28 Aralık 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Pazartesi 30 Kasım 2015 bes EDİTÖR: ZEKİ TEZER TASARIM: SERPİL ÜNAY ekonomi Devlet katkısı sektörü büyüttü B 8 Bireysel Emeklilik Sistemi’nde devlet katkısının devreye girmesiyle fon büyüklüğü 46 milyarı TL’yi aşan bir seviyeye ulaştı. ireysel Emeklilik Sistemi’nde (BES) devlet katkısı uygulamasının ardından, sektörün yakaladığı hızlı büyüme trendi sürerken, diğer düzenlemelerin de etkisiyle çok daha geniş bir kitle avantajlardan faydalanma imkânı buluyor. AvivaSA Emeklilik ve Hayat CEO’su (Üst yönetici) Meral Eredenk Kurdaş, Emeklilik Gözetim Merkezi’nin verilerine göre, sektördeki toplam fon büyüklüğü devlet katkısı dahil 46 milyar TL’yi aştığına dikkat çekti. Meral Eredenk Kurdaş 18 yaş altına BES yolu nümüzdeki dönemde, BES’in büyüme trendini devam ettirecek yeni gelişmelerin gündeme geleceğini hatırlatan Kurdaş, “Bunların başında BES 3.0 dediğimiz ve yeni hazırlanan Bireysel Emeklilik Yönetmelik Taslağı geliyor. Bu taslak, 18 yaş altındaki 23 milyon kişiye bireysel emeklilik yolunu açıyor” dedi. Ö Toplam nüfusa ulaşacak Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) nüfus projeksiyonlarına göre 2014 yılsonu itibarıyla Türkiye’de 18 yaş altında 11 milyonu kız, 12 milyonu erkek olmak üzere toplam 23 milyon çocuk ve genç nüfus bulunduğunu söyleyen Kurdaş, “BES’in toplam nüfusa penetrasyonu yüzde 6.5, 18 yaş üstü nüfusa penetrasyonu ise yüzde 9.3. Yönetmelik taslağı kapsamında belirtildiği üzere, 18 yaş altı nüfusun da sisteme katılmasıyla birlikte, potansiyel BES katılımcı sayısı Türkiye’nin toplam nüfusuna ulaşacak” diye konuştu. Kurdaş, AvivaSA Emeklilik ve Hayat olarak, yüzde 19 pazar payı, devlet katkısı dahil yaklaşık 9 milyar TL fon büyüklük ve 800 bin kişiyi aşkın katılımcı sayısıyla sektörde lider konumda olduklarını söyledi. BES’in ulaştığı hacimle ekonomideki toplam tasarruf eğiliminin ve sosyal güvenlik sisteminin desteklenmesi ve sermaye piyasalarının derinleşmesi gibi birçok makroekonomik unsura katkı yaptığını vurgulayan Kurdaş, BES’in hızlı ve istikrarlı büyüme için elverişli bir ortam sağlarken, doğrudan yabancı yatırımın artırılmasında da önemli rol oynadığını vurguladı. Kurdaş, son yıllarda bireysel emeklilik sektöründe yapılan teşvik edici düzenlemeler, müşteri tabanının genişlemesi, çıkış oranlarının azaltılması ve katkı paylarının artırılması gibi olumlu gelişmeler yaşandığını, Türkiye’de BES’e katılabilecek 18 yaşın üstünde yaklaşık 52 milyon kişinin bulunmasını başlı başına bir fırsat olarak gördüklerini de belirtti. Sektördeki büyüme trendinin devamı için, Birleşik Krallık, Yeni Zelanda ve Avustralya’daki örneklerden hareketle, otomatik katılım uygulaması için pilot çalışmalar başlatıldığını hatırlatan Kurdaş, otomatik katılımın, farkındalığın ve finansal okuryazarlığın artmasına da katkıda bulunarak sektörün bu zamana kadar yakaladığı büyüme hızını daha da artıracağını belirtti. Büyümeye destek Kış gelmeden gıdaya büyük zam at En çok fiy ı artış sebzede oldu Kasımda gıda fiyatlarında gözlenen yüksek oranlı artışta işlenmiş gıda fiyatlarında yaşanan zamların etkisi oldu. Yoksullar harcamalarının yüzde 70’e yakınını gıda ve kira için yapıyor. Kış gelmeden gıdaya büyük zam geldi asımda gıda fiyatları yüzde 5.53 arttı. En yüksek artış yüzde 24.7 ile sebze fiyatlarında yaşandı. Meyve fiyatları yüzde 16.7 oranında arttı. Et ve balık grubunda yüzde 2.4, kuru gıdada yüzde 3.7 oranında artış gerçekleşti. Kasımda en yüksek artış yüzde 24.7 ile sebze fiyatlarında yaşanırken, meyve fiyatları yüzde 16.7 oranında arttı. Fiyatlar et ve balık grubunda yüzde 2.4, kuru gıdada yüzde 3.7 yükseldi. Birleşik Kamuİş Konfederasyonu, yoksul kesimlerin gelirlerinin büyük bölümünü harcamak zorunda kaldıkları gıda fiyatlarını yakından izlemeye başladı. Araştırma kapsamında, mevsimlik olarak değişmekle birlikte yaklaşık 115 temel gıda maddesinin fiyatları aylık olarak derlendi. Araştırmaya göre, Türkiye’deki aileler gıda için yaptıkları her 100 liralık harcamanın 6.7 lirasını meyve, 11.5 lirasını sebze, 19.6 lirasını et, et ürünleri ve balık, 16.2 lirasını süt, süt ürünleri, yumurta ve bal, 18.1’ini ekmek, un ve diğer unlu ürünler, 3.8 lirasını kuru gıda, 4.2 lirasını yağ, K 2.5 lirasını kuruyemiş, cips, 4.1 lirasını alkolsüz içecekler, 13.3 lirasını ise konserve, şeker, çay, kahve ve benzeri diğer ürünler için harcıyor. TÜİK’in Hanehalkı Tüketim Harcaması Araştırmasının (2014) sonuçlarına göre Türkiye’deki yoksullar harcamalarının yüzde 70’e yakınını gıda ve kira için yapıyor. En yoksul yüzde 10’luk kesim harcamalarının yüzde 30.9’unu gıda harcamaları, 34.8’ini ise konut ve kira harcamaları meydana getiriyor. En yoksul ikinci yüzde 10’luk kesim ise harcamalarının yüzde 27.4 ünü gıda, yüzde 31.5’ini ise kira harcamaları meydana getiriyor. Oysa TÜİK, Tüketici Fiyatları Endeksini hesaplarken, gıda harcamalarının payını yüzde 24.25, konut ve kiranın ağırlığını ise yüzde 15.79 olarak dikkate alıyor. Bu farklılık nedeniyle, TÜİK’in açıkladığı enflasyon oranları, özellikle toplumun yoksul kesimleri arasında inandırıcı bulunmuyor. l Ekonomi Servisi Yüzde 70’i harcanıyor Rusya buğday vermeyebilir Türkiye ile Rusya arasında Suriye sınırında düşürülen uçak ile ilgili yaşanan gerginlik hızlı bir şekilde ekonomik ilişkilere de etki etti. Rusya ile Türkiye arasındaki önemli ticaret kalemlerinden birisi de buğday. Geçen sezon Türkiye buğday ihtiyacının büyük bölümünü Rusya’dan karşıladı. İki ülke arasındaki gerginlikten dolayı bu ticaretin tehlikeye girmesi durumunda Türkiye’nin yüzünü Avrupalı üreticilere döneceği yorumları yapılıyor. ABD Tarım Bakanlığı verilerine göre geçen yıl zayıf geçen hasat dolayısıyla Türkiye’nin buğday ithalatı rekor seviye olan 5.9 milyon tona yükseldi. Haziran itibarıyla Türkiye’nin Rusya’dan yaptığı 12 aylık buğday ithalatı 4.2 milyon ton oldu. Rusya için Türkiye en büyük buğday ithalatçısı ülke konumunda. Otomatik katılım TÜİK inandırıcı değil Ete 19.6 lira gidiyor Otoda yüzde 6 daralma ürkiye otomobil pazarı, 2015 Ekim ayında bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 6 oranında daralma yaşayarak 48 bin adede geriledi. Ekimde otomobil pazarında en yüksek oranda düşüş gösteren ülke yüzde 17.6 ile Yunanistan, en yüksek oranda artış gösteren ülke yüzde 46.6 ile İzlanda oldu.Otomotiv Saan Dündar ve Erdem Gül arkadaşlarımızın yargılanmak üzere tutuklanması, fiilen değiştikten sonra şimdi yeni anayasa projesiyle kendine kılıf arayan rejimin mükemmel bir dışavurumudur. Bu kendine güveni son derecede düşük, korku içinde bir rejimdir; daha dün seçimleri kazanmış olmasına karşın bir türlü yarınından emin olamayan bir kadronun yönetmeye çalıştığı bir rejimdir. Bu kadronun özgüveninin ne kadar zayıf, rejimin ne kadar kırılgan olduğunu anlayabilmek için haziran kasım arası dönemde yaşananları, Güneydoğu’da Kürt bölgelerinde yaşanmakta olanları, Suriye iç savaşı bağlamında başlayan gelişmeleri (bunlara yarın değineceğim) düşünmek yeterlidir. Fransız yönetiminin, 130 vatandaşının, başkentin göbeğinde IŞİD tarafından katledilmesi karşısında gösterdiği refleksi, Devlet Başkanı Hollande’ın başlattığı diplomasi atağını, Suriye politikasını değiştirme cesaretini, cuma günü yapılan anma merasiminin vakarını, Türkiye’deki rejimin Ankara katliamından sonra takındığı tutumla karşılaştırmak, Paris katliamından sonra verilen demeçleri, çalınan ıslıkları anımsamak da rejimin karakterini, bu kadronun ülkeyi getirdiği noktayı anlamak açısından son derecede öğreticidir. Can Dündar ve Erdem Gül arkadaşlarımız devletin iki “kliği” arasında çıkan uluslararası boyutlu, öncelikle de bu ülke halkının güvenliğini ilgilendiren bir çatışmanın bilgisini haberleştirdikleri, diğer bir de T nayii Derneği (OSD), Ekim ayı Avrupa ve Türkiye Araç Pazarı Değerlendirmesini yayımladı. Oto pazarı 2014 Ekim’de 1 milyon 31 bin adet düzeyindeyken, 2015’te yüzde 2.5 artarak 1 milyon 57 adede yükseldi. AB (27) ve Avrupa Serbest Ticaret Birliği ülkelerinde de otomobil pazarı yüzde 2.7 arttı. l Ekonomi Servisi şında bir hakikat konuşulamaz, hatta anlaşılamaz olmalıdır. Bu kadro, temsil ettiği sınıf, özelde kendi pratiğinin, genelde “hakikatin” bilgisinin üretiminin, yeniden üretiminin üzerinde mutlak bir kontrol kurmak, realiteye tamamen hâkim olmak istiyor. Bu aynı zamanda bedenler ve mekânlar üzerinde mutlak bir denetim arzusu demektir. Bugünün ekonomik, kültürel ve teknolojik koşullarında bu arzuyu gerçekleştirmek mümkün olmadığı için de, bu kadro gittikçe öfkeleniyor, korkuyor daha fazla baskıya, şiddete sığınarak korunmaya çalışıyor. İkinci vektör, ana akım, düzen içi, muhalefetin zaaflarına, yetersizliğine ilişkindir. Ne sermayenin egemen kesimleri ne de ana akım muhalefet, iktidardaki kadronun toplumsal, siyasi, kültürel özelliklerini, bunun realiteye eklediği yeni boyutları kavrayabilmektedir. Ana akım muhalefette Cumhuriyet gazetesinden başka bir ses kalmamış olmasının bir nedeni de budur. Düzene karşı olan sol muhalefet ise, ne yaşamış olduğu tarihsel yenilginin boyutlarının tam olarak bilincindedir ne da karşı karşıya olduğu yaşamsal (fiziki ve kültürel) tehlikenin. “Güzel Ruh” durumundan çıkılması, farklılıkların ikinci plana atılıp ortak noktaların üzerinde güçlerin birleştirilmesi gerektiği hâlâ kafalara dank etmiyor. Ülke son derecede karanlık bir uçuruma doğru yuvarlanmaya devam ediyor. Can Dündar ve Erdem Gül arkadaşlarımız bu gidişi tarih önünde belgeledikleri için tutuklandılar. Pratikleri ve duruşları bizim de onurumuzdur! C ‘Ben devletim!’‘Devlet benim’ yişle gazetecilik yaptıkları, Cumhurbaşkanı da ben bunun hesabını sorarım dediği için yargılanmak üzere tutuklandılar. Karşımızda, Cumhurbaşkanı’nın gizli kalmasını istediği (!?) bir olayı basına sızdıranları, olayın boyutlarını, yasalara uygun olup olmadığını araştırmak yerine, olayı haberleştiren gazetecilerin peşine düşen garip bir rejim var. Bu garip “rejim” iki vektörün bileşkesi olarak şekillenmeye devam ediyor. Birincisi, devletin yönetimine, içindeki iktidar noktalarına hâkim kadronun iç ve dış politikası iflas etmiş, akıllarındaki proje realitenin duvarına çarpmıştır. Şimdi, bu kadro yaptıklarını açıklamakta büyük zorluk çekiyor, toplumun yarısından fazlasının güvenini kaybettiğini, rızasını alamadığını biliyor. Geri kalanından aldığı rızayı da, eleştirel bakışlar devam ettiği sürece kaybetme riskiyle karşı karşıya olduğunun bilincindedir. “Bu ülkede bir aydın sorunu var” yakınması da bu kırılganlığın itirafıdır. Tüm eleştirel sesler kısılmalı, muhalefet duyulamaz, iktidardaki kadronun temsil ettiği sınıfın hakikati dı ‘Garip’ bir rejim bu C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle