28 Aralık 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Olaylar ve GOrUSler 14 posta@cumhuriyet.com.tr EDİTÖR: ÖZGÜR MUMCU ve SİNEM USER KARA TASARIM: İLKNUR FİLİZ KÜLTÜR SANAT Perşembe 19 Kasım 2015 CHP’nin örgütsel sorunu Doç. Dr. YUNUS EMRE İstanbul Kültür Ü. Öğretim Üyesi / Eski CHP Gençlik Kolları Genel Başkanı HP’nin örgütlenme sorunu hakkındaki bu yazı içinde düşeceğimiz notlar bir bilimsel araştırma projesi kapsamında beş ilde yürüttüğümüz bir araştırmada elde edilen bulgu ve gözlemlere dayanmaktadır. Örgütlenme sorununda en önemli unsur partiye gidip gelenler ya da başka bir deyişle partinin aktif destekleyicileriyle ilgili. CHP örgütü sivil toplumdan ve ekonomik yaşamdan kopuk. Bu nedenle örgüt seçmenle parti arasında aracılık rolünü üstlenemiyor. Parti içinde emekliler ve yaşlılar ağırlıklı. Partinin sivil toplumla, meslek kuruluşlarıyla, sendikalarla teması ve işbirliği çok sınırlı. CHP’liler için siyaset avukat yazıhanelerinde, mali müşavir ofislerinde particiler arasında dönen bir oyundan ibaret denilebilir. Gözlemlenen ikinci sorunlu alan partinin seçmenleriyle üyelerinin örtüşmemesi. Parti örgütü genel olarak partili seçmenlerin küçük bir örneği karakterini taşımaktan uzak. Bu nedenle parti içinde küçük grupların hâkim olduğu ve bu hâkimiyetin başka kesimleri dışlama özelliği taşıdığı görülüyor. Bu hâkim gruplara rengini veren unsur kimi zaman memleket, kimi zaman mezhep kimi zaman etnik C CHP bir seçimden daha mağlup ayrıldı. CHP için sorunun kaynağı nerede sorusu herkesin gündeminde. Cevaplar muhtelif. Kimilerine göre ideoloji; kimilerine göre örgüt; kimilerine göre ise liderlik CHP’nin temel sorunu. etme ya da siyasal süreçlerin katılıma açık olma düzeyine çok da önem verilmiyor. Özetle CHP’lilerin bakış açısından parti içi demokrasinin varlığı adayların önseçimle belirlenmesiyle eşitleniyor. Bu nedenle adayların önseçimle belirlendiği illerde CHP liderliğine Kemal Kılıçdaroğlu’nun yükselmesiyle parti içi demokrasinin güçlendiği vurgulanıyor. Adayların genel merkez tarafından belirlendiği illerde ise CHP’de parti içi demokrasinin olmadığı görüşü gündeme geliyor. CHP’lilerle yapılan görüşmelerde partinin örgütsel zayıflığıyla ilgili iki açıklama gündeme geliyor. Bu açıklamalardan ilkini kültürel çatışma tezi olarak nitelemek mümkün. Bu açıklamaya göre geniş seçmen çoğunluğu CHP’yi seküler insanların partisi ya da Alevilerin partisi olarak görüyor. Bu kişiler kendileri için böyle bir özdeşleşme geçerli olmadığı için de partiye katılmıyor ve destek vermiyorlar. Türkiye’nin büyük bir kültür kavgasına sahne olduğu görüşünden hareket eden bu açıklama kimlik siyasetinin etkileri nedeniyle CHP’nin yeni kesimlere nüfuz edemediğini gündeme getiriyor. İkinci açıklama ise AKP’nin uzun iktidar döneminde yapılan sosyal yardımların CHP’nin örgütlenmesini geliştirmesine engel ol köken olabiliyor. Aynı kökenden gelen insanların kökenlerini dayanışma unsuru olarak görmesi/kullanması diğerlerini rahatsız ediyor. Bu sebeple de parti yeni kesimlere açılamıyor. Sivil toplumdan kopuk Alanlar sınırlı Seçmen ve üye zıtlığı Partiye üyelerin destek verebilecekleri alanlar ve kanallar sınırlı. CHP örgütleri üyelerine düzenli siyasal faaliyetlere katılım gösterebilecekleri düzlemler sunamıyor. Örgütler eylem, protesto ya da gösteri gibi siyasal katılım unsurlarını sıklıkla kullanmıyor. CHP’ye destek daha çok partinin seçim kampanyasına katılımla sınırlı oluyor. Özetle CHP örgütünün hem dışarıya kapalı bir karakter taşıdığını hem de kendi içinde katılım ve kaynak mobilizasyonu kapasitesinin oldukça sınırlı olduğunu not etmek gerekiyor. Bu durumu partinin gelirleri üzerinden de izlemek mümkün. 2013 yılında partinin gelirleri içinde üye aidatlarının oranı sadece yüzde 0.42. Ayrıca parti içi eğitim bir siyasal sosyalleşme aracı olarak önemli bir imkân sağlamasına rağmen CHP örgütleri tarafından etkili biçimde kullanılamıyor. Alevilerin partisi mi? duğu tezi. Bu teze göre büyük bir seçmen kesimi AKP’nin sosyal yardım imkânlarından mahrum kalmamak için CHP’ye katılmıyor. Özetle bu iki tez de CHP için örgütlenebilecek seçmen kesimlerinin aslında çok dar olduğu varsayımından hareket ediyor. Bu iki tezin bir diğer ortak özelliği ise CHP’nin örgütsel sorununun kaynağını dışsal faktörlerde görmeleri. Yani CHP üyelerinin ya da liderliğinin tercihlerinden bağımsız olarak CHP’nin dışındaki birtakım nedenlerin etkili bir örgütlenme oluşturulmasına engel olduğu iddia ediliyor. Ancak bu yaklaşımlar sosyal demokrat iddianın özüyle karşıtlık içeriyor. Sosyal demokrasi siyaseti önemsemeyi ve örgütsel imkânları kullanarak toplumu ikna etmeyi öngörüyor. Özetle yukarıda vurgulanan her iki tez de CHP için yanlış bir teşhis içerdiğinden hastalığın tedavisi de mümkün olmuyor. Sonuç olarak CHP için örgütsel yenilenme en önemli mesele olarak orta yerde duruyor. Ancak parti içinde yürütülen tartışmalara bakınca bu yenilenme için çok da ümitli olmak mümkün görünmüyor. Beethoven Yaşar Kemal Ortaklığı… ukarıdaki başlık benden değil, İdil Biret’ten... “Ben Beethoven ile Yaşar Kemal arasında bir yakınlık görüyorum: İkisinin de sınır tanımayan yaratıcılıkları var. İkisi de çok bağımsız. Bunlar ortak yanları...” Bir masa çevresinde iki avuç insanız. 30 Kasım’da Tekfen Filarmoni Orkestrası’nın vereceği “Yaşar Kemal’e Saygı” konseri için Tekfen Holding Kurucusu ve Başkanı Nihat Gökyiğit toplamış bizi çevresine. Nihat Gökyiğit’le Yaşar Kemal tanışması, yaşamın sonbaharında bir doktor bekleme odasında olmuş. Ortak ilgi alanları doğa sevgisi, arılar, çiçekler böcekler derken “Botanik Bahçe” ziyaretleri... Y 23 ülkeden kültür bahçesi Ümit var mı? CHP’lilerin parti içi demokrasi algısı da bir ölçüde sorunlu. Parti içi demokrasiden daha çok adayların seçim yöntemi anlaşılıyor. Siyaset formüle Parti içi demokrasi “Yaşar Kemal, hep dünya binbir çiçekli bir kültür bahçesi derdi” diye anlatıyor Gökyiğit. “Bizim orkestramız da öyle. 23 ülkeden müzisyenlerin buluştuğu bir kültür bahçesi...” Bilmez miyim. 1992’de “Karadeniz Oda Orkestrası” adıyla kuruluşunu anımsıyorum. Saim Akçıl şefliğinde, barış adına ortak bir dil yaratmak amacı güdüyordu... Yıllar içinde orkestra büyüdü, başka ülkelerden müzisyenler de katıldı. “Üç Denizin Sesine” Karadeniz, Hazar Denizi ve Doğu Akdeniz ülkelerinin sesine dönüştü. (23 ülke: Arnavutluk, Azerbaycan, Bulgaristan, Ermenistan, Filistin, Gürcistan, Irak, İran, İsrail, Kazakistan, Kırgızistan, Lübnan, Mısır, Moldova, Romanya, Rusya, Suriye, Türkiye, Türkmenistan, Ukrayna, Ürdün, Özbekistan, Yunanistan.) Tekfen Filarmoni Orkestrası’nın mevsimin ilk konserini Yaşar Kemal’e adaması orkestranın misyonuna ve doğasına çok uygun. Ayşe Semiha Baban, İdil Biret, Zülfü Livaneli ve Ahmet Erenli’den oluşan bir ekip programı oluşturmuş. Yaşar Kemal’in gençliğinde derlediği ağıtlardan, Zülfü Livaneli bestesi film müziği Yer Demir Gök Bakır’a, Gara Garayev’den Adnan Saygun’a Anadolu’nun sesinden, La Scala’daki “Teneke” Operası’ndan aryalara ve İdil Biret’in yorumuyla Beethoven’e uzanan bir program. Yerelle evrenseli buluşturan muhteşem bir seçki... Yaşar Kemal’in İdil Biret’e hayranlığını zaten biliyor yakından izliyordum. Ama ona “Türkiye’nin mucizesi” dediğini bu toplantıda Ayşe Semiha Baban’dan öğreniyorum. Ne doğru bir tanımlama! İdil Biret’i dinliyorum: “Hazırlanan programı çok dengeli ve güzel buluyorum. Zaten Beethoven’in piyano ve koro için bestelediği Koral Fantezi , 9 Senfoni’nin hazırlığı gibidir. Sonundaki Schiller’in şiiri de bence Yaşar Kemal’e çok yakın!” Elbet çok yakın. Kulaklarımda 9. Senfoninin finali “Neşeye Övgü” yani “Kardeş olun ey insanlar” diye başlayan dizeler çınlarken, bir yandan da Yaşar Kemal’in yaptığı son çağrıyı duyuyorum sanki: “Ey Türk halkı, ey Kürt halkı, bu toprakların kültür zenginliği olan tüm halklar, sözüm hepinizedir... Bu bir çağrıdır” diye kükreyen sesini duyuyorum... 30 Kasım’da Lütfi Kırdar’daki “Yaşar Kemal’e Saygı Konseri” kaçmaz. Yenilgi akşamından kurtulmak Ö. İskender Özturanlı Toplumcu Düşünce Enstitüsü, Y.K Üyesi Muhteşem program unu açık açık ortaya koymakta fayda var: önce eksenimiz kaydı. 1 Kasım seçimleri öncesinde hem büyük bir şiddet sarmalı tırmandırıldı, hem de ekonomik verilerde aynı anda tehdit noktasına gelen yükselişler yaşandı. 7 Haziran seçimin ana omurgasını oluşturan siyasal taleplerin, temsilde adaletin, AKP dışı bir yönetimin oluşma ihtimali temel siyasal parametreler arasından çıkıverdi. Bütün eksen, yukarıdan aşağıya baskıcı, ceberut iktidar teknikleri ile oluşunca, muhalefet de sadece bu mevzileri kaybetmeme direnci üzerinden, iktidarın baskıdan yıpranacağına dair bir algıya veya ekonomik, finansal bir kriz anının beyhude gongunun çağrısına bel bağlayan inanılmaz bir atalete doğru geri çekildi. Oysa tarih hiçbir iktidarın, oyunun anahtarı ona bırakılmak kaydıyla kendiliğinden yıpranmadığı, yenilmediğinin örnekleri ile dolu olmasına rağmen... Aynı anda da tuhaf bir şekilde, 7 Ş Haziran’da koalisyon masasına oturan CHP lideri de, masadan kalkan MHP lideri de, nihayetinde asla AKP ile koalisyon kurmayız diyen Demirtaş da ikinci şanslar oluştuğunda, iktidar partisi ile koalisyon yapabileceklerini deklare ederek gittiler seçime. Böylece, tuzaklı bir şekilde siyasallığın temel motivasyonu olan karşıtlıklar silikleşti. AKP veya onunla koalisyon kuracak olan muhalefetin tonuna göre oluşacak bir ülke haritası üzerine bahis atılmaya başlandı. Bu esasında, dayatılmış bir konumdu ve seçmenin karar sürecinde tahminimizden fazla etkiledi. Üstelik bu tam da büyük bir şiddet ve kıyımların ortasında, açık bir savaşın içinde uyanmaksızın sürüp giden bir dayatmaydı bu. Dahası da var, çözüm sürecini hem gücü kullanarak, hem de kitlelerin bakışını faşizan bir mevziye çekerek sekteye uğratan bu dönüş, aynı anda da bu süreci yeniden yalnızca kendisinin başlatacağına dair bir garabeti de pompalamaya başladı. Buna hiçbir siyasal itiraz bulmadı ve bir tür “çıkmayan candan umut kesilmez” misali samimiyetsiz de olsa bu kapıyı açık bıraktı. Kürtle Dayatmalar rin coğrafyasından yeniden gelen oyların bir nedeni de bu muydu? Öyle sanıyorum. Üstelik bu ihtimale karşı da nasıl daha iyi bir ülke, daha iyi bir hayat tasarımı oluşturmaya çalışılmadan, detay bildirgelerin teknik sorunları ile çatallanan bir tartışma asıl tartışmanın yerine geçti. Eğer bildirgelerin teknik vaatleri altında değil, bu dağınık siyasal atmosferden kurtulma adına nasıl bir dünya kurgulanacağı noktasında bir siyasete akim kalan 7 Haziran’da olduğu gibi ısrarla dönülebilseydi AKP iktidarı bundan mutlaka zarar görecekti. Çünkü mevcut 13 yıllık iktidarın baskı teknikleri, işletme pragmatizmive başkanlık uzatması dışında ülkeye söyleyecek bir ufuk çizgisi çizecek hali de yoktu aslında. AKP’nin seçimlerde artan oyu siyasal alanın tamamen tasfiye edilmesine, güvenlik ve baskının sürdürülmesi ile piyasaların görünmez ve yalancı arzusu hilafına pompalanan sahte istikrar oyunu üzerinde gidip gelen bir sarkaç üzerinde çalıştı. Tam bu noktada 13 yıllık uzun tarihin bir kesinti anına farklı bir kurulum anına ihtiyacı vardı, lakin muhalif tarafta böylesi bir denemenin adı bile anılmadı nere deyse. Oysa çok kısa sürede de de olsa dövizdeki artışın, finansal verilerin esasında bununla hiç ilgisi olmadığı, küresel paranın sahibi ile ilgili olduğu en azından görülmüş olacaktı. Bu esasında Türkiye’nin bundan sonraki dönemi adında söz alabilecek hâkim bir irade isteğinin ısrarla denenmesinin önemini azaltmıyor, tersine arttırıyor. İstikrar denen beyhude arzu bu çarpık düzenin sürdürülmek istenmesidir. Kesinlikle ama bunu bıkmadan anlatmalı, bu çarpık istikrarı dönüştürerek sahici bir istikrarı ve adaleti kurmak için yola çıkıldığının anlatılması kaydıyla, doğrudur bu. 2002’den beri nerdeyse bu hükümetten başka bir alternatif olmadığı zannıyla büyüyen bir kuşağı ancak böyle ikna edebiliriz. Bütün dünyanın kendilerine karşı bir komplo içinde olduğuna inanan ve inandırılan bir halkın yeniden ayağa kalkması ve ayakları üzerinde durması gerekmektedir. İktidara aday olan bir solun ülkeyi sadece yönetmeye değil dönüştürmeye niyetli olduğunu daha kenarda iken göstermesinin, kanıtlamasının başka bir yolu yok çünkü. İstikrar oyunu ‘Türkiye’nin mucizesi: İdil’ Onursal Başkanımız, saygıdeğer büyüğümüz, sevgili CAHİT ÜLKER’i T.C. İSTANBUL 3. İFLAS DAİRESİ’NDEN TAŞINIRIN AÇIK ARTIRMA İLANI 2015/11 İFLAS Aşağıda cins, miktar ve değerleri yazılı mallar satışa çıkarılmış olup: Birinci artırmanın aşağıda belirtilen gün, saat ve yerde yapılacağı ve o gün kıymetlerinin %50’sine istekli bulunmadığı takdirde, yine aşağıda belirtilen gün, saat ve aynı yerde 2. artırmanın yapılarak satılacağı; şu kadar ki, artırma bedelinin malın tahmin edilen değerinin %50’sini bulmasının ve satış isteyenin alacağına rüçhanı olan alacakların toplamından fazla olmasının ve bundan başka paraya çevirme ve payların paylaştırma giderlerini geçmesinin şart olduğu; birinci artırmadan on gün önce başlamak üzere artırma tarihinden önceki gün sonuna kadar esatis.uyap.gov.tr adresinden elektronik ortamda teklif verilebileceği, birinci artırmada istekli bulunmadığı takdirde elektronik ortamda birinci artırmadan sonraki beşinci günden başlamak üzere ikinci artırma gününden önceki gün sonuna kadar elektronik ortamda teklif verilebileceği, mahcuzun satış bedeli üzerinden aşağıda belirtilen oranda KDV%1’nin alıcıya ait olacağı ve satış şartnamesinin icra dosyasından görülebileceği; gideri verildiği takdirde şartnamenin bir örneğinin isteyene gönderilebileceği; fazla bilgi almak isteyenlerin yukarıda yazılı dosya numarasıyla dairemize başvurmaları ilan olunur. 11/11/2015 1. İhale Tarihi: 01/12/2015 günü, saat 11:00 11:05 arası. 2. İhale Tarihi: 17/12/2015 günü, saat 11:00 11:05 arası. İhale Yeri: Ny Turkuaz Otomotiv Turizm Gıda ve Tem. İnş. San. ve Tic. Ltd. Şti. Sümbül Efendi Mah. Fırın Sk. No: 7, Fatih/İST. No: 1 Takdir Edilen Değeri TL: 200.000.00 Adedi: 1 KDV: %1 Cinsi (Mahiyeti ve Önemli Nitelikleri): 34TA4191 Plakalı, 2003 Model FORD Marka. comfort Tipli, 3E 54372 Motor No’lu, WfDNEX. XWPD3E54372 Şasi No’lu, Yakıt Tipi Benzin, Vites Tipi Manuel, Kasa Tipi Cabrio, Motor Gücü IHP, Motor Hacmi 1 cm3. Rengi Beyaz ön tampon küçük çaplı çizik ve vuruk sol ayna kırık sol arka stop kırık Arka Tampon ile sağ arka kapı vuruk ön sol Tampon vuruk istepne var kriko yok. 1. İhale Tarihi: 01/12/2015 günü, saat 11:1011:15 arası. 2. İhale Tarihi: 17/12/2015 günü. saat 11:10 11:15 arası. İhale Yeri: Ny Turkuaz Otomotiv Turizm Gıda ve Tem. İnş. San. ve Tic. Ltd. Şti. Sümbül Efendi Mah. Fırın Sk. No: 7, Fatih/İST. No: 2 Takdir Edilen Değeri TL: 55.000.00 Adedi: 1 KDV: %1 Cinsi (Mahiyeti ve Önemli Nitelikleri): 34TD4921 Plakalı, 2007 Model. HONDA Marka. R 20A21023438 Motor No’lu, SHSRE5870707U023405 Şasi No’lu, Yakıt Tipi Benzin, Vites Tipi Otomatik, Motor Gücü IHP, Motor Hacmi 1 cm3, Rengi Gri. Ön ve arka tamponda çizikler ön çamurluk vuruk var istepne var. (İİK m. 114/1, 114/3) * :Bu örnek, bu Yönetmelikten önceki uygulamada kullanılan Örnek 63’e karşılık gelmektedir. “Resmi ilanlar: www.ilan.gov.tr’de” (Basın:183127) aramızdan ayrılışının 11. yılında saygıyla anıyoruz. ZONGULDAK MADEN MÜHENDİSLERİ DERNEĞİ T.C. SAKARYA 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ’NDEN ESAS NO: 2013/721 Davacı Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı tarafından açılan davada mahkememizin 2013/721 E 2014/692 K sayılı hükmü davacı vekili tarafından süresinde temyiz edilmekle, Yargıtay 5. Hukuk Dairesi’nin 26/10/2015 tarih ve 2015/8342 E 2015/18430 K sayılı ilamı ile ONANMIŞTIR. Davalılardan Muazzez Aslıbay’ın (TC NO: 30077170948, Şakir kızı) Erlenwenk 1 Köln 50827 Almanya adresine tebligat yapılamadığından, ilanen tebliğe karar verilmekle, onama ilamı davalı Muazzez Aslıbay’a ilanen tebliğ olunur “Resmi ilanlar: www.ilan.gov.tr’de” (Basın: 184008) C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle