23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cumartesi 17 Ekim 2015 EDİTÖR: CAN DOKER TASARIM: ŞÜKRAN İŞCAN haber 13 KONUK YAZAR KORAY ÇALIŞKAN AB Alman medyası Merkel’i sorguladı! zirvesinin ardından yarın Türkiye’yi ziyaret edecek olan Almanya Başbakanı Angela Merkel, Franfurter Allgemeine gazetesine verdiği mülakatta, sığınmacı krizini aşmak için Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın taleplerini kabul etmesi konusunda sorguya çekildi. Merkel’e çatışma olmaması, insan hakları sicilinin görece iyi olması gibi kriterleri bulunan AB’nin “güvenli ülke” listesine Türkiye’nin de alınması talebini nasıl kabul ettiğiyle ilgili sorular yöneltildi. Türkiye’nin “güvenli ülke” statüsünü hak ettiğini savunan, bu statüden mahrum bırakılmış tek AB adayı ülkenin Türkiye olduğunu belirten Merkel, şunları söyledi: “Türkiye’de insan haklarına saygı ve Kürt halkının durumuyla ilgili endişeleri elbette dikkate alıyoruz. Ama bence Türkiye’yi bu statüden mahrum bırakmak yanlış oluyor.” “Güvenli ülke” listesine alınan ülkelerin yurttaşlarının AB’ye iltica başvuruları zora giriyor. l Dış Haberler ‘Okumak’ istiyorlar Merkel ziyaretinin gizli gündemi Suriye’nin Halep kentinde yaşayan Hatice Kasım, IŞİD saldırılarının artması üzerine eşi ve 4 çocuğuyla bir ay önce Türkiye’ye sığındı. Gaziantep’in Nuri Pazarbaşı Mahallesi’nde yıkım kararı bulunan bir eve yerleşen aile komşularının yardımıyla hayata tutunmaya çalışıyor. Anne Kasım, “Evlatlarımızın okula gidememesi içimi acıtıyor” dedi. Kasım, bir oğlunun tamircide çıraklık yaptığını diğerinin babasına yardımcı olduğunu dile getirdi. Çocuklardan Hüseyin Kasım “En çok okulumuzu özledik” dedi. l AA ANKARA, SEÇİM ÖNCESİ AB’Yİ YANINA ALMAK İÇİN MÜLTECİLERİ KULLANIYOR ürkiye ile AB arasında yıllardır durma noktasına gelen müzakerelerde, AB’nin yeni karşılaştığı mülteci akışı nedeniyle AnkaraBrüksel hattında eylül ayında başlayan pazarlık akıl almaz boyuta ulaştı. Seçimler öncesinde AB’yi yanına almak isteyen Ankara, mültecilerin gelişini acilen durdurmak isteyen Brüksel’e şart üstüne şart sıraladı. Bunun son örneği ise, Türkiye’yi sert dille eleştirecek olan İlerleme Raporu’nun 1 Kasım seçimleri sonrasında açıklanması talebi oldu. AB Komisyonu’nun sunduğu Eylem Planı’nın öngördüğü hükümler için ise AB KonseDUYGU yi karar almadı. AB, birkez daGÜVENÇ ha kendisi için bağlayıcı olmayan bir metin ile mülteci yükünü Türkiye’ye yıkmayı hedeflerken Ankara, AB rüzgârıyla seçimlere gitmek istiyor. Dışişleri Bakanı Feridun Sinirlioğlu da, “AB, Türkiye’yi taktik nedenlerle işbirliği yapılacak bir ülke gibi görürse onlarla işbirliğimiz sınırlı olur” dedi. Türkiye’nin AB üyeliğine karşı olduğunu gizlemeyen Almanya Şansölyesi Angela Merkel, yarın (pazar) günübirlik bir ziyaret için İstanbul’a gelecek. Merkel’in ziyareti öncesinde tamamlanmasını istediği metnin müzakerelerini ise geç saatlere kadar yine bir Alman olan AB Komisyonu Başkan Yardımcısı Frans Timmermans yürüttü. Brüksel’den gelen ‘uzlaşma sağlandı’ haberlerine karşın Dışişleri Bakanı Feridun Sinirlioğlu, “Plan nihai değil” dedi. AB Bakanı Beril Dedeoğlu’nun da pazartesi günü Brüksel’e gideceği öğrenildi. İşte Türkiye ile AB arasında kıran kırana pazarlığa neden olan mülteci akınını durdurmaya yönelik eylem planındaki son aşama: n 3 milyar Avro’nun garantisi yok: AB, öncelikle Türkiye’ye katılım için ayırdığı 500 milyon Avro’dan mülteci yükünü Türkiye’ye bırakmayı önerdi. Pazarlıklar sonunda bu miktar 3 milyar Avro’ya çıkarıldı. Bu paranın 1 milyar Avro’su AB bütçesinden, 2 milyar Avro’su ise üye ülkelerin ulusal bütçesinden karşılanacak. Ancak AB Konseyi’nin, 15 Ekim tarihinde aldığı karar bu miktarı öngörmüyor. n Harcama yetkisi Türkiye’de değil: AB’nin taahhüt ettiği bu miktarın nasıl harcanacağı konusunda taraflar bir çalışma grubu kurulmasında anlaştı. Ancak Türkiye’nin isteği paranın harcanmasına kendisinin karar vermesi, ihaleleri tek taraflı açmasıydı. n Türkiye tutacak: Anlaşma, Türkiye’ye mültecileri kendi topraklarında tutma ve AB sınırları içerisine girdiklerinde de ‘güvenli bölge’ olduğu için Türkiye’ye geri gönderme yükü getiriyor. Türk hükümetinin sözünü tutup tutmadığı AB tarafından denetlenecek, mültecilerin tanımı, geri gönderme işlemleri, terörizm kuşkulu olanlar hakkında istihbarat paylaşımı ve kaçakların sınır ötesi takibi birçok konuda da Türkiye, 2013 yılında Geri Kabul Anlaşması ile taahhüt ettiği ancak adım atmadığı alanlarda harekete geçmek zorunda kalacak. Yani AB’ye yasadışı yolla geçen her Suriyeliyi geri kabul etmek zorunda kalacak. n Fasıl pazarlığı: AB kaynakları, Türkiye’nin ilk etapta 3 faslın açılmasını istediğini ancak bunun sayısının son hafta 5’e çıktığını belirtti. n Zirve daveti: Türkiye, katılım müzakerelerine başladıktan sonra uzun süre AB zirvelerine davet edildi ancak son 3 yıl içerisinde devlet başkanlarının zirvelerine Türkiye ve diğer aday ülkeler çağrılmadı. Bu defa Ankara’nın talebi, “yılda en az bir defa devlet başkanı düzeyinde” zirvelere çağrılmak. n Raporu erteleyin: Her yıl yayımlanan İlerleme Raporu, 14 Ekim’de açıklanacaktı, ilk etapta bu tarih 21 Ekim’e ertelendi. Brüksel’deki son bilgilere göre, şimdi Türkiye’ye sert eleştiriler getirecek bu raporun 1 Kasım seçimleri sonrasında açıklanması bekleniyor. AB ile seçim pazarlığı T Sancak: Saldırının ardında Doğan var Erdoğan’a aşkıyla bilinen Ethem Sancak, kadınların W20 zirvesinde de Cumhurbaşkanı’nı yalnız bırakmadı. Star Medya Grup Başkanı Murat Sancak, arabasının kurşunlanması olayında kumar borcu iddialarının gündeme gelmesinin ardından A Haber kanalında açıklama yaptı. Sancak, “Saldırının ardında paralel medya ve onun uzantısı Doğan medya var” dedi. Öte yandan soruşturmayı yürüten Büyükçekmece Savcısı ‘nın olaya ilişkin “Kumar borcu haberi gerçeği yansıtmamaktadır. Kayıtların silindiği doğru değil” açıklamasının canlı yayın esnasında yapılması da dikkat çekti. Sancak açıklamasında “Doğan Medya paralel yapının sözcülüğünü yapıyor. Ülkeye sahip çıkması gereken Cumhuriyet gazetesi manşetleriyle terör örgütü PKK’yi legalleştiriyor” ithamında da bulundu. l HABER MERKEZİ Merkel, AB düzenini bozdu erkel siyasi hayatının en zor günlerini yaşıyor. Avrupa’nın yeni Demir Leydisi’nin kurduğu hükümet ve CDU Genel Başkanlığı ilk kez ciddi olarak sorgulanmakta. Konu malum. Suriyeli göçmenlerin Türkiye üzerinden Almanya’ya gitmesi ve Almanya tarihinin en büyük sığınmacı kriziyle karşı karşıya kalması. Alman Yeşiller Partisi’nden Özcan Mutlu’dan dinlediğime göre koalisyondaki CDU ve CSU’dan vekiller parlamentoda iki gün önce Merkel’e ateş püskürdü. SPD ve Yeşiller, anayasa gereği sığınmacılara sınırların açılmasını savunurken, muhafazakârların büyük bölümü sığınmacıları sınırdan güç kullanarak gönderelim diyor. Dahası CDU’dan siyasetçiler sınırları hemen kapatması için Merkel’e baskı yapıyor ve ortak mektuplar yazarak doğrudan Merkel’i tehdit ediyor. Merkel’in yaşadığı dilemma şu: Ya onlar gidecek, ya ben! Diğer taraftan Erdoğan sıkışmış durumda. Gezi’de kaybettiği karizmasından sonra güçlü lider algısı yerle bir oldu. PEW’e göre iki yıl önce yüzde 62 olan lider onay oranı, yüzde 40’ın altına inmiş durumda. Yani eskiden partisinin üzerinde olan lider onayı, artık partisinin de altında. Varlığı oy getirmiyor, götürüyor. Üzerine partisinin milletvekili sayısı yüzde 20 düştü. Hükümet kurulmasına izin vermiyor. Üstüne PKK teröründen bile artık Erdoğan sorumlu tutuluyor. Erdoğan’ın seçimin hemen öncesinde, lider imgesini tamir etmek için Merkel’i Ankara’ya getirtmeye çalışması bu yüzden. Avrupa’nın en “güçlü” siyasetçisi Merkel’in seçimden iki hafta önce apar topar Ankara’ya gelmesi çok büyük ve riskli bir adım. Almanya, İngiltere, Fransa gibi güçlü ülkelerin liderleri seçimin hemen öncesinde seçim olan ülke siyasetçilerini ziyaret etmezler. Yazılı olmayan bir kuraldır. Merkel ziyaretinin nedeni de şu: Varlığıyla AKP ve Erdoğan kampanyasına destek olarak Türkiye’den istediklerini almak için ikna maliyetini düşürmek. M O paranın da garantisi yok Suriyeliler geri gelecek umhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Avrupa’nın, Bodrum’da cansız bedeni kıyıya vuran Aylan Kurdi’nin fotoğrafının ardından ‘ne oluyoruz’ dediğini söyleyerek, “Türkiye’de şu anda 2 milyon 200 bin sadece Suriyeli var. 300 bin de Iraklı var. Yaptığımız harcama 8 milyar dolar. Dünyadan bize gelen destek 417 milyon dolar. Birileri ‘biz 3040 bin mülteci kabul edeceğiz’ diyor, Nobel’e aday gösteriliyor. Bizde şu anda 2.5 milyon mülteci var. Kimsenin umurunda değil. Çünkü Nobel de siyasi. Nobel ödüllerinin nasıl verildiğini zaten çoğunuz biliyorsunuz. Sipariş üzerine Nobel ödülü veriliyor... Ama bunlar bu dünyada aşılacak. Bu iş böyle gitmez” dedi. Erdoğan, dönem başkanlığını Türkiye’nin yaptığı G20 Zirvesi kapsamında İstanbul’da ilk kez düzenlenen W20 Zirvesi’ne katıldı. Grand Tarabya Oteli’nde yapılan toplantıda konuşan Erdoğan, Türkiye’nin, adı, amacı, söylemi, Erdoğan’dan Nobel tribi C yöntemi ne olursa olsun tüm terör örgütlerinin aynı şekilde karşısında olduğunu ifade etti. Türkiye’nin IŞİD’i destekleyen ülke olarak yansıtılmasına üzüldüğünü söyleyerek, “Biz, DAİŞ’le, onunla birlikte PKK’yi de, PYD’yi de, YPG’yi de, diğer tüm terör örgütlerini de insanlık için aynı derecede tehlikeli örgütler olarak görüyor, hepsine karşı da mücadele ediyoruz. Terör örgütleriyle mücadelesinde Türkiye’ye yeterli desteği vermeyenler, bilakis bu örgütlere alttan alta destek olanlar, bölgeyle birlikte tüm dünyayı bir felakete doğru sürüklediklerini bilmelidirler” diye konuştu. dilerine bunu söylediğimiz zaman, ‘Biz bunu DAİŞ’e karşı savaştıkları için veriyoruz’ diyorlar. Kendilerine şunu söylüyorum. Diyorum ki, o zaman El Nusra denilen bir örgüt var, o da DAİŞ’e karşı savaşıyor. Ona terör örgütü olarak bakıyorsun da diğerine niye terör örgütü olarak bakmıyorsun. Terör örgütünün iyisi, kötüsü olur mu?” Erdoğan, şöyle devam etti: “Batılı dostlarımız... Bunlar yan yana oturduğumuz zaman da hep dost... Ama silahlar, onların silahları. İşte kalkıyor bir terör örgütünün başındaki kişi, ‘50 ton silah bize gönderildi ve daha gönderilecek’ diyor. Ama biz ken Batılı dostlarımız... Avrupa’nın güvenliğinin Türkiye’nin güvenliğinden geçtiğini söyleyen Erdoğan, “Geçen hafta Brüksel’deydim. Orada yaptığım görüşmelerde hepsi de bunu kabul ediyor. ‘Türkiye’siz olmaz’. Peki Türkiye’siz olmazsa, Türkiye’yi AB’ye niye almıyorsunuz? Mesele belli... Ama açık, net değiller. Açık, net olsalar niye almadıklarını şöyle açıkça ortaya koysalar, biliyorlar ki dünyada kendileri çok farklı bir yere konulacak” diye konuştu. l İSTANBUL/Cumhuriyet ‘Türkiye’siz olmaz’ Sinirlioğlu: Dayatmıyoruz Dışişleri Bakanı Sinirlioğlu, “Biz külfet paylaşımını bir koşul olarak kimseye dayatmıyoruz” derken Türkiye’nin pazarlık yaptığı iddialarına karşı çıktı: “Son günlerde sanki bir pazarlık yapılıyor, biz AB’den belli bir miktar para istiyoruz, bunun karşılığında bu insanları Türkiye’de tutacağız ve Avrupa’ya gitmesine mani olacağız gibi bir hava var. Bu bir kere kesinlikle doğru değil.” AB’nin bütçesinin 18 trilyon Avro olduğunu ve sadece 3 milyar Avro vereceğine işaret eden Sinirlioğlu, “Bir şey yapıyorum diye insanları kandırmasınlar” dedi. Sinirlioğlu, asıl olanın Türkiye ve AB’nin sürekli birlikte çalışması olduğunu vurguladı. AP’de sert tepki B liderlerinin Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın taleplerini kabul etmesine özellikle Avrupa Parlamentosu’ndan sert tepkiler geldi. AP Yeşiller Grubu Eşbaşkanı Rebecca Harms, Türkiye’de endişe verici şekilde yükselen gerginliğe AB liderlerinin sessiz kalarak yanlış yaptıklarını söyledi. “AB üyesi ülkeler Erdoğan’ı sınırlarının polis şefi haline getirmemeli” uyarısı yapan Harms, “AB seçimden sadece iki hafta önce Erdoğan’ın sorumsuz politikalarını desteklediği izlenimi yaratıyor. AKP’yi demokratikleşme sürecine dönülmesi konusunda ikna adına AB’nin baskı yapma gücünü ortadan kaldırıyor” dedi. AP Başkan Yardımcısı Ulrike Lunacek, “AB liderlerinin her geçen gün daha da otoriterleşen Erdoğan’a hiçbir eleştiri getirmeden dizlerinin üze A 5 başlık açılsın talebi rinde yaklaşması hem Türkiye’ye hem de AB’ye zarar veriyor” çıkışını yaptı. AB’nin bütün itibarını kaybedeceği, AB üyeliği müzakere sürecinin sığınmacılara karşılık milyarlarca Avro ve vize serbestisi pazarlığının unsuru haline geldiği bir döneme girildiğini belirtti. AP’nin LiberallerDemokratlar grubu lideri Guy Verhofstadt, “Kendimizi giderek otoriterleşen bir ülkeye bağımlı hale getirmemeliyiz. AB liderleri, bu işi dışarıya ihale ederek çözeceklerini sanıyorsa kendilerini kandırıyor” diye konuştu. Birleşik Krallık Bağımsızlık Partisi (UKIP) lideri Nigel Farage, Türkiye’ye vize serbestisi sürecinin hızlandırılması kararını “delilik” diye niteleyip “Eğer Britanya Başbakanı David Cameron buna izin verirse, halkımız Noel’de hindi (turkey) olacaktır” dedi. Ceyda Karan çok güzel anlattı. Türkiye’yi Suriyeliler için bir açık hava hapishanesine ya da mülteci kampına çevirmek istiyor. Bunun için Erdoğan’dan Suriyelilerin Türkiye’den çıkmasını engellemesini isteyecek. Özcan Mutlu’ya göre mültecileri geri göndermek için de Türkiye’yi mülteciler için Güvenli Bölge ilan etmesi gerek. Güvenli Bölge demek, yaşam hakkına saygı ve demokrasi demek. Eğer Türkiye legal olarak Güvenli Bölge olursa, AB’nin mültecileri geri gönderme şansı olacak. Aynı zamanda AKP “Türkiye’ye dair eleştiriler bitti, demokrasimiz bir daha tescillendi” diyebilecek. Üzerine AB Yunan Donanması’nı güçlendirerek Ege’yi Suriyelilere tamamen kapatacak. Merkel kurtulacak... Erdoğan bunun karşısında ne istiyor? Mültecilerin gardiyanlığını yapmak için 5 milyar dolar talep ediyor. Kabul edilmeyeceğini bildiği halde Suriye’de tampon bölge istiyor. Obama’dan randevu alamadığı, Putin’den ilgi görmediği, dünyadaki saygınlığı yerle bir olduğu bir zamanda gelip Merkel’in kampanyasına destek olmasını istiyor. Seçimden iki hafta önce de mümkünse Merkel’in serbest dolaşım için bir şeyler yapılabileceğini müphem ifadelerle de olsa dile getirmesini istiyor. Zaten Merkel vizeden bahsetse, havuz medyası millete Alman pasaportu dağıtmaya kalkar. İki gece önce AB kurultayı gece saat 3.00’e kadar sürdü. AB, Türkiye’ye sığınmacıların ülkeden ayrılmasını engellemesi şartıyla 1 Milyar Avro önermeye karar verdi. Ancak Erdoğan’ın 5 milyar Avro istediği konuşuldu. 3 milyar Avroda anlaşılacağı söyleniyor. Aynı zamanda Şengen kolaylıkları öneriliyor ve eğer Suriyelilerin Türkiye’den ayrılması engellenirse vizenin kaldırılması tartışılabilir deniyor. AB hukukuna göre üye ülkelerin AB’nin demokratik değerlerini bütün dünyada savunma zorunluluğu ve yükümlülüğü var. Sırf çıkarına uyuyor diye bir diktatöre ya da darbeciye destek olmak AB’de de ABD’de yasaktır. Demokrasi bunu gerektirir. Türkiye artık resmen otoriter bir rejimle idare ediliyor. Medyaya sistematik baskı ve linçi sağır sultan duydu. Hayat hakkı AKP hükümeti ve Erdoğan tarafından tanınmıyor. Başkentin göbeği havaya uçuruluyor, içinde çocukların da bulunduğu 100’den fazla vatandaş emniyetin takibindeki IŞİD teröristleri tarafından öldürülüyor, Cumhurbaşkanı tarafsızlığı mütemadiyen ihlal ederek anayasayı çiğniyor ve Merkel ona destek olmak için Ankara’ya geliyor. Meselenin özü budur. Zamanın da Merkel’in kendi ülkesindeki AKP mitinginde yuhalandığı günlerden bugüne sağın çıkmazları, düştükleri denizde birbirlerine sarılmalarına yol açıyor. Bu arada çocuk cesetleri Bodrum sahiline, Ankara Garı’nın duvarlarına vuruyor... Merkel ne istiyor? C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle