23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cuma 6 Kasım 2015 4 z siyasetçi, Demirtaş kadar kısa bir süre içinde baş döndürücü yükseliş, ardından da hızlı düşüş yaşamıştır. Bu sürecin hem çıkışı hem de inişi öğretici olduğu kadar da umut vericidir. 7 Haziran sürecinde Demirtaş’ın siyaset ufkumuzda parlayan bir yıldız olarak yükselmesinin nedeni, soğukkanlı, olgun görünüşlü kişiliğiyle, sakin biçemiyle, Kürt sorununda barışçı çözümün simgesi haline gelmesiydi. HDP de yüzde on barajını zorlanmadan aşmasını Demirtaş’ın önderi olduğu “Türkiyelileşme” hamlesine borçluydu. Türk olsun Kürt olsun, kamuoyu, barışçıl çözümden yana tavır koyup HDP’nin Türkiyelileşmesini de olumlu karşılayınca, HDP kimi demokrat çevrelerin oylarını da ödünç almayı başardı. Burada tabii, Tayyip Bey’in önünü kesmek amacına kilitlenmiş geniş çevrelerin dinamiğini hisseden Demirtaş’ın “Seni başkan yapmayacağız!” çıkışının da büyük etkisi oldu. Tayyip Bey, tehlikeyi çabuk sezdi. O güne kadar barışçı çözümden yana gözükürken, hızla sertlik yanlısı bir tutuma kaydı, tüm saldırılarını HDP ve Demirtaş’a yöneltti. HHH Tayyip Bey’in çabaları barışçı, ılımlı kucaklayıcı Demirtaş görüntüsünü silemedi ve 7 Haziran’da Demirtaş yükselirken, Tayyip Erdoğan da düşüşe geçti. Peki, nasıl oldu da, 7 Haziran’daki olgu bir tahterevalli etkisiyle tam tersine döndü ve Demirtaş düşerken, Tayyip Bey yükseldi? Kuşkusuz burada, “ezeli Tayyip stepnesi” konumunda olan Devlet Bahçeli’nin büyük payını görmezden gelemeyiz. Evet Bahçeli olmaksızın Tayyip Bey 1 Kasım zaferini kazanmazdı. Ama onun yanı sıra, Demirtaş faktörünü de yabana atamayız. Demirtaş’ın düşüşü, 7 Haziran’ın hemen ertesinde PKK ve Kandil yani terör ile arasına mesafe koyamaması, teröre karşı olduklarını, tok ve inandırıcı biçimde açıklayamaması yüzünden olmuştur. Oysa Demirtaş, Kandil ve PKK’nin gerçek rakipleri olduğunu görmeliydi. Çünkü barışçı çözüm güçlendikçe terörün zayıflayacağını, terör odaklarının buna göz yumamayacaklarını geçmiş tecrübeler göstermişti. Kuşkusuz, eli silahlı teröre açıkça karşı çıkmak kolay değildi, Ama 2015 Türkiyesi’nde bu davranış artık kaçınılmaz bir gereklilik olmuştu. Demirtaş bunu yapamadı. Barışçıl çözümün doğal hasımları olan PKK Kandil de elinden gelen ardına koymazken, Ankara’daki Türkiye tarihinin en büyük terör eylemi de eklenince, Tayyip Bey yükselirken Demirtaş da düşüşe geçti. HHH Demirtaş’ın yükselişi gibi düşüşü de öğretici olduğu kadar, umut vericidir. Çünkü iksi de halkın, Kürt sorununda barışçı çözüme taraftar olduğunu gösteriyor. HDP’nin güneydoğudaki düşüşünün yüksekliği de, olgunun ülkenin yalnızca batısıyla sınırlı olmadığının kanıtıdır. Burada şu soru geliyor akla: Çözüm sürecini rafa kaldırdığını söyleyen Tayyip Bey’in yükselişi, yukarıdaki görüş ile çelişmiyor mu? Dikkat edilirse Erdoğan’ın çözüm sürecini eleştirenler, iktidarın, sonradan kendinin de itiraf ettiği aymazlığıyla, çözüm sürecini bir uyutma sürecine dönüştürmüş olmasından yakınmaktaydılar. Bu eleştirilerin ne kadar haklı olduğu ve böyle bir tutumun gerçek barış ile ne ölçüde çeliştiği de son zamanlarda yaşanarak görüldü. Evet, kamuoyunun karşı çıktığı terör karşısında aymazlıktır, barışçıl çözüm değil. Ama Tayyip Bey bu olguyu nasıl okur? Bakalım göreceğiz. Yükseliş ve düşüş A . Intikamla yönetirsen felakete sürüklersin EDİTÖR: ELİF TOKBAY haber KILIÇDAROĞLU, İKTİDARDA KİN DUYGUSUNUN ÖNE ÇIKTIĞINI VURGULADI Genel Başkanı Kemal CHP Kılıçdaroğlu, dün bir grup gazeteciyle sohbet toplantısı ‘AVRUPA İKİYÜZLÜ DAVRANDI’ düzenledi. Pek çok konunun masaya yatırıldığı sohbette ağırlığı, seçim sonrası toplumun en azından yarısındakimoral bozukluğu ve medyaya yönelik tehditlerin artması oluşturdu. Kılıçdaroğlu sohbete, seçimden hemen sonra ODTÜ’lü bir öğretmenin kendisine yolladığı mesajı anlatarak başladı. Sandık sonuçlarıyla morali bozulan öğretmen, “Çocuklarım için ağlıyorum” diyormuş. Kılıçdaroğlu telefonla aramış kendisini: “Ne yapalım, ülkeyi mi terk edelim” diye sormuş öğretmen... Kılıçdaroğlu moral vermiş; böyle dönemlerde mücadelenin önemini anlatmış. İstanbul’a geldiği uçakta, kendisini gören bazı yurttaşların da yılgınlıkla dert yandığını öğrendik. Aslında genel bir ruh halinin göstergesi bu tablo... Medyanın da bu bozgundan payını aldığına dair emareler çok... Merkez medyaya diz çöktürme çabaları, artık açık tehdide dönüşmüş durumda... Önceki gün Star gazetesi yazarı Cem Küçük’ün Aydın Doğan’a liste verip “Bunları kovmazsan bedelini ödersin. Seninle ilgili kararı ona göre vereceğiz” demesi ve yandaş medyadaki bazı kalemlerin hedef göstermeye başlaması Kılıçdaroğlu’nu öfkelendirmişti. Videodan izlediği bu sözleri “çok ağır bir cüret” diye niteledi. Konuyu Meclis’e taşıyacağını söyledi. “Yönetime kin egemen olmaya başladı. Ülkeyi intikam duygusuyla yönetmeye kalkarsanız, felakete sürüklersiniz” dedi. vrupa Birliği Komisyonu’nun “A İlerleme Raporu’nu açıklamayı seçim sonrasına ertelemesi çok yanlış oldu. İkiyüzlü bir duruş sergilediler. Kapalı kapılar ardında bize eleştirdikleri AKP’ye bu yöntemle destek verdiler. Daha önce de (2010’daki) anayasa değişikliğinin demokratik bir reform getireceğini zannederek baskıcı bir yönetim oluşmasına, tek adam yönetimine destek olmuşlardı. O zaman uyarmıştım, işin aslını sonradan anladılar; ama atı alan Üsküdar’ı geçmişti artık... Bunlar, Avrupa’nın etik değerleriyle bağdaşmıyor. Demokrasinin katledilmesine dolaylı destek anlamı taşıyor. AKP, şu anda uygar dünya içinde meşruiyet arayışı içinde... Bu yüzden her türlü tavizi verebilecek durumda. Avrupa bunun farkında olduğu için, durumdan istifade etmek istiyor. Çok tehlikeli bir süreç bu.” ‘Çok ağır bir cüret’ aşbakan Davutoğlu Batı’ya “B şirin görünmek için balkondan birlik beraberlik mesajları veri ‘Ödün vermeyin dik durun!’ MEDYAYA TAVSİYE bir yandaş gazeteci çıkıyor, gazeteleri dizayn etmeye kalkışıyor. İsterdim ki Davutoğlu çıksın, ‘Sen kim oluyorsun da böyle konuşuyorsun’ desin. Tehdit edilen gazete patronunu aratıp sözlerini düzeltmesini istesin. Şimdi Başbakan’a sormak lazım: Bu kişi bu cesareti nereden, kimden alıyor?” ‘Seninle ilgili kararı biz vereceğiz’ diyen bu gazetecinin pozisyonu nedir? Davutoğlu, balkonda söylediği sözlerle yüzde 100 çelişen bu sözlerin yanında mıdır, karşısında mı? Bu sözler Davutoğlu tarafından söyletiliyorsa felakettir; kendisine rağmen Erdoğan tarafından söyletiliyorsa daha büyük felakettir. Bunlar aynı zamanda Türkiye’yi itibarsızlaştıran tehditlerdir; cevabını bulmalıdır. Yoksa bu tehditlerin, medyanın geri adım atmasını sağladığı gibi bir algı çıkabilir ortaya... Önümüzdeki süreçte, baskının dozunu artıracaklarını görüyoruz. Basın ödün vererek değil, dik durarak bu baskıların üstesinden gelebilir.” yor, ama havuz medyası intikam peşinde... Oradakiler ‘Patron biziz’ havasına girdiler. Yazarları, patronları tehdit ediyorlar. O sözler demokrasiye indirilmiş bir darbedir. Bir gazetecinin, meslektaşlarının kovulmasını istemesi, Cumhuriyet tarihinde örneği görülmemiş bir şeydir. Göbels’çi bir rejimin başladığının kanıtıdır. İsterdim ki bu sözlere önce, 78 milyonu kucaklama sözü veren Davutoğlu itiraz etsin. Balkon konuşmasında samimi olduğunu ispat etsin. Daha o konuşmanın mürekkebi kurumadan HİTLER’İN PROPAGANDA BAKANIYDI ılıçdaroğlu’nun “GöK bels rejimi” diyerek atıfta bulunduğu Joseph lan söyler ve bunu sürekli tekrarlarsanız, halk önünde sonunda buna inanacakGöbels (Goebbels), 1933 tır” sözleri de bir propaile 1945 yılları arasında Hal ganda ustası olan Göbels’e kı Aydınlatma ve Propagan atfedilir. da Bakanlığı yapmış Alman 1933 yılında Nazilerin iktipolitikacı. Göbels, Adolf dara gelmelerinin ardından Hitler’in en yakınındakiler13 Mart 1933’te Propaganden ve en sadık yandaşlada Bakanı olan Göbels’in ilk rından biriydi. Coşkulu ve işlerinden biri Yahudiler ve enerjik hitabet yeteneği, Nazi karşıtı yazarlar tarafınsert antisemitik görüşledan yazılmış tüm kitapları ri ile kitlesel propagandaBerlin’in Bebel Meydanı’nda nın “Büyük Yalan” olarak bi yaktırmak oldu. Sonrasında linen tekniğini kullanmada giderek Almanya’daki büki ustalığıyla bilinirdi. “Eğer tün haber kaynakları üzeyeteri kadar büyük bir yarinde tam kontrol sağladı. TEHDİT ETTİ: YA KOV YA BEDEL ÖDE em Küçük son olarak C önceki gün katıldığı televizyon programında gazetecileri hedef göstermeye devam etti. Küçük, Doğan Grubu’yla barışmalarının tek koşulunun samimi olmaları gerektiğini belirterek, bunun da koşulunun bazı gazetecilerin görevine son vermek olduğunu söyledi. Küçük şu ifadeleri kullandı: “Bize samimi olduğunu göstermek zorundasın ki ikna olalım. Biz de bakacağız senin durumuna. Daha karar vermedik. Önce o zaman eğer bütün terör örgütleriyle, bütün paralel yapılarla mücadele edeceğiz diyorsan o zaman Eyüp Can’ın işine son vereceksin. Fethullahçı çetenin oradaki adamı olan Eyüp Can’ı, dijital icra kurulu bilmem nesi yapıyor, geri planda tutuyor, bir de onun yardımcısı var Bülent Mumay, ikisinin birden sözleşmesini feshet, iyi niyetini anlayalım. PKK meselesine girmiyorum, Nevşin’i Ahmet’i filan kovsun demiyorum, Şirin Payzın’ı, dursun onlar. Ama bizim için Fethullahçı terör örgütü bir numaralı düşmandır, PKK ile birlikte, bir numara” diye konuştu. Göbels Küçük Koray Aydın nabız yokluyor ‘İhbar yerine tedavi ettiler’ Seçimlerdeki başarısızlığın partiyi daha da erime noktasına getireceğini düşünen MHP içindeki muhalif kanada Aydın’ın da katılmaya hazırlandığı ileri sürülüyor SELDA GÜNEYSU Gezi direnişinde Bezmi Âlem Valide Sultan Camisi’nde polis müdahalesiyle yaralananları tedavi eden 244 kişiye ceza yağdıran mahkeme gerekçeli kararını açıkladı. ezi Parkı direnişinde Dolmabahçe Bezmi Âlem Valide Sultan Camisi’nde polisin orantısız müdahalesi sonucu ağır yaralanan kişilere tıbbi yardımda bulundukları gerekçesiyle aralarında 2 doktorun da bulunduğu 244 kişiye ceza yağdıran mahkeme mahkumiyete ilişkin gerekçeli kararını açıkladı. Hâkim Yener Yıldırım kararında, doktorlar Erenç Yasemin Dokudan ile Sercan Yüksel’in yaralıları polise ihbar etmek yerine tıbbi yardımda bulunduklarını belirtti. İstanbul 55. Asliye Ceza Mahkemesi geçen günlerde 244 sanığı 2,5 ay ile 1 yıl 2 ay arasında değişen hapis cezalarına çarptırmıştı. Doktorlar Yüksel ve Dokudan’ın da aralarında bulunduğu 4 sanık hakkında da “ibadethaneyi kirletme” suçundan 10 ay hapis cezası veren mahkeme, bu cezayı ertelemişti. Gerek ’nin 1 Kasım’da aldığı sonuçların ardından harekete geçen parti içi muhalefetin Koray Aydın’ın genel başkanlığı seçeneği üzerinde durduğu da öğrenildi. Trabzon’dan yeniden milletvekili seçilemeyen Aydın’ı, seçimlerden sonra pek çok muhalifin arayıp kendisine “genel başkanlık” teklifinde bulunduğu belirtilirken Aydın’ın ise gelen telefonların ardından “nabız” yokladığı ileri sürüldü. Aydın’ın görüşmeler sonrasında teşkilatın nabzına göre tavır alacağına da dikkat çekiliyor. Öte yandan muhalif kanadın üzerinde durduğu bir başka isim olan Gaziantep Milletvekili Ümit Özdağ’ın ise “sonuçlardan rahatsızlık duysa da başkanlık yarışına soğuk baktığı” ifade ediliyor. MHP cileri, yeniden milletvekiMHP’nin 2012 yılıli seçilemeyen adaylar ve nın Kasım ayında gerdelegelerle görüştüğü beçekleştirdiği 10. Olağan lirtilirken ancak bu kez Kurultayı’nda Genel Baş“temkinli” davrandığına kan Devlet Bahçeli’nin rada dikkat çekiliyor. Mukibi olarak karşısında yer haliflerin, genel başkanalan ve o kurultayda, 441 lık için en güçlü rakipleroy alan eski Trabzon MilKoray Aydın den biri olduğuna inandığı letvekili Koray Aydın’ın eski TBMM Başkanvekili adı, parti içi muhalefette yeniden “genel başkan adayı” ola Meral Akşener’in “Bahçeli’ye rakip olmak istememesi” durumunrak geçiyor. da, Koray Aydın’ın en güçlü rakip Aydın da rahatsız olduğu düşüncesinden hareketle, seçimlerden sonra Aydın’la da gö1 Kasım seçimlerinin ardınrüşmeler yaptıkları ve “genel başdan suların durulmadığı MHP’de kan adaylığı” için iknaya çalıştıkGenel Başkan Devlet Bahçeli’nin ları iddia ediliyor. Koray Aydın’ın “olağanüstü kurultayı” toplamaise henüz muhaliflere bu yönde ması halinde, “partinin giderek güç kaybedeceğini” düşünen mu “olumlu” bir yanıt vermediği vurhaliflerin Koray Aydın seçeneğini gulanırken teşkilatın nabzına göre tavır alacağı belirtiliyor. Ayde gündemde tuttuğu ileri sürüldın, iddialar karşısında sessizliğidü. Aydın’ın da sonuçlardan rani koruyor. l ANKARA hatsız olan parti teşkilatı yöneti G çeli kararını açıklayan mahkeme, şüphelilerin cami içerisinde yiyecek ve içecekler tükettiklerini cami içerisini tıbbi atıkları ve yiyecek ve içecek artıkları ile kirlettiklerini ayrıca camii içerisine zarar verdiklerini savundu. Kararda, olaylar sonrası yapılan incelemelere göre cami içindeki kadınlara ayrılmış kısmın pencere önünde içi boş ve ezilmiş halde bir bira kutusu ile müezzin bölümünde boş sigara kutusu bulun duğu belirtildi. Olay yeri inceleme raporuna göre, spot lambalarından 2 tanesinin kırıldığı, güvenlik kameraları ile minber kısmındaki Arapça yazıların bulunduğu perdelerden bir kısmının çalındığı belirtildi. Doktorlar Dokudan ve Yüksel’in de aralarında bulunduğu 4 sanığın camiye ayakkabıları ile girdiği öne sürülerek, “Savunmalar doğrultusunda ibadethaneye zor durumda kalınarak ayakkabılar ile girildiği kabul edilse dahi ibadethane içerisinde zor durum sonrası ayakkabılar ile gezinmeye devam edilerek, keza cami içerisini de revire çevirerek, kullanılan tıbbi malzemeler ve tüketilen gıda maddelerinin atıklarını, içilen sigara izmaritlerini yerlere atarak ibadethaneyi kirletmek suretiyle zarar verdikleri anlaşılmıştır” denildi. l İSTANBUL/Cumhuriyet C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle