15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Salı 17 Kasım 2015 10 EDİTÖR: SERKAN OZAN G20 11 Suriye’de global çözüm MERKEL: ASKER GÖNDERMEYİZ, PEŞMERGEYE YARDIM EDİYORUZ lmanya Başbakanı Angela Merkel, IŞİD’le savaşmak için askerlerini göndermeyeceğini belirterek “Irak’ta peşmergeye yardım ediyoruz ve bu yetiyor” dedi. G20 zirvesinde bir grup gazeteciyle görüşen Merkel bunun yerine bölgedeki terör tehdidinin Birleşmiş Milletler’de daha geniş şekilde değerlendirmesini istediğini anlattı. Suriye’de barış görüşmeleri süreci ile ilgili bir soruya “BM bu süreçte bir rol oynayabilir” yanıtını verdi. nATO ile ortak bir harekât ihtimalinin ise ihtimal dahilinde olmadığını söyledi. kulislerde Alman delegasyonundan yetkililer Merkel’in Rusya ve Çin’in çözümün bir parçası olmasını istediğini aktardılar. Rusya ve Batı ülkelerinin ortak düşmanı IŞİD. Ancak kimin desteklenmesi gerektiği konusunda fi A Peki, kim sorumlu? uruç ve Ankara katliamları gibi Paris katliamının arkasında da İslamiyet yok. Ancak, “İslami terör diye bir şey yok” veya “terörün dini yok” gibi çıkışlar bir şey ifade etmiyor. İstesek de istemesek de bu cinayetler İslamiyet adına işleniyor. Geri kalmış Müslüman ülkelerdeki ulema ki buna başta Vahhabi Suudi Arabistan’ı dahil etmek lazım bu saldırıları “Batı barbarlığına” bağlıyor. Paris saldırısından sonra da aynısını gördük. Bu ise işi kolaya bağlayıp sorumluluktan kaçmaktan başka bir şey değil. Batı’nın tabii ki suçları ve sorumlulukları var. Kolonyal geçmişinin tortuları inkâr edilemez. Bu geçmişin ürünü olarak ülkenizde yaşayan Müslüman vatandaşlarınıza ikinci sınıf muamelesi yaparsanız, gettolara mahkum ederseniz, gelecekleri konusunda umut vermezseniz, sonuçlarının ne olacağını tahmin etmek zor değil. İslamiyet bu yabancılaşan kesimlere aradıkları gerekçeyi sağlamasaydı, bunlar kendilerini yabancılaştıran toplumlardan intikamlarını başka şekillerde alırlardı. Ancak sorunun bundan çok daha karmaşık olduğu da kesin. İslam âleminin sadece ekonomik geri kalmışlığı değil, demokrasi ile insan hakları açısından da geri kalmış olmasının etkileri göz ardı edilemez. Müslüman olsalar bile insanların sonuçta ne istedikleri belli. Batı’ya karşı mangalda kül bırakmayan ulema, Taha Akyol’un da önceki gece CNN Türk’te gündeme getirdiği basit fakat son derece manidar bir soruya yanıt veremiyorlar. Batı İslam düşmanı ve Müslümanlar için bir cehennem ise, o zaman yüz binlerce hatta milyonlarca Müslüman bugün niçin Suudi Arabistan, Kuveyt, Katar gibi zengin Müslüman ülkelere değil de Batı’ya kaçmaya çalışıyorlar? Bunlar niçin aileleri ile birlikte, çoluk çocuk demeden, Ege’de denizin dibini boylama riskine katlanarak can havliyle Avrupa’ya geçmek istiyorlar? Burada söz konusu olan kolektif bir aptallık mı? Yoksa işin özünde, normal bir yaşam açısından özlemini çektikleri her şeyi Batı’da gördükleri için mi bunu yapıyorlar? Kendimizden de bir örnek verelim. Türklerin yaşadıkları Avrupa ülkelerini sık sık “ırkçılık” ve “İslamofobi” ile suçlarız. Bunu Avrupa’da yaşayan bazı Türkler de yapıyor. Bunda elbette ki bir dereceye kadar haklılık payı var. Avrupa’nın da masum olmadığını tekrarlamakta yarar var. Almanya’da PEGIDA denen İslam düşmanı örgüte karşı yapılan büyük gösteriler aksini gösterse de bu söylenenlerin tümüyle doğru olduğunu varsayalım. O zaman böyle düşünen insanlar niçin kendi ülkelerine, kültürlerine, dindaşlarının arasına dönmüyor? Kendilerini ırkçılığa, İslamofobiye katlanmaya zorlayan mı var? Almanya Helmut Kohl zamanında dönmek isteyen Türklere cazip koşullar yarattı. Bazıları bundan yararlandı, fakat ağırlıklı çoğunluk dönmemeyi tercih etti. Neden? Her şeye rağmen oradaki düzeni, özgürlükleri ve sosyal olanakları Türkiye’dekilere tercih ettikleri için mi? Ulema sürekli olarak Batı’nın suçlarından ve sorumluluğundan söz eder. Peki, İslam âleminin suçlarını ve sorumluluklarını ne zaman tartışmaya başlayacak? İslamiyetin çağdaş insani değerlerle ve demokrasi ile uyumlu olduğunu ne zaman kanıtlayacak? Bunu yapmaktan çekindiği sürece dünyanın gözünde İslamiyetin El Kaide, IŞİD ve El Nusra gibileri tarafından temsil edilmeye devam edileceğini ne zaman kavrayacak? Bu sorulara yanıt bulamıyoruz. Ne zaman bulabileceğimizi de bilmiyoruz. Altını çizerek tekrarlamakta yarar var. Sorun, geçmişte o günün Avrupa’sının çok ötesinde bir altın çağ yaşamış olan İslamiyette değil, onu, başta siyasi olmak üzere, çeşitli amaçlarla kullanıp kızgın olan saf beyinleri nefret tohumlarıyla zehirleyenlerde. S BAŞKANLIK KAHVESİ ABD Başkanı Obama, oturumlara verilen aralarda üzerinde ABD Başkanlık logosunun bulunduğu kâğıt bardakta kahve içti. Obama’nın, Erdoğan’a “Çözüm sürecinin canlandırılması, Suriye’deki sorunların çözümüne olumlu katkı sağlayacaktır” mesajını verdiği öğrenildi. Erdoğan ise çözüm süreci konusunda ipucu vermedi BD Başkanı Barack Obama ile cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan arasındaki bir saatlik görüşmenin ana gündemini Suriye oluştururken, buzdolabındaki çözüm süreci de bu çerçevede gündeme geldi. Görüşmede Obama’nın, çözüm sürecine dönülmesinin önemine de işaret ederek, “Çözüm sürecinin canlandırılması, Suriye’deki sorunların çözümüne de olumlu katkı sağlayacaktır” mesajı verdiği öğrenildi. cumhuriyet’in aldığı bilgiye göre, çözüm süreci Suriye sorunu ve geçiş sürecine ilişkin yol haritası çerçevesinde ele alındı. Suriye’de geçiş sürecini öngören viyana mutabakatının uygulanmasında PyD’nin kimden yana tutum alacağı en kritik soru haline gelmiş durumda ve Suriye’ye ilişkin görüşmelerde de en ciddi tartışma bunun üzerinde yürütülüyor. Görüşmeye ilişkin bilgi veren kaynaklar, “PyD’nin tutumunu Türkiye’deki çözüm sürecinin geleceğinin belirleyeceğini” belirterek, görüşmede ABD tarafının, “Çözüm sürecinin yeniden canlandırılmasının Suriye’deki çözüme de olumlu katkı yapacağı” mesajını verdiğini ifade etti. Görüşmede Erdoğan’ın ise çözüm sürecinin geleceği konusunda ipucu vermediği öğrenildi. Obama’nın, görüşmede ABD için Pkk’nin terörist örgüt olduğuna yönelik görüşünü tekrarladığı öğrenildi. Görüşme ve G20’deki temaslar çerçevesinde öne çıkan diğer bilgiler de şöyle: FRAnSA vE TüRkİyE’DEn özEl kuvvET TAlEBİ: ABD’nin son olarak PyD’ye gönderdiği 50 tonluk silah ve mühimmat yardımının ardından bu defa Suriye Demokratik Güçleri’ne yönelik yeni yardımını Türkiye üzerinden yaptığı öğrenildi. Türkiye’nin son sevkıyatın hangi Arap güçlerine yapıldığına dair doğrudan bilgilendirildiği belirtildi. 50 kişilik özel kuvvetini Suriye’ye gönderen ABD’nin benzer şekilde Türkiye ve Fransa’nın da özel kuvvetlerini göndermesini istediği öğrenildi. Ancak Türkiye’nin şu anda PyD kontrolünde olan bölgeye özel kuvvet gönderemeyeceğini ABD’nin de bildiği, bu durumda Türkiye’den gerçekçi beklentiğinin Azezcerablus hattına özel kuvvet göndermesi olacağına dikkat çekiliyor. GüvEnlİ BölGE yERİnE vİyAnA PlAnI: Obama ve Erdoğan’ın, viyana mutabakatına destek verilmesinde uzlaştığı öğrenildi. viyana görüşmelerinin başlamasında da ABD ve Türkiye’nin IŞİD’e karşı operasyonlarının etkili olduğunu savunan bir kaynak, “Ruslar Halep’te durduruldu, Halep rejimi düşmedi. öte yandan Sincar operasyonu da IŞİD’in Rakka’da çevrelenmesine neden oldu. Rusların operasyonlarına karşın muhalif Suriye güçleri direndi ve alan kaybetmedi. Bu da Rusların viyana’da masaya oturmasını sağladı” dedi. Çözüm Suriye’ye de katkı sağlar A OBAMA: KARA OPERASYONU DA GüVENLİ BÖLGE DE YOK GÖZ GÖZE, OMUZ OMUZA G20 zirvesinde bütün liderlerle bir araya gelen Erdoğan, Obama’ya yakın ilgi gösterdi. Zirve boyunca birçok kez karşılaşan Erdoğan ve Obama’nın bu anları fotoğraflara yansıdı. Erdoğan’ın Obama’nın yanağına dokunuyormuş gibi göründüğü karenin dışında iki liderin birçok samimi fotoğrafı çekildi. Erdoğan, Obama’ya PTT’nin pul kolleksiyonunu hediye etti. OBAMA TüRKÇE Mİ ÖğRENDİ! Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın zirvedeki konuşması sırasında Obama’nın bir süre çeviri kulaklığını takmadığı ve sakız çiğnediği görüldü. NEKTARİN KEYFİ Erdoğan, Putin’le yaptığı görüşme öncesinde fuayedeki ikramlıklardan bir nektarin alarak kesmeye çalıştı. Erdoğan basın mensuplarına dönerek “Kusura bakmayın ısırarak yiyeceğim” diyerek meyveyi yedi. Güvenç ünker lya’da a t n a t e iy r Cumhu nç Duygu Güve or liy iz r ke n Ü Pelin UZUN BOYUN DEZAVANTAJI Aile fotoğrafı bütün liderler tarafından imzalandı. Zirvenin en uzun boylu liderlerinden Kanada Başbakanı Justin Trudeau, fotoğrafı imzalayabilmek için diz çöktü. kir ayrılığı yaşıyorlar: ABD liderliğideki koalisyon, Suriye’deki demokratik grupları ve bölgedeki kürtleri destekliyor. Putin ise onları da düşman olarak görüyor. Merkel’in Suriye konusunda neden global bir çözüm seçeneğini zorladığı açık. Avrupa’yı dev bir sığınmacı merkezi olmak için hazırlamakta başarısız olması kredibilitesine zarar verdi. IŞİD’in vahşi rejiminden kaçan sığınmacıları Avrupa dışında tutabilmek için ekim ayında cumhurbaşkanı Erdoğan ile görüştü ve büyük sözler verdi. Şimdi de Rus lider Putin ile ukrayna krizi olmamış gibi konuşuyor. IŞİD’le ve mülteci akını ile mücadele Merkel için yalnızca bir insanlık sorunu değil. Bu aynı zamanda kredibilitesini korumak için bir savaş. l OZAN DEMİRCAN / BELEK İnsani maskeli müdahalenin kefareti SAMİMİ TOKALAŞMA G20 zirvesinin ikinci gününde liderler çalışma oturumunda bir araya geldi. Toplantı öncesi Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ile Almanya Başbakanı Angela Merkel kısa bir sohbet gerçekleştirdi. İki liderin oldukça samimi bir şekilde el sıkışması dikkat çekti. GECE YARISI GÖRüŞTüLER Erdoğan ve Putin’in görüşmesi, Erdoğan’ın düzenlediği “Terörizm ve mülteci sorunu” başlıklı oturumun uzaması nedeniyle gece yarısı gerçekleşebildi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, çalışma yemeği sırasında yaptığı konuşmada terör konusunda istihbarat ve bilgi paylaşımı istedi. usya’nın Suriye’ye yönelik operasyonlarına tepki gösteren cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, bu tutumunu Antalya’da sürdürmedi. Rusya’nın, Suriye konusunda yıllardır sürdürdüğü BM Güvenlik konseyi’ndeki vetosunu kaldırdığı öğrenilirken, Erdoğan ve Rusya Devlet Başkanı vladimir Putin Buzları erittiler R ’deki M B a y s Ru çekti u n u s o t ve Türkiye şartlarını açıkladı Erdoğan ve Sinirlioğlu, Esad’ın Suriye’nin geleceğinde yeri olmadığını söyledi 20 zirvesi’nin sona ermesinin ardından basın toplantısı düzenleyen cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Suriye’de 1 Ocak’tan başlayarak 6 ay içerisinde geçiş sürecinin başlaması ve 18 ay içerisinde de seçimlere gidilmesini öngören viyana mutabakatına karşı Ankara şartlarını açıkladı. viyana sürecini “ümitvar bir adım” olarak tanımlayan ve sürecin önümüzdeki günlerde detaylandırılacağını söyleyen Erdoğan şunları söyledi: “kendi halkını katleden Esad’ın Suriye’nin geleceğinde yeri yoktur, olamaz. Esad bu şansını çoktan kaybetmiştir. Suriye’de, ülkede yaşayan herkesin kabul edebileceği bir çözüm üzerinde uzlaşılmadan, göçmenler ve terörizm başta olmak üzere bölge kaynaklı bu sorunların üstesinden gelinemez.” Bir grup gazeteciyle biraraya gelen Dı de iki ülke arasında üst Düzey İşbirliği konseyi’nin 15 Aralık’ta Rusya’da yapılmasında anlaştı. İki liderin görüşmesinin bir bölümü heyetler halinde gerçekleşirken, bir bölümü ise baş başa oldu. yaklaşık 1 saat süren görüşmede, Suriye sorununun yanı sıra ikili ilişkilerin de ele alındığı öğrenildi. Rusya Devlet Başkanı Pu tin, ler zirvesinin kapanış otu G20 liderrumunda yaptığı konuşmada, IŞİD’in 40 ülkeden finansal destek aldığını be lirterek “Bunlar arasında G20 üyeler i de var” dedi. Bir araya geldiği G20 ülk eleri liderlerine, IŞİD’in finansman kan alla bilgiler verdiğini açıklayan rına ilişkin Putin, “Meslektaşlarıma, teröristleri n yasadışı petrol ticaretinin boyutları nı ort uzaydan ve uçakla çekilen aya koyan, fotoğrafları gösterdim. (Fotoğraf larda görülen) Petrol yüklü konvoyların uzunluğu onlarca kilometreyi buluy or” dedi. Putin: IŞİD’e destek veren G20 üyeleri var BD Başkanı Obama, IŞİD ile mücadele stratejisini değiştirmeyeceğini belirterek, Türkiye’nin güvenli bölge talebine de, Suriye’ye bir kara operasyonu talebine de kapıları kapattı. Obama, “Bizim görüşümüz hâlâ Esad’ın Suriye geleceğinde yeri olmadığı” ifadelerini kullandı. Obama, ABD ordusunun istese Musul, Rakka ya da Ramadi’ye kadar girebileceğini ancak geçmişteki tecrübelerin tekrarlanmasından endişe ettiklerini söyledi. İşte Obama’nın Erdoğan ile görüştükten sonra verdiği mesajlar: GİREMEyEcEklERİnDEn DEğİl!: Birkaç kişi ABD askerinin sahaya inmesi gerektiğini söyledi. Danışmanlarımsa bana bunun yanlış olacağını söylüyor. Giremeyeceklerinden, geçici olarak IŞİD’i temizleyemeyeceğinden değil, tekrarlandığını göreceğiz. kapsayıcı hükümet yoksa, bu tür tehditler çıkıyor. Diyelim 50 bin asker gönderdik, yemen’de saldırı olduğunda oraya da mı göndereceğiz? ya da kuzey Afrika’ya? Sürdürülebilecek strateji olmalı. Bizim yapmamız gereken agresif olup hiçbir şeyi gözardı etmemek ama bunun konvansiyonel savaş olmadığını görmek. Onlara devlet olmuş gibi davrandığımızda söylemlerine güç vermiş oluruz. GüvEnlİ BölGE GüvEnlİ DEğİl: Güvenli bölge için çağrıda bulunanlar var. En üst askeri danışmanlarımla güvenli bölgenin verimli olmayacağına karar verdik. Güvenli bölge sahada asker bulundurmamızı gerektirecek. Güvenli bölgeye kim girecek, kim çıkacak? Daha fazla terör saldırıları için bir mıknatıs mı olacak, ne zaman bitecek? Birçok soru var. Benim tek ilgilendiğim acıyı bitirmek. SİyASİ Oyunu GözE AlAMAM: Eğer onlar benim Genelkurmay Başkanımdan daha iyiyse görüşmeye hazırım. (Güvenli bölge) bölgedeki insanları korumayacak. Sadece beni güçlü gösterecek bir stratejiyi uygulamayacağım. yapmadığım şey siyasi kazanç sağlayacak bir harekette bulunmamak ya da ABD’nin daha güçlü görünmesini, beni daha sert gösterecek bir şey yapmamak. Bu siyasi oyunları oynamayı göze alamam. A BAYRAKLARA SİYAH KURDELE G20’nin Avrupa Birliği üyesi ülkelerinin liderleri ile Avrupa Konseyi ve Avrupa Komisyonu’nun başkanları dün Paris’teki terör saldırılarında yaşamını yitirenler anısına saygı duruşunda bulundu. Bu sırada Avrupa Birliği ve Fransa bayraklarına siyah kurdele bağlandı. Hedef aynı: Küresel büyüme T G20 Antalya Zirvesi sonunda açıklanan bildirgeyi değerlendiren TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu, “B20’nin 19 önerisi içinde de yer alan ülke bazında yatırım stratejilerinin hazırlanması küresel ekonomideki ve yatırım ortamındaki belirsizlikleri gidermek için çok önemli olacaktır” dedi. 2018’e kadar G20’nin toplam yatırımlarının milli gelir içindeki payını yüz Bildirgede ‘Eşitsizlik azaltılmalı’ dense de bunun nasıl olacağı hakkında somut bir plan yok ürkiye’nin dönem başkanlığında, sadece küresel ekonomik istikrar ve kriz yönetimi yerine terör ve göç sorununu da gündemine alan G20 zirvesi’nde liderler, küresel ekonomi üzerine vaatlerini değiştirmedi. Geçen yıl da olduğu gibi ‘küresel büyümenin artırılması’ kararında birleştiler. G20 liderleri, ekonomik büyümenin her ne kadar dengesiz ve beklenenden zayıf olsa da 2018 yılı itibariyle küresel büyümeyi yüzde 2 artırma hedeflerini koruduklarını belirttiler. HiSarcıKlıOğlu: MEMnunuz de 1 artırılmasını hedefleyen bu stratejiyi küresel iş dünyası olarak memnuniyetle karşıladıklarını belirten Hisarcıklıoğlu, “Burada özellikle B20 Altyapı ve Yatırımlar Görev Gücünün ısrarla talep ettiği kamuözel sektör ortaklıklarının yaygınlaştırılması ve varlığa dayalı finansmanın geliştirilmesi konuları özel bir vurgu yapılması son derece faydalıdır” dedi. Adil paylaşım vurgusu G20 liderler zirvesi’nin Sonuç Bildirgesi’nin giriş bölümünde büyümenin adil paylaşımına vurgu yapıldı. G20’nin temel gündem maddesi olan büyüme hedeflerine kapsayıcılık, yatırımlar ve uygulama perspektifi içinde bir yaklaşım belirlenmesi vurgusunun yanı sıra 6. maddede eşitsizliğin sosyal risk doğurabileceğine de değinildi. Ancak eşitsizliğin nasıl azaltılacağı konusunda somut bir hedef bildirgede yer almadı. yine altıncı maddede, ilk kez Türkiye dönem başkanlığında gerçekleşen B20, l20 ortak bildirgesine atıfta bulunularak bu girişimin pozitif katkısının farkında olunduğu belirtildi. Takip eden maddede de işsizlik, iş piyasası dışında kalma ve kayıt dışı işlerle mücadeleye vurgu yapıldı, bu unsurların büyüme girişimlerini zorlaştırdığı anlatıldı. G20 ülkelerinin, uzun süreli işsizlik riski bulunan gençlerin 2025’e kadar mevcut oranlarından yüzde 15 azaltılması hedefi belirlendi. Onuncu maddede de kamu özel ortaklığı modellerinin hayata geçirilmesi tavsiye edilirken, kamu özel ortaklığı projelerinin menkul kıymetleştirilmesi için model geliştirileceği be lirtildi. Sonuç bildirgesinde, az gelişmiş ülkeler için 2030’a kadar gelişme süreçlerinin hazırlanacağı bir stratejinin 2016’da tamamlanması istendi. Bildirgede, mülteci sorunuyla ilgili “uluslarası mülteci krizinden endişeliyiz, devam eden krizle mücadele için uzun dönemli yaklaşıma ihtiyaç var. İnsanların göç ettirilmesinin altında yatan nedenlerin ele alınması gerek” denildi. uluslararası göç unsurunun ekonomik ve sosyal yönden fayda sağlayabileceğinin belirtildiği sekizinci maddede, uluslararası iş göçünün (işçi hareketliliği) yaşlanan nüfuslar için bir fırsat olarak kullanılabileceği anlatıldı. Sonuç bildirgesi ilk kez internete ilişkin vurguya da yer verdi. Daha çok internet güvenliği siber saldırıların önlenmesi amacını taşıyan maddenin gelecekte bu aracın daha iyi kavranmasına yardım edeceği görüşüyle benimsendi. BD yönetimi, kimyasal silah yalanına dayanarak 2003’te Irak’a saldırdı. Yalan çok açıktı. Örneğin, uzun yıllar Birleşmiş Milletler namına Irak’ta silah denetçiliği yapan Scott Rider’le yapılan söyleşide, bu iddialar çürütülüyor, yalan politikasının amacı gösteriliyordu. Söyleşinin Türkçe çevirisini içeren kitapçık 2002 yılının son aylarında Irak’a Savaş başlığıyla yayımlandı (Metis Yayınları). Rider, Saddam Hüseyin’le El Kaide arasında bağ olduğu iddiasının da yalan olduğunu belirtiyordu. Irak’ta dış müdahaleyle rejim değiştirmenin demokrasi yolunu açmayacağının altını çiziyordu. Kitapta, Bush yönetiminin bir kıyamet senaryosu tasarladıkları, bunun kıyamet sonrası temizlenerek yeniden doğuş inancının bir tür tezahürü olduğu vurgulanıyordu. ABD yönetimi bilerek ve isteyerek Ortadoğu’da kaos yarattı. Bu kaostan yeni bir düzen, büyük Ortadoğu düzeni çıkacağına inanıyordu. Türkiye’de iktidara AKP yeni gelmişti. Tayyip Erdoğan, Irak’a saldıracak ittifak içinde yer alınması için bastırıyordu. O zaman bütünüyle Erdoğan’ın iradesine tabi bir güç aygıtına dönmemiş olan AKP içindeki direnç, Türkiye’nin bu kirli savaşa bulaşmasını engelledi. Meclis’in yarısı ve gerçekleşen büyük sivil toplum hareketlenmesi, Erdoğan hükümetlerini hesabını zor verecekleri bir sorumluluktan, Tayyip Erdoğan’a rağmen, kurtardı. ABD ve müttefiklerinin saldırısı, “insani müdahale” kavramı içinde meşrulaştırılmaya çalışılmıştı. Irak’a saldırıdan sonra, bu insani müdahalelerin aynı zamanda “insani kılıflı emperyal müdahale” olduğu daha fazla açığa çıktı. Libya’ya saldırı da insani müdahale kılıflı emperyal müdahaleydi. Dönemin Fransız cumhurbaşkanı Sarkozy’nin kışkırttığı, sonra başını çektiği bu saldırının Irak’ta olanlardan ders çıkarmamış olması mümkün değildi. Irak’ta halen devam eden büyük kaos, Bush yönetiminin, Libya’da devam edeni ise Sarkozy ve şurekasının insanlığa karşı işlediği suçlar olarak tarihe geçecek. Ama Fransa’da yegâne sorumlu Sarkozy değil elbette. 13 Kasım saldırılarının ardından, “Neden Fransa” sorusuna yanıt olarak, Fransız basınında Fransa’nın uzun yıllardır yürüttüğü iç ve dış politikaların sorumluluğu, örneğin JeanFrançois Bayart’ın “Bumerangın geri gelişi” başlıklı yazısında olduğu gibi, vurgulanıyor. Ya Suriye’de ki kaos? Fehim Taştekin, geçen haftalarda yayınlanan kitabında, Suriye’de Arap isyanları sonrasında yaşanan karşılıklı dezenformasyon politikalarını, provokasyonları, cahil cüretiyle yapılan hesapları, kirli ilişkileri, Esad rejiminin sorumluluklarını da hiç küçümsemeden, etraflı biçimde inceliyor (Suriye; Yıkıl Git, Diren Kal!, İletişim Yayınları). Suriye toplumunu belki kalıcı biçimde yok eden, en azından telafisi bir daha mümkün olmayacak bir yıkıma sürükleyen yolun sorumluları içinde gene ABD var, Fransa var, petrol zengini Arap monarşileri var. Bu sefer Türkiye de var. Taştekin kitabında, yaşanan vekâlet savaşında Türkiye yönetiminde birden kabaran emperyal hevesi, içine balıklama dalınan dinsel kimlikli çatışma tahayyülünü küçük detaylarına kadar ele alıyor. Suriye konusunda bir müddet dış müdahaleye ayak direyen AKP yönetiminin, aniden tavır değiştirip nasıl insani maskeli emperyal müdahalenin parçası olduğunu gösteriyor. Bugün bunların dile getirilmesi iktidar safında ya terör propagandası ya da düşmanla işbirliği yapmak olarak tanımlanıyor. Halbuki bağnaz, saplantılı ve kibirli AKP yönetimi kabul etmemekte dirense de, Suriye politikası bütünüyle iflas etti. Bununla kalmadı, yaratılan büyük kaosun sorumluları arasında, Taştekin’in kitabının da gösterdiği gibi, Türkiye yönetimi en ön sırada yer alıyor. Ayrıca bu son kaosun yarattığı çalkantının, Türkiye toplumunu Suriye’den sonra en büyük kaybedenlerden biri haline getirmesi ihtimali yüksek. Bumerang bizde de Suruç, Ankara katliamlarıyla geri döndü. Ama AKP yönetimi ve destekçileri, “Suriye’deki kardeşlerimizi yalnız bırakamazdık...” türünden, ucuz tiradlarla ve Türk devlet aklının kadim Kürt korkusunu tetikleyerek, sorumluluklarının üzerini örtmeye, bunları tartıştırmamaya çalışıyorlar. Ve Suriye konusunda atgözlüklü politikalarında ısrar ediyorlar. Nereye kadar? A G Dansı olay oldu ABD Başkanı Barack Obama, G20 zirvesi için Antalya’da iken Beyaz Saray’da ilginç görüntüler yaşandı. First Lady Michelle Obama, aktör Josh Segara ve koreograf Sergio Trujillo ile öğrenciler için Beyaz Saray’da düzenlenen bir atölye çalışmasında Conga dansı yaptı. Michelle Obama’nın dünyanın Paris için yasta olduğu günlerde bu şekilde görüntü vermesi sosyal medyada tartışmaya neden oldu. Muhalif medyanın G20 Zirvesi ’ne alınmayışına ve son dönemde basına yönelik artan baskılara sert tepki gösteren ABD, bunu ikili görüşmeye de taşıdı. Obam a’nın da Erdoğan ile görüşmede basın özg ürlü mine işaret ettiği öğrenildi. Gör ğünün önesın ve ifade özgürlüğüne yön üşmede, baelik ABD’nin hassasiyetinin dile getirildiği belirtildi. OBAMA’DAN BASIN ÖZGüRLüğü UYARISI şişleri Bakanı Feridun Sinirlioğlu ise viyana mutabakatı doğrultusunda önümüzdeki günlerde hızlanacak Suriye pazarlıklarında çıtayı üstte tuttu. Sinirlioğlu şunları söyledi: “yeni hükümet kurulduğu anda Esad gider. Seçimlerde adaylığını dillendirenler var ama böyle bir opsiyon söz konusu değil. Seçimlerde aday olmayacak. Ondan sonra ne olacağı kişisel meselesi haline dönüşecek, siyasi mesele olmaktan çıkacak.” Sinirlioğlu, Türk kara kuvvetlerinin Suriye’ye girmesinin şu aşamada söz konusu olmadığını belirtti. Sinirlioğlu, “G20’de Suriye’ye kara harekâtı gündeme gelmedi... Türkiye’nin kara kuvvetleri ile Suriye’ye girmesi öngörülmüyor. IŞİD’e karşı yeni güvenlik tedbirleri var, operasyon olabilir ancak şu aşamada bilgi veremem” dedi. Erdoğan’ın çağrısı sonuçsuz ‘Kara operasyonu yok’ öte yandan Paris saldırısının gölgesinde G20 zirvesi için toplanan liderlere cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yaptığı çağrı sonuç vermedi. Erdoğan’ın başta BM olmak üzere uluslararası örgütlerin etkisiz kaldığını anımsatarak, bu sorumluluğu üstlenme çağrısına beklenen yanıt gelmedi. yayımlanan ortak bildiride terörle mücadele konusunda bir taahhüt yer almadı. 13 kasım Paris ve 10 Ekim Ankara saldırılarını en kuvvetli biçimde kınayarak başlanan bildiride “terörün her çeşidine nerede ve kim tarafından gerçekleştirilmiş olursa olsun” karşı durulacağının altı çizilirken genel ifadeler kullanıldı. özlü ilanını memleketi Rize’de 14 Ağustos’ta yapmıştı. Demişti ki: “Türkiye’nin yönetim sistemi değişmiştir. Şimdi yapılması gereken bu fiili durumun Anayasal olarak kesinleştirilmesidir...” O günden geçen hafta sonuna kadar yaptığı bu çıkışa gelen itirazlara her zamanki gibi kulaklarını tıkadı, bildiğini yaptı ve sözlü ilanı bu kez Antalya’da “yerliyabancı” bilmeyen kalmasın diye görsel olarak “taçlandırdı”... Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan G20 zirvesinde ülkenin yönetim sistemi “başkanlıkmış” gibi davranarak ev sahipliği rolünü Başbakan Ahmet Davutoğlu’ndan kapıverdi. Daha doğrusu AKP’nin içinden hükümetin görev alanına dek “kaptık S Sistem darbesinin dünya prömiyeri ları” arasına ekleyiverdi. Her ülke yönetim sistemine göre G20’de temsil ediliyor. Başkan ya da Başbakan... Aslında Türkiye de organizasyon liderler düzeyinde yapılmaya başlandığı 2008 yılından beri başbakan düzeyinde temsil edildi. 2008’den bu yana her yıl, o yıl dönem başkanlığını üstlenen ülkenin ev sahipliğinde yapılan G20 zirvesinde, üye ülkeler devlet ya da hükümet başkanı seviyesinde temsil edilmeye başlandı. 2008 tarihinde Türkiye’de Cumhurbaşkanı Abdullah Gül idi. Başbakan ise Erdoğan. 2008 Washington’daki ilk zirve dahil tüm zirvelere Başbakan Erdoğan katıldı. Erdoğan 2014 yılında Cumhurbaşkanı seçildikten sonra da durum böyle devam etti. Albayrak 2014 Ağustosu’nda Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı seçilmesiyle Başbakanlık görevini devralan Ahmet Davutoğlu, 2014 Kasım ayında Avustralya’da gerçekleştirilen G20 zirvesinde Türkiye’yi temsil etti. 2015 Ağustosu’nda Erdoğan’ın “fiili olarak sistem değişti” açıklamasının ardından G20 bunun “dünya prömiyeri” oldu. Gelen liderlere ev sahipliği de başta Suriye, ülkenin en riskli konularını görüşme de hep Erdoğan ile ekibi tarafından gerçekleştirildi. Davutoğlu her zamanki gibi yoktu. Üstelik Davutoğlu’nun yok olduğu kritik Obama görüşmesinde henüz yeni dönem milletvekili yemini bile etmemiş damat Berat Albayrak hazır bulundu. Hangi sıfatla olduğu belli değildi ama son dönemde sıfatların en üstünü Erdoğan’a yakınlıktı. Gerçekten merak ediyorum, Türkiye tarafı Berat Albayrak’ı nasıl takdim etti ABD heyetine? Dışişleri Bakanımız, Maliye Bakanımız, MİT Müsteşarımız bu da damadımız diye mi? Bu arada Erdoğan’ın damadının önümüzdeki günlerde yeni kurulacak kabinede “kayınpederini” temsilen göreceğimizden emin olabiliriz. Bunları yazarken bile insan “ülkenin gerçeklikten ne kadar koptuğunu” ve sistemin bir kişinin keyfine göre değiştirilmesinin nasıl normal karşılandığını şaşırarak görüyor. Şaşkınlık mı arıyorsun; G20 karşılamasında Erdoğan’ın, eşini almadan zirveye gelen Meksika Cumhurbaşkanı Enrique Nieto’ya verdiği “aaaaa” tepkisine bak diyebilirsiniz. Ona da peki... C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle