15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Pazartesi 23 Kasım 2015 dizi EDİTÖR: AYŞEGÜL ÖZBEK 8 ROK LAR: CAN E FOTOĞRAF “Why me?” sorusu sadece Emir’e ait değil. Emir’in tişörtünde yazan bu soru onlarca, binlerce, yüzlerce mülteci çocuğun adeta alnında yazıyor. Mülteci gettosunda paraları kaybolan Mirzey ailesinin 5 yaşındaki üyesi Muhammed’in de surat ifadesi ‘Neden ben?’ sorusunun yanıtını arıyor. Sistemi mi tartışacağız, başkanı mı? iz hiç herhangi bir AKP’linin ya da AKP medyasından bir namlı yazarın “Başkanlık sistemi”ni tartıştığına tanık oldunuz mu? Ben olmadım. Başkanlık sistemi üstüne AKP kanadından büyük Türk düşünürü Recep Tayyip Erdoğan’ın “Parlamenter sistem artık işe yaramaz. Bize mutlaka başkanlık sistemi lazım” diye özetlenebilecek inciler duyduk ve bu AKP tayfasına yetti de arttı bile. Nitekim başkanlık sisteminin en ateşli taraftarı, bir başka büyük Türk düşünürü Burhan Kuzu hazretleri de aynı cümleyi evire çevire tekrarlıyor ve AKP tayfası da “Yav adam koskoca profesör. Herhalde bir bildiği vardır” hesabıyla başkanlık sisteminden yana saf tutuyorlar… O yüzden de “başkanlık sistemini tartışalım” önerisi onları öfkelendiriyor. N’apalım. Öfkelenirlerse öfkelensinler. Bu onların derdi. Biz işimize bakalım ve sahiden tartışalım… HHH Belli başlı iki buçuk sistem var. Bir: Parlamenter sistem. Kimi ülkelerde kör topal yürüyor (mesela bizde), kimilerinde tıkır tıkır işliyor (mesela İskandinav ülkelerinde). İki: Başkanlık sistemi. Amerika Birleşik Devletleri’ndeki sistem. İkibuçuk: Yarı başkanlık sistemi. Fransa’daki sistem böyle anılıyor. Haaa, bir de AKP’lilerin ne olduğunu anlamadıkları, o yüzden de anlatamadıkları, ama bilgiç bilgiç üfürdükleri bir sistem daha var: Türk usulü başkanlık sistemi… Eğer başkanlık sistemini ciddi ciddi tartışacaksak, bu sonuncuyu, yani Türk usulü başkanlık sistemi mavalını tartışma dışı bırakalım… HHH Başkanlık sisteminde seçilmiş bir başkan var. Çok yetkili sanılıyor. Değil. Hukukla, hem de çok ayrıntılı kural, yasa ve ilkelerle pekiştirilmiş bir hukukla kuşatılmış bir başkan bu. Bir ülkeye büyükelçi tayin etmek için bile parlamentodan izin ve onay almak zorunda olan bir başkan… Hukukla kuşatılmışlık sadece yasalarla, kurallarla değil “Yüksek Mahkeme”nin gücüyle de somutlanıyor. Bizdeki gibi beğenmediğin HSYK’yi, Yargıtay’ı, Danıştay’ı, Anayasa Mahkemesi’ni yandaş yargıçlarla donatma olanaklarının düşünülemediği, Sayıştay’ı devre dışı bırakmaya kalkanlara “deli muamelesi” yapılacağı bir Yüksek Mahkeme’den söz ediyorum. Tayyip Erdoğan böylesi bir sistemde başkan olsa daha ilk günden istifayı ya da intiharı düşünmez mi? HHH Selahattin Demirtaş ve Kürt siyasal hareketi içinde onun dillendirdiği çizgiyi savunanlar “Başkanlık sistemini tartışabiliriz. Ama tek adam yönetimi sistemine şimdiden hayır” diyorlar. Buradan “Aha işte Kürtler pazarlığa oturdular” sonucunu çıkarmak gerçeği değil, gönlünden geçeni, bilinçaltında yuvalanmışı dile getirmektir. Tamam, Kürt siyasal hareketi içinde de sahiden pazarlığa oturmayı düşünebilecek kimi kişi ve gruplar var. Demokratik özerklik deyince maske takıp hendek kazmak ve belediye başkanlarının okuduğu bir sayfalık metinlerle “Biz yaptık oldu; ilan ettik, bitti”yi anlayanlar var. Onlar acaba Öcalan’ın demokratik özerklik üstüne tezlerini bir kez daha okusalar, anlayamıyorlarsa doğru anlayan birilerine danışsalar daha iyi olmayacak mı? S Kaybolan sadece Mirzey ailesinin parası değildi fgan Emir’in Çeşme’den dünyaya tokat gibi mesajıydı “WHY ME?”(neden ben?)... Islanmasın diye sarıldığı poşetin içindeki kırık kolu, çıplak ayakları ile bota binişi ve 60 kişinin sıkıştığı bottan diğer kolunu çıkarıp el sallaması çok sayıda mülteci çocuğun içinde bulunduğu zor şartların da umudun da fotoğrafıydı. Emir onlarca, yüzlerce, binlerce çocuktan sadece biriydi. Çeşme’deki bu mülteci gettosunda zamanla kurulan iletişim sonucu diğer aileler de kapısız evlerini, yüreklerini açtılar bize. O sayısız mülteci çocukların zor şartlardan, umuda açılan yolculuklarına tanık olma şansı elde ettik. Çocuklarını, kardeşlerini, savaşın göbeğinde kaybeden ya da bırakmak zorunda kalan yetişkinlerle Suriyeli İssa’nın KürtçeArapça ve İngilizce, Ziya’nın Peştuca (Afganların kullandığı dil) ve Türkçe tercümeleri sonucu iletişim kurma imkanı bulduk. A Muhammed’in hayalleri bitti Kişisel donanımımız ...” İssa’nın cümlelerini bir kadının haykırışları kesiyor. Sesin geldiği noktaya ulaştığımızda ise isminin Zehra Mirzey olduğunu öğrendiğimiz kadın ve 2 kızının gözyaşlarıyla tanışıyoruz. Umutları olan denizin rengindeki eşarbıyla bir kızı, içinde bulundukları zorluğun temsili kara eşarbı ile diğer kızı ve anne Mirzey gözyaşları içerisinde isyan edercesine Peştuce gözyaşlarının sebebini anlatmaya çalışıyor. “Biz de yaşamın içine girmek istiyoruz” diyen tercümanımız İssa (ortada) bu satırlar yayımlandığında Makedonya’ya ulaştığını bize telefonla bildirdi. Afganistan’da 3 yaşındaki oğlunu, 20 yaşındaki eşini bırakıp para kazanmak ümidiyle yollara düşen Ziya’nın çevirisi ile Mirzey ailesinin isyanına kulak veriyoruz. Ahmedi Mirzey ve Zehra Mirzey 5 çocuk sahibi. 2 kız çocuğu 15 ve 17 yaşında. Ailenin en küçük üyesi Muhammed ise henüz 5 yaşında. Mirzey ailesinin Afganistan’dan Türkiye’ye gelişlerinin üzerinden 1 ay, Çeşme’deki bu mülteci gettosuna yerleşmelerinin üzerinden de 10 gün geçmiş. Kişi başı bin dolar, Muhammed için de 500 dolar karşılığı Yunanistan üzerinden Almanya’ya gitmek çok sayıda mülteci gibi hedefleri. Önceki gün Ahmedi Mirzey yolculuk için ayarladıkları 5 bin doları saklaması için eşi Zehra Mirzey’e teslim ediyor. Zehra o parayı saklıyor, ertesi gün ise nereye koyduğunu hatırlamıyor. “O bizim Almanya’ya gidiş paramızdı” diyerek ağlayan Zehra’nın cümlelerini eşi Ahmedi şöyle devam ettiriyor: “1 liramız kalmadı. Bırakın gitmeyi ‘Çocuklarımı yaktım’ İssa ile Çeşme’deki deniz manzaralı bu mülteci gettosundaki evlerin arasında yürüyoruz. Paris katliamı sonrası bölgedeki hissiyatı sorduğumuz İssa durumu şöyle açıklıyor: “Tedirginlik hâkim, hem de çok. Ancak bizler terörist değiliz. Bakın ben şu an bu haldeyim. Tahmin eder miydiniz kaç dil bildiğimi? Ama dünyanın bu politik tavrı bizi böyle görünmeye itti. Biz Paris’e ya da herhangi bir Avrupa ülkesine gittiğimizde eğer izin verilirse tıraşımızı olup, üstümüze takım elbiselerimizi giyip çalışmak, yaşamın içine girmek istiyoruz. Bir kadının haykırışı... burada su bile alamayız. Kimseyi suçlamayız, çalındı diyemem. Ama paramız kayıp.” Mirzey ailesinin haykırışlarına Muhammed de ne olduğunu anlamadan katılıyor. Suratındaki ifadeyse Emir’in tişörtündeki “Why me?” (neden ben?) sorusunun bir başka yansıması. Mirzey ailesinin gözyaşlarını ise en iyi, suçluluk duyan anne Zehra’nın şu cümlesi tarif ediyor, “Çocuklarımı, bizi yaktım.” Diğer mültecilerle birlikte Mirzey ailesinin parası aranmaya başlanıyor... Havanın kararmasıyla ertesi gün tekrar aranacağı sözüyle aileler evleri Gözyaşlarıyla uğurluyorlar ne çekiliyor. Mirzey ailesinin kapısız, penceresiz evinden de gece boyunca ağlama sesleri geliyor. Bugün o gün değildi, kimse umuda yolculuğa çıkamadı. Ancak uyanılan sabah, rüzgârın bir önceki gün kadar şiddetli olmaması sebebiyle o gün oluyor... Önceki gün aç, susuz olarak bekleyen yüzlerce mültecinin arasında hiç görmediğimiz erkekler de mültecilerle birlikte sahile geliyor. Hepsi Kürtçe ve Peştuca iletişim kurdukları gibi iyi de Türkçe konuşuyorlar. “Benim misafirlerim buraya” diyerek para aldıkları mültecileri bir araya topluyor. Defterdeki isimlerin yanına tik atılıyor. Paralarını hâlâ bulamayan Mirzey ailesinin isimlerinin yanı ise boş kalıyor. İlk bot şişiriliyor, can yelekleri giyiliyor ve aralarında tercümanımız İssa’nın da olduğu 60 kadar mülteci vedalaşıp botlarına biniyor ve gidiyorlar. Takibimiz sonucu Yunanistan’a ulaşıyorlar... Mirzey ailesi ise karada onları ağlayarak uğurluyor. Öfke ve gözyaşı aynı botta Mirzey ailesi gözyaşları dökerken yakınlarında isminin Nergiz olduğunu öğrendiğimiz kadının bakışları dikkatimizi çekiyor. Bu gözlerden yaşlar henüz akmıyor ancak nefret ve korku, öfke ve de isyan hâkim. Nergiz 4 çocuk annesi, 41 yaşında genç bir kadın. Kocası geçen ay Afganistan’da Taliban militanları tarafından öldürülüyor. Eşini toprağa veren Nergiz, o günün gecesi 4 çocuğunu da alarak Türkiye’ye kaçıyor. “11, 13, 16, 18 yaşlarında onlar. Kocamın ardından orada 1 gece daha uyuyamazdım. Çocuklarımı da kaybetmek istemedim” diyen Nergiz de 4 çocuğu ile birlikte Avrupa’ya açılan kapı olarak gördükleri Yunanistan’a doğru yolculuğa çıkıyor. Parasını kaybeden Mirzey ailesinin durumu ise diğer umut yolcuları sırasında bekleyenler tarafından ‘insan kaçakçıları’na anlatılmış, her bota aileden 1 kişi alınması şartıyla Mirzey ailesi de para ödemeden teker teker gidiyor. Zehra’nın gözyaşları, Nergiz’in öfkesi aynı botta Yunanistan’a doğru yolculuk başlıyor. THY uçağına ihbar Türk Hava Yolları’nın (THY) New Yorkİstanbul seferini yapan uçağına sosyal medya üzerinden bomba ihbarı yapıldı. Bunun üzerine kaptan pilot, uçağı Kanada’nın Halifax bölgesindeki Stanfield Uluslararası Havalimanı’na indirdi. Terminale alınan yolcular üzerinde ve uçakta arama yapıldı. THY ihbarla ilgili “Uçak sosyal medyadaki ihbar nedeniyle divert etti. Kanada Halifax Havalimanı’nda yolcular terminale alındı. Uçakta 244 yolcu ve 14 ekip var. Uçakta arama yapıldı” denildi. Uçak, aramalarda olumsuz bir durumla karşılaşılmaması üzerine tekrar havalandı. l İSTANBUL/ CİHAN un alabora Bodrum’da kaçak botun iasında 5 fac luk lcu olduğu umuda yo kurtarma ma ara en rül rdü sü gündür klardan birinin cu ço ıp çalışmalarında, kay eri Üz ndeki mavi daha cesedine ulaşıldı. lan’ın ölümüAy le siy kot ve kırmızı giy bir kez daha nü hatırlatan görüntü, lculuğundaki yo ut sığınmacıların um n ölen çocuğun ke yar ko aya ort dramını Minik Sena’nın u d l o i b i g n a l y sonu da A lirtildi. Faciadan adının Sena olduğu be Bodrum Devlet n, ssa Ha van kurtulan Mir k çocuğu teşçü kü a Hastanesi morgund ifadede “Bota his etti. Hassan verdiği na sürekli Sena ğu binerken annesi çocu an öğrenmişzam o u, ord niy diye sesle dedi. Kayıp u” un uğ tim adının Sena old a çalışmaları rm rta ku ma ara olan 6 kişiyi A / DHA ĞL MU ise devam ediyor. l Cephanelik gibi ev Kırklareli Jandarma Komutanlığı Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Şubesi ekipleri, Üsküp Beldesi’nde oturan T.G.’nin evinde çok ayıda mühimmat bulunduğu ihbarı üzerine harekete geçti. Mahkeme kararıyla ev ve işyerine baskın yapan jandarma ekipleri el bombası, uçaksavar mermisi, 4 tüfek mermisi, ruhsatlı tabanca ile tarihi eser olabileceği değerlendirilen kılıç ele geçirdi. Ev sahibi T.G. gözaltına alınarak Kırklareli Jandarma Komutanlığı’na götürüldü. l KIRKLARELİ / DHA Meryem nefes alabilsin, onlar yaşama tutunsun... C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle