28 Aralık 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
EMEK 8 emek@cumhuriyet.com.tr Karaman’da 7 işçi yaralandı Karaman’da inşaat işçilerini taşıyan minibüsün kontrolden çıkıp devrilmesi sonucu 3’ü Suriye uyruklu 7 kişi yaralandı. Kaza, dün KaramanKonya karayolunun 40’ıncı kilometresinde meydana geldi. EDİTÖR: PELİN ÜNKER DOLAR AVRO FAİZ BORSA CUMHURİYET ALTIN ALTIN 24 AYAR 2.9120 0.4 kuruş 3.1930 1.7 kuruş 10.83 0 puan 74.584 1483 puan 679.26 3.30 lira 101.25 50 kuruş TASARIM: SERPİL ÜNAY Perşembe 10 Aralık 2015 Sendikal yolsuzlukta karar günü akİş’e bağlı Öz İplikİş’te Yusuf Engin’e 2007’deki genel kurulda başkan seçildikten iki yıl sonra 2009’da istifa etmesi için 98 bin lira usulsüz ödeme yapıldığı, koltuk tazminatı olarak ödenen ve Vakıfbank’tan çekilen paranın muhasebe oyunlarıyla gider gibi gösterilmesiyle başlayan yolsuzluk iddialarının ilkinde bugün önemli bir gelişme bekleniyor. Zira Ankara 31. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görülen davanın karar günü bugün. Üç şube başkanının davaya müdahil olmaları ile birlikte Ankara CumhuriOlcay yet Basın Savcılığı’nca Büyüktaş hazırlanan ve açılan dava Ankara 31. Asliye Ceza Mahkemesi’nde 2014/1254 No’lu dosyada görüldü. Güveni ve görevi kötüye kullanmak suçundan açılan davada sona yaklaşıldı. Ancak söz konusu davaya yenileri de eklenecek gibi görünüyor. Şimdi de mevcut Genel Başkan Murat İnanç ve Genel Sekreter Rafi Ay, Genel Mali Sekreter Engin Doğan ve Genel Eğitim Sekreteri Kemal Sönmez devam eden mevcut suçlar ve benzeri suçlardan dolayı yeni bir yolsuzluk davası açılacak. Eski Malatya Şube Başkanı Ömer Yabaş, eski Kayseri Şube Başkanı Cuma Eren ve eski Niğde Şube Başkanı Mehmet Avşar’ın 2015/127 hazırlık numaralı Ankara Basın Savcılığı’na bulundukları suç duyurusu ardından savcılıkça yaptırılan incelemeler ve bilirkişi raporları sonucunda varılan kanaate göre söz konusu yöneticiler için güveni kötüye kullanma suçundan kamu davası açılması gerektiğini bildiren bilirkişi raporu savcılığa ulaştı. Sendikayı mahkemeye taşıyan iddialar özetle şunlardı: 4 Yusuf Engin 2009 Mayıs ayında genel başkanlıktan istifa etti. Engin’e koltuğu bırakması için para teklif edildi. Engin’in istifasının hemen ardından 3 Haziran’da sendika adına Vakıflar Bankası’ndan 100 bin lira kredi çekildi. 98 bin lirası 54 dakika sonra Engin’e elden verildi. Ancak istifa ettiği için kıdem tazminatı hakkı olmayan Engin’e böyle bir ödeme yapılamazdı. Bu nedenle 98 bin lira üç şube hesabından çeşitli faturalarla buhar edildi. 4 Genel Başkan Murat İnanç, 2010 ve 2011’de hafta sonları İstanbul’a kızı ve oğlunun yanına gittiği halde, kendini görevi gereği seyahate gitmiş gibi göstererek tüm harcamaları sendikadan karşılandı. 4 İnanç’ın eşinin akrabasına, yönetim kurulu kararı olmaksızın, sendikada görevi olmadığı halde 10 ay boyunca sendika genel merkezinden para ödendi. 4 Sendika başkanının babası ve kayınbiraderinin vefatı nedeniyle cenaze giderleri, misafirler için konaklama ücreti ve yemek bedelleri, Malatya Şube’nin harcamasıymış gibi gösterildi, sendika zarara uğratıldı. H Güven kötüye kullanıldı DTÜ’de 150 gün süren Toplu İş Sözleşmesi görüşmelerinden sonuç çıkmayınca, işveren sendikasının 50 kuruşluk zam teklifini reddeden TÜRKİŞ’e bağlı TezKoopİş üyesi 277 işçi, üniversitede tarihinde ilke imza atarak greve başladı. Grevin başlaması ile dört gündür üniversitenin yemekhanesi çalıştırılmazken, öğrencilerin mağdur olmasını istemeyen işçiler, günOZAN ÇEPNİ lük 4 bin sandviç dağıtarak grevlerine destek istedi. ODTÜ’te çeşitli hizmet alanlarında 277 işçi için, 10 Haziran’da üniversitenin üyesi olduğu Kamu İşletmeleri İşverenleri Sendikası (Kamuİş) ile toplu iş görüşmelerine başlayan TezKoopİş, 150 gün süren pazarlıklardan sonuç alamadı. İşçi sendikası kazanılmış haklarına ek olarak, ücretlerinin düşüklüğüne göre bazı işçiler için aylık 150, bazıları için de 120 TL ek zam talep etmesine karşın, işveren ODTÜ’de 50 kuruşluk zam grev başlattı YEVMİYE 78 LİRA O 24 saatlik nöbet Grev kararının ardından ODTÜ Rektörlüğü önünde davul zurna eşliğinde “direniş çadırı” kuran işçiler, talepleri kabul edilene kadar 24 saatlik nöbete başladı. TezKoopİş Ankara 2’Nolu Şube Başkanı ve Grev Sözcüsü Mustafa Barın, ODTÜ tarihinde TezKoopİş’in ilk grevine imza attıklarını belirterek, diğer kamu üniversitesinde işçiler ortalama 102 lira yevmiye alırken, ODTÜ işçilerinin ortalama 78 lira ücret aldığına dikkat çekerek; grev kararını tek başına sendika yönetiminin değil, yaşananlar karşısında işçilerin ortaklaşa kararıyla aldıklarını söyledi. İşçiler greve olan desteği büyütmek için belli saatlerde yürüyüşler düzenliyor. sendikası talepleri görmezden geldi. ODTÜ ve birçok kamu üniversitesinin, işçiler ile pazarlık yapması için bağlı olduğu işveren sendikası Kamuİş, görüşmeler boyunca işçilere herhangi bir rakam önermedi. İşçilerin yasal grev süresine 3 gün kala harekete geçen işveren sendikası, işçilere günlük 50 kuruş, aylık 15 lira zam teklif etti. Grev ilanından sonra ise bu rakam günlük 1 liraya yükseltilse de işçiler, “sadaka istemiyoruz” diyerek grev kararından dönmedi. l ANKARA Okmeydanı’nda asistan eylemi kmeydanı Eğitim ve Araştırma Hastanesi asistan hekimleri, son aylarda döner sermaye ücretlerinde düşüşler yaşandığını belirterek, başhekimlik binasında yürüyüş yaptı. Hekimler, güvenli çalışma ortamı talep ederek, özlük haklarının düzeltilmesi gerektiğini, taleplerin karşılanmaması durumunda süresiz iş bırakma eylemi başlatacaklarını duyurdular. Grup adına konuşan asistan hekim Samet Murat Arslan, ülke genelinde sağlık çalışanlarının ücretlerinde ciddi düşüşler görüldüğünü anımsatarak, eylülekim aylarında döner sermaye ek ödemelerinin yüzde 6070 oranlarında kesintiye uğradığını, taleplerinin bir an önce dikkate alınması gerektiğini söyledi. İstanbul Tabip Odası Yönetim Kurulu üyesi Ozan Toraman ise Sayıştay’ın Sağlık Bakanlığı hesaplarında ortaya çıkardığı 830 milyon lira açığın nereye gittiğinin açıklanması gerektiğini belirtti. Toraman, ayrıca yeni bir şiddet olayı yaşandığını, hastane doktorlarından Ayşegül Bilen’in bir hastanın şiddetine maruz kaldığını bildirdi. l İSTANBUL/ Cumhuriyet O Neyle suçlanmışlardı SİDEMİR işçisinden ücret protestosu Sivas Demir Çelik İşletmeleri’nde (SİDEMİR) çalışan ve 5 aydır ücretlerini alamadıkları gerekçesiyle eylem yapan işçiler dün de tabutlarla yürüdü. Üzerinde işçi bareti, maskesi ve Türk bayrağının da yer aldığı tabutu meydana bırakan 150 kişilik grup, burada temsili olarak gıyabi cenaze namazı kıldı. Polis ekipleri işçilerin çevresinde geniş güvenlik önlemleri aldı. Ardından grup, “Sivas uyuma, emekçine sahip çık” sloganları atarak polis çemberi içinde bir süre yürüdü. İşçi grubu daha sonra Sivas Belediyesi tarafından tahsis edilen otobüsler ile Yukarı Tekke Mezarlığı’na geldi. Çelikİş Sendikası Sivas Şubesi Başkanı Mustafa Erturhan, “Burada emeği geçen başta Cumhurbaşkanımız, Başbakanımız, Sivas Milletvekilleri, Sivas Valisi hepsine çok teşekkür ediyorum. El birliğiyle SİDEMİR işçisini öldürdüler. Fabrikayı kapattılar. Bir mafyaya boyun eğdiler” dedi. l DHA KESK’ten buruk yıldönümü Yıldönümü kutlamalarını iptal eden KESK, 20. kuruluş yıldönümünü Ankara katliamında hayatını kaybedenlere adadı. KESK 10 Ekim katliamına dair hazırladığı raporu sundu. amu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) 20. kuruluş yıldönümünü kutladı. Yıldönümüne ilişkin bir açıklama yapan KESK, yıldönümü kutlamalarını 10 Ekim öncesi ve sonrasında yaşanan katliamlar nedeniyle iptal ettiğini belirterek, katliama dair hazırladığı raporu da sundu. KESK’in mücadele tarihine dair kesitler paylaşılan açıklamada şu noktalara dikkat çekildi; 4 KESK, 1960’larda TÖS (Türkiye Öğ Kaybettiler, iftira atıyorlar K Öz İplikİş Genel Başkan Murat İnanç o dönem gündeme gelen bu iddialar üzerine gazetemize şöyle konuşmuştu: Genel Kurulda seçimi kaybeden insanlar, üç ay sonra bu şekilde iftiralar atmaya başladılar. Dosya halen savcılıkta, hukuki süreç devam ediyor. retmenler Sendikası) ve (Türkiye İlkoluk Öğretmenleri Sendikası) İLKSEN’in açtığı, 1970’lerde TÖBDER’den TÜMDER’e kadar uzanan yaygın bir dernekleşme hareketi ile yeniden sahneye çıkan, 1980’lerin ikinci yarısından itibaren kendisini tekrar görünür kılan bir çığırın ve geleneğin bugünkü taşıyıcısı, ifadesi ve mirasçısıdır. 4 Bu gelenek kısa kesintiler dışında kamu emekçileri sendikal hareketinin öncüsü ve sürükleyicisi olmayı başardı. 4 Türkiye’nin 4050 yıllık tarihi boyunca toplumsal muhalefetin ana bileşenleri arasında ilk sıralarda yer alan bir etkililik ve süreklilik sergiledi. 4 Yüzbinleri seferber ettiği başarılı eylemlerle sokakları ve meydanları özgürleştirdi; ‘Yasakları’ birer birer hükümsüz kıldı. Üretimden ve hizmetten gelen gücü bir imkândan çıkararak defalarca fiili bir kapasiteye dönüştürdü. Kani Beko Kartal işçisine DİSK’ten destek ünyanın en büyük adalet sarayı olduğu belirtilen Kartal’daki Anadolu Adalet Sarayı’nda yemekhane ve çay ocağı işçilerinin eylemine DİSK Genel Başkanı Kani Beko ve DİSK Genel Sekreteri Arzu Çerkezoğlu da destek verdi. Adliyenin C Blok kapısı önünde toplanan ve yaklaşık 3 aydır maaşlarını alamadıkları gerekçesiyle eylem yapan 100 işçi, eylemlerinin 6. gününde “Taşeron işçisi köle değildir”, “Hâkimler burada, savcılar burada, adalet nerede” şeklinde slogan attı. “Ücret yoksa üretim de yok”, “Taşeron işçisi dileniyor Allah rızası için” yazılı pankart açan işçiler, pankartın altında da sembolik olarak bozuk para koydu. Taşeron işçilerinin kadro alması gerektiğini belirten Beko, “İşçi arkadaşlarımın sendikalı olması yetmez, toplu iş sözleşmesi de yetmez, taşeron işçisine kadro verinceye kadar bizim mücadelemiz devam edecektir” dedi. erörizme karşı savaş” hızlanıyor. Koalisyon güçlerinin bu savaşta, havadan, füze, bomba, karadan özel kuvvetler, elit savaşçılar ile baskın, tutsak kurtarma, istihbarat, hedef işaretleme, suikast, lider kaçırma gibi yöntemlere öncelik verecekleri, kapsamlı bir cephe savaşı düzenlemeye niyetli olmadıkları anlaşılıyor; en azından şimdilik... Koalisyon güçleri IŞİD’in yayılmasını durdurmayı, malilojistik beslenme kanallarını kesmeyi, kontrolü altındaki topraklarda yönetme kapasitesini aşındırarak IŞİD’i halkla karşı karşıya getirerek çökertmeyi planlıyor. Bu planın en az üç zayıf noktası var. Birincisi, havadan bombalar, füzeler, IŞİD kadrolarının yanı sıra sivilleri de öldürdükçe, koalisyon, hem bölgede hem de kendi ülkelerinde yeni düşmanlar, bu saldırıların yarattığı imajları izleyenler arasında yeni IŞİD kadroları yaratacaklar. İkincisi, IŞİD Rakka ve Musul’dan çıkarılsa bile, Kuzey Afrika’dan Afganistan’a, ABD ve Avrupa’dan Türkiye’ye metastaz yapmış bir siyasi akımdır. Bu anlamda tüketilmesi, askeri değil siyasi ve kültürel bir sorun olarak karşımıza çıkar. Üçüncüsü, IŞİD’i cazip kılan, gençleri ona çeken koşullar, bu ha “T Çoktan ‘metastaz’ yapmış va saldırıları, özel kuvvetler operasyonlarıyla oradan kaldırılamaz. Sırf bu nedenle bile onlarca yıl sürmeye mahkum bir savaş olasılığıyla karşı karşıyayız. Bugüne kadar on binlerce genç IŞİD’e katıldı, binlercesi öldü. Ama katılmalar devam ediyor. IŞİD’i ayakta tutan bu insan kaynağını kurutmadan, IŞİD’i ortadan kaldırmak olanaklı değildir; bir yerde imha edilir, bir virüs gibi mutasyona uğrayarak bir başka yerde ortaya çıkar. IŞİD ve bombalar Soruna buradan bakınca IŞİD’e Kuzey Afrika ve Ortadoğu’dan katılanlar ve Avrupa, ABD’den katılanlar olarak iki farklı kaynak tanımlanabilir. IŞİD’e katılımın “yerel” kaynağında, Müslüman nüfusun kapitalist emperyalizm karşısındaki iktidarsızlık duygusunun, Arapİsrail sorununun, Irak savaşının yarattığı yıkımın, Arap isyanlarının geri çekilmesiyle olu ‘Terörizmin’ insan kaynakları şan boşlukta gelişen öfkenin, düş kırıklıkları şekillendirdiği bireyleri var. Bu bireyler, “şeylerin andaki durumunda bir değişiklik yaratma” niyetiyle başlarını kaldırdıklarında, Arap milliyetçiliğinin, sosyalist hareketin yıkıntılarının molozlarıyla, emperyalist ötekinin iktidarıyla karşılaşıyorlar. Bu karşılaşma, “Radikal itiraz neden İslamın terörist, nihilist bir biçimini alıyor” sorusuna da bir cevap oluşturuyor: Sol hâlâ büyük tarihsel yenilgisinden sıyrılmış değil. Ilımlı İslam kapitalizmle, emperyalizmle işbirliği içinde. Geride, anlamını bulamamış bir hayatın feda edilmesine, özellikle de ölüme aşkın bir anlam yükleyebilen IŞİD ve benzeri yapılar kalıyor. Batı’daki Müslüman gençlerin hedonist yaşamı terk ederek IŞİD’e yönelmelerine ilişkin ilginç tartışmalar yaşanıyor. Örneğin, Oliver Roy (Le Monde) bu gençlerin Arap dünyasında yaşanan acılar dan uzak, sömürgeci pratiklerin anılarından yoksun olduklarından hareketle isyanlarında bir anlam bulamıyor. Roy’a göre, her kuşakta nasılsa isyan edecek nihilistler bulunur: Şimdilerde “nihilizm İslamlaşıyor” o kadar. Nihilizmi içi doldurulmayı bekleyen, boş bir toplumsal konum olarak görmesi bir yana Roy, François Burgat’ın (CNRS’nin araştırma direktörü) işaret ettiği gibi adeta, Batı’nın bölge politikalarının etkilerini yok sayıyor. “O bombaların bizim bombalarla bir ilgisi yok!” Halbuki, Müslüman Arap dünyasının acılarının travmatik imaj ve anlatıları, bu gençlere, tam yaşamlarına yön verecek bir anlam aradıkları, ana akım (ılımlı düzen içi) dinden, onun özgürlüğü kısıtlayan uygulamalarından sıkıldıkları, suça, uyuşturucuya, pornografiye sığındıkları, umutsuzluğa, yeis içine düştükleri noktada ulaşıyor. IŞİD, bu gençlere, bir intikam olanağı, ait oldukları dünyanın tüm kurallarını reddeden “müstehcen bir özgürlük” olanağı, yaşamı “muhteşem bir biçimde” feda ederek ulaşılabilecek bir başka dünya seçeneği sunuyor. Bu “kaynaklar” bombalarla, polisiye tedbirlerle, insanlar üzerinde daha fazla baskı uygulayarak, dışlayarak, aşağılayarak kurutulabilir mi? Bu savaş bitmez! D C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle