03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 31 MART 2014 PAZARTESİ 16 Şimdi ne olacak? ABD’nin iki eski Ankara Büyükelçisi Edelman ve Abramowitz’in hazırladıkları son raporda söylenenler açıktı: “Erdoğan’ın iktidarda kalması uzadıkça zaten zayıflamış görünen TürkABD ilişkilerinin geleceği tehlikeye girmektedir. Erdoğan döneminde özgürlüğü tümüyle kısıtlanmış bir toplum görüntüsündeki Türk demokrasisinin hızla kötüleşmesi, Erdoğan’ın özlemini duyduğu ‘tek adam’ rejiminin devam etmesi, siyasal baskıların hızla artması sonucu Türkiye ile ilişkiler, ABD’nin Suudi Arabistan ve Pakistan ile sürdürdüğü ilişkilere benzemeye başlamıştır. Ortadoğu’da, Balkanlar’da ve Kafkaslar’da olağanüstü gelişmeler olurken Erdoğan’ın ‘tek adam’ yönetimindeki Türkiye’nin ABD’nin istikrarlı bir müttefiki olması beklenemez. ABD’nin, Türkiye kullanılarak Suriye politikasını yürütmesi ne yazık ki başarısızlıkla sonuçlanmıştır. İç politik gelişmeler içinde bunalan Türkiye’nin enerjisini yapıcı dış politik konulara verememiş olması bir handikaptır. Bu görünümü ile Türkiye, Amerikalı karar vericiler için bir problem olmaya devam edecektir.” Diplomatik anlamda “çok ağır” diye önce bu köşeden vermiştik. PKK’nin silahları bırakmadığını, yeniden mevzilendiğini, silah ve mühimmatını pekiştirdiğini, daha gelişmiş silah, araç ve gereç ile hazırlık yaptığını duyurmuştuk. Geçen hafta da kimi gazeteler, bu bilgiler ile örtüşen Emniyet Genel Müdürlüğü’nün bir raporunu haberleştirmişlerdi. Öcalan’ın istediği müzakere süreci başlamazsa, seçim sonuçlarından da aldığı cesaretle PKK’nin toptan kalkışma tehdidini gündeme getirmesi büyük olasılık. Yeni ortaçağ Köşedaşımız Mine Kırıkkanat, Papalığın, ilk Hıristiyan hükümdar Konstantin’e atfedilen sahte vasiyet üzerine oturduğunu anlattığı “Bir Hıristiyan Masalı” adlı kitabında önemli bir saptama yapıyor: “İslamiyetin, Hıristiyanlığın 7. yüzyılından sonra ortaya çıktığı düşünülürse, yaşadığımız çağın İslamiyetin ortaçağına denk geldiği söylenebilir. Ve kilise iktidarının Hıristiyan müminlere reva gördüğü tüm eziyetlerin, yedi yüzyıl arayla İslami şeriat ülkelerinde tekrarlandığına bakılırsa... İnsanlık tarihinin zamanda sekiz çizerek ilerleyen bir dönence oluşturduğunu ve geçmişle geleceğin düzenli aralıklarla buluştuğunu söylemek, sanırım yanlış olmaz.” Mine Kırıkkanat’ın yorumuna benzer bir değerlendirmeyi, Fransız düşünür Alain Minc küreselleşmeyi tanımladığı kitabında yapmıştı: “Yeni Ortaçağ”. Atatürk sayesinde Türkiye bir aydınlanma sıçraması gerçekleştirmişti. Bugün, devrimlerin karşıdevrim ataklarıyla giderek yontulduğu yaklaşık 90 yıl sonra gericiliğin “sandık demokrasisi” yoluyla diktatörlüğe ulaştığı bir süreci yaşıyoruz. Atatürk’ün aydınlatmaya çalıştığı ümmi (kör cahil) toplumu yeniden hortlatma çabası büyük ölçüde başarıya ulaştı. Sandıktan çıkan toptan gericileşmeye şaşırmak yerine, tüm Müslüman ve geri bıraktırılmış ülkelere örnek oluşturan 1923 Türk rönesansının üstüne perde çekilmesini önleme kararlılığı, yeni ortaçağı er ya da geç yıkacaktır. Kaybeden Belli Bugün, 31 Mart 2014. Herkesin seçim sonuçlarını tartışacağı güne hoş geldiniz. Kesin olan şeyse birileri bu seçimi kazandı. Dün akşamdan beri de bütün televizyon ekranlarında seçimin sonuçları üzerine sanırım söylenmesi gereken her şey söylendi. Birçok yerde de seçim sonuçlarıyla ilgili itiraz sesleri yükseldi. Her seçimde olduğu gibi birçok yerde kaybolan oy pusulaları ve mükerrer oy iddiaları ayyuka çıktı. Bunları açıkçası bilmek ve söylemek için de özel bir kabiliyete ihtiyaç yok, bu ülkede yanlızca bir seçim dönemi kadar yaşayın yeter. Bu tecrübenin sonunda kazanmanın en önemli şey olduğunu göreceksiniz. Seçimi kazanırken öncesinde yapılanların çok çabuk unutulduğunu ve hiçbir anlam ifade etmediğini de yeni oluşan bu demokraside fark edeceksiniz. Kazanan belli demiştim ama, kaybedeni söylememiştim. Aslında siz de benim gibi bu sorunun yanıtını çok net biliyorsunuz. Kaybeden; demokrasimiz, itibarımız, geleceğimiz ve hayallerimiz. Seçimin her şey olarak kabul edildiği bir süreci yaşıyoruz. Seçimle yaptıklarımız onaylanıyor veya aklanıyor. Seçimi kazandığımızda yaptıklarımızın doğruluğuna daha çok inanıyor ve üzerine yeni şeyler ekleyerek devam ediyoruz. Size oy vermeyenlerin niye vermediğini merak dahi etmiyorsunuz. Bunu araştırmaya, empati kurmaya veya gerekirse özür dilemeye bile gerek duymuyorsunuz. Sonuçta, kazanan takımın antrenörünün haklı olduğunu biliyorsunuz. İşin açıkçası, demokrasiyi bir maç gibi görüyorsunuz. Bu görüşle de karşı takıma yapılan fauller, sakatlamaya yönelik hareketler ve kötü tezahüratlar mübah hale geliyor. Bu yazıyı gazeteye gönderdiğimde sonuçların ne olacağını sizin gibi ben de bilmiyorum. Ama bildiğim bir şey var ki seçim aslında daha yeni başlıyor. Bu seçimin sonuçlarına göre, demokrasi hayatımızda yeni seçimler yapmak zorunda kalabiliriz. Bu seçimlerin ne olacağına kazanan partiler kadar kaybedenler de karar vermek zorunda kalacak. Şu kaçınılmaz bir gerçek ki bu yalnızca yerel seçim. Bu sabah uyandığınızda hayatınızda hiçbir şey değişmeyecek. Dün hangi çarpıklıklarla boğuşuyorsanız bu sabah da aynısıyla mücadeleye devam edeceksiniz. Hatta bu sabah, dünden bile kötü bir ortama uyanma şanssızlığına sahip olabilirsiniz. Bütün hesaplaşmaların 30 Mart sonrasına bırakıldığını da unutmayın. Bu hesaplaşmaların nasıl olacağı seçim mitinglerinde bol bol deklare edildiğinden benim söylememde de bir sakınca yok. Yeni yasalarla daha antidemokratik bir düzene doğru evirileceğimiz kesin. Ertelenen MİT yasasının yeniden Meclis’e gönderilmesi ve sosyal medyaya getirilecek kısıtlamalar var olan sistemi daha da kilitleyecek gibi. İşin esası, defalarca söylediğim şeyi tekrar etmekte bir sakınca görmüyorum. Ertelenen ve ötelenen sorunların birçoğu bu seçimin ardından gündemin ortasına yerleşecek. Bu sorunları halletmeye açıkçası kanun değişikliği yetmeyecek gibi gözüküyor. Anayasal mutabakatlara ihtiyaç duyulan bu süreçte birbirlerinden uzaklaşmış siyaset bir araya gelemeyecektir. Yürütme üzerinde duyulan güvensizlik de gün geçtikçe katbe kat artmaktadır. Seçim bitmiştir, ama asıl seçim şimdi başlamaktadır. Bugüne kadar büyük bedeller ödeyerek kazandığımız demokratik haklarımızdan ya vazgeçeceğiz ya da bunu korumak adına demokratik mücadeleden asla vazgeçmeyeceğiz. Seçimin demokrasilerde tek olmazı olmadığını, kim kazanırsa ona bir kez daha hatırlatacağız. Seçim bitti ama, “biz nereye doğru gidiyoruz” yönündeki seçimse daha bitmedi. Bizi bir yere doğru kulağımızdan tutarak götürebileceğini sananlara şunu söylemek istiyorum: Siz önce 76 milyonun kulağından tutacak kadar el bulun. Seçiminiz şimdiden hayırlı olsun!.. nitelendirilen ifadeler içeren rapordaki, Erdoğan’ı kullanmaktan vazgeçmiş ABD görüntüsü, AKP’nin dünkü seçim başarısı karşısında sürer mi? İzleyip göreceğiz. ABD’ye sığınmış emekli vaizin cemaati, dünkü seçim öncesi taşrada, AKP’ye karşı özellikle CHP ve MHP adaylarına lojistik destek verdi. Taşra kentleri için çıkarılan özel yayınlar ile AKP’ye bindirilirken, muhalefet partilerinin adayları için özel tanıtım sayıları çıkarıldı. MHP’yi bilemeyiz ama CHP açısından seçim sonuçları gösterdi ne olduğunu... Aktı mı? Kalkışma hazırlığı Doyurmazmış Onuncu Yıl Marşı’nı söylemek karnını doyurmuyormuş... Onuncu Yıl Marşı, evinde 90 trilyon tutanların karnını elbette doyurmaz. Getirdiği yasaklarla bütün dünyanın dalga geçtiği baştakilerin, on yılda “milletin ..... koyacağız” diyen işadamları yarattığı bir düzenin değildir o marş. “Türk’üm, doğruyum, çalışkanım” demenin bile yasaklandığı ülkenin simgesi de olamaz. Güneydoğu’daki seçimi silme BDP aldı. Bölgede bundan sonra ne olacağını aslında BDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, geçen hafta ortasında Ankara temsilcimiz Utku Çakırözer’e anlatırken belli ipuçları vermişti. Örneğin, seçimden “birbirine öfke duyan, daha kamplaşmış, ayrışmış bir Türkiye çıkacağı”nı söylemiş ve eklemişti: “İki üç hafta içinde Öcalan’ın istediği müzakere süreci başlamalı.” Ya başlamazsa? Bu sorunun yanıtını 10 gün Bedel’den: “çok / ne çok / ölü biriktirdim, / koynum duygu mezarlığı / kentler bile bende ölmeye geldi / aşağıdan yukarıya yükselen yaşam burgacı / biçtiğin hayatların gözlerini en son ben kapatırım.” Ne çok! Dizeler Cevahir Yerel seçimlerin özeti: CHP’nin “Güneydoğu’da özerkçi, İç Anadolu’da bozkurtçu, İstanbul’da cemaatçiliberal, İzmir’de Atatürkçü” diye özetlenebilecek kafa karışıklığı seçimi kazandırmaya yetmemiştir. Özet KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK [email protected] 1972’de katledilen Mahir Çayan, Sabahattin Kurt, Nihat Yılmaz, Saffet Alp, Sinan Kazım Özüdoğru, Ertan Saruhan, Hüdai Arıkan, Ahmet Atasoy, Ömer Ayna ve Cihan Alptekin için mezarları başında tören düzenlendi. Kızıldere’de Haber Merkezi Kızıldere’de, 30 Mart 1972’de katledilen Mahir Çayan ve 9 arkadaşı katledilişlerinin 42. yıldönümünde anıldı. Ankara, Karşıyaka Mezarlığı’nda Çayan’ın mezarına yürüyüşle başlayan anmada ortak metni okuyan Devrimci 78’liler Federasyonu’ndan Mustafa Alandağlı “Kardeşler, bugün Mahir olmanın, Ulaş olmanın, Deniz olmanın, İbrahim olmanın günüdür. Önderlerimize kulak verin. Dünyanın neresinde olursa olsun haksızlığa, zulme, karşı durun. Barışı, kardeşliği, umudu büyütün. Dayanışma duygularını çoğaltın. Devrimden ve sosyalizmden asla vazgeçmeyin” dedi. Daha sonra Ulaş Bardakçı ve Deniz Gezmiş’in yanı sıra Karşıyaka Mezarlığında bulunan diğer devrimcilerin mezarları da tek tek ziyaret edildi. 68 kuşağının devrimci liderlerinden Cihan Alptekin için de Rize Ardeşen’e bağlı Yeniyol köyündeki mezarı başında tören düzenlendi. Törene; CHP, ÖDP, EMEP, Öğrenci Kolektifleri, Halkevleri, ESP üyeleri ve ÖDP Rize İl Başkanı Ahmet Haşim Parlak ve Alptekin’in yoldaşları katıldı. katledilenler anıldı İlk kontrgerilla eylemi 12 Mart 1971 muhtırasından sonra yakalanan 68 kuşağının devrimci önderlerinden Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan’ın idamlarını engellemek için THKPC lideri Mahir Çayan, DevGenç Genel Başkanı Ertuğrul Kürkçü, DevGenç MYK üyesi Hüdai Arıkan, THKO’dan Cihan Alptekin, Fatsalı Nihat Yılmaz, öğretmen Ertan Saruhan ve Ünyeli Ahmet Atasoy, 27 Mart 1972’de Ünye’deki NATO üssünden iki İngiliz ve bir Kanadalı radar teknisyenini kaçırdı. Kendilerini Kızıldere’de bekleyen DevGenç Genel Sekreteri Sinan Kazım Özüdoğru, Sabahattin Kurt, Ömer Ayna ve Saffet Alp ile buluştular, Ankara Merkez Komutanlığı görevinde bulunan Tümgeneral Tevfik Türün tarafından yönetilen, MİT görevlileri Hiram Abas ve Mehmet Eymür’ün de katıldığı operasyonda Çayan ve 9 devrimci öldürüldü. Yaralı kurtulan bazı devrimcilerin de katledildiği belirtildi. Operasyondan sadece, Kürkçü kurtuldu. Bu olay tarihe, kontrgerillanın ilk ve en önemli eylemi olarak geçti. HARBİ SEMİH POROY UYDUDAN NAKLEN HAKAN ÇELİK [email protected] PKK vericiye ateş açtı BİNGÖL (Cumhuriyet) Genç ilçesi Servi beldesindeki GSM şirketine ait verici kabinine bir grup PKK’li tarafından ateş açıldığı belirtildi. Genelkurmay Başkanlığı’nın internet sitesindeki bilgiye göre vericide hasar olduğu, savcılığın soruşturma başlattığı belirtildi. SOLDAN SAĞA: 2 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Kırmızı, pembe ya da mor 3 renkli çiçekler 4 açan bir süs bit 5 kisi. 2/ Gece yapılan sinema ya 6 da tiyatro gös 7 terisi... Kayak. 8 3/ Yurdumuzda 9 yetişen ve kurutulmuş yaprakları enfiye gibi burna çekilen ya da emi 1 2 3 4 5 6 7 8 9 len bir ot. 4/ Gözle 1 H E R B O L O J İ ri görmeyen... Tekke 2 A C A R A L EM edebiyatı şiir türlerin 3 S E M A İ E T A den biri. 5/ Seyrek, 4 A N T İ OM ender. 6/ Konuşma T A N E sırasında sesin yük 5 R A N D A S İ L sekliğinde meydana 6 E R 7 B E L İ D A R E gelen değişikliklere AMU T verilen ad... Kalın 8 E K İ N bükülmüş sicim. 7/ 9 K A R P O L O J İ Arşının sekizde biri uzunluğundaki ölçü... Bez parçalarından dokunmuş kilim. 8/ Soluk yeşil renk. 9/ Anadolu halklarının en eski ana tanrıçası... Japonya’da bir kent. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Kokulu ve beyaz çiçekler açan, hep yeşil yapraklı bir çalı. 2/ “Sakağı” da denilen ölümcül bir hayvan hastalığı... Cennet bahçesi. 3/ Zehirli bir örümcek türü. 4/ Bir etkinliğin geçici olarak durdurulduğu süre... “ ektim biçemedim / Bir düş gördüm seçemedim” (Türkü). 5/ Atasözü gibi kullanılan beyit ya da dize... Bir nota. 6/ Antalya ilindeki “Beydağları Milli Parkı”na verilen bir başka ad. 7/ Sıva ya da boyadan önce vurulan kat... Maksim Gorki’nin bir romanı. 8/ Eski dilde dağ... Vilayet. 9/ Boru sesi... Afrika’da yaşayan ve zarif sıçrayışıyla tanınan bir antilop. BULMACA 1 SEDAT YAŞAYAN
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle