolu bu çalışmanın; birbirini sevmeyen camialara inat, her türün kendine has güzelliğini sergileyen. Peki ya Burçin’in bir piyanist olarak yeteneği? O mesele uzun ve bir başka yazının konusu. muratbeser@muratbeser.com Jobs’un ‘sığınmacı’ pozu Banksy’den anksy, bu kez Suriyeli göçmenler için Steve Jobs figürünü temel alan bir çalışma yaptı. Yapıt, Fransa’nın Calais kentinde bir Suriyeli sığınmacı kampına bitişik duvarda, ailesi de Suriye göçmeni Jobs’u bir elinde Apple, diğerinde ise bir çuvalla betimliyor. B C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle