25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
18 HAZİRAN 2014 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA 15 Koyunun olmadığı yerde, keçiye Abdurrahman Çelebi denilen bir zamanda yaşıyoruz. Yaşam kavgasında, işine gücüne koşmaktan siyasal abukluklar üzerine pek de düşünmeyen yurttaştan, işi siyasal abukluklar üzerine görüş belirtmek olan kamu yönderlerine kadar bu ülkenin hal ve gidişatından hoşnut olmayanlar, belki de tek bir konuda aynı fikri paylaşıyorlar: AKP iktidarı, 80. yılında devraldığı Türkiye Cumhuriyeti’nin temellerine tereyağına dalan bir kılıç gibi böyle dalabildiyse; laiklikten hukuka, ordudan eğitime, kuvvetler ayrılığından ifade özgürlüğüne tüm Cumhuriyet ilke, kurum ve kazanımlarını doğrayabildiyse böyle lime lime; karşısında direnecek güç, gerçek, ciddi ve kararlı bir muhalefet partisi olmadığı içindir. Meclis çatısı altında muhalefet etmesi gereken siyasal yapı, kimi beyinsel bir sefaletin, kimi işbirlikçi bir rezaletin, ama çoğu ilkesizliğin nedeni ya da sonucu olarak omurgasızlıktan mustarip. Kafayı bir türlü kaldıramıyorlar. Kafayı dik tutamayınca, beli de doğrultamıyorlar. Çapsız, ışıksız fikirlerin, edilgen tereddütlerin ardında, sürünüp duruyorlar. HHH BDP ile HDP’nin Kürtlerini ve Kürtçülerini saymıyorum. Onlar iktidara sırnaşmakla tehdit arasında, zaten etnik sütlük ayrımcı yollarında gidiyorlar. CHP ve MHP’den söz ediyorum. Aslında MHP’yi de bir kenara koymak gerek. Çünkü bu parti, İslamlaştırma politikasını tümüyle onayladığı AKP iktidarına daima ve en can alıcı noktada stepne olmanın dışında, cart curt, ip top diye bağırıp çağırmaktan başka hiç bir muhalif duruş sergilemedi. Ama ya CHP? Muhalefet yapmaya çalışıyor, hatta bazı üyeleri cesurca yapmaya çalışıyor, ama hani parti belkemiği, hani aşılmaz ilke, Ya da ilkesi kalmadı, yok! İşte size son, büyük, kabul edilemez son çelişkisi: Bir genel başkan düşünün ki inancı siyasal arenadan uzak tutmayı gerektiren laiklik adına, uzun süre Alevi olduğunu söylemedi, zaten şimdi de sık sık dile getirmiyor. İyi güzel. Ama Aleviliğini söylemeye çekinen bu “laik” başkan, şimdi tuttu, MHP ile ortak Cumhurbaşkanı adayı olarak ABD patentli, ABD’ye uyumlu şeriatın dünya çapındaki kuramcılarından biri, Fethullah Gülen cemaatinin öpüp başına koyacağı eski İslam Konseyi Genel Sekreteri Ekmeleddin İhsanoğlu’nu öneriyor. Hem de laik Cumhuriyetin kurtarıcısı olarak! Ekmeleddin İhsanoğlu, kendi yaşam biçiminde inançlı bir Müslüman ve laik bir din bilgini olabilir. Ama eski bir İslam Konseyi Genel Sekreteri ya da din bilgini, laiklik vurgusu bekleyen bir Cumhuriyete başkan olamaz! HHH CHP’nin hesabı ne? AKP oylarının, taş çatlasa yarısını almak. Diyelim ki başardı. Bu da eder, yüzde 22. Peki CHP’nin önerdiği aday, laik cumhuriyetçileri temsil ve tatmin eder mi? Hayır! CHP, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde kendisine oy veren yüzde 26’lık seçmenin yüzde 20’sini bu aday yüzünden kaybedip AKP’nin yüzde 22’sinin oyunu alsa ne yazar, almasa ne yazar, gözünüzü seveyim, bu mudur vizyon, bu mudur hesap? Çünkü artık yeter, ben CHP’nin kendi ilkelerine ihanetinden de, oportünizminden de pragmatizminden de, kısaca biçimden biçime giren yüzsüzlüğünden bıktım. İnanın, Sami Selçuk gibi bir ortak adayı kabullenmeye hazırdım. Ama ülkeme dayatılan İslamcılığı ılıtma projesinde, kolerayı vebaya tercih etmeyi kesinlikle reddediyorum. Bir de Ekmeleddin modeli laiklik çekemeyeceğim ve oy vermeyeceğim! Benim gibi düşünen de az değil. “Şeytana tartışmak için taviz verirsen, seni diyale ktik mantıkla yenip razı ed eceğine emin olabilirsin.” LUCIAN BLAGA Ekmeleddin Çelebi Fotoğraf: ALİ ARİF ERSEN Sabah Gözümü açsam karanlık, Kapatsam karanlık. Yıldızlar, el ele tutuşup, Şarkılar söylemeyecek mi bana? Ve yârin dudaklarından Öpücük çiçekleri, Açmayacak mı? Eylül bahçelerinde, Nisan yağmurlarında. Gözlerimi kapattım. Güneş doğuyor, Hangi karanlık bedeni, Dilsiz geceyi aydınlatıyor? Camdan, perdeden, Tenimden geçiyor güneş. Sıcacık bir nefes Fısıldıyor kulağıma, sabah oluyor. REFİKA TORAMAN Sazan Gibi Olmamak Başbakan’ın TBMM grup toplantısındaki konuşmasını izliyorum. Her zamanki gibi esiyor, gürlüyor. Suriye’de, Irak’ta düştüğümüz rezil durumun suçlusu kendisi değilmiş gibi CHP’ye, MHP’ye, HDP/BDP’ye söylenmedik kem söz bırakmıyor. Onu cumhurbaşkanı olarak düşünmek tüylerimi ürpertiyor. Açıkça söylemem gerekirse bu olasılık korkutuyor beni. CHP ve MHP’nin ortak cumhurbaşkanı adayı olarak açıkladıkları Sayın Prof. Dr. Ekmeleddin İhsanoğlu’nu ister istemez Başbakan’a endeksli olarak değerlendiriyorum. İki gündür birçok köşe yazarının, politikacının yaptıkları gibi Sayın İhsanoğlu’nun adaylığı konusuna sazan gibi atlamaktan, kesin yargılardan geri duruyorum. Sosyalist gelenekten gelen, yarım yüzyıldır da bu geleneği sürdüren birinin, muhafazakâr bir kişiliğin cumhurbaşkanı adaylığını duraksamadan benimsemesi kolay değil. Öte yandan Sayın İhsanoğlu’nun gerek akademik, gerekse insani kişiliği, onu Başbakan karşısında güçlü bir seçenek olarak ortaya çıkartıyor. HHH Sayın İhsanoğlu, AKP iktidarının Türkiye’yi yaka paça sürüklemeye çalıştığı Ortadoğu bataklığını yakından tanıyan biri, 24 yıl boyunca İslam Konferansı Örgütü (İKÖ) İslam Tarih, Sanat ve Kültür Araştırma Merkezi’nin genel direktörlüğünü yürütmüş, İKÖ’nün iki dönem genel sekreterliğini yapmış, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Bilim Tarihi Bölümü ile Türk Bilim Tarihi Kurumu’nun başkanlıkları görevinde bulunmuş bir bilim adamı. Otokratik, siyasal Sünniİslamcı ideolojinin savunucusu Başbakan’ın karşısında derin İslami bilgisi, laik, demokrat tutumu, diplomasi deneyimi, mütevazı ve zarif kişiliği ile nesnel ölçütlerle değerlendirilmesi gereken bir kişi. AKP iktidarı bizi öyle bir noktaya getirdi ki Sayın İhsanoğlu’nun eşinin başının açık olması bile kişisel karnesine mutlaka düşülmesi gereken bir not! HHH Orhan Bursalı arkadaşımız dünkü yazısında şöyle diyordu: “Dediğim gibi, Cumhurbaşkanlığı seçimi, tabii muhalefet açısından, bir taktik konu benim için.” Katılıyorum. Konuşmak, tartışmak, değerlendirmek için zamanımız var. Yazımı yine Orhan Bursalı’nın önemli gördüğüm iki tümcesi ile sonlandırıyorum. “RTE’nin seçilmesini önleyecek bir isim, Türkiye’de tüm dengeleri ve siyaseti sarsan bir sonuç üretir. İhsanoğlu, RTE’nin adamı değil. Muhalefetin adayı olarak da, şüphesiz ki, muhalefetin sesine kulak verecektir, çünkü olayın tabiatında bu var.” hani kırmızı çizgi? Hangi kararlılıkla neyi savunuyor, belli mi? AKP’ye veryansın ediyor da, hangi karşı fikri ortaya koyuyor, neye göre ters düşüyor iktidarla, nasıl bir politika öneriyor, daha önemlisi, hangi değerlerini savunuyor Cumhuriyetin? İktidarı, devletin kırmızı çizgilerini çiğnetmekle eleştiriyor. Peki CHP’nin kırmızı çizgisi kaldı mı? Cumhuriyeti, halkçılığı, milliyetçiliği, laikliği, devletçiliği ve inkılapçılığı nasıl savunduysa, işte bugün, hepsinin ezilip geçildiği noktadayız. HHH Muhalefetin olmadığı yerde, iktidarda Abdurrahman Çelebi’ler oturur elbet. Oturmakla kalmaz, tepinir. Hem de 12 yıldan beri. Haydi MHP, zaten AKP’nin yedek lastiği. Peki CHP niçin muhalefet olamıyor? Sakın kimse, “Yüzde 26 oy oranıyla daha ne yapabilir” demeye kalkmasın. BDP ve HDP’nin oy oranı yüzde 6, ama Türkiye’nin başını yüzde 70 oranında ağrıtıyor! CHP hem muhalefet yapamıyor hem de iktidar alternatifi olamıyor, çünkü savunur göründüğü ilkelere göz göre göre ihanet ediyor, savunduğu fikirlerle çelişiyor. KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK Yeni Dayatmalar, Yeni Saldırılar... Merhaba, Size Kocaeli 1 No’lu F Tipi hücrelerinden yazıyorum. Her defasında söylemeden geçemeyeceğimiz konu, bu mektubun size ulaşıp ulaşmayacağının belirsiz olması. Çünkü her defasında yaşadığımız hak gasplarını anlattığımız mektuplarımız Disiplin Kurulu tarafından engelleniyor. Muhtemelen yazdığımız bu tarihten aylar sonra elinize geçecek, tabii yolda başına bir şey gelmezse. “Çocuk da olsa kadın da olsa” deyip “gereğini yapmaya” alışkın olan AKP iktidarının hapishaneler politikasının da tutsakları katletmeye yönelik olduğu ortada. 162’si ağır 544 hasta tutsak gün gün katledilirken, 13 yıllık AKP iktidarı döneminde 2304 tutsak öldürülürken tecrit politikasının dozu kat kat artarak sürdürülüyor. Hasta tutsakların tedavisini bir kenara bırakıp “nasıl öldürürüm” diye düşünerek keyfi bir şekilde tedavilerinin engellenmesi, zamana yayılarak gün gün öldürülmesi, uygulanan koşullar ve en vahimi hasta haklarına bile saygı gösterilmemesi, F tipi tecrit aygıtının nasıl bir ölüm makinesi olduğuna dair fikir verecektir size. Tecrit öldürüyor. Aynı AKP’nin “destan yazan” polislerinin 14 yaşında evinden ekmek almaya giderken biber gazı fişeğiyle başından vurduğu Berkin Elvan’ın öldürülmesi gibi. 269 gün komada direnen Berkin 16 kilo kalan bedeniyle 11 Mart’ta yaşama veda etmişti. Hatırlıyor musunuz? Başbakan “Polise talimatı kim verdi diyorlar, ben verdim, polislerimiz kahramanlık destanı yazdı” demişti. Polise yazdığı “destanın” karşılığı olarak 48 maaş ikramiye verdiler! Aynı hasta tutsakların tedavisini engelledikleri gibi Berkin’in de tedavisini engellemeye çalıştı AKP. Hastanelerin içine gaz bombası atarak “destan” yazdılar. F tiplerinde keyfiyet sürüyor. Bu düzende Berkin’in öldürülmesi suç olmazken “Berkin Elvan ölümsüzdür” sloganını F tipinde atmak disiplin suçudur. Avukat görüş yerleri halen cam fanus biçimindedir. Tutsakların savunma hakkını gasp ettikleri gibi şimdi de camlara demir koydular. Herhalde kırılmasından korkuyorlar olacak ki, böyle yapmışlar. Ama nafile çabaları, çünkü bizim direncimiz o demirlerden ve kırılmaz cam fanuslardan daha serttir. Hapishane idaresinin kamera takmak için hazırlıkları devam ediyor. 24 saat boyunca bizi izleyecekler. Yeni dayatmalar, yeni saldırılar sürüyor. AKP iktidarının F tipi tecrit politikası bizi yıldıramaz, tecrite karşı direnişimiz devam edecek, tecriti yıkacağız. Özer Sevinç 1 No’lu F Tipi Hapishanesi Kocaeli G NOKTASI behicak@yahoo.com.tr ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaracı@gmail.com BULMACA SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN 1/ İtalya’ya 1 özgü, esp 2 resso kah 3 vesi ve sütle hazırla 4 nan bir içe 5 cek. 2/ Du 6 var ilanı... 7 Tiyatro 8 da sahne. 9 3/ Sayıları 1 2 3 4 5 6 7 8 9 göstermek 1 için kullanı B A R K OD A K lan işaretler 2 A H U K O A L A den her biri... 3 Ğ L A M D A V İskambildeki 4 D A M L A T A Ş kupa rengine 5 A L A Y İ L E K verilen bir baş 6 M A N A S A H İ ka ad. 4/ Şarkı, 7 A B N E F R İ T türkü... Taş ya 8 K A R A C A R E da tuğlayla ya 9 Ş A K İ R T L pılmış olan. 5/ Şöhret... Osmanlı toprak düzeninde yıllık geliri yüz bin akçeden yukarı olan dirlik. 6/ Tavuğun göğüs etiyle hazırlanan ve pişmiş hamurla yenen bir tür çorba. 7/ Aksaray ilinde turistik bir vadi... Pantolonun apış arasına gelen yeri. 8/ Beygir... Erden çavuşa kadar olan askerlere verilen ad. 9/ Bir ürünü halka tanıtmak amacıyla ücretsiz dağıtılan küçük miktar. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Geminin yanından vurarak gemiyi sarsan dalga. 2/ Ana ürün alındıktan sonra, harman yerinde taş, toprak ve çöplerle kalan urun kalıntısı... Çekirdekli kayısı kurusu. 3/ Dökme demir... Akdeniz’de bir ada ülkesi. 4/ Erkek hizmetçi... Eski Mısır’da güneş tanrısı. 5/ İş görmede beceriklilik, ustalık. 6/ Meslek... Taşıtlarda yükün yükseklik ölçüsü. 7/ Eksiklik, kusur... Bir zaman birimi. 8/ Briçte as, rua, dam, vale ve onluya verilen ad... Franz Kafka’nın bir romanı. 9/ Önü hendekli siper... Yün ya da iplik örmeye yarayan kısa şiş. 1 2 3 4 5 6 7 8 9
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle